201.
ben goya'yım!
çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
ben acıyım!
ben iniltisiyim savaşın.
41 karlarında yanmış şehirlerim ben.
ben açlığım!ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış
bir ihtiyar kadının...
ben goya'yım!
ey gazap üzümleri!
top sesleriyle yürüdüm batı'ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!
o unutulmaz göğe tabut çivileri gibi
sert yıldızlar çaktım!
ben goya'yım!

goya, andrey voznesenski
devamını gör...
202.
nefes alıyorsun ama yaşamıyorsun
bunu başarıyorsun ama çok azalıyorsun
içine kapanıyorsun ansızın daralıyorsun
agresif takılıyorsun gönyede kalamıyorsun.
cefa mı çektin ki sefa diyorsun !
kafa değil de kendini dağıtıyorsun
yanından kaçanlara neden koşup sarılıyorsun?!
kendini yaralıyorsun ,yaralıyorsun!
devamını gör...
203.
akşamüstüne doğru, kış vakti;
bir hasta odasının penceresinde;
yalnız bende değil yalnızlık hali;
deniz de karanlık, gökyüzü de;
bir acaip, kuşların hali.

bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-akşamüstüne doğru, kış vakti-
benim de sevdalar geçti başımdan.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
zamanla anlıyor insan dünyayı.

ölürüz diye üzülüyoruz?
ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
kötülükten gayrı?

ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce biz de iyi adam oluruz;
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz.
-orhan veli kanık
devamını gör...
204.
gitsem de her yerde biraz vardır
hatırda zamansız bir plak
bir otel kapısı, biraz istasyon
vardır o seninle birlikte olmak
buluşur çok uzaktan ellerimiz
ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak.
-edip cansever
devamını gör...
205.
parmaklarımdaki kadın

yanımda olmasan bile mısralarımdasın
parmaklarımdan dökülen her harfte sen varsın
seni her özlediğimde şiir yazıyorum
yalnız hissettiğimde seni okuyorum
devamını gör...
206.
sen güzel bir insansın,herkes biliyor bunu.yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun,saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum.utanma! ayıp değil ki bu,bak ben utanıyor muyum? kanayana kadar dizlerim misket oynarken ; hem,unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.
birhan keskin
devamını gör...
207.
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil

aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil

senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
bir çok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil

birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil

burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajı’nda akşam üstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil

üvercinka,
cemal süreya
devamını gör...
208.
uzun ince

yolculuklar yaşanıyordu hayatta
kimisi isteyerek , kimisi denk gelerek
hayatı yol yapıyordu insanoğlu
sonunun ne olacağını bilmeyerek
mesela sayfaları yırtıyordu
yolun bir yerini yanlış çizerek
ama şunu bilmiyordu
bu hayata kasislerde gerek
gece saati kimsesiz sokaklarda
yanıp sönen ışıklar gibiydi hayat
kimisi isteyerek yanardı
kimisi istemeyerek

seyfettin kılıç
devamını gör...
209.
varlığın sırları saklı senden, benden;
bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
bizimki perde arkasında dedikodu:
bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.


ne bilginler geldi, neler buldular!
mumlar gibi dünyaya ışık saldılar.
hangisi yarıp geçti bu karanlığı?
birer masal söyleyip uyuyakaldılar.


"niceleri geldi, neler istediler.
sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
o gidenler de hep senin gibiydiler."

hepimiz bir kukla sahnesindeyiz 
kuklaci felek usta, kuklalar da biz 
oyuna cikiyoruz birer ,ikiser 
bitti mi oyun sandiktayiz hepimiz

- ömer hayyam
devamını gör...
210.
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)

bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
devamını gör...
211.
dün sabaha karşı kendimle konuştum
ben hep kendime çıkan bir yokuştum
yokuşun başında bir düşman vardı
onu vurmaya gittim kendimle vuruştum

özdemir asaf
devamını gör...
212.
"yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
o garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
ikimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
nihayet kapıları biraz aralayarak,
sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
buğulu aynaları ve ölmüş alevleri."

charles baudelaire
devamını gör...
213.
denedim. soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
devamını gör...
214.
yırtarak geçiyor kalbimizden
hayatı da törpüleyen zaman

şuramızda birşey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde herşey
hem acıya, hem umuda benzer

(bkz: arkadaş zekai özger)
devamını gör...
215.
ece ayhan – mor külhani

1.şiirimiz karadır abiler

kendi kendine çalan bir davul zurna
sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
taşınır mal helalarında kara kamunun
şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2.şiirimiz her işi yapar abiler

valde atik’te eski şair çıkmazı’nda oturur
saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir

dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3.şiirimiz gül kurutur abiler

dönüşmeye başlamış beşiktaşlı kuşçu bir babanın
taşınmaz kum taşır mavnalarla karabiga’ya kaçan
gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4.şiirimiz erkek emzirir abiler

ilerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5.şiirimiz mor külhanidir abiler

topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir.

ayıptır söylemesi vakitsiz üsküdarlıyız abiler

6.şiirimiz kentten içeridir abiler

takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
devamını gör...
216.
ne şeriat, ne tar'ikat, ne hakikat ne türe,
süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre.
câhilin korku kokan defterini tanrı düre!
mâri'fet mahkemesinde verilen hükme göre,
cennet iflâs eder, efsâne-i âdem de geçer.

serseri neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne,
girmemiştir bu âvâlim, bu bedi' gözüne.
cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
pîr olur saki-i gül-çehre bakılmaz yüzüne,
hâk olur pir-i mûgan, sohbet-i hemdem de geçer."

- neyzen tevfik
devamını gör...
217.
bir edgar allan poe şiirinin, bahadırhan dinçaslan çevirisi.


yıllar önce bir gece, düşünürken öylece
kadim çağlardan kalma tomarlar arasında
başım düştü sineme, biri geldi haneme
bir tıkırtı ve huzme kapının şurasında.
“biri gelmiş olmalı gafletim sırasında
bir misafir, mesela.”

ah, yadımda apaçık – bir kasvetli aralık
her köz tanesi artık irtihal etmek üzre.
dolsun istedim vade – ve aradım beyhude
kitaplardan, nadide hasretime bir çare
tanrıyla adaş lenore hasretime bir çare
ki burda adsız hala…

bir ipeksi kederin, erguvan perdelerin
ardında fısıltısı – yabancı bir vesvese
nabzımın cılız vezni, dilimde bir temenni
“misafir gelmiş yani – kapımı çalan kimse
münasebetsiz biri kapımı çalan kimse
bir misafir, pekala.”

birden canlandı ruhum, konuşmaya koyuldum
“beyim, yahut hanımım affedin beni fakat
uyuklarken ben yalnız kapımı tıklattınız
sesini duydum cılız, emin değildim heyhat
geç açışım ondandır” kapıyı açtım, heyhat
hiç kimse yok – hoppala!

karanlıkta nazarım, bir başıma bizarım
düşümde fehmedilmez bir hafakan nev-peyda!
fakat sükut raşesiz – karanlık telaşesiz
tek bir sözcük neşesiz hatifin şom ağzında
yalnız lenore’un adı hatifin şom ağzında
yankı yankı bir bela!

odama yalpaladım ruhumda kızıl yalım
yeniden bir tıkırtı – öncekinden daha gür
bir şey düştü galiba – ya da sallandı cumba
beklesem mi acaba – belki şimdi görünür
biraz sakin olursam kendi gelir görünür
biraz bekle, hayrola!

panjuru açtım şöyle, tüy telek hengameyle
kadim çağlar kaçkını kuzgun uçtu üstüme
ne korkuma aldırdı ne başını kaldırdı
bir vakarla saldırdı zarif pallas büstüme
kapımın fevkindeki eski pallas büstüme
tünedi bir heyula.

hüznümü iğfal eden bu kuşun bilmem neden
kasvetli tüneğinin dikildim karşısına
“ağarmış ya tüylerin hiç de ürkek değilsin
kıyısından gecenin uçup geldin bu yana
adın nedir? pek yavuz uçup geldin bu yana?”
seslendi kuzgun: "asla!"

duymuştu beni yani, bu kanadı hırpani
kara kuş her ne kadar saçmaysa da cevabı
ama görülmüş müdür böyle garip tezahür
kara kanadı kömür bir kuzgunun hitabı?
pallas büstüne konmuş bir kuzgunun hitabı?
üstelik adı: asla.

kuzgun, sanki kekeme, dilinde tek kelime
ruhunu kusuyor – tek kelimelik bir lügat –
onu tekrar ederek, çırpmadan tek bir telek.
söylenince ben, “demek, yarın çırpacak kanat
uçan ümidim gibi yarın çırpacak kanat”
seslendi kuzgun: "asla."

irkildim bu cevaba – içimde bir acaba:
“şüphesiz yineliyor kısır dağarcığından
eski bir sahibinin – feci öyküsü hazin
serüveninden senin aklında bütün kalan
o upuzun ağıttan senin aklında kalan
hiçbir zaman ve asla.”

tüneğinde gıyabi bana gülüyor gibi
çöktüm bu meşum kuşun karşısında koltuğa
kadifeye gömülüp, düşten düşe süzülüp
dirildim ölüm ölüp bakıp ondan uzağa
düşündüm ne demekti öyle bakıp uzağa
ne demektir şu asla?

tahmin edip oturdum – yalnız kafamda kurdum
konuşmadım göğsümü dağlayan gözlerine
yaslanıp başa döndüm uzun uzun düşündüm
kadife olup sündüm lambamın üzerine
lenore’un hatırlayan lambamın üzerine
unutmayacak asla!

bir görünmez tütsünün sisiyle çöktü hüzün
meleklerin elinde sallanan bir buhurdan
dedim kendime “alçak! tanrılar gönderdi bak
şifa dolu bir sağrak – kurtul hatıralardan!
iç bu şarabı kurtul acı hatıralardan!”
seslendi kuzgun: "asla."

“kasvet tellalı kahin! söyle bana sen nesin?
hangi hannas yolladı yahut hangi fırtına
ayağımda bukağı, kaybettiğim ışığı
dehşetin dadandığı bu eve söyle bana
gilead’da merhem var mı? ne olur söyle bana”
seslendi kuzgun: "asla."

“kasvet tellalı kahin! söyle bana sen nesin?
gök yüzü hakkı için – söyle, cennet mi yerim
işlemezsem hiç günah, gamdan var mıdır felah?
aralanınca berzah, saracak mı ellerim
lenore’un ışığını saracak mı ellerim?”
seslendi kuzgun: "asla."

“vedaın olsun artık bu lafın ey yaratık!
geri dön şom gecenin uğursuz sahiline!
alsın seni bu rüzgar, bir tüy bile yadigar
kalmasın hiç, canavar! git ve görünme yine
çek gaganı kalbimden kapıma gelme yine!
seslendi kuzgun: "asla."

ve kuzgun, kıpırtısız hala duruyor yalnız
pallas’ın pek pejmürde büstünün üzerinde
gözlerinde bir şeytan rüya görüyor fettan
ona vuran ışıktan gölgeler taş zeminde
oynaşıyor ve ruhum serilmiş taş zeminde
doğrulmayacak asla!

türkçeye çeviren: m. bahadırhan dinçaslan

orijinali: edgar allan poe, the raven
devamını gör...
218.
“sonra belki çay içeriz, şansımız varsa yağmur da yağar.
damlalara huzur yüklemece oynarız.
benim damlam seninkini alnından öper.
güzel şeyler olur belki.
sen gel bence.”
devamını gör...
219.
dönsek mi bu aşkın şafağından
varsak mı ekâlim-i leyâle
bizden daha evvel erişenler,
ağlar bugün evvelki hayâle

-dönmek mi? ne mümkün geri dönmek
düştüyse gönüller bu melâle?
bir eldir ufuklardan uzanmış
zulmet bizi çekmekte visâle...
ahmet haşim/şafakta
devamını gör...
220.
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli

şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi…

alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.

- cemal süreya
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim