sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
4441.
nasıl olduğumu bilmiyorum bu sıralar… yorgunum, halsizim buna çok eminim ama yine de iyi miyim… aslında kötü olmak için çok büyük sebeplerim yok ama içimden gelerek iyiyim de diyemiyorum işte. biraz daha zaman dimi… sonra geçer dimi…
devamını gör...
4442.
bugün.
devamını gör...
4443.
4444.
çok üzülüyorum. ülkemdeki insanlara depreme ileride olacak depremlere hayatımda korumam gereken insanları nasıl koruyacağıma,. hiç birşey bilmeden hiç bir şeye güvenemeden geleceği tahmin bile edemeyerek şansa yaşamamıza çok üzülüyorum. her şeye ve herkese çok üzülüyorum.
devamını gör...
4445.
hava ısındığı anda baharda zirvemizi yapalım arkadaşlar yalvarırım kafayı yedim ben. tanışıp iki sohbetin belini kırmak için çıldırmak üzereyim. alkollü akşam zirvesi uyar bence bize. 5 senelik alkol orucumu bozasım var. hayatımın hiçbir döneminde bu kadar zirve için ölmemiştim.
devamını gör...
4446.
bu sözlük son 1 haftadır mı abaza yoksa bu sizin genel haliniz mi cidden sorgulamaya başladım artık.
son birkaç gündür en çok gördüğüm şey mastürbasyon yapmaktan yüzünde 250 sivilceyle dolaştığına emin olduğum tiplerin hayal dünyalarını yansıttığı bel altı başlıklar oluyor. nasıl bir açlık bu arouna kone ya.
son birkaç gündür en çok gördüğüm şey mastürbasyon yapmaktan yüzünde 250 sivilceyle dolaştığına emin olduğum tiplerin hayal dünyalarını yansıttığı bel altı başlıklar oluyor. nasıl bir açlık bu arouna kone ya.
devamını gör...
4447.
allah cezanizi versin.
edit-mamamam mimimii maykrofon şov.
edit-mamamam mimimii maykrofon şov.
devamını gör...
4448.
4449.
"yürümezsen acı üzerinde birikir"
haftalardır yürüyorum. demek yürümekte de değil şifası. benimki yazmakta belli.
kabullen artık kendini be kızım. değiştiremediğin, değişmeyecek somut gerçeklerini tutup hayatının orta yerine koyarsan işte böyle dağlaşır. aşamayıp altında çıtırdarsın işte böyle. odağını olamayandan ve hatta olamayacak olandan çekip oluyor olana baksan, göreceksin. oluyor, oldurtuyor. gel bırak artık şu korkunu ve kaygını, gel şükürleşelim.
haftalardır yürüyorum. demek yürümekte de değil şifası. benimki yazmakta belli.
kabullen artık kendini be kızım. değiştiremediğin, değişmeyecek somut gerçeklerini tutup hayatının orta yerine koyarsan işte böyle dağlaşır. aşamayıp altında çıtırdarsın işte böyle. odağını olamayandan ve hatta olamayacak olandan çekip oluyor olana baksan, göreceksin. oluyor, oldurtuyor. gel bırak artık şu korkunu ve kaygını, gel şükürleşelim.
devamını gör...
4450.
dışardan neşeli insan sesleri geliyor diye camdan baktım. kar yağıyormuş. sebepsiz küçük bir mutluluk. ama ziline basıp aşağı çağıracak kimse olmadığı için biraz da üzüntü.
devamını gör...
4451.
insanlara sürekli iyilik yaparak ve onların yükselmelerine vesile olarak, zamanla büyük ağaçların gölgesinde kalan ve yok olup giden otlara dönüşüyoruz.
devamını gör...
4452.
4453.
(bkz: hmmm ok)
devamını gör...
4454.
reklamcılık diye bir sektör gelişmişti ve hatta bir 'postmodern sanat' gibi lanse edilir olmuştu. işte ilk orada duydum bu tabiri; ''insanın içinde duygu uyandıran şey''.
bir buçuk yıldır normal sözlük okur-yazarıyım. ilk ve tek sözlük deneyimim. 'nedir burada olmaya yol açan?' sorusunu çok sordum kendime.
yanıt reklam sektöründen geldi; 'içimde duygu uyandırıyor'. bazen öfke,bazen merak, bazen sevinç, bazen umut, ama bir duygu uyandırmadığı gün seyrektir.
bu nedenle ben de bir vefalı yazar davranışı geliştirdim. başkalarında duygu uyandıracak başlık açarak bu anonimliğe imece usülü katılıyom. bu günkü performansımdan memnunum bi sürü duygu tetikledim. hahaa. (bkz: profilim)
bir buçuk yıldır normal sözlük okur-yazarıyım. ilk ve tek sözlük deneyimim. 'nedir burada olmaya yol açan?' sorusunu çok sordum kendime.
yanıt reklam sektöründen geldi; 'içimde duygu uyandırıyor'. bazen öfke,bazen merak, bazen sevinç, bazen umut, ama bir duygu uyandırmadığı gün seyrektir.
bu nedenle ben de bir vefalı yazar davranışı geliştirdim. başkalarında duygu uyandıracak başlık açarak bu anonimliğe imece usülü katılıyom. bu günkü performansımdan memnunum bi sürü duygu tetikledim. hahaa. (bkz: profilim)
devamını gör...
4455.
4456.
kendini kuru fasulye gibi nimetten sananlar var bir de arkadaş sandıkların..
devamını gör...
4457.
(bkz: millet aj aj)
devamını gör...
4458.
saat 11'de diş temizleme randevum var. saat 10:40. evimin hali berbat ötesi. depresyonda olduğum o kadar bariz ki. anahtarı bulamıyorum, ayakkabımı bulamıyorum. dişimi fırçaladıktan sonra diş fırçası saçıma değmiş, asansörde fark ediyorum... zor günler yaşıyorum anlayacağınız.
tramvaya binmek yerine uber çağırdım. irandan gelmiş ama sırp tipli bir şofor suzuki vitara ile geldi. çat pat almancamla uber'den ne kadar kazandığını konuşmak istiyorum. öyle görünüyor ki bana en uygun iş sanırım bu. kimsenin üzerimde tahakküm kuramayacağı, beni sınır dışı etmeyecek kadar gelir getirecek bir işe ihtiyacım var. en azından 1-2 seneliğine.
-uber'de aylık ne kadar kazanıyorsun
+ 2500€
- kaç saat günde
+ 12 saat. sabah 6'dan akşam 6'ya
-12 saat... çok .... çok.... araç sahibi ne kadar kazanıyor
+40% - 60% paylaşıyoruz.
ben 6. müşteriyim, 100€ kazanmış 3 saatte. araç sahibinin de payını koyarsak 5000€ ciro yapıyorlarmış. tüm masrafları düşsek 4000€ nete gelir. araç sahibinin 20 araçlık filosu varmış. tahminen 400.000€ ile oturduğu yerden senelik 90.000€ net kâr cebe koyuyor. güzel para...
diş temizleme randevumdan çıktım. sağa döndüm. karşıdan tramvayın geldiğini görüp durağı bulmak için arkama döndüm. tam o sırada gitmek istediğim yöne giden tramvay geliyordu. koşarak son anda yetiştim. boş bir koltuğa oturdum.
karşımda babama benzeyen, belki annem olmasa babamın olacağı halde düşkün bir adam gördüm. 70 yaş üstüydü, saçları ve sakalı uzamıştı, altında gösterişli yazlık bir spor ayakkabı. çok eski ve yırtılmış. üstünde birkaç kat ceket. soğuktan titriyordu. ne zaman karşılaşsam bilirim ki benimle karşılaşmalarının bir sebebi var. cebimde ne bozukluk varsa veririm. ama vermenin bir adabı olmalı. kalkarken cebine attım. fark etmedi. börneplatzda indim.
birkaç gündür iş yerinde yaşadığım hukuki-psikolojik savaştan nasıl en kârlı çıkacağımı hesaplıyorum. yapılanların yarattığı tahribata ilişkin delile ihtiyacım var fakat geriye dönük delil alamam, işlerin bu noktaya geleceğini tahmin etmediğim için bu yola hiç girmedim. artık açacağım muhtemel davada delil olması için yapılan sistematik yıpratma için doktor raporuna ihtiyacım var. yalan yok... yaşadığım hasarlar gerçek. sadece zamanı büküp sanki yeni başıma gelmiş gibi anlatmam lazım. ama hangi doktora ulaşsam ya cevap vermiyorlar ya da "boşluğumuz yok", "en yakın randevu bilmem ne kadar zaman sonra..." gibi cevaplar. zaman da daralıyor.
tramvaydan indim. yine ilginç bir gün oluyor. iner inmez aktarma yapmak istediğim tramvay belirdi. "her şey, her detay planlanmıştır. tesadüf yoktur" sözleri zihnimde yankılandı. kafamı çevirdim, boş olan tek koltuk vardı. karşımda bir kız. fasulyeli bir salata yapmış, bacak bacak üstüne atmış onu yiyordu. kızın yaşını anlamaya çalıştım. 19 yaşında mı 32 yaşında mı çözemedim. bu kız tam istediğim gibiydi. balık etli. suratında, dudaklarında, tırnağında boyanın pudranın zerresi dahi yok. bacakları beyaz pantolonun içinde harika duruyor. eski bir okul çantası var. sıfır gösteriş. sıfır abartı. o kadar doğaldı ki sadece izledim. mavi gözlerinin içinde siyah gözbebeği. kocaman gözlükleri. küçük dudakları. küçük burnu. salaş mı bakımlı mı anlayamadığım kumral saçları
1-2 an göz göze geldik fakat uzun sürmedi. ayaklarının birine temas ettiğimde. artık vucudu bana dönmüş, saçlarıyla oynamaya başlamış, bacaklarını titretmeye başlamıştı fakat göz teması kurmadı. inmeye yakın donakaldı. göğüs kıllarıma mı bakıyor ... çeneme mi bakıyor.. anlayamadım. kalktı. gün içindeki tesadüfleri düşündüğümde "ilahi nizam" sanki bir şeyler anlatmak istiyordu. kalktığını görünce ben de inip peşine takıldım.
herhalde evine gidiyordur. 30 saniye sürmedi köşeyi döndü. koşup yetişirim dedim. üniversitenin psikiyatri kliniğine girdi. psikiyatri kliniği burada mıymış? bilmiyordum. ben de hemen peşinden. öğrenci olduğunu zannederken kendisini bekleyen başka bir öğrenciyle merdivenden çıktılar. kilitli bir odayı anahtarıyla açtı. sanırım master veya doktora öğrencisi olmalı. bekledim... bekledim .... bekledim .... kapı açıldı. kafamı uzattım. online toplantıda olduğunu gördüm. çıktım... bitmesini bekleyecektim. ardından bir odaya girdim.
-yardıma ihtiyacım var
+nasıl yardımcı olabilirim?
-doktorla görüşmek istiyorum nereden randevu alabilirim
+sağa dönün. yirmi metre ilerde kayıt masasını göreceksiniz
- teşekkürler.
ileride açacağım muhtemel tazminat davası için aradığım yeri istemeden buldum. içeride 5-6 kişi bekliyor. neyi beklediklerini anlayamadım. dışarı çık, içeri gir, bekle.... bir süre böyle geçti. randevu aldım. doktor 1 saat sonra sizi alacak dedi. çıktım... kızı bulmaya çalıştım. kız yok oldu sanki. saatlerce bekledim. 1 kez gördüm. ilgisiz göründü veya uzağı göremiyor, tam anlayamadım. iş yerinde rahat hissetmez diye düşündüm. bir bakıma testosteron/depresyon yarışında depresyonun ağır basmasından başka bir şey değildi. yazılmak için binadan çıkmasını bekleyecektim.
doktor adımı seslendi. girdim. olanları anlattım. bu kızcağız o kadar pozitif biri, o kadar yardımcı olmaya çalıştı ki... bir noktada tanrıya inanıyor musunuz, dindar mısınız diye sordu. tanrı senin gözlerinden benimle konuşuyor, diyemedim. bugün beni buraya tanrı getirdi diyebildim.
çıktım. doğal güzelliğin binadan ayrılmasını saatlerce bekledim. hayatımda bu da oldu. daha önce hiçkimseyi saatlerce beklememiştim. sonunda pes ettim. zaten saat akşam 7 oldu. doktoru çıkarken gördüm. beni ruh hastası zannediyor sanırım. +iyi akşamlar! -hala gitmemişsiniz... +evet birini bekliyorum... -hasta mı? +hayır akademik personel..... -ah tamam o zaman. +tanıştığıma çok memnun oldum. -ben de!
2 hafta sonra tekrar randevum var. bakalım kaderde ne var?
tramvaya binmek yerine uber çağırdım. irandan gelmiş ama sırp tipli bir şofor suzuki vitara ile geldi. çat pat almancamla uber'den ne kadar kazandığını konuşmak istiyorum. öyle görünüyor ki bana en uygun iş sanırım bu. kimsenin üzerimde tahakküm kuramayacağı, beni sınır dışı etmeyecek kadar gelir getirecek bir işe ihtiyacım var. en azından 1-2 seneliğine.
-uber'de aylık ne kadar kazanıyorsun
+ 2500€
- kaç saat günde
+ 12 saat. sabah 6'dan akşam 6'ya
-12 saat... çok .... çok.... araç sahibi ne kadar kazanıyor
+40% - 60% paylaşıyoruz.
ben 6. müşteriyim, 100€ kazanmış 3 saatte. araç sahibinin de payını koyarsak 5000€ ciro yapıyorlarmış. tüm masrafları düşsek 4000€ nete gelir. araç sahibinin 20 araçlık filosu varmış. tahminen 400.000€ ile oturduğu yerden senelik 90.000€ net kâr cebe koyuyor. güzel para...
diş temizleme randevumdan çıktım. sağa döndüm. karşıdan tramvayın geldiğini görüp durağı bulmak için arkama döndüm. tam o sırada gitmek istediğim yöne giden tramvay geliyordu. koşarak son anda yetiştim. boş bir koltuğa oturdum.
karşımda babama benzeyen, belki annem olmasa babamın olacağı halde düşkün bir adam gördüm. 70 yaş üstüydü, saçları ve sakalı uzamıştı, altında gösterişli yazlık bir spor ayakkabı. çok eski ve yırtılmış. üstünde birkaç kat ceket. soğuktan titriyordu. ne zaman karşılaşsam bilirim ki benimle karşılaşmalarının bir sebebi var. cebimde ne bozukluk varsa veririm. ama vermenin bir adabı olmalı. kalkarken cebine attım. fark etmedi. börneplatzda indim.
birkaç gündür iş yerinde yaşadığım hukuki-psikolojik savaştan nasıl en kârlı çıkacağımı hesaplıyorum. yapılanların yarattığı tahribata ilişkin delile ihtiyacım var fakat geriye dönük delil alamam, işlerin bu noktaya geleceğini tahmin etmediğim için bu yola hiç girmedim. artık açacağım muhtemel davada delil olması için yapılan sistematik yıpratma için doktor raporuna ihtiyacım var. yalan yok... yaşadığım hasarlar gerçek. sadece zamanı büküp sanki yeni başıma gelmiş gibi anlatmam lazım. ama hangi doktora ulaşsam ya cevap vermiyorlar ya da "boşluğumuz yok", "en yakın randevu bilmem ne kadar zaman sonra..." gibi cevaplar. zaman da daralıyor.
tramvaydan indim. yine ilginç bir gün oluyor. iner inmez aktarma yapmak istediğim tramvay belirdi. "her şey, her detay planlanmıştır. tesadüf yoktur" sözleri zihnimde yankılandı. kafamı çevirdim, boş olan tek koltuk vardı. karşımda bir kız. fasulyeli bir salata yapmış, bacak bacak üstüne atmış onu yiyordu. kızın yaşını anlamaya çalıştım. 19 yaşında mı 32 yaşında mı çözemedim. bu kız tam istediğim gibiydi. balık etli. suratında, dudaklarında, tırnağında boyanın pudranın zerresi dahi yok. bacakları beyaz pantolonun içinde harika duruyor. eski bir okul çantası var. sıfır gösteriş. sıfır abartı. o kadar doğaldı ki sadece izledim. mavi gözlerinin içinde siyah gözbebeği. kocaman gözlükleri. küçük dudakları. küçük burnu. salaş mı bakımlı mı anlayamadığım kumral saçları
1-2 an göz göze geldik fakat uzun sürmedi. ayaklarının birine temas ettiğimde. artık vucudu bana dönmüş, saçlarıyla oynamaya başlamış, bacaklarını titretmeye başlamıştı fakat göz teması kurmadı. inmeye yakın donakaldı. göğüs kıllarıma mı bakıyor ... çeneme mi bakıyor.. anlayamadım. kalktı. gün içindeki tesadüfleri düşündüğümde "ilahi nizam" sanki bir şeyler anlatmak istiyordu. kalktığını görünce ben de inip peşine takıldım.
herhalde evine gidiyordur. 30 saniye sürmedi köşeyi döndü. koşup yetişirim dedim. üniversitenin psikiyatri kliniğine girdi. psikiyatri kliniği burada mıymış? bilmiyordum. ben de hemen peşinden. öğrenci olduğunu zannederken kendisini bekleyen başka bir öğrenciyle merdivenden çıktılar. kilitli bir odayı anahtarıyla açtı. sanırım master veya doktora öğrencisi olmalı. bekledim... bekledim .... bekledim .... kapı açıldı. kafamı uzattım. online toplantıda olduğunu gördüm. çıktım... bitmesini bekleyecektim. ardından bir odaya girdim.
-yardıma ihtiyacım var
+nasıl yardımcı olabilirim?
-doktorla görüşmek istiyorum nereden randevu alabilirim
+sağa dönün. yirmi metre ilerde kayıt masasını göreceksiniz
- teşekkürler.
ileride açacağım muhtemel tazminat davası için aradığım yeri istemeden buldum. içeride 5-6 kişi bekliyor. neyi beklediklerini anlayamadım. dışarı çık, içeri gir, bekle.... bir süre böyle geçti. randevu aldım. doktor 1 saat sonra sizi alacak dedi. çıktım... kızı bulmaya çalıştım. kız yok oldu sanki. saatlerce bekledim. 1 kez gördüm. ilgisiz göründü veya uzağı göremiyor, tam anlayamadım. iş yerinde rahat hissetmez diye düşündüm. bir bakıma testosteron/depresyon yarışında depresyonun ağır basmasından başka bir şey değildi. yazılmak için binadan çıkmasını bekleyecektim.
doktor adımı seslendi. girdim. olanları anlattım. bu kızcağız o kadar pozitif biri, o kadar yardımcı olmaya çalıştı ki... bir noktada tanrıya inanıyor musunuz, dindar mısınız diye sordu. tanrı senin gözlerinden benimle konuşuyor, diyemedim. bugün beni buraya tanrı getirdi diyebildim.
çıktım. doğal güzelliğin binadan ayrılmasını saatlerce bekledim. hayatımda bu da oldu. daha önce hiçkimseyi saatlerce beklememiştim. sonunda pes ettim. zaten saat akşam 7 oldu. doktoru çıkarken gördüm. beni ruh hastası zannediyor sanırım. +iyi akşamlar! -hala gitmemişsiniz... +evet birini bekliyorum... -hasta mı? +hayır akademik personel..... -ah tamam o zaman. +tanıştığıma çok memnun oldum. -ben de!
2 hafta sonra tekrar randevum var. bakalım kaderde ne var?
devamını gör...
4459.
aslında bir tartışmaya müdahale edecektim. zamanında birisi, birilerini aşağılayarak kendini tatmin eden insanları eleştiren bir açıklama yapmıştı.
bu açıklamayı yapan kişinin aynı şeyi kendisinin yaptığını görüyorum. hatta kendisi de eleştirdiği kişinin açıklamasını bence yanlış anladı. muhtemelen eleştirdiği kişiye karşı olan nefreti buna sebep oluyor.
biliyorum biraz karmaşık oldu. müdahale etmeyi düşündüm ama hiç içimden gelmedi. tartışmalardan da sıkıldım açıklamalardan da… kimse artık hiçbir şeye ikna olmuyor.
bu açıklamayı yapan kişinin aynı şeyi kendisinin yaptığını görüyorum. hatta kendisi de eleştirdiği kişinin açıklamasını bence yanlış anladı. muhtemelen eleştirdiği kişiye karşı olan nefreti buna sebep oluyor.
biliyorum biraz karmaşık oldu. müdahale etmeyi düşündüm ama hiç içimden gelmedi. tartışmalardan da sıkıldım açıklamalardan da… kimse artık hiçbir şeye ikna olmuyor.
devamını gör...
4460.
bana "beni dövmeye kalktı" diye iftira atıp, tutanak ve savunma yememe sebep olan kadını bugün işten çıkarmışlar. bu devirde kimsenin işsiz kalmasına sevinemem ama öyle boş boş iftira atıp insanların ekmeğiyle oynarsan allahın adaleti seni bir şekilde yakalar.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247