1841.
"nasıl bi' his biliyor musun?
oda çok geniş ama sığamıyorsun
bak kapı orda ama çıkamıyorsun
pencere açık ama nefes alamıyorsun."
devamını gör...
1842.

“...bir tekne her zaman düşüncelidir.
bizimle demirledi gece.
karaya çıktı tayfalarım uykulu.
pruvamda çok acayip bir yıldız
konmak istercesine gider gelir,
suları budanmış bir yolculuğu
sürdürmek isterdi kendince...”

melih cevdet anday
devamını gör...
1843.

güzel anılar biriktirdim senden,
dudağıma solgun gülücükler getiren.
özenle sakladım belleğimde,
bir yığın oldu daha şimdiden.
nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
bir gün apansız gerçekleşiveren.

bir terazinin durgun pirinç kefesine
pat diye inince kara kiloluk,
nasıl kalkar havaya birdenbire
boş kalan zavallı kefe.
nasıl titreşir terazi uzun süre,
denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.

anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
ikimiz için de yaptım bunu.
yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
bir kefede sana hiç sezdiremeden.
koyabilirsin kara kiloyu artık,
bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.

mutluydum ben yine de kendimce.
senin girdilerin, çıktılarım benim
doğrusu uygundu birbirine,
yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
vazgeçilmezdi ellerin sonra,
yangınımdan yorgan döşek kaçıran.

ama inan sonludur aşk da,
kovalar sonunu kendi kendinin.
bana bir uçurum gerek şimdilerde,
yeterince dik ve derin.
bir çavlan istiyorum çünkü,
kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.
devamını gör...
1844.
yılmaz güney’in bazı şiirleri hakikaten çok güzel. misal şu şiirini gerçekten çok seviyorum;

sen hiç ölümün gölgesinde özgürlügü yaşadın mı?
bir garibanın elinden tutup da hiç kadere rest çektin mi?
alçağın adisine ispiyoncusuna kurşun yağdırdın mı?
dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam.

sen zevkini sefanı sürerken ben hayat okulunu okuyordum.
sen elin cilalı mermer taşlarında kibar beylerlen dans ederken’
ben her gün azraille dans ediyordum
dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam.

sen sıcak yatağında rahat uyurken,
ben ise parçalanmış vucudumun acısıyla mahkeme duvarlarına yaslanmış,
gelmeyi bilmeyen karanlığı bekliyordum
dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam

idam sehpasında bir mahkum yaşamayı ne kadar çok istiyorsa,
ben de seni o kadar çok seviyorum..
aşıma katmadım haram, güzel çirkin aramam
yanlış yapanı tanımam...
bu senin içinde geçerlidir gülüm,
dedim ya gülüm ben bu alemde kral tanımam!
devamını gör...
1845.

a'dan başlar aydınlık,
bir taş koyar bütün yapılarda temele öğretmen.
soluğudur düşüncenin buğdaydan yalaza dek
yeryüzünde ne varsa ondan gelmedir,
yeryüzü ile el ele öğretmen
göz gözdür o, uzakları görürüz
ağızdır o, türkü söyleriz haykırırız günlerden.
ulaşırız erdem üstüne, gelecekler üstüne biz hep
çizer büyük değirmisini
uç olur da gergele öğretmen.
hey hey, burası bir dağ köyü, kurda kuşa
bırakılmış göğün kıyısına bırakılmış
83 toprak ev, 83 acı duman,
çoluğuyla, çocuğuyla 415 karanlık
kurtulacağız, el ayak kurtulacağız,
bir okul yapıla, bir gele öğretmen.
bir ışık, bir ışık daha,
gecelerin içindeki ejderlerle dövüşür
nice istemeseler de, nice önleseler de,
uyandırır toplumunu
iyiye, doğruya, güzele öğretmen.


fazıl hüsnü dağlarca - öğretmen
devamını gör...
1846.

anlatmam derdimi dertsiz insana
dert çekmeyen dert kıymetin bilemez
derdim bana derman imiş bilmedim
hiçbir zaman gül dikensiz olamaz

gülü yetiştirir dikenli çalı
arı her çiçekten yapıyor balı
kişi sabır ile bulur kemali
sabretmeyen maksudunu bulamaz

ah çeker, aşıklar ağlar zarınan
yüce dağlar şöhret bulmuş karınan
çağlar deli gönül ırmaklarınan
ağlar, ağlar, göz yaşların silemez

veysel, günler geçti yaş altmış oldu
döküldü yaprağım güllerim soldu
gemi yükün aldı gam ile doldu
harekete kimse mani olamaz.
devamını gör...
1847.

geçmedi yare sözümüz
yollarda kaldı gözümüz
yere sürüldü yüzümüz
böyleymiş kara yazımız.

çiçekler açılmaz oldu
pınarlar içilmez oldu
yâr bize gülmez oldu
böyleymiş kara yazımız.

yalnız ona yâr demiştik
onda bir şey var demiştik
o bizi anlar demiştik
böyleymiş kara yazımız.

hey gönül gene bu gece
kederim geceden yüce
gel susalım beraberce
böyleymiş kara yazımız.



sabahattin ali - kara yazı
devamını gör...
1848.

kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzümün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kısa
dörtnala sevişmek lazım.

cemal süreya
devamını gör...
1849.
vay be bugün de akşam oldu
daha dün bu saatlerde uzanmış
yarın neler olacak der gibiydim
ah geceler geceler birbirini kovalar
daha dün gibi çocukluğum
daha dün gibi yaramazlık anılarım
bugün de bitecek
yarın gelecek ve akşam olacak
tonton bir dede mi olacağım acaba
severim çocukları, severim çocukluğumu
her çocuk farklı bir anımı hatırlatır
bana dünümden bugünüme ayna tutar
ah ah verseler çocukluğumu bana
oynasam, koşsam doya doya özgürlüğe
bitmese günler geçmese zaman....

ormanci
devamını gör...
1850.

sen varsan,
anladığım tek şey yaşamak.
öyle siyah
öyle beyaz fark etmeden yaşamak,
inadına yaşamak.

orçun oğlakçıoğlu
devamını gör...
1851.

yön yön sarılmışım ne yana baksam;
sarılan olur da saran olmaz mı?
kim bu yüzü çizen sanatkâr ressam;
geçip de aynaya, soran olmaz mı?

bir parçacığım ben, bütüne hasret;
zaman döne dursun, o güne hasret;
ruhumsa zamanın üstüne hasret;
ebediyet boyu bir an... olmaz mı?
devamını gör...
1852.

ve güz geldi ömür hanım.”
“hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı
yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?”
devamını gör...
1853.

"bir şey var aramızda
senin bakışından belli
benim yanan yüzümden
dalıveriyoruz arada bir
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
gülüşerek başlıyoruz söze
bir şey var aramızda
onu buldukça kaybediyoruz isteyerek,
fakat ne kadar saklasak nafile.
bir şey var aramızda
senin gözlerinde ışıldıyor,
benim dilimin ucunda."

nahit ulvi akgün
devamını gör...
1854.

dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,
yarısı sen oluyorsun, yarısı ben...
sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,
kimseye sezdirmeden.


özdemir asaf - 360 derece
devamını gör...
1855.

bu zıkkımın yanında
arnavut ciğeri ister bir
çiroz salatası ister iki
cacık ister üç

adalet müsavat hürriyet demeye
sadece yürek ister


metin eloğlu-çilingir sofrası
devamını gör...
1856.
by deniz
örtüye bürünmüş üzerinden geçtiğim gün
siyah saçlarını salmış her yana
halbuki daha sabah bembeyazdı yüzü
ışığı yolmuş başından saat saat..
endamını görecektim
bir telaşla koşuştururken ben
bugünü bükmüş devrilen güneş
gün olmuş dün, yarın bugün
saçmış manaları doğuya batıya
beceremedim toplamayı uykuya büründüm
by myself
devamını gör...
1857.

gözlerine bakıyorum
denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi
dağınık köy evleri gibi orda burda
sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli

yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi
yarışı başlatan tabanca sesi gibi
dudaklarımız koşuya çıktıktan sonra
duyuyoruz söylediklerimizi
devamını gör...
1858.

"ellerin ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin ellerin ve parmakların"

devamını gör...
1859.
“nasıl kavuşuruz ey bahtımın bahar çiçeği..?”
devamını gör...
1860.

içinizden kim içimdeki benliği bana ve ruhumu ruhuma açıklayabilir?
aşk adına söyleyin, yüreğimde yanan, gücümü tüketen ve isteklerimi yok eden bu ateş nedir?

halil cibran
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim