961.
biliyorsun.
hala birine aşık olabilirim.
sana hiç benzemeyen çocuklarım olur..
adının hiç anılmadığı bir hayat kurarım.
hayalimdeki yüzünü eskitir zaman..
biliyorsun.
herkes bir yolunu bulup tamamlanır aslında.
herkes unutur.
annenin cüzdanın çaldığın paralar gibidir bazı şeyler.
belli oluncaya kadar devam edilir.
biliyorsun.
belli oldun !

biliyorsun.
unutabilirim.
zaten ben kimleri unuttum.
onlardan biri olur, hayatımın en kullanılmayan yerine kaldırılır suretin.
tozlanırsın.
üzerin örtülür.

biliyorsun.
seni sevdim !
bir gün kör kalsaydın da severdim.
ellerin olmasaydı mesela.
ellerin olmasaydı, sen bile kendini sevmezdin oysa..

biliyorsun.
kimsenin tek bir seçeneği yok bu hayatta.
hala bana seni unutturacak insanlar tanıyabilirim.
başka bir ses kazınır kulaklarıma.
biliyorsun herkesin kendini kurtaracak bir bahanesi vardır aslında.

oysa;
bir ömür armağan edebilirdim sana,
biraz yardım etseydin bana..
devamını gör...
962.
"nasıl üzülmem düşündükçe hâlini memleketimin,
çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin..."
devamını gör...
963.
şükrü erbaş-senin korkularını benim inceliğimi...

ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.
saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
iki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.

o küçük ölüm!

usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
ben bulutları gösterirken,
‘bulmacanın beş harfli yemek sorusuna’ yanıt aramanla halkalanmış,
‘aşkın şarabının ağzını açtım, yâr yüzünden içti murt bende kaldı’
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
‘bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ‘
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında….

ne mi yapacağım bundan sonra?

ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
şiir yazmayacağım bir süre,
fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
falcı kadınlara inanmayacağım artık.
trafik polislerine adres sormayacağım,
geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye….

ne yapacağımı sanıyorsun ki?

tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım .
devamını gör...
964.
uykum geliyor kaderim yorulageliyor buz gibi eller
bu yaz hayatı beğenemedim aklımda kandan gökdelenler
devamını gör...
965.
ay ışığını en güzel şekilde hissettiren gece.
ne çok hisseder oldum seni .
ne zaman yakınımda olacaksın seni hissettiğim kadar?
peki ne zaman uzaklaşacaksın seni özleyeceğim kadar?
devamını gör...
966.
"kendi mezarında bir banyo yapmak gerek arada,
ve o kapanmış topraktan,
aşağıdan bakmak şu gurura."
pablo neruda
devamını gör...
967.
hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…
devamını gör...
968.

şeytan dağındaki mağarada
duydum büyücü bir kadın yaşarmış
aşka inanmayan taş kalplileri
büyüler, kara sevdalı yaparmış

yüreğimde yenilginin acısı
yollandım şeytan dağına
az gittim uz gittim bir akşam üstü derken
vardım büyücünün mağarasına

dedim ki bir halden bilmeze düştüm,
al bütün varımı yoğumu
bir büyü yapta anlasın
sevdanın ne yaman şey olduğunu

iki yürek oydu iki taştan,
koydu bulanık bir suya
üç vakit sonra gel diye
seslendi kör kuyuya

üç gün, üç ay, üç yıl bekledim
derken bir akşam üstü çalındı kapım
o kendini beğenmiş deli dolu kız
ne hale gelmişti allah'ım

kara gözlerinde şimdi
kara gecelerin acısı vardı
ağladı kapandı ayaklarıma
sev beni, sev diye yalvardı

git dedim istemiyorum artık
biraz da sen öğren ağlamasını
geceler boyu duy bir yol
yalnızlığın kahreden acısını

inanmayın dostların inanmayın
ne büyü var ortada ne de büyücü
yıllar kendimi avutmak için
uydurdum bu yaşanmamış öyküyü
devamını gör...
969.
beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar…
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu…
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim…

beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini…
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım…

beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim…
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar…
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş “merhaba”lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.

beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları…
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun.
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
gidiyorum…

orhan veli kanık
devamını gör...
970.
yalnlzlık

kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin. su olsan kimse içmez, ölür de susundan yol olsan kimse geçmez, sarp kayalara uğratır da yolunu elin adamı ne anlar senden?
çıkarsın bir dağ başına, bir ağaç bulursun tellersin pullarsın gelin eylersin. bir de bulutları görürsün, bir de bulutları görürsün bir de bulutları görürsün köpürmüş gelen bulutları başka ne gelir elden? çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!

yaşar kemal
devamını gör...
971.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
victor hugo.
devamını gör...
972.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
973.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
974.
biz insanlar yorgunduk,
bilirdim.
sessiz haykırışlar gelirdi kulağıma,
duyardım.
ruhumuza ev sahipliği yapan dünya yıkılır,
görürdüm.
gecenin kömürüyle boyanır.
gündüzün kanıyla yıkanırdık.
ağlardık en olmadık zamanlarda.
gözyaşlarımız nil nehrinin kıyısında buluşur,
gökyüzünde birleşirdi.
dibi gözükmeyen düşünceler yamacımıza gelir,
hastalıklı bedenlerimizi kucaklardı.
yorgun bakışlarımız kesişirdi hayatın içinde.
bilirdik, duyardık, görürdük birbirimizi.
kanayan yerlerimizi sarar,
kabuk tutmuş yaralarımızı kanatırdık.
solmuş çiçekleri canlandırır,
koca ormanları yakardık.
berzah kapısı sonuna kadar açılır,
müebbet yemiş ruhlarımızı ağırlardı.
tanrının melekleri yanımıza gelirdi son kez
okşardılar usulca başlarımızı.
ne de olsa..
dünya gibi bataklık bir yerde,
iyi dayanmış, iyi sabretmiştik.
devamını gör...
975.
bedenime, yaktığınız mumları koyun.
bir taraftandan da,
dallarıma çaputlar bağlayın,
ya da, gözyaşlarımla biriktirdiğim,
şu tuzlu suya bozuk paralar atın,
dileklerinizi tutarken.
su dolu tencerenin içinde patlayan,
kurşunlarımı üzerinize dökün.
nazarlarınızdan esnerken.
kurban olarak, kanımı akıtın.
inandığınız, tanrılara şükranlarınızı sunarken.
üzerime ölü toprağı serin.
en güzel krizantem çiçeklerini büyütürken.
sonra izleyin o kasımpatıları.
duyun, dağların, taşların, akarsuların seslerini
duyun, karıncaların feryatlarını.
hissedin lodosun yüzlerinizi okşadığını,
öpün bir balığı gözlerinden.
görün onlarda hakikatı
birliği görün onlarda
birin her şey olduğunu görün.
devamını gör...
976.
kalbim unut bu şiiri

uğuldayan ve hep uğuldayan
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgarlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

su ve ses kadar beklediğim
ne kaldı geride, bilmiyorum
uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
ve sarınmak o kocaman gözlerin
uğuldayan rüzgarlarına

bir acıyı yaşarım be zehirden
çiçekler üretirim kömür karası
uçurum kadar bir yalnızlık
yaratırım kendime, atlarım
anısı yoktur küçük rüzgarların

yapraklarım yok artık kuşlarım yok
büsbütün viran oldu dağlarım
ezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

yanlış. daha baştan yanlış
bir şiirdi bu, biliyorum
ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
bu kadar doğruydu ancak, kim bilir
kalbim unut bu şiiri

ahmet telli
devamını gör...
977.
ortalama insanda
herhangi bir günde herhangi bir orduya
yetecek kadar ihanet,
nefret, şiddet
ve saçmalık vardır.
ve cinayet konusunda en becerikliler
cinayet karşıtı vaaz verenlerdir
ve nefreti en iyi becerenler
sevmeyi vaaz edenlerdir
ve -son olarak-
savaşı en iyi becerenler
barış vaazı
verenlerdir

tanrıyı vaaz edenlerin
tanrıya ihtiyacı var
barış vaaz edenlerin
huzuru yok
sevgiyi vaaz edenler
sevgisizdir
vaaz verenlerden sakının
bilmişlerden sakının.

durmadan
kitap
okuyanlardan
sakının
yoksulluktan nefret edenlerden
ya da gurur duyanlardan sakının
övgü göstermekte hızlı davrananlardan sakının
karşılığında övgü beklerler

sansürlemekte hızlı davrananlardan sakının
bilmedikleri şeylerden
korkarlar

sürekli kalabalıkları arayanlardan sakının;
tek başlarına
bir hiçtirler

ortalama erkekten
ortalama kadından
sakının
sevgilerinden sakının

sevgileri vasattır, vasatı
aranır dururlar
ama nefretleri dahiyanedir
nefretleri seni beni
herkesi öldürebilecek kadar
dahiyanedir.

yalnızlığı istemezler
yalnızlığı anlamazlar
kendilerinden farklı
her şeyi
yok etmeye
çalışırlar

sanat
yaratamadıklarından
sanatı
anlayamazlar
yaratma başarısızlıklarını
dünyanın beceriksizliğine
yorarlar

kendileri tam sevemedikleri için
senin sevginin
eksik olduğuna inanır
ve senden
nefret ederler

ve nefretleri
parlak bir elmas
bir bıçak
bir dağ
bir kaplan
bir baldıran otu gibi
mükemmeldir

en usta oldukları
sanattır
nefret!
devamını gör...
978.
kullanmam ucuz özgürlüğü sana sığınırım
azarladığım bir dünyayı suya bırakıp
günlük dövüşü en uygun yerinde keserek
ve kan biraz daha akar durur, akmalıdır
bir çaresizlik sanırım, öfkem büyür uğunurum
oysa bir çiçek bir güzel dünyaya bakmalıdır
ve kuytulardan, unutulmaktan tek tek
ölülerimiz toplanacaktır.

senin yıldızların güneşlere dönüşür
en karışık en bozgun bir öğle uykusunda bile
ve sonsuz sevinç taşıyan bir çığlıktır
bir suyun bir başka suya karışması
kanları çökelirken bir soylu tabaka
bir bahar anlatıcısının
bir mutluluk dülgerinin
-gecelerde ve yalnızlıklarında hepsi üşür-
ölülerimiz toplanacaktır.

ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
ne kadar acı geçmişsse yaşayacağız
hepsini yeniden, bir bir dünyada
dünyadan ve dünyayla sana sığınırım
acılardan ve hüzünlerden değil
kaçmalardan ve korkulardan değil
çünkü bir güçtür sıcaklığın kollarıma
çünkü kanları, kanları, kanları hatırlarım
çünkü ölülerimiz toplanacaktır
ve yüceltilecektir bir mavide.

haberlere yorumlara ve büyük tirajlara
asalak otlara karşı, türeyip giden
bir sun'i ilkahla üreyip giden
bir soya, bir sanrıya karşı
kuşanıp kahramanca tek silahını, kanını
diri bir su gibi gidenleri hatırlarım
odalarda ve güzel bir dünyada
sararken bir başına eski güneş
yıldızımız uzak bir iklimde
bir tüfek olacaktır. bir tüfek
ölülerimiz toplanacaktır.

ve bizim bir haziranımız
bir yıl kadar yetecektir dünyaya
çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış
çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız
hayasız pençelerini kokuyla gizleyen
bir olgu olmayacaktır sana
ölülerimiz toplanacaktır
doldurulan bir kıyı gibi.

anılacaktır bir general pantolonundan
nasıl sezgiler ve gerekçeler çıkardığımız
nasıl kırgın ve nasıl umutlu olduğumuz
bir şenliğin başlangıcından ve sonundan
sığınmamız da anılacaktır.

ölülerimiz toplanacaktır
kenar köşe kasaba hanlarından
deniz en güzel aşkken ayışığına
küçük ve karanlık odalarda öldürülenler
direnerek ve akarak ölenler
yüceltilecektir
anılacaktır ölümleri

bir şehir akşamında herkes kaçışırken
ormanlar bir çözülmeye bozulurken
karanlığa kanıyla karşı duran
kanıyla ışıtan, yalazlayan karanlığı
yalnız ve dayanıklı gecelerinde üşüyen
ölülerimiz toplanacaktır.

biraz daha kan, kan ve suyun akışı
ey suyun güvenli akışı
sana bir yamaç gerekmez mi
ki sonun özlemine hızlı varsın
ki sen varsın, akıtılmış kanlarla varsın
ve kan ve akışın o soylu tabakta
ormansız bir halka sunulacaktır
bir orman olarak
ona sığınılacaktır.

sana sığınılacaktır kırılıp toplanınca
sana sığınıyorum kırılıp toplanınca
değil sonsuz girdiçıktısına yaşamaların
ey en güzeli, en gürü bütün çeşmelerin
ayın ve denizin sahibi ve su içmelerin
sana sığınılacaktır
ve kuytularda, dağlarda, alanlarda
akıtılan ve akıp gelen kanlarda
bir sabah büyük büyük ateşler yanınca
eller temizlenecektir
bir tören olacaktır
ölülerimiz toplanacaktır.

-turgut uyar
devamını gör...
979.


gitmenin lügatlerdeki tek cümlelik hatırına
sığdırmaya kalksam kalbimi
sarsılır gökyüzümün kutbu,
olacaksa madem “bir büyük gitmek” olmalı bu.
yüzüme yerleşen hayaletini kaderin,
kaburga kemiklerim arasında tutmalı!
devamını gör...
980.
şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git.
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim