1001.
bazen alınganlaşırım
nerede olduğumu bilemem,
birkaç adım tökezler, yitik hissederim
kendimi.

tanıdığım herkes benden daha
uzun
daha zeki
daha müşfikmiş
gibi gelir bana,
ve daha güzel
elbette.

ama asla
uzun sürmez
bu ruh hali.

etrafıma sıkı bir
bakış atarım,
çepeçevre
sert bir bakış
ve aklım başıma
gelir.

ama
bir süre için
sadece. (bukowski)
devamını gör...
1002.
" sessizlikle yürüdük bulvarlarca, o kadar sessizdik ki... ben o'na şarkılar söyledim. biz onunla hüzünlü şarkılar gibiydik ve hiçbir şarkı dinleyemedik...
kuşkusuz yarın vardı, dün vardı, hep birşeyler vardı
devamını gör...
1003.
bir gün baksam ki gelmişsin...
hasretin içimde sonsuzluk kadar
şaşırmış kalmış birdenbire çaresiz.
dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar

bir gün baksam ki gelmişsin...
ne yüzünde bir gölge,ne dilinde sitem var
tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm.
benim olmuş dünyalar...
yavuz bülent bakiler
devamını gör...
1004.
kusura kalma teselli hazretleri
sana layık bir mürit olamadım besbelli
büyük şehirlerin küçük içinde
dansa kaldırılan utangaç bir kız gibi
buldum bu dünyada kendimi.
/ibrahim tenekeci
devamını gör...
1005.
anısı biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiç bir otobüs durağı kalmasın
biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen

biz gelince bir yağmur başlar
yüzün çizilir buğulanan camlara
bir uzun karartma biter
akasyalar köpürür birdenbire
ve her avluda adınla anılan
çiçekler sulanır akşamüstleri

bir arkadaş evine uğrarız yolüstü
bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi
başını sessizce omzuma koyarsın
gülüreyhan olur soluğun
biz kalırız kuşlar dönüp gelir
her balkonda bir menekşe sesi

belki yeniden güzelleştiririz
adları değiştirilen parkları
perdeleri hiç açılmayan evlerde
ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur
tanıdık sevinçlerle dolar yeniden
kendi sesini kemiren alanlar

anısı biz olalım bu sokakların
ve hiç durmadan yağmur yağsın
biz gürültüsüz sözcükler bulalım
sarmaşıklar fısıldaşsın yine
gidersek birlikte gideriz
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen

ahmet telli
devamını gör...
1006.
maviye,
maviye çalar gözlerin,
yangın mavisine
rüzgarda asi,
körsem,
senden gayrısına yoksam,
bozuksam,
can benim, düş benim,
ellere nesi?
haydi gel,
ay karanlık...

itten aç,
yılandan çıplak,
vurgun ve bela
gelip durmuşsam kapına
var mı ki doymazlığım?
ille de ille
sevmelerim,
sevmelerim gibisi?
oturmuş yazıcılar
fermanım yazar
ne olur gel,
ay karanlik...

dört yanım puşt zulası,
dost yüzlü,
dost gülücüklü
cigaramdan yanar.
alnım öperler,
suskun, hain, cıyansı.
dört yanım puşt zulası,
dönerim dönerim çıkmaz.
en leylim gecede ölesim tutmuş,
etme gel,
ay karanlik...
ahmet arif*
devamını gör...
1007.
öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
ölüme erken, seviye geç
yine gecikmişim, bağışla sevgilim
seviye on kala, ölüme beş.

-aziz nesin.
(sevi ne güzel kelimedir ya)*
devamını gör...
1008.
acunu oyalayıp acunda oyalanan
kıvılcımlı oklardan biri değildi yusuf
güzel olmasına güzeldi
ama bunu söylemek
dile denk düşmüyor nedense
çünkü denilmez
silahlı bir birliğe bakıp:
ne de güzel bir ordu!
güzelse de güzel denilmez ordulara
savaşı hatırlatan hiçbir şeyi gönül
yatkın bulmaz güzel kelimesiyle anlatmaya.
yusuf'un güzelliği
bir çarpışma gibi içrek
bir savaş gibi yaman
terk ediş uyandırmıyor gidişi
bir kalış sunmuyor durduğu zaman.


ismet özel-bir yusuf masalı
devamını gör...
1009.
matilde'ye sone- pablo neruda

seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.

seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak.
bir yolculuğa yeniden başlamak için,
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

sanki ellerimdeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları,
hem seviyorum hem de sevmiyorum seni.

sevgimin iki canı var seni sevmeye.
bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.
devamını gör...
1010.
evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası,
amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

nazım hikmet- vatan haini
devamını gör...
1011.
ben orda, akşamına orospular dadanan
camlarında pis sinekler gezinen, ben orda
eskimiş bir tutuşla şarabını içiyor
kadınlarda oluyor kadınsız bakışlarla
başıyla öne düşmüş yüreğiyle beraber
ya tanrıya inanır ya da isyana.

kimseye vermiyor ki acılardan artarsa
kuytular çıkarıyor sevişmeler onlardan
bu nasıl bir bakış ki dünyaya intiharla
ya da hep kar yağıyor da düşünmesi siyahtan
öyle ya kim sevişirdi acıları olmasa
kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.

orası bir ölümdür şarabımı doyuran
ölünen yüzler gibi bir bütündür adamlar
vaftizi gün ışığında bir garip protestan
tanrısıyla sevişir, herkes bilir sevişmeyi o kadar
kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
yeniden doğmak için çıkardığım yangından.

-edip cansever
devamını gör...
1012.
"tüm düşüncelerimle çekip
gittim bu dünyadan: oradaydın sen,
sen ki benim sessiz'im, benim açık-seçik'im ve-
karşıladın bizi..."
paul celan
devamını gör...
1013.
elindeki ayfonu bırak sevgilim
değer yargıların midemi bulandırıyor
bikinili fotoğrafların umrumda değil
aradigin nöronlara suan ulaşılamıyor

gözlerini votka redbul karşılığı sattın
göğüs dekolteni bedava verdin
hangi kanalda oynuyor bu belgesel
oysaki hiç hayvan sever değildim...
devamını gör...
1014.
münacaat
bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

ismet özel
devamını gör...
1015.
"evet, biliyorum nereden geldiğimi!
daim aç bir alev gibi,
yakıp tüketirim kendimi.
ışığa döner anladığım her şey,
geride bıraktığım ne varsa kül;
ateş benmişim demek ki."
nietzsche, ecce homo
devamını gör...
1016.
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
n.f.k
devamını gör...
1017.
sandığın kadar yalan, kandığın kadar doğru değilim..
attığın kadar kötü, sattığın kadar ucuz değilim..
muhammed mehdi büte

(bkz: kanava adlı kitap)
devamını gör...
1018.
insan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
mutlu aşk yoktur

hayatı bu silahsız askerlere benzer
bir başka kader için giyinip kuşanan
ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
onlar ki akşamları aylak kararsız insan
söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter
mutlu aşk yoktur

güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
içimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
ve hemen can verdiler iri gözlerin için
mutlu aşk yoktur

vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
en küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
mutlu aşk yoktur

bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
mutlu aşk yoktur ama
böyledir ikimizin aşkı da

louis aragon
devamını gör...
1019.
bir gün elimden tutacaksan eğer
bir gün sensiz ben olamayacaksam
tüm gün bir gün olamazdı
bir gün geleceksen eğer,
o gün gelişini imkansız kılacaksa
bir gün sen değil
tüm gün sen gel..
devamını gör...
1020.
gözlerin gözlerime deyince felaketim olur ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ip ince hayırsızin biriydi fikrimce
ne zaman karşımda görsem öldüreceğimden korkardım felaketim olur ağlardım

atilla ilhan
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim