1841.
“nasıl kavuşuruz ey bahtımın bahar çiçeği..?”
devamını gör...
1842.

içinizden kim içimdeki benliği bana ve ruhumu ruhuma açıklayabilir?
aşk adına söyleyin, yüreğimde yanan, gücümü tüketen ve isteklerimi yok eden bu ateş nedir?

halil cibran
devamını gör...
1843.

“bileklerimizi morartmış yeni alman kelepçeleri,
otobüsün kaloriferleri bozuldu kaman’dan sonra
sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
başımızda perensip sahibi bir başçavuş.
niğde üzerinden adana cezaevine gidiyoruz…
bi sen eksiktin ayışığı
gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!”


can yücel - bi sen eksiktin ayışığı
devamını gör...
1844.
geliyor
duyduk duymadık demeyin
son hızıyla geliyor gelmekte olan
emeklemeden koşmasını öğrenmiş gibi
sanki altında ferrari, tam gaz ileri der gibi
geliyor yeni zamlar, geliyor yeni gündemler...
devamını gör...
1845.
ya gece başlı başına bir şiirse..?
devamını gör...
1846.
ııı. mustafa devlet işlerinde görev alacak akl-ı selim sahibi bir devlet adamı bulamayınca şu dörtlüğü söylemiş:

''yıkılıpdur bu cihân sanma ki bizde düzele
devlet-i çarh-i denî verdi kamû mübtezele
şimdi ebvâb-ı saâdedde gezen hep hazele
işimiz kaldı hemân merhamet-i lemyezel'e''
mânâsı: ''dünya yıkılıp gitmektedir, bizde düzeleceğini zannetme.
alçak felek devlet çarkını aşağılık kimselerin eline verdi.
şimdi saâdet kapısında gezenler hep yüzsüzdür
işimiz ise allah'ın merhametine kalmıştır.''
devamını gör...
1847.

herkesin bir umudu vardır.
bir savaşı, bir kaybedişi,
bir acısı, bir yalnızlığı,
bir hüznü…
çünkü herkesin bir gideni vardır,
içinden bir türlü uğurlayamadığı.
devamını gör...
1848.

erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
erkek kadına dedi ki:
-seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
kadın erkeğe dedi ki:
-baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
ve ben artık
biliyorum:
toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
kadın sustu.
sarıldılar
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
ayrıldılar...
devamını gör...
1849.

budur benim çabam, bu:
adanmak özlem çekerek
dolaşmaya günler boyu.
güçlenip genişlemek derken,
binlerce kök salarak
kavramak hayatı derinden-
ve ortasından geçerek acının
olgunlaşmak hayatın ta ötesinde,
ta ötesinde zamanın!


rilke
devamını gör...
1850.

sen de uzak ülkelerden dönüyorsun
ve bana bütün söylediklerin
akşam evinin eşiğine oturmuş
serinleyen birinin
aklına gelebilecek düşünceler
peki ne anlamı var öyleyse
bunca yolculuğun


louis aragon-bu mu ömrünün özeti
devamını gör...
1851.

eskiden biz ikimiz
gökle deniz gibiydik;
- birmizin üstüne bulut çökse - öbürümüz kararırdı
birimize hava azıcık açsa - her şey mavileşirdi öbürümüze.
eskiden biz ikimiz
ocakta iki odun gibiydik:
birbirinden ayrılınca sönüveren
birbiriyle birleşince tutuşan.
ama sevi
ne de çabuk kine dönüşüverdi...

artık bana kızma, hadi.
devamını gör...
1852.

bir kelebek seni uçuruyorum bu zihnimden
düşlerim dökülürken gülüşlere denize
bir kelebek alacalı ve narin
bir kelebek susuyor
karşımdan doğru bir dehlize
yaşayacaksın diyorum, söz ver.
vermiyor da
beni sevecek ne vardı
bir kazak örüyor zihnim abanıyorken bu ayazlar
hem zaten kelebekler dilimizi konuşamazlar
hayat balığı öve öve bitiremiyor
ne oluyor?
bir yol yürüyorum diyor ki:
" ben bitmem evvela sen."
uzaklaşıyorum olmuşlardan sarı dolmuşlarla
hayat sivri kere bulunacaklardan
sahi beni sevecek ne vardı
insanın zihni çekiliyor olacaklardan
uyanırken türlü incelikle bu tuzaklardan
bir kelebek daha salıyorum zihnimden uzaklara
- “sen de öleceksin.”
- “sen de.”
- “ama konuşuyorsun.”
- “sen konuşuyorsun.”
- “hayat neden balık vermiyor bana?”
- “nasıl avlanıyorsun ki?”
- “avlanıyorum işte.”
- “anlat bana.”
- “ önce bir deniz tutuyorum içimden. bir deniz berrak ve mavi. sonra bir olta peydahlanıyor gümüşten. savuruyorum oltamı önüme doğru yeknesak bir gülüşten…”
- “dur orada. nereye savuruyorsun?”
- “geçmişe.”
- “ne geliyor oltaya?”
- “valla ya yosun geliyor ya pet şişe.”
- “yanlışın var.”
- “olabilir…”
senin de ömrün kısa artiste bak
“yanlışın var”mış…
devamını gör...
1853.
...


bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

...
-küçük iskender
devamını gör...
1854.

kasımın son mısralarındayız,
gunlerden ne bilmiyorum ama
ben bugün de seviyorum seni..


cemal süreya
devamını gör...
1855.

“ne ki gerçek yolcular, yalnız onlardır giden
gitmek için; ve kalpler hafiftir balon gibi,
kaçmazlar hiçbir zaman kötü talihlerinden,
bilmeden nedenini, her zaman derler: haydi!”


charles baudelaire - kötülük çiçekleri
devamını gör...
1856.

yol hiç bitmez, uzar gider
başladığı kapıdan
az gittik uz gittik ama
gücüm yettikçe yola devam
bacaklarım yorulsa da
yürürüm varana dek anayola
yollarla işler birleşir orada
bilmem yolculuk sonra ne yana


bilbo baggins
devamını gör...
1857.
doğum tarihimle eşdeğer tanım sayısına denk gelen bu şiiri beni anlamayanlara ithaf etmek istiyorum.


anlayamadılar



biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim



gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda



ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!



rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik



anlayamadılar
.

nazım hikmet
devamını gör...
1858.

yalnız kaldınız sanırsınız,
biliyorum.
yalnız bırakılmışsınız,
biliyorum.
ötesi yok.

ötesi var:
yalnızlık
müziğin bile seni dinlemesidir.
yalnızlık
insanin kendine mektup yazması
ve dönüp-dönüp onu okuması
yalnızlığın da ötesidir.
devamını gör...
1859.

bak
şu
dağlara
alı
al
moru
mor
saf
saf
omuz
omuza
dünya
elvan
elvandır.

bu
dirlik
düzenlik
kavgasında
yunus
kollar
daldırma
gül
ve
yürek
kocamandır.
he
vallah
kocamandır.
kalabalık
yücedir
kalabalık
vatandır
ah
len
ah
onlar
yoksul
eti
yerler
ve
içtikleri
kandır.
devamını gör...
1860.

elindi senin sevgilin
her daim dilinde değildi.
sonra bir şey oldu ve sen durdun
sonra az da olsa zaman durdu.
kıpırdamadı akrep, yel, kovan biz el eleyken
susmalıydık, sustukça derinleşiyordu.
bazen konuşmak çözmüyor.
kopmuyor da sarılı saçların yastıktan,
ne kopuyor ne de gidiyor hayal.
ve kuşlar uçuyor gözlerde, görünmeyen
bazen konuşmak yetmiyor.
konuşmayalım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim