geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
261.
(bkz: ah'lar ağacı)
devamını gör...
262.
yalnız bir opera
--- alıntı ---
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala
hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim,
biraz daha önem verdiğim.
başlangıçta doğruydu belki.
sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan , benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi terk ettin
...
şimdi biz neyiz biliyor musun?
akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
birbirine uzanamayan
boşlukta iki yalnız yıldız gibi
acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
bizden diyorum, ikimizden
ne kalacak?
şimdi biz neyiz biliyor musun?
yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
--- alıntı ---
murathan mungan
--- alıntı ---
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala
hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim,
biraz daha önem verdiğim.
başlangıçta doğruydu belki.
sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan , benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi terk ettin
...
şimdi biz neyiz biliyor musun?
akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
birbirine uzanamayan
boşlukta iki yalnız yıldız gibi
acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
bizden diyorum, ikimizden
ne kalacak?
şimdi biz neyiz biliyor musun?
yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
--- alıntı ---
murathan mungan
devamını gör...
263.
korkmuyorum seninle yüzleşmekten.
söyle hangi uçurum tehlikelidir?
sen ona aşağıdan baktığında...
hadi görüşürüz bye.
söyle hangi uçurum tehlikelidir?
sen ona aşağıdan baktığında...
hadi görüşürüz bye.
devamını gör...
264.
ruhuna ne okunsa mutlu olurdu insan.
en sevdiği sesten bir tını mı, canına kasteden canhıraş bir bağırış mı
rahiyane seslenişte raks edecek takunya seslerinin taktiritiktak edişlerinden keyif alan bir adamın aldığı keyfi kahkasından narasına döküşü mü
en sevdiği sesten bir tını mı, canına kasteden canhıraş bir bağırış mı
rahiyane seslenişte raks edecek takunya seslerinin taktiritiktak edişlerinden keyif alan bir adamın aldığı keyfi kahkasından narasına döküşü mü
devamını gör...
265.
ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız: “lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.”
bana sorarsanız: “on senesi ömrümün.”
bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: “bütün bir hayat.”
bana sorarsanız: “adam sen de, bir iki hafta.”
ona sorarsanız: “lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.”
bana sorarsanız: “on senesi ömrümün.”
bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: “bütün bir hayat.”
bana sorarsanız: “adam sen de, bir iki hafta.”
devamını gör...
266.
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
devamını gör...
267.
ben oraya koymuştum, almışlar,
arasına sıkışık saatlerin.
çıkarır bakardım kimseler yokken;
beni bana gösterecek aynamdı, almışlar.
kışken ilkyaz, sularımda açardı;
buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne vardı?
eski defterlerde sararırmış yaprak.
beni bana gösterecek anlamdı, almışlar.
bir ışıktı yanardı gecelerde;
akşam, çiçekler uykuya yattı,
sardı karşı kıyıları karanlık
beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.
(bkz: behçet necatigil)
arasına sıkışık saatlerin.
çıkarır bakardım kimseler yokken;
beni bana gösterecek aynamdı, almışlar.
kışken ilkyaz, sularımda açardı;
buzlu dağlar gerisine kaçıracak ne vardı?
eski defterlerde sararırmış yaprak.
beni bana gösterecek anlamdı, almışlar.
bir ışıktı yanardı gecelerde;
akşam, çiçekler uykuya yattı,
sardı karşı kıyıları karanlık
beni bana gösterecek lambamdı, almışlar.
(bkz: behçet necatigil)
devamını gör...
268.
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım. bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir göz bebeklerimden. sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir ömür hanım?
olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım. bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir göz bebeklerimden. sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir ömür hanım?
olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...
devamını gör...
269.
"gitmek vakti"
kalmadı nefesim harcayacak
unutulup gitmek ardından
ağlamak mı kalpten zor
ölmüş olmak mı anılardan
ses işitmeden duydum aylarca
esmedi rüzgâr kokulu saçlarca
bir vakit unutulan gülüşlerce
şimdi susarak gitmektir hatıran
sevildiler yetmezcesine
güldüler sevmezcesine
yetmedi gülüşlerin
sevmeye, gülmeye, yetmeye.
6 kasım 2019 - karacabeyli.
kalmadı nefesim harcayacak
unutulup gitmek ardından
ağlamak mı kalpten zor
ölmüş olmak mı anılardan
ses işitmeden duydum aylarca
esmedi rüzgâr kokulu saçlarca
bir vakit unutulan gülüşlerce
şimdi susarak gitmektir hatıran
sevildiler yetmezcesine
güldüler sevmezcesine
yetmedi gülüşlerin
sevmeye, gülmeye, yetmeye.
6 kasım 2019 - karacabeyli.
devamını gör...
270.
beni kara diye yerme
mevlam yaratmış hor görme
ela göze siyah sürme
çekilir kara değil mi.
mevlam yaratmış hor görme
ela göze siyah sürme
çekilir kara değil mi.
devamını gör...
271.
bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
bak bu sensin çocuğum enine boyuna
bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
sabahlara kadar koynumda yatmışsın
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
işe bak sen gözlerin de burda
gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak çocuğum kolların işte çıplak işte
bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
gözlerin sabahın sekizinde bana açık
ne günah işlediysek yarı yarıya
sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
bunların konuşması olur öpülmesi olur
seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
uzanmış seni usulca öpmüştüm
hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.
devamını gör...
272.
........
dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir,bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa,bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem... oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü ;
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne,sessizce çekip gidiyorum şimdi,sessiz ve kimliksiz... belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün.
ahmet telli
dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir,bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa,bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem... oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü ;
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne,sessizce çekip gidiyorum şimdi,sessiz ve kimliksiz... belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün.
ahmet telli
devamını gör...
273.
bir dal fesleğen taksanda saçlarına,yorulursun... bir yerine vardım ki gecenin,sen yoksun....
devamını gör...
274.
yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-yaşama!
-ya bileydim?
yazar:mıydım
hiç:şiir
-alıntı
yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-yaşama!
-ya bileydim?
yazar:mıydım
hiç:şiir
-alıntı
devamını gör...
275.
kendi yazdığım 350 adet şiir var ve yazmaya devam ediyorum. eğer bir gün kitap çıkarabilirsem buraya link atarım, almazsanız da küserim.
devamını gör...
276.
ibrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrâhîm
güneşi evime sokan kim
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim
devamını gör...
277.
kayıp kıtalar gibi baktık birbirimize.
tamamen silinmiş aklımdan
eski fotoğraflarda buluştuğumuz yer
oraya nereden gidilir şimdi?
oysa karşımda oturuyor
o opal lambanın gölgesinde
iyi eğitilmiş kötülüğün bütün incelikleriyle
bir de vazoda tozlu güller
devamını gör...
278.
istanbul'u dinliyorum gözlerim açık
kusura bakma orhan veli
bu zamanda kapatamazsın gözlerini
o zamanların istanbul'u ancak mısralarda
trafiğin sesi geliyor uzaklardan
silahlar patlıyor şehrin kenar mahallelerinde
kadınlar şiddetin kıskacında
insanlar ekmeğin kavgasında
istanbul'u gözlerin kapalı dinlerken geçen kuşlar çok uzaklarda
koca koca binalar, havaalanları yaptık göç yollarına
hani o ayakları suya değen kadın var ya
ya tecavüze uğrar ya tacize bu zamanda
nerede o eski ve güzel vapurlar
onlar bile değişti zamanla
kalmadı o eski istanbul
kalmadı artık bu zamanda
o eski filmlerde, eski fotoğraflarda gördüğümüz istanbul var ya
sanki hayaldi şairlerin mısralarında...
kusura bakma orhan veli
bu zamanda kapatamazsın gözlerini
o zamanların istanbul'u ancak mısralarda
trafiğin sesi geliyor uzaklardan
silahlar patlıyor şehrin kenar mahallelerinde
kadınlar şiddetin kıskacında
insanlar ekmeğin kavgasında
istanbul'u gözlerin kapalı dinlerken geçen kuşlar çok uzaklarda
koca koca binalar, havaalanları yaptık göç yollarına
hani o ayakları suya değen kadın var ya
ya tecavüze uğrar ya tacize bu zamanda
nerede o eski ve güzel vapurlar
onlar bile değişti zamanla
kalmadı o eski istanbul
kalmadı artık bu zamanda
o eski filmlerde, eski fotoğraflarda gördüğümüz istanbul var ya
sanki hayaldi şairlerin mısralarında...
devamını gör...
279.
durakta üç kişi
adam kadın ve çocuk
adamın elleri ceplerinde
kadın çocuğun elini tutmuş
adam hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
kadın güzel
güzel anılar gibi güzel
çocuk
güzel anılar gibi hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi güzel
cemal süreya
adam kadın ve çocuk
adamın elleri ceplerinde
kadın çocuğun elini tutmuş
adam hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
kadın güzel
güzel anılar gibi güzel
çocuk
güzel anılar gibi hüzünlü
hüzünlü şarkılar gibi güzel
cemal süreya
devamını gör...
280.
kaldırsan ortalığı toza bulayan yerde bıraksan her yerine yapışan kum taneleri gibi bahanelerin. bahanelerin bahanesi, tadı dişlerini gıcırtadan, sıcaklığı yakan, suları bulandıran.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162