421.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

benim alkol + iş = uyku yok.

imsanlarnan muyattabı kestim.
devamını gör...
422.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
423.
seni seviyorum.
devamını gör...
424.
sözlüğe alışana kadar baya bir yol var. bir kaç gündür değişik bir türkiye ve değişik bir sözlük var. tabi bir de yazarların yazar seçme olayı var. düşüncesini beğenmediklerini direk engelliyorlar. ben sadece cinsellik içeren gereksizler çıkarıyorum onlar hakkediyor. diğer siyasi görüşten falan kimseye önyargı ile yaklaşmadın ama anladığım burada siyasi görüşü yakın değilse de uzaklaşanlar var. demekki neymiş siyasi konuşmayacaksın. sensin deyip devam edeceksin.
devamını gör...
425.
here we go again.
sanırım içimde garip garip şeyler oluyor mutlu gibiyim.
devamını gör...
426.
bazenleri cırcır oluyorum.
devamını gör...
427.
sabahtan beri duyduğum ambulans ve siren sesinin haddi hesabı yok. buralar yerle bir. kapılar camlar çatırdıyor. dehşet bir fırtına. binalar sallanıyor. ilk defa böyle bi şey gördüm.
devamını gör...
428.
mal gibi çıktım işten hayatımda ilk defa tente altında yağmur izliyorum.. yaşlanıyorum..
devamını gör...
429.
söylemek istediğim eleştirmek istediğim o kadar çok şey var ki neresinden başlasam bilemedim. bir de epey uzunca yazacağım için sizleri okuyup bunaltmakta istemem. o yüzden genel bir serzenişte bulunacağım. ''kahrolsun akp''
devamını gör...
430.
kac aydir beni biraktigin o noktadayim. havalar guzel ama burda.
devamını gör...
431.
tüm olumsuz şartlara ve dünyanın içinde bulunduğu pandemiye rağmen baharın gelmesi sebebiyle umutla doluyorum. i̇çimde kelebekler ucusurken bir yandan da huzurla doluyorum.

deniz kenarında turluyorum. bir bankta oturup kıyıyı seyrediyorum. sonra zaman zaman vapura biniyorum sebepsiz. i̇şimi bu yakada da halledebilirim. ama keyifleneyim diye vapura biniyor ve kasıtlı olarak karşı yakada hallediyorum.

havanın olanca sıcağına veya olanca soğuğuna rağmen biniyorum o vapura ve en üst katinda yolculuk yapıyorum. bu esnada sıcak bir çay ve martılarla bölüştüğüm pekmezli bir simit eşlik ediyor bana.

kâh gökyuze bakıyor kâh benden usul usul uzaklaşan eminönü meydanına bakıyorum. benden git gide uzaklaşıyor camiiler, dükkanlar ve insanlar. zamanla öyle uzaklasiyorlar ki, hepsi birer birer tek tük secebildigim bir nokta halini alıyor. ( belki de ben onlardan uzaklaşıyorum! )

bir iskeleden bir iskeleye... bir bakıyorum ki karton bardaktaki çayım soğumuş. elimdeki simitin oldukça ufak bir parçası kalmış. dilimde hoş bir susam tadı var. fakat buna raen midemdeki boşluk bâki. belli ki, parça parça, bir iskeleden bir iskeleye yolculuk eden yoldaslarima vermişim onu da.

25.02.2021
(23:51)
devamını gör...
432.
bu aralar çok var. ama söylemek de gelmiyor içimden
devamını gör...
433.
o kadar daraldım ki. ait olmadığım bir yerde frenkansımın uymadığı insanlar içinde boğuluyor gibiyim sanki. okuduğum kitabı tartışabileceğim bir tane bile insan yok. evvel zaman içinde bir tane vardı. ondan da kazık yedik çok şükür. ebeveynlerimin çocuk yaparken sanki benden 'ben bakarım yia sizin çocuklarınıza rahat olun sonuç olarak ileride kendi hayatım kariyerim olsa da boşverin sizin çocuklarınızdan ve çocukluklarınızdan önemli mi ' diye garanti aldılar. yirmi yaşında da ev hanımı olmak evin temizliği yemeği pazarı marketiyle ilgilenmek,arkadaşımla kafeye gidip oturmak istesem de eve gelsin arkadaşın evde için kahvenizi diye dönüt almak muhteşem. yaşıtlarımın konserlere tiyatrolara gittiği en azından bunaldığında çıkıp bir kahve içtiği zamanda annelik yapmak mikemmel bir duygu zaten. neyse bir gün en azından şöyle düşünüyorum. en olmadı sırt çantamı toplayacağım ve çıkacağım yola. bir planım falan da yok yani öyle. sadece gideceğim.
devamını gör...
434.
içimi rahatlatacak hiç birşey bulamıyorum. keske güzel şeyler olsa.
devamını gör...
435.
beynimin içinde dönüp dolaşan kelimeler, uyku sorunumu perçinlerken neden doğru anlaşılmıyoruz diye diye yatakta bir sağa bir sola dönmek…
ya geceler hiç olmamalı ya da sabah mesaisi.
devamını gör...
436.
mezun olalı epey oldu. öyle fizik ya da matematik sorusu çözmeyeli de yıllar oldu yani. o nedenle soru çözümü için istek atmazsanız güzel olur sevgili öğrenci yazar arkadaşlar. neticede fizik ya da matematik hocası değilim ve hatırlamadığım tonla şey var bu derslere dair.
devamını gör...
437.
sabahtan akşama yazıp çizdiğiniz bel altı başlıklarla etkileyebilecegiz yazarlar, yine sabahtan akşama böylesinden bir cacık olmaz topuklamak en güzeli diye dert yakındıklarınız olabilir ancak.
beyin bedava ama oksijen gitmesine izin vermiyorsunuz!
devamını gör...
438.
kız değilim bu kadar
devamını gör...
439.
sevgili e. :

bugün seni rüyamda gördüm. önce bir ara sokakta karşılaştık. ben seni görmezden gelip karşı kaldırımdan geçip gittim. görmüştüm oysa ki, her zaman olduğu gibi...

yüzüne sözde sana fark ettirmeden bir defa baktım. baştan aşağı süzdüm seni. hayli zayıflamış ve solgundun. üzerinde her zaman giydiğin tarzda krem rengi ince bir kaban vardı. sonbahardı... ben tüm bunları yaparken sen de bana bakıyordun. senden 1,5-2 metre kadar uzaklaşmıştım. hiç ses etmedim. bir sıkıntı çöktü ama içime... solgundun çünkü, üzgündün. ( içimde neye ve kime olduğunu bilmeden duyduğum seni görmek istemediğim halde görmüş olmanın verdiği kızgınlık da vardı tabii... )

sense ilk kez cevap verip vermeyeceğimi düşünmeden arkamdan bana seslendin. hem de öyle tiz bir sesle değil. mutlaka duyayım diye yüksek bir sesle bağırdın. bu beni önce bir hayli şaşkınlığa uğrattı. olduğum yerde afallayıp kaldım. yürürken önde olan bacağım sendeli. düşeceğim sandım bir an. yüzümün aldığı hal hayli şakın, duyduğu şeyden emin olamayan, ama emin olmak isteyen, öte yandan da emin olmaktan için için kaçan bir insanın halinden farksızdı. ( burda rüyam, sen ve ben, yol, arabalar, senin kıyısında beklediğin trafik ışığı dahil her şey siyah beyaz bir hal aldı. )

ben yine emin olamadım. bana seslenip seslenmediğinden emin olamadım. duyduğum halde duyduğum şeyi reddettim. duyduğu şeye inanamadı kulaklarım. çünkü beynim, seni yeterince iyi tanıdığımı ve karşılaşsak dahi bana seslenmeyeceğini biliyordu. (oysa ki seslenmiştin. ) bana gerçekten seslenmiş olma ihtimaline inanamadığımdan kafamın içinden gelen bu sese kulak verdim ve sen bana seslenmiş olduğun halde seslenmemiş olduğun varsayımını yaparak adım atmaya devam ettim.

arkamdan koştun ve bu sefer daha yüksek bir sesle, "aklımdaki seslendi mi , seslenmedi mi ? " ikilemine son vermek, üzere "evet seslendim" dercesine daha yüksek bir sesle bağırdın. dehşete düştüm. sadece sana doğru döndüm ve olduğum yerde çivilenmiş gibi kaldım. sen gelip benden özür diledin. sonra sarıldın. hiçbir şey sormadın. teklifsizce geldin. seni iterim, terslerim ya da ya özrünü kabul etmezsem diye düşünmedin hiç...

ama ben de hiçbir şey yapamadım. seni itemedim, tersleyemedim. ağzımı açıp tek bir şey de söyleyemedim. (seni itmemi engelleyen bir şey vardı çünkü ) sen bana sarılırken kollarım da tutmadı üstelik. sen uzunca konuştun, sürekli bir seyler söyledin bana sarılırken. aklımda sadece "olan oldu, her şeyi unutalım" dediğin kısım kaldı. zaten rüya boyunca özür dilerimden sonra duyduğum son cümlendı. seni itemedim, tersleyemedim, ağzımı açıp tek bir şey söyleyemedim. çünkü üzgündün, solgundun ve hayli zayıflamıştın. aklımdan bir zaafiyet mi geçiriyor acaba diye geçirip durdum. ince bir hastalığa mı kapıldın yoksa diye dehşete kapıldım.

ben susuyordum ve sen sürekli konusuyordun. beni alıp ışıkların ordan karşı kaldırıma geçirdin. kaldırıma çıktık ve koluma girdin. mevsim sonbahardı. ( benim en bir sevdiğim. ) yolun kenarında yaprakları yeşilden turuncuya doğru dönmüş ağaçlar vardı. ( hani benim bir zamanlar sana bahsettiklerimden. )

eski zamanlarımızdan çıkıp gelmiş gibiydin. ve ben hala inanamıyordum. aptallaşmış bir şekilde etrafa bakınıp durdum. bana ilk dokunduğun andaki gibi kulaklarım uğuldamıyordu ama, algılarım durmuştu. o yol boyunca bana söylediğin hiçbir şeyi duymadım ve bu yüzden de anlayamadım. ne zaman ki dikkatimi vermeye çalışsam, yüzündeki solgunluk ve gözlerindeki hüzün ağır bastı.

ama sen anlayamadın o an seni duymadığımı, anlayamadığımı... yol boyunca ısrarla konuşmaya devam ettin. daha sonra her ne kadar bana acı verse de, senin kederli ve solgun yüzüne odaklandım. ben seni terslemedikçe, kolunu itmedikçe ve duymasam bile yüzüne baktıkça, suretin git gide iyiye doğru gitmeye başladı. sanki yüzüne bir aydınlık, gözlerine de bir hayat ışığı geldi. benim bu halimden cesaret alıyor ve sanki biraz da bu cesaretle konusmaya devam ediyor gibiydin.

yolun sonu benim her zaman gittiğim kitapçıya çıktı. kolumdan çıkıp kitapçıya girdin. ben kapının önünde kalmıştım. sen kolumdan çıkınca, kitapçıya girip girmemekte kararsız kaldım. ve sonra, herhalde burdan itibaren yoluma tek başıma devam etmem gerekiyor, diye düşündüm. kitapçının camından görünüyordun. sonra dışarı çıkıp, elimden tutup beni içeriye doğru sürükledin. bir şeyler söylemeye devam ediyordun. ve ben anlamıyordum. sen kitaplara bakıp durdun, kim bilir yine ne arıyordun...


kendimi bildim bileli gittiğim, avucumun içi gibi karış karış bildiğim kitapçıyı, her ayrıntısını, sanki oraya ilk kez geliyormuşum da, yerini yadırgayan bir yabancıymışım gibi inceledım. sanki her şey yabancıymış da, bir sen tanıdıkmışsın gibi bir sen eski zamanlarımızdan çıkıp gelmiş gibiydin. rüya boyunca senin benim rüyamda oluşuna dahi inanmayarak ( daha doğrusu inanamayarak ) rüyama devam ettim. sanki o ana, oraya ait değilmişim gibi rüya görmeye devam ettim. zaman, mekan, renkler... rüyamda bile senin dışında kavramsal olan her şey anlamını yitirdi...

sanki üzerini kapatsak da seninle benim aramda yatan kocaman bir giz vardı ve biz bu acı gerçekten kah gözlerimizi kaçırarak, kah etrafımızdaki şeylerle ilgilenerek itinayla kaçınıyorduk. sanki sen artık hiçbir şey yapılamayacak haldeki bir hastaymışsın da, ölümünü bekliyor ve ahımı aldığın benden helallik istiyormuşsun gibi ve ben de sanki bunu biliyor ama bile bile görmezden geliyormuşum da, kan kusup kızılcık şerbeti içmişim gibi, içime içime ağlıyor; deli gibi bağırıp çağırmak, yaptıklarının nedenini sormak istediğim halde, "hiçbir şey yapılamayışının çaresizliğini" kabullenmişim gibi. sanki sen ölümcül bir hastalığa tutulmuşsun da, ben de bu hastalığın hiçbir şey yapılamazlığını kabullenmişim gibiydi...


uyandım. saat 05:41 idi...
aklıma geçen senenin başındaki hallerim geldi. mart ayında, bir gece yarısı seni rüyamda görüp korkuyla uyandığımda, "nasılsın" diye soramadığım için, sırf rüyamda seni kötü bir şekilde gördüm diye gecenin bir yarısı yatağımda bağdaş kurup sabaha değin ağladığım ve yorgunluktan uyuya kalışım geldi...

o zamanla bu zamanı kıyaslıyorum. eskiden rüyamda seni gördüğümde günlerce etkisinden çıkamadığım ve bir rüya olduğu halde derinden sarsıldığım halde, bugün bu ilginç rüya karşısında hissizlikle kaplı oluşumu anlamlandırmaya çalışıyorum. hem rüya anındaki kayıtsızlığım hem de uyandıktan sonraki tepkisizliğimi anlamlandırmaya çalışıyorum.

anlamlandıramadım.

edit: eski bir mektup. ( rüya )
devamını gör...
440.
engellemeyin ..:)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim