geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2521.
bilmiyorum yaşamakta mısın öldün mü?
dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni?
yoksa akşamın yaslı karanlığında,
bir ölüyü mü düşünmeli.
anna ahmatova
dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni?
yoksa akşamın yaslı karanlığında,
bir ölüyü mü düşünmeli.
anna ahmatova
devamını gör...
2522.
......................
devamını gör...
2523.
ay karanlık
_
maviye
maviye çalar gözlerin,
yangın mavisine
rüzgarda asi,
körsem,
senden gayrısına yoksam,
bozuksam,
can benim, düş benim,
ellere nesi?
hadi gel,
ay karanlık…
ahmet arif
_
maviye
maviye çalar gözlerin,
yangın mavisine
rüzgarda asi,
körsem,
senden gayrısına yoksam,
bozuksam,
can benim, düş benim,
ellere nesi?
hadi gel,
ay karanlık…
ahmet arif
devamını gör...
2524.
ne yazık
sevdim sanıyor insan
oldum sanıyor
benim sanıyor insan
tamamım sanıyor
ne yazık
ne kadar eksik insan
ne kadar az
ne kadar yarım
ne kadar ...
sevdim sanıyor insan
oldum sanıyor
benim sanıyor insan
tamamım sanıyor
ne yazık
ne kadar eksik insan
ne kadar az
ne kadar yarım
ne kadar ...
devamını gör...
2525.
yağdığını düşünüyorum onun
kuraklıktan salıverilmiş diliyle
ağzının açılmamış tepelerinden, dolarak
yüklü müjdeyle,
onun yükseldiğini gördüm
o apansız bulutu, küller içinden.
yerleşerek
buluştular kül rengi bir çemberde, içinde
durmadan dönen bir ruh.
ah, o yağmalı elbette
akıldaki bu kuşatma tutmalı bizi
tuhaf kederler içinde, öğreterek
kederin sessizliğini.
ve onun nasıl çırpındığını
ürkütüp saydam şeyleri kanatları üstünde
bizim istediklerimizin, koyu özlemleri yakıp kaçınılmaz vaftiz törenlerinde.
yağmur düdükleridir çalınan
boyun eğme inceliğinde,buralardan uzakta.
hâlâ boyun eğmeyen, bu, benim
çıplak kayaları çöken dünyamın
buluşmasıdır seninle.
(bkz: wole soyinka)(bkz: yağdığını düşünüyorum)
kuraklıktan salıverilmiş diliyle
ağzının açılmamış tepelerinden, dolarak
yüklü müjdeyle,
onun yükseldiğini gördüm
o apansız bulutu, küller içinden.
yerleşerek
buluştular kül rengi bir çemberde, içinde
durmadan dönen bir ruh.
ah, o yağmalı elbette
akıldaki bu kuşatma tutmalı bizi
tuhaf kederler içinde, öğreterek
kederin sessizliğini.
ve onun nasıl çırpındığını
ürkütüp saydam şeyleri kanatları üstünde
bizim istediklerimizin, koyu özlemleri yakıp kaçınılmaz vaftiz törenlerinde.
yağmur düdükleridir çalınan
boyun eğme inceliğinde,buralardan uzakta.
hâlâ boyun eğmeyen, bu, benim
çıplak kayaları çöken dünyamın
buluşmasıdır seninle.
(bkz: wole soyinka)(bkz: yağdığını düşünüyorum)
devamını gör...
2526.
savaştı
kime karşı
namussuz soyguncuya
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz soyguncu
dediler
ne dediler
-elhükmilillah.
direndi
kime karşı
namussuz vurguncuya
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz vurguncu
dediler
ne dediler
-elhükmilillah
vuruştu
kime karşı
namussuz sömürgene
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz sömürgen
dediler
ne dediler
-elhükmilillah
demesinler bunu bir
deyip geçirmesinler
o çileli ellerini
o ışıksız yüzlerinden
karanlıkta insanlar
deve nalbant
eşek tellal
ağalarla beyler allah
bismillah
bismillah sömürüye
bismillah haksızlığa
bismillah kandan kına
hem de kardeş kanından
desem ki kardeş desem
desem ki barış desem
desem ki elhükmidiyalektik
tekel kadı
tröst cellat
oligarşi izbandut
insanlar ki bir güzel
insanlar ki bir tatlı
öyle de susamışlar ki
barışa kardeşliğe
söyle savcı
kim kıyar güzelliğe
söyle yargıç
kim kıyar tatlılığa
barışı kim
kim vurur kardeşliği
sen söyle ey bürokrat
gel aristo
gel eflatun
musa isa muhammet
siz de gelin açıklayın
şu işin gerçeğini
kim vurur kardeşliği
barışı kimler boğar beşikte
sürüseler leşlerini şu insan düşmanlarının
sürüseler şu kanlı sokaklarda
demem onlar gibi kalleşçe
elhükmilillah
derim bilim buyruğunca
elhükmidiyalektik
ne anlar canavarlar
ne anlar soyguncular
talancılar ne anlar
bilimsel güzellikten
/hasan hüseyin
kime karşı
namussuz soyguncuya
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz soyguncu
dediler
ne dediler
-elhükmilillah.
direndi
kime karşı
namussuz vurguncuya
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz vurguncu
dediler
ne dediler
-elhükmilillah
vuruştu
kime karşı
namussuz sömürgene
vuruldu
kim mi vurdu
o namussuz sömürgen
dediler
ne dediler
-elhükmilillah
demesinler bunu bir
deyip geçirmesinler
o çileli ellerini
o ışıksız yüzlerinden
karanlıkta insanlar
deve nalbant
eşek tellal
ağalarla beyler allah
bismillah
bismillah sömürüye
bismillah haksızlığa
bismillah kandan kına
hem de kardeş kanından
desem ki kardeş desem
desem ki barış desem
desem ki elhükmidiyalektik
tekel kadı
tröst cellat
oligarşi izbandut
insanlar ki bir güzel
insanlar ki bir tatlı
öyle de susamışlar ki
barışa kardeşliğe
söyle savcı
kim kıyar güzelliğe
söyle yargıç
kim kıyar tatlılığa
barışı kim
kim vurur kardeşliği
sen söyle ey bürokrat
gel aristo
gel eflatun
musa isa muhammet
siz de gelin açıklayın
şu işin gerçeğini
kim vurur kardeşliği
barışı kimler boğar beşikte
sürüseler leşlerini şu insan düşmanlarının
sürüseler şu kanlı sokaklarda
demem onlar gibi kalleşçe
elhükmilillah
derim bilim buyruğunca
elhükmidiyalektik
ne anlar canavarlar
ne anlar soyguncular
talancılar ne anlar
bilimsel güzellikten
/hasan hüseyin
devamını gör...
2527.
ümit yaşar oğuzcan - her sabah seninle başlar
önce gözlerin girer odamdan içeri
sonra ellerin, saçların dudakların
bir bir hatırlarım
her sabah senin olan ne varsa
yüzüm aydınlanır
şarkılar söylemek gelir içimden
yakında bir kuş öter
uzaklarda bir tren sesi
sonra kornalar, çocuk ağlamaları
vapur düdükleri
sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden
ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
sarar benliğimi birden
büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
her sabah seninle başlar
ve ben her sabah
ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım
her sabah
rezil insanlar bekler her köşebaşında beni
yüzleri, yürekleri kadar kirlidir
biri gider, biri gelir
biri gider, biri gelir
yakamda duygusuz iğrenç elleri
ve soğuk gözbebekleri gözlerimde
o alışılmış yaşamak ki her sabah
iğreti bir elbise gibi durur üzerimde
bir isyandır sarar içimi
her şeyi üzerimden çıkarıp atasım gelir
fakat insanlar, insanlar bırakmaz beni
biri gider, biri gelir
hep aynı ses, aynı şarkı
aynı sağır gökyüzü
dilsiz bir deniz
kör bir düzen
hep aynı kör döğüşü
yalancı yüzler, aptalca bakışlar
o iki yüzlü selamlar
hep aynı tempoda geçen manasız bir gün
hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri
ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar
ya o geceler satılmış, utanç dolu
büyük avizelerin aydınlattığı sefil yüzlerimiz
renkli kumaşlar, altın kol düğmeleri
kristal kadehlerde kral içkiler
o hesaplı dostluklar
satın alınmış sevgiler
ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin
yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım
sevmekse gönlümce sevmeliyim
kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı
ölmekse istediğim anda ölmeliyim
ve yaşıyorsam
her şey bambaşka olmalı seninle
alışılmış şeylerden öte
yalanlardan, düzenlerden uzak
yeter, yeter artık
dönmesin o eski plak
her şey gölümüzce olsun
bulsun
dilediği zaman ellerim ellerini
paylaşalım seninle bütün geceleri
sabahları, akşam üzerlerini
görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım
şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği
yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında
her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi
yeter artık, yeter
kırılsın o çemberler
sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci
ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin
bütün bir ömür boyunca
seninle başlayan sabahlarım
seninle sürüp gitsin.
önce gözlerin girer odamdan içeri
sonra ellerin, saçların dudakların
bir bir hatırlarım
her sabah senin olan ne varsa
yüzüm aydınlanır
şarkılar söylemek gelir içimden
yakında bir kuş öter
uzaklarda bir tren sesi
sonra kornalar, çocuk ağlamaları
vapur düdükleri
sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden
ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
sarar benliğimi birden
büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
her sabah seninle başlar
ve ben her sabah
ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım
her sabah
rezil insanlar bekler her köşebaşında beni
yüzleri, yürekleri kadar kirlidir
biri gider, biri gelir
biri gider, biri gelir
yakamda duygusuz iğrenç elleri
ve soğuk gözbebekleri gözlerimde
o alışılmış yaşamak ki her sabah
iğreti bir elbise gibi durur üzerimde
bir isyandır sarar içimi
her şeyi üzerimden çıkarıp atasım gelir
fakat insanlar, insanlar bırakmaz beni
biri gider, biri gelir
hep aynı ses, aynı şarkı
aynı sağır gökyüzü
dilsiz bir deniz
kör bir düzen
hep aynı kör döğüşü
yalancı yüzler, aptalca bakışlar
o iki yüzlü selamlar
hep aynı tempoda geçen manasız bir gün
hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri
ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar
ya o geceler satılmış, utanç dolu
büyük avizelerin aydınlattığı sefil yüzlerimiz
renkli kumaşlar, altın kol düğmeleri
kristal kadehlerde kral içkiler
o hesaplı dostluklar
satın alınmış sevgiler
ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin
yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım
sevmekse gönlümce sevmeliyim
kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı
ölmekse istediğim anda ölmeliyim
ve yaşıyorsam
her şey bambaşka olmalı seninle
alışılmış şeylerden öte
yalanlardan, düzenlerden uzak
yeter, yeter artık
dönmesin o eski plak
her şey gölümüzce olsun
bulsun
dilediği zaman ellerim ellerini
paylaşalım seninle bütün geceleri
sabahları, akşam üzerlerini
görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım
şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği
yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında
her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi
yeter artık, yeter
kırılsın o çemberler
sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci
ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin
bütün bir ömür boyunca
seninle başlayan sabahlarım
seninle sürüp gitsin.
devamını gör...
2528.
caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var..
gece yarısında, eski yağmurlar
şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda..
deli dolu günler, hayat güzeldi
kahkalarıyla günler geçerdi..
ellerim uzanmaz, dokunamam ki
özlediğim şimdi çok uzaklarda..
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
çok üşüyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
hep ağlıyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda
caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var..
gece yarısında, eski yağmurlar
şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
çok üşüyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda..
buradan
gece yarısında, eski yağmurlar
şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda..
deli dolu günler, hayat güzeldi
kahkalarıyla günler geçerdi..
ellerim uzanmaz, dokunamam ki
özlediğim şimdi çok uzaklarda..
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
çok üşüyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
hep ağlıyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda
caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var..
gece yarısında, eski yağmurlar
şarkı söylüyorlar, sessiz usulca
özlediğim şimdi çok uzaklarda
o da özlüyormuş, benim bir tanem..
çok üşüyormuş, ben olmayınca
öyle yazıyor, son mektubunda..
buradan
devamını gör...
2529.
*
sen yağmurlu günlere yakışırsın
yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
ıslanan yapraklar gibi yüzün ışır
ışırsa beni unutma
alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
her şeye rağmen ellerin üşür
üşürse beni unutma
yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
kahredersin başın önüne düşer
düşerse beni unutma
gülten akın
sen yağmurlu günlere yakışırsın
yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
ıslanan yapraklar gibi yüzün ışır
ışırsa beni unutma
alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
her şeye rağmen ellerin üşür
üşürse beni unutma
yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer
yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular
kahredersin başın önüne düşer
düşerse beni unutma
gülten akın
devamını gör...
2530.
“soruyordun
ilkyaz işte
uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
tenhalık böyle
dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
beklesem hemen gelecek olduğun
tam öyle olduğun
oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda...”
— edip cansever
ilkyaz işte
uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
tenhalık böyle
dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
beklesem hemen gelecek olduğun
tam öyle olduğun
oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda...”
— edip cansever
devamını gör...
2531.
ismet özel celladıma gülümserken
devamını gör...
2532.
beni düşündün mü
ben savaşırken yapayalnız
hiç merak ettin mi
nasıl nefes aldığımı nelerle savaştığımı
benim için ne yaptın hangi yarama merhem oldun
hiç nasılsın diye sordun mu
neye üzüldüğümü farkettin mi
hiç merak ettin mi ben nasıl bu hale geldim
ben savaşırken yapayalnız
hiç merak ettin mi
nasıl nefes aldığımı nelerle savaştığımı
benim için ne yaptın hangi yarama merhem oldun
hiç nasılsın diye sordun mu
neye üzüldüğümü farkettin mi
hiç merak ettin mi ben nasıl bu hale geldim
devamını gör...
2533.
ben istasyonda unutulmuş kara bavul
gözlerimi ağliyorum da kimse görmüyor
gündüzü tükürüyorum geceye
istanbul geceleri erkek kokuyor
mavi en buyuk savaşını veriyor gökyüzünde
gece denize abanmış iğfal ediyor
nasil burkuyor yüreğimi ellerin
pencerelerimi kapatıyorum da fayda etmiyor
ben geceye yeminli onbininci çocuk
tüm umudu çalinmiş zerdali dalı
altıncı adımda kucaklıyorum seni
yedinci adimda ayrılıyoruz.
[yedinci adım - perihan mağden]
gözlerimi ağliyorum da kimse görmüyor
gündüzü tükürüyorum geceye
istanbul geceleri erkek kokuyor
mavi en buyuk savaşını veriyor gökyüzünde
gece denize abanmış iğfal ediyor
nasil burkuyor yüreğimi ellerin
pencerelerimi kapatıyorum da fayda etmiyor
ben geceye yeminli onbininci çocuk
tüm umudu çalinmiş zerdali dalı
altıncı adımda kucaklıyorum seni
yedinci adimda ayrılıyoruz.
[yedinci adım - perihan mağden]
devamını gör...
2534.
*
aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde,
el tutmak, yol açıyor diye hesapsız susmalara
kaldırdık tüm tutuşmaları.
yasak, kelime oyunu yapmak
yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak,
artık yağmur sonraları, toprak kokmak yok,
tomurcuklanmak günah
ve bir insan gözü yüzünden, yüz gün ardarda uyumamak
kimse ölmesin diye kimsenin aklında,
her sevdalı, verdiği sözü geri alacak.
güneşi, ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı,
şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya.
ne deniyorsa onu atacak kalp!
ve süresi, yirmi dört saate çıkarılacak, meskun mahallerde ağlamanın!..
yılmaz erdoğan
*
aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde,
el tutmak, yol açıyor diye hesapsız susmalara
kaldırdık tüm tutuşmaları.
yasak, kelime oyunu yapmak
yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak,
artık yağmur sonraları, toprak kokmak yok,
tomurcuklanmak günah
ve bir insan gözü yüzünden, yüz gün ardarda uyumamak
kimse ölmesin diye kimsenin aklında,
her sevdalı, verdiği sözü geri alacak.
güneşi, ayı ve hatta hiç bir tabiat olayı,
şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya.
ne deniyorsa onu atacak kalp!
ve süresi, yirmi dört saate çıkarılacak, meskun mahallerde ağlamanın!..
yılmaz erdoğan
*
devamını gör...
2535.
sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz.
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz.
çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
o gülün yüzü gülmüyor sensiz
o köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
hepten hüzünlü bu günlerde
devamını gör...
2536.
2537.
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
o kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
değil mi ki kötüler kadı olmuş yemen' e
vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
devamını gör...
2538.
güzeller güzeli, çocukluğum hayali
ölüme meydan okumam gerek...
şair emir
ölüme meydan okumam gerek...
şair emir
devamını gör...
2539.
aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum. hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan istemiyorum.
…
sevindiğim anda sen üzülürsün.
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
sakın başka bir şey getirme aklına.
aysel git başımdan ben sana göre değilim,
ölümüm birden olacak seziyorum,
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
aysel git başımdan seni seviyorum...
attila ilhan - aysel git başımdan
ah canım ilhan, nasıl da güzel seviyor aysel’i.
hepimizin hayatta sevdiği bir aysel’i vardır ya da olmuştur. benim de vardı bir aysel’im, birbirimize okurduk bu şiirin dizelerini hatta.
ama benim ölümüm birden oldu aysel için, gitti ansızın, gitme diyemeden. aysel git başımdan ama ben seni hâlâ seviyorum.
devamını gör...
2540.
köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
köle sahipleri veriyordu onlara.
ve yıkıldı gitti likya.
köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapıyorlardı, çünkü
felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
felsefe veriyordu onlara.
ve yıkıldı gitti likya.
felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
felsefesi. ve sahipsiz felsefenin
ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
ekmeğin sahipsiz felsefesini
felsefenin sahipsiz ekmeği.
ve yıkıldı gitti likya.
hala yeşil bir defne ormanı altında.
melih cevdet
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
köle sahipleri veriyordu onlara.
ve yıkıldı gitti likya.
köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapıyorlardı, çünkü
felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
felsefe veriyordu onlara.
ve yıkıldı gitti likya.
felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
felsefesi. ve sahipsiz felsefenin
ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
ekmeğin sahipsiz felsefesini
felsefenin sahipsiz ekmeği.
ve yıkıldı gitti likya.
hala yeşil bir defne ormanı altında.
melih cevdet
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162