1361.
bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladim
gencken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
-ismet özel
devamını gör...
1362.
güneşi sevdiğini söylüyorsun,
güneş açınca gölgeye kaçıyorsun.

rüzgarı sevdiğini söylüyorsun,
rüzgar esince pencereni kapatıyorsun.

yağmuru sevdiğini söylüyorsun,
yağmur yağınca şemsiye açıyorsun.

işte bu yüzden korkuyorum,
beni de sevdiğini söylüyorsun...

(william shakespeare)
devamını gör...
1363.
gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
toprağı rüzgarı denizi göğü
o her zaman bir insanla anlamlı
tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
ve ucuz korkuların kör kuyularına
daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
unuttunuz başkalarının acısını duymayı
küçük çıkarların büyük kurnazları
alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
dışa vurmayı duygularınızı
unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
-ki bu en büyük kötülüktür size-
yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
koşaradım
duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
(bkz: şükrü erbaş)(bkz: koşaradım)
devamını gör...
1364.

temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek için
asıldığı çividen indirilmelidir
yaprakları biten takvim

zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir halı

içinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve topluiğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek için zulmüne
makas denilen patronun

gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının

kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında

kim bilir kaç yunus görmüş
kaç deniz gezmiş...
devamını gör...
1365.
fransız şair peguy;
“insan 20 yaşında ve şairse bu onun
20 yaşında olduğunu gösterir,
ama 40 yaşında ve şairse, bu onun
gerçekten şair olduğunu gösterir” der.

ve ülkü tamer
“içime çektiğim hava değil, gökyüzüdür”

diyen gerçek şairdir.
devamını gör...
1366.

hasretinden prangalar eksittim
seni anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni anlatabilmek seni,
namussuza, halden bilmeze,
kahpe yalana.
art arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
dışarda gürül gürül akan bir dünya…
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kan gülleri takayım,
bir o yana
bir bu yana…
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara.
akan yıldıza.
bir kibrit çöpüne varana.
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansız inen akşamdan,
bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
seni anlatabilsem seni…
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini…

ahmed arif- hasretinden prangalar eskittim

kendi sesinden dinlemek isteyenlere..
devamını gör...
1367.
sen yoktun o zamanlar,
çocukluğumda en çok
yağmuru severdim ben...
ne zaman bir dert gelse bana
yağmur yağar dinler , dokunur
ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım
ateşim sönerdi.

sonra büyüdüm...
gözlerini gördüm
yandım,
yağmur yağdı
ve ilk kez sönmedim...
ben yağmurdan daha fazla
bir seni sevebildim.
devamını gör...
1368.
"epigrafik mırıldanmalar

ı/
baba diyorum, incinmiş yazdan
bir ıslık çamların ağzına yakışık

çok orman ki sığla geçitlerinden
güneyli yaz sağanakları kaçkını

nane kokuşlu iç bahçelerimde
eksilmiş narlar dalında kallavi

alnıma inmiş toroslar dikine,
mor pürenleriyle ön balkonda

ıı/
anne diyorum, hayal defterinde
çulluklar geçiyor boylamımdan

gölün üstünde erguvan çemberi
balıkçı türküleri, ağlardaki kefal

al diyorum dumanlı kamışlardan
rüzgârın fısıldadığı paslı mızrağı.

ııı/
kesilmiş içimde incirin kar sütü
bakırcılar çarşısına uzak geçmiş

rampada bitsin diyorum asfaltın
nilüferlerin sınandığı yerde safir

ney ağzımıza lehimli sülfür şarkı
zımpara taşı, annesiz, babasız döl

varlıkla yokluk arası cinnet valsı
ilk ölüm vuruşu tekleyen akrebin

ıv/
baba biçiyorum, silinmiş atlastan
bir fırtına vadilerin ağzına alışık

anne çiziyorum, unutma defterine
kuşlar göçüyor, şehrin çatırtısından"

güçlü_
devamını gör...
1369.
...
günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
günü gelir sualiniz sorulur :
beyler bu vatana nasıl kıydınız?

nazım hikmet ran, 1959
devamını gör...
1370.
can benim, düş benim
ellere nesi?
haydi gel
ay karanlık
ahmet arif - ay karanlık
devamını gör...
1371.
oyuncağın kırıldı diye üzülme çocuk. büyüyünce kalbin paramparça olacak.

annesinden dayak yediği halde, yine 'anne' diye ağlayan bir çocuktur aşk.

düşenin dostu olmaz' derler kimileri. sanki ayakta olanın dostu çokmuş gibi.
devamını gör...
1372.
adını funda oteli koy

adını funda oteli koy
aklından gelip geçen bir yazın
ve akşam güneşlerinde orda burda
bir deniz kıyısında, eski bir yıkıntıda
ince ince gezinen turuncu adamların.

adını funda oteli koy
sevdamızın da adını
ayakları dibinde gün batımının.
ve ağzında binlerce güneşin tadı
dilinin ucunda yalnızca kendi adın.

çünkü sevdikçe beni sen kendini tanıdın.

-edip cansever
devamını gör...
1373.
şakacı

insanları itmemizin nedenini kimse bilmez
yakar ruhları parmaklarımızı, atarız
tütün basarız boşalan yerlerine
cam bir çocuk bırakırız gözlerinde
günbatımı, boş bir kutu, ya da negentes

(bkz: oktay rıfat horozcu)
devamını gör...
1374.
*

auf einem gelben stück papier
grün liniert schrieb er ein gedicht
und er nannte es "chops"
denn das war der name seines hundes
und nur darum ging es
und sein lehrer gab ihm eine eins
und einen goldenen stern
und seine mutter klebte es an die küchentür
und las es seinen tanten vor
das war das jahr
als alle kinder mit father tracy in den zoo fuhren
und sie sangen mit ihm im bus
und seine schwester kam auf die welt
mit winzigen zehennägeln und kahl
und seine eltern küssten sich oft
und das mädchen um die ecke
schickte ihm eine valentinskarte mit vielen "x"-en
und er fragte seinen vater was die "x"-e bedeuteten
und sein vater brachte ihn abends ins bett
und war immer da, um das zu tun

auf einem weißen stück papier
blau liniert schrieb er ein gedicht
und er nannte es "herbst"
denn es war gerade herbst
und nur darum ging es
und sein lehrer gab ihm eine eins
und sagte, er solle präziser schreiben
und seine mutter klebte es nicht an die küchentür
denn die war frisch gestrichen
und die anderen sagten ihm
dass father tracy zigaretten rauchte
und sie in der kirche fallen ließ
und manchmal brannten sie löcher in die bänke
das war das jahr, als seine schwester eine brille bekam
mit dickem gläsern und schwarzem gestell
und das mädchen um die ecke lachte ihn aus
wenn er mit ihr auf den weihnachtsmann warten wollte
und die anderen fragten ihn, warum seine eltern sich oft küssten
und sein vater brachte ihn abends nicht mehr ins bett
und sein vater wurde wütend, wenn er ihn darum bat

auf einem blatt aus seinem notizbuch
schrieb er ein gedicht
und er nannte es "unschuld eine frage"
denn das war die frage, die seine freundin betraf
und sein lehrer gab ihm eine eins
und sah ihn lange und seltsam an
und seine mutter klebte es nicht an die küchentür
denn er zeigte es ihr nicht
das war das jahr,
als father tracy starb
und er erwischte seine schwester,
wie sie hinterm haus herumknutschte
und seine eltern küssten sich nicht mehr
und schwiegen sich an
und das mädchen um die ecke trug zu viel make - up
sodass er husten musste, wenn er sie küsste
aber er tat es trotzdem, weil es das war, was man halt tat
und um drei uhr morgens brachte er sich ins bett,
während sein vater nebenan schnarchte

auf einem stück brauner papiertüte
versuchte er sich an einem gedicht
und er nannte es "absolut nichts"
denn nur darum ging es wirklich
und er verpasste sich eine eins
und einen schnitt in jedes handgelenk
und er klebte es an die badezimmertür,
den er glaubte nicht,
dass er es noch bis zur küche schaffen würde.

- - - - -

yıllar öncesinde almanca dersi için bir kitap seçip sunum yapmam gerekiyordu. kütüphaneden seçtiğim müthiş bir kitapta* içeriğinden bağımsız bu şiiri buldum. ne kadar şanslıyım, anlatamam. şiiri kaybetmek istemedim ve kendi anı defterime yazmıştım. kitabımın sunumunu yaptım ve eleştirdik. ardından bu şiiri okudum ve tüm sınıf uzun bir sessizliğe gömüldü…

yıllardır ara sıra şiiri açıp, okur, yerine kaldırırım anı defterimi. her seferinde yoğun duygulara sürükler beni. son okuduğumda anı defterimde durmasın, göz önümde bulunsun diye buz dolabıma yapıştırmıştım kağıdı. şiiri okuyup, anlayanlar bu hareketimin önemini kavramıştır umuyorum. çok sevip, yerine başkasını koyamadığım bu şiiri artık buz dolabımda değil, burada, baş ucumda bulundurmak istiyorum.

- - -

edit: şiir stephen chbosky - ‘vielleicht lieber morgen’ kitabındanmış. ozgur1ey’e teşekkürler.
devamını gör...
1375.
al ekmeği benden
istersen havayı da;
ama gülüşünden mahrum etme beni.

sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
ve ansızın saçılıyorsa
kanım sokak taşlarına,
gülüver
çünkü gülüşün eştir
yalın bir kılıca.

- neruda.
devamını gör...
1376.
gerçek zamanla yüreğin zamanı nasıl karışıyor böyle...
usul bir gülümsemeyle yürüyorum
kırmızı bir bulut yüzün
bir çınar ağacının gölgesindeyim
yapraklar değil saçların
dökülüyor üstüme

şükrü erbaş
devamını gör...
1377.
“ sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
ama sizin adınız ne “

turgut uyar
devamını gör...
1378.
yokluğun, ağır kapıların altında kalmak gibi
kelimeler yetmiyor
uçun kuşlar ona doğru
biri onu bana getirmeli

yokluğun acılı bir ölüm gibi
delirtmekle kalmıyor beni
biliyorum bir anlamı yok
ne göz yaşlarımın ne de sözlerimin

sigaramin dumanı
hıçkırıklarımın sesi
ateşimin ta kendisi
hepsi sensin sanki
biliyorum susmalıyım
susup oturmalıyım
şarkılarınla seni
başbaşa bırakmalıyım
olmuyor ama
gitmiyor ellerim
şarkılarda duyuyorum seni
ayrıca aklımda ellerin
titriyor nefesim
varlığını hissettiğimdeki gibi
tek istediğim şey sensin
ne olur anla beni...
devamını gör...
1379.
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

başlangıçta doğruydu belki.
sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan, benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin
devamını gör...
1380.
adın geçti bugün
üç kere yutkundum
sağıma baktım yutkundum
dağlar toprak vardı
biz bu aşkı saklayamayız dediler
soluma baktım yutkundum
denizler ırmaklar vardı
biz bu aşkı kaldırayız dediler
gökyüzüne baktım yutkundum
ilahi bir işaret belirdi
arşdan bir melek indi
kalbim göğe çekildi
anca sonsuzluk saklar
anca sonsuzluk kaldırır dedi



papatya surat
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim