941.
" salıncaktan düşen bir çocuk küser mi parka ? "
devamını gör...
942.
devamını gör...
943.
aşk acısı falan hikaye... siz hiç diş ağrısı çektiniz mi?..

t: yazarların kısmen, durum güncellemesi yaptığı başlık.
devamını gör...
944.
bu berbat gün geçti gitti şükür.
devamını gör...
945.
bir duvar yazısı alıntısıyla söylemeyi tercih ettiğim söz: koşmadan koşamazsın. çok mantıklı.
devamını gör...
946.
çoooook sıcak aşırı sıcak, param var biraz ama işe yarar bi miktar değil, canım çok sıkılıyor ama sınavım var keyfim yok, eksiğim çokmuş gibi hissediyorum bunu düşündükçe menopoza girmiş gibi hissedip kafamı buzluğa sokmak istiyorum, konuşmak istediğin biri var ama artık eskisi gibi hissetmiyorum, dondurma istiyorum ama evde yok.
devamını gör...
947.
allah mutlak güç sahibidir. ancak o, hiç kimseye çalışmadan, emek sarf etmeden bir şey vermiyor.
devamını gör...
948.
1 ay sonra geldim, evet yeni yüzler görüyorum.
hepiniz bir birey olmak için buradasınız, seçimleriniz içinde bulunduğunuz mevcudiyetiniz. varoluşunuz ise 220v a bağlı.
söyleyemediklerinizi yazmak için buradasınız, o zaman benden size bir info.
düşündükleriniz, gözlemlenebilir evren ve ilerisi için bir ışık yakmıyor, sadece kendi şeytanlarınızla savaşan birer biyolojik yıkımsınız. ve bu gezegen sizi zamanı gelince tükürecek.
devamını gör...
949.
iyi ki doğdum..
devamını gör...
950.
etrafımda herkese “sizden sıkıldım” diye bağırmak istiyorum. aynı zamanda uzak kaldığımda “sizi çok özledim” diye sarılmak istiyorum. ne istediğimi ben de bilmiyorum.
devamını gör...
951.
afilli bir uyku istiyorum. beni 12 ağustos tarihinde uyandırın.
devamını gör...
952.
ben, anlamıyorum, öylesine bana dokunmadan geçip gidiyor ki yaşam, her şeyi öylesine ıskalıyorum ki...
yaşam, yani acı çekme sürekliliği. sonu gelmeyen mutlak yenilgi. yani dışarıda olan. akıp giden... el sürülemeyen. oysa öylesine gerçek ki tükendiğim, çürüdüğüm, bittiğim... kendi içimde kurduğum her şey tekrar tekrar aynı bozumlarda yok oluyor. bir bozum daha, bir bozum daha, bir bozum daha...

kendimi dünyaya düşen şeylerin ortasında buluyorum. olmak istediğim yerde değil. her şey her yerde, oysa ben hiçbir yerdeyim. hiç kimseye, hiçbir şeye dokunamıyorum. kendi bilincini unutmak mecburiyetindeki bir izleyici miyim? kendime dönüyorum. istediğim gibi var olamadığım o kadar belli ki her halimden. ben var olma mecburiyetinde miyim? dokunmak istediğim o kadar çok şey var ki, karışmak istediğim bir yaşam var. ama öylesine rastgele saçılmış ki dünyaya düşen her şey. etrafımdakiler değerini yitiriyor. doğrusu, etrafımda değeri olan çok az şey var.

sonra ben, öylesine dalgın, öylesine hayata uzak ki, ama yaşamak istiyorum. bir şeyler olduğunu biliyorum bu dünyada. değerli bir şeyler. birileri olduğunu biliyorum, kalbime dokunacak. okunacak bir şiirin daha olduğunu seziyorum. bu rastgeleliğin içinde belki bana uzak düşmüştür. ben o nesnelerin, o kişilerin yaşamımı tamamlayacak anlamlı kılacak olan o şeylerin eksikliğini hissediyorum.

ama ben, yenik düştüm. mücadele vermekten bıktım. etrafımdaki değersiz olan her şeyle fazla oyalandım. hatta üzülerek söylemeliyim ki bazen onların değerli olduklarını iddia ettim. bana sorarsanız öyleydiler de. sonra sonra geldiğim yerde (ki tekrar belirteyim olmak istediğim yer burası değildi) anladım ki eksik olan bir şeyler var. yaşam bu şekilde tamamlanmıyor. dedim ya ama yenik düştüm, yaşama dokunamıyorum, mücadele vermekten yoruldum ve artık yaşam ben dokunmadan akıp giderken, onu anlayamıyorum.
devamını gör...
953.
insanlar birbirlerinin zamanından çalıyor sürekli. zamanın ne kadar değerli olduğunu yaşamının sonlarına doğru tam olarak bilincinde oluyor ve buna göre yaşabiliyor. öyle ki dönüp baktığında insan hiç uğruna heba edilmiş zamanların keşkelerini, iç çekişlerini bir anda yaşayıp geçiyor bazen de bir anda yok olmuyor işte de . . kafam o kadar karman çorman ki ne anlatmak istediğimi anlatabiliyorum ne de karmaşıklığı ve düğümleri çözebiliyorum. zamanla zamana yenik düşen, yiten yaşadığı coğrafyanın belirsiz kırılgan fay hatlarına benzer akılların birbirleri üzerinde yarattığı mağduriyetin mağdurları biz, yarattıkları mağduriyetten mükellef sofrasında baş köşede olan onlar olacak . anı mı yaşamalı, su akar yatağını bulur mu demeli, bir gün devran döner mi yoksa var olan ışık da söner mi demeli hiç bilmiyorum. son olarak içimiz de ki iyinin değil kötünün eseriyiz galiba, bilemiyorum .
devamını gör...
954.
23. 43.26
tercih yaptım. hayırlısı olsun inşallah.
perşembe günü yani bugün oluyor artık saat 10.00 da direksiyon dersimin ilkine gideceğim.
sonra da işe gideceğim.
pazar günü izinliyim.
cuma günü de maaşım yatacak.
devamını gör...
955.
iyi geceler! kimsesizler, tek bir insan sesi işitebilmek için hassas kulaklarıyla tetikte olanlar, inançsız ve amaçsızlar, hedefsizce savrulup duranlar, isteksizler, kendisini kandıracak kadar zeki olanlar, tembeller, yaşamdan el etek çekenler, hırslarıyla umutsuzluğunu yarıştıranlar, hepinize iyi geceler! büyük ve imkansız hayallerle başını yastığa koyup sabırsızlıktan, heyecandan uyuyamayan; dinginlikten çok yorgunluk veren uykudan güç bela uyandıktan sonra güneşle birlikte gelecek olan mide bulantısına ve çoktan üzeri karalanmış yararsız planlarla dolu zihnini taşıyamayan, özgürce dans eden bir çocuk gibi dönen başının ağırlığına rağmen gözlerini aralamak için verdiğin mücadeleyi başarı sayıp bilmem nereden bulup içine yerleştirdiğin azgın yaşam arzusuyla doğrulacağın o boşuna sabaha kavuşman için, iyi geceler.
devamını gör...
956.
sana bunları söylemek istemezdim, zaten bunları sana hiç söyleyemedim. aslında bunları çoğu zaman hiç kimseye söyleyemedim. yazarken bile böyle çekingen, böyle tutuk... söylemek istediklerini böylesine ağzında geveleyen ben... acı çekmeye devam ediyorum. tam burada kendimden büyük bir laf etmemek için kendimi zor tutuyorum. ağzımda kalabalıklaşıyor kelimeler. çünkü senin umurunda değil bunlar. insan insanı düşünmez. zaten biz kötü olmak düşüyle büyüdük... büyüdük, biz büyüdük ve dünya varlığını bize göstermeye karar verdi, bütün pisliğiyle. ama biz de zaten kötü olmak düşüyle büyüdük.


ben seni üzerim, bir akşam üzeri sebepsizce üzerim. kendim de acı çekmekteyimdir de acımdan öğrenmem seni üzerim. birkaç söz etmeden, kavga etmeden, ufak bir tartışmaya bile girmeden, sadece susarken, suskunluğuma bir ömrün anlaşılmazlıklarını gizleyip... bunlar nasıl sözler? oysa insan, insanı nasıl üzer? hep üzülmüş, bir köşede unutulmuş, kalbi kırılmış bir değersiz olarak karşına çıkıp böyle sözler, ben böyle şeyler söylemem... kimse üzülsün istemiyorum ki. sonra inan ben de çok üzülüyorum. bir yol, bir çare olsun istiyorum. tüm bunlar kötülüğüme mi bahanedirler? oysa başka bir düşüm yoktu ki.


nasıl söylesem soluk soluğa kaldığım şu dünya, aldığım bir sonraki soluğa değmiyor.bunlar değildi ki söyleyemeyeceklerim, bak yine söyleyemedim. acı çekiyor kalbim... ötesi yok. dolmayacak bir boşluk var göğüs kafesimde. kalbimi kanatan bir okla yaşıyorum. sonra sen bu yaşamı nasıl mümkün kılarsın? ne söylediğimi bilmiyorum. ama boğazımda düğümlenen kelimeler değil bunlar... ben karşında değilim ve söyleyemem sana hiçbir şey. sen ise zaten belki hiç yoksun, var olmamışsın da var olmadığını bile bilmiyorsun, beni nasıl kurtaracaksın? bak işte bunlar böyle düşler, bir kahraman arıyor kendine. oysa yaşam, oysa o dibi delik kova... ne kahramanı? gözlüklü inek öğrencilere çizgi roman mı yazıyoruz?


bilirsin, bu, o kahramanın gelmediği öykülerden, sonunda herkes ölüyor...
devamını gör...
957.
tamam, şimdi ciddi bir konuşma yapıcam dinleyin..
an'ı yaşamayı unutuyorsunuz.
sürekli ya geçmiştesiniz ya da gelecekte.
bunu fark edin..
devamını gör...
958.
sevgili sözlük,
seninle iyi kötü zamanlarımız oldu. kimi zaman seni bira fotoğraflarımla doldurdum, kimi zaman saçma sapan işlevsiz tanımlar girdim.
ve çokça sana içimi döktüm. öylesine kendi halimde yazdım ki ne birine sataştım, ne de özelden birkaç mesaj haricinde bir terslik yaşadım. yani yaşadım aslında da sorun yaratmadı. sen de biliyorsun. dün eski sözlüğüme girdim. hani çok sevdiğim insanların olduğu, dün sana anlatmıştım. aslında orada da böyleydi. sadece şeyi fark ettim . ben orada iki sene kalmışım yahu. iki koca sene.
şimdi buraya bakıyorum ve sanırım birkaç aydan fazla geçmişimiz yok seninle. ama benim hakkında oradan daha çok şey biliyorsun. mesela orada tam bir ponçiktim. burada bazen depresyon teyze, bazen manyak manyak seksli komedili --kendimce tabi--tanımların ablası oluyorum.
yani ben seni benimsedim aslında, içindeki insanları da seviyorum. her yerde garip insanlar var. her yerde kötü insanlar var. ama bana uzaklar.
bir iki garip şey yaşadım. küfür ettiler, sevgilin varsa ben kaçıyorum canım öptüm deyip gittiler filan. olur öyle şeyler.
normal hayatta bu kadar açıklama bile yapmaz insanlar.
söylemek istediklerim yine incir çekirdeğini dolduracak şeyler değil ama beni iyi hissettiriyor sözlükçüğüm. bunun için sana teşekkür ederim.
seninleyken ben hayatımı da biraz değiştirdim . biraz mı? epey değiştirdim hala da değişiyor. sevgilimden ayrıldım. yenilerini buldum. şaka .
valla şaka.
niye girdiysem bu konuya. işte ne söyleyeceksem söyleyeyim diye.
biliyor musun sana bilgi içeren bir şeyler girmeyi çok özledim aslında. ama bu dönem bana destek olman gerek. çok faydalı ve etkili yazmadığımı biliyorum ama bu anlamda ne yazık ki çok da umut veremem sana. belki bir süre sonra daha iyi yazarım. aslında kendime güveniyorum bu anlamda ama duyguları dökmek ve ponçik vıcık vıcık tanımlar girmek ruh halime daha iyi geliyor inan.
hayat insana hep sürprizlerle geliyor ve planladıkların bir kenarda tuvalet sırası bekliyor içine atlamak için. şu iki ay içinde yaşadığım kafa dağınıklığı, duygusal karmaşa ve şaşıracaksın mutluluk beni şaşırtıyor kafamı karıştırıyor.
ama bir yandan da istediğim gibi yaşadığımı hissediyorum zaman zaman. ailevi durum da olmasa yani anneciğimin bitmek tükenmez kontrol çabaları biraz daha iyi olabilirim. bu hakkı ona seneler önce ben verdim aslında bunu biliyorum.
canım sözlük...
kalbim şu an yumuşacık. çok sevdiğim bir insanın yanına uzanmış da sarılıp kafamı yanaklarına dayamış gibiyim. bak bu his çok güzel. senin yanakların da ponçik mi sözlük.
bugün beş ağustos. bugün benim için anlamı olmayan bir gün aslında. ama her günümü anlamlı kılmaya çalıştığım için sayıları bıraktım artık.
iki ay önce odamda oturuyor ve kafamdaki sıkıntıları atmak için saçma sapan videolar izliyorum youtube'da. işin içinden nasıl çıkacağımı bilmiyordum.
bir ilişkim vardı ve iyi bir insan olduğunu düşünüyor üzülmesini istemiyordum. zaten yapı olarak bir insanı üzmek pek tarzım değil. eskiden daha fenaydım şimdi biraz daha duygularını sorgulamayı bıraktım insanların.
neyse bu ilişki artık yürümüyordu. bir geleceğimiz yoktu. bir paylaşım yoktu. o benim için ne kadar uygun değilse, ben de onun için mutluluk veremeyecek bir durumdaydım.
o hala üzülüyor ama bunun tek sebebi ayrılığın benden gelmiş olması. neyse tamamen gitti zaten.
bir ilişki içindeyken herkes mutludur. tartışmalar da olsa bir yerde biter ve taraflar uzlaşır. ama ayrılık olduğunda çirkinleşmek sanki bir kural. "böyle olur ama" denir. "böyle davranılır bu normaldir". bilmiyorum ki sözlük, belki de ben yanlış ayrıldım hep yanlış sevdim. eğer kurallara göre sevseydim belki şimdi iki çocuk annesi bir kadındım. kural nedir ki ilişkide aslında onu da tam bilmiyorum. taktikler mi, zaman zaman uzak durabilmek mi?
kayıtsız şartsız sevgiyi kaldırabilmek ve dürüst olmak hiç mi mümkün değil.
bazen ilişki uzmanlarını izliyorum youtube'da. aslında haklılar. ama ben onların dediği gibi yaşamak istemiyorum. eğer taktiklerle yaşayacaksam, kedi alırım.
yalan da söylüyor olabilirim şu an. evet biraz yalan. öyle davranabilseydim daha iyi olurdu biliyorum.
ama işte diğer yanım da diyor ki içinden geldiği gibi olarak da güzel bir şey mümkündür belki.
yakında ev sessizleşecek. kardeşim başka bir ülkede yaşamaya gidiyor.
evde bağıra bağıra şarkı söylemeyecek. karnım acıktı diye gecenin bir vakti dans ederek odama dalmayacak. "kahve yapayım mı ablam" diye mesaj atmayacak cepten.
ve ben ona gitme diyemiyorum çünkü geleceği söz konusu. ama içime çok oturacak. annemin de içine oturacak.
son iki ayda yaşadığım değişimlere başka neler eklenecek bilmiyorum ama biraz yoruldum sanırım.
ve bu çok zavallıca olabilir ama sanırım sevgiye çok ihtiyacım var. of.
devamını gör...
959.
kazık kadar oldum ,ben büyüdüüüm!!!çocuğum yok diye hala çocuk muamelesi yapmayın ,yeterrrr,herşeyin doğrusunu siz bilmiyorsunuz!!evet istemiyor,çocuk istemiyor,olmaz artık bizim çocuğumuz,evet hasta olunca çocuğum bakmıyacak bana,evet huzur evine gidicem ,ben alışmaya kabul etmeye çalışıyorum,benim içinde zor ama sormayın burnumun direğini sızlatmayın!!benim ateşim çıkınca uzaklardan merak edip çocuğum gelmiyecek mesala ,ya da birkaç gündür sesini duymadım acaba bişey mi oldu diye telaşlanalım olmayacak evet biliyorum ,ölünce apartmanda kokudanmı bilsinler huzur evine gitmeyeyimde napim,böyle işte...
devamını gör...
960.
forumsal morumsal. tutmuş başlıktır.

gece vakti, whatsapp'tan bi mesaj geliyor ve ohoo dedikodu. ama benim şarjım % 3. * e uykum da var. bizden geçmiş be bazı şeyler artık.
ay o değil oğlan gay çıkmasa bari. gidişat onu gösteriyor. kıza yazık. bari bi açık verseydin vijdonsız. püü.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim