geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
541.
“geçip giden hayat nehir gibi akıp gidiyor, gidiyor ama
o günleri gençliğimin, nereye gidiyor?
bu geçip giden bulutlar bile bir gün buluşurlar da
benim sevdam beni nerede bekliyor?
hayatımda tek bir kere bile olsa, tek bir kere dahi bırak seni seveyim.
hayatımda tek bir kere bile olsa, tek bir kere dahi bırak seni seveyim.
benim sevdam..
bu uçup giden kırlangıç bile bahar oldu mu geri dönecek
benim geçip giden bu gençliğim bir kez gitti mi geri gelmeyecek.
bir daha elimize geçmeyecek bu zamanlar
ne zaman geleceksin ve söz vereceğiz sonsuza kadar?”
o günleri gençliğimin, nereye gidiyor?
bu geçip giden bulutlar bile bir gün buluşurlar da
benim sevdam beni nerede bekliyor?
hayatımda tek bir kere bile olsa, tek bir kere dahi bırak seni seveyim.
hayatımda tek bir kere bile olsa, tek bir kere dahi bırak seni seveyim.
benim sevdam..
bu uçup giden kırlangıç bile bahar oldu mu geri dönecek
benim geçip giden bu gençliğim bir kez gitti mi geri gelmeyecek.
bir daha elimize geçmeyecek bu zamanlar
ne zaman geleceksin ve söz vereceğiz sonsuza kadar?”
devamını gör...
542.
biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın. ölmeyelim. hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın. içimden böyle şeyler de geçiyor işte. sarılalım, dudakların...
tamam sustum.
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
şiir kalsın istersen, sadece otursak. oturmasan da olur benimle,
sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler...
bekleyişler anna. köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
tanrı bizimle de konuşur belki.
tarık tufan / anna
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın. ölmeyelim. hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın. içimden böyle şeyler de geçiyor işte. sarılalım, dudakların...
tamam sustum.
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
şiir kalsın istersen, sadece otursak. oturmasan da olur benimle,
sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler...
bekleyişler anna. köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
tanrı bizimle de konuşur belki.
tarık tufan / anna
devamını gör...
543.
verdiğin her kederin yüreğimde yeri var,
hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır,
hangi aynaya baktıysam seni gördüm.
gel desen gelemem.
git desen gidemem.
öl desen kanım akmaz.
anladım artık seni sevmek yüce bir şey;
anladım seni sevmek tanrı'ya yaklaşmak gibi.
ümit yaşar oğuzcan
hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır,
hangi aynaya baktıysam seni gördüm.
gel desen gelemem.
git desen gidemem.
öl desen kanım akmaz.
anladım artık seni sevmek yüce bir şey;
anladım seni sevmek tanrı'ya yaklaşmak gibi.
ümit yaşar oğuzcan
devamını gör...
544.
ben seni sevdim mi? sevdim, kime ne
tuttum, ta içime oturttum seni
aldım, okşadım saçlarını, öptüm
içtim yudum yudum güzelliğini
ben seni sevdim mi? sevdim elbette
bendeydi özlemlerin en korkuncu
çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
ben seni sevdim mi? sevdim doğrusu
sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
biri vardı ağlayan; gecelerce
biri vardı sana tutkun; o bendim
ben seni sevdim mi? sevdim, en büyük
en solmayan güller açtı içimde
ömrümü değerli kılan bir şeydin
sen benim bozbulanık gençliğimde
ben seni sevdim mi? sevdim, öyle ya
bir çizgiye vardım seninle beraber
ve bir gün orada yitirdim seni
ben seni sevdim mi? sevdim, ya sen beni?
tuttum, ta içime oturttum seni
aldım, okşadım saçlarını, öptüm
içtim yudum yudum güzelliğini
ben seni sevdim mi? sevdim elbette
bendeydi özlemlerin en korkuncu
çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
ben seni sevdim mi? sevdim doğrusu
sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
biri vardı ağlayan; gecelerce
biri vardı sana tutkun; o bendim
ben seni sevdim mi? sevdim, en büyük
en solmayan güller açtı içimde
ömrümü değerli kılan bir şeydin
sen benim bozbulanık gençliğimde
ben seni sevdim mi? sevdim, öyle ya
bir çizgiye vardım seninle beraber
ve bir gün orada yitirdim seni
ben seni sevdim mi? sevdim, ya sen beni?
devamını gör...
545.
what has happened to lulu, mother?
what has happened to lu?
there's nothing in her bed but an old rag-doll
and by its side a shoe.
why is her window wide, mother,
the curtain flapping free,
and only a circle on the dusty shelf
where her money-box used to be?
why do you turn your head, mother,
and why do tear drops fall?
and why do you crumple that note on the fire
and say it is nothing at all?
i woke to voices late last night,
i heard an engine roar.
why do you tell me the things ı heard
were a dream and nothing more?
i heard somebody cry, mother,
in anger or in pain,
but now ı ask you why, mother,
you say it was a gust of rain.
why do you wander about as though
you don't know what to do?
what has happened to lulu, mother?
what has happened to lu?
charles causley
what has happened to lu?
there's nothing in her bed but an old rag-doll
and by its side a shoe.
why is her window wide, mother,
the curtain flapping free,
and only a circle on the dusty shelf
where her money-box used to be?
why do you turn your head, mother,
and why do tear drops fall?
and why do you crumple that note on the fire
and say it is nothing at all?
i woke to voices late last night,
i heard an engine roar.
why do you tell me the things ı heard
were a dream and nothing more?
i heard somebody cry, mother,
in anger or in pain,
but now ı ask you why, mother,
you say it was a gust of rain.
why do you wander about as though
you don't know what to do?
what has happened to lulu, mother?
what has happened to lu?
charles causley
devamını gör...
546.
"haksızlığı haklı çıkarmaz,
onlara karşı savaşanların yenik düşmesi.
çünkü yenilgimiz bizlerin, alçaklıkla savaşanların,
sayıca azlığımızı kanıtlar yalnızca…
ve sessiz kalanlardan tek beklediğimiz,
utanç duymalarıdır!"
onlara karşı savaşanların yenik düşmesi.
çünkü yenilgimiz bizlerin, alçaklıkla savaşanların,
sayıca azlığımızı kanıtlar yalnızca…
ve sessiz kalanlardan tek beklediğimiz,
utanç duymalarıdır!"
devamını gör...
547.
öyle bir adam seviyorum ki
mavinin bütün tonlarını taşıyor kanatlarında.
karanlığın ötesinde,
aydınlığın bir adım gerisinde.
mavinin tüm tonlarını taşırken içinde,
siyahla beyaza hiç bulaşmayan bir adam.
mavi gökyüzüdür bayım.
siz o görünmeyen kanatlarınızın altında
tam göğsünüzün sol tarafında göçmen kuşları ağırlıyorsunuz.
mevsim hazan.
mevsim kavuşma vakti.
iklim değişimine inanmayan bir kuş size doğru geliyor.
evet bayım,
kuşları severim,
siz benim gökyüzümsünüz.
mavi bir denizden mavi bir gökyüzüne doğru uçuyor şimdi kuşlar
sevdiği birine doğru
denizden gittikçe uzaklaşarak
sevdiği maviliğe adım adım yaklaşarak
pusulam senin maviliğin
hayallerim sen
geçmişim deniz
geleceğim gökyüzü
ruhum mavi
tüm maviler sen.
mavinin bütün tonlarını taşıyor kanatlarında.
karanlığın ötesinde,
aydınlığın bir adım gerisinde.
mavinin tüm tonlarını taşırken içinde,
siyahla beyaza hiç bulaşmayan bir adam.
mavi gökyüzüdür bayım.
siz o görünmeyen kanatlarınızın altında
tam göğsünüzün sol tarafında göçmen kuşları ağırlıyorsunuz.
mevsim hazan.
mevsim kavuşma vakti.
iklim değişimine inanmayan bir kuş size doğru geliyor.
evet bayım,
kuşları severim,
siz benim gökyüzümsünüz.
mavi bir denizden mavi bir gökyüzüne doğru uçuyor şimdi kuşlar
sevdiği birine doğru
denizden gittikçe uzaklaşarak
sevdiği maviliğe adım adım yaklaşarak
pusulam senin maviliğin
hayallerim sen
geçmişim deniz
geleceğim gökyüzü
ruhum mavi
tüm maviler sen.
devamını gör...
548.
pencere ~
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır
(bkz: arkadaş zekai özger)
pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı
pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü
pencereyi aç
soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
kokusu hayatı yıkasın diye
pencereyi aç
sesin sarsın dünyayı
duyulur elbet ta ötelerden
yürek kendini tanır
(bkz: arkadaş zekai özger)
devamını gör...
549.
senin kalbinden sürgün oldum ilkin
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
devamını gör...
550.
geceyarısı, karanlık bir bozkırda
ışıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
haklı olan kim bu kargaşada?
ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
ucu bucağı olmayan bu çığlıgın
ortasında nasıl barışılabilir?
anlamak isterim, hangi yasa
bir beşikle bir darağacını
aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?
sorular sormak için geldim şu dünyaya
yasım acıların yasıdır
boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da
yollara düştüğümde, başımda deniz köpüklerinden
ya da sabah yellerinden bir taçla
yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım
bu söylencenin bir yerinde durakladım
ve anlatamadım, konuşamadım bir daha.
ahmet erhan
ışıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan, içinde dünya...
soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
haklı olan kim bu kargaşada?
ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
ucu bucağı olmayan bu çığlıgın
ortasında nasıl barışılabilir?
anlamak isterim, hangi yasa
bir beşikle bir darağacını
aynı ağaçtan, ne adına varedebilir?
sorular sormak için geldim şu dünyaya
yasım acıların yasıdır
boynumu üzgün bir çiçek gibi kırıp da
yollara düştüğümde, başımda deniz köpüklerinden
ya da sabah yellerinden bir taçla
yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
geceyi günle, acıyı sevinçle kardığım
bu söylencenin bir yerinde durakladım
ve anlatamadım, konuşamadım bir daha.
ahmet erhan
devamını gör...
551.
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli\'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil
aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajı\'nda akşam üstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil
cemal süreya
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli\'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil
aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajı\'nda akşam üstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil
cemal süreya
devamını gör...
552.
sofular geçemez derya-yi aşkı,
biz geçtik ezelde, erenlerdeniz.
her tezgah dokumaz diba-yi aşkı,
tezgahsız dokuyup giyenlerdeniz.
s. r
biz geçtik ezelde, erenlerdeniz.
her tezgah dokumaz diba-yi aşkı,
tezgahsız dokuyup giyenlerdeniz.
s. r
devamını gör...
553.
sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.(bkz: necip fazıl kısakürek)
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.(bkz: necip fazıl kısakürek)
devamını gör...
554.
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı.
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı.
devamını gör...
555.
lokman ali yavuz
yazabilseydim...
yazabilseydim sana neleer yazacaktım neler.
belki dünümü, bugünümü yazacaktım.
belki, ayağımın gördüğü, gözümün gittiği yerleri yazacaktım,
belki, umudumun getirisi umutsuzluğu yazacaktım.ehramlı akşamlarımın karanlığında,
sana muhtaçlığımı yazacaktım belki.belki bugün, hastanendeki çocukluk arkadaşım kel köksal’ın,
çelimsiz bir fidan gibi, kanserle mücadelesini yazacaktım.
hoş kelliği saçının yokluğu da değildi.
sol kulağının üzerinde ki saçının azlığıydı o’na kel dedirten,
belki, kadersiz kaderinin mührüydü biz anlamadık.
belki istediği dualar için, “sen de et” diye yazacaktım.ama en önemlisi, öğrendiklerimi yazacaktım,
uz- /ak-lığımızı yazacaktım belki,
balıkçının suyla olan uzaklığı kadarmışlığımı yazacaktım.insan yolları için yaşarmış ben gibi.
yolların gücü ancak kat ettirirmiş mesafesini.
bunu da senli sensizliklerimde öğrendiğimi yazacaktım,bir tek yalnızlığın bensiz yaşayamazını öğrendim.
oysa yazabilseydim sana,
mekik oyası düşlerimi yazacaktım.
öğrendiklerimin yanında.ey her geçen saniyede iki kelime daha alacaklı olduğum kadın.
sensizlik bana çok şey öğretiyor.
yazabilseydim;
öğrettiklerini taşımakta artık güçlük çektiğimi yazacaktım.
yazabilseydim...
yazabilseydim sana neleer yazacaktım neler.
belki dünümü, bugünümü yazacaktım.
belki, ayağımın gördüğü, gözümün gittiği yerleri yazacaktım,
belki, umudumun getirisi umutsuzluğu yazacaktım.ehramlı akşamlarımın karanlığında,
sana muhtaçlığımı yazacaktım belki.belki bugün, hastanendeki çocukluk arkadaşım kel köksal’ın,
çelimsiz bir fidan gibi, kanserle mücadelesini yazacaktım.
hoş kelliği saçının yokluğu da değildi.
sol kulağının üzerinde ki saçının azlığıydı o’na kel dedirten,
belki, kadersiz kaderinin mührüydü biz anlamadık.
belki istediği dualar için, “sen de et” diye yazacaktım.ama en önemlisi, öğrendiklerimi yazacaktım,
uz- /ak-lığımızı yazacaktım belki,
balıkçının suyla olan uzaklığı kadarmışlığımı yazacaktım.insan yolları için yaşarmış ben gibi.
yolların gücü ancak kat ettirirmiş mesafesini.
bunu da senli sensizliklerimde öğrendiğimi yazacaktım,bir tek yalnızlığın bensiz yaşayamazını öğrendim.
oysa yazabilseydim sana,
mekik oyası düşlerimi yazacaktım.
öğrendiklerimin yanında.ey her geçen saniyede iki kelime daha alacaklı olduğum kadın.
sensizlik bana çok şey öğretiyor.
yazabilseydim;
öğrettiklerini taşımakta artık güçlük çektiğimi yazacaktım.
devamını gör...
556.
*****
yaşanmışlıkları özlememek
yaşanmışlıklara üzülmemek
geçmişi geçmiş kabul etmek
bu güne şükretmek geleceğe hamd etmek
eşittir huzur.
*****
%100 benden.
yaşanmışlıkları özlememek
yaşanmışlıklara üzülmemek
geçmişi geçmiş kabul etmek
bu güne şükretmek geleceğe hamd etmek
eşittir huzur.
*****
%100 benden.
devamını gör...
557.
turgut uyar - göğe bakma durağı
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
devamını gör...
558.
esirgenmiş kasırgalar kopuyor gelinciklerin kıyısında
ağlamak, çıldırmak pahasına susuyor insanlar
dilindeki kesikle konuşmayı öğreniyorsun zamanla.
zamanın kuyusunda.
gel
ya da git.
sen kelebek öldürdün
bunun affı yok!
ağlamak, çıldırmak pahasına susuyor insanlar
dilindeki kesikle konuşmayı öğreniyorsun zamanla.
zamanın kuyusunda.
gel
ya da git.
sen kelebek öldürdün
bunun affı yok!
devamını gör...
559.
insanın büyüdükçe mi artıyor dertleri?
yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?
-özdemir asaf
yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?
-özdemir asaf
devamını gör...
560.
bir örnek insan portresi
"demek hiç aç kalmadın sen öyle mi
açıkta kalmadın ha?
kirinden gömleğinin
dirseğinin yamasından
eziklik duymadın ha?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek hiç sövmediler anana avradına
hiç kimseye sövmedin ha?
bir gececik olsun çekip kafayı
şakır şakır oynamadın
hıçkırarak ağlamadın öyle mi?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek yalnızlıktan böğürmedin hiç
akrep sokmuş gibi sıçramadın geceleri ha?
hiç sevmedin öyle mi
kendini öldürmeyi çekip gitmeyi
büyük işler becermeyi düşünmedin ha?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek bu musluklar hep bu ellerde
bu düzen bu dünya bu gidiş
sen hep böyle mutlu kişi örnek vatandaş
giden ağam gelen paşam, öyle mi?
bin yaşasın seni sokmayan yılan
sen mi kaldın düzeltecek, öyle mi?
haksızlığa uğramadın taşlanmadın ha?
ne şam'ın şekeri, ha
ne arabın yüzü, ha?
yaşadın da bunca yıl şu bataklıkta
gül sandın bu kokuyu öyle mi?
hadi be hırbo sen de
adam mısın sen de be!"
"demek hiç aç kalmadın sen öyle mi
açıkta kalmadın ha?
kirinden gömleğinin
dirseğinin yamasından
eziklik duymadın ha?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek hiç sövmediler anana avradına
hiç kimseye sövmedin ha?
bir gececik olsun çekip kafayı
şakır şakır oynamadın
hıçkırarak ağlamadın öyle mi?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek yalnızlıktan böğürmedin hiç
akrep sokmuş gibi sıçramadın geceleri ha?
hiç sevmedin öyle mi
kendini öldürmeyi çekip gitmeyi
büyük işler becermeyi düşünmedin ha?
bravo be
aşkolsun şu adama vallahi!
demek bu musluklar hep bu ellerde
bu düzen bu dünya bu gidiş
sen hep böyle mutlu kişi örnek vatandaş
giden ağam gelen paşam, öyle mi?
bin yaşasın seni sokmayan yılan
sen mi kaldın düzeltecek, öyle mi?
haksızlığa uğramadın taşlanmadın ha?
ne şam'ın şekeri, ha
ne arabın yüzü, ha?
yaşadın da bunca yıl şu bataklıkta
gül sandın bu kokuyu öyle mi?
hadi be hırbo sen de
adam mısın sen de be!"
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162