geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
321.
tarih olsam seni yazardım
devamını gör...
322.
bu ne çoğul yaşamak yeryüzündeki
bu ne kırmızı yüz kere kırmızı
bu ne mavi bin kere mavi
bu ne karanfil bu ne yoğun karanfil böyle
bu ne zulüm işkence
bu ne ölmezlik insandaki
devamını gör...
323.
"ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kimgüneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kimasma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
asaf halet çelebi
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kimgüneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kimasma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim”
asaf halet çelebi
devamını gör...
324.
...
“anlasana” diye yazdım ve üç nokta koydum yanına, ama boşuna, boşuna; “boşuna!” diye yazdım ve kalkıp dışarı çıktım. saat 0.5’i birkaç dakika ve bir miktar saniye geçiyordu; ağaran günün teninden sağanak dökülüyordu.
yüzünü aradım...
yüzünü aradım: kalan kuşlar sen bu kentteymişsin gibi uçuyorlardı. insanlar kalabalık ve kabarıktı; silahları ellerine, tetikleri parmaklarına göre seçiyorlardı.
... y.odabaşı
“anlasana” diye yazdım ve üç nokta koydum yanına, ama boşuna, boşuna; “boşuna!” diye yazdım ve kalkıp dışarı çıktım. saat 0.5’i birkaç dakika ve bir miktar saniye geçiyordu; ağaran günün teninden sağanak dökülüyordu.
yüzünü aradım...
yüzünü aradım: kalan kuşlar sen bu kentteymişsin gibi uçuyorlardı. insanlar kalabalık ve kabarıktı; silahları ellerine, tetikleri parmaklarına göre seçiyorlardı.
... y.odabaşı
devamını gör...
325.
gecenin karanlığında, ışığım loş
seviyorum şarkıları, yazmayı ne hoş
hayat bazen çok dolu, bazen boş
hadi sende kalk, dans et, coş.
hayat yaşlanmak için çok kısa
kim mutlu olsa, gülüş yakışsa
güler durur saatlerce anlamsızca
ne biçim bir şiir oldu, içi kızca.
-written by yaban otu..
seviyorum şarkıları, yazmayı ne hoş
hayat bazen çok dolu, bazen boş
hadi sende kalk, dans et, coş.
hayat yaşlanmak için çok kısa
kim mutlu olsa, gülüş yakışsa
güler durur saatlerce anlamsızca
ne biçim bir şiir oldu, içi kızca.
-written by yaban otu..
devamını gör...
326.
evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu
hani, kurşun sıksan geçmez geceden
anlatamam, nasıl ıssız, karanlık
ve zehir zıkkım cıgaram
gene bir cehennem var yastığımda
gel artık
-kasvetin ve umudun bıçkın şairi ahmed arif
hani, kurşun sıksan geçmez geceden
anlatamam, nasıl ıssız, karanlık
ve zehir zıkkım cıgaram
gene bir cehennem var yastığımda
gel artık
-kasvetin ve umudun bıçkın şairi ahmed arif
devamını gör...
327.
bir gece misafirim olsan yeter,
dolar odama lavanta kokusu;
soğur sevincinden sürahide su.
ay pencerede durup durup güler.
havva kızlarının en dilberini
görsün diye aya karşı soyunsan!
okşasam, öpsem, koklasam bir zaman,
vücudunun ürperen her yerini.
teneffüs eder gibi seviştikçe,
doğacak çocuğum aklıma gelir;
şiir söylerim saadete dair,
odama misafir olduğun gece.
devamını gör...
328.
devamını gör...
329.
ben jiletin öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler...
puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer
diplerine kömür çökmüş tırnaklarıyla küçük serseriler
senin ellerinden kabusun matarasını kapacak ve
içindeki sessizliği içecekler.
ben hüznün öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler...
son tartışmamız olsun bu yoksa beni öldürecekler
usulca akan bir gözyaşı gibi sevişelim de biraz, eğer
istersen,
çok uzun yolları aydınlatan benzin istasyonları gibi
uykusuzluğumuzu gölgelesin alkolün dövdüğü saatler
bak, yatakta ikimiz de ağlıyoruz; meselemiz malum, aşk
üst kattaki komşu yine çocuklara su veriyordur
haplar da kayboldu, esrar da, bileklerimizdeki kesikler de
havaya bir kuş at, ben onu yerdeki gözlerimle vuracağım
dudakların ne ki, olsa olsa şurdan üç beş adım.
ben mezarın öteki yanına yatacağım sana iyi geceler...
aramıza bir hançer bırakacağım, belki küflü bir hançer
onun küfüyle paslanırken gizli saklı yalnızlığımız
rüyamıza giren prensler
içimizdeki mutsuzluğu içecekler.
ben intiharın öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler...
k.iskender/ küflü prens
puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer
diplerine kömür çökmüş tırnaklarıyla küçük serseriler
senin ellerinden kabusun matarasını kapacak ve
içindeki sessizliği içecekler.
ben hüznün öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler...
son tartışmamız olsun bu yoksa beni öldürecekler
usulca akan bir gözyaşı gibi sevişelim de biraz, eğer
istersen,
çok uzun yolları aydınlatan benzin istasyonları gibi
uykusuzluğumuzu gölgelesin alkolün dövdüğü saatler
bak, yatakta ikimiz de ağlıyoruz; meselemiz malum, aşk
üst kattaki komşu yine çocuklara su veriyordur
haplar da kayboldu, esrar da, bileklerimizdeki kesikler de
havaya bir kuş at, ben onu yerdeki gözlerimle vuracağım
dudakların ne ki, olsa olsa şurdan üç beş adım.
ben mezarın öteki yanına yatacağım sana iyi geceler...
aramıza bir hançer bırakacağım, belki küflü bir hançer
onun küfüyle paslanırken gizli saklı yalnızlığımız
rüyamıza giren prensler
içimizdeki mutsuzluğu içecekler.
ben intiharın öteki yanına yatıyorum sana iyi geceler...
k.iskender/ küflü prens
devamını gör...
330.
orhan veli-yaşamak
biliyorum, kolay değil yaşamak,
gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
gündüzleri gün ışığında ısınmak;
şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
yan gelebilmek çamlıca tepesine...
-bin türlü mavi akar boğaz'dan-
her şeyi unutabilmek maviler içinde.
biliyorum, kolay değil yaşamak;
ama işte
bir ölünün hala yatağı sıcak,
birinin saati işliyor kolunda.
yaşamak kolay değil ya kardeşler,
ölmek de değil;
kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
biliyorum, kolay değil yaşamak,
gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
gündüzleri gün ışığında ısınmak;
şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
yan gelebilmek çamlıca tepesine...
-bin türlü mavi akar boğaz'dan-
her şeyi unutabilmek maviler içinde.
biliyorum, kolay değil yaşamak;
ama işte
bir ölünün hala yatağı sıcak,
birinin saati işliyor kolunda.
yaşamak kolay değil ya kardeşler,
ölmek de değil;
kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
devamını gör...
331.
sevgili, bir başka güzelsin bugün;
ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
güzeller bayram günleri süslenir:
seninse bayramları süsler yüzün.
devamını gör...
332.
diyecekler ki arkamdan
ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan
ben öldükten sonra
o, yalnız şiir yazardı
ve yağmurlu gecelerde
elleri cebinde gezerdi
yazık diyecek
hatıra defterimi okuyan
ne talihsiz adammış
imanı gevremiş parasızlıktan
devamını gör...
333.
......
‘ hiçbir şeyi unutma! ben unutmayacağım!.’ diye fısıldamıştın kulağıma otobüse binerken. arkanda seni seven adam duruyordu. bakışlarımı kaçırmıştım. bakışlarımı kaçırıp yüzümden fidye istemiştim. şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz! ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun!
...... küçük iskender
‘ hiçbir şeyi unutma! ben unutmayacağım!.’ diye fısıldamıştın kulağıma otobüse binerken. arkanda seni seven adam duruyordu. bakışlarımı kaçırmıştım. bakışlarımı kaçırıp yüzümden fidye istemiştim. şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz! ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun!
...... küçük iskender
devamını gör...
334.
can yoldaşın olmazsa olmasın
yalnızım diye hayıflanmayasın
eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi
bir anne şefkatine müsavi
üç adım ötede deniz
dosttur, ne öfkesi ne de durgunluğu sebepsiz
bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara
ağaç yaprak verir sır vermez rüzgara
ve kış yaz
dalda kuş eksik olmaz
dağ başında duman
yalnızlık nedir göreceksin
öldüğün zaman
cahit sıtkı tarancı
yalnızım diye hayıflanmayasın
eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi
bir anne şefkatine müsavi
üç adım ötede deniz
dosttur, ne öfkesi ne de durgunluğu sebepsiz
bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara
ağaç yaprak verir sır vermez rüzgara
ve kış yaz
dalda kuş eksik olmaz
dağ başında duman
yalnızlık nedir göreceksin
öldüğün zaman
cahit sıtkı tarancı
devamını gör...
335.
senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!
benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!
benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!
benim doğduğum köyleri
akşamları eşkiyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!
benim doğduğum köylerde
şimal rüzgarları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!
sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!
cahit külebi
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!
benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!
benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!
benim doğduğum köyleri
akşamları eşkiyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!
benim doğduğum köylerde
şimal rüzgarları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!
sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!
cahit külebi
devamını gör...
336.
karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak, ismet özel
benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.
keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
ölüm ve acılar çatsaydı beni
düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı.
anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım
diri-gergin kasları konuşsaydım
“kardeşler! ” deseydim “kardeşlerim! ”
“bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“bakın yaklaşıyor...”
yazık, şairler kadar cesur değilim
çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.
benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
inanmazdım dosyalara sığacağına
gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı.
benim adım bilinen cevapların üstüne mühürlenmiş
ellerim tütsülenmiş
evlerin yeni yıkanmış serin taşlıklarında
dirgenler, bakraçlar, tornavidalar
bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar
ve içinden bir baş ağrısı gibi çınlamaktansa
gövdem açık bir hedef kılındı belâlara.
ve bu yüzden yakışıksız oluyor
insanları hummalı baharlar olarak tanımlamak
ve bu yüzden göğsümde dakikalar
ince parmaklar halinde geziniyor
konvoylar geçiyor meşelikler arasından
bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
unutulacak diyorum, iyice unutulsun
neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.
benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.
keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
ölüm ve acılar çatsaydı beni
düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı.
anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım
diri-gergin kasları konuşsaydım
“kardeşler! ” deseydim “kardeşlerim! ”
“bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“bakın yaklaşıyor...”
yazık, şairler kadar cesur değilim
çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.
benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
inanmazdım dosyalara sığacağına
gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı.
benim adım bilinen cevapların üstüne mühürlenmiş
ellerim tütsülenmiş
evlerin yeni yıkanmış serin taşlıklarında
dirgenler, bakraçlar, tornavidalar
bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar
ve içinden bir baş ağrısı gibi çınlamaktansa
gövdem açık bir hedef kılındı belâlara.
ve bu yüzden yakışıksız oluyor
insanları hummalı baharlar olarak tanımlamak
ve bu yüzden göğsümde dakikalar
ince parmaklar halinde geziniyor
konvoylar geçiyor meşelikler arasından
bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına
ölümden anlayan, ciddi bir yaprak
unutulacak diyorum, iyice unutulsun
neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı
karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak.
devamını gör...
337.
“şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
can yücel
bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
can yücel
devamını gör...
338.
aman kendini asmış yüz kiloluk bir zenci
üstelik gece çökmüş ses gelmiyor kümesten
ben olsam utanırım bu ne biçim öğrenci
hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı babası değirmenci
sizden iyi olmasın boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen
üstelik gece çökmüş ses gelmiyor kümesten
ben olsam utanırım bu ne biçim öğrenci
hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı babası değirmenci
sizden iyi olmasın boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen
devamını gör...
339.
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
sisler utanacak eğilecek
ağzının ucundan öpeceğim
saçına kalbimi takacağım
avcunda bir şiir büyüyecek
nerede olduğumu bileceğim
bu çıplak geceler yok mu
bu plak böyle ağlamıyor mu
camları kırmak işten değil
delirecek miyim neyim
kirpiklerimden mısra dökülüyor
kenya'da simsiyah yalnızım
yoksul bir şilepte gemiciyim
malezya'da yük bekliyorum
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
gözlerini söndürme muhtacım
ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
rüzgâr gülünü arayacağım
oran'da pernanbouc'ta tombuktu'da
vinçler yine akşamları indirecekler
yine karanlığa bulaşacağım
gözlerin rüzgârda savrulacak
ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek
devamını gör...
340.
--- alıntı ---
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
behçet necatigil - sevgilerde
--- alıntı ---
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
siz böyle olsun istemezdiniz
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
behçet necatigil - sevgilerde
--- alıntı ---
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162