941.
her hareketinizin dokunduğu biri var. her cümlenizi dikkatle dinleyen, önemseyen birileri var. yokmuş gibi davranmanız çok bencilce.
kendinizi çok önemsiyorsunuz ve insanları değersizleştiriyorsunuz, en saçması da bunu yapmayı kendine hak görmeniz. kendinizde bu hakkı bulabilmeniz garip. kimseye ihtiyacınız yokmuş gibi davranıp, etrafınızda kimse kalmayıncaya kadar onları uzaklaştırmanız da fazlasıyla aptalca.

herkese leş gibi davranıp sonra sızlanamazsınız. böyle bir şımarıklık olamaz. olmamalı.
insanları kendinizden uzaklaştıracak kadar saçma sapan ve bencilce davranıp sonrasında gittikleri için onları suçlayamazsınız. üstelik bunu yaparken de kendinizi haklı göstermeye çalışmanız da gülünç.

eğer elimde olsaydı, herkese empatiyi aşılardım. çocukluktan itibaren öğrenilmesi gereken bir şey olduğu düşüncesindeyim. bencil çocuklar ve bencil büyüyen gençler, en önemlisi de bencil yetişkinler olmamaları için.
bir başkasının hislerini önemsemeden hareket eden onca insan varken sizin yaptığınız empati enayilik olarak görülüyor. ne garip değil mi? insanlığınız, vicdanınız yok sayılıyor. önemsenmiyor.

kafanıza estiği gibi insanları kıramazsınız. önemsemeden yaptığınız en ufak hareket o kişiyi fazlasıyla kırmış olabilir. sizi sevdiği için gitmeyeceğini düşünerek yanılıyorsunuz.
en çok, sevenler gider.* çünkü gitmekten başka çare bırakılmaz onlara. gitmek zorunda kalırlar.
ve birini gittiği için suçlamadan önce buna nasıl sebep olmuş olabileceğinizi düşünün.*
devamını gör...
942.
herkese selam sana how are you?
devamını gör...
943.
#2092880
her kelimesine katılmakla beraber gidenin hep haksız sayıldığı bir psikoloji var toplumda. onu da eklemek isterim.
"gitti bıraktı beni böhühüh." gitti de gidene kadar neden o senden uzaklaşan adımları fark edemedin?
youtube 'u bile açın, psikologların vs hep kanallarında gideni döndürmek, gideni pişman etmek,gidenin allah cezasını mı versin. ne istiyorsunuz acaba?
delirtmeyin ulen elzem'imle beni.
devamını gör...
944.
" salıncaktan düşen bir çocuk küser mi parka ? "
devamını gör...
945.
devamını gör...
946.
aşk acısı falan hikaye... siz hiç diş ağrısı çektiniz mi?..

t: yazarların kısmen, durum güncellemesi yaptığı başlık.
devamını gör...
947.
bu berbat gün geçti gitti şükür.
devamını gör...
948.
bir duvar yazısı alıntısıyla söylemeyi tercih ettiğim söz: koşmadan koşamazsın. çok mantıklı.
devamını gör...
949.
çoooook sıcak aşırı sıcak, param var biraz ama işe yarar bi miktar değil, canım çok sıkılıyor ama sınavım var keyfim yok, eksiğim çokmuş gibi hissediyorum bunu düşündükçe menopoza girmiş gibi hissedip kafamı buzluğa sokmak istiyorum, konuşmak istediğin biri var ama artık eskisi gibi hissetmiyorum, dondurma istiyorum ama evde yok.
devamını gör...
950.
allah mutlak güç sahibidir. ancak o, hiç kimseye çalışmadan, emek sarf etmeden bir şey vermiyor.
devamını gör...
951.
1 ay sonra geldim, evet yeni yüzler görüyorum.
hepiniz bir birey olmak için buradasınız, seçimleriniz içinde bulunduğunuz mevcudiyetiniz. varoluşunuz ise 220v a bağlı.
söyleyemediklerinizi yazmak için buradasınız, o zaman benden size bir info.
düşündükleriniz, gözlemlenebilir evren ve ilerisi için bir ışık yakmıyor, sadece kendi şeytanlarınızla savaşan birer biyolojik yıkımsınız. ve bu gezegen sizi zamanı gelince tükürecek.
devamını gör...
952.
iyi ki doğdum..
devamını gör...
953.
etrafımda herkese “sizden sıkıldım” diye bağırmak istiyorum. aynı zamanda uzak kaldığımda “sizi çok özledim” diye sarılmak istiyorum. ne istediğimi ben de bilmiyorum.
devamını gör...
954.
afilli bir uyku istiyorum. beni 12 ağustos tarihinde uyandırın.
devamını gör...
955.
ben, anlamıyorum, öylesine bana dokunmadan geçip gidiyor ki yaşam, her şeyi öylesine ıskalıyorum ki...
yaşam, yani acı çekme sürekliliği. sonu gelmeyen mutlak yenilgi. yani dışarıda olan. akıp giden... el sürülemeyen. oysa öylesine gerçek ki tükendiğim, çürüdüğüm, bittiğim... kendi içimde kurduğum her şey tekrar tekrar aynı bozumlarda yok oluyor. bir bozum daha, bir bozum daha, bir bozum daha...

kendimi dünyaya düşen şeylerin ortasında buluyorum. olmak istediğim yerde değil. her şey her yerde, oysa ben hiçbir yerdeyim. hiç kimseye, hiçbir şeye dokunamıyorum. kendi bilincini unutmak mecburiyetindeki bir izleyici miyim? kendime dönüyorum. istediğim gibi var olamadığım o kadar belli ki her halimden. ben var olma mecburiyetinde miyim? dokunmak istediğim o kadar çok şey var ki, karışmak istediğim bir yaşam var. ama öylesine rastgele saçılmış ki dünyaya düşen her şey. etrafımdakiler değerini yitiriyor. doğrusu, etrafımda değeri olan çok az şey var.

sonra ben, öylesine dalgın, öylesine hayata uzak ki, ama yaşamak istiyorum. bir şeyler olduğunu biliyorum bu dünyada. değerli bir şeyler. birileri olduğunu biliyorum, kalbime dokunacak. okunacak bir şiirin daha olduğunu seziyorum. bu rastgeleliğin içinde belki bana uzak düşmüştür. ben o nesnelerin, o kişilerin yaşamımı tamamlayacak anlamlı kılacak olan o şeylerin eksikliğini hissediyorum.

ama ben, yenik düştüm. mücadele vermekten bıktım. etrafımdaki değersiz olan her şeyle fazla oyalandım. hatta üzülerek söylemeliyim ki bazen onların değerli olduklarını iddia ettim. bana sorarsanız öyleydiler de. sonra sonra geldiğim yerde (ki tekrar belirteyim olmak istediğim yer burası değildi) anladım ki eksik olan bir şeyler var. yaşam bu şekilde tamamlanmıyor. dedim ya ama yenik düştüm, yaşama dokunamıyorum, mücadele vermekten yoruldum ve artık yaşam ben dokunmadan akıp giderken, onu anlayamıyorum.
devamını gör...
956.
insanlar birbirlerinin zamanından çalıyor sürekli. zamanın ne kadar değerli olduğunu yaşamının sonlarına doğru tam olarak bilincinde oluyor ve buna göre yaşabiliyor. öyle ki dönüp baktığında insan hiç uğruna heba edilmiş zamanların keşkelerini, iç çekişlerini bir anda yaşayıp geçiyor bazen de bir anda yok olmuyor işte de . . kafam o kadar karman çorman ki ne anlatmak istediğimi anlatabiliyorum ne de karmaşıklığı ve düğümleri çözebiliyorum. zamanla zamana yenik düşen, yiten yaşadığı coğrafyanın belirsiz kırılgan fay hatlarına benzer akılların birbirleri üzerinde yarattığı mağduriyetin mağdurları biz, yarattıkları mağduriyetten mükellef sofrasında baş köşede olan onlar olacak . anı mı yaşamalı, su akar yatağını bulur mu demeli, bir gün devran döner mi yoksa var olan ışık da söner mi demeli hiç bilmiyorum. son olarak içimiz de ki iyinin değil kötünün eseriyiz galiba, bilemiyorum .
devamını gör...
957.
23. 43.26
tercih yaptım. hayırlısı olsun inşallah.
perşembe günü yani bugün oluyor artık saat 10.00 da direksiyon dersimin ilkine gideceğim.
sonra da işe gideceğim.
pazar günü izinliyim.
cuma günü de maaşım yatacak.
devamını gör...
958.
iyi geceler! kimsesizler, tek bir insan sesi işitebilmek için hassas kulaklarıyla tetikte olanlar, inançsız ve amaçsızlar, hedefsizce savrulup duranlar, isteksizler, kendisini kandıracak kadar zeki olanlar, tembeller, yaşamdan el etek çekenler, hırslarıyla umutsuzluğunu yarıştıranlar, hepinize iyi geceler! büyük ve imkansız hayallerle başını yastığa koyup sabırsızlıktan, heyecandan uyuyamayan; dinginlikten çok yorgunluk veren uykudan güç bela uyandıktan sonra güneşle birlikte gelecek olan mide bulantısına ve çoktan üzeri karalanmış yararsız planlarla dolu zihnini taşıyamayan, özgürce dans eden bir çocuk gibi dönen başının ağırlığına rağmen gözlerini aralamak için verdiğin mücadeleyi başarı sayıp bilmem nereden bulup içine yerleştirdiğin azgın yaşam arzusuyla doğrulacağın o boşuna sabaha kavuşman için, iyi geceler.
devamını gör...
959.
sana bunları söylemek istemezdim, zaten bunları sana hiç söyleyemedim. aslında bunları çoğu zaman hiç kimseye söyleyemedim. yazarken bile böyle çekingen, böyle tutuk... söylemek istediklerini böylesine ağzında geveleyen ben... acı çekmeye devam ediyorum. tam burada kendimden büyük bir laf etmemek için kendimi zor tutuyorum. ağzımda kalabalıklaşıyor kelimeler. çünkü senin umurunda değil bunlar. insan insanı düşünmez. zaten biz kötü olmak düşüyle büyüdük... büyüdük, biz büyüdük ve dünya varlığını bize göstermeye karar verdi, bütün pisliğiyle. ama biz de zaten kötü olmak düşüyle büyüdük.


ben seni üzerim, bir akşam üzeri sebepsizce üzerim. kendim de acı çekmekteyimdir de acımdan öğrenmem seni üzerim. birkaç söz etmeden, kavga etmeden, ufak bir tartışmaya bile girmeden, sadece susarken, suskunluğuma bir ömrün anlaşılmazlıklarını gizleyip... bunlar nasıl sözler? oysa insan, insanı nasıl üzer? hep üzülmüş, bir köşede unutulmuş, kalbi kırılmış bir değersiz olarak karşına çıkıp böyle sözler, ben böyle şeyler söylemem... kimse üzülsün istemiyorum ki. sonra inan ben de çok üzülüyorum. bir yol, bir çare olsun istiyorum. tüm bunlar kötülüğüme mi bahanedirler? oysa başka bir düşüm yoktu ki.


nasıl söylesem soluk soluğa kaldığım şu dünya, aldığım bir sonraki soluğa değmiyor.bunlar değildi ki söyleyemeyeceklerim, bak yine söyleyemedim. acı çekiyor kalbim... ötesi yok. dolmayacak bir boşluk var göğüs kafesimde. kalbimi kanatan bir okla yaşıyorum. sonra sen bu yaşamı nasıl mümkün kılarsın? ne söylediğimi bilmiyorum. ama boğazımda düğümlenen kelimeler değil bunlar... ben karşında değilim ve söyleyemem sana hiçbir şey. sen ise zaten belki hiç yoksun, var olmamışsın da var olmadığını bile bilmiyorsun, beni nasıl kurtaracaksın? bak işte bunlar böyle düşler, bir kahraman arıyor kendine. oysa yaşam, oysa o dibi delik kova... ne kahramanı? gözlüklü inek öğrencilere çizgi roman mı yazıyoruz?


bilirsin, bu, o kahramanın gelmediği öykülerden, sonunda herkes ölüyor...
devamını gör...
960.
tamam, şimdi ciddi bir konuşma yapıcam dinleyin..
an'ı yaşamayı unutuyorsunuz.
sürekli ya geçmiştesiniz ya da gelecekte.
bunu fark edin..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim