geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
141.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
victor hugo
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
victor hugo
devamını gör...
142.
aslında hiç kimse sevmedi
bir ben sevdim seni
severmiş gibi değil
kana kana sevdim seni
tıka basa sevdim
dolu dolu sevdim
aslında kimse sevmedi seni
sevmekten çekindi
oysa ben
yana yana sevdim seni
bile bile sevdim
aklımdan zorun var gibi
aklıma silah dayanmışcasına
mecburmuş gibi
ve başka çarem yokmuşcasına
bir ben sevdim seni
aslında bir sen sevmedin beni
herkesi sevdiğin gibi
can yücel.
bir ben sevdim seni
severmiş gibi değil
kana kana sevdim seni
tıka basa sevdim
dolu dolu sevdim
aslında kimse sevmedi seni
sevmekten çekindi
oysa ben
yana yana sevdim seni
bile bile sevdim
aklımdan zorun var gibi
aklıma silah dayanmışcasına
mecburmuş gibi
ve başka çarem yokmuşcasına
bir ben sevdim seni
aslında bir sen sevmedin beni
herkesi sevdiğin gibi
can yücel.
devamını gör...
143.
but the raven, sitting lonely on the placid bust, spoke only
that one word, as if his soul in that one word he did outpour.
nothing farther then he uttered—not a feather then he fluttered—
till ı scarcely more than muttered “other friends have flown before—
on the morrow he will leave me, as my hopes have flown before.”
then the bird said “nevermore.”
edgar allan poe
that one word, as if his soul in that one word he did outpour.
nothing farther then he uttered—not a feather then he fluttered—
till ı scarcely more than muttered “other friends have flown before—
on the morrow he will leave me, as my hopes have flown before.”
then the bird said “nevermore.”
edgar allan poe
devamını gör...
144.
nazım hikmet'in yaşamaya dair adlı şiirinin 3. bölümü:
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
devamını gör...
145.
“diyecekler ki arkamdan
ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi.
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan.”
-muzaffer tayyip uslu
ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi.
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan.”
-muzaffer tayyip uslu
devamını gör...
146.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
- attilâ ilhan
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
- attilâ ilhan
devamını gör...
147.
"küçük bir çocuksun sen. elleri,kolları,dizleri duvarlara çarpa çarpa yürüyen,yara bere içinde.çocuk polisi'nin renkli harflerine hapis,ve o kadar özgür düşlerinde.kan ağlayan çocuksun sen,isteyen,arzu eden,en yalın,en terbiyesiz,en pislik içinde tertemiz.çocuksun sen,çocuğum,büyümemişsin hiç,yaşamışsın yaşlanmamışsın,görmüşsün ama geçmemiş,vücudundaki kırıklar belki yanlış kaynamış,belki bir parçan hala eksik.yorulmuşsun dizlerinde uyurken sevgilerin,tükürmüşsün içine bitmeyen gecelerin,cenk etmişsin arenada seyircilerle,yakmışsın gemileri kendi içinde."
küçük iskender
küçük iskender
devamını gör...
148.
yorganıma sarıldım sen diye
seni düşündüm rüyama giresin diye
hiç anlamadım
bu sensizlik ne diye
sanırım sadece yalnızlığıma hediye
seni düşündüm rüyama giresin diye
hiç anlamadım
bu sensizlik ne diye
sanırım sadece yalnızlığıma hediye
devamını gör...
149.
pencere
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır
-arkadaş z. özger
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır
-arkadaş z. özger
devamını gör...
150.
saçların, o kocaman gözlerin, teninin rengi, dudakların..
bence fazla iddaalı bir sürüm yaratmış tanrı bu sefer, diğer insanlardaki bütün güzellikleri tek bir tende birleştirmiş bunu yaparken masumluğu, heyecanı, aşkı ve doğanın en güzel mevsiminin tonlarını koymuş, sonbaharı..
söylesene ya sen hangi tanrının eserisin ve ya hangi kavmin tanrıçası..
bence fazla iddaalı bir sürüm yaratmış tanrı bu sefer, diğer insanlardaki bütün güzellikleri tek bir tende birleştirmiş bunu yaparken masumluğu, heyecanı, aşkı ve doğanın en güzel mevsiminin tonlarını koymuş, sonbaharı..
söylesene ya sen hangi tanrının eserisin ve ya hangi kavmin tanrıçası..
devamını gör...
151.
tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,
o sümbülü koklamak, saçın’ ellemek.
sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!
o sümbülü koklamak, saçın’ ellemek.
sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!
devamını gör...
152.
dün bir dosttan uzun bir mektup aldım
beni anlatmış sana
ve sen ona ve sen ona
unuttum artık onu demişsin
hem bu sözü gülerek övünç duyup böbürlenerek söylemişsin
unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
çünkü insan unutmak için önce unutulmak gerek oysa ki sen oysaki sen
bende esen hala o kavak yelisin
unutamazsın
kan değil tüküremezsin
ruj değil silemezsin
dişi dudaklarına dişimle yazdığım dört heceli şair adamı unutamazsın
unutamazsın
unutamazsın
o mavi gülüşlerimizi nokta noktam
unutamazsın
unutamazsın
o yemyeşil düşlerimiz nokta noktam
unutamazsın
unutamazsın
biz seninle bir kabukta doğmuş iki badem içi gibiyiz
baharsın kokacaksın
güneşsin yakacaksın
sabah yatağım kadar rüya dolu
sabah yatarım kadar sımsıcaksın
unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
şimdilik bu kadar
gelecek mektupta diyeceklerim var
üzülme sakın
darılma bana
vanın bu sisli ufuklarından binlerce sevgi binlerce selam sana
dedim ya unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
unutamazsın unutamazsın
o mavi gülüşlerimizi nokta noktam
unutamazsın unutamazsın
o yemyeşil düşlerimizi
unutamazsın unutamazsın
o mutlu günlerimizi nokta noktam
unutamazsın...
(bkz: rıza polat akkoyunlu)
beni anlatmış sana
ve sen ona ve sen ona
unuttum artık onu demişsin
hem bu sözü gülerek övünç duyup böbürlenerek söylemişsin
unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
çünkü insan unutmak için önce unutulmak gerek oysa ki sen oysaki sen
bende esen hala o kavak yelisin
unutamazsın
kan değil tüküremezsin
ruj değil silemezsin
dişi dudaklarına dişimle yazdığım dört heceli şair adamı unutamazsın
unutamazsın
unutamazsın
o mavi gülüşlerimizi nokta noktam
unutamazsın
unutamazsın
o yemyeşil düşlerimiz nokta noktam
unutamazsın
unutamazsın
biz seninle bir kabukta doğmuş iki badem içi gibiyiz
baharsın kokacaksın
güneşsin yakacaksın
sabah yatağım kadar rüya dolu
sabah yatarım kadar sımsıcaksın
unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
şimdilik bu kadar
gelecek mektupta diyeceklerim var
üzülme sakın
darılma bana
vanın bu sisli ufuklarından binlerce sevgi binlerce selam sana
dedim ya unutamazsın nokta noktam
unutamam unutamazsın
unutamazsın unutamazsın
o mavi gülüşlerimizi nokta noktam
unutamazsın unutamazsın
o yemyeşil düşlerimizi
unutamazsın unutamazsın
o mutlu günlerimizi nokta noktam
unutamazsın...
(bkz: rıza polat akkoyunlu)
devamını gör...
153.
türkiye sovyet cumhuriyeti
aziz türk işçisi !
tütüncüm, tornacım, mensucatçım, ateşçim ve şair
dünyanın kurtuluş saati çalıyor.
biliyorum ki en kabadayınız
soğuk tütün depolarında
koca bir hafta harcadıktan sonra
ancak bir kefen parası alıyor,
karısını veya çocuğunu gömmek için.
aziz türk işçisi!
senin bahtın,
yaralı parmaklarınla ayıkladığın
malum tütünün zifiri kadar karadır.
haydi, sen de aslanlar gibi göster boyunu,
böyle süklüm püklüm durduğunu
gören kahpe vurguncular ve onların hükümeti,
bırakıp senin nasırlı ellerine
bu güzel memleketi,
savuşsunlar birer köşeye, çil yavrusu gibi.
öyle silkin ki aziz işçim,
benim tornacım, tütüncüm, mensucatçım ve işçim,
bütün türkiye’deki ağaçların
en üst dallarından en alt dallarına kadar
senin nasırlı ellerinle asılanlar
harikulade bir meyve zenginliği manzarası versin.
bu işe meşhur sultanahmet meydanı vakası
vaka-i vakvakiye bile imrensin.
çekip alalım ayaklarından
donlarına varıncaya kadar onların,
gömülelim koltuklarına o ılık salonların…
dışarıda yağarken buram buram kar,
aç ve soğuk günlerden kalma hatıralar,
karışıp halka halka bafra tütünü dumanına
bize göz kırpacak uzak yıldızlar.
hülasa, türkiye sovyet cumhuriyeti,
çalışmak, yaşamak, gezmek hürriyeti
için kurulacaktır.
ve bunlara karşı çıkan babamız bile olsa
insafsızca ve merhametsizce
tutulup çarmıha vurulacaktır.
aziz türk işçisi !
tütüncüm, tornacım, mensucatçım, ateşçim ve şair
dünyanın kurtuluş saati çalıyor.
biliyorum ki en kabadayınız
soğuk tütün depolarında
koca bir hafta harcadıktan sonra
ancak bir kefen parası alıyor,
karısını veya çocuğunu gömmek için.
aziz türk işçisi!
senin bahtın,
yaralı parmaklarınla ayıkladığın
malum tütünün zifiri kadar karadır.
haydi, sen de aslanlar gibi göster boyunu,
böyle süklüm püklüm durduğunu
gören kahpe vurguncular ve onların hükümeti,
bırakıp senin nasırlı ellerine
bu güzel memleketi,
savuşsunlar birer köşeye, çil yavrusu gibi.
öyle silkin ki aziz işçim,
benim tornacım, tütüncüm, mensucatçım ve işçim,
bütün türkiye’deki ağaçların
en üst dallarından en alt dallarına kadar
senin nasırlı ellerinle asılanlar
harikulade bir meyve zenginliği manzarası versin.
bu işe meşhur sultanahmet meydanı vakası
vaka-i vakvakiye bile imrensin.
çekip alalım ayaklarından
donlarına varıncaya kadar onların,
gömülelim koltuklarına o ılık salonların…
dışarıda yağarken buram buram kar,
aç ve soğuk günlerden kalma hatıralar,
karışıp halka halka bafra tütünü dumanına
bize göz kırpacak uzak yıldızlar.
hülasa, türkiye sovyet cumhuriyeti,
çalışmak, yaşamak, gezmek hürriyeti
için kurulacaktır.
ve bunlara karşı çıkan babamız bile olsa
insafsızca ve merhametsizce
tutulup çarmıha vurulacaktır.
devamını gör...
154.
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız--- alıntı ---
ayrılık da sevdaya dahil
--- alıntı ---
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız--- alıntı ---
ayrılık da sevdaya dahil
--- alıntı ---
devamını gör...
155.
"en ihtişamlı ve mutlu zamanında roma'nın,
düştü kudretli julius.
sahipsiz kaldı mezarı,
gıcırdadı tabut ve konuştu ölü.
roma'nın caddelerinde,
ateşin kervanıyla parıldayan yıldızlar,
kanımın hakkı,
güneşteki felaket, havadaki nem!
söyleyin, kimin nüfuzunda
neptün'ün imparatorluğu ayakta."
düştü kudretli julius.
sahipsiz kaldı mezarı,
gıcırdadı tabut ve konuştu ölü.
roma'nın caddelerinde,
ateşin kervanıyla parıldayan yıldızlar,
kanımın hakkı,
güneşteki felaket, havadaki nem!
söyleyin, kimin nüfuzunda
neptün'ün imparatorluğu ayakta."
devamını gör...
156.
ben başkasının yalnızlığı olsaydım,geceden başka sebep aramazdım şiire,bir anı çıkarırdım sefere, adı: ikindi treni
ve ilk istasyonda indirirdim bütün kelimeleri.iki bilet alırdım,biri gölgem için biri kendime; ‘gece benim mesleğim’, ona kalbimle çalışırken,yalnızlığımı bir anıdan önleyecek kadar ince bir mektup pulunu terk ederdi,ben utanırdım.beklenmek güzelken kim gider hemen ,bilmezdim yalnızlık kimin ve bu anı neden,daha trene binmeden,nereye,ne ikimizden
bir yolculuk çıkar ne de bir şiir ikindimizden.ben başkasının yalnızlığı olsaydım,bir anı olurdum kendinden başka kimseyi terk edemeyen.."
haydar ergülen
ve ilk istasyonda indirirdim bütün kelimeleri.iki bilet alırdım,biri gölgem için biri kendime; ‘gece benim mesleğim’, ona kalbimle çalışırken,yalnızlığımı bir anıdan önleyecek kadar ince bir mektup pulunu terk ederdi,ben utanırdım.beklenmek güzelken kim gider hemen ,bilmezdim yalnızlık kimin ve bu anı neden,daha trene binmeden,nereye,ne ikimizden
bir yolculuk çıkar ne de bir şiir ikindimizden.ben başkasının yalnızlığı olsaydım,bir anı olurdum kendinden başka kimseyi terk edemeyen.."
haydar ergülen
devamını gör...
157.
devamını gör...
158.
kapalı kapılar ardında,
saklı bahçelerde.
soğuk günlerde ve
ıssız gecelerde.
her şey dönüyorken etrafımda,
senden başka olmadı aklımda.
meyler,aşklar akıyorken dünyada,
senden başkası girmedi rüyalarıma.
korkak ve kaypak kimselerin koynunda,
benden uzak ve bir o kadar yakında,
hiç mi özlemedin beni?
sana verdiğim kalbimi,
senle bulduğum güvenimi,
kırarken hiç acımadın ellerin?
aklımda şerit şerit hatıralar,
rüyalarımda kesik kesik kabuslar,
senden sonra biten bir hayat,
ve ölüme koşan ayaklar.
şimdi bu benim.
şimdi bu ölü bir beden.
:şahsım:
saklı bahçelerde.
soğuk günlerde ve
ıssız gecelerde.
her şey dönüyorken etrafımda,
senden başka olmadı aklımda.
meyler,aşklar akıyorken dünyada,
senden başkası girmedi rüyalarıma.
korkak ve kaypak kimselerin koynunda,
benden uzak ve bir o kadar yakında,
hiç mi özlemedin beni?
sana verdiğim kalbimi,
senle bulduğum güvenimi,
kırarken hiç acımadın ellerin?
aklımda şerit şerit hatıralar,
rüyalarımda kesik kesik kabuslar,
senden sonra biten bir hayat,
ve ölüme koşan ayaklar.
şimdi bu benim.
şimdi bu ölü bir beden.
:şahsım:
devamını gör...
159.
yalnız bir opera' dan küçük bir bölüm
zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonradan değerini kazanır. yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır
murathan mungan
zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonradan değerini kazanır. yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır
murathan mungan
devamını gör...
160.
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.
geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni,
gelme artık neye yarar?
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.
geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni,
gelme artık neye yarar?
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162