geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
1501.
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.
ahmed arif
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.
ahmed arif
devamını gör...
1502.
ülkemde bir gece - ahmet erhan
bir gecenin en güzel duygularını
alıp götürüyor silah sesleri
hayat hiç bu kadar güzel olmadı
ölüm böylesi gerekli.
ürküyorum rüzgar esince,
çürük bir dal çıtırdayınca dışarda
bir dal hiç bu kadar benzemedi
pencereye uzanmış bir namluya.
gökyüzüne de bakamadım nicedir
ay, dalında unutulmuş bir portakal gibi
çocuklar bilir bunu - ne demektir
yıldızlar oynaşırken perdelerin örtülmesi.
yüreğim sokaktaki seslerle iç içe
her ayak sesinde damarlarımı geriyorum
kulağım bütün evlerin eşiklerinde
yumruğumu sıkarak öylece bekliyorum.
uzak dağları, nehirleri koymadan araya
özlerim ben bir şeyleri
beni dillere, beni yollara vurur
insanlara ve doğaya duyduğum sevgi.
sevgilerim kaybolup gider bu kargaşada
özlediklerim artık özlenmekten yorulurlar
işte özgürlük, diye bağırdığımda
bir çocuk, başını duvarlara çarpar.
anlatmak istiyorum, bağırmak istiyorum
ülkemin üstünde yürüyen geceyi
hayat hiç bu kadar güzel olmadı
ölüm böylesine gerekli.
bir gecenin en güzel duygularını
alıp götürüyor silah sesleri
hayat hiç bu kadar güzel olmadı
ölüm böylesi gerekli.
ürküyorum rüzgar esince,
çürük bir dal çıtırdayınca dışarda
bir dal hiç bu kadar benzemedi
pencereye uzanmış bir namluya.
gökyüzüne de bakamadım nicedir
ay, dalında unutulmuş bir portakal gibi
çocuklar bilir bunu - ne demektir
yıldızlar oynaşırken perdelerin örtülmesi.
yüreğim sokaktaki seslerle iç içe
her ayak sesinde damarlarımı geriyorum
kulağım bütün evlerin eşiklerinde
yumruğumu sıkarak öylece bekliyorum.
uzak dağları, nehirleri koymadan araya
özlerim ben bir şeyleri
beni dillere, beni yollara vurur
insanlara ve doğaya duyduğum sevgi.
sevgilerim kaybolup gider bu kargaşada
özlediklerim artık özlenmekten yorulurlar
işte özgürlük, diye bağırdığımda
bir çocuk, başını duvarlara çarpar.
anlatmak istiyorum, bağırmak istiyorum
ülkemin üstünde yürüyen geceyi
hayat hiç bu kadar güzel olmadı
ölüm böylesine gerekli.
devamını gör...
1503.
iki köşeli yalnızlık
gökyüzüne asılı kalmış bir yankı
arıyor kendisini bırakan ağzı
yeniden,yeniden sesini bulmak için
iki köşeli yalnızlığın bir ucunda sen,bir ucunda ben
birleşip ayrılıyor çizgilerimiz
hangi boyuttan koparılmıştık ki biz
anı bile yok,ses,koku bile
bir elin yazdığını öteki el karalıyor sanki
silgiler hatırlıyor,kalemler unutuyor bizi...
ahmet erhan
gökyüzüne asılı kalmış bir yankı
arıyor kendisini bırakan ağzı
yeniden,yeniden sesini bulmak için
iki köşeli yalnızlığın bir ucunda sen,bir ucunda ben
birleşip ayrılıyor çizgilerimiz
hangi boyuttan koparılmıştık ki biz
anı bile yok,ses,koku bile
bir elin yazdığını öteki el karalıyor sanki
silgiler hatırlıyor,kalemler unutuyor bizi...
ahmet erhan
devamını gör...
1504.
bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana
artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
ellere yar olur, öpmemden önceki gibi
o ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
artık sevmiyorum ya severim belki yine
ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
belki bana verdiği son acıdır bu acı
belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona.
pablo neruda
yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana
artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
ellere yar olur, öpmemden önceki gibi
o ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
artık sevmiyorum ya severim belki yine
ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
belki bana verdiği son acıdır bu acı
belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona.
pablo neruda
devamını gör...
1505.
ülkü tamer'in manidar bir şiiri.
-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
devamını gör...
1506.
"ey her candaki gizli hazinem,
her harap gönüldeki inci tanem,
her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
ey sevgilim, ey sultanım,
aşk aşk derim, erimek isterim.
iki değil, bir olmaktır derdim.
harap olmuş yüreğim, kırılmış kanatlarım, uçarım enginlere.
gözlerim ama, kulaklarım sağır, yolum sadece aşkadır.
aşk değil midir yağmuru yağdıran,
suyu buluta, bulutu suya dönüştüren,
aşkla toprağı kavuşturan,
tüm tohumların içine zerk olan,
kendini açığa vuran?
toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması aşıkların?
ey sevgilim, ey sultanım,
nasıl ki ben size sevdalıysam, su da toprağa sevdalıdır.
güneşin yakıcılığına aldırmaz,
aşkla dönüşüne aldırmaz.
buharlaşıp gökyüzüne çıksa da tekrar bilir döneceği vakti.
sabırla bekler.
eser rüzgar, çakar şimşek, ağlar bulut, su kavuşur yine aşkına.
aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm kainat.
ey her candaki gizli hazinem,
her harap gönüldeki inci tanem,
her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
ey sevgilim, ey sultanım,
aşk aşk derim, erimek isterim.
iki değil, bir olmaktır derdim."
kevser yeşiltaş'ın "en'el hak gizli öğretisi-hallac-ı mansur" isimli kitabından alıntı olan bu şiir muhteşem yüzyıl dizisinde okan yalabık(pargalı ibrahim paşa) tarafından seslendirilince herkes bu şiiri ibrahim paşa'nın hatice sultana yazdığını düşünmüş; fakat şiiri bizzat kevser hanım yazmış ve şiirin kendisinin olduğunu kanıtlamak için dizi yönetimiyle iletişime geçmiş, olumlu dönüş alamayınca da dava açmak durumunda kalmıştır... velhasıl güzel şiirdir, bu şiiri lisede âşık olduğum süreçte okuduğum için mi yoksa gerçekten şaheser bir eser olmasından dolayı mı tam bilemiyorum ama hâlâ daha en çok sevdiğim şiirdir.
her harap gönüldeki inci tanem,
her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
ey sevgilim, ey sultanım,
aşk aşk derim, erimek isterim.
iki değil, bir olmaktır derdim.
harap olmuş yüreğim, kırılmış kanatlarım, uçarım enginlere.
gözlerim ama, kulaklarım sağır, yolum sadece aşkadır.
aşk değil midir yağmuru yağdıran,
suyu buluta, bulutu suya dönüştüren,
aşkla toprağı kavuşturan,
tüm tohumların içine zerk olan,
kendini açığa vuran?
toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması aşıkların?
ey sevgilim, ey sultanım,
nasıl ki ben size sevdalıysam, su da toprağa sevdalıdır.
güneşin yakıcılığına aldırmaz,
aşkla dönüşüne aldırmaz.
buharlaşıp gökyüzüne çıksa da tekrar bilir döneceği vakti.
sabırla bekler.
eser rüzgar, çakar şimşek, ağlar bulut, su kavuşur yine aşkına.
aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm kainat.
ey her candaki gizli hazinem,
her harap gönüldeki inci tanem,
her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
ey sevgilim, ey sultanım,
aşk aşk derim, erimek isterim.
iki değil, bir olmaktır derdim."
kevser yeşiltaş'ın "en'el hak gizli öğretisi-hallac-ı mansur" isimli kitabından alıntı olan bu şiir muhteşem yüzyıl dizisinde okan yalabık(pargalı ibrahim paşa) tarafından seslendirilince herkes bu şiiri ibrahim paşa'nın hatice sultana yazdığını düşünmüş; fakat şiiri bizzat kevser hanım yazmış ve şiirin kendisinin olduğunu kanıtlamak için dizi yönetimiyle iletişime geçmiş, olumlu dönüş alamayınca da dava açmak durumunda kalmıştır... velhasıl güzel şiirdir, bu şiiri lisede âşık olduğum süreçte okuduğum için mi yoksa gerçekten şaheser bir eser olmasından dolayı mı tam bilemiyorum ama hâlâ daha en çok sevdiğim şiirdir.
devamını gör...
1507.
otağ
sevgilim, işte eylül
ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
zaman ki sonsuzdur
bitmemiş şiirler gibidir
bazı hüzünleri
bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir
biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında)
bundan değil midir bizim aşkımızda
sürekli bir akşam hüznü vardır.
ilhan berk
sevgilim, işte eylül
ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
zaman ki sonsuzdur
bitmemiş şiirler gibidir
bazı hüzünleri
bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir
biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında)
bundan değil midir bizim aşkımızda
sürekli bir akşam hüznü vardır.
ilhan berk
devamını gör...
1508.
bazen bir kaç kelimedir,
içindeki derdi anlatan,
bizimki de uzun değil,
gitmek için geldiğimiz yerde,
mahsur kaldık,
mahsun kaldık,
mamafih kaldık.
içindeki derdi anlatan,
bizimki de uzun değil,
gitmek için geldiğimiz yerde,
mahsur kaldık,
mahsun kaldık,
mamafih kaldık.
devamını gör...
1509.
hatıralar;
bilmem ki hâtıralar,
ne istersiniz benden,
gelir gelmez sonbahar ?
bu kanad çırpış neden?
cama vuracak ne var
ey eski hâtıralar
sanmayın güller açar,
bülbül değildir öten;
bu rüzgâr başka rüzgâr.
ne istersiniz benden,
bilmem ki hâtıralar,
gelir gelmez sonbahar.
"cahit sıtkı tarancı"
bilmem ki hâtıralar,
ne istersiniz benden,
gelir gelmez sonbahar ?
bu kanad çırpış neden?
cama vuracak ne var
ey eski hâtıralar
sanmayın güller açar,
bülbül değildir öten;
bu rüzgâr başka rüzgâr.
ne istersiniz benden,
bilmem ki hâtıralar,
gelir gelmez sonbahar.
"cahit sıtkı tarancı"
devamını gör...
1510.
hafif soğuk rüzgar var bu gece,
üşür yalnız insan.
nasıl da sarıyor içini ürperti,
sende yalnız kaldıysan.
üşür yalnız insan.
nasıl da sarıyor içini ürperti,
sende yalnız kaldıysan.
devamını gör...
1511.
anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
bertolt brech
ama neye yarıyor iyiliğin.seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni.
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
bertolt brech
devamını gör...
1512.
bana yasakladığın bahçedeler sana da mı uzaktı hep
gidemeyişine ağladın mı sende
ne zaman eskiyor sevgiler
ödenen bedellerin acısı geçince mi.
gidemeyişine ağladın mı sende
ne zaman eskiyor sevgiler
ödenen bedellerin acısı geçince mi.
devamını gör...
1513.
dağlarının, dağlarının ardı,
nazlıdır.
uçurum kıyısında incecik bir yol
gider dolana - dolana,
bir hastan vardır, umutsuz,
belki ayşe, belki elif
endamı kuytuda başak,
memesinin, memesinin altında,
bir sancı,
bir hayın bıçak...
ölüm bu,
fıkara ölümü
geldim, geliyorum demez.
ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
ya da seher, mahmurlukta,
bakarsın, olmuş olacak.
bir hastan vardı umutsuz,
hasreti uykularda,
hasreti soğuk sularda.
gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
iki mavi, kocaman korku çiçeği,
açar, derin kuyularda...
dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur.
hiç akıl edip de düşünen var mı?
gün kimin hesabına tutar akşamı,
rahmetinden kim demlenir bulutun,
hayırlı evlat makina
nasıl canavar kesilir.
kurdun, karıncanın rızkını veren
toprak nasıl ayartılır,
yüz vermez topal öküze,
ve almaz koynuna kara sabanı.
sepetçioğlu'm kömür işçisidir,
mavzer değil, kürek tutar urfalı nazif
mal, haraç - mezattır,
can, pazar - pazar.
kırmızı, ak ve esmer,
yumuşak ve sert buğdaları
yaratan ellerin sahibidir bu,
kör boğaz, nafaka uğruna,
haldan düşmüş, tebdil gezer...
dağlarının, dağlarının ardı
nasıl anlatsam...
ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz.
çırılçıplak,
vay kurban...
"kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda."
yiğitlik, sen cehennem olsan bile
fedayı kabul etmektir,
cennet yapabilmek için seni,
yoksul ve namuslu halka.
bu'dur ol hikayet,
ol kara sevda.
seni sevmek,
felsefedir kusursuz.
imandır, korkunç sabırlı.
ip'in, kurşun'un rağmına,
yürür pervasız ve güzel.
sıradağları devirir,
akan suları çevirir,
alır yetimin hakkını,
buyurur, kitabınca...
gün ola, devran döne, umut yetişe,
dağlarının, dağlarının ardında,
değil öyle yoksulluklar, hasretler,
bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır,
bir tek zeytin dalı bile yalnız...
sıkıysa yağmasın yağmur,
sıkıysa uyanmasın dağ.
bu yürek, ne güne vurur...
kaçar damarlarından karanlık,
kaçar, bir daha dönemez,
sunar koynunda yatandan,
hem de mutlulukla sunar
beynimizin ışığında yeraltı.
her mevsim daha genç, daha verimli,
sunar, pırıl - pırıl, sebil,
ömrünün en güzel aşk hasadını,
elimizin hünerinde yeryüzü.
dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar,
bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe
şafakla doğan işgücü.
yalanım yok, sözüm erkek sözüdür,
ol kitapta böyle yazılıdır,
ol sevda, böyledir çünkü...
devamını gör...
1514.
1515.
duyuldu belki parmak uclarimdaki sinir kavgası.
anlaşmazlık çıkınca yahut yer kavgası ,
ironi bu ya ?
huzursuzluk sezimliyorum ruhumun kenarlarında .
sanki gül dikeninden bıkmış yüzyıllardır beraberlik tak etmiş canına. ..
anlaşmazlık çıkınca yahut yer kavgası ,
ironi bu ya ?
huzursuzluk sezimliyorum ruhumun kenarlarında .
sanki gül dikeninden bıkmış yüzyıllardır beraberlik tak etmiş canına. ..
devamını gör...
1516.
ayrılık ayracı/ahmet telli
bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
ya da erteletiyorum biletimi son anda
uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
ya da erteletiyorum biletimi son anda
uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam
karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
konuşacak bir şeyler bulamıyorsak günboyu
derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
devamını gör...
1517.
ömür hanımla güz konuşmaları (bir kısmı)
...ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür
hanım?
her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz dü-
şünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü
kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın
görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi
öğrendik böylece.
…
şükrü erbaş
...ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür
hanım?
her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz dü-
şünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü
kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın
görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi
öğrendik böylece.
…
şükrü erbaş
devamını gör...
1518.
hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz,
bir köpeğin başını hiç okşamamış,
hiç bayram şekeri dağıtmamış,
çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!
sevinince kötüsünüz,
korkunca kötüsünüz,
korkunçca ve korkakça kötüsünüz!
bu topraklardan hiç turgut uyar geçmemiş gibi kötüsünüz!
en çok da bunun için tarih sizi affetmeyecek!
bir köpeğin başını hiç okşamamış,
hiç bayram şekeri dağıtmamış,
çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!
sevinince kötüsünüz,
korkunca kötüsünüz,
korkunçca ve korkakça kötüsünüz!
bu topraklardan hiç turgut uyar geçmemiş gibi kötüsünüz!
en çok da bunun için tarih sizi affetmeyecek!
devamını gör...
1519.
umut, güneşin doğuşunu bekleyen çiçekte
sevgi, annenin yeni doğan bebeğine bakışında
cesaret, benim sana olan çekingen günaydın mesajlarımda
huzur, sesindeki mutlulukta
aşk, kalbinin atışını hissetmem ve seninle konuşurken yaşadığım heyecandadır.
mesafeler hissetmeye engel değildir.
sevgi, annenin yeni doğan bebeğine bakışında
cesaret, benim sana olan çekingen günaydın mesajlarımda
huzur, sesindeki mutlulukta
aşk, kalbinin atışını hissetmem ve seninle konuşurken yaşadığım heyecandadır.
mesafeler hissetmeye engel değildir.
devamını gör...
1520.
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek..
murathan mungan
bir bakıştan, bir duruştan,
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.
belki de yaşanabilecek en güzel serüveni
terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında.
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi,
kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek..
murathan mungan
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162