2741.
hayat bazen çok hareketleniyor. bazen de yüz kişi ittirse yerinden bir milim ilerlemiyor, duruyor da duruyor. durmalara doyamıyor.
bazen zaman sıkışıyor. tüm mikro olaylar gelip senin beyninin üzerinde meyve sineği gibi üşüşüyor, sana musallat oluyor. öyle ki zamanın bu sıkışık hali durgun gibi görünen hayatında, ki genellikle böyle ilerler bu zamanlar-feci durgundur, seni de bunaltıyor. gün geliyor, her şey o kadar aynı ve o kadar sıradan oluyor ki, evren beni unuttu herhalde diyor insan.
insanlığın döngüsü müdür, evren kendi halinde takılırken insan kendi üzerine mi alıyordur bazı şeyleri? bana kalırsa her ikisi de oluyor.
devamını gör...
2742.
kendimi atanamamış fahri herbokolog gibi hissediyorum.
fakat ben her boku değil , bir boku bilmek istiyorum.
hem de her açıdan , tüm veçheleri ile.
devamını gör...
2743.
misafirlik de yerini yadırgamak berbat bişey
devamını gör...
2744.
ölmeden önce kırdığınız insanları arayıp tekrar küfredin
devamını gör...
2745.
özledim.
devamını gör...
2746.
iki tane zittiriboktan koltuk için canımı mı sıkacağım acaba?
gecenin bir vakti uykusuz kalmamım sebebi gerçekten bu iki zittiriboktan koltuk mu?

günün muhasebesini yapacak adamı kulağından tutup zihnimin içindeki hapse tıktığımdan beri bu uykusuzluklar başladı. hapishanenin anahtarını nereye koyduğumu bulmaya çalışırken işte sözlük, burada buldum kendimi ve pezevenk muhasebeci birden belirdi arkamda. ben de dedim, ulan madem kaçmayı biliyordun oradan ne diye beni beklettin? gülümsedi yavşak.

e madem buradasın sevgili muhasebeci otur da şu işi çözelim...

ceketini ilikledi, bacak bacak üstüne attı, geniş cebinden sigarasını çıkardı ve kocaman bir halka üfürdü havaya.
diğer cebinden defterini çıkarırken anladım nasıl bir boka bulaştığımı.
sayfaları karıştırırken sordu, bugün ayın on ikisi mi, on üçü mü?
fark eder mi dedim.

bu bile fark etmiyorsa sen boku yemişsin dedi ve sigarasından bir nefes daha aldı.
evet, bugün ayın on ikisi. anneler günü. günün hislerinin listesine girecek olursak, korku, öfke, mutluluk, çocukça bir heyecan, sonra tekrar öfke, yardımlaşmadan gelen huzur, yalnızlığın getirdiği sakinlik, yardım edememe çaresizliği, huzursuzluk, anneye sarılmanın huzuru, iç sıkıntı, öfke, nefret ve nihayetinde yaratma arzusunun dayanılmazlığı....
toplam miktar zihninizin ayırdığı bütçeyi çoktan geçmiş zugra, farkında mısınız?

tamam dedim, tamam.
bir miktar kredi çeksem?

hangi günden çekeceksin? ayın on üçünden mi? şu saatte uyumadığın için kredi haklarını harcamış görünüyorsun. aslına bakarsan son bir aydır yaşadığın duygulardan dolayı, önümüzdeki on beş gün yedek duygu depolama alanı kredisi çekemezsin.

e ne bok yiyeceğim? sorum havada asılı kaldı bu it kılıklı muhasebecinin dumanı gibi.

benden nefret etmeyi bırakabilirsin dedi.
oldu dedim.

iyi geceler.
devamını gör...
2747.
13 mayıs 2024. yazmasam bir gün kendimi suçlayacaktım.neyi daha iyi yapabilirim, neyi daha fazla yapabilirim,anama babama daha fazla nasıl yardımcı olabilirim diye sormaktan refahlarını artırmak zorunda hissettiğim ve başaramadığım her bir andan bir gün kendimi sorumlu tutacağımı biliyorum. bu sebepten yazmak, anamın babamın mentalitesini, hazırcılığını bir kenara not almak istedim ki günü geldiğinde bunları okuyup kendime haksızlık etmeyeyim.

ben saatlerimi pazarlık edip nasıl ek iş yapabilirim, nasıl finansal özgürlüğümü daha üst noktaya çıkarabilirim diye düşünüp dururken, 43 yaşında emekli olmuş ve o gün bu gündür hiçbir parasal üretim faaliyetine katılmamış, hiçbir finansal yatırım yapmamış annemin ve tek bir gün çalıştığına tanık olmadığım babamın yarattığı karamsarlık ve kin altında kendimi yiyorum. 

annemin bok gibi bir hayatım oldu demesine karşılık sahip olduklarına, allahın verdiklerine şükretmesini söylediğimdeki tavrı karşısında tam olarak hak ettiğini yaşadığını düşünüyorum.1 yıl kirada oturan, ailesinden miras kalan evde yaşayıp, 15 sene çalışıp 25 sene emekli maaşı yiyen bir insanın şikayet etmeye hakkı nasıl olabilir?  2 sağlıklı çocuğum oldu, dünyanın en büyük hazinesidir. evim var, borcum yok, evimde aşım kaynıyor, insanlar 70inde çalışmaya devam ederken benim tek derdim mutfağın dağınık kalması, allaha şükür olsun demek varken sürekli bir şeylerden şikayet etmeyi insan nasıl kendinde hak görebilir?

en ufak bir eleştiride -ama o da 35 yaşında emekli olmuş. ama bu da benden daha fazla maaş alıyor. ama bilmem kim, ama bilmem ne... bu nasıl bir zihniyet? sizin nesliniz bu ülkeyi kuruttu. hepiniz her şeyin kolayına kaçıyorsunuz.

ben dünyaya geldiğimden beri çalışıyorum. sabahım 6'sında kalkıp okula gittiğimde 8 yaşındaydım. ayakkabılarım su dolu okula vardığımda 10 yaşındaydım. 12 yaşında başladım yarışmaya. önce okul, sonra dershane, sonra meslekte çalıştım. ortaokulda lisede çalıştım. üniversitede çalıştım. 12 yaşından beri çalışıyorum. 18 yaşında evden ayrıldığımda 180 boyunda 55 kilodaydım. 18 yaşından beri kira ödüyorum.

anne, senin bana ve hiçkimseye şikayet etmeye hakkın yoktur. evinde yaptığın çamaşır bulaşığı tüm yetişkinler yapıyor. ben de işten eve dönüp bütün haftasonunda güc kuvvet bulup yapmaya çalışıyorum. taş atıp kolun yorulmadan sahip olduğun evde, 15 yıl prim ödemekle kazandığın emekli maaşınla bana akıl veremezsin. çevreni ve kendini geliştirmek için hiçbir şey yapmayıp şehrinden ülkenden şikayet edemezsin. 
devamını gör...
2748.
önünüzde bir ray mı var?
kaçın efendim, atlayasınız gelir.
önünüzde bir yol mu var?
kaçın efendim, katlayasınız gelir.
devamını gör...
2749.
yalnız o son kırdığın en sevdiğim hevesimdi.
devamını gör...
2750.
boşlukta süzülmek istiyorum, kafamın içindeki tek sesin de bir rüzgar uğultusu olmasını.
keşke kendimi kendimden kurtarabilsem, çekip fırlatsam ve özgür bıraksam.
devamını gör...
2751.
ben bile psikolojik destek alacak duruma geldiysem varın gerisini siz düşünün. çok afedersiniz ama bu a… kodumun kafası 3 vardiya çalışan fabrika gibi bir an durmuyor. işin daha b.k tarafı alacağım desteğin bir işe yarayacağına da zerre ihtimal vermiyorum. sabah 6’da kalkacak olan ben gecenin 1’inde sözlüğe iç döküyorum. hale bak…
devamını gör...
2752.
hanımefendi ben deiliyim
devamını gör...
2753.
"oysa ben korktuğum için değil, midem kaldırmadığı için kaçtım adına gerçek denilen o zırvalardan"
devamını gör...
2754.
saçma sapan kabuslarla uykumdan olmaktan sıkıldım gecenin 3'ünde yine bir kabusla uyandık. ölen yakınlarının tekrar tekrar daha acılı ölümünü görmek can sıkıcı.
devamını gör...
2755.
ben niye bu saatte uyandım ya
devamını gör...
2756.
bu saatte olmaktan korktuğum yerdeyim. ayaktayım.
devamını gör...
2757.
şu an saat 07.03 ve kahretsin işe gidiyorum.
diyeceklerim bu kadar!
devamını gör...
2758.
bazıları o kadar mükemmel ki.
of ama görsen nasıl harika.
uff acayip iyi.

he başkaları da hep kötü.
pü onlara*
(bkz: düşük zeka göstergesi)
devamını gör...
2759.
beni kimse üzemez sanırsın ya!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aslında başka ama işte neyse.
dün de akşam oldu bugün de sabah oldu.
devamını gör...
2760.
burası bir serbest kürsü gibi, herkes sözlük kurallarının çizdiği sınırlar içinde musdarip olduğu gamdan, memnun olduğu demden, havadan, kederden, sudan, sebepten bahsedebiliyor; iyi bir olanak.
melting'in normal sözlük’ün en büyük sorunu başlığındaki #2976554 nolu tanımı da bana feyz verdi, biraz da dert oldu ben de onun için yazıyorum.

ego denen kelimeyi ilk öğrendiğimde ilkokulda olduğumdan ve o sırada ankara'da yaşadığımdan anlamı benim için "elektrik gaz otobüs genel müdürlüğü"nden ibaretti. zamanla geç gelen otobüsler, tıklım tıkış seferler nedeniyle de erken gelen otururun kısaltılması halini aldı. sonra sigmund freud ile tanıştım lise başlarında. egonun esasen bir aracı olduğunu, idin müptela olduğu, zaaflı olduğu içgüdüsel arzular ile onu öyle yapma böyle yap, bunu yaparsın yapamazsın jandarması olan eleştirel süperegonun arasında aracılık eden gerçekçi(!) aracı olduğunu söylüyordu.. "ben", "ille de ben" anlamını; şişik ego, yüksek ego; narsiszme kadar yolu olan ben algısını sonradan kazandı ego. kötü oldu... biri yaptığı iyi bir şeyden bahsetmesin "egosu patlak" oldu, biri kendinde beğendiği bir şeyi öne sürmesin "şişik egolu" oldu, biri kriterlerine uymayan şeylere itiraz etsin "yüksek egolu" oldu.

ortam sanal, olanaklar sınırsız, dil kemiksiz, ne klavyenin ne zihnin karışanı görüşeni var; o derece özgürüz.
buraya kadar sorun yok gibi. tanım onun, keyif onun ayrıca melting'in diline aşinayım. hani argo kullanır, küfür etmiyormuş gibi yaparak güzel küfreder *. ama o "mal" olmak hali yok mu hani hepimizi içine aldığı "mal" olma hali... hepimizi, kendini bile içine aldığı. ne mal olduğumuzu bilmeye daveti... had bildirmesi. aslında bir bok değilsiniz demek istemiş miydi, evet istemişti. belki kendini dahil etmesi de ithamı birazcık hafifletmek içindi. bakın sadece size söylemiyorum ben de malım, ne mal olduğumu zaman zaman unutuyorum demek istemişti.

itirazım buna. "ne mal olduğumuzu" bilmiyor sayılmaya. tam karşılığını alsak sözcüğün alınıp satılan "meta" olucaz, yok o değil argo karşılığını alsak "anlayışı kıt ve düşüncesiz" olucaz. ya hu herkesin bir mazisi, bir donanımı, tercihleri, faydaları, okudukları mektepler, arızaları, saçmalıkları vs var. nereden bakınca böyle mal görünüyoruz hepimiz? işte bunu çok merak ettim. bunun gözlemlendiği mertebe hangi mertebe? niye bu genelleme? niye bu itham?

kendi adıma ve sözlükte okuyup/oyladığım, kıymet verdiğim birçok yazar adına reddediyorum işte bu yakışıkız yakıştırmayı. niye üstüne alındın diyebilirsiniz. çok geneldi, fazla geneldi. kendimi ayırsam aranızdan, ego patlağı olacaktım.

söyleyeceklerim bu kadar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim