6161.
dıtt dıtt. sabah sabah bir bildirim.
yarın ...'in doğum günü diye.
mutlu yıllar. mutlu yıllar. mutlu yıllar.
devamını gör...
6162.
30 günlük staj döneminde bütün mühendislik faaliyetlerinin içinden geçmiş gibi linkedin postu atmak seni profesyonel göstermiyor, gülünç duruma getiriyor bilmeni isterim.
devamını gör...
6163.

beni de sevin demiyorum, nefret edilmeye alıştım.

hayat boyu insan birçok alışkanlık geliştirir. bazıları cidden hiçbir işe yaramaz, aksine işleri zorlaştırır. ben o işe yaramayan alışkanlıklardan uzak durmaya çalıştım. mesela; bir parça yalan sevgi için bin türlü maymunluk yapma girişimleri. böyle aptalca şeylere zamanım ve hevesim olmadı. o halde? nefret edilmeye alışmak gerekiyordu. zaten dünya nefretle dolup taşan bir çılgınlıktan ibaret gözümde. özellikle de bir erkek olarak dünyanın sana karşı olağanca kayıtsızlığına alışman lazım gelir. yoksa savaş vakti dağlarda birbirinin bağırsağını delik deşik ederken kendini merhamet dilenirken bulursan, içinde merhamet filizlenir ve bu bağırsak deşme işinde kötü olmanla sonuçlanır. ne de olsa daha şimdiden bir sürü bağırsak öylece ortalığa saçılmışken, onları toplamaya kimsenin vakti yok. daha fazlasını saçmalıyız ve sürekli bu şekilde saçmalamalıyız, ta ki bizim de bağırsağımızı birisi ortalığa saçsın. en iyi erkek ölü erkektir. benim de kanaatim bu. ama bazıları hala büyümedi. olgunlaşmadı. ölmeye ve nefret edilmeye hazır değil. yazgısının bütünü ile bütünleşmeye hazır değil. öyle olsa bile yazgı kimseyi beklemez. kimsenin bağırsağı kimseninkinden farklı değil, hepsi de bir arada öylece ortalığa saçılmak üzere. hepimizi toprağın altında veya üstünde bekleyen aynı kurtlar, bakteriler, mantarlar, onlar bunlar. ha bugün, ha yarın, ha kabullenmişsin, ha reddetmişsin, hiçbir önemi yok. hem ben dilenme alışkanlığı da geliştiremedim. herkesin alışkanlığı kendine. ve en kötü alışkanlığım yaşamak oldu. ne kaldı geriye?
devamını gör...
6164.
bazı insanlar o kadar amaçsız ve garip davranıyorlar ki yaptığı hata yüzünden iletişimi kesiyorum, bir şekilde iletişime geçip özür diliyorlar ama beş dakika sonra aynı devam ediyorlar. yav tamam he özrünü kabul ettim s**tir git hayatımdan ne mal insanlarsınız ya, başımı ağrıtıyorsunuz desem onu bile başaramıyorsunuz artık.
devamını gör...
6165.
azize rolü yapan kadınlara çok ama çok gıcık oluyorum. biraz açalım.

partneriniz normal zamanlarda atarlı giderli takılıp, tartıştığınız anlarda birden cennet mahallesi sultana bağlıyor. öfke patlamaları, saydırmalar derken apışıp kalıyorsunuz.

ama mevzu ayrılık sonrasına gelince bir anda senin iyiliğini isterim, kötü bitmesin, etkilenme falan fıstık. bir anda iyilik meleği canlanıyor ve sanki sizi pişman etmek istermişçesine sizi düşünüyor.

bakın başta yazdığım rol yapanlara bu sözüm. yoksa gerçekten ilişki boyunca melek gibi olup hırtın birine denk gelse de onun iyiliğini isteyecek kadınlar olduğunu biliyorum.

bana samimi gelmeyen kısım ayrılık öncesi ve sonrasındaki gece gündüz durumu.
devamını gör...
6166.
sen o'sun. basbayağı o'sun. gizlesen de, görebiliyoru'm işte... bir ben görebiliyorum. bir beni sığdıramadın şu'ra'ya... intikam almaya gelme bilâkis neyi arıyorsan sen, o'sun. anla artık.

haa. önce esprimizi yapalım. zira lazım gelen bu'dur.


sonra da; uyarmana gerek yok. aptal da değilim ahmak da...*
devamını gör...
6167.
nasıl uyuyacağım ben bu akşam ya?
devamını gör...
6168.
içimde bir boşluk var adı konmamış tarifi olmayan. bazen gülümserim, sanki hiçbir şey yokmuş gibi. ama aslında dişlerimin ardında saklı bir çığlık var kimsenin duymasını istemediğim, ama bir o kadar da duyulmayı dileyen. ben burdayım.ve kimse yok .kalabalıkların ortasında tek başına kalmış gibi değil, tek başına kalmanın ortasında kalabalığa karışmış gibiyim. anlarsan yanarım, anlamazsan sönerim. bir yanım gel, oku, çöz beni diye fısıldıyr bir yanım dokunma, kırarsın diye susuyor gözlerimin içinde saklı bir deniz var, kıyıya vurmayan dalgalarla .sözlerimin arasında kaybolmuş harfler var, kimsenin cümleye çeviremeyeceği .beni anlamak isteyen çok olur belki, ama ben istemem. çünkü anlaşılmak çıplak kalmak gibi, savunmasız bir bekleyiş gibi. ben anlaşılmak istiyorum... ama kimse anlamasın istiyorum çığlığım sessiz. yüreğim bir mahzen gibi, kapısı paslı kilitlerle kapalı .anahtarını soranlara veremem, çünkü kendimde bile yok .bazen suskunluğumun bile bağıra bağıra konuştuğunu duyarım ama kimse duymaz. kimse duymasın .duysalar bile anlamasın .benim hikâyem gölgelere yazılı adım okunur, suretim görünür, sesim işitilir belki… ama asla tam anlamıyla ben değilim o ben, kimsenin okumadığı bir kitap, kimsenin dokunmadığı bir yara, kimsenin görmediği bir düşüm .benim çığlığım göğe çıkar, gökyüzü duyar. yeryüzü sağırdır. işte yine söylüyorum, fısıldayarak, bağırarak, hiç konuşmada. ben buradayım. ama aslında hiç kimse yok...içimde dönüp duran bir labirent var, yolları kendime bile çıkmaz. her adımda yeni bir çıkmaz sokak, her dönüşte yeni bir suskunluk. nereye gitsem kapalı kapılar, nereye baksam duvarların içinden geçen yankılar. sesimi bırakıyorum karanlığa, ama karanlık bile geri getirmiyor.
bir çiçeğin yapraklarını koparır gibi koparıyorum kendimi kendimden...
gözlerimden düşen bir damla suyu kimse görmüyor, belki de görmek istemiyor. kalabalıkların arasında yürürken aslında görünmezim bana çarpan omuzların hiçbiri bana değmiyor. dokunuyorlar, ama hissetmiyorlar.
bazen düşünüyorum ya gerçekten buradaysam da yokmuşum gibi davranılıyorsa? ya varlığım sadece gölgelerin arasına sıkışmış bir gögeyse? ellerim var ama dokunamıyor, dilim var ama konuşamıyor, kalbim var ama duyulmuyor. her şeyim var, ama ben yokum. bana sorulmamış soruların cevabıyım. kimsenin okumadığı mektupların satırıyım. açılmamış kapıların ardındaki nefesim. ihtimallerin içinde kaybolmuş bir ihtimalim. belki de varlığım sadece yarım kalmış bir cümle, kimsenin nokta koymaya cesaret edemediği. içimde taşıdığım kelimeler bazen taş gibi ağır, bazen duman gibi dağınık. ama hiçbir zaman doğru yere oturmuyor. ne yazsam tamamlanmıyor, ne söylesem yarım kalıyor. ve işin en acı tarafı, tamamlanmak istemiyorum. eksik kalmakta bir huzur var, çünkü eksiklik anlaşılmıyor. gel de anlatayım sana sevgilim çığlık atmak istiyorum, öyle bir çığlık ki gök yarılsın, taşlar çatlasın, duvarlar devrilsin. ama dudaklarım açılmıyor. içimde patlayan o ses sadece bana çarpıyor, içimde yankılanıyor. ve ben her yankıda biraz daha küçülüyorum.gel de sarıl ban...gözlerim kapalıyken daha net görüyorum her şeyi. uykusuz gecelerin içinde saatlerin nasıl akmadığını, kalbimin nasıl boğazıma düğümlendiğini. gel de çöz sevgilim. gözlerim açıkken ise sadece bulanık suretler, hiç kimseye ait olmayan gölgeler. herkes var, ama kimse yok.içimde sakladığım bir sır var, ben bile tam bilmiyorum. belki bir yara, belki bir umut, belki de sadece boşluk. ama o sır benim en gerçek parçam. kimse bilmesin istiyorum, çünkü bilseler dokunurlar, dokunsalar kırılır, kırılınca ben dağılırım ve işte tüm bu karanlıkta, sessizce fısıldıyorum
ben aslında varım. ama kimse bilmesin .kimse görmesin. kimse duymasın. benim sessizliğim bağırıyor, ama yalnızca içimde yankılanıyor. ve ben bağırdıkça dağılıyorum gel de topla beni sevgilim?
gel desem gelir misin...
devamını gör...
6169.
iki gündür izel çelik ercan üçlüsünün dönmelisin şarkısını bağıra bağıra söylemek istiyorum açıkçası.
devamını gör...
6170.
uzun yıllar boyunca kendimi aslında güzel bir kültüre sahibiz, dünyadaki en özgün mizah bizde, yemeğimiz bambaşkadır, insanımız aslında şöyledir böyledir diye kafamı doldurmuşum. aslında bizler, yaşamanın ne olduğunu unutan ve sadece hayatta kalabilen bu ülkenin artık en boklaştığı zamanlarda yaşamını sürdüren en dibe doğru sürüklenen ama ona rağmen her şeye ama her şeye gerçek tepkiyi gösterme cesaretini gösteremeyen ama götümüze don alamazken ırk, siyaset, futbol, cinsiyet vs.*konuşan böcek topluluğuyuz gibi hissediyorum.

dopdolu yetiştirilen tertemiz bir delikanlı canice öldürülüyor, kız kardeşini savunan delikanlıyı topluca bıçaklıyorlar, kadın cinayetleri rutinimiz oldu. yani süslü cümleler kurmaya gerek yok, günümüzün dünyasında medeni bir memlekette bir sene boyunca konuşulacak olayları biz her gün yaşıyoruz ve artık bunlar bizim gündelik yaşamımızın bir sohbet ögesi sadece.

kendimi bu cenahtan ayırmıyorum, o edebiyatı yapanların da sadece yazarken konuşurken ben şöyleyim böyleyim deyip, aynılarını yaşamlarında sürdürmeleri çok komik geliyor. yaşlısıyla, genciyle, çocuğuyla hepimiz bu boktan düzene öyle bir alıştık, öyle bir parçasıyız ki.

hayatta herkes kendinin iyi merkezindedir ve o çembere iyi gördüklerini alıp kötü dediklerini çember dışına iter. ben artık bu çemberlerden, yalancı iyi olmalardan; o kötü, bu iyi diye parmak göstermelerden aşırı sıkıldım. kendi vatandaşım beni kendi vatandaşlığımdan o kadar soğuttu ki eskiden ülkemi ve kendimi hatırlatıyor diye değer verdiğim her şey tam tersine dönerek hepsine nefret hatta tiksinme duygusuyla beni yakalıyor.

hiçbiriniz, hiçbir tanıdığım, sözlük ahalisi, arkadaşlarım, kendim; hiçbiriniz zerre samimi değilsiniz. aynen böyle boktan olan her şeyi konuşup iki dakika sonra fotoğraf atmaya yer ararız, böyle ülke mi olur böyle yaşam mı olur dedikten sonra eleştirdiğimiz insanlara dönüşürüz. en büyük ve en sevdiğimiz savunma da : ne var canım, bir şeyler oluyor diye yaşamayalım mı olur, sanki hayatının geri kalan zamanında yaşıyormuşçasına. bir bok yaşadığımız yok, hepimiz hayatta kalmayı yaşamak zannediyoruz. kimimiz ofisteki ortamdan, kimimiz okuldan, kimimiz evden, kimimiz yalnızlıktan nefret ediyoruz. kimimiz ise sadece aptal.

bu grupların hepsine ben de dahilim. çünkü ben de sadece hayatta kalabilirken yaşadığını zanneden bir böcek topluluğun başka üyesiyim.
devamını gör...
6171.
her silki biliyomuş gibi analiz kasmayın. bazılarının hayatı sizin alginizdan daha farkli sekilde çalışıyor olabilir. yildiz olayim derken bi galaksi üstünüzden geçer, kendinize gelemezsiniz. bi bok biliyomuş gibi davranmayın.
devamını gör...
6172.
atttiye gitmiştim geri geldim. çok huzurlu ve mutluyum gelin hepinize sarılayım bi.
devamını gör...
6173.
zeki insanı şıp diye tanıyor, onu daha çok seviyorum ya**
devamını gör...
6174.
bir ay aft, bir ay uçuk çıkmasından bıktım. kenacort ve asiviral ile ayrılmaz ikili olduk.
devamını gör...
6175.
her şeyin en iyisini ben bilirim, karşımdaki ne anlar, bu hayatı en iyi ben yaşarım havalarınızdan gına geldi. siz tam olarak kimsiniz ve kendinizi ne sanıyorsunuz? iğne ile dokunsam o şişik egolarınızı paramparça ederim de kalp kırmayı sevmiyorum yoksa iki cümleyle alırım aklınızı. her sakin kalanı aptal sanmayın, şunu da unutmayın bazen insanlar size sadece tahammül ediyordur. ama o tahammül de biter bir gün.
devamını gör...
6176.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
6177.
sürekli sanmaktan da, heveslenip de heveslerimin boşa çıkmasından da sıkıldım ve yoruldum.
devamını gör...
6178.
bir yer edinemedim koca iki senedir. öyle yoruldum ki bundan. depremde evimizin yıkılması ile başlayan bu süreç beni hayli yaşlandırdı. bazı günler hiç gücüm kalmamış gibi hissediyorum. birilerine nazlanmak, yükümün paylaşılmasını istiyorum. ama sonra bakıyorum ki mümkün değil bu isteğim yine kendim yükleniyorum mecburen. şükretmesini mi bilemedim acaba dedim bugün, felaket derecede yorulduktan sonra. şimdi ise eşyalı bir evde kiracıyım ama ev bana ben eve yabancıyım. evin dokusu kokusu milattan önceden kalma. çünkü ucuz. sabret diyorum kendime biraz daha sabret belki de bu şükür etmediğinden değil sabretmeyi öğrenmen içindir.
çok yorgunum sözlük çook. dokunsalar ağlarım.
devamını gör...
6179.
3 günlük yazarlar abi dayı emmi çekeceği yerde üst perdeden kelime yapıyor. bende buna kuruluyorum.
devamını gör...
6180.
saatlerce okuyup yazasım var. uykum olmasının hiç önemi yok. yazarak boşalttığım zihnimi, okuyarak doldurmalıyım. belki böylece aklımda gün boyu dönüp duran hayaletlerden kurtulurum.

teselli istemiyorum. ya da gençlik yıllarımdaki gibi saatlerce yürümeyi kulağımdaki kulaklıkla. yaş otuz beşi de geçti. yarısı dedikleri belki de tamamına yetecek hayal kırıklıkları ile, acı tecrübeler ile, insanların çirkin yüzünü görmek ile geçti.

ben bundan sonraki yarı öncesi devre arası istiyorum. ya değilse benim devreler yanacak. şöyle birkaç ay soluklanayım, ikinci devreye dinlenmiş, dinginleşmiş, dinç çıkayım.

artık böylesi kırgınlıkları kaldıracak takatim kalmadı. hayal kurmayı yirmi üçünde bıraktım. yirmi ikisinde yattığım hastane yatağında üç ay boyunca sadece tek bir şeye tutundum. aileme. beni gömmediler ama ben hayallerimi gömdüm. yirmi üç sonrası da hayal kurmadım.

şimdi duruyorum. ama biliyorum ki hayat durmuyor ben durdum diye. anılara takılıp kalmayacağım. yola çıkmam yakındır. yolum açık olur umarım...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim