geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2481.
yaşım yirmi altı.
sana kırk senedir aşığım.
hayat kadar berrak,
ölüm kadar karmaşığım.
yüreğim kirli bir gökyüzü,
sense dolunay..
ruhumu esir alan sarmaşığım!
titreşirken kalplerimiz ankara soğuğunda
nice umut yeşerir gecenin soluğunda.
biz o bankta oturmuşuz
kalu belâ'dan beri.
kaç bar görmüşüz kim bilir
kaç zemheri...
ilk kez ayın hâlesine sırnaşığım;
yaşım yirmi altı.
sana kırk senedir aşığım.
sana kırk senedir aşığım.
hayat kadar berrak,
ölüm kadar karmaşığım.
yüreğim kirli bir gökyüzü,
sense dolunay..
ruhumu esir alan sarmaşığım!
titreşirken kalplerimiz ankara soğuğunda
nice umut yeşerir gecenin soluğunda.
biz o bankta oturmuşuz
kalu belâ'dan beri.
kaç bar görmüşüz kim bilir
kaç zemheri...
ilk kez ayın hâlesine sırnaşığım;
yaşım yirmi altı.
sana kırk senedir aşığım.
devamını gör...
2482.
bugün kalbimde bir tuhaflık var,
içimden hep sana şiir yazmak geliyor,
nereden başlasam nasıl anlatsam bilemedim ki,
gitme kal yanımda, kansın bu canımda diyemedim ki.
bugün öyle yalnız öyle sensizim ki;
inan anlatamam sana,
bugün gel yanıma, çölde bir vaha
dünyada gizli bir cennet ol bana.
seni seviyorum herkeslerden fazla.
seni diliyorum dua da niyaz da....
içimden hep sana şiir yazmak geliyor,
nereden başlasam nasıl anlatsam bilemedim ki,
gitme kal yanımda, kansın bu canımda diyemedim ki.
bugün öyle yalnız öyle sensizim ki;
inan anlatamam sana,
bugün gel yanıma, çölde bir vaha
dünyada gizli bir cennet ol bana.
seni seviyorum herkeslerden fazla.
seni diliyorum dua da niyaz da....
devamını gör...
2483.
uzun bir şiir olmak istiyorum
gözlerini ayırmadan, başını kaldırmadan okuduğun…
uzun bir düş olmak istiyorum
uzun uzadıya yanında olmak istediğim…
uzun bir ömür olmak istiyorum
ömrümü sana… hep sana adadığım
uzun bir zaman olmak istiyorum
ve fakat olabildiğince aceleci
kavuşmamızı iple çektiğim…
hani çok geç kalmışız da birbirimize
hani kalbimizde bir telaş bir telaş
hani koştur koştur
hani öyle hep sana yazılıyor olan bitimsiz bir şiirmişim de sanki ben
hani öyle güzel güzel sevebilmek
hani öyle uzun uzun öpebilmek için seni
gözlerini ayırmadan, başını kaldırmadan okuduğun…
uzun bir düş olmak istiyorum
uzun uzadıya yanında olmak istediğim…
uzun bir ömür olmak istiyorum
ömrümü sana… hep sana adadığım
uzun bir zaman olmak istiyorum
ve fakat olabildiğince aceleci
kavuşmamızı iple çektiğim…
hani çok geç kalmışız da birbirimize
hani kalbimizde bir telaş bir telaş
hani koştur koştur
hani öyle hep sana yazılıyor olan bitimsiz bir şiirmişim de sanki ben
hani öyle güzel güzel sevebilmek
hani öyle uzun uzun öpebilmek için seni
devamını gör...
2484.
ihtiyacım var sana!
nasıl anlatılır ki!
dokunmak değil benimkisi...
günde on saniye yüzünü görsem de yeter,
tenime dokun istemiyorum,
yüreğimden tut mesela!
bir şarkının içinden söyle cümlelerini,
hayalin dibimde bitsin,
elimi tut dokun demiyorum,
elimi tut hissedeyim yüreğini!
konuşalım saatlerce olmasa bile,
dakikalarca gözlerinde buluşsam yeter diyorum!
sesini duymasam da olur,
yüreğinden konuş mesela!
biz olunca zaman dursun,
hayat dursun,
o an sadece bizde yaşam olsun istiyorum!
çok değil seni yanımda değil,
canımda istiyorum!
nasıl anlatılır ki!
dokunmak değil benimkisi...
günde on saniye yüzünü görsem de yeter,
tenime dokun istemiyorum,
yüreğimden tut mesela!
bir şarkının içinden söyle cümlelerini,
hayalin dibimde bitsin,
elimi tut dokun demiyorum,
elimi tut hissedeyim yüreğini!
konuşalım saatlerce olmasa bile,
dakikalarca gözlerinde buluşsam yeter diyorum!
sesini duymasam da olur,
yüreğinden konuş mesela!
biz olunca zaman dursun,
hayat dursun,
o an sadece bizde yaşam olsun istiyorum!
çok değil seni yanımda değil,
canımda istiyorum!

devamını gör...
2485.
21-1-924
lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
kar yağıyor
karanlıklara.
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
kar...
üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman ışıklar..
ve şehir
kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
lambayı yakma, bırak!
kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
nâzım hikmet
lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
kar yağıyor
karanlıklara.
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
kar...
üflenen bir mum gibi söndü
koskocaman ışıklar..
ve şehir
kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
lambayı yakma, bırak!
kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
nâzım hikmet
devamını gör...
2486.
biz seninle bir pergelin iki ucu gibiyiz,
gittikçe uzağız ama gittikçe hep aynı kadere saplı.
biz seninle birbirine uzak iki kentte dahi olsak aynı tostu dişler,
aynı çaydan yudumlar,
aynı küfrü ederiz.
biz seninle aynı saatte kalkar,
farklı işlere gider,
farklı insanlara sarılır,
farklı kaderlerle sevişiriz.
için acıdı değil mi?
benim de.
zira biz aynı şeylere acırız.
gittikçe uzağız ama gittikçe hep aynı kadere saplı.
biz seninle birbirine uzak iki kentte dahi olsak aynı tostu dişler,
aynı çaydan yudumlar,
aynı küfrü ederiz.
biz seninle aynı saatte kalkar,
farklı işlere gider,
farklı insanlara sarılır,
farklı kaderlerle sevişiriz.
için acıdı değil mi?
benim de.
zira biz aynı şeylere acırız.
devamını gör...
2487.
"geceleri korkulu yollara gittiniz mi
biz çok şeyi vakit yok pek kısa geçiyoruz
limanda bilinen gemiler oysa açıklardadır
kullanırız bir sözü ama hangi anlamda?
insan duyar bir yerde birdenbire uyanıp
bir elin bir ışığı neden söndürdüğünü
yandaki odalarda her zaman hasta vardır
sağır duvarlarda eski inilti
şiirlere üşenmemiz bir yerde iyidir
hiç işittiniz miydi?
bir top çizer havada, uzunca bir eğri
ayağına, belki kader, geçmiş gün, bir kadının
düşer bir karanfil.. (neyse kısa keselim)
soğurken bir ölü, çok ince bir eli
tutup ısıttınız mı?
aşınmış tahtaları kim yeniler gelince
döner azdan başımız, sonra uzar ıssız kır
bir bizdik san sen, oysa gelir hep biri
kurar yeni barınak kullanıp aynı taşları
yani ne mi diyorum, çok kurak tarla
çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları."
(bkz: behçet necatigil)
biz çok şeyi vakit yok pek kısa geçiyoruz
limanda bilinen gemiler oysa açıklardadır
kullanırız bir sözü ama hangi anlamda?
insan duyar bir yerde birdenbire uyanıp
bir elin bir ışığı neden söndürdüğünü
yandaki odalarda her zaman hasta vardır
sağır duvarlarda eski inilti
şiirlere üşenmemiz bir yerde iyidir
hiç işittiniz miydi?
bir top çizer havada, uzunca bir eğri
ayağına, belki kader, geçmiş gün, bir kadının
düşer bir karanfil.. (neyse kısa keselim)
soğurken bir ölü, çok ince bir eli
tutup ısıttınız mı?
aşınmış tahtaları kim yeniler gelince
döner azdan başımız, sonra uzar ıssız kır
bir bizdik san sen, oysa gelir hep biri
kurar yeni barınak kullanıp aynı taşları
yani ne mi diyorum, çok kurak tarla
çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları."
(bkz: behçet necatigil)
devamını gör...
2488.
şiirle aşkla kapanmaz boşluk büyür daha da
boşluğa heves et ama ondan iyilik umma
şiire heves etme, aşk yalnız yürür
ve yalnız geçilen gece şiire çıkar…
haydar ergülen, gece yalnız geçilmez
boşluğa heves et ama ondan iyilik umma
şiire heves etme, aşk yalnız yürür
ve yalnız geçilen gece şiire çıkar…
haydar ergülen, gece yalnız geçilmez
devamını gör...
2489.
devamını gör...
2490.
"beni uykudan uyandırır uyandırmaz
dünyanın bütün huyları yüzünde
ben bunlardan birini seviyorum en çok
sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
tutsam tanelerini
sevincin gözyaşları derdim buna.
bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.
seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.
özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna."
(bkz: edip cansever)
dünyanın bütün huyları yüzünde
ben bunlardan birini seviyorum en çok
sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
tutsam tanelerini
sevincin gözyaşları derdim buna.
bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.
seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.
özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna."
(bkz: edip cansever)
devamını gör...
2491.
2492.
"eğri çizgiler dalgın
iki kaşım üzerinde
iki kaşım üzerinde bir ağrı
gözlerim yanıyor günlerdir
gözlerimde bir yangın.
bir yanım gündelik şeyler
evdir ekmektir
yaşadığım kaskatı;
bir yanım olmadık türküler söyler
yoldur özlemdir
benim en güzel düşlerim
içimde kaldı.
bir yerlerim eksiliyor günlerdir
bir yerlerim eriyor
günlerdir başımda bir esrik bulut
ben süt mavilerde umarken günü
aykırı sularda akşam oluyor."
(bkz: şükrü erbaş)
iki kaşım üzerinde
iki kaşım üzerinde bir ağrı
gözlerim yanıyor günlerdir
gözlerimde bir yangın.
bir yanım gündelik şeyler
evdir ekmektir
yaşadığım kaskatı;
bir yanım olmadık türküler söyler
yoldur özlemdir
benim en güzel düşlerim
içimde kaldı.
bir yerlerim eksiliyor günlerdir
bir yerlerim eriyor
günlerdir başımda bir esrik bulut
ben süt mavilerde umarken günü
aykırı sularda akşam oluyor."
(bkz: şükrü erbaş)
devamını gör...
2493.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? avrupa’daki kitap
satışlarımı sabote etmek mi?
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.
sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? avrupa’daki kitap
satışlarımı sabote etmek mi?
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.
sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?
devamını gör...
2494.
kırılgan bir çocuğum ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar: bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
-murathan mungan-
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar: bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
-murathan mungan-
devamını gör...
2495.
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
şehre simsiyah bir kar yağar
yollar kalbimle örtülür
parmaklarımın arasından
gecenin geldiğini görürüm
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
çocuklar sinemaya gider
yüzümü bir çiçeğe gömüp
ağlamak gibi isterim
derinden bir tren geçer
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
alıp başımı gitmek isterim
bir akşam bir kente girerim
kayısı ağaçları arasından
gidip denize bakarım
bir tiyatro seyrederim
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
uzaktan bir bulut geçer
karanlık bir çocukluk bulutu
gerçeküstücü bir ressam
dünyayı değiştirmeye başlar
kuş sesleri, haykırışlar
denizin ve kırların
rengi birbirine karışır
sana bir şiir getiririm
sözler rüyamdan fışkırır
dünya bölümlere ayrılır
birinde bir pazar sabahı
birinde bir gökyüzü
birinde sararmış yapraklar
birinde bir adam
her şeye yeniden başlar
ataol behramoğlu
şehre simsiyah bir kar yağar
yollar kalbimle örtülür
parmaklarımın arasından
gecenin geldiğini görürüm
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
çocuklar sinemaya gider
yüzümü bir çiçeğe gömüp
ağlamak gibi isterim
derinden bir tren geçer
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
alıp başımı gitmek isterim
bir akşam bir kente girerim
kayısı ağaçları arasından
gidip denize bakarım
bir tiyatro seyrederim
ben ölürsem akşamüstü ölürüm
uzaktan bir bulut geçer
karanlık bir çocukluk bulutu
gerçeküstücü bir ressam
dünyayı değiştirmeye başlar
kuş sesleri, haykırışlar
denizin ve kırların
rengi birbirine karışır
sana bir şiir getiririm
sözler rüyamdan fışkırır
dünya bölümlere ayrılır
birinde bir pazar sabahı
birinde bir gökyüzü
birinde sararmış yapraklar
birinde bir adam
her şeye yeniden başlar
ataol behramoğlu
devamını gör...
2496.
haydi uzun bir yürüyüşe çık benimle.
biraz rüzgar eser, biraz yağmur yağar,
ıslanırız belki de biraz.
ama gülümseriz yine de..
hem sen seversin yürümeyi..
kim bilir?
belki seversin beni de..
çok değil.. biraz..
buradan
neil sedaka – you mean everything to me
biraz rüzgar eser, biraz yağmur yağar,
ıslanırız belki de biraz.
ama gülümseriz yine de..
hem sen seversin yürümeyi..
kim bilir?
belki seversin beni de..
çok değil.. biraz..
buradan
neil sedaka – you mean everything to me
devamını gör...
2497.
rüveyda
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım.
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru.
uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa rüveyda baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim. kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı.
sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını inkılap bekliyorum
hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda
hangi ressamı vurur bilmem, endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu
hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa yesrip kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı
at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
|nurullah genç
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına
adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım.
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından
hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime rüveyda
önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru.
uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa rüveyda baştanbaşa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim. kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı.
sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar hefret eder avare duruşumdan
kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını inkılap bekliyorum
hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme rüveyda
derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda
hangi ressamı vurur bilmem, endamın
sarar da benliğimi
ben beni tanımam kaldırımlarda
kafesleri yutan kafese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
duydun mu orkideye dua eden birini
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
bu yapmacık bebekler
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
beni kahrediyor geceler boyu
hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
soluk bir dünyanın mezarlarına
gömerek gurbetimi
kapadı karanlığa yesrip kapılarını
meydan okuyuşun çağın ordularına
bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
doruklardan öte hevese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru
yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
amansız bir ütopya üfleyen pencereler
lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler
söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
kim giydirir başıma tacını nihayetin
kim takar bileğime hürriyet künyesini
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı
at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim
|nurullah genç
devamını gör...
2498.
o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.
o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
mini minnacıktı kadın.
rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan eve.
şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan ev..
minnacık bir kadın sevdi.
kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
bir dev gibi seviyordu dev.
ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin.
o mavi gözlü bir devdi.
minnacık bir kadın sevdi.
mini minnacıktı kadın.
rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan eve.
şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan ev..
devamını gör...
2499.
ben seninle çay içmek istiyorum,
seni duymak,
seni görmek,
seni bilmek
seni yanımda hissetmek istiyorum.
sana şiir okumak istiyorum
yazmaktan bıktım, usandım.
ben artık yazıları sana söylemek istiyorum.
küçük bir evde, büyük hayaller kurmak istiyorum.
sobanın yanında, seninle birlikte, üşüyen ellerimi çayın sıcaklığına
bırakmak istiyorum.
ben aslında sevmek değil,
seninle yaşlanmak istiyorum...
özdemir asaf
seni duymak,
seni görmek,
seni bilmek
seni yanımda hissetmek istiyorum.
sana şiir okumak istiyorum
yazmaktan bıktım, usandım.
ben artık yazıları sana söylemek istiyorum.
küçük bir evde, büyük hayaller kurmak istiyorum.
sobanın yanında, seninle birlikte, üşüyen ellerimi çayın sıcaklığına
bırakmak istiyorum.
ben aslında sevmek değil,
seninle yaşlanmak istiyorum...
özdemir asaf

devamını gör...
2500.
ne isyan edersin zülfü sırmalım
uykular geldi de kovdu mu gözüm
ahvalın ataşı yakar sinemi
uykular geldi de kovdu mu gözüm
sular inişine durmaz akarken
karabulutlardan şimşek çakarken
gece karanlığa çıra yakarken
uykular geldi de kovdu mu gözüm
besmeleyi çeksem aşın dibinde
sevdam gizli kaldı kaşın dibinde
hayalin uyutmaz daşın dibinde
uykular geldi de kovdu mu gözüm
sevdam yatar sıra sıra toprakta
gizlidir görünmez yara toprakta
kuş tüyü yatakta kara toprakta
uykular geldi de kovdu mu gözüm
söylemen cananım dillemen gayrı
bırakında yanım küllemen gayrı
aşık sefai'yi ellemen gayrı
uykular geldi de kovdu mu gözüm
aşık sefai
uykular geldi de kovdu mu gözüm
ahvalın ataşı yakar sinemi
uykular geldi de kovdu mu gözüm
sular inişine durmaz akarken
karabulutlardan şimşek çakarken
gece karanlığa çıra yakarken
uykular geldi de kovdu mu gözüm
besmeleyi çeksem aşın dibinde
sevdam gizli kaldı kaşın dibinde
hayalin uyutmaz daşın dibinde
uykular geldi de kovdu mu gözüm
sevdam yatar sıra sıra toprakta
gizlidir görünmez yara toprakta
kuş tüyü yatakta kara toprakta
uykular geldi de kovdu mu gözüm
söylemen cananım dillemen gayrı
bırakında yanım küllemen gayrı
aşık sefai'yi ellemen gayrı
uykular geldi de kovdu mu gözüm
aşık sefai
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162