geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
1481.
ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının...
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
devamını gör...
1482.
"uyanıp içimin sesine,
varsın bozuk olsun pusula.
sular nereye götürürse…
karalar çok sınırlıdır,
dünya denizden ibaret,
vira demir, eyvallah!
varsın sizin olsun,
rüşvetli, pet şişeli, kasvetli,
dolarlı, deutsch mark’lı,
multi-mega medyalı,
hem aids’li, hem nükleer bombalı,
hem kardeş kavgalı,
terbiyesiz, kültürsüz, saygısız,
denizinde sebzeler yüzen,
yeşili traji-keltoş!
çimentosu göğü delen,
gökdelenler arasından denize bakan,
çok arabesk…
ne zırvalasam rap…
çalışmak çok ayıp,
hırsızlık grekoromen,
kenefleri denize akan dünyanız,
varsın sizin olsun.
güneş doğdu, gök günaydın turuncu,
henüz ortada yok huzur bilinci.
içimden gelen garip bir ses,
al demiri git diyor.
içimden garip bir ses
sen sonunu bekleme!
tez elden al demiri,
gün doğarken git diyor."*
varsın bozuk olsun pusula.
sular nereye götürürse…
karalar çok sınırlıdır,
dünya denizden ibaret,
vira demir, eyvallah!
varsın sizin olsun,
rüşvetli, pet şişeli, kasvetli,
dolarlı, deutsch mark’lı,
multi-mega medyalı,
hem aids’li, hem nükleer bombalı,
hem kardeş kavgalı,
terbiyesiz, kültürsüz, saygısız,
denizinde sebzeler yüzen,
yeşili traji-keltoş!
çimentosu göğü delen,
gökdelenler arasından denize bakan,
çok arabesk…
ne zırvalasam rap…
çalışmak çok ayıp,
hırsızlık grekoromen,
kenefleri denize akan dünyanız,
varsın sizin olsun.
güneş doğdu, gök günaydın turuncu,
henüz ortada yok huzur bilinci.
içimden gelen garip bir ses,
al demiri git diyor.
içimden garip bir ses
sen sonunu bekleme!
tez elden al demiri,
gün doğarken git diyor."*
devamını gör...
1483.
eflâtun gözlerin olduğunu bilmiyordum
gece yarısını yaşamaktan yorgunum...
attilâ ilhan - kaptan.
gece yarısını yaşamaktan yorgunum...
attilâ ilhan - kaptan.
devamını gör...
1484.
ah, ben ölünce neler söyletecekler sana:
ne buldun diyecekler, onun nesini sevdin?
iyisi mi, sevgilim, sen hepten yan çiz bana,
zaten bende ne arar senin değer dediğin.
meğer ki uydurduğun erdemli yalanlarla
hiç lâyık olmadığım şeyler yakıştırasın,
cimri gerçeğin vermek istediğinden fazla
bu ölüye, ardından, övgüler yağdırasın.
ah, belki gerçek sevgin görünür diye sahte,
istemem aşk uğruna yalancıktan övmeni;
adımı da gömsünler cesedinle birlikte
yaşamasın; ne beni utandırsın, ne seni.
utanıyorum işte bunlara yol açmaktan:
hiç değer taşımayan şeylerden sen de utan.
72. sone, william shakespeare
ne buldun diyecekler, onun nesini sevdin?
iyisi mi, sevgilim, sen hepten yan çiz bana,
zaten bende ne arar senin değer dediğin.
meğer ki uydurduğun erdemli yalanlarla
hiç lâyık olmadığım şeyler yakıştırasın,
cimri gerçeğin vermek istediğinden fazla
bu ölüye, ardından, övgüler yağdırasın.
ah, belki gerçek sevgin görünür diye sahte,
istemem aşk uğruna yalancıktan övmeni;
adımı da gömsünler cesedinle birlikte
yaşamasın; ne beni utandırsın, ne seni.
utanıyorum işte bunlara yol açmaktan:
hiç değer taşımayan şeylerden sen de utan.
72. sone, william shakespeare
devamını gör...
1485.
aralarından geçiyorum
hiç kimse el-ele değil
herkes kendine dönmüş diyorum.
birkaçının içine bakıyorum
hiç kimse kendisiyle barışık değil.
herkese kendimi anlatıyorum
kime kendimi anlatsam şaşırıyor
kendimi kime anlatacağım şaşırıyorum
hiçkimse ilkin kendine alışık değil.
özdemir asaf
hiç kimse el-ele değil
herkes kendine dönmüş diyorum.
birkaçının içine bakıyorum
hiç kimse kendisiyle barışık değil.
herkese kendimi anlatıyorum
kime kendimi anlatsam şaşırıyor
kendimi kime anlatacağım şaşırıyorum
hiçkimse ilkin kendine alışık değil.
özdemir asaf
devamını gör...
1486.
“dünler özlenir
yarınlar beklenir
bugünler heba edilir...”
yarınlar beklenir
bugünler heba edilir...”
devamını gör...
1487.
janyajanya
devamını gör...
1488.
"sonra aramıza şehirler girecek,
hiç karşılaşmayacağız.
tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
sonra da belki birimiz öleceğiz,
diğerimiz hiç bilmeyecek."
|nazım hikmet
hiç karşılaşmayacağız.
tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
sonra da belki birimiz öleceğiz,
diğerimiz hiç bilmeyecek."
|nazım hikmet
devamını gör...
1489.
şu kavga bir bitse dersin,
acıkmasam dersin,
yorulmasam dersin;
çişim gelmese dersin,
uykum gelmese dersin;
ölsem desene!
acıkmasam dersin,
yorulmasam dersin;
çişim gelmese dersin,
uykum gelmese dersin;
ölsem desene!
devamını gör...
1490.
eylül'dü
dalından kopan yaprakların
sararan yanlarına yazdım adını
sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
eylül'dü.
di ‘li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
adımlarımızın kısalığı bundandı
bundandı gözlerimin durgunluğu.
sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
ellerin kadar ıssız,
sen kadar zamansız molalar veriyordum
ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
eylül'dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun.
çırılçıplak kalakaldım sessizliğin orta yerinde.
sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
en çok sesini aradım.
gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hala.
gözlerini sildi zaman..
dedim ya…
eylül'dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimin….
cemal süreya
dalından kopan yaprakların
sararan yanlarına yazdım adını
sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
eylül'dü.
di ‘li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
adımlarımızın kısalığı bundandı
bundandı gözlerimin durgunluğu.
sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
ellerin kadar ıssız,
sen kadar zamansız molalar veriyordum
ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
eylül'dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun.
çırılçıplak kalakaldım sessizliğin orta yerinde.
sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
en çok sesini aradım.
gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hala.
gözlerini sildi zaman..
dedim ya…
eylül'dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimin….
cemal süreya
devamını gör...
1491.
bir yangından kaçar gibi kaçardım kendimden
gittiğim her yere gözlerin gelmeseydi eğer
ben senin en çok çocuk yanlarını sevdim
bir köpeğe dokunmanı, sevgiyle bakmanı
özgürlüğünü, kızıl saçlarını, gülen gözlerini
ve bir köpeğin mahzun bakışlarında
ürkek duruşunda, yüzünde açan kızıl gülleri sevdim
çünkü sen atlantis'tin, sebebimdin
çünkü sen yirmibin yıl önceden kaderimdin
sevgimdin, duygularımdın, çayır çimenimdin
bir çift kuşumdun, serçemdin
çünkü sen gören gözlerim, çiğdem çiçeğim
kırık kanadım, seven gülüşlerimdin
ve sen arruv musun diyen çekik gözlüm
kadınımdın, kadınım
okyanusa düşmüş yüreğim boğulmazdı
tuzlu sulara parmaklarını dokunsaydın eğer
bir salıncakta sallanmadan hayata
binemeden bir kere atlıkarıncaya
ve kayamadan kaydıraktan aşağıya
sonra gülemeden bir palyaçonun yüzünde
el ele tutuşup yürüyemeden senle hayata
dokunmadan bir güle, bir de ellerine
bir de gözlerine bakamadan ölürsem
nazlı kuğum, ürkeğim, ceylanım, yalnızım
yabanıl türküm, inadım, öfkelim, isyankarım
hadi tut ellerimden, ufka beraber bakalım
beraber özleyip, beraber sevip, beraber yaşayalım
kahrın bizden uzak olduğu iklimlerde
hadi tut ellerimden üzülme, hadi dert etme, tükenme
kalbi yaralı, kaşı karalı ceylan
bu alemi çoktan terk ederdim
bütün sokakları, caddeleri, şehirleri, ülkeleri yakmak
seni unutturabilseydi eğer bende yazılı ceylan
ben senin en çok çocuk yanlarını sevdim
zıp zıp zıplayan sonra dudak büken
göz süzen ama hiç küsmeyen kalbini sevdim (kalbi yaralı ceylan)
çünkü sen su kadar berrak, sel kadar öfkeli (kaşı karalı ceylan)
ve ormanlar kadar kalabalık ve bir o kadar yalnız (bende yazılı ceylan)
kızıl bir yangındın kalbimde (gitme yaralı ceylan)
gitme ey yaralı ceylan (kalbi yaralı ceylan)
üzülme kızıl perim, umudunu yitirme (kaşı karalı ceylan)
dalıp dalıp gitme uzaklara (bende yazılı ceylan)
unutma ki hep yanındayım
hani her soluğunu aldığın anda (gitme yaralı ceylan)
ve her göz kapağını açıp kapattığında
yani kalbinde yaralı ceylan
yanı başında, dizlerinin dibinde
sağlıkta, hastalıkta, sevinçte, kederde
yani her anında yanındayım
yine unutma kızılım, yeter ki seslen
çığlığın olur gelirim, yeter ki sen he de
yakar yıkar, ölümlere bu canı atar gelirim
biliyorsun sen benim son kadınım
sen benim aşkım, sen benim canım
sen benim, sen benim her şeyimsin
seni sevmek mi, delisin, ölürüm
sakın çıkartma aklından, ölürüm
seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum
bir yangından kaçar gibi kaçardım kendimden
gittiğim her yere gözlerin gelmeseydi eğer...
devamını gör...
1492.
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
"en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımızz:
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen! "
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!
(bkz: nilgün marmara)
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
"en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımızz:
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen! "
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!
(bkz: nilgün marmara)
devamını gör...
1493.
devamını gör...
1494.
seviyorum ama kimi
en tatlı birisini
nasıl sevmem seni
ilk harflerine baksani (a).
en tatlı birisini
nasıl sevmem seni
ilk harflerine baksani (a).
devamını gör...
1495.
daha gelmem davos’a
geldim para mı verdiniz
bir de beni gerdiniz
nedir sizin derdiniz
daha gelmem davosa
peres akıllı ol
bana yapma el ve kol
sağ gösterdim vurdum sol
daha gelmem davosa
hava zaten soğuktu
salon tümden boğuktu
klimalar bozuktu
daha gelmem davosa
zamanımı çaldılar
beni benden aldılar
hıyar gibi kaldılar
daha gelmem davosa
ismi şimon perezmiz
sanki bana çerezmiş
az biraz da teresmiş
daha gelmem davosa
perez bana bağırdı
cinlerimi çağırdı
sözlerim çok ağırdı
daha gelmem davosa
kaşındılar kaşıdım
perez değil yaşıtım
nerde hava taşıtım
daha gelmem davosa
işte böyle yaparım
çenenizi kaparım
gece rahat yatarım
daha gelmem davosa
gelip de ne yapacam
bakteri mi kapacam
öpsün perezi amcam
daha gelmem davosa
van minütü anlamaz
hepisi de beynamaz
bunlar beni bağlamaz
daha gelmem davosa
dünya pereze kalmaz
akıllı olsun az biraz
öper onu bülent korkmaz
daha gelmem davosa
kahraman’ım çok mutlu
gelecekten umutlu
hava bugün bulutlu
ben de gitmem davosa
geldim para mı verdiniz
bir de beni gerdiniz
nedir sizin derdiniz
daha gelmem davosa
peres akıllı ol
bana yapma el ve kol
sağ gösterdim vurdum sol
daha gelmem davosa
hava zaten soğuktu
salon tümden boğuktu
klimalar bozuktu
daha gelmem davosa
zamanımı çaldılar
beni benden aldılar
hıyar gibi kaldılar
daha gelmem davosa
ismi şimon perezmiz
sanki bana çerezmiş
az biraz da teresmiş
daha gelmem davosa
perez bana bağırdı
cinlerimi çağırdı
sözlerim çok ağırdı
daha gelmem davosa
kaşındılar kaşıdım
perez değil yaşıtım
nerde hava taşıtım
daha gelmem davosa
işte böyle yaparım
çenenizi kaparım
gece rahat yatarım
daha gelmem davosa
gelip de ne yapacam
bakteri mi kapacam
öpsün perezi amcam
daha gelmem davosa
van minütü anlamaz
hepisi de beynamaz
bunlar beni bağlamaz
daha gelmem davosa
dünya pereze kalmaz
akıllı olsun az biraz
öper onu bülent korkmaz
daha gelmem davosa
kahraman’ım çok mutlu
gelecekten umutlu
hava bugün bulutlu
ben de gitmem davosa
devamını gör...
1496.
şimdi açsam pencereyi beklesem
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı. *
dip not: şiir genel kanı olarak cemal süreya'ya ait görülmekle beraber olmadığı yönünde de şüpheler mevcuttur. umarım değildir ama yanlışsa ve doğrusunu bilen varsa düzeltelim.
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı. *
dip not: şiir genel kanı olarak cemal süreya'ya ait görülmekle beraber olmadığı yönünde de şüpheler mevcuttur. umarım değildir ama yanlışsa ve doğrusunu bilen varsa düzeltelim.
devamını gör...
1497.
"düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi,
duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu?
eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
belki en hoyrat yürek bile, ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğunu el kaldırmaya kıyamaz?
güçlü kapıların arkasına kilitlesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi
en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup, bir kuş gibi uçacağım özgürce.
anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
o da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kırılmaktan korkmasak
incinsek yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu
denesek
risk alsak
yanılsak
farketmez
tekrar tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden, tıpkı eskisi gibi.
ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
o zaman farkedeceğiz.
ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi
beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
sevgiye çok ihtiyacımız var.
ufukta kar bir kış görünüyor.
ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
kırın o sert ağır kabuklarınızı.
kurtulun bu yükten.
korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
hem hepimiz bir yıldızız.
ne çıkar ateşböceği sansalar bizi." (hint şair tagore).
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi,
duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu?
eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
belki en hoyrat yürek bile, ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğunu el kaldırmaya kıyamaz?
güçlü kapıların arkasına kilitlesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi
en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup, bir kuş gibi uçacağım özgürce.
anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
o da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kırılmaktan korkmasak
incinsek yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu
denesek
risk alsak
yanılsak
farketmez
tekrar tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden, tıpkı eskisi gibi.
ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
o zaman farkedeceğiz.
ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi
beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
sevgiye çok ihtiyacımız var.
ufukta kar bir kış görünüyor.
ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
kırın o sert ağır kabuklarınızı.
kurtulun bu yükten.
korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
hem hepimiz bir yıldızız.
ne çıkar ateşböceği sansalar bizi." (hint şair tagore).
devamını gör...
1498.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
devamını gör...
1499.
sen yanmasan,ben yanmasam,biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.(n.hikmet)
devamını gör...
1500.
kusursuz kalemler çizdi resmimi
eğriyim, doğrular büktü belimi
eğriyim, doğrular büktü belimi
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162