geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2381.
müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi
radikal fikirlerim vardı annemi ikna edemedim
annem tanısa seni kesin çok severdi
bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil
gitmeliyim şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni
işim var..
(bkz: ali lidar)
radikal fikirlerim vardı annemi ikna edemedim
annem tanısa seni kesin çok severdi
bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil
gitmeliyim şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni
işim var..
(bkz: ali lidar)
devamını gör...
2382.
ağlasam, sesimi duyar mısınız
mısralarımda
dokunabilir misiniz
gözyaşlarıma ellerinizle
mısralarımda
dokunabilir misiniz
gözyaşlarıma ellerinizle
devamını gör...
2383.
kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
senden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş!
gördüm ki, yazın bastığımız otları solmuş.
son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
(bkz: yahya kemal beyatlı)
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
senden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş!
gördüm ki, yazın bastığımız otları solmuş.
son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş
geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
(bkz: yahya kemal beyatlı)
devamını gör...
2384.
“ben sizi sevdim: belki bu sevda
kalbimde sönmedi, kaldı izi;
bu bir hüzne yol açmasın asla
hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.
sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
çile çekerek, kıskanç ve çekingen,
öyle candan, öyle içtenlikli, ki
başkası da öyle sevsin yürekten.”
aleksandr puşkin
kalbimde sönmedi, kaldı izi;
bu bir hüzne yol açmasın asla
hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.
sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
çile çekerek, kıskanç ve çekingen,
öyle candan, öyle içtenlikli, ki
başkası da öyle sevsin yürekten.”
aleksandr puşkin
devamını gör...
2385.
"yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var;
yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
kopmaz kökler salmaktır oraya..."
yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
kopmaz kökler salmaktır oraya..."
devamını gör...
2386.
onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
nazım hikmet ran
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
nazım hikmet ran
devamını gör...
2387.
anne...
ben iyi değilim. neyi tuttuysam elimde kaldı.
atladığım her öğün için üzülen sen, ruhumdan akan kanı görsen, nasıl dayanırsın bilmem...
ben iyi değilim. neyi tuttuysam elimde kaldı.
atladığım her öğün için üzülen sen, ruhumdan akan kanı görsen, nasıl dayanırsın bilmem...
devamını gör...
2388.
sen meğerse
nasıl her şeyimmişsin benim
seni sevmek benim içimde toprağı
suyu güneşi hayatı ve fikri sevmekle
birbirine karıştı
sen ciğerimdeki nefes
gözlerimdeki ışık
kalbimdeki çarpıntı
ve beynimdeki düşünce gibisin
neyi düşünsem seni düşünüyorum
neyi görsem seni görüyorum
herkese selam sana hasret.
nasıl her şeyimmişsin benim
seni sevmek benim içimde toprağı
suyu güneşi hayatı ve fikri sevmekle
birbirine karıştı
sen ciğerimdeki nefes
gözlerimdeki ışık
kalbimdeki çarpıntı
ve beynimdeki düşünce gibisin
neyi düşünsem seni düşünüyorum
neyi görsem seni görüyorum
herkese selam sana hasret.

devamını gör...
2389.
> gökyüzü ağırlaşır kurşun gibi
kendi yarasına bakmaya korktuğunda
ve çalındığında mavi düşlerin
başımı sokacak bir umut arıyorum
kanada benzeyen bir umut
ne olur kanatlarım olsa
kanatlarım olsa ne olur ki
gökyüzümü çaldılar…
| nazım köyce
kendi yarasına bakmaya korktuğunda
ve çalındığında mavi düşlerin
başımı sokacak bir umut arıyorum
kanada benzeyen bir umut
ne olur kanatlarım olsa
kanatlarım olsa ne olur ki
gökyüzümü çaldılar…
| nazım köyce
devamını gör...
2390.
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir...
üstü kalsın...
|cemal süreya
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir...
üstü kalsın...
|cemal süreya
devamını gör...
2391.
telli kavak
bir telli kavak büyürdü,
daday'ın çiğidereli köyünde
usuldan usuldan...
yerin karanlığından azad olmuş,
aydınlık sular yürürdü
ayaklarının ucundan...
kendi halindeydi telli kavak,
aksamları gökyüzüne bakarak,
samanyolu’nu düşünürdü
yaprak yaprak...
başka şeyde dilemezdi.
en uzak rüzgarlara kaptırmıştı başını,
ona konmayan kuşa "kuş",
ona değmeyen rüzgara
"rüzgar" da denemezdi...
gel zaman,git zaman
kızını everecekti çigidereli halil
cebindeki yetmezdi.
bir alacakaranlıkta,sabaha karşı,
veryansın ettiler baltayı
ayak bileklerine telli' nin
uyanıverdi ilk vuruşta ;
"amman"dedi;telli kavak"vurma!"
sular bulandı ayaklarının ucundan,
yapraklar yalvardı hep bir ağızdan
"kıyma!"
aman-yaman dinler miydi çiğidereli halil
kızını everecekti,cebindeki yetmezdi.
uzanıverdi telli kavak,
gecenin ortasına boylu boyuncak.
"oldu mu ya ?"dedi,
böğründe duran baltaya,
"yaşayıp gidiyorduk, şunun surasında,
ne olacak simdi rüzgar,
kuşlar nereye konacak,
kim gönderecek selamını suların
samanyoluna yaprak yaprak ?
oradan oraya atıldı telli kavak,
elden ele satıldı,
boynuna dört demir çakıldı,
çankırı’ya beş mavzer adimi uzak
bir tepenin,duldasına çakıldı.
telefon direği oldu telli kavak,
vınladı durdu telefon telleri boynunda,
samanyolu’na baktı geceleri,
suları düşündü,ayaklarının ucunda,
yapraklarını düşündü,
rüzgarı düşündü,avucunda...
gözleri dolu dolu oldu.
bir türkü söyledi en sonunda ;
"telefonun tellerine kuşlar mi? konar,
herkes sevdiğine canim böyle mi yapar?"
bir telli kavak büyürdü,
daday'ın çiğidereli köyünde
usuldan usuldan...
yerin karanlığından azad olmuş,
aydınlık sular yürürdü
ayaklarının ucundan...
kendi halindeydi telli kavak,
aksamları gökyüzüne bakarak,
samanyolu’nu düşünürdü
yaprak yaprak...
başka şeyde dilemezdi.
en uzak rüzgarlara kaptırmıştı başını,
ona konmayan kuşa "kuş",
ona değmeyen rüzgara
"rüzgar" da denemezdi...
gel zaman,git zaman
kızını everecekti çigidereli halil
cebindeki yetmezdi.
bir alacakaranlıkta,sabaha karşı,
veryansın ettiler baltayı
ayak bileklerine telli' nin
uyanıverdi ilk vuruşta ;
"amman"dedi;telli kavak"vurma!"
sular bulandı ayaklarının ucundan,
yapraklar yalvardı hep bir ağızdan
"kıyma!"
aman-yaman dinler miydi çiğidereli halil
kızını everecekti,cebindeki yetmezdi.
uzanıverdi telli kavak,
gecenin ortasına boylu boyuncak.
"oldu mu ya ?"dedi,
böğründe duran baltaya,
"yaşayıp gidiyorduk, şunun surasında,
ne olacak simdi rüzgar,
kuşlar nereye konacak,
kim gönderecek selamını suların
samanyoluna yaprak yaprak ?
oradan oraya atıldı telli kavak,
elden ele satıldı,
boynuna dört demir çakıldı,
çankırı’ya beş mavzer adimi uzak
bir tepenin,duldasına çakıldı.
telefon direği oldu telli kavak,
vınladı durdu telefon telleri boynunda,
samanyolu’na baktı geceleri,
suları düşündü,ayaklarının ucunda,
yapraklarını düşündü,
rüzgarı düşündü,avucunda...
gözleri dolu dolu oldu.
bir türkü söyledi en sonunda ;
"telefonun tellerine kuşlar mi? konar,
herkes sevdiğine canim böyle mi yapar?"
devamını gör...
2392.
ben yenildim, öyleyken de saçlarım uzarmış
anladım
hayatım ve tırnaklarım
bir cenin umuduna aldandım
yalnızım sapına kadar... ya erenler
hüznümün alnımda münhal bir arsası var
ölüm iki parsel... hayata kandım
ahmet erhan
anladım
hayatım ve tırnaklarım
bir cenin umuduna aldandım
yalnızım sapına kadar... ya erenler
hüznümün alnımda münhal bir arsası var
ölüm iki parsel... hayata kandım
ahmet erhan
devamını gör...
2393.
gölgeni istanbulda bıraktın,
nisan, sonbaharın yüzüyle gelmiş.
marmara soyunmuş çırılçıplak önümüzde dururken
ben anısı olan şarkının sokağında seni bekliyorum.
insan kalabalığı
o kendi hayatlarının çocukları olan insan yığını!
aralarından çıkıp,
gelecek misin ?
bekliyorum! anısı olan bir şarkının sokağında
nisan, sonbaharın yüzüyle gelmiş.
marmara soyunmuş çırılçıplak önümüzde dururken
ben anısı olan şarkının sokağında seni bekliyorum.
insan kalabalığı
o kendi hayatlarının çocukları olan insan yığını!
aralarından çıkıp,
gelecek misin ?
bekliyorum! anısı olan bir şarkının sokağında
devamını gör...
2394.
resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret! ’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.
resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.
resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?
resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret! ’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’
ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz
resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.
ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının
anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…
resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.
annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!
olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.
devamını gör...
2395.
önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların
sonra her şey çıkıp geldi
bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
sen çıkardın utancını duvara astın
ben masanın üstüne kodum kuralları
her şey işte böyle oldu önce *
1954
cemal süreya
devamını gör...
2396.
desem ki
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
cahit sıtkı tarancı
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
cahit sıtkı tarancı
devamını gör...
2397.
aga kimseye saygısızlık yapmak istemem ama bunları cidden okuyan var mı ? favorileyenlerin alayı da kolpa bence.
devamını gör...
2398.
siz aşk'tan n'anlarsınız bayım?
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmay
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!
didem madak
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmay
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!
didem madak
devamını gör...
2399.
"gurbet eli bizim için yaptılar,
çatısını pek muntazam çaktılar.
ölüm ile ayrılığı tarttılar,
elli dirhem fazla geldi ayrılık."
çatısını pek muntazam çaktılar.
ölüm ile ayrılığı tarttılar,
elli dirhem fazla geldi ayrılık."
devamını gör...
2400.
saniyeler sümbüller gibiydi,
saniyeler sümbüller gibiydi,
dokunsam iki parmağım arasında akıyordu.
kısacık bir gündü.
edip cansever//ruhi bey anlatıyor: bir düğün günü ve sonrası
saniyeler sümbüller gibiydi,
dokunsam iki parmağım arasında akıyordu.
kısacık bir gündü.
edip cansever//ruhi bey anlatıyor: bir düğün günü ve sonrası
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162