geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2921.
ışık olsan geceme,
yağmur olsan bahçeme,
ümit olsan gönlüme
düşer miydin ?
ağıt yaksam dilime
roman yazsam halime
ellerini elime
verir miydin ?
..........
yağmur olsan bahçeme,
ümit olsan gönlüme
düşer miydin ?
ağıt yaksam dilime
roman yazsam halime
ellerini elime
verir miydin ?
..........
devamını gör...
2922.
hepimizin hayatı iki kelime,
bir varmış bir yokmuş şu alemde,
birgün,
yüzünü görmeden
göçüp gidersem eğer ,
son nefeste hayalin gözümüjn önünde......
bir varmış bir yokmuş şu alemde,
birgün,
yüzünü görmeden
göçüp gidersem eğer ,
son nefeste hayalin gözümüjn önünde......
devamını gör...
2923.
nereden başlasam
nasıl anlatsam bilemedim ki.
bakta sen anla
bu benim halimden
diyemedim ki...
nasıl anlatsam bilemedim ki.
bakta sen anla
bu benim halimden
diyemedim ki...
devamını gör...
2924.
gecenin sokağındayım,
gecenin ve yoksulluğun
birleştiği sokaklarda,
yıldızlar da yoksul
ve karanlık,
yoksulluğun büyük
ve kara gövdeleri.
yanı başımda bir şiirin
beyaz gülleri.
gecenin sokağındayım,
dilimde şiirin solgun
ve hüzünlü sözleri,
kırlarda bir kuş ötüyor,
sevgili kollarımda
öksüz elleri.
gecenin sokağındayım,
gecenin sessizliği
yalnızlık kadar büyük,
yalnızlık kadar kara,
yalnızlık kadar yakıcı.
gecenin sokağındayım,
yalnız bir yıldız yanıyor,
yalnız bir aşk kavruluyor,
yalnız bir hayat kayboluyor.
gecenin sokağındayım,
gönlümde sevdanın hüznü,
dilimde umudun şarkısı,
yıldızlarla dans eden
ve yoksulluğa inanan
bir şairin şiiri.
cemal süreya
gecenin ve yoksulluğun
birleştiği sokaklarda,
yıldızlar da yoksul
ve karanlık,
yoksulluğun büyük
ve kara gövdeleri.
yanı başımda bir şiirin
beyaz gülleri.
gecenin sokağındayım,
dilimde şiirin solgun
ve hüzünlü sözleri,
kırlarda bir kuş ötüyor,
sevgili kollarımda
öksüz elleri.
gecenin sokağındayım,
gecenin sessizliği
yalnızlık kadar büyük,
yalnızlık kadar kara,
yalnızlık kadar yakıcı.
gecenin sokağındayım,
yalnız bir yıldız yanıyor,
yalnız bir aşk kavruluyor,
yalnız bir hayat kayboluyor.
gecenin sokağındayım,
gönlümde sevdanın hüznü,
dilimde umudun şarkısı,
yıldızlarla dans eden
ve yoksulluğa inanan
bir şairin şiiri.
cemal süreya
devamını gör...
2925.
''her rind bu bezmin nedir encâmın bilir
dünyâmızı nâgâh, zalâm örtebilir
bir bitmeyecek şevk verirken beste,
bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir.'' yahya kemal beyatlı
dünyâmızı nâgâh, zalâm örtebilir
bir bitmeyecek şevk verirken beste,
bir tel kopar, âhenk ebediyyen kesilir.'' yahya kemal beyatlı
devamını gör...
2926.
yangın yılları
kent kocamış bir manda
gibi duygusuz
iri gövdesiyle
uzanırken ışıklı bir çamur gölüne
apansız açılıyor yurdumun tarihinden
koyu bir cinayet sayfası
irin gibi akıyor zamanın penceresinden
sokaklara
yapraklar ürperiyor
ve kıpkızıl kesiliyor yıldızlar utançtan
artık kendi dalına küskün
bir ağaç gibi hayat
sanki hiç yel esmiyor
yaprak kıpırdamıyor
tutuyor soluğunu
bu cinayet filminin sonunu
dehşetle bekleyen kent
hiç mi hiç tükenmiyor
sokaklarda koşan
tekmeleyen
ve ana avrak söverek
kelepçeleyip götüren
ayak sesleri
birer kanlı gömlekti günler
yılan dilli bir yangındı tenimizde
sanki nesimi’ydik derimizi yüzüyorlardı
ama biz hep aynı çoşkuyla
yineliyorduk sevdamızı
“yaşasın halklar kahrolsun faşizm!”
ve tarih
o bilge tavrıyla
yaşanan günlere
“yangın yılları” diye sayfa açıyordu
ahmet telli ~ 1979
kent kocamış bir manda
gibi duygusuz
iri gövdesiyle
uzanırken ışıklı bir çamur gölüne
apansız açılıyor yurdumun tarihinden
koyu bir cinayet sayfası
irin gibi akıyor zamanın penceresinden
sokaklara
yapraklar ürperiyor
ve kıpkızıl kesiliyor yıldızlar utançtan
artık kendi dalına küskün
bir ağaç gibi hayat
sanki hiç yel esmiyor
yaprak kıpırdamıyor
tutuyor soluğunu
bu cinayet filminin sonunu
dehşetle bekleyen kent
hiç mi hiç tükenmiyor
sokaklarda koşan
tekmeleyen
ve ana avrak söverek
kelepçeleyip götüren
ayak sesleri
birer kanlı gömlekti günler
yılan dilli bir yangındı tenimizde
sanki nesimi’ydik derimizi yüzüyorlardı
ama biz hep aynı çoşkuyla
yineliyorduk sevdamızı
“yaşasın halklar kahrolsun faşizm!”
ve tarih
o bilge tavrıyla
yaşanan günlere
“yangın yılları” diye sayfa açıyordu
ahmet telli ~ 1979
devamını gör...
2927.
ahmet haşim'e ait "bir ihtimal daha var" adlı şiiri:
bir ihtimal daha var, şimdi söyleyeceğim,
bu aşkın da bir sonu, bir sonu var elbet.
ve bu son dediğim şey ölüm değilse eğer,
bizden sonraki aşklara kalan bir ret.
gelmiyor aklıma başka bir son çünkü;
kapandı hayatımda o yollar, o güzergâh,
bir sükûtu andırır artık bu sessizlik,
durgun bir deniz gibi, uzak, derin ve maslah.
evet, bir ihtimal daha var, fark ediyorum,
yalnızlık bir şeydir, benim bilemediğim,
ne bir çölde bir çadır, ne de bir yıldızda,
gizli gizli ağlayan bir gölge gibidir.
o derin sükûtu bozan tek bir şey vardır,
o da yalnızlığı taşıyanın bir iç çığlığıdır.
ve o çığlık bir anda yükselir, durur bir yerde,
yıllarca bekleyen bir kısık feryattır.
bir ihtimal daha var, şimdi söyleyeceğim,
bu aşkın da bir sonu, bir sonu var elbet.
ve bu son dediğim şey ölüm değilse eğer,
bizden sonraki aşklara kalan bir ret.
bir ihtimal daha var, şimdi söyleyeceğim,
bu aşkın da bir sonu, bir sonu var elbet.
ve bu son dediğim şey ölüm değilse eğer,
bizden sonraki aşklara kalan bir ret.
gelmiyor aklıma başka bir son çünkü;
kapandı hayatımda o yollar, o güzergâh,
bir sükûtu andırır artık bu sessizlik,
durgun bir deniz gibi, uzak, derin ve maslah.
evet, bir ihtimal daha var, fark ediyorum,
yalnızlık bir şeydir, benim bilemediğim,
ne bir çölde bir çadır, ne de bir yıldızda,
gizli gizli ağlayan bir gölge gibidir.
o derin sükûtu bozan tek bir şey vardır,
o da yalnızlığı taşıyanın bir iç çığlığıdır.
ve o çığlık bir anda yükselir, durur bir yerde,
yıllarca bekleyen bir kısık feryattır.
bir ihtimal daha var, şimdi söyleyeceğim,
bu aşkın da bir sonu, bir sonu var elbet.
ve bu son dediğim şey ölüm değilse eğer,
bizden sonraki aşklara kalan bir ret.
devamını gör...
2928.
illa gideceksen git,
ama bırak kalsın gözün gözümle,
bırak kalsın bakışın bakışımda,
seyredip mutlu olayım senin yüzünü...
ama bırak kalsın gözün gözümle,
bırak kalsın bakışın bakışımda,
seyredip mutlu olayım senin yüzünü...
devamını gör...
2929.
-ümit yaşar hazretlerinin gözlerim gözlerinde şiiri ile gecenizi aydınlatmak isterim.
hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
hep böyle içinde uzak bir işik mi yanar?
bakişlarinda beni dinlendiren bir şey var;
kiyisindaymiş gibi en sakin denizlerin...
bir yelkenliyim şimdi ben senin limaninda
firtinalardan geldim sende dinleniyorum.
bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
en eşsiz dakikalar sürsün senin yaninda...
hiç yumma gözlerini, işigin eksilmesin,
gündüzüm aydinligim, ipek böcegim benim!
güz bahçemde açilmiş o son çiçegim benim!
yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;
ayirma gözlerimden çocuksu gözlerini,
o sakin o yalansiz, o kuytu gözlerini.
akabinde bülent bakilerin şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin şiiri ile her şeyinizi sorgulatmak isterim.
sözde senden kaçıyorum
dolu dizgin atlarla
bazen sessiz sevdasın
ipekten kanatlarla
ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
karşıma çıkıyorsun
en serin imbatlarda
adını yazıyorum
bulduğun fırsatlarla
yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
sözde senden kaçıyorum
dolu dizgin atlarla
ne olur bir gün beni
kapından olsun dinle
öldür bendeki beni
sonra dirilt kendinle
çarpsam kara sevdayı
en azından yüzbinle
nasıl bağlandığımı
anlarsın kemendinle
kaç defa çıkıp gittim
buralardan yeminle
ama her defasında
geri döndüm seninle
hangi düğüm çözülür
nazla, sitemle, kinle
ne olur bir gün beni
kapından olsun dinle
şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin
bazen kız kardeşimsin
bazen öp öz annemsin
sultanımsın susunca
konuşunca kölemsin
eksilmeyen çilemsin
orada ufuk çizgim
burda yanım yöremsin
beni ruh gibi saran
sonsuzluk dairemsin
çaresizim çaremsin
şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin
hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
hep böyle içinde uzak bir işik mi yanar?
bakişlarinda beni dinlendiren bir şey var;
kiyisindaymiş gibi en sakin denizlerin...
bir yelkenliyim şimdi ben senin limaninda
firtinalardan geldim sende dinleniyorum.
bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
en eşsiz dakikalar sürsün senin yaninda...
hiç yumma gözlerini, işigin eksilmesin,
gündüzüm aydinligim, ipek böcegim benim!
güz bahçemde açilmiş o son çiçegim benim!
yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;
ayirma gözlerimden çocuksu gözlerini,
o sakin o yalansiz, o kuytu gözlerini.
akabinde bülent bakilerin şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin şiiri ile her şeyinizi sorgulatmak isterim.
sözde senden kaçıyorum
dolu dizgin atlarla
bazen sessiz sevdasın
ipekten kanatlarla
ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
karşıma çıkıyorsun
en serin imbatlarda
adını yazıyorum
bulduğun fırsatlarla
yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
sözde senden kaçıyorum
dolu dizgin atlarla
ne olur bir gün beni
kapından olsun dinle
öldür bendeki beni
sonra dirilt kendinle
çarpsam kara sevdayı
en azından yüzbinle
nasıl bağlandığımı
anlarsın kemendinle
kaç defa çıkıp gittim
buralardan yeminle
ama her defasında
geri döndüm seninle
hangi düğüm çözülür
nazla, sitemle, kinle
ne olur bir gün beni
kapından olsun dinle
şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin
bazen kız kardeşimsin
bazen öp öz annemsin
sultanımsın susunca
konuşunca kölemsin
eksilmeyen çilemsin
orada ufuk çizgim
burda yanım yöremsin
beni ruh gibi saran
sonsuzluk dairemsin
çaresizim çaremsin
şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin
devamını gör...
2930.
pinokyo nun mucizesi mavi perisiydi.
ben pinokyo değilim.
ama bende bir mucizem olsun isterdim,
sen benim mavi perim olur muydun...
ben pinokyo değilim.
ama bende bir mucizem olsun isterdim,
sen benim mavi perim olur muydun...
devamını gör...
2931.
elim birine değsin,
ısıtayım üşüdüyse
boşa gitmesin son sıcaklığım!
(bkz: rıfat ılgaz) (bkz: son şiirim)
ısıtayım üşüdüyse
boşa gitmesin son sıcaklığım!
(bkz: rıfat ılgaz) (bkz: son şiirim)
devamını gör...
2932.
anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
daha ilk güzelliğinde
alnını iki dağın arasına germiş
bir devin göğsüne benzer
göğsünden dualar geçermiş
bu da cahit zarifoğlu.
devamını gör...
2933.
sizlerle kendi yazdığım bir şiiri paylaşmak isterim. lütfen linçlemeyiniz. tşk.
şarkılar da yanılır bazen.
ne dönülmez akşamın ufkundayızdır,
ne de vakit o kadar geç…
gamlı hazan ile taze bahar bir olabilir,
vazgeçmemek de ihtimaldir.
ihtimal demişken, bir ömre bedelken sen,
sevmek, ölmekten daha muhtemeldir.
durulmak için binlerce güzel sevmeye hacet yok,
ilk güzelde vurulmak, olması gerekendir.
şairler de yanılır bazen.
ölüm yaşanabiliyorsa tek başına,
aşk da tek yaşanabilir.
ayrılmanın vahşi bir tadı vardır belki,
ama sevdaya dahil değildir.
bir an bile unutmamışımdır seni ama
bence şimdi, ben de herkes gibiyimdir.
duygular da yanılır bazen,
belki, seni hiç sevmemişimdir…
şarkılar da yanılır bazen.
ne dönülmez akşamın ufkundayızdır,
ne de vakit o kadar geç…
gamlı hazan ile taze bahar bir olabilir,
vazgeçmemek de ihtimaldir.
ihtimal demişken, bir ömre bedelken sen,
sevmek, ölmekten daha muhtemeldir.
durulmak için binlerce güzel sevmeye hacet yok,
ilk güzelde vurulmak, olması gerekendir.
şairler de yanılır bazen.
ölüm yaşanabiliyorsa tek başına,
aşk da tek yaşanabilir.
ayrılmanın vahşi bir tadı vardır belki,
ama sevdaya dahil değildir.
bir an bile unutmamışımdır seni ama
bence şimdi, ben de herkes gibiyimdir.
duygular da yanılır bazen,
belki, seni hiç sevmemişimdir…
devamını gör...
2934.
canavarları andıran ruhlar gibi
yanına geleceğim tekrar
süzüleceğim dibine kadar
dört yanımda gecenin gölgeleri
öpeceğim, öpeceğim seni esmerim
ay kadar soğuk öpüşlerle
yılan nasıl sürünürse yerle kaynaşmışçasına
öyle sürünerek seveceğim
ne zaman ki ürpertici bir gün doğacak
boş bulacaksın yattığım yeri
soğuk bir an gibi
hayata ve gençliğe
sevgiyle hükmeder başkaları
bense hükmedeceğim dehşetle
baudelaire
yanına geleceğim tekrar
süzüleceğim dibine kadar
dört yanımda gecenin gölgeleri
öpeceğim, öpeceğim seni esmerim
ay kadar soğuk öpüşlerle
yılan nasıl sürünürse yerle kaynaşmışçasına
öyle sürünerek seveceğim
ne zaman ki ürpertici bir gün doğacak
boş bulacaksın yattığım yeri
soğuk bir an gibi
hayata ve gençliğe
sevgiyle hükmeder başkaları
bense hükmedeceğim dehşetle
baudelaire
devamını gör...
2935.
azmışsın belli
bayır domuzu gibi
ırz düşmanı deyi
alırlar seni içeri
bayır domuzu gibi
ırz düşmanı deyi
alırlar seni içeri
devamını gör...
2936.
acı, hassasiyetini kabuklaştırıyor insanın
ölmek galiba bu.
ayrılığa alışmış gibiyim
tevekkül, teslimiyet
ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı
alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı
artık yanarak değil, tüterek yaşıyorum
nemli bir tomar gibi.
kanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor
galiba ihtiyarlıyorum
-cemil meriç
ölmek galiba bu.
ayrılığa alışmış gibiyim
tevekkül, teslimiyet
ve heyecanların gün geçtikçe kararan pırıltısı
alışkanlıkların insanı pestile çeviren çarkı
artık yanarak değil, tüterek yaşıyorum
nemli bir tomar gibi.
kanatlarım her gün bir parça daha ağırlaşıyor
galiba ihtiyarlıyorum
-cemil meriç
devamını gör...
2937.
“sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil…”
nazım hikmet
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil…”
nazım hikmet
devamını gör...
2938.
(seni saklayacağım)
seni saklayacağım inan
yazdıklarımda, çizdiklerimde
şarkılarımda, sözlerimde.
sen kalacaksın kimse bilmeyecek
ve kimseler görmeyecek seni,
yaşayacaksın gözlerimde.
sen göreceksin, duyacaksın
parıldayan bir sevi sıcaklığı,
uyuyacak, uyanacaksın.
bakacaksın, benzemiyor
gelen günler geçenlere,
dalacaksın.
bir seviyi anlamak
bir yaşam harcamaktır,
harcayacaksın.
seni yaşayacağım, anlatılmaz,
yaşayacağım gözlerimde;
gözlerimde saklayacağım.
bir gün, tam anlatmaya…
bakacaksın,
gözlerimi kapayacağım…
anlayacaksın.
özdemir asaf.
seni saklayacağım inan
yazdıklarımda, çizdiklerimde
şarkılarımda, sözlerimde.
sen kalacaksın kimse bilmeyecek
ve kimseler görmeyecek seni,
yaşayacaksın gözlerimde.
sen göreceksin, duyacaksın
parıldayan bir sevi sıcaklığı,
uyuyacak, uyanacaksın.
bakacaksın, benzemiyor
gelen günler geçenlere,
dalacaksın.
bir seviyi anlamak
bir yaşam harcamaktır,
harcayacaksın.
seni yaşayacağım, anlatılmaz,
yaşayacağım gözlerimde;
gözlerimde saklayacağım.
bir gün, tam anlatmaya…
bakacaksın,
gözlerimi kapayacağım…
anlayacaksın.
özdemir asaf.
devamını gör...
2939.
yine sana sesleneceğim
senin kim olduğunu hiç bilmeden
senin kim olduğunu en çok bilerek
isyankar zambakların çılgın nilüferlerin
dört nala açan kiraz çiçeklerinin
dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
sarı bir hüzün kızıl bir gurur
ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana
sana oklardan değil yaylardan bahsedeceğim
gülün dikeninden değil
gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım
topraktan söz açacağım
akan su gelmeyecek kelimelerime
suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim
yine sana sesleneceğim
senin kim olduğunu hiç bilmeden
bilmek istemeden
alaattin'in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi
ve ne dilersem dilememi isteseydi
hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim
bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece
hayatta bir şeyden vazgeçmek lütfedilseydi
bedeli her şeyim olsa bile
sana seslenmekten vazgeçmek isterdim
garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi
bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belkide
oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki
tek geride kalmış hesap benim için
bu dünyadaki tek yük
bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek
kürek mahkumu için kürek neyse
benim içinde sana selenmek o
bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu
öbür yandan bileklerimden sızan kanların
gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu
oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim
atalarım bana kadınlara gökyüzünü
gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler
sen kürekleri yağlı urganları
geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun
sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak
göstermek istedim
rüzgarla şişen beyaz yelkenleri
ama senin vaktin yoktu
ben bunu hiç anlayamadım
kavmimin kadınları bana öğretmediler ki
bazı kadınların beyaz apletlerden daha çok
siyah apletleri sevebileceğini
sana sesleniyorum
ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına
toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor
kürekleri bırakamıyorum
önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için
kalemi biran elimden düşürmüyorum
ankara kalesinin önünde
sana sesleniyorum
benden kaçıp cennete gitmek isteseydin
seni cennetin kapısına kadar götürürdüm
bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı
cehennemle konuşur seni ona anlatabilirdim
oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun
nede cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık
seviyorum seni ama dedin
hoşça kal diye ekledin
şimdi gitmeye mecburum
belki yine gelirim, umarım gelirim
son sözün oldu
cennet ve cehennemin dillerini
savaş naralarını ve aşk şiirlerini
gazelleri ve boleroları öğreten atalarım
senim sözlerinin anlamını öğretmediler
hiçbirşey söylemeden gittin
ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim
dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana
ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın
yine yeniden sadece sana sesleneceğim
müebbet bir aşk dışında
bildiğim tüm duygularımı terk edeceğim
sana sesleneceğim yine
seni sadece kuru bir sevgiyle değil
derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla
ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun?
mütevazi bir sevgiyle değil
küstah bir aşkla sevdim seni
ben osmanlı gibi
kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken
ölen köprülerin ülkesindeki venedikte'ki son sancağı
kışın üşümemek için şal yaptın kendine
neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde
gün geçtikçe eksilir demiştim oysa
atalarımın öğrettiklerine ters düşse de
sana inanırım bilirsin
zamanla unutursun demiştim
niye daha derinleşiyor öyleyse
derinleşiyor özlemin
ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları
coşturuyor ayrılık sözlerin
öfkelerimin kararlılığını
aşka katık ederek konuşacağım
bedenim bu dünyayı terk edene kadar
öyle sanıyorum ki
hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için
benden uzun yaşayacaksın
benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne
onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin
küstah bir aşkla seveceğim seni
ben savaş ve ölümle haşir neşir olan
kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edeceğim
ömrün geri kalanında
sana sesleneceğim yine
ben seni beyrut gibi sevdim ama
sana ne mağribi nede manhatten'i anlatamadım
bağdat ve şam'ı işgale yeltenmişken
venedik' ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı
sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana
senin kim olduğunu hiç bilmeden
ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
senin kim olduğunu en çok bilerek
kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim
müebbet bir aşk, sarı bir hüzün
kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım
bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar
hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke
hüznün beni aşan taşkınlığını
gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını
öfkelerimin hiç bir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını
anlayabilseydin
anlatabilirdim sana
seninle yaşana bir aşktan sonra
ayrılığın ölüm bile olsa
mavi bir ölüm olacağını
ömer çelik-mavi bir ölüm
senin kim olduğunu hiç bilmeden
senin kim olduğunu en çok bilerek
isyankar zambakların çılgın nilüferlerin
dört nala açan kiraz çiçeklerinin
dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
sarı bir hüzün kızıl bir gurur
ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana
sana oklardan değil yaylardan bahsedeceğim
gülün dikeninden değil
gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayacağım
topraktan söz açacağım
akan su gelmeyecek kelimelerime
suyu şefkatle kucaklayan damlaları dinlendireceğim
yine sana sesleneceğim
senin kim olduğunu hiç bilmeden
bilmek istemeden
alaattin'in sihirli lambasından çıkan cin bana gelseydi
ve ne dilersem dilememi isteseydi
hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim
bir şeyden vazgeçmek isterdim sadece
hayatta bir şeyden vazgeçmek lütfedilseydi
bedeli her şeyim olsa bile
sana seslenmekten vazgeçmek isterdim
garip değil mi sana seslenmekten vazgeçtiğimi
bundan hoşlandığımı düşünüyorsun belkide
oysa sana seslenmek bütün hesaplarımı gördüğüm şu dünyadaki
tek geride kalmış hesap benim için
bu dünyadaki tek yük
bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek
kürek mahkumu için kürek neyse
benim içinde sana selenmek o
bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu
öbür yandan bileklerimden sızan kanların
gönlümü işgale yönlendiği bir rotanın can suyu
oysa ben sana kürekten değil gemiden bahsetmek isterdim
atalarım bana kadınlara gökyüzünü
gemileri ve yelkenleri anlatmayı öğrettiler
sen kürekleri yağlı urganları
geceyi siyaha gömen fırtınaları öğretmeye çalışıyorsun
sana ellerimle dokunarak gözlerimle okşayarak
göstermek istedim
rüzgarla şişen beyaz yelkenleri
ama senin vaktin yoktu
ben bunu hiç anlayamadım
kavmimin kadınları bana öğretmediler ki
bazı kadınların beyaz apletlerden daha çok
siyah apletleri sevebileceğini
sana sesleniyorum
ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarına
toplanmış kan pıhtılarını seyrediyor
kürekleri bırakamıyorum
önce yücelttiğin sonra terkettiğin aşkın onuru için
kalemi biran elimden düşürmüyorum
ankara kalesinin önünde
sana sesleniyorum
benden kaçıp cennete gitmek isteseydin
seni cennetin kapısına kadar götürürdüm
bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı
cehennemle konuşur seni ona anlatabilirdim
oysa sen ne cenneti isteyebilecek kadar aşık oldun
nede cehennemi isteyebilecek kadar ayrılık
seviyorum seni ama dedin
hoşça kal diye ekledin
şimdi gitmeye mecburum
belki yine gelirim, umarım gelirim
son sözün oldu
cennet ve cehennemin dillerini
savaş naralarını ve aşk şiirlerini
gazelleri ve boleroları öğreten atalarım
senim sözlerinin anlamını öğretmediler
hiçbirşey söylemeden gittin
ayrılığın dilsiz olduğunu ben senden öğrendim
dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana
ve kalemimle ilk defa yavan gözlerle baktın
yine yeniden sadece sana sesleneceğim
müebbet bir aşk dışında
bildiğim tüm duygularımı terk edeceğim
sana sesleneceğim yine
seni sadece kuru bir sevgiyle değil
derin bir hüzünle binlerce yıllık bir gururla
ve pervasız bir öfke ile sevdiğimi duyuyor musun?
mütevazi bir sevgiyle değil
küstah bir aşkla sevdim seni
ben osmanlı gibi
kollarımın yetişmediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken
ölen köprülerin ülkesindeki venedikte'ki son sancağı
kışın üşümemek için şal yaptın kendine
neden bilmiyorum özlemin artıyor içimde
gün geçtikçe eksilir demiştim oysa
atalarımın öğrettiklerine ters düşse de
sana inanırım bilirsin
zamanla unutursun demiştim
niye daha derinleşiyor öyleyse
derinleşiyor özlemin
ve gönlümde bir iç savaşta dökülen kanları
coşturuyor ayrılık sözlerin
öfkelerimin kararlılığını
aşka katık ederek konuşacağım
bedenim bu dünyayı terk edene kadar
öyle sanıyorum ki
hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için
benden uzun yaşayacaksın
benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne
onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin
küstah bir aşkla seveceğim seni
ben savaş ve ölümle haşir neşir olan
kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edeceğim
ömrün geri kalanında
sana sesleneceğim yine
ben seni beyrut gibi sevdim ama
sana ne mağribi nede manhatten'i anlatamadım
bağdat ve şam'ı işgale yeltenmişken
venedik' ten gelen ihanet tarumar etti ordularımı
sarı bir keder, kızıl bir kibir, siyah bir isyanla konuşacağım sana
senin kim olduğunu hiç bilmeden
ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
senin kim olduğunu en çok bilerek
kavmimin bana vaadettiği tüm aşkları terkedeceğim
müebbet bir aşk, sarı bir hüzün
kızıl bir gurur ve siyah bir öfkeyle konuşacağım
bu dünyayı terketme müjdesi gelene kadar
hüznü, gururu ve öfkeyi bilseydin keşke
hüznün beni aşan taşkınlığını
gururumun binlerce yıl önceden miras kalmış hoyratlığını
öfkelerimin hiç bir zaman sona ermeyecek ve azalmayacak kararlılığını
anlayabilseydin
anlatabilirdim sana
seninle yaşana bir aşktan sonra
ayrılığın ölüm bile olsa
mavi bir ölüm olacağını
ömer çelik-mavi bir ölüm
devamını gör...
2940.
tankınız ne güçlü generalim,
siler süpürür bir ormanı,
yüz insanı ezer geçer.
ama bir kusurcuğu var;
ister bir sürücü.
bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,
fırtınadan tez gider, filden zorlu.
ama bir kusurcuğu var;
usta ister yapacak.
insan dediğin nice işler görür, generalim,
bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
ama bir kusurcuğu var;
bilir düşünmesini de.
-bertolt brech
siler süpürür bir ormanı,
yüz insanı ezer geçer.
ama bir kusurcuğu var;
ister bir sürücü.
bombardıman uzağınız ne güçlü generalim,
fırtınadan tez gider, filden zorlu.
ama bir kusurcuğu var;
usta ister yapacak.
insan dediğin nice işler görür, generalim,
bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
ama bir kusurcuğu var;
bilir düşünmesini de.
-bertolt brech
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162