1301.
lavinia

sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.

sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.

sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.

özdemir asaf

hiç şiir sevmeyen ben, bu şiiri çok sevdim.
devamını gör...
1302.
bir ayrılış hikayesi
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
- baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
ve artık
biliyorum:
toprağın
yüzü güneşli bir ana gibi
en son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

kadın sustu.

sarıldılar

bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...

ayrıldılar...

(nazım hikmet ran)

buradan
devamını gör...
1303.
"gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık."

ismet özel
devamını gör...
1304.
zahidâ suret gözetme içerü gel câna bak
vechi üzre gör ne yazmış defter-i rahmân'a bak..
niyâzi-î mısrî
devamını gör...
1305.
yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.

denedim. soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.

sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.

ismet özel - çözülmüş bir sırrın üzüntüsü
devamını gör...
1306.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1307.
''izini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı
vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın.
acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun,
ustası olacaksın içine gerdiğim tellerin
hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle
büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin.''

(bkz: birhan keskin)
devamını gör...
1308.
"sabah yüzündür, akşam yüzünü dönüşün
gece, bıraktığın boşluktur ardına
ve şiir
o ince hilaldir lacivert yalnızlıklarda
sarınıp süzgün ışığına
katlanmanın türküsünü söylediğim."
- şükrü erbaş
devamını gör...
1309.
yarayla alay eder yaralanmamış olan
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
sen çok daha parlaksın çünkü
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
sen aydınlatırsın geceyi

(bkz: william shakespeare)
devamını gör...
1310.
duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
o zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
“harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.”
isyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
devamını gör...
1311.
“ve gece, ey gece, evrenler dolusu yel

yüzümüzü böyle aşındırırken, – hangimize kalmaz o,

özlenip beklenen, sessiz aldatan gece, tek başına

yüreğin zorlukla aşacağı. daha mı kolaydır sevenler için?

ah onlar da bahtlarını birbirleriyle örterler, o kadar.

bilmiyor musun daha? kollarından boşluğu

fırlat soluk aldığımız uzaya; belki kuşlar

daha derin bir uçuşla duyar genişleyen havayı.”

duino ağıtları
rainer maria rilke
s.27
devamını gör...
1312.
"kimler gelir
kimler geçer
o handan
kimi ömürden verir
kimi candan."
devamını gör...
1313.
yaşam belki
uzun bir caddedir,
her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
yaşam belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde
yakılan bir sigaradır,
ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan geçene
anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen
devamını gör...
1314.
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

ismet özel-münacaat
devamını gör...
1315.
kanadimi kirdilar uçamadim anne
savasa soktular kosturdum
kalbini açamayan herkezin aklina
egriyi dogruyu ben soktum
sonbaharda dökülen yapraktim,
ilkbaharda geri geldim ben
aileme dostuma selamlar olsun
gökkusagindaki bir rengim ben
devamını gör...
1316.
hey joe !
.............
çık ortaya saklandığın yerden
yoruldum, azaldım beklemekten
bazen düşünüyorum da
var mıydın sahiden, yoksa bir şarkının anısı mı uydurdu seni
hiç bir şey benzemiyor değil mi, şimdi geçmişten daha çok bizim olan gençliğimize
bilmem ki, karşılaşsak bile birbirimizi hatırlayabilir miyiz yeniden
ikimiz de artık bir başkasıyken
gene de sen bilirsin joe, sen bilirsin
öyle iyiydik, bir düşün istersen.

murathan mungan şiiri. oldukça uzundur, çok kısa bir kısmını paylaşmak geldi içimden.
devamını gör...
1317.
çok sevdiğim bir dostum, (bkz: hemdem)ime bırakıyorum bu şiiri.


yasamak sakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yasayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yanı, yasamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
yanı, bütün işin gücün yasamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yanı, o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel,
en gerçek şeyin yasamak olduğunu bildiğin halde.

yanı, öylesine ciddiye alacaksın ki yasamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yasamak, yani ağır bastığından.
1947
(2)

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yanı, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatman bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savasın sonunu

diyelim ki, hapisteyiz,
yasımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla beraber yasayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yanı, duvarın arkasındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948

(3)

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yıldız zerresi yanı,
yanı, bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...

şubat 1948

yaşama dair~ nazım hikmet
devamını gör...
1318.
sen ki anlarsın bu yaşamı
okul yolunda telaşlı bir öğrenci
bir grev sözcüsü işyerinde
okunan kitap
yazılan defter
yükselen bilinç
ve eriyen cevher
şimdi sabahın ala şafağında
doludizgin
bir at gibi giriyor sulara.

adnan yücel
devamını gör...
1319.
birer kalp bıraktılar bize kırık
ömrümüzce gözyaşı döktürecek.

cahit sıtkı tarancı.
devamını gör...
1320.

tüyden hafif olurum böyle sabahlar
karşı damda bir güneş parçası,
içimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
bağıra çağıra düşerim yollara;
döner döner durur başım havalarda.

sanırım ki günler hep güzel gidecek;
her sabah böyle bahar;
ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
derim ki: "sıkıntılar duradursun!"
şairliğimle yetinir,
avunurum.


baharın ilk sabahları ~ orhan veli kanık
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim