5541.
fazla merhamet, kendine ihanettir...

her şeye rağmen vicdan yapabilen ruhum eğer gram üzülmeme durumuna geçtiyse, karşımdaki kişinin işi bitmiştir...

ben geberirken gelip ölümümü hızlandıracak şeyler yapıp her şeye rağmen ya şöyle böyle diyip merhamet etmişsem ve hiçbir şekilde değeri görülmemiş, sanki yapmam gereken şeylermiş gibi kıymet verilmezse...

isterse karşımda yanıp kül olsun, gözümü bile kırpmam... arkama bakmadan çeker giderim...
devamını gör...
5542.
ruhuma öyle derin ve büyük bir yara açtın ki geçmişten kalan tüm yara izleri içinde kayboldu.. ah'ımı unutma...
devamını gör...
5543.
senin yüreğin iyilik dolu olcay...
bu dünyada acı çekmeden yaşaman, imkansız...
devamını gör...
5544.
iyi tatiller canım . ctesi behlül kaçtı cidden. seviliyorsun....
devamını gör...
5545.
aganız bugün çocuklar için yardım gönüllüsü olan bir kız sayesinde hem sevaba girdi hem kızı düşürdü.
alsancak'a indim bugün malzeme almaya şans eseri karşıma çıktı. çevirmeye girdik. o kadar anlattıktan sonra önce hayır sağ olun deyip yoluma devam etsem de lan oğlum bir biraya 200 lira veriyorsun mekanda salak salak iş yapma deyip geri dönüp bir hayira imza attık. şans eseri hanımefendi de benim askerlik yaptığım şehirden çıktı. öyle muhabbet açıldı ve devamı geldi.

şimdi düşünüyorum neyime düştü diye. saç baş dağınık gelmişim, saçın önü zaten dökülüyor, acaba dedim ? farkı ses tonu ve diksiyonla kapattim tabi de bence adil değildi. yani o tatlış ve sıcak kanlı hatun düşmemeliydi bence. neyse.

hatunlar paraya ve tipe bakıyor diyen asosyal yaşam formları iyi okusun burayı. -140k'dan selamlar.
devamını gör...
5546.
ersin adında çocukluk arkadaşım vardı. doğduğum günden 2006 yılına kadar nerdeyse her günümüzü beraber geçirirdik. 2006 yılında istanbul'a taşındılar. sonra hiç görüşemedik. ne ben aradım, ne de o aradı. yazın köye gittiğim zamanlarda ona denk gelmezdim. o da aynı şekilde bana. kısacası 2006'dan beridir hiç görüşmedik.

biz bununla çocukken genelde misketlerle oynanan oyunları oynardık. genelde de misketine oynardık. her zaman da o kazanır ve alırdı misketimi. yalan yok ben oynamasını, misket atmayla ilgili el becerilerini hep ondan öğrendim. misket diyorum ama, bizim oralarda fildiş denir buna. neyse yaygın olan adı, misketten devam.

sonra bir gün bu, içi yeşil olan çok güzel bir misket getirdi. ahan da şu:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dedi: "kazanırsan bu senin. kaybedersen bir şey yok." dedim: "tamam." başladık oynamaya. kaybetsem de bir şey olmayacağı için rahat oynuyorum. ve bu rahatlıkla mıdır bilinmez ilk kez kazandım. verdi misketi, ben de attım cebime. eve geldim, elimi cebime attım yok. cebim delikmiş meğer. ersin'e anlattım. o da, oynadığımız yerde düşürmüşsündür. dedi. beraber eriklerin dibine gittik. her yer ot, her yer yeşil. misket de şeffaf ve yeşil. bir saat aramışızdır, bulamadık bir türlü. üzgün üzgün eve geldim tekrar. sonraları çok arasam da, bir daha bulamadım.

işte dün annemle konuşuyorum. bana bahçede bulduğu misketi gösterdi. bahçe diyorum ama orada eskiden iki tane kocaman erik ağacı vardı. -ilk misketimi kazanıp, kaybettiğim yerler.- 10 sene kadar önce kurudu gitti. yakından bakınca anladım aynı misket. ben bi tuhaf oldum abi. 2006'dan önceye bi gidip geldim şöyle. biraz da efkarlandım. yalan yok, gözlerim de doldu. misket aynı kalmış yıllarca. en ufak bi kırık, çizik dahi yok. evet misket bile yıllarca aynı kalmış. biz ise eskisinden çok farklı ve birbirimize yabancıyız.
devamını gör...
5547.
günaydın sevgili sözlük dostları, bir süredir buralarda takılmıyorum.
fakat bugün buraya bir şeyler yazmak istedim, birkaç dakika önce bu istek belirdi içimde, uzun zamandır içimi kemiren fakat az önce somut olarak tekrar içselleştirdiğim bir olay nedeni ile.
bazı eski dostlar, eğer hala buradalarsa, bilirler ki ben dalyan'da yaşıyorum (hayır kavgaya çağırsanız gelmem, açık adres paylaşmam) ve burası canım ülkemin en turistik yerlerinden birisi. öyle ki yaz sezonunda bu küçük kasaba neredeyse yarı yarıya yabancı nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
ben de doğal güzelliğinin tadını çıkartmak, sağlıklı bir hayat sürmek ve güne enerjik başlamak için fırtınalar kopmadığı sürece her sabah altı suları bisiklet sürmeye çıkarım. erken bir saat olması nedeniyle çok fazla insanla karşılaşmıyorum ama karşılaştığım insanların oranı da aynı nüfus gibi neredeyse yarı yarıya, türkler ve avrupalı * turistler.
velhasıl, canım vatandaşlarımın yüzü, ki çoğu köylüm olur, en ufak gülümsemeden yoksun, yaşama sevincinden çok uzakta sadece toprağın altına girmeye bir gün daha yakınlar ve gün sayıyorlar gibi. tanıdık tanımadık herkese selam vermeye çalışıyorum ama geri dönüş alabildiğim selamların sayısı o kadar az ki... hatta bazen selam verdiğim için sinirli bir tavır bile takınıyorlar.
diğer yandan diğer ülke vatandaşlarına bakıyorum, yaşları kaç olursa olsun gözlerinin içi gülüyor, ben kafamı kaldırır kaldırmaz selam veriyorlar hiç yoksa gülümsüyorlar ve hatta bir şey bulurlarsa onun üzerinden kısa bir sohbet bile başlatıyorlar.
her sabah beni ayakta tutacak hormonlarım tavan yapsın diye bisiklet sürmeye çıktığım zamanlarda bile bir memleket meselesi sarıyor etrafımı. tüm dünyanın 'misafirperver' dediği canım vatandaşımın boynu o kadar bükülmüş, öyle bir yaşam savaşı içinde ki samimi bir selama bile yüz çevirir olmuşlar. ve bu yüzden onlara 'neden' diye sitem bile edemiyorum.
ne çalmışlar bizden ne kadar zarar vermişler her duygumuza nasıl bir tahribat bırakmışlar, inanın her sabah bunu deneyimlemek o kadar zoruma gidiyor ki...
yetmiş yaşında bir ingilizin gözlerindeki yaşam sevincini yirmi yaşındaki hemşerimde görememek anlık bir huzursuzluk veriyor bana. ne yapabilirim, elimden ne gelir ya da nasıl kurtuluruz bundan inanın hiç bilmiyorum ve yine karabulutlar çöküyor üstüme.
neyse güzel bir sabah manzarası bırakıp öyle gideyim (bkz: günaydın sözlük)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5548.
alim öleli 7 ay oluyor. ben hala onu çok seviyorum ve özlüyorum. ancak bu 7 ay zarfında benimle tanışmak isteyenler oldu. kabul etmedim. kimse ile flört etmedim. zaten acım bana yetıyordu.

ancak ekşi sözlükte bir başlığa geyik enyryi girdim. bir çocuk mesaj attı. geyik yaptık uzun uzun. sabahında alim için başsağlığı diledi. sonra, güzel konuşuyoruz ama ben kalbinde başka biri olan bir kadını istemem, sana değer veriyorum umarım arkadaş oluruz dedi.

ancak birgün sonra delirdi. benden çok etkilendiğini söylemeye başladı. ben şoka uğradım. sayfamı dolaştı galiba. orada bir şeylerden etkilendi.

sonra seni bekleyeceğim demeye başladı. çocuk çok tatlı. tipi çok güzel, bakışları çok merhametli, mesleklerimiz yakın, ilgili, en kötü fotoğraflarımı bile beğeniyor.

ama ben enkaz gibiyim. hayat üzerimden geçti. tekrar birini nasıl severim bilmiyorum. konuşmak çok hoşuma gidiyordu. ancak bende ona karşı bir his yok.

en son bunu söyledim. o bekleme taraftarı. ben ali den sonra sözlükten biri ile olmam, netim bu konuda dedim. ancak o büyük konuşuyorsun dedi.

en son bir sey hissetmediğim söyledikten sonra ona umut vermemek için görüşmeyelim dedi. kabul etti.

neredeyse kadınların yüzde 90 nin isteyeceği biri. çok güzel bakıyor. çok derin. ama benden bir nane olmaz.

umarım cok mutlu olur. üzüldüm. keşke yapabilseydim.
devamını gör...
5549.
pazartesi günü son dört günün, ilk günü…
devamını gör...
5550.
günler sonra evime kalmak için girebildim sonunda. sabah ankara'dan yola çıktım, günlerdir hatta haftalardır evimde uyuyamıyordum iş yoğunluğu, kafa dağınıklığı sebebiyle falan. ankara'da güzel bir konser yaptım, iyiydi sorunsuzdu. eve gelince biraz çocuklarımla -kediler- oynadık, özlemişler sıpalar kızdılar biraz. bir saat dinlenip yine iş için çıktım. az evvel girebildim, çıtırdan bi kokteyl yaptım kendime. kafamı dinleyeyim dedim de muhabbet sarmadı, vazgeçtim. çocuklar oynuyo şimdi, arada gelip burda mıyım diye dokunup gidiyolar falan, ben de öyle boş boş karalıyorum. aldığım haplarla alkol etkileşime girse de biraz rahatlasam diye bakınıyorum öyle. monitörün yarısında yılın konserlerini düzenlerken diğer yarısında yarım kalan işleri tamamlamaya çalışıyorum. her yarım kalanı tamamlayamıyoruz tabii öyle de bir durum var. neyse bakalım, şu müzik bi bitsin de başlarız. zaten hep öyle başladım bugüne kadar. bazen kaset tam bitmek üzereyken geri sarardım çocukken de, bitmesin isterdim. biten şey hep pil olurdu ama müzikten ziyade. hiç beklemediğim yerde ve zamanda. kontrol bende şimdi, kasetler de pek kalmadı gerçi. arka planda tony williams bir şeyler söylüyor ama çok da dinleyemiyorum, yorgunum biraz. kokteylin yanına da bir şeyler hazırlamamışım zaten. alkol piyasası için gergin bir gelişme. neyse yarın yine iş güç var, tasarım yapıcam ama fizik kurallarına bağlı kalmak zorundayım. yer çekimine de öyle. newton sağ olsun.
devamını gör...
5551.
gece yemek yemediğim zaman kendimi eksik hissediyorum.

bu şaşırtıcı bilgiyi paylaşmak istedim.
hof.
devamını gör...
5552.
bir babun gibi
devamını gör...
5553.
ben kendim için yeni bir hayata başlamak istiyorum, evet 33 yaşından sonra.
devamını gör...
5554.
+kaç gündür az su içmişim. az önce bir su içtim parmaklarım bile serinledi yemi nederim ki.
-bir şeyleri 'styling' etmek istemiyorum. bir şeyleri sadece giymek istiyorum. lütfen keşfetimi ve reelsimi rahat bırakın bayan videoları çünkü ben istemeden de olsa sizlere tıklıyorum ki bir girdaptır bu
+keşke üşenmesem gitsem de marketten süt alsam da işyerindeki dolaba koysam da her gün sütlü kahve içsem de neşemi bulsam
-ye kora seeee ye kora sooo
devamını gör...
5555.
akışta gördüğüm başlıktan ötürü kafama takılan ufak bir konudan bahsedeceğim.
bir süre öncesine kadar insanları dinlediği müzik türüne göre yargılayan biri değildim.
ta ki yeni nesil türkçe rap sayılabilen kusturucu güce sahip, iğrenç ötesi müzik türüyle karşılaşana kadar.
bir de bu müziği dinleyen kişiler nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde aynı fikirde, aynı görünüşte, aynı tiplemelerde insanlar oluyorlar ama orası farklı konu.

sorsak kimse dinlemez bu tarz müzikleri. ben dinlemem, çevremdekiler dinlemez, sevdiklerim falan dinlemez...
e o zaman arabada son ses bu kusma hissiyatı yaratan şarkıları açan mahluklar kim?

el yordamıyla şu şahısları bulup falakaya falan yatırmamız lazım.
her müzik türü de özgür olmayıversin be amaaan.
devamını gör...
5556.
onu gördüm bugün. aklımdan çıkmıyor. bana baktı iyice süzdü. sanki yabancıya bakıyor gibiydi. tabii ki görecektim. ne de olsa yakın yerlerde yaşıyorduk. biraz garip hissettim. olduramamıştı. olmasın mı istemişti gerçi bilmiyorum. buruk bir hissiyatla ben de ona baktım biraz. arkadaşlarıma çaktırmadım. ama bir kere suratıma baksalar anlarlardı. yüzümün rengi attı. çarşaf gibiydim. beyaz bayrak çektim. yutkundum arkamı döndüm gittim. selamlaşsam iyi miydi? belki daha iyiydi. ama son yaptığını affedemedim hâlâ. başından kestirip atsaydı ne o ne de ben bu kadar üzülmezdik.
devamını gör...
5557.
yaslandığım yastıkla göz göze geldik. yeterli miktarda alkol varsa her şey konuşur zaten. ölüler bile. hatta düzeltiyorum, var olmamışlar bile. daktiloyla yazsam herkes duyardı ama o zaman da alenen yazmak olurdu o da. istemiyorum ki öyle bir şey. geceye edebiyat darbesi. sessizliğe makineleşme darbesi. önceden olsa loş ışığın aydinlatamadigi odadan şikayetçi olabilirdim fakat şimdi akıllı denen cihazların ışığını kısıyoruz. biz derken, ben yani. tek persona. bugünlerde kısır kaldı harfler. pek bir isteksiz bir araya geliyorlar. zoraki oldu biraz bu birleşme faslı. emir vereyim geçsinler sıraya dedim de, o da tutmadı. içlerinden birisi isyana kalktı hatta, onu büyük yazmak lazımmış. olur mu lan öyle şey, hepimiz küçücüğüz bundan sonra dedim. hak verdi. bir ara aferin lan diyecek oldu da, müziğe odaklanmıştım.
hava temizleyici de şikayetçi bu durumdan. filtreleri sigara kokuyormuş. olsun be olm, hangimiz kokmuyoruz dedim yatıştırdım. hemen arkasından bilgisayar göz kırptı, ne yapacağız isleri diye.
ne bileyim lan ben dedim, her şeyi bana sormayın. zaten bana hicbir sey sormayın.
geçen kıştan kalan mont hala koltugun kenarında. sen niye buradasın diyorum, bir tek o cevap vermiyor. en çok da kendisiyle içli dışlıydık halbuki.
yaka kartlari desen toz icinde. ya konuşmaktan sıkıldılar ya da öldüler emin degilim.
nasıl bir oda lan bu? haa, yüksek promil.
ulan hepiniz kendi aranızda konuşuyorsunuz, sorularin cevabini ben kendi kendime veriyorum yine. monolog adina guzel gelisme.
iç sesimin hiç olmasi gerektigini savundugum saatler. söylüyor bir seyler ama cok icten soyluyor, duymakta zorlanıyorum. zaten kulak verdiğim de söylenemez hergeleye.
akıllı telefon sey dedi az once, lan al eline kagit kalem yaz. niye böyle beni yoruyorsun?
bilmiyorum ki müdür, telefonla konuşmak bu değil miydi?
günlük yazmaya karşıyım zaten. yaşadığımız yeter.
alkol miktarı arttıkça bedenim susuz kalacak, sabah basım agiracak biliyorum. aman neyse bu kadar düşünmeye gerek yok.
sevgili oda, özlemişim seni. güzel anilarimiz oldu buralarda, en iyi sen bilirsin. arada yagmur yaginca empati yapabilmem adına akitirdin iceriye ama olsun, psikoloji icin güzel gelişmeler.
şarjım bitti diyince biz mi akilli telefon oluyoruz yoksa akilli telefon bizim yerimize mi konusmus oluyor emin degilim. onu da felsefeciler çözsün.
benim tek derdim buzun bitmesi şu anda. buzluk adına konuşmuyorum tabii.
kendi adıma da çok konuştuğum söylenemez.
en azından ben söylemem.
sessizlik adına güzel gelişme
devamını gör...
5558.
senin düşünce yapını söyleyeceğin söze kadar tahmin etmiş olmak beni şaşırtıyor
devamını gör...
5559.
faşizmin ırkçılığın ne olduğunu bilmeyenlerin ona buna faşist diye salladığı sözlük.

bakın ben faşistim ve ırkçıyım dediğimde nasıl g.t oluyorsunuz? çünkü saldırabilecek argümanınız kalmıyor işte bu kadar safsınız. çünkü elinizdeki tek kullanımlık mermiyi 4 kelime ile elinizden alıyorum.

asıl komik olan kısmı da şu;

ona buna faşist diye sallayan süzmeler faşizm ile ırkçılığın ne olduğunu bilmiyor. neyse ders verelim.

sosyet rusyası ve almanların çingenelere yaptığı ırkçılıktır.
abd nin de kızılderili ve zencilere yaptıkları ırkçılıktır.

anadilde eğitim isteyenleri eleştirmek ırkçılık değildir çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde egemen ülkenin dışındaki bir dilde eğitim yapılmaz.

faşizm ise doktrinleri mussolini tarafından belirlenmiş eğitim, yönetim sistemi nazi almanyası ile kel alaka olan (dolayısı ile hitler almanyası faşist değil ırkçı sınıfındadır.) giovanni gentile tarafından kaleme alınmış keskin sınırları olan bir ideolojidir. temel olarak milliyetçilik üzerinden faşizm beslenebilir ama ırk bazında beslemez ırkçı saydığınız faşizm ulus/millet doktrininden beslenip milliyetçiliği pompalar doktrin ulus /millet olduğundan vatandaş bazında bakar baskıcı bir rejimdir bunda anlaşıyoruz. milliyetçilik faşizmi besler doğru ama her milliyetçi faşist değildir her ülke de faşizm doktrinlerine uygun değildir cehaletinizden kafanızın basmadığı şey de bu. mesela akp iktidarı faşist bir iktidar değil baskıcı ve ümmetçi bir iktidardır, mhp ve ülkücüler hiçbir zaman milliyetçi olmamışlardır çünkü milliyetçiliğin için ulus/millet vardır din yoktur dolayısı ile de türk islam sentezi milliyetçi bir sentez olamaz.


üstelik bunları ben değil faşizmi ortaya atan mussolini yazmış.

dolayısıyla terimler, yönetim sistemleri hakkında bir halt bildiğiniz yok osurup osurup ipe diziyorsunuz.
devamını gör...
5560.
kendimi depresyonda sanıyordum meğerse grip oluyormuşum. ben benim bu kafamı... donuyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim