geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
661.
"celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasındaki satırlar" şiirinin başlığı başlı başına bir söz :)
devamını gör...
662.
dedim ben artık bu kızıl şarabı içmem; üzümün kanıymış bu, ben kan dökmek istemem. gün görmüş aklım şaşırdı: sahi mi? dedi; yok canım, dedim; şaka ben nasıl içmem!
-ömer aga.
-ömer aga.
devamını gör...
663.
bana yaşadığın şehrin kapılarını aç
başka şehirleri özleyelim orda seninle
bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
ikimize yetmez...
başka şehirleri özleyelim orda seninle
bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
ikimize yetmez...
devamını gör...
664.
bir yanda gül renkli şarap şirin sevgili
öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti
çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıkların
desene kimsenin göreceği yok cenneti
bilmem kimim neyim benden ne kalır yarına
cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma
sevgili şarap müzik yeter bana
gerisi senin olsun al cenneti çal başına
ömer hayyam
öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti
çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıkların
desene kimsenin göreceği yok cenneti
bilmem kimim neyim benden ne kalır yarına
cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma
sevgili şarap müzik yeter bana
gerisi senin olsun al cenneti çal başına
ömer hayyam
devamını gör...
665.
cellat uyandı yatağında bir gece
"tanrım" dedi "bu ne zor bilmece :
öldürdükçe çoğalıyor adamlar
ben tükenmekteyim öldürdükçe..."
yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
hükmü verilmiştir oysa :
yıkılacak. çürümüştür.
eskidenmiş sabredip murada ermek
şeyhin kerametini bekleyerek
öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum
erdemdir bazen, sabretmemek...
elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale
düştü birbiri ardına atlar, filler
ama şah hâlâ direnmekte
yeni taşlar bulundu çünkü : köpekler...
burjuvalar kocaman duvarlarla
çevirmişler avlularını
ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını
ataol behramoğlu
(üstadın dörtlüklerinden kolajdır.)
"tanrım" dedi "bu ne zor bilmece :
öldürdükçe çoğalıyor adamlar
ben tükenmekteyim öldürdükçe..."
yıllanmış bir ağaç gibi köklü, gür
yalan hiç yıkılmayacakmış gibi görünür
hükmü verilmiştir oysa :
yıkılacak. çürümüştür.
eskidenmiş sabredip murada ermek
şeyhin kerametini bekleyerek
öyle zamanlar yaşamaktayız ki dostum
erdemdir bazen, sabretmemek...
elinde ne piyon kaldı, ne vezir, ne kale
düştü birbiri ardına atlar, filler
ama şah hâlâ direnmekte
yeni taşlar bulundu çünkü : köpekler...
burjuvalar kocaman duvarlarla
çevirmişler avlularını
ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını
ataol behramoğlu
(üstadın dörtlüklerinden kolajdır.)
devamını gör...
666.
yaslan göğsüme sevdiğim
benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir
toprak gibidir
sen ki bulut gibisin
ay gibisin güneş gibi bazen..
-erdem bayazıt/aşk risalesi
benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir
toprak gibidir
sen ki bulut gibisin
ay gibisin güneş gibi bazen..
-erdem bayazıt/aşk risalesi
devamını gör...
667.
senin adın kavuşmak olsun
tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin
haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun
fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
teslim olmuşken kaderine
apansız sana rastladım o limanda
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
bakmaya kıyamazken gözlerine
tutmaya cesaret edemezken ellerini.
ve bütün cümlelerin sustuğu o yerde
sessiz bir haykırıştı yüreğim
eşsiz bir mutluluktu yaşadığım
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
son bahar yaprakları dökülürken içimden
hazanı yasarken bahar kokulu sabahlar da
yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda
sırılsıklam ıslanırken ruhum
solmuştu bahçemde ki tüm güller
sen o bahçemdeki açan tek güldün
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam.
saçının bir teline bir ömür adadığım
gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım
isyanım feryadım kavuşulmazım
sen vazgeçemeyeceğim yasaklım
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
sen benim yanı başımdaki uzağım
sen benim uzağımdaki en yakınım
dokunmam yasak sevmem yasak
sensiz bu hayatta yaşamak tuzak
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
sisli bir gecede ses olup da gel
bir sonbahar gününde yağmur olup da gel
soğuk bir kış gününde rüzgâr olup da gel
ılık bir yaz gecesinde düş olup da gel
sen bana yasaklarından sıyrılıp da gel
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
bir gün gelirde tutarsam ellerini
bakarsam gözlerine sevgi dolu
doğarsa sende yeniden bu beden
ve o gün verirsem şayet son nefesimi
ölmeden haykırmak isterim son bir kez
sen adını koyamadığım
sen yaban gülüm sen dağ çiçeğim
sen ruhu revanım sen yaşama sevincim
yasaklım adı bende saklım
senin adın kavuşmak olsun
senin adın
senin adın seviyorum olsun
seviyorum olsun
seni seviyorum, seni seviyorum.
sabahattin abi
tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin
haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun
fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
teslim olmuşken kaderine
apansız sana rastladım o limanda
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
bakmaya kıyamazken gözlerine
tutmaya cesaret edemezken ellerini.
ve bütün cümlelerin sustuğu o yerde
sessiz bir haykırıştı yüreğim
eşsiz bir mutluluktu yaşadığım
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
son bahar yaprakları dökülürken içimden
hazanı yasarken bahar kokulu sabahlar da
yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda
sırılsıklam ıslanırken ruhum
solmuştu bahçemde ki tüm güller
sen o bahçemdeki açan tek güldün
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam.
saçının bir teline bir ömür adadığım
gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım
isyanım feryadım kavuşulmazım
sen vazgeçemeyeceğim yasaklım
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
sen benim yanı başımdaki uzağım
sen benim uzağımdaki en yakınım
dokunmam yasak sevmem yasak
sensiz bu hayatta yaşamak tuzak
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
sisli bir gecede ses olup da gel
bir sonbahar gününde yağmur olup da gel
soğuk bir kış gününde rüzgâr olup da gel
ılık bir yaz gecesinde düş olup da gel
sen bana yasaklarından sıyrılıp da gel
sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.
bir gün gelirde tutarsam ellerini
bakarsam gözlerine sevgi dolu
doğarsa sende yeniden bu beden
ve o gün verirsem şayet son nefesimi
ölmeden haykırmak isterim son bir kez
sen adını koyamadığım
sen yaban gülüm sen dağ çiçeğim
sen ruhu revanım sen yaşama sevincim
yasaklım adı bende saklım
senin adın kavuşmak olsun
senin adın
senin adın seviyorum olsun
seviyorum olsun
seni seviyorum, seni seviyorum.
sabahattin abi
devamını gör...
668.
bir ayrılış hikayesi
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
- baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
ve artık
biliyorum:
toprağın
yüzü güneşli bir ana gibi
en son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
kadın sustu.
sarıldılar
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrıldılar...
nazım hikmet ran
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
- seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
- baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
ve artık
biliyorum:
toprağın
yüzü güneşli bir ana gibi
en son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
kadın sustu.
sarıldılar
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrıldılar...
nazım hikmet ran
devamını gör...
669.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme,
lavinia
ama gitme,
lavinia
devamını gör...
670.
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahirle zühre olabilmekte
yani yürekte.
meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahiri zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahirle zühre olabilmekte
yani yürekte.
meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahiri zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?
tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
devamını gör...
671.
ahmet erhan, milattan önceki şiirler
her şey bir acının bilincine varmakla başladı.
bir taşı kaldırıp atmakla, bir kapıyı açmakla…
bir el, hep bir şeyler yazdı, biz doğduktan bu yana kağıtlara
şimdi bütün yaşadıklarım karalama kağıtlarında kaldı.bir kalem kendi kendine yazar bu şiiri.
insanlar işlerine gider, ben acıya giderim.
bir günde bütün isalarımı çarmıha gerer
ve her günümü milât bilip, yekinirim.
güzelliğim, ağlayan bir çocuğun güzelliğidir.
mutluluğum, örneğin hapisteki bir adamın
eline bir gül geçtiğindeki mutluluğuna benzer.ıı
herşey beni saran bu dünyada bir yangının çıkmasıyla başladı.
kaçıracak bir şeylerim olup olmadığını düşündüm.
kitapların çoğunu okumuştum. ve ellerim
bütün şiirleri bir çırpıda yakmaya hazırdı.
yaktım mı onları bilmem, yoksa yakmış gibi mi oldum?
oldu ne olduysa.her şey üstüme örtündüğüm gökyüzünden oluk oluk bir yağmurun boşanmasıyla başladı.
yağdı ayak izlerimin üstüne. yağdı naftalinleyip
yüreğime sokuşturduğum anıların üstüne
unuttum mu onları bilmem, yoksa unutmuş gibi mi oldum?
oldu ne olduysa.
acı, ağır bir katran gibi yayılınca bedenime
yüreğime binlerce uçurum eklenir artık
geriye dönüp de bakmak gelir içimden
yumruklarımın gökyüzünü dövdüğü, o milâttan önceki devirlere
bana yarınlardan, bana doğacak güneşlerden sözederler
ben bugünleri yakıştıramazken kendime.
her şey bir acının bilincine varmakla başladı.
bir taşı kaldırıp atmakla, bir kapıyı açmakla…
bir el, hep bir şeyler yazdı, biz doğduktan bu yana kağıtlara
şimdi bütün yaşadıklarım karalama kağıtlarında kaldı.bir kalem kendi kendine yazar bu şiiri.
insanlar işlerine gider, ben acıya giderim.
bir günde bütün isalarımı çarmıha gerer
ve her günümü milât bilip, yekinirim.
güzelliğim, ağlayan bir çocuğun güzelliğidir.
mutluluğum, örneğin hapisteki bir adamın
eline bir gül geçtiğindeki mutluluğuna benzer.ıı
herşey beni saran bu dünyada bir yangının çıkmasıyla başladı.
kaçıracak bir şeylerim olup olmadığını düşündüm.
kitapların çoğunu okumuştum. ve ellerim
bütün şiirleri bir çırpıda yakmaya hazırdı.
yaktım mı onları bilmem, yoksa yakmış gibi mi oldum?
oldu ne olduysa.her şey üstüme örtündüğüm gökyüzünden oluk oluk bir yağmurun boşanmasıyla başladı.
yağdı ayak izlerimin üstüne. yağdı naftalinleyip
yüreğime sokuşturduğum anıların üstüne
unuttum mu onları bilmem, yoksa unutmuş gibi mi oldum?
oldu ne olduysa.
acı, ağır bir katran gibi yayılınca bedenime
yüreğime binlerce uçurum eklenir artık
geriye dönüp de bakmak gelir içimden
yumruklarımın gökyüzünü dövdüğü, o milâttan önceki devirlere
bana yarınlardan, bana doğacak güneşlerden sözederler
ben bugünleri yakıştıramazken kendime.
devamını gör...
672.
balonlarımı anlattım mı sana?
içine umutlarımı koyup,
yıldızlara uluşmayacagını bildiğim halde,
gökyüzüne saldıgım balonları.
–anonim
içine umutlarımı koyup,
yıldızlara uluşmayacagını bildiğim halde,
gökyüzüne saldıgım balonları.
–anonim
devamını gör...
673.
yokluğun, cehennemin öbür adıdır.
üşüyorum, kapama gözlerini...
ahmed arif
üşüyorum, kapama gözlerini...
ahmed arif
devamını gör...
674.
"hep umutla yaşadım, diyormuşsun,
ama kalmadı, diyormuşsun, bende artık
umutlanacak güç bile.
ne umduydun peki?
gel keyfim gel bir savaş mı?
yanıldığın belli:
durum senin bildiğin gibi de değil,
durum çok daha kötü.
harcamazsak gücümüzün üstünde bir çaba,
hapı yutacağız.
göremezsek gerekenden daha çok iş,
silinip gideceğiz.
dört gözle bekler düşmanlarımız,
bekler yelkenler indirilsin.
kavga adamakıllı kızıştı,
savaşçılar iyicene yorgun düştü.
savaşçılar çok yoruldu mu
savaş yitirildi demektir,
bilirsin."
ama kalmadı, diyormuşsun, bende artık
umutlanacak güç bile.
ne umduydun peki?
gel keyfim gel bir savaş mı?
yanıldığın belli:
durum senin bildiğin gibi de değil,
durum çok daha kötü.
harcamazsak gücümüzün üstünde bir çaba,
hapı yutacağız.
göremezsek gerekenden daha çok iş,
silinip gideceğiz.
dört gözle bekler düşmanlarımız,
bekler yelkenler indirilsin.
kavga adamakıllı kızıştı,
savaşçılar iyicene yorgun düştü.
savaşçılar çok yoruldu mu
savaş yitirildi demektir,
bilirsin."
devamını gör...
675.
bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
aynalar yüzümü tanımaz olur.
bu yağmur kanımı boğan bir iplik
tenimde acısız yatan bir bıçak
bu yağmur yerde taş ve bende kemik
dayandıkça çisil çisil yağacak.
bu yağmur delilik vehminden üstün;
karanlık kovulmaz düşüncelerden.
cinlerin beynimde yaptığı düğün
sulardan, seslerden ve gecelerden.
necip fazıl kısakürek - bu yağmur
nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
aynalar yüzümü tanımaz olur.
bu yağmur kanımı boğan bir iplik
tenimde acısız yatan bir bıçak
bu yağmur yerde taş ve bende kemik
dayandıkça çisil çisil yağacak.
bu yağmur delilik vehminden üstün;
karanlık kovulmaz düşüncelerden.
cinlerin beynimde yaptığı düğün
sulardan, seslerden ve gecelerden.
necip fazıl kısakürek - bu yağmur
devamını gör...
676.
bana dengeden söz edecekseniz
durun, bir kaya alayım yerden
bana geçmişten söz edecekseniz
bırakın sarınayım düşlere
ama insandan söz edecekseniz
işte çırılçıplak karşınızdayım
durun, bir kaya alayım yerden
bana geçmişten söz edecekseniz
bırakın sarınayım düşlere
ama insandan söz edecekseniz
işte çırılçıplak karşınızdayım
devamını gör...
677.
bir an gelir,
her düşüncen müphem,
aklına sirayet eder.
kimi açmazı seçer,
kimi çıkmazı.
kimi sağı seçer,
kimi solu.
mutlak olan ise,
biri yanlış
biri doğru.
her düşüncen müphem,
aklına sirayet eder.
kimi açmazı seçer,
kimi çıkmazı.
kimi sağı seçer,
kimi solu.
mutlak olan ise,
biri yanlış
biri doğru.
devamını gör...
678.
mavi, maviydi gökyüzü
bulutlar beyaz, beyazdı
boşluğu ve üzüntüsü
içinde ne garip yazdı...
garip, güzel, sonra mahzun
ışıkla yağmur beraber,
bir türkü ki gamlı, uzun,
ve sen gülünce açan güller,
beyaz, beyazdı bulutlar,
gölgeler buğulu, derin;
ah o hiç dinmeyen rüzgâr
ve uykusu çiçeklerin.
mor aydınlıkta bir çınar
veya kestane dibinde;
mahmur süzülen bakışlar
ikindi saatlerinde...
birden gülümseyen yüzün
sabahların aynasında
ve beni çıldırtan hüzün
iki bakış arasında.
ahmet hamdi tanpınar
ayrıca bestelenmiş ve ayşegül aldinç tarafından seslendirilmiştir. dinlemek isteyenler için videoyu da ekledim.
bulutlar beyaz, beyazdı
boşluğu ve üzüntüsü
içinde ne garip yazdı...
garip, güzel, sonra mahzun
ışıkla yağmur beraber,
bir türkü ki gamlı, uzun,
ve sen gülünce açan güller,
beyaz, beyazdı bulutlar,
gölgeler buğulu, derin;
ah o hiç dinmeyen rüzgâr
ve uykusu çiçeklerin.
mor aydınlıkta bir çınar
veya kestane dibinde;
mahmur süzülen bakışlar
ikindi saatlerinde...
birden gülümseyen yüzün
sabahların aynasında
ve beni çıldırtan hüzün
iki bakış arasında.
ahmet hamdi tanpınar
ayrıca bestelenmiş ve ayşegül aldinç tarafından seslendirilmiştir. dinlemek isteyenler için videoyu da ekledim.
devamını gör...
679.
seni düşünürken
bir çakıl taşı ısınır içimde
bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
bir gelincik açılır ansızın
bir gelincik sinsi sinsi kanar
seni düşünürken
bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
deliler gibi dönmeğe başlar
döndükçe yumak yumak çözülür
çözüldükçe ufalır küçülür
çekirdeği henüz süt bağlamış
masmavi bir erik kesilir ağzımda
dokundukça yanar dudaklarım
seni düşünürken
bir çakıl taşı ısınır içimde
bir çakıl taşı ısınır içimde
bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
bir gelincik açılır ansızın
bir gelincik sinsi sinsi kanar
seni düşünürken
bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
deliler gibi dönmeğe başlar
döndükçe yumak yumak çözülür
çözüldükçe ufalır küçülür
çekirdeği henüz süt bağlamış
masmavi bir erik kesilir ağzımda
dokundukça yanar dudaklarım
seni düşünürken
bir çakıl taşı ısınır içimde
devamını gör...
680.
sonra öldün
sonra ıslıkladılar seni
gösterişsiz tabutunu yuhaladılar
lahana yaprakları attılar sana
sonradan görme tombul orta yaşlılar
semiz, genç burjuvalar seni
tepeden tırnağa fermuarladı.
akşam gezmesine çıkan emekliler bile
duygusuzca silkeledi üzerlerinden
senin gözlerini
ismet özel-ııı.requiem
sonra ıslıkladılar seni
gösterişsiz tabutunu yuhaladılar
lahana yaprakları attılar sana
sonradan görme tombul orta yaşlılar
semiz, genç burjuvalar seni
tepeden tırnağa fermuarladı.
akşam gezmesine çıkan emekliler bile
duygusuzca silkeledi üzerlerinden
senin gözlerini
ismet özel-ııı.requiem
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162