geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
1321.
içte var bir fırtına
dinmez geçemez hiç bir satır başında
yeniden alev alır her nota başında
hiç olmamak gibi
hiç var olmamak gibi
hiç nefes almamak gibi ..
geçmez bitmez öylece yeni baştan var olur
herşey dert girdabında pervanedir
lakin sen seni unutmadan devam edersin
olmamış gibi o anlar ...
?y.ç
dinmez geçemez hiç bir satır başında
yeniden alev alır her nota başında
hiç olmamak gibi
hiç var olmamak gibi
hiç nefes almamak gibi ..
geçmez bitmez öylece yeni baştan var olur
herşey dert girdabında pervanedir
lakin sen seni unutmadan devam edersin
olmamış gibi o anlar ...
?y.ç
devamını gör...
1322.
ay karanlık
maviye, maviye çalar gözlerin
yangın mavisine
rüzgarda asi, körsem
senden gayrısına yoksam
bozuksam
can benim, düş benim
ellere nesi?
hadi gel
ay karanlık
itten aç
yılandan çıplak
vurgun ve bela
gelip durmuşsam kapına
var mı ki doymazlığım?
ille de ille
sevmelerim, sevmelerim gibisi?
oturmuş yazıcılar
fermanım yazar
n'olur gel
ay karanlık
dört yanım puşt zulası
dost yüzlü, dost gülücüklü
cıgaramdan yanar
alnım öperler
suskun, hayın, çıyansı
dört yanım puşt zulası
dönerim dönerim çıkmaz
en leylim gecede ölesim tutmuş
etme gel
ay karanlık
ahmed arif.
maviye, maviye çalar gözlerin
yangın mavisine
rüzgarda asi, körsem
senden gayrısına yoksam
bozuksam
can benim, düş benim
ellere nesi?
hadi gel
ay karanlık
itten aç
yılandan çıplak
vurgun ve bela
gelip durmuşsam kapına
var mı ki doymazlığım?
ille de ille
sevmelerim, sevmelerim gibisi?
oturmuş yazıcılar
fermanım yazar
n'olur gel
ay karanlık
dört yanım puşt zulası
dost yüzlü, dost gülücüklü
cıgaramdan yanar
alnım öperler
suskun, hayın, çıyansı
dört yanım puşt zulası
dönerim dönerim çıkmaz
en leylim gecede ölesim tutmuş
etme gel
ay karanlık
ahmed arif.
devamını gör...
1323.
az önce güzel bir kağıdın üzerine, bu gece için bir şiir bıraktım. bıraktıktan sonra da dolma kalemin yanlarını tuvalet kağıdıyla iyice temizledim.
umarım olmuştur.
umarım olmuştur.
devamını gör...
1324.
ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürmek işi geçmedi başımızdan.
ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi...
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürmek işi geçmedi başımızdan.
ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi...
devamını gör...
1325.
“bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler.”
orhan veli kanık - yalnızlık şiiri
bütün şiirleri, sayfa 122, yky.
devamını gör...
1326.
''dumanlanalım, soykası çıksın dumanlanalım
şerefi olan her şeyin şerefine dumanlanalım
okyanusya'ya kıyısı olan bir kalbimiz var madem
madem günde üç buçuk saat uykumuz
dumanlanalım rezil olasıya
böyle daha bir güzel duruyor hayat
böyle daha bir bohem, daha bir otantik, daha bir her neyse
saçları güzel olanın
ve gül……..
bu kısmı sen doldur
ve çayımı da
ruhuna dokunmalı, girmeli dolaylarına
yanaşmalı ne pahasına olursa olsun
en cılız tanımıyla yani
kafamdaki kırıklara ölesiye uygunsun
hadi sana merhaba''
''payidar zaraman''
şerefi olan her şeyin şerefine dumanlanalım
okyanusya'ya kıyısı olan bir kalbimiz var madem
madem günde üç buçuk saat uykumuz
dumanlanalım rezil olasıya
böyle daha bir güzel duruyor hayat
böyle daha bir bohem, daha bir otantik, daha bir her neyse
saçları güzel olanın
ve gül……..
bu kısmı sen doldur
ve çayımı da
ruhuna dokunmalı, girmeli dolaylarına
yanaşmalı ne pahasına olursa olsun
en cılız tanımıyla yani
kafamdaki kırıklara ölesiye uygunsun
hadi sana merhaba''
''payidar zaraman''
devamını gör...
1327.
"delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin...
delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir
yıldızlar ve senin kafan
kainatın en mükemmel şeyidir."
nazım hikmet - benerci kendini niçin öldürdü
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin...
delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir
yıldızlar ve senin kafan
kainatın en mükemmel şeyidir."
nazım hikmet - benerci kendini niçin öldürdü
devamını gör...
1328.
çocuksun sen
dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
kum taneleri var ya onlardan birindeyim
yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
2
çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
dursam ölürüm paramparça olur dünya
çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(soluğunun elma kokması bundandı belki)
bir elma kokusuna tutundum düşerken
sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
çocuksun sen, çocuğumsun
ahmet telli
dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
kum taneleri var ya onlardan birindeyim
yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
2
çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
dursam ölürüm paramparça olur dünya
çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(soluğunun elma kokması bundandı belki)
bir elma kokusuna tutundum düşerken
sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
çocuksun sen, çocuğumsun
ahmet telli
devamını gör...
1329.
“işte burda saatlardayım,
saatlar hiç bir yerde değil, değil
ne bu yönde, ne de o yönde.
yukarda bırakmıştım seni, gökte.”
melih cevdet anday
teknenin ölümü
s.69
saatlar hiç bir yerde değil, değil
ne bu yönde, ne de o yönde.
yukarda bırakmıştım seni, gökte.”
melih cevdet anday
teknenin ölümü
s.69
devamını gör...
1330.
bazen
yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
güneş kucağındadır, bilemezsin.
bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
uçar gider, koşsan da tutamazsın...
w.shakespeare
yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
güneş kucağındadır, bilemezsin.
bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
uçar gider, koşsan da tutamazsın...
w.shakespeare
devamını gör...
1331.
(kötü adam)
demek sen sert bir adamsın
gerçekten kaba bir adam
sadece yeterince anlayamadım adamım
göğsü her zaman şişirilmiş adam
ben o kötü tipim
anneni üzen tip
kız arkadaşını delirten tip
babanı tahrik edebilecek bir tip
ben kötü adamım
kötü adamım ben kötü adamım
-billie eilish-
demek sen sert bir adamsın
gerçekten kaba bir adam
sadece yeterince anlayamadım adamım
göğsü her zaman şişirilmiş adam
ben o kötü tipim
anneni üzen tip
kız arkadaşını delirten tip
babanı tahrik edebilecek bir tip
ben kötü adamım
kötü adamım ben kötü adamım
-billie eilish-
devamını gör...
1332.
senin adını
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım
malum ya bulundugum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var
ne de başı bulutlarda bir çınar
belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak
kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım
malum ya bulundugum yerde
ne sapı sedefli bir çakı var
ne de başı bulutlarda bir çınar
belki avluda bir ağaç bulunur ama
gökyüzünü başımın üstünde görmek bana yasak
devamını gör...
1333.
her gece armağan ettiğim şiirler ve bugün bana armağan edilen bir ahmed arif. mutluluk için başka bir şeye ihtiyaç var mıdır ki?
hani kurşun sıksan geçmez geceden
yiğit harmanları, yığınaklar,
kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
dize getirilmiş haydutlar,
hayınlar, amana gelmiş,
yetim hakkı sorulmuş,
hesap görülmüş.
demdir bu...
demdir,
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
çelik kadavrası korugan\'ların.
ölünmüş, canım,ölünmüş
murad alınmış...
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
içim, bir suskunsa tekin mi ola?
o malta bıçağı,kınsız,uyanık,
ve genç bir mısradır
filinta endam...
neden, neden alnındaki yıkkınlık,
bakışlarındaki öldüren buğu?
kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
nasıl da almış aklımı,
sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
dost, düşman söz eder kendi kavlince,
kınanmak, yiğit başına.
bu, ne ayıp, ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...
evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...
hani kurşun sıksan geçmez geceden
yiğit harmanları, yığınaklar,
kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
dize getirilmiş haydutlar,
hayınlar, amana gelmiş,
yetim hakkı sorulmuş,
hesap görülmüş.
demdir bu...
demdir,
derya dibinde yangınlar,
kan kesmiş ovalar üstünde mayıs...
uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
çelik kadavrası korugan\'ların.
ölünmüş, canım,ölünmüş
murad alınmış...
gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
içim, bir suskunsa tekin mi ola?
o malta bıçağı,kınsız,uyanık,
ve genç bir mısradır
filinta endam...
neden, neden alnındaki yıkkınlık,
bakışlarındaki öldüren buğu?
kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
nasıl da almış aklımı,
sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
dost, düşman söz eder kendi kavlince,
kınanmak, yiğit başına.
bu, ne ayıp, ne de yasak,
öylece bir gerçek, kendi halinde,
belki, yaşamama sebep...
evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
ve zehir - zıkkım cıgaram.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık...
devamını gör...
1334.
can verme sakın aşka aşk afeti candır
aşk afeti can olduğu meşhuru cihandırsakın isteme sevdayı gam aşkta her an
kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandırher ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandıryahşi görünür yüzleri güzellerin emma
yahşi nazar ettikte sevdaları yamandıraşk içre azap olduğu bilirem kim
her kimseki aşıktır işi ahü figandıryadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandırgel derse fuzuli ki güzellerde vefa var
aldanmaki şair sözü elbette yalandır.
fuzuli - aşka sevdalanma.
aşk afeti can olduğu meşhuru cihandırsakın isteme sevdayı gam aşkta her an
kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandırher ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandıryahşi görünür yüzleri güzellerin emma
yahşi nazar ettikte sevdaları yamandıraşk içre azap olduğu bilirem kim
her kimseki aşıktır işi ahü figandıryadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandırgel derse fuzuli ki güzellerde vefa var
aldanmaki şair sözü elbette yalandır.
fuzuli - aşka sevdalanma.
devamını gör...
1335.
topluluk önünde okuduğum ilk şiirdir, küçücüktüm o zamanlar çocuktum. benim yaşlarda bir kız ile beraber okumuştuk. anısı büyüktür yani değerlidir.
kız çocuğu
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kağıt gibi yanan çocuk.
çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
nazım hikmet.
kız çocuğu
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kağıt gibi yanan çocuk.
çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
nazım hikmet.
devamını gör...
1336.
şu ülkece içinde olduğumuz günlere istinaden;
canı cehenneme
canı cehenneme rahat uyuyanın
kapısını örtenin perdesini çekenin
yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
duvarları ancak çarpınca görenin
canı cehenneme başkasının yangınıyla
evini ısıtıp yemeğini pişirenin.
bahçesine dek gelen alevleri
şehrayin sanan aptalın
canı cehenneme,camlarında
parçalanmış cesetler uçarken
bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
mutfakla yatak odası arasında
çarşılarla gövdesi bencillik hırsı
yılgınlıkla yenilgisi arasında
dünyayı tüketenin canı cehenneme.
orda dağlar bir mezarlık
bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
orda evler oda oda kanarken
burda yeşerenin canı cehenneme.
ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin
ey zulümle yükselen başarı
ölü sayısına endeksli maaş;
uzun masallar ardında mağrur
boynunda ölüm çanıyla oturan güç
senin de senin de canın cehenneme
ey sultan hamit tuğralı korucu alayları
kardeşi kardeşe kırdıran siyaset. . .
bir gün elbet bir gün elbet
örter üstünü bu ağır yanlışın
sevgiyle, yalnızca sevgiyle işlenen
bir dal incelik,bir simli gülüş
bir kardeş mavi.
şükrü erbaş
canı cehenneme
canı cehenneme rahat uyuyanın
kapısını örtenin perdesini çekenin
yüreği yalnız kendiyle dolu olanın
duvarları ancak çarpınca görenin
canı cehenneme başkasının yangınıyla
evini ısıtıp yemeğini pişirenin.
bahçesine dek gelen alevleri
şehrayin sanan aptalın
canı cehenneme,camlarında
parçalanmış cesetler uçarken
bir iğdiş incelikle çiçekleri sulayanın.
mutfakla yatak odası arasında
çarşılarla gövdesi bencillik hırsı
yılgınlıkla yenilgisi arasında
dünyayı tüketenin canı cehenneme.
orda dağlar bir mezarlık
bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm
orda evler oda oda kanarken
burda yeşerenin canı cehenneme.
ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin
ey zulümle yükselen başarı
ölü sayısına endeksli maaş;
uzun masallar ardında mağrur
boynunda ölüm çanıyla oturan güç
senin de senin de canın cehenneme
ey sultan hamit tuğralı korucu alayları
kardeşi kardeşe kırdıran siyaset. . .
bir gün elbet bir gün elbet
örter üstünü bu ağır yanlışın
sevgiyle, yalnızca sevgiyle işlenen
bir dal incelik,bir simli gülüş
bir kardeş mavi.
şükrü erbaş
devamını gör...
1337.
gel ben "anna", cidden gelmen gerekenler var, gelmezsen, öleceğim.
anna
biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız
bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
kalbimiz derken,
ilk gençliğimiz, sakalımız,
bir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum
aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
araban var mı? değerini merak ediyorsan şimdi öğren!
arabam.com
erkek siyah hakiki deri klasik ayakkabı 54,90 tl
trendyol
by taboola
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
şiir kalsın istersen, sadece otursak.
oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut.
ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak.
gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık.
içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar,
kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer,
siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi,
duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun.
içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler,
bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
bekleyişler anna.
köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
nişanlısı askerde kızlar,
kızı ölüm orucundaki baba,
babası tersanede oğul,
oğlu şizofren anne.
hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
ama geçecek hepsi, geçecek.
şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren
hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
anna
biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan
rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile,
karanlık, rutubetli, çok bağırışlı,
çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız
bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
kalbimiz derken,
ilk gençliğimiz, sakalımız,
bir kasetin iki yüzüne de ard arda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum
aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
araban var mı? değerini merak ediyorsan şimdi öğren!
arabam.com
erkek siyah hakiki deri klasik ayakkabı 54,90 tl
trendyol
by taboola
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
şiir kalsın istersen, sadece otursak.
oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut.
ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak.
gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık.
içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar,
kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer,
siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi,
duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun.
içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler,
bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
bekleyişler anna.
köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
nişanlısı askerde kızlar,
kızı ölüm orucundaki baba,
babası tersanede oğul,
oğlu şizofren anne.
hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
ama geçecek hepsi, geçecek.
şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren
hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
devamını gör...
1338.
çamurdan evler yaptım
güneşin altında gölgesiz kaldım
içine giremediğim evlerim oldu sonunda
ve
hiç sevmediğim ilişkilerim
hiç istemediğim insanları soktum
kendim hiç bulunmadığım evlere
hiç yaşamadığım hayatımın anahtarlarını verdim yabancılara
ve
dağıttılar her şeyimi
toplayamadım
güneşin altında gölgesiz kaldım
içine giremediğim evlerim oldu sonunda
ve
hiç sevmediğim ilişkilerim
hiç istemediğim insanları soktum
kendim hiç bulunmadığım evlere
hiç yaşamadığım hayatımın anahtarlarını verdim yabancılara
ve
dağıttılar her şeyimi
toplayamadım
devamını gör...
1339.
hayvanlarda ters giden
bir şey vardı:
kuyrukları fazla uzun
ve bir talihsizlikti kafaları.
sonra toplanmaya başladılar
yavaş yavaş
parçaları uydurarak birbirine,
hoş bir görünüm yaratmak için,
doğum lekeleri, zerafet, heybet.
ama kedi,
yalnızca kedi oldu tamamlanabilen,
gururluydu:
doğuştan her şeyi yerli yerindedir ne olsa,
kendinden hoşnut
ve tam olarak emindir ne istediğinden.
insan balık ya da kuş olmak ister,
kanatlarımız olsa der yılanlar,
köpekler müstakbel aslan,
mühendisler ozan olmaya can atar,
sinekler kırlangıçlara özenir,
inatla sinekler gibi davranır ozanlar.
ama kedi
kedi olmaktan başka bir şey istemez,
her kedi katıksız kedidir,
bıyıklarından kuyruğuna kadar,
altıncı duyudan kıvranan saçına kadar,
gece vaktinden, altın gözlerine kadar.
bir şey vardı:
kuyrukları fazla uzun
ve bir talihsizlikti kafaları.
sonra toplanmaya başladılar
yavaş yavaş
parçaları uydurarak birbirine,
hoş bir görünüm yaratmak için,
doğum lekeleri, zerafet, heybet.
ama kedi,
yalnızca kedi oldu tamamlanabilen,
gururluydu:
doğuştan her şeyi yerli yerindedir ne olsa,
kendinden hoşnut
ve tam olarak emindir ne istediğinden.
insan balık ya da kuş olmak ister,
kanatlarımız olsa der yılanlar,
köpekler müstakbel aslan,
mühendisler ozan olmaya can atar,
sinekler kırlangıçlara özenir,
inatla sinekler gibi davranır ozanlar.
ama kedi
kedi olmaktan başka bir şey istemez,
her kedi katıksız kedidir,
bıyıklarından kuyruğuna kadar,
altıncı duyudan kıvranan saçına kadar,
gece vaktinden, altın gözlerine kadar.
devamını gör...
1340.
saraylar saltanatlar çöker,
kan susar bir gün zulüm biter.
menekşeler de açılır üstümüzde,
leylaklar da güler.
bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
kan susar bir gün zulüm biter.
menekşeler de açılır üstümüzde,
leylaklar da güler.
bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162