381.
kafamda ihtilalin gölgesi.
bu bir kurdun mahrem bölgesi.
yenilgiden izler taşıyorum,
kıtalar, okyanuslar aşıyorum.

kuşatılmıştı gözlerin feyzada.
saçların ateş rengiydi hülyada.
sebepten bir ceset taşıyorum,
kıtalar, okyanuslar aşıyorum.

ay düşmüş dünyaya,yıldızlar meskûn.
cilve sensiz naz sensiz,huy suskun.
güneşten çiçekler taşıyorum,
kıtalar, okyanuslar aşıyorum.

ocak'ta tutuşuyor bu yangınlar.
kucaklaşırken bir bir martılar.
omuzumda kırık kalpler taşıyorum,
kıtalar, okyanuslar aşıyorum.


sek
devamını gör...
382.
"gündoğduyazıkarkalarında"
devamını gör...
383.
buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında, bir teneffüs daha yaşasaydı
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür. devlet dersinde öldürülmüştür.
devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
-maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
-solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine !!! dir. bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır: yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım. o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır : ah ki oğlumun emeğini eline verdiler... arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
ece ayhan.
devamını gör...
384.
bu yeryüzü bu gökyüzü iyi güzel amenna
her işte bir hayır var doğru bunları geçmeyelim
ama bıktım artık şerden hayır damıtmaktan
misal şimdi yan yana uyumak var
uyumamakta hayır var da
uyumakta ne mahsur var
devamını gör...
385.
"ben bu suyu tek başıma geçemem
rüzgar olsam değemem saçlarına." *
devamını gör...
386.
devamını gör...
387.
“ve ekimden, takvimden bir gün daha gidiyor sevgilim. aslında bu yılın takviminin en güzel yaprağıydı seni tanıdığım gün. şimdi yine seni sevesim geldi avuç içlerindeki çizgilere kadar. ve seni özlemek, üşümek gibidir serin bir ekim akşamı, yağmurun altında yürümek gibi sırılsıklam, titreye titreye. sıcak bir yer bulup sığınmak istersin ya hani, öyle ihtiyacım var işte, yüreğine sığınıp, gözlerinde ısınmaya...”
devamını gör...
388.
bitti o şiir, başka mısra gerekmez.
devamını gör...
389.
söz verdiğimiz yerde buluştuk
söz verdiğimiz zamanda değil.
ben yirmi yıl erken gelip bekledim
sen geldin yirmi yıl geç
ben seni beklemekten yaşlıyım
sense beklettiğin için genç

aziz nesin

umutsuz aşk,
yazdırmış üstâda
devamını gör...
390.
uzak nedir?
kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

ismet özel - mataramda tuzlu su-bir kısmı
devamını gör...
391.
..........
sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. içgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. evlerinizle. okullarınızla. iş yerlerinizle. özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim, dirilttiniz. yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. aç kalmayı denedim, serum verdiniz. delirdim, kafama elektrik verdiniz. hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. ben bütün bunların dışındayım. şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.
tezer özlü
devamını gör...
392.
sen geceyi tutuyorsun.. ben nöbetini..
uzak dağ kışlalarında..
görmüyoruz birbirimizi..
usul usul sis iniyor..
kopmuş yollara..
ışığı hafif.. uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
sevgilim sevgilim
yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da....
devamını gör...
393.
"tek yıldız kalmayacak gecede.
gece kalmayacak.
ben ölürken dayanılmaz evren de
tüm varlığıyla ölecek benimle,
sileceğim piramitleri, madalyaları,
kıtaları ve yüzleri.
sileceğim geçmişin birikimini.
toz edeceğim tarihi, tozu toz.
son günbatımını seyrediyorum şimdi.
son kuşu dinliyorum.
kimseye hiçbir şey bırakmıyorum."

jorge luis borges, intihar
devamını gör...
394.
sevgilerde

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)

bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı
~behçet necatigil~.
devamını gör...
395.
bizi biz yapan herkes ve bizi biz yapan her şey bıraktıkları izler gibi yavaş yavaş,
azala azala,
en çok da acıta acıta kaybolup gittiler.
öyle ki artık içimizde dolmayacağını düşündüğümüz o anlamlı boşlukların yerini, yeni alışkanlıklarımız aldı.
uyuyalim ve unutalım,
dünyanın biteceği yok.
devamını gör...
396.
kalbimin güveyi,[ sevdiğim]sin
caziben tatlı bir şeydir, bal [ kadar tatlı];
kalbimin sevgilisi, sevdiğimsin sen
caziben tatlı bir şeydir, bal kadar tatlı.

beni büyüledin, kendi arzumla sana geleceğim,
güvey, peşin sıra divana koşayım;
aklımı başımdan aldın, kendi arzumla sana geleceğim ,
sevgilim, peşin sıra divana koşayım.

güvey,(bak) sana ne tatlılıklar yapacağım,
değerli tatlım, balı sana getireceğim,
yatak odasında bal damlayarak-
cazibenle zevklenelim, o tatlı şeyle!
sevgilim, bak sana ne tatlılıklar yapacağım,
değerli tatlım, balı sana getireceğim..

ey! bana aşık olan güvey,
annemle konuş , (ve) ben sana kendimi vereceğim,
babamla (konuş) , (sana beni) hediye olarak verecektir.
dizginleri sakinleştirmeyi, dizginlerin nasıl sakinleştirileceğini, biliyorum,
güvey, şafağa kadar uyu evimizde ;
bir kalbin nasıl memnun edileceğini, kalbini, biliyorum ,
sevgilim , şafağa kadar uyu evimizde.

sen, beni sevdiğin gibi,
sevgilim, bir de bana o tatlı şeyleri yapabilsen sadece,

beyim tanrım, benim koruyucu meleğim beyim,
enlil’in kalbini memnun eden šusin ‘im
bir de o tatlı şeylerini yapabilsen sadece !
bal kadar tatlı olan “o yerine” elini koysan sadece,

onun üstünü bir ölçüm fincanı kapağı gibi ört benim için,
gezdir elini üzerinde eski bir ölçüm kabı tıpası gibi benim için.


dalga geçmeyelim bu dünyanın ilk aşk şiiridir.
devamını gör...
397.
hasretinden prangalar eskittim
devamını gör...
398.
kalbim
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana...

(bkz: birhan keskin)
devamını gör...
399.
kuruttuğum çiçek ölülerinden iplerle sabaha asılan boynum
alkolik çocuklarına zamanın ve yaşadığım ıslak hüzünlere uçurtma
yalnızlığı kesiyor bıçakların yarışı yarışı ince belini yağmurun

donan soluğumu göğe yapıştırdım da
gece maviyi rehin bıraktı okyanusa
çamurla oynayan birileri leke kalıyor uykumda
göğsümde kalabalık geçişler
mezarımda tabutlar taşınıyor
kalbim beşik
acemi ateşlerin ihbarlı yatağı
ıssız bir ada

yüzünü aynada bırakıp giden kadın rujlu dudaklarını unuttun yakamda
sanki daha bi kalktı burnu aşkların
ama kanmadım dünyaya zamana kalamadım kalkamadım ayağa
sevdaya açamadım gözlerimi hem kapayamadım
ah ölüm son burgu
çırılçıplak değil henüz şiirin yağmuraltı aşkları gözlerime akan
benden geriye kalan ince bir buğu

son sevda, kaan ince
devamını gör...
400.
her yere yetişilir
hiçbir şeye geç kalınmaz ama
çocuğum beni bağışla
ahmet abi sen de bağışla

boynu bükük duruyorsam eğer
içimden öyle geldiği için değil
ama hiç değil
ah güzel ahmet abim benim
insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
konyanın beyaz
antebin kırmızı düzlüğüne benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denize benzer ki dalgalıdır bakışları
evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
öylesine benzer ki
ve avlularına
(bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
ve sözlerine
(yani bir cep aynası alım-satımına belki)
ve bir gün birinin adres sormasına benzer
sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
minibüslerine, gecekondularına
hasretine, yalanına benzer
anısı ıssızlıktır
acısı bilincidir
bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
gülemiyorsun ya, gülmek
bir halk gülüyorsa gülmektir
ne kadar benziyoruz türkiye’ye ahmet abi.
bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
dirseğin iskemleye dayalı
- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
cigara paketinde yazılar resimler
resimler: cezaevleri
resimler: özlem
resimler: eskidenleri
ve bir kaşın yukarı kalkık
sevmen acele
dostluğun çabuk
bakıyorum da şimdi
o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.

ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
nazilli kokardı
ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
kıl gibi ince istanbul yağmurunun altında
esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
kadının ütülü patiskalardan bir teni
upuzun boynu
kirpikleri
ve sana ahmet abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
sofranı kurardı
elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
çocuklar doğururdu
ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar...
bilmezlikten gelme ahmet abi
umudu dürt
umutsuzluğu yatıştır
diyeceğim şu ki
yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
çocuklar, kadınlar, erkekler
trenler tıklım tıklım
trenler cepheye giden trenler gibi
işçiler
almanya yolcusu işçiler
kadınlar
kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
ellerinde bavullar, fileler
kolonyalar, su şişeleri, paketler
onlar ki, hepsi
bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
ah güzel ahmet abim benim
gördün mü bak
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
gelse de
öyle sürekli değil
bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar.

ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
mendilimde kan sesleri.

edip cansever
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim