1881.
sevgiyi doğru adresten alınca, kimsenin sevgisine, iltifatına muhtaç olmuyorsunuz. tüm sahte sevgileri gökyüzündeki yıldızlar gibi tek tek seçip hiçbirine kanmıyorsunuz. mükemmel bir şey bu. hayatta olabilecek en iyi şanslardan biri.
devamını gör...
1882.
devamını gör...
1883.
çok büyük üslup sorunu ve hadsizlik var insanlarda.
çok kişi konuşmayı öğrenmiş ama kimle, neyi, nasıl konuşacağını öğrenememiş...
çok kişi konuşmayı öğrenmiş ama kimle, neyi, nasıl konuşacağını öğrenememiş...
devamını gör...
1884.
henüz yarım saat önce bana ters olan bir şeyi kabul ettim; çünkü mutlu ve huzurluyum, umarım sonunda üzülmem.
devamını gör...
1885.
hayatımın daha huzurlu bir paralel evrenine ihtiyacım var. en azından kendimden çok şey kaybetmediğim o bene dönmeye. bilemiyorum bazen hiç bir şeyi ve bu bilmemezlik beni kötü sürprizlerle karşılıyor. sadece samimi insanların olduğu bir dünyada yaşamak istiyorum. insanların böylesine rol yapmadığı, yapmacık olmadığı...
devamını gör...
1886.
bir yerlerde gerçekten eğlenip keyif alan fazla neşeli insanlara denk gelince onlara türünü bilmediğim bir canlıyla karşılaşmışım gibi temkinle yaklaşıyorum. bu neymiş lan böyle diyerek çomakla dürtüyorum.
devamını gör...
1887.
ne zor ardından yazmak canım, ne zor!
son on günün olduğu gibi dün gece de çok kötüydü. zaten günlerdir senden çok uzakta, senin sesinden duyamayacağımı bile bile epeydir beklediğim haberi almak için telefon başında geçti zaman; uykusuz, harap, umutsuz, bitkin...
şu yeşil hapishaneye düşeli beri yüzünü sadece fotoğraflarda gördüm, o incecik ellerini elleyemedim, omuzlarına dokunamadım, sarılamadım, başını okşayamadım, öpemedim ya öpemedim. dayan kuzum, geleceğim diyemedim.
benim canım, dün gece bir karanlığa geri dönmemek üzre gittin. çok didindin, çok yoruldun, çok acı çektin, huzur içinde dinlenmeyi hak ettin.
ben sensizliğe alışamam, kendimi kandıramam, hatıralarımızın bir anını unutamam.
şimdi bahçeme senin için de bir servi dikicem. büyüyecek, boy verecek, küçük topçuklarını toprağa düşürecek, çoğalacak, sen gittin ama onlar yaşayacak.
güle güle güzel arkadaşım, canım... seni çok seviyorum...
son on günün olduğu gibi dün gece de çok kötüydü. zaten günlerdir senden çok uzakta, senin sesinden duyamayacağımı bile bile epeydir beklediğim haberi almak için telefon başında geçti zaman; uykusuz, harap, umutsuz, bitkin...
şu yeşil hapishaneye düşeli beri yüzünü sadece fotoğraflarda gördüm, o incecik ellerini elleyemedim, omuzlarına dokunamadım, sarılamadım, başını okşayamadım, öpemedim ya öpemedim. dayan kuzum, geleceğim diyemedim.
benim canım, dün gece bir karanlığa geri dönmemek üzre gittin. çok didindin, çok yoruldun, çok acı çektin, huzur içinde dinlenmeyi hak ettin.
ben sensizliğe alışamam, kendimi kandıramam, hatıralarımızın bir anını unutamam.
şimdi bahçeme senin için de bir servi dikicem. büyüyecek, boy verecek, küçük topçuklarını toprağa düşürecek, çoğalacak, sen gittin ama onlar yaşayacak.
güle güle güzel arkadaşım, canım... seni çok seviyorum...
devamını gör...
1888.
piko, veterinere neden götürmedin..
devamını gör...
1889.
güne kötü başlamayı hiç sevmiyorum ve artık tahammülüm azalıyor bu duruma. güzel günlerin kötü gecelerine de tahammülüm kalmadı. gün kötü noktalanınca ertesi gün de çoğunlukla kötü başlıyor. bir şeyleri çabayla iyi etmeye çalışmaya da tahammülüm kalmadı. artık stratejisiz davranan insanlar istiyorum hayatımda. ben öyleyim çünkü. yormayın beni.
devamını gör...
1890.
tahmini olarak ne zaman sevdiceğimle şöyle bir arabayla ya da bir karavanla gezeleyebileceğim ne zaaammmaaannnnn
devamını gör...
1891.
şöyle bir her şeye herkese sayıp sövesim var ama başlarsam durmam. bir de hanımefendi kişiliğimi bozmak istemiyorum.
devamını gör...
1892.
ben maske altına saklanmış içi ölü biriyim.
devamını gör...
1893.
ortalıktan kaybolduğumda genelde babamın mezarında oluyom. telefonu falan kapayıp.
devamını gör...
1894.
belirli sebeplerden dolayı üzülüyordum, canım sıkılıyordu ama iki gündür, 3 yıl sonra sebepsiz bir can sıkıntısı var. ve bu normal can sıkıntılarından değil, sanki göğsümü bir kafesin içine almışlar da sıkıştırıyorlarmış gibi... belki de anksiyete atağıdır bu bilemiyoru ...
devamını gör...
1895.
gece itirafı
sırf kitap için burdayım
sırf kitap için burdayım
devamını gör...
1896.
namus kavramı yerine ; dürüstlük,
ahlak yerine; doğru ve iyi insan olmayı koysak dünyadaki toplumsal yaşam daha kirli mi yoksa daha temiz mi olur?
kocasını aldatan bir kadın (veya tersi) bunu gerçekleştirdiğinde namussuz bir davranışta bulunmuş sayılacağına dürüstlükten şaşmış, yalancı ve iki yüzlü sayılsa ne olur? namus cinayetleri azalır desek bile insanlık için bir kar işte.
ahlak ve namus insanlığın en büyük zaafı ve mahalle baskısının en önemli sebebi değil mi? peki kadın cinayetlerinin ana sebebi mahalle baskısı, o ne der bu ne der çıkmazı değil mi?
hayatını başkaları ne der üzerine kuran herkes mutsuz olmaya mahkumdur. yaptıklarına hep bir kulp takılacaktır ve o da her kulpu kafaya takıp , hayatı aşkı sevgiyi her şeyi ıskalayacaktır.
anlamsız kavramlarla hayatını zindan etme insanoğlu. bir kereleğine geldiğin bu dünyada mutlu olabilmeyi becer ve yaşlan gitsin işte.
ahlak yerine; doğru ve iyi insan olmayı koysak dünyadaki toplumsal yaşam daha kirli mi yoksa daha temiz mi olur?
kocasını aldatan bir kadın (veya tersi) bunu gerçekleştirdiğinde namussuz bir davranışta bulunmuş sayılacağına dürüstlükten şaşmış, yalancı ve iki yüzlü sayılsa ne olur? namus cinayetleri azalır desek bile insanlık için bir kar işte.
ahlak ve namus insanlığın en büyük zaafı ve mahalle baskısının en önemli sebebi değil mi? peki kadın cinayetlerinin ana sebebi mahalle baskısı, o ne der bu ne der çıkmazı değil mi?
hayatını başkaları ne der üzerine kuran herkes mutsuz olmaya mahkumdur. yaptıklarına hep bir kulp takılacaktır ve o da her kulpu kafaya takıp , hayatı aşkı sevgiyi her şeyi ıskalayacaktır.
anlamsız kavramlarla hayatını zindan etme insanoğlu. bir kereleğine geldiğin bu dünyada mutlu olabilmeyi becer ve yaşlan gitsin işte.
devamını gör...
1897.
daldık yine koşturmacaya, bir haftadır annemi babamı göremiyorum . çoookkk özledim.zamanımı daha iyi kullanmalıyım. hatta başlıyorum. bak başladım .
devamını gör...
1898.
sivrihisar yakınlarındaki opeti ve yanındaki tesisi tarikatçı biri devralmış. arap elbiseleri üzerine ceket giymiş. kocaman beyaz sakalı ve başını beyaz bir tülbentle örtmüş. yanında da daha genç yaşlarda takkeli bir adam vardı. teyzem yanlışlıkla çarpacağım diye beni dürtünce sandım ki anne-oğul falanlar. çarpacak kadar da yakın değildim. çok umursamadım. ta ki kapıdan geçerken kendisine "pardon teyzeciğim, geçebilir miyim?" diyene kadar. meğer teyzem "tipe bak" diyormuş. neyse teyze görünümlü amca üzerindeki kat kat beyaz kumaşla saçlarımın rengini fark edip cehennem ateşinden kaçar gibi yolu açtı da çıktım marketten. muhtemelen arkamdan günahkarlığıma hidayetler diliyordu.
devamını gör...
1899.
sen ne söylersen söyle herşey karşındakinin anladığı kadardır.
devamını gör...
1900.
boğazım düğüm,
yüreğim fırtınada çırpınan bir kuş,
düşüncelerim amaçsız bir sandal, yelken açmış ummana,
aklımda hep o sonu gelmeyen şarkı.
eriyor içimde bir yerlerde insanoğlu.
soruyorum:
neden?
yüreğim fırtınada çırpınan bir kuş,
düşüncelerim amaçsız bir sandal, yelken açmış ummana,
aklımda hep o sonu gelmeyen şarkı.
eriyor içimde bir yerlerde insanoğlu.
soruyorum:
neden?
devamını gör...