geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2901.
yangınlar, kahpe fakları
korku cığlıkları
ve irin selleri, aç yırtıcılar
suyu zehir bıçaklar ortasındasın
bir cana, bir başa kalmışsın vay, vay
pusatsız, duldasız, üryan
bir cana, bir de başa
seher vakti leylim, leylim
cellat nişangahlar aynasındasın
oy sevmişem ben seni
üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu?
he canım
çiçek dağı kıtlık kıran
gül açmaz, çağla dökmez
vurur anının çatına, vurur çakmaktaşı kayalarıyla küfrünü medetsiz munzur
şahmurat suyu kan akar
ve ben şairim
namus işçisiyim yani
yürek işçisi
korkusuz, pazarlıksız
kül elenmemiş
ne salkım bir bakış resmin çekeyim
ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim
oy, sevmişem ben seni
ve sen daha demincek
yıllar da geçse demincek
bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm
ömrümüm sebebi ustam, sevgilim
yaran derine gitmiş
fitil tutmaz bilirim
ama hesap dağlarladır
umut dağlarla
düşün uzay cağında bir ayağımız
ham carık, kıl çorapta olsa da biri
düşün olasılık, atom fiziği
ve bizi biz eden amansız sevda
atıp bir kıyıya iki zamanı
yarının çocukları, gülleri için
herbirinin ayva tüyü için çilleri için
koymuş postasını
görmüş restini
he canım
sen getir üstünü
oy havar
muhammed, isa aşkına
yattığım ranza aşkına
deeey dağları un eder ferhadın gürzü
benim de boş yanım hançer yalımı
ve zulamda kan ter içinde asi
he desem koparacak dizginlerini
yediveren gül kardeşi bir arzu
oy sevmişem ben seni
korku cığlıkları
ve irin selleri, aç yırtıcılar
suyu zehir bıçaklar ortasındasın
bir cana, bir başa kalmışsın vay, vay
pusatsız, duldasız, üryan
bir cana, bir de başa
seher vakti leylim, leylim
cellat nişangahlar aynasındasın
oy sevmişem ben seni
üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu?
he canım
çiçek dağı kıtlık kıran
gül açmaz, çağla dökmez
vurur anının çatına, vurur çakmaktaşı kayalarıyla küfrünü medetsiz munzur
şahmurat suyu kan akar
ve ben şairim
namus işçisiyim yani
yürek işçisi
korkusuz, pazarlıksız
kül elenmemiş
ne salkım bir bakış resmin çekeyim
ne kınsız bir rüzgâr mısra dökeyim
oy, sevmişem ben seni
ve sen daha demincek
yıllar da geçse demincek
bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm
ömrümüm sebebi ustam, sevgilim
yaran derine gitmiş
fitil tutmaz bilirim
ama hesap dağlarladır
umut dağlarla
düşün uzay cağında bir ayağımız
ham carık, kıl çorapta olsa da biri
düşün olasılık, atom fiziği
ve bizi biz eden amansız sevda
atıp bir kıyıya iki zamanı
yarının çocukları, gülleri için
herbirinin ayva tüyü için çilleri için
koymuş postasını
görmüş restini
he canım
sen getir üstünü
oy havar
muhammed, isa aşkına
yattığım ranza aşkına
deeey dağları un eder ferhadın gürzü
benim de boş yanım hançer yalımı
ve zulamda kan ter içinde asi
he desem koparacak dizginlerini
yediveren gül kardeşi bir arzu
oy sevmişem ben seni
devamını gör...
2902.
cemal süreya - perdeli
mutluluk,
diyordu adam,
her konuda
tekrara düşecek kadar
rahat olmak.
rahatsın,
diyordu kadın,
ama o sırada
birdenbire
odayı
sözgelimi
brezilya'ya
çevirir
bir çiçek.
iyi niyetlidir musluk,
diyordu adam,
yüzüne çarptığın
ve içtiğin su
aynı serinliktedir.
mutluluk mu,
diyordu kadın,
mutluluk:
açan tütün
körelten tütün.
mutluluk,
diyordu adam,
her konuda
tekrara düşecek kadar
rahat olmak.
rahatsın,
diyordu kadın,
ama o sırada
birdenbire
odayı
sözgelimi
brezilya'ya
çevirir
bir çiçek.
iyi niyetlidir musluk,
diyordu adam,
yüzüne çarptığın
ve içtiğin su
aynı serinliktedir.
mutluluk mu,
diyordu kadın,
mutluluk:
açan tütün
körelten tütün.
devamını gör...
2903.
mevsimler geçiyor içimden sen geçmiyorsun
tükenmiyor sayfalar, hiçbir şey silmiyorum
bir tek ezberim var bir tek, gayrısız hükümsüz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum…
için ürperse oradayım bunu bilmiyorsun
sürekli artan bir şeyim, hiç eksilmiyorum
açık seçik cümleyim, tartışmasız yorumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
"siliver gitsin bi kalemde" deme, geçmiyorsun
secdem yok batan güne, asla eğilmiyorum
çırılçıplak çığlığım, acımasız sorumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
tesadüf saçma, kaçış boşuna bilmiyorsun
bütün menziller bende, hiç terkedilmiyorum
bir terennüm bu sevda, temennasız sunumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
-terennüm
tükenmiyor sayfalar, hiçbir şey silmiyorum
bir tek ezberim var bir tek, gayrısız hükümsüz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum…
için ürperse oradayım bunu bilmiyorsun
sürekli artan bir şeyim, hiç eksilmiyorum
açık seçik cümleyim, tartışmasız yorumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
"siliver gitsin bi kalemde" deme, geçmiyorsun
secdem yok batan güne, asla eğilmiyorum
çırılçıplak çığlığım, acımasız sorumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
tesadüf saçma, kaçış boşuna bilmiyorsun
bütün menziller bende, hiç terkedilmiyorum
bir terennüm bu sevda, temennasız sunumsuz
seni seviyorum ve hiçbir şey bilmiyorum
-terennüm
devamını gör...
2904.
benim hiç sapanım olmadı anne,
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! .. suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiçbir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ... benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü... sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet değilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne? benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat... say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
sen beni ne diye doğurdun anne?
yusuf hayaloğlu
ne kuşları vurdum,
ne de kimsenin camını kırdım...
çok uslu bir çocuk değildim ama,
seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
ben hayatım boyunca
bir tek kendimi vurdum! .. suskun görünsem de,
fırtınalı ve mağrurdum anne.
bir mızrak gibi,
aynada hep dik durdum anne! ..
ben sana hiçbir gün laf getirmedim,
leke sürmedim.
ama göğsümü çok hırpaladım,
kalbimi çok yordum...
ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ... benim hiç sevgilim olmadı anne,
ne bir yuva kurdum,
ne bir gün şansım güldü...
öpemeden bir bebeğin gidişini,
tükendi gitti çağım...
kimi yürekten sevdiysem,
yüreğini başkasına böldü...
bir muhabbet kuşum vardı,
o da yalnızlıktan öldü... sen beni göğsünde
hep acılarla mı soğurdun anne?
yoksa evlat diye,
koca bir taş mı doğurdun anne?
eziyet değilim, zahmet değilim,
musibet hiç değilim;
bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
doğurdun da beni,
ne ile yoğurdun anne? benim hiç hayalim olmadı anne...
ne seni rahat ettirdim,
ne kendim ettim rahat...
bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!
kaybolmuş bir anahtar kadar
sahipsizim anne...
ne omzumda bir dost eli,
ne saçımda bir şefkat... say ki yollardan akan,
şu faydasız çamurdum anne...
say ki ıslanmaktım, üşümektim,
say ki yağmurdum anne!
bunca yıldır gözyaşlarını,
hangi denizlere sakladın?
oy ben öleyim,
sen beni ne diye doğurdun anne?
yusuf hayaloğlu
devamını gör...
2905.
uyandım
oda taş kesmiş
penceremde adresini şaşırmış bir eylül akşamı
en başta takvimler kabullenemiyor zaten gösterdikleri günleri
mesela bugün perşembe ama inatla salı pazarı kurulmuş semtime
malum salı sendromu var geçmişimizde..
40 w yıldızların fayda etmediği karanlık
sandalyeler zor ayakta duruyor çünkü masadan kaldırılmamış hala sanrılarım
hala fişten çekilmemiş kelimeler
harfler darmadağın;
dil yorgun; boşa yanıyor cümleler
kime ait olduğunu bilmediğim bir not göğsümün üstünde;
-tebessümle karşılamalısın artık ölümü
tanrı birine bakmış içimde ama çıkartamamış herhalde nereden hatırladığını
yaşamak şimdi ekmeğine katık etmektir gözyaşlarını
ağlama duvarına çivilenmiş çünkü ahşap çerçevesi ömrümün
çünkü vesikalık gülüşlerimi öfkelenip çekmeceye kapatmışım
fotoğraf karelerinde takındığım suretten utanıyorum
..
günahlarımı durulamaya gidiyorum ağır adımlarla
musluğun altına dayıyorum eski sevişmeleri
tenimden düşen bin parça
gömleğimi yine ters giymişim
sakallarımın jiletlere direnişini izliyorum bir süre aynada
gözlerim karıncalı gösteriyor sabahları
işaret parmağımla dudaklarımı kesiyorum
-ki bu sus demek tıp literatüründe
ipuçlarından saçlarımın cesetlerine ulaşmak mümkün
mümkün suç oranını alnımda hesaplamak
iyi de mutlaka bir yol olmalı geri dönmek için
nerede başladım bu hikâyeye bak şimdi neresindeyim özgür'lüğün
ismim alay konusu olmuş esaretime
öznesi gizli mektuplar yolluyorum durmadan kendime
postada takılmasın diye dua ediyor yalnızlığım
sadece çocukluğumdan cevap bekliyorum
incir çekirdeğini dolduran nedenlerim vardı
harcanmış zamanlar kuyusuna attığım dilek paralarım
uçurum uçurum aranan intihar ihtimallerim ve çok düşülesi boşluklarım vardı..
vardı yemin ederim… yoksa yok olsa hiç öyle söyler miyim?
çocuktum daha
gece 03-05 arası migren nöbetlerimde yatağım uzay gemisi olurdu
sonra köpekbalıklarının yüzdüğü bir iskele ya da elm sokağı'nda köhne bir ev
freddy krueger'la yan yana uzanmışlığım da oldu kapının arkasındaki elbiseleri hayalet sanmışlığım da
haklısınız uykuya dalmış numarasıyla kurtulduğum ebeveyn dayaklarını da unutmamalı
unutmamalı ruhumun tuzruhuyla büyük benzerliklerini
doktor hanım neden ısrar ediyorsunuz beni anlamamakta
deli değilim çünkü delirdiğimin farkındayım
kırık kahve fincanında öldü falım gördünüz ya polisler bütün çingeneleri kodese tıktı
aldığım elmalı kurabiye tarifinin kıvamı tutmadı… ilaçlarım!
kurtarın beni şu beyaz kâğıtlardan
lanet kalemimin yine çenesi düştü
baksanıza, açık ediyor güç bela sterilize ettiğim yaralarımı
galiba yoktan bir sevgili yarattım;
kalp bazen yönünü şaşırıyor duracağı yeri karıştırıyor hatta
seni karşılayabilir miyim? hep bunu merak ederdin ya
sana az geldiğimi öğrenmiş oldun
benim aşklara yeterli olmadığımı öğrendiğim gibi
emir kipine rağmen sevmiştim seni
git desen aksine dibine kadar sokuluyordum kimsesizliğinin
sen ya da ben ve diğerleri… herkesin istanbul'u başkaydı
başka başka sızıları barındırıyordu her semt
mecidiyeköy'de bir adam beyninden vuruldu..
beyoğlu'nda fünye ile patlatılırken (şüpheli) yardım paketleri
cihangir'de el ele tutuşan iki gölge ölü bulundu
sarıyer'de bir kadın martı çığlıkları satıyordu… yoksulluktan mı? hayır!
minnet duyuyordu çünkü mavilere..
kız kulesi'ne nicedir yılanlar alınmıyordu
herkesin istanbul'u başkaydı… başka başkaydı insana verilen değer
ucu sivriliyor sözlerimin senden bahsedince… neden?
saatte iyice geç oldu
kaç günü akşam ettim seninle
kaç mevsim değişti ellerimin mesaisinde
yelkovanların iş yavaşlatma eylemleri sürerken
bu tımarhanenin denize nazır penceresinden daha kaç vakit seyredilir ki hayat
bir bardak çay daha çıkar mı sence gözlerinin deminden
çok sigara yakılası güzelliğin rahat bırakır mı peki beni; biraz uyusam
tavana astığım bakışlarımı yastığımın altına saklasam
ne dersin? üzülme seni yazmaktan vazgeçmedim
maksat,
yarına da bir şeyler kalsın.
oda taş kesmiş
penceremde adresini şaşırmış bir eylül akşamı
en başta takvimler kabullenemiyor zaten gösterdikleri günleri
mesela bugün perşembe ama inatla salı pazarı kurulmuş semtime
malum salı sendromu var geçmişimizde..
40 w yıldızların fayda etmediği karanlık
sandalyeler zor ayakta duruyor çünkü masadan kaldırılmamış hala sanrılarım
hala fişten çekilmemiş kelimeler
harfler darmadağın;
dil yorgun; boşa yanıyor cümleler
kime ait olduğunu bilmediğim bir not göğsümün üstünde;
-tebessümle karşılamalısın artık ölümü
tanrı birine bakmış içimde ama çıkartamamış herhalde nereden hatırladığını
yaşamak şimdi ekmeğine katık etmektir gözyaşlarını
ağlama duvarına çivilenmiş çünkü ahşap çerçevesi ömrümün
çünkü vesikalık gülüşlerimi öfkelenip çekmeceye kapatmışım
fotoğraf karelerinde takındığım suretten utanıyorum
..
günahlarımı durulamaya gidiyorum ağır adımlarla
musluğun altına dayıyorum eski sevişmeleri
tenimden düşen bin parça
gömleğimi yine ters giymişim
sakallarımın jiletlere direnişini izliyorum bir süre aynada
gözlerim karıncalı gösteriyor sabahları
işaret parmağımla dudaklarımı kesiyorum
-ki bu sus demek tıp literatüründe
ipuçlarından saçlarımın cesetlerine ulaşmak mümkün
mümkün suç oranını alnımda hesaplamak
iyi de mutlaka bir yol olmalı geri dönmek için
nerede başladım bu hikâyeye bak şimdi neresindeyim özgür'lüğün
ismim alay konusu olmuş esaretime
öznesi gizli mektuplar yolluyorum durmadan kendime
postada takılmasın diye dua ediyor yalnızlığım
sadece çocukluğumdan cevap bekliyorum
incir çekirdeğini dolduran nedenlerim vardı
harcanmış zamanlar kuyusuna attığım dilek paralarım
uçurum uçurum aranan intihar ihtimallerim ve çok düşülesi boşluklarım vardı..
vardı yemin ederim… yoksa yok olsa hiç öyle söyler miyim?
çocuktum daha
gece 03-05 arası migren nöbetlerimde yatağım uzay gemisi olurdu
sonra köpekbalıklarının yüzdüğü bir iskele ya da elm sokağı'nda köhne bir ev
freddy krueger'la yan yana uzanmışlığım da oldu kapının arkasındaki elbiseleri hayalet sanmışlığım da
haklısınız uykuya dalmış numarasıyla kurtulduğum ebeveyn dayaklarını da unutmamalı
unutmamalı ruhumun tuzruhuyla büyük benzerliklerini
doktor hanım neden ısrar ediyorsunuz beni anlamamakta
deli değilim çünkü delirdiğimin farkındayım
kırık kahve fincanında öldü falım gördünüz ya polisler bütün çingeneleri kodese tıktı
aldığım elmalı kurabiye tarifinin kıvamı tutmadı… ilaçlarım!
kurtarın beni şu beyaz kâğıtlardan
lanet kalemimin yine çenesi düştü
baksanıza, açık ediyor güç bela sterilize ettiğim yaralarımı
galiba yoktan bir sevgili yarattım;
kalp bazen yönünü şaşırıyor duracağı yeri karıştırıyor hatta
seni karşılayabilir miyim? hep bunu merak ederdin ya
sana az geldiğimi öğrenmiş oldun
benim aşklara yeterli olmadığımı öğrendiğim gibi
emir kipine rağmen sevmiştim seni
git desen aksine dibine kadar sokuluyordum kimsesizliğinin
sen ya da ben ve diğerleri… herkesin istanbul'u başkaydı
başka başka sızıları barındırıyordu her semt
mecidiyeköy'de bir adam beyninden vuruldu..
beyoğlu'nda fünye ile patlatılırken (şüpheli) yardım paketleri
cihangir'de el ele tutuşan iki gölge ölü bulundu
sarıyer'de bir kadın martı çığlıkları satıyordu… yoksulluktan mı? hayır!
minnet duyuyordu çünkü mavilere..
kız kulesi'ne nicedir yılanlar alınmıyordu
herkesin istanbul'u başkaydı… başka başkaydı insana verilen değer
ucu sivriliyor sözlerimin senden bahsedince… neden?
saatte iyice geç oldu
kaç günü akşam ettim seninle
kaç mevsim değişti ellerimin mesaisinde
yelkovanların iş yavaşlatma eylemleri sürerken
bu tımarhanenin denize nazır penceresinden daha kaç vakit seyredilir ki hayat
bir bardak çay daha çıkar mı sence gözlerinin deminden
çok sigara yakılası güzelliğin rahat bırakır mı peki beni; biraz uyusam
tavana astığım bakışlarımı yastığımın altına saklasam
ne dersin? üzülme seni yazmaktan vazgeçmedim
maksat,
yarına da bir şeyler kalsın.
devamını gör...
2906.
murathan mungan - ağır kapı
ağır kapı, aksak lisan
kelimeler yetmiyor
çıplak yara, günışığı
tenimi incitiyor
içeriden yeni çıktım
dünya almıyor beni
yüreğimde yaşar hâlâ
ölenlerin yemini
hangi meydan, hangi sokak
buluşturur bizi
hangi yalan, hangi yasak
karşılar bizi
ne insanlar, ne mekânlar
özlemlere yetmiyor
başka sözler, başka yüzler
ödeşmeler bitmiyor
aşk uyudu ranzalarda
düşler eskidi gitti
ıslığıma gömüyorum
kalbimdeki sözleri
ki bu şiir ayrıca en sevdiğim yeni türkü şarkısıdır:
ağır kapı, aksak lisan
kelimeler yetmiyor
çıplak yara, günışığı
tenimi incitiyor
içeriden yeni çıktım
dünya almıyor beni
yüreğimde yaşar hâlâ
ölenlerin yemini
hangi meydan, hangi sokak
buluşturur bizi
hangi yalan, hangi yasak
karşılar bizi
ne insanlar, ne mekânlar
özlemlere yetmiyor
başka sözler, başka yüzler
ödeşmeler bitmiyor
aşk uyudu ranzalarda
düşler eskidi gitti
ıslığıma gömüyorum
kalbimdeki sözleri
ki bu şiir ayrıca en sevdiğim yeni türkü şarkısıdır:
devamını gör...
2907.
bazen kaybolurum ıssız gecelerde
koyu bir karanlık ve sessizliğin içinde
saat mi, kim icat etmiş, ne zaman icat etmiş
benim saatim yok ki, ben sabahın tan vaktini bilirim.
yazan= alimden notlar
koyu bir karanlık ve sessizliğin içinde
saat mi, kim icat etmiş, ne zaman icat etmiş
benim saatim yok ki, ben sabahın tan vaktini bilirim.
yazan= alimden notlar
devamını gör...
2908.
ceyhun yılmaz - sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkini sevmeye mecburdum.
çok iyiliği oldu bana,
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim.
sevdiğim ikinci kadınsın sen,
ilkinin yerini alman mümkün değil.
o öğretti bana sevmeyi.
o öğretmese sevemezdim seni bile.
inan o tuttuğu için ellerimden,
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana.
onun gözlerine benzediği için gözlerin,
alamadım gözlerimi senden.
sana aşığım, seni seviyorum.
sevdiğim ikinci kadınsın sen.
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
ve sen her sabahımdasın.
kıskanma,
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir.
kalbim şimdi senin.
onun kadar sev beni kafi,
o doğurdu, sen öldürme…
dinlemek isteyenler için ise;
buyursunlar
ilkini sevmeye mecburdum.
çok iyiliği oldu bana,
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim.
sevdiğim ikinci kadınsın sen,
ilkinin yerini alman mümkün değil.
o öğretti bana sevmeyi.
o öğretmese sevemezdim seni bile.
inan o tuttuğu için ellerimden,
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana.
onun gözlerine benzediği için gözlerin,
alamadım gözlerimi senden.
sana aşığım, seni seviyorum.
sevdiğim ikinci kadınsın sen.
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
ve sen her sabahımdasın.
kıskanma,
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir.
kalbim şimdi senin.
onun kadar sev beni kafi,
o doğurdu, sen öldürme…
dinlemek isteyenler için ise;
buyursunlar
devamını gör...
2909.
devamını gör...
2910.
siz ki bir başkasının sevdiği kadınsınız,
siz ki benden çok uzak, ona pek yakınsınız,
kabul eder misiniz bu şâir, hasta kalbi,
pür şiir hüsnünüze bir kırık ayna gibi?
ben ki bir hülyası çok kafiye avcısıyım;
ben ki aşkın müçahhas, yaşayan açışıyım;
mâ-cerâ rüzgârına kaptırarak başımı
gelirim koncanıza takdîme gözyaşımı.
sanmayın, çiçeklere vurulmuş kelebeğim;
ben, güzel sînelerde kurumuş bir çiçeğim.
ne ipek eller beni okşadı, göğse taktı...
sonunda yere attı, yol üstünde bıraktı.
geçtiler mini mini ayaklar üzerimden...
ezdiler beni... fakat, ben yine o şâir ben!
hem, o şûh ayakların altında çiğrıenirdim;
hem de. o zâlimleri ne kadar beğenirdim!
şimdi ben, ağlayarak, sevgisiz kalan kalbi
veririm hüsnünüze bir kırık ayna gibi.
siz ki bir başkasının sevdiği kadınsınız,
siz ki benden çok uzak, ona pek yakınsınız.
bakınız kendinize bu kırık aynada siz;
sonra onu büsbütün parça parça ediniz!
bari sizden sonra hiç bir güzel bu kalbimin
talihsiz aynasında kendini seyr etmesin!
enis behiç koryürek
siz ki benden çok uzak, ona pek yakınsınız,
kabul eder misiniz bu şâir, hasta kalbi,
pür şiir hüsnünüze bir kırık ayna gibi?
ben ki bir hülyası çok kafiye avcısıyım;
ben ki aşkın müçahhas, yaşayan açışıyım;
mâ-cerâ rüzgârına kaptırarak başımı
gelirim koncanıza takdîme gözyaşımı.
sanmayın, çiçeklere vurulmuş kelebeğim;
ben, güzel sînelerde kurumuş bir çiçeğim.
ne ipek eller beni okşadı, göğse taktı...
sonunda yere attı, yol üstünde bıraktı.
geçtiler mini mini ayaklar üzerimden...
ezdiler beni... fakat, ben yine o şâir ben!
hem, o şûh ayakların altında çiğrıenirdim;
hem de. o zâlimleri ne kadar beğenirdim!
şimdi ben, ağlayarak, sevgisiz kalan kalbi
veririm hüsnünüze bir kırık ayna gibi.
siz ki bir başkasının sevdiği kadınsınız,
siz ki benden çok uzak, ona pek yakınsınız.
bakınız kendinize bu kırık aynada siz;
sonra onu büsbütün parça parça ediniz!
bari sizden sonra hiç bir güzel bu kalbimin
talihsiz aynasında kendini seyr etmesin!
enis behiç koryürek
devamını gör...
2911.
2912.
2913.
devamını gör...
2914.
2915.
sil ağzının kenarını,
yine gülüşünden cennet akıyor.
yine gülüşünden cennet akıyor.
devamını gör...
2916.
apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
bil ki seni düşünüyorum
bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil
örtün karanlıkları masmavi denizlerde
ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
o bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
bil ki seni bekliyorum
bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak
sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
bil ki seni istiyorum
gecelerden bir gece uyanırsan apansız
uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
bil ki seni seviyorum
gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
bil ki seni düşünüyorum
bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil
örtün karanlıkları masmavi denizlerde
ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl
o bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
bil ki seni bekliyorum
bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak
sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
bil ki seni istiyorum
gecelerden bir gece uyanırsan apansız
uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
bil ki seni seviyorum
devamını gör...
2917.
bıraktım ellerini galata önünde
galata şahit olsun diye
çıkanların kavuşmasından sıkılmıştır.
genç bir erkek
daha genç bir kız
tanıştılar kafede
hatta meyhane denilebilicek bir yerde
çiçek yolladı kıza çocuk
yazmış içine numarasını
mesaj yazmış ona kız
herkesemi böyle diye
yapamam ki yazmış çocuk
güldü arkadaşlariyla okuduğu mesaja
kız inanmıştı bir güle
çocuk düşürmüştü sanki ağına
kız aldı bardağını kalktı arkadaşlarının masasından geldi çocuğun masasına
oturdu öyle pat diye
çocuğun bardağına koydu biraz içkisinden
çocuk içmedi önce
vurdu kız bardakları birbirine
aldı çocuk arkadaşları o taş kesilmişti
kız yakından daha güzeldi
daha cüretkar
daha sexsi
yudumladılar aynı anda bardakları
ne olurdu
bir bardakdan nasıl olsa olmayacak dedi ikiside bilmediler birgün şahit olucak galata bu aşka.
hangi aşık sonunu bilebilirdiki bu iki sarhoş aşık bilicek….
galata şahit olsun diye
çıkanların kavuşmasından sıkılmıştır.
genç bir erkek
daha genç bir kız
tanıştılar kafede
hatta meyhane denilebilicek bir yerde
çiçek yolladı kıza çocuk
yazmış içine numarasını
mesaj yazmış ona kız
herkesemi böyle diye
yapamam ki yazmış çocuk
güldü arkadaşlariyla okuduğu mesaja
kız inanmıştı bir güle
çocuk düşürmüştü sanki ağına
kız aldı bardağını kalktı arkadaşlarının masasından geldi çocuğun masasına
oturdu öyle pat diye
çocuğun bardağına koydu biraz içkisinden
çocuk içmedi önce
vurdu kız bardakları birbirine
aldı çocuk arkadaşları o taş kesilmişti
kız yakından daha güzeldi
daha cüretkar
daha sexsi
yudumladılar aynı anda bardakları
ne olurdu
bir bardakdan nasıl olsa olmayacak dedi ikiside bilmediler birgün şahit olucak galata bu aşka.
hangi aşık sonunu bilebilirdiki bu iki sarhoş aşık bilicek….
devamını gör...
2918.
sen ümitlerimin tek kaynağı
sen gönlümde neşe,
sen meleksin...
sen gönlümde neşe,
sen meleksin...
devamını gör...
2919.
sana bir gün bu mektubum ulaşır
açarsın ah eline kan bulaşır
çürür bir yerlerde çırılçıplak cesedim
sedyeyle taşınır kan çiçekleri
adımların birbirine dolaşır
açarsın ah eline kan bulaşır
çürür bir yerlerde çırılçıplak cesedim
sedyeyle taşınır kan çiçekleri
adımların birbirine dolaşır
devamını gör...
2920.
karanlık gecemin şafağında bir melek olur musun?
ümitler ülkemin karanlığında bir güneş olur musun?
ümitler ülkemin karanlığında bir güneş olur musun?
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162