geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
761.
kırgın, murathan mungan
kırılgan bir çocuğum ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar: bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
kırılgan bir çocuğum ben
yüreğim cam kırığı
bütün duygulardan önce
öğrendim ayrılığı
saldırgan diyorlar bana
oysa kırılganım ben
gözyaşlarım mücevher
saklıyorum herkesten
ürküyorlar gözümdeki ateşten
ürküyorlar dilimdeki zehirden
ürküyorlar o dur durak bilmeyen
gözükara cesaretimden
diyorlar: bir yanı sarp bir uçurum,
bir yanı çılgın dağ doruğu.
oysa böyle yapmasam ben
nasıl korurum içimdeki çocuğu?
bir yanım çılgın nar ağacı
bir yanım buz sarayı.
devamını gör...
762.
ne ararsın tanrı ile aramda sen kimsin ki orucumu sorarsın? hakikaten gözün yoksa haramda, başı açığa niye türban sorarsın! rakı, şarap içiyorsam sana ne. yoksa sana bir zararım içerim. ikimiz de gelsek kıldan köprüye ben dürüstsem sarhoşken de geçerim. esir iken mümkün müdür ibadet? yatıp kalkıp atatürk'e dua et. senin gibi dürzülerin yüzünden, dininden de soğuyacak bu millet. işgaldeki hali sakın unutma, atatürk'e dil uzatma sebepsiz. sen anandan yine dogardın amma, baban kimdi bilemezdin ......
mutlu çelik
mutlu çelik
devamını gör...
763.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
victor hugo
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
victor hugo
devamını gör...
764.
"ah küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap..."
devamını gör...
765.
kızılcık
ilk yemişini bu sene verdi,
kızılcık,
üç tane;
bir daha seneye beş tane verir;
ömür çok,
bekleriz;
ne çıkar?
ilâhi kızılcık!
orhan veli kanık
ilk yemişini bu sene verdi,
kızılcık,
üç tane;
bir daha seneye beş tane verir;
ömür çok,
bekleriz;
ne çıkar?
ilâhi kızılcık!
orhan veli kanık
devamını gör...
766.
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni,
senin onu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim." diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
mesela turuncuya, ya da pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
can yücel
"o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni,
senin onu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın.
çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde.
paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin,
güneşi, ayı, yıldızları...
mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"o benim." diyeceksin.
mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
olacaksın.
mesela turuncuya, ya da pembeye.
ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
can yücel
devamını gör...
767.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansız inen akşamdan,
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansız inen akşamdan,
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
devamını gör...
768.
seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum.
nazım hikmet
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum.
nazım hikmet
devamını gör...
769.
önce sesin gelir aklıma
çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
sonra cumartesi günleri gelir
sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
kırk kere söyledim bir daha söylerim
savaşta ve barışta, karada ve denizde,
düşkünlükte ve esenlikte
zamanımız apayrı bize göre
yan yana olduk mu el ele
aç kalsak ağlamayız biliyorum.
içim güvercinleri okşamış gibi rahat
sen yanımdayken ister istemez
geniş meydanlarda akşam üstleri
üst üste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
sen yanımdayken ister istemez
uzak ırmakları hatırlıyorum.
ara sıra düşmüyor değil aklıma
yabancı kadınların sıcaklığı
ama allah bilir ya, ne saklıyayım
yanında ihtiyarlamak istiyorum...
çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
sonra cumartesi günleri gelir
sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
kırk kere söyledim bir daha söylerim
savaşta ve barışta, karada ve denizde,
düşkünlükte ve esenlikte
zamanımız apayrı bize göre
yan yana olduk mu el ele
aç kalsak ağlamayız biliyorum.
içim güvercinleri okşamış gibi rahat
sen yanımdayken ister istemez
geniş meydanlarda akşam üstleri
üst üste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
sen yanımdayken ister istemez
uzak ırmakları hatırlıyorum.
ara sıra düşmüyor değil aklıma
yabancı kadınların sıcaklığı
ama allah bilir ya, ne saklıyayım
yanında ihtiyarlamak istiyorum...
devamını gör...
770.
kaç tl oldu dolar gerçek mi bu ufolar. gelirlerse buraya. belki bizi ufalar.
devamını gör...
771.
mona roza, siyah güller, ak güller
geyvenin gülleri ve beyaz yatak
kanadi kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza siyah güller, ak güller
...
sezai karakoç
geyvenin gülleri ve beyaz yatak
kanadi kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza siyah güller, ak güller
...
sezai karakoç
devamını gör...
772.
"bir rüya gördüm ki bu tamamen rüya değildi.
parlak güneş sönmüştü ve yıldızlar
sonsuz uzayda karanlıkta dolaşıyorlardı ..."
parlak güneş sönmüştü ve yıldızlar
sonsuz uzayda karanlıkta dolaşıyorlardı ..."
devamını gör...
773.
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim ...
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim ...
devamını gör...
774.
son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
sunay akın
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
sunay akın
devamını gör...
775.
kurtta kuşta bizdendi o vakit
insan çürümemişti, su kirlenmemişti
turnalar selam getirirdi
aşkta bizdendi o vakit
ve ben daha küsmemiştim sana
ve ne vakit toprağa düştü insan
çürüdü her yer koktu su
selamsız sabahsızdı yer gök
ve turnalar kanatları kırık
ve aşk o da küsmüştü sana benim gibi
kendi şiirim
insan çürümemişti, su kirlenmemişti
turnalar selam getirirdi
aşkta bizdendi o vakit
ve ben daha küsmemiştim sana
ve ne vakit toprağa düştü insan
çürüdü her yer koktu su
selamsız sabahsızdı yer gök
ve turnalar kanatları kırık
ve aşk o da küsmüştü sana benim gibi
kendi şiirim
devamını gör...
776.
bir şey kaldı gecelerden birinde
senden.
öncesinde bilinmemiş bir şey,
silinmez bir ses gibi giden..
kelimelerden büyük, kelimelerin içinde,
bir şey kaldı senden
yaşamalar’ın arasında kaçamaklı.”
devamını gör...
777.
ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz
hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz
(zeki müreni seviniz)
devamını gör...
778.
varsa bir mümkünü
bir mana uçursun beni.
aklıma hayalime gelmeyenler dönüm dönüm serilsin önüme
nasibim neyse alıyım diye kapımın önüne koyduğum kaplar dolsun,
bir mana ile ben ayakucuma kadar yaşayayım insanlığımı.
kara kıta hiç de uzak olmasın öyle
istanbul der gibi ruanda diyeyim, moritanya diyeyim -istanbul’u sever gibi seveyim-
siyah ve ziyadesiyle ufak bir eli tutarken
yüzüme gülen pirüpak güzellikte bir mana çıka gelsin.
çöl toprağına bulansın her yanım,
aklıma kalbime bedenime dolsun sonra
ellerim ancak o zaman sonsuz kere uzanır iyiliğe.
beni güzelleştirebilir misin çocuk?
gitmedim bir yere, ne de koca koca sınırlar aştım
adını anmadım hiç çocuk.
aldatmaca yok bunlar mahza hakikat.
senin varlığın gibi, hiç bilmediğim bu topraklar gibi
fakat senin içime aşina gelen -tıpkı toprak gibi- bir tarafın var
biliyorum yalnız seninle yaşayabiliriz bu serüveni
gözlerinden tanıdım seni.
hangi toprak insana yabancı ki?
sana göstersem o resmi, hani şu resim
yemin ederim biliyorum ne diyeceğini:
‘fil yutmuş bir boa yılanı’
artık sınama beni.
bir mana ile aşılmaz sandığım girdabı yarar çıkarım ben, biliyorum.
arıyorum seni, mana mana arıyorum.
hangi toprak sen değil, hangi toprak insan değil
nereye yüz sürersem bulurum seni.
hangi kapılar açılır sana.
ben gelemezsem sen gel bana.
benim büyümem gereken çok mevzu var.
halletmem gereken tonla lüzumsuz ağlamalarım…
ve anlıyor musun senin varlığında aradığım bir mana var.
sen bana ağyar değilsin ki, ben kendime paryayım.
parmağımı koyunca haritaya inan senin sokağına dek gösteririm de kendimi bir türlü bulamıyorum.
bu kere de bulamazsam bir mana,
çaresizliğin kekre tadı kalır damağımda.
sen serpilirken ulu bir çınar gibi, sen kara kıtanda tertemiz bir yol çizerken aydınlığa
beni zulmete, beni noksanlığa, beni yarım kalmışlığa mahkûm etmeyecek kadar onurlu olduğunu biliyorum sevgili çocuk
çünkü sen de benim gibi hakiki bir dostluk için canımı verebilirsin
sen en çok ahsensin
seninle kaim olmanın, seninle peyderpey büyümenin, tam olmanın güzide hazzını yaşıyorum.
güzelliğin günden güne bana da sirayet edecek
aradığım mana sende tecelli edecek.
adını anmadım hiç çocuk
fakat artık seni ta içimden tanıyorum,
varsa bir mümkünü
bir lahza da olsa, nadide gözlerine bakmak isterim.
-büşra nur yılmaz
bir mana uçursun beni.
aklıma hayalime gelmeyenler dönüm dönüm serilsin önüme
nasibim neyse alıyım diye kapımın önüne koyduğum kaplar dolsun,
bir mana ile ben ayakucuma kadar yaşayayım insanlığımı.
kara kıta hiç de uzak olmasın öyle
istanbul der gibi ruanda diyeyim, moritanya diyeyim -istanbul’u sever gibi seveyim-
siyah ve ziyadesiyle ufak bir eli tutarken
yüzüme gülen pirüpak güzellikte bir mana çıka gelsin.
çöl toprağına bulansın her yanım,
aklıma kalbime bedenime dolsun sonra
ellerim ancak o zaman sonsuz kere uzanır iyiliğe.
beni güzelleştirebilir misin çocuk?
gitmedim bir yere, ne de koca koca sınırlar aştım
adını anmadım hiç çocuk.
aldatmaca yok bunlar mahza hakikat.
senin varlığın gibi, hiç bilmediğim bu topraklar gibi
fakat senin içime aşina gelen -tıpkı toprak gibi- bir tarafın var
biliyorum yalnız seninle yaşayabiliriz bu serüveni
gözlerinden tanıdım seni.
hangi toprak insana yabancı ki?
sana göstersem o resmi, hani şu resim
yemin ederim biliyorum ne diyeceğini:
‘fil yutmuş bir boa yılanı’
artık sınama beni.
bir mana ile aşılmaz sandığım girdabı yarar çıkarım ben, biliyorum.
arıyorum seni, mana mana arıyorum.
hangi toprak sen değil, hangi toprak insan değil
nereye yüz sürersem bulurum seni.
hangi kapılar açılır sana.
ben gelemezsem sen gel bana.
benim büyümem gereken çok mevzu var.
halletmem gereken tonla lüzumsuz ağlamalarım…
ve anlıyor musun senin varlığında aradığım bir mana var.
sen bana ağyar değilsin ki, ben kendime paryayım.
parmağımı koyunca haritaya inan senin sokağına dek gösteririm de kendimi bir türlü bulamıyorum.
bu kere de bulamazsam bir mana,
çaresizliğin kekre tadı kalır damağımda.
sen serpilirken ulu bir çınar gibi, sen kara kıtanda tertemiz bir yol çizerken aydınlığa
beni zulmete, beni noksanlığa, beni yarım kalmışlığa mahkûm etmeyecek kadar onurlu olduğunu biliyorum sevgili çocuk
çünkü sen de benim gibi hakiki bir dostluk için canımı verebilirsin
sen en çok ahsensin
seninle kaim olmanın, seninle peyderpey büyümenin, tam olmanın güzide hazzını yaşıyorum.
güzelliğin günden güne bana da sirayet edecek
aradığım mana sende tecelli edecek.
adını anmadım hiç çocuk
fakat artık seni ta içimden tanıyorum,
varsa bir mümkünü
bir lahza da olsa, nadide gözlerine bakmak isterim.
-büşra nur yılmaz
devamını gör...
779.
bahçemizin halinden,
baharımı kıyasla.
zambaklar verem olmuş,
kırmızı güller yasta.
eller, yüzler, simalar
resimler aynı değil
baharlar bile degişmiş
artık her şey bir başka..
bu sonbahardaki ayak izlerim
sanki geçmiş bir şeyler
her yerler talan olmuş
hatıralar bile yanlış
üç beş kırık bardak
tas, tabak, çanak
birkaç kiraz dalı
ürkütülmüş birkaç kurbağa
yolcular yok olmuş
yollar artık bambaşka
artık akortsuz saz gibi
dalda kuş, çiçekteki arı
bir uçkur, iki bağlama
yanlızca varı yoğu
iki göz kırpmışım
birkaç da öpücük
boşunaymış burukluklar
aceleler, tezler
hesap kitap yanlışmış
yıllar boşuna geçmiş
ayrılıklar, hüzünler
şimdi pususundan
bakan gözler bir başka
hesap kitap gerekmez
var zararı hesapla...
baharımı kıyasla.
zambaklar verem olmuş,
kırmızı güller yasta.
eller, yüzler, simalar
resimler aynı değil
baharlar bile degişmiş
artık her şey bir başka..
bu sonbahardaki ayak izlerim
sanki geçmiş bir şeyler
her yerler talan olmuş
hatıralar bile yanlış
üç beş kırık bardak
tas, tabak, çanak
birkaç kiraz dalı
ürkütülmüş birkaç kurbağa
yolcular yok olmuş
yollar artık bambaşka
artık akortsuz saz gibi
dalda kuş, çiçekteki arı
bir uçkur, iki bağlama
yanlızca varı yoğu
iki göz kırpmışım
birkaç da öpücük
boşunaymış burukluklar
aceleler, tezler
hesap kitap yanlışmış
yıllar boşuna geçmiş
ayrılıklar, hüzünler
şimdi pususundan
bakan gözler bir başka
hesap kitap gerekmez
var zararı hesapla...
devamını gör...
780.
aylardan nisan ise bir orhan veli şiirinin iki dizesini bırakalım öyleyse...
" - bin türlü mavi akar boğaz'dan-
her şeyi unutabilmek maviler içinde. "
orhan veli / yaşamak
" - bin türlü mavi akar boğaz'dan-
her şeyi unutabilmek maviler içinde. "
orhan veli / yaşamak
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162