2401.
elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
andırıyor ışıksız evinde pencereler.
biraz yeşermek için beklesin artık kışı
çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.

bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
devamını gör...
2402.
yaşamak bu yangın yerinde
her gün yeniden ölerek
zalimin elinde tutsak
cahile kurban olarak
yalanla kirlenmiş havada
güçlükle soluk alarak
savunmak gerçeği çoğu kez
yalnızlığını bilerek
korkağı, döneği, suskunu
görüp de öfkeyle dolarak*
devamını gör...
2403.
"ekmek herkese yetecekti aslında...
tarlaya karga dadandı,
ambara fare,
fırına hırsız,
memlekete harami."

#neyzentevfik
devamını gör...
2404.
cep delik cepken delik
yen delik kaftan delik
don delik mintan delik
kevgir misin be kardeşlik

orhan veli kanık
(bkz: yoksulluk ve tripofobi arasındaki bağlantı)
devamını gör...
2405.
ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
ıyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni gorebilesin
fedakarliğimi anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum
yaşiyorum yanında senin.
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
toprağa beraber dalacagız.
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
ben
daha ölümü düşünmüyorum.
ben daha bir çocuk doğuracağım
hayat taşıyor içimden.
kaynıyor kanım.
yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
ama ölüm de korkutmuyor beni.
yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
ıçimden bir şey :
belki diyor.
devamını gör...
2406.
kadehlerin mehtaba kaldırılması adeta düğün.
hayat zamanda iz bırakmaz bir boşluğa düşersin bir boşluktan birikip yeniden sıçramak için.
elde var hüzün.
attila ilhan
devamını gör...
2407.
zaman aman bilmez bir safsata
insan zaman bilmez bir soytarı
devamını gör...
2408.
seneler sürer her günüm,
yalnız gitmekten yorgunum;
zannetme sana dargınım,
ben gene sana vurgunum.

başkalarına gülsem de,
senden uzakta kalsam da,
sevmediğini bilsem de
ben gene sana vurgunum.

dağları aşınca başım,
geri kaldı her yoldaşım,
gel sevgilim, gel kardaşım,
ben gene sana vurgunum.

gönlüm seninkine yardı,
aynı şeyleri duyardı;
ayaklarımız uyardı...
ben gene sana vurgunum.

-sabahattin ali /eskisi gibi -
devamını gör...
2409.
bi biskrem versem
sende bana verir misin.

şiir yeteneğim bundan ibaret.
devamını gör...
2410.
"yiğit harmanları, yığınaklar
kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
dize getirilmiş haydutlar,
hayınlar, amana gelmiş.
yetim hakkı sorulmuş,
hesap görülmüş.
demdir bu,
demdir.
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs.
uçmuş, bir kuş tüyü hafifliğinde
çelik kadavrası koruganların,
ölünmüş, canım, ölünmüş
murad alınmış.
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama.
susmak ve beklemek müthiş!
genciz, namlu gibi
ve çatal yürek
barışa, bayrama hasret!
uykulara, derin, kaygısız, rahat..
otuz iki dişimizle gülmeye,
doyasıya sevişmeye, yemeğe..
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri..
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi
içim, bir suskunsa tekin mi ola?
o malta bıçağı, kınsız, uyanık
ve genç bir mısradır
filinta endam.
neden, neden alnındaki yıkkınlık?
bakışlarındaki öldüren buğu?
kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri..
nasıl da almış aklımı?
sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan.
dost, düşman söz eder kendi kavlince.
kınanmak, yiğit başına!
bu, ne ayıp, ne de yasak.
öylece bir gerçek, kendi halinde.
belki, yaşamama sebep
evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden..
anlatamam, nasıl ıssız, karanlık
ve zehir zıkkım cıgaram..
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık.. "*
devamını gör...
2411.
seni bir gün en yakının ele verirse eğer,
öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.

ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim.

lale müldür - he shot me down bang bang
devamını gör...
2412.
gel çağır ölçeyim metreni
karşımda deli et beni
işçiyim aşkına serseri
pvc plastik pencere
okudum bu işin mektebini
devamını gör...
2413.
"küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden,
seni öpsünler diye gönderiyorum sana."

| özdemir asaf - sana
devamını gör...
2414.
bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.

vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada benî âdem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

ismet özel/münacat
devamını gör...
2415.
gece de bir şiirdir bence
devamını gör...
2416.
iv

bu azap ta hilkatten beri bizimle ve bizde
geçinir, kurt nasıl ölüyle, tırtıl neşeyle
beslenirse biz de öyle besleriz onu

ölüler - ahmet hamdi tanpınar
devamını gör...
2417.
de gülüm! de ki: ela bir günde geleceğim
istanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!

küçük iskender
devamını gör...
2418.
kadına
para karşılığı
kocaya verilmekten,
çocuk doğurmaktan
yemek yapmaktan
evi temizlemekten başka
işe yaramaz dediler...
saçına günah
bedenine namus dediler..
kadın benim değil mi
severim de döverim de dediler..
tarih boyunca
hep böyle düşündüler...
öyle sandılar
öyle dediler..
ama gün olur
meydanlarda bir isyancı
eylemlerde bir devrimci olacağına
ihtimal vermediler...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
2419.
bir çok lâfzın manası:
muamma kumkuması,
ve âdeta bir umman,
zerrede nihan olan! ..
sır âlemine pancur,
sâhir elinde menşur!bunlardan biri cemre,
düşüp âlem-i emre,
kara, hava ve deniz..
mevhum ve sırlı bir iz
halinde... verir hayat! ..
onsuz her oluş bayat! ...farz-ı muhal şu zaman
kaldırılsa aradan! ..
görülür: arşa kadar
bıktırıcı bir tekrar! ..
ezel ebed boyunca
ağzında yeşil yonca
meleyen kuzuyu al;
sonsuz tekrara misal! ...varlıkların dünyası
kef ile nun arası
nihâyetsiz bir sahne
vücûd için bahane
zaman-mekân cilvesi,
acaba neyin nesi,
nar ile nurun farkı.
bir istihale çarkı! ..
ya tazeleniş için
yahud bir dönüş için,
kâh kemalden zevâle,
kâh zevalden kemaledönemeç veya sekte,
vehmi verebilmekte! ..
zaruri olan cemre
tâbi olarak emre
âdeme nefha oldu! ..
hep safha safha oldu:
diriliş ve hareket
doldu âlem-i kesret
vakt-i merhunlar ile
lakin zıtlıklar bile
meknuzken birbirini
fâş edip diğerini
idraklere sunarken,
meselâ 'ölüm! ..' derken,
'fenâ' 'beka' cem olur
iki zıt tev'em olur! ...gözden silince pası
renkli kumar tahtası
gibi döner manalar! ..
bazan dimdik aynalar,
arasındaki cümbüş
şeklinde velüd bir düş
âleminde gölgeler
üst üste tuğyan eder! .iddia diye vücûd
ondan istiğfar sücûd! ..
rûyetin ufku tevhid,
her idrak muvahhid! ..cemre med-cezir çarkı,
vehimden doğan farkı,
fırlatınca sonsuza
açılıverir feza! ..
vâhdet sırrı gülümser
insan böylece girer
muhteşem bir iklime,
ki; buna kapı cemre
onu içmiş bedenim
ana rahminde benim! ...
ana rahminde benim! ...
devamını gör...
2420.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tırnağımda simli oje varken denk geldiğim şiir...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim