sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
5001.
şöyle bir yarım saat 1 saat telefonda boş yapasım var. telefon ve kahve eşliğinde.
devamını gör...
5002.
güzel bir parça dinlerken keyfime diyecek yok.
devamını gör...
5003.
saçlarını öperdim.
bir insanın saçlarını öper miydi anadan başkası? öperdi işte. yetmiyor sevgi, yetmedi de, yetmeyecek de.
bir insanın saçlarını öper miydi anadan başkası? öperdi işte. yetmiyor sevgi, yetmedi de, yetmeyecek de.
devamını gör...
5004.
agucuk da bugucuk
devamını gör...
5005.
son zamanda akrilikle uğraşıyorum ve bu bana çok huzur veriyor. bugün ( yani dün) tiyatroya gittim. evden 2,5 saat erken çıktığım için rahatlıkla yetişeceğimi düşünüyordum. ama bildiğiniz geç kaldım. hem de öyle 3-5 dk değil; tam 37 dakika. ( neyse ki, 150 dakikalık uzun bir oyundu. )
eskiden olsa 1 dakika bile geç kalsam, hatta geç kalacağımı dahi anlasam moralim bozulur hemen gitmekten vazgeçerdim. dahası, o geç kalmış olma eylemi bütün günümü mahvederdi. bugün içimdeki bu canavar beni ele geçirmeye çalışmasına rağmen kendime direndim.
hala bir otobüsü 55 dk beklediğime inanamıyorum. ( benim için çok zor bir şey. ) eve çok yakın olduğum için, çatık kaşlı huysuz bir çocuk "beni eve götür" deyip durdu. ama ben kendime dedim ki: "ne olursa olsun bugün o sahneye gideceğim. oyuna giremesem bile kahvemi alır bekleme salonunda kitabımı okurum. en azından moralim bozulmamış olur." bunları söylerken oyuna yarım saatten fazla vardı ve hala yetişebileceğime dair hala içimde bir umut vardı.
bu karardan sonra otobüs "iyi ki beklemişim" demeyeceğim bir saatte geldi. o otobüse binerken aslında oyuna yetişemeyeceğimi bal gibi de biliyordum. çünkü oyuna 16 dakika vardı. yine de kendime verdiğim sözü tutmak için bindim. bir de köprüde trafik sıkışınca iyiden iyiye geç kalacağımı anladım. düşündüğüm gibi de oldu zaten. oyuna 37 dakika geç kaldım.
binanın giriş kapısına geldiğimde şevkim çoktan kırılmıştı. ama en azından binaya adım basmış olmak için görevliye doğru yaklaştım. görevli oldukça sevimli ve utangaç bir yüz ifadesiyle, daha ben bir şey söylemeden "oyun için mi geldiniz?" diye soruverdi. "evet." "ama geç kaldım." dedim. o da bana eliyle sandalyeleri gösterip "ilk perdeyi televizyondan takip edebilirsiniz, 2. perde için ara verilince içeri girebilirsiniz." dedi.
daha önce böyle bir uygulama olmadığı için oldukça şaşırdım. durum memnun edici değildi. ama böyle bir şeyle karşılaştığım için oldukça mutlu oldum. sanki bir zafer kazanmış gibi hissettim ve "iyi ki geldim" dedim. sonra 2. partta içeri girdim. arkamdaki andaval her ne kadar sandalyeyi sarsıp dursa da, oyun fena değildi. ama o kadar uykum vardı ki, en son 17:07'de saate baktığımı hatırlıyorum. koltukta uyuya kalmışım. ( yerini yadırgayan huysuz bir yapım olmasından, ilk defa başıma böyle bir şey geldi. ) sonra sahnede bir oyuncunun diğerine yüksek sesle bağırmasıyla uyandım. :)) kafamı saate çevirdim 17:34. tam 27 dakika uyumuşum.
o kadar tatlı bir uykuydu ki... bıraksalar orada öyle uyuyabilirdim. hem bedenen hem de bugün işlerin hep ters gitmesinden ötürü psikolojik açıdan o kadar yorgundum ki, o 27 dakikalık uyku bana çok iyi geldi. sonra oradan çıkıp haliç'e geçtim. yabancı arkadaşım için istanbul'u fotoğrafladım. her zaman gittiğim kırtasiyeye gitmek istiyordum. hava çok güzel olduğu için yürümek istedim. cağaloğlu yokuşuna kadar yürüdüm. bu bana çok hzuur verdi. ama sonra saati iyice unutmuş olmalıyım ki, kırtasiyede hepi topu 20 dakika durabildim. almayı planladığı şeyleri alamadım. ama eli boş dönmemek için 1 tane ultramarine bir tane de beyaz akrilik boya aldım. ( kullanmayı sabırsızlıkla bekliyorum.)
sonra dönüş yolunda çok aç olduğumu fark ettim. çünkü kahvaltı dahil gün içinde hiçbir şey yememiştim. metrodan indikten sonra bir markette "donmuş" california roll gördüm. denemek için aldım. beklentim düşük olmasına rağmen beklediğimden de kötüydü. resmen şekerli bir sushi yedim. sanki sütlaç yaparken kalan pirinci israf olmasın diye sushi yapmak için değerlendirmeler gibiydi. puanım 3/10
( o da içindeki surimi ve avokado güzel olduğu için. ) tobikolar da iğrençti. gördüğüm en küçük ve kötü tadı olan tobiko. ( piyasadaki en yakın rakibi olan sushida ile fiyatı hemen hemen aynı. hatta sushida'nın çeşitli sitelerde indirime girdiğini de düşünürsek, bu ürünün piyasada tutunamayacağını düşünüyorum. ) sonuç olarak 3 tamesini yiyebildim. gerisini çöpe attım.
bu rezaletten sonra duş aldım ve uyumaya karar verdim. uzun zamandır başımı yastığa koyduğum gibi uyumuyordum. 'bebbbbbekk gibi! uyudum. " ama saat 10'da annem uyandırıp "yemek yşyeceksin" diye baskı uyguladığı için kalkmak zorunda kaldım. ne yaptıysam başımdan atamadım. halbuki ne kadar uykum vardı.
sonra klasik peripeteya senaryosu. uykum kaçtığı için uyuyamadım. bu saatte de buradayım işte.
eskiden olsa 1 dakika bile geç kalsam, hatta geç kalacağımı dahi anlasam moralim bozulur hemen gitmekten vazgeçerdim. dahası, o geç kalmış olma eylemi bütün günümü mahvederdi. bugün içimdeki bu canavar beni ele geçirmeye çalışmasına rağmen kendime direndim.
hala bir otobüsü 55 dk beklediğime inanamıyorum. ( benim için çok zor bir şey. ) eve çok yakın olduğum için, çatık kaşlı huysuz bir çocuk "beni eve götür" deyip durdu. ama ben kendime dedim ki: "ne olursa olsun bugün o sahneye gideceğim. oyuna giremesem bile kahvemi alır bekleme salonunda kitabımı okurum. en azından moralim bozulmamış olur." bunları söylerken oyuna yarım saatten fazla vardı ve hala yetişebileceğime dair hala içimde bir umut vardı.
bu karardan sonra otobüs "iyi ki beklemişim" demeyeceğim bir saatte geldi. o otobüse binerken aslında oyuna yetişemeyeceğimi bal gibi de biliyordum. çünkü oyuna 16 dakika vardı. yine de kendime verdiğim sözü tutmak için bindim. bir de köprüde trafik sıkışınca iyiden iyiye geç kalacağımı anladım. düşündüğüm gibi de oldu zaten. oyuna 37 dakika geç kaldım.
binanın giriş kapısına geldiğimde şevkim çoktan kırılmıştı. ama en azından binaya adım basmış olmak için görevliye doğru yaklaştım. görevli oldukça sevimli ve utangaç bir yüz ifadesiyle, daha ben bir şey söylemeden "oyun için mi geldiniz?" diye soruverdi. "evet." "ama geç kaldım." dedim. o da bana eliyle sandalyeleri gösterip "ilk perdeyi televizyondan takip edebilirsiniz, 2. perde için ara verilince içeri girebilirsiniz." dedi.
daha önce böyle bir uygulama olmadığı için oldukça şaşırdım. durum memnun edici değildi. ama böyle bir şeyle karşılaştığım için oldukça mutlu oldum. sanki bir zafer kazanmış gibi hissettim ve "iyi ki geldim" dedim. sonra 2. partta içeri girdim. arkamdaki andaval her ne kadar sandalyeyi sarsıp dursa da, oyun fena değildi. ama o kadar uykum vardı ki, en son 17:07'de saate baktığımı hatırlıyorum. koltukta uyuya kalmışım. ( yerini yadırgayan huysuz bir yapım olmasından, ilk defa başıma böyle bir şey geldi. ) sonra sahnede bir oyuncunun diğerine yüksek sesle bağırmasıyla uyandım. :)) kafamı saate çevirdim 17:34. tam 27 dakika uyumuşum.
o kadar tatlı bir uykuydu ki... bıraksalar orada öyle uyuyabilirdim. hem bedenen hem de bugün işlerin hep ters gitmesinden ötürü psikolojik açıdan o kadar yorgundum ki, o 27 dakikalık uyku bana çok iyi geldi. sonra oradan çıkıp haliç'e geçtim. yabancı arkadaşım için istanbul'u fotoğrafladım. her zaman gittiğim kırtasiyeye gitmek istiyordum. hava çok güzel olduğu için yürümek istedim. cağaloğlu yokuşuna kadar yürüdüm. bu bana çok hzuur verdi. ama sonra saati iyice unutmuş olmalıyım ki, kırtasiyede hepi topu 20 dakika durabildim. almayı planladığı şeyleri alamadım. ama eli boş dönmemek için 1 tane ultramarine bir tane de beyaz akrilik boya aldım. ( kullanmayı sabırsızlıkla bekliyorum.)
sonra dönüş yolunda çok aç olduğumu fark ettim. çünkü kahvaltı dahil gün içinde hiçbir şey yememiştim. metrodan indikten sonra bir markette "donmuş" california roll gördüm. denemek için aldım. beklentim düşük olmasına rağmen beklediğimden de kötüydü. resmen şekerli bir sushi yedim. sanki sütlaç yaparken kalan pirinci israf olmasın diye sushi yapmak için değerlendirmeler gibiydi. puanım 3/10
( o da içindeki surimi ve avokado güzel olduğu için. ) tobikolar da iğrençti. gördüğüm en küçük ve kötü tadı olan tobiko. ( piyasadaki en yakın rakibi olan sushida ile fiyatı hemen hemen aynı. hatta sushida'nın çeşitli sitelerde indirime girdiğini de düşünürsek, bu ürünün piyasada tutunamayacağını düşünüyorum. ) sonuç olarak 3 tamesini yiyebildim. gerisini çöpe attım.
bu rezaletten sonra duş aldım ve uyumaya karar verdim. uzun zamandır başımı yastığa koyduğum gibi uyumuyordum. 'bebbbbbekk gibi! uyudum. " ama saat 10'da annem uyandırıp "yemek yşyeceksin" diye baskı uyguladığı için kalkmak zorunda kaldım. ne yaptıysam başımdan atamadım. halbuki ne kadar uykum vardı.
sonra klasik peripeteya senaryosu. uykum kaçtığı için uyuyamadım. bu saatte de buradayım işte.
devamını gör...
5006.
insan ilişkileri zamanla daha fazla zor gelmeye başlıyor.
arkadaşlık ilişkileri, aile ilişkileri, sevgililik ilişkileri falan hiçbirinde tam olarak başarılı olamadım , insan ilişkilerinde hep zorlandım ama gittikçe daha da fazla zorlanıyor benim için.
aynı dili konuşmuyoruz gibi, kendimi fazla soyutluyorum sanırım bu tarz şeylerden.
bir şeyler anlatamamanın falan daha ötesinde bir durum aslında , sanki her ne kadar yakın gözüksekte her zaman birbirimize yabancıymışız gibi. tanımaktansa tanıdığımı zannediyorum gibi.
kendim çalıp kendim oynuyormuşum gibi işte.
çocukluğumda öğrenmiş olmam gereken şu şeyi hâlâ öğrenememiş olmam da ayrı bir ironi.
sağlıklı insan iletişimi kurmak bu kadar zor olmamalı.
yine de insanlara bir konuda yakınlaşmam gerektiği yerde , kendime dair bir şeyler anlatmam gereken yerde depar atarak kaçasım geliyor.
evrenden yok olasım geliyor, uzaylılar tarafından kaçırılmak istiyorum o an.
kedilerle kurduğum iletişimdeki başarımı insan ilişkilerinde de bir nebze olsa gösterebilseydim her şey daha farklı olabilirdi.
miyav ulan miyav.
arkadaşlık ilişkileri, aile ilişkileri, sevgililik ilişkileri falan hiçbirinde tam olarak başarılı olamadım , insan ilişkilerinde hep zorlandım ama gittikçe daha da fazla zorlanıyor benim için.
aynı dili konuşmuyoruz gibi, kendimi fazla soyutluyorum sanırım bu tarz şeylerden.
bir şeyler anlatamamanın falan daha ötesinde bir durum aslında , sanki her ne kadar yakın gözüksekte her zaman birbirimize yabancıymışız gibi. tanımaktansa tanıdığımı zannediyorum gibi.
kendim çalıp kendim oynuyormuşum gibi işte.
çocukluğumda öğrenmiş olmam gereken şu şeyi hâlâ öğrenememiş olmam da ayrı bir ironi.
sağlıklı insan iletişimi kurmak bu kadar zor olmamalı.
yine de insanlara bir konuda yakınlaşmam gerektiği yerde , kendime dair bir şeyler anlatmam gereken yerde depar atarak kaçasım geliyor.
evrenden yok olasım geliyor, uzaylılar tarafından kaçırılmak istiyorum o an.
kedilerle kurduğum iletişimdeki başarımı insan ilişkilerinde de bir nebze olsa gösterebilseydim her şey daha farklı olabilirdi.
miyav ulan miyav.
devamını gör...
5007.
huzurlu gün şükür ohh. çok sıktı "bağzı" şeyler. mis gibi yemek yemeceler, huzur dolu dünyalar, güzel ufuklar, çılgın netflixler, bitmeyen işler...ve ayak.
devamını gör...
5008.
evet, deneme 968. odada sigara içmeyi bırakıyorum. neden? çünkü hava güzelleşti artık balkonda içebilirim. uyku atakları azalır belki. bunu da buraya yazdığıma göre artık gam yemem.
devamını gör...
5009.
memleket ve anne baba kokusu güzel şey ,yaşla farkındalık artıyor efenim ,sevgilerle duygudaşlarima...
devamını gör...
5010.
basit şeyler için yalan söyleyen küçülen insanlardan nefret ediyorum.

park halindeki arabama çarpmışlar sözlük, olabilir insanlık hali, lan yıl olmuş 2025 sigorta var kasko var, sahibine ulaşamadıysan usulen telefon numaranı yazarsın sileceğe iliştirirsin, bir şekilde hallolur.
arabayı parkettiğim marketin güvenlik kameralarını izledim, peugeot 3008 süren bir kadın geri geri yanaşırken çat diye yaslıyor iniyor bakıyor, tamponumu düzeltiyor eliyle, görüntüde tamponun çatladığı çok net.
araştırdım, soruşturdum arabanın sahibi kadını buldum aradım böyleyken böyle merhabalar geçmiş olsun arabama çarpmışsınız market otoparkında müsaitseniz bir kaza tutanağı tutalım dedim.
tantana burada başladı zaten, inkar etti kadın, ben arabaya filan çarpmadım dedi. görüntüsünü gönderdim, ne malum benden dolayı hasar aldığı dedi, gerizekalıya gösterir gibi öncesinin ve sonrasının hasarlı yerini çizerek tekrar gösterdim.
engelledi bi de, ben de mecburen görüntülerle karakola gidip şikayetçi oldum, tam eve geldim tanımadığım bir numara beni aradı, açtım kadının kocasıymış, geçmiş olsun eşim size çarpmış müsaitseniz bir tutanak tutalım dedi. eşin inkar edince karakola gidip şikayetçi oldum dedim. lan orada adam eşinden dolayı bir döküldü bir döküldü. tamponu unuttum adamın haline acıdım lan. yarın servise götür faturasını ben ödeyeceğim dedi. dünya böyle güzel insanların hatrına dönüyor.
çarptığı arabanın sürücüsü üzülmesin diye sessiz sedasız tüyen kadın, edep sen ne güzel şeysin!

park halindeki arabama çarpmışlar sözlük, olabilir insanlık hali, lan yıl olmuş 2025 sigorta var kasko var, sahibine ulaşamadıysan usulen telefon numaranı yazarsın sileceğe iliştirirsin, bir şekilde hallolur.
arabayı parkettiğim marketin güvenlik kameralarını izledim, peugeot 3008 süren bir kadın geri geri yanaşırken çat diye yaslıyor iniyor bakıyor, tamponumu düzeltiyor eliyle, görüntüde tamponun çatladığı çok net.
araştırdım, soruşturdum arabanın sahibi kadını buldum aradım böyleyken böyle merhabalar geçmiş olsun arabama çarpmışsınız market otoparkında müsaitseniz bir kaza tutanağı tutalım dedim.
tantana burada başladı zaten, inkar etti kadın, ben arabaya filan çarpmadım dedi. görüntüsünü gönderdim, ne malum benden dolayı hasar aldığı dedi, gerizekalıya gösterir gibi öncesinin ve sonrasının hasarlı yerini çizerek tekrar gösterdim.
engelledi bi de, ben de mecburen görüntülerle karakola gidip şikayetçi oldum, tam eve geldim tanımadığım bir numara beni aradı, açtım kadının kocasıymış, geçmiş olsun eşim size çarpmış müsaitseniz bir tutanak tutalım dedi. eşin inkar edince karakola gidip şikayetçi oldum dedim. lan orada adam eşinden dolayı bir döküldü bir döküldü. tamponu unuttum adamın haline acıdım lan. yarın servise götür faturasını ben ödeyeceğim dedi. dünya böyle güzel insanların hatrına dönüyor.
çarptığı arabanın sürücüsü üzülmesin diye sessiz sedasız tüyen kadın, edep sen ne güzel şeysin!
devamını gör...
5011.
bazen sözlüğe gireyim de bildirim kutum dopdolu olsun istiyorum. hoşuma gidiyor tek tek kontrol etmek
devamını gör...
5012.
bugün tam 40 gün oldu, beni bıraktığın gün ölenlerin etleri kemikten ayrıldı, sevgi ruhtan kaç güne ayrılır bilmiyorum sayende tecrübe edeceğim artık.
artık yoksun, yokluğun dert değil de varlığını oluşturan unsurların münferiden olmayışı çok kötü, ellerinin yokluğu kötü mesela, sıcak yumuşak avuçların yok.
yokluğunda tutunduğum soğuk demir, benim de kaderime bu düştü işte, yokluğunun ağırlığını hafifletmek için tutunduğum o demire ağırlıklar ekleyip çıkartıyorum.
kollarım yanıyor sonra, bükülmez sandığım kollarım cayır cayır yanıyor. soluğunda serinlemek fikri düşüyor aklıma, bir nefesinle acısı dinerdi iyi biliyorum.
sonra vazgeçiyorım, anladım ki benim tüm zayıflığımın sebebi sensin, evet ateşsiz közsüz yanıyorum ama kül olmayacağım, kor demirin üzerine vurduğum her çekiçte kendimi yeniden yaratacağım, bugün yokluğunun değil kendi kendimi yeniden yaratışımın 40. günü.
yüreğim bile daha güçlü artık, saat gibi oldu, saniyede 1 kez atması yetiyor.
teşekkür ederim!
artık yoksun, yokluğun dert değil de varlığını oluşturan unsurların münferiden olmayışı çok kötü, ellerinin yokluğu kötü mesela, sıcak yumuşak avuçların yok.
yokluğunda tutunduğum soğuk demir, benim de kaderime bu düştü işte, yokluğunun ağırlığını hafifletmek için tutunduğum o demire ağırlıklar ekleyip çıkartıyorum.
kollarım yanıyor sonra, bükülmez sandığım kollarım cayır cayır yanıyor. soluğunda serinlemek fikri düşüyor aklıma, bir nefesinle acısı dinerdi iyi biliyorum.
sonra vazgeçiyorım, anladım ki benim tüm zayıflığımın sebebi sensin, evet ateşsiz közsüz yanıyorum ama kül olmayacağım, kor demirin üzerine vurduğum her çekiçte kendimi yeniden yaratacağım, bugün yokluğunun değil kendi kendimi yeniden yaratışımın 40. günü.
yüreğim bile daha güçlü artık, saat gibi oldu, saniyede 1 kez atması yetiyor.
teşekkür ederim!
devamını gör...
5013.
aptalca fikirlerin özgürlüğü olmaz.
devamını gör...
5014.
yokluğunuz ne kadar huzur veriyorsa varlığınız bir o kadar canımı sıkıyor. sizden ne bir haber almak, ne bir söz duymak, ne de esnanızı bilmek istiyorum. keşke, bana çıkmayan yollarda el ele tutuşup, küçüle küçüle gözden kaybolsanız.
devamını gör...
5015.
daha neler duyup, görebilir ki insan diye sordukça daha fazlası geliyor.. bu kadar yüze gülerken yapmayın bunu yaaa.. cidden yapmayın..
devamını gör...
5016.
salağa yatarken uyuyakalma ihtimalimi düşünüp akıllılık etme niyetiyle alarm kurmuşum da, alarmın sesi için sevdiğim şarkıyı seçtiğimden dolayı rüyamda ritme kapılıp uyanamıyormuşum gibi dizi dizi sıralanan günler geçiriyorum.
devamını gör...
5017.
bayram ziyaretleri sebebiyle çoğunuzun da yaşamış olabileceği gibi akraba maruziyeti yaşadım biraccık.
yaşlı bir teyze var. teyze kadın maaş soruyor. normalde söylemeyi tercih etmem. mantıklı bi aralıkla beraber sordu soruyu. o civarlar dedim.
sonra ailene ne kadar veriyorsun, ailene para ver, ver ver, paraaaaa gibi şeyler geldi arkasından.
evlenmeden verebildiğin kadar ver diyor. leş bir zihniyet.
bu kısmı detaylandırmayacağım, sabah sabah sinirim bozulmasın. maalesef onun da kodlamaları böyle.
ben hem yaşlı kadını bozmayayım, bi de niye açıklama yapacağım kendi hayatımla ve beklentilerimle ilgili diye, gülümseyip geçiyorum.
annemle eve gidince dövüşeceğim ama. ortamda o da vardı ve sessiz kaldı. kadını da tanıyor o. ben, ulan kim bu kadın diye afalladım ama o cevap verebilirdi.
hani yok yaiaaa, biz hallediyoruz dese konu kapanacak. neymiş mesele, merak ettim. bi anda esra erol ortamı oluştu, ben de hayırsız çocuk. ne olmuş da neyi vermemişim. bekle beni anne. defterini düreceğim.
bi hediye almıştım ev sahibine. en son onun fiyatını sordu kadın. çok pahalı mı dedi. çok pahalı dedim. rahatsız olduğumu hissetti biraz berat albayrak teyze. ve şükür kapanışı yaptık.
bazen kendimi fanusta yetişmiş gibi hissediyorum.
yaşlı bir teyze var. teyze kadın maaş soruyor. normalde söylemeyi tercih etmem. mantıklı bi aralıkla beraber sordu soruyu. o civarlar dedim.
sonra ailene ne kadar veriyorsun, ailene para ver, ver ver, paraaaaa gibi şeyler geldi arkasından.
evlenmeden verebildiğin kadar ver diyor. leş bir zihniyet.
bu kısmı detaylandırmayacağım, sabah sabah sinirim bozulmasın. maalesef onun da kodlamaları böyle.
ben hem yaşlı kadını bozmayayım, bi de niye açıklama yapacağım kendi hayatımla ve beklentilerimle ilgili diye, gülümseyip geçiyorum.
annemle eve gidince dövüşeceğim ama. ortamda o da vardı ve sessiz kaldı. kadını da tanıyor o. ben, ulan kim bu kadın diye afalladım ama o cevap verebilirdi.
hani yok yaiaaa, biz hallediyoruz dese konu kapanacak. neymiş mesele, merak ettim. bi anda esra erol ortamı oluştu, ben de hayırsız çocuk. ne olmuş da neyi vermemişim. bekle beni anne. defterini düreceğim.
bi hediye almıştım ev sahibine. en son onun fiyatını sordu kadın. çok pahalı mı dedi. çok pahalı dedim. rahatsız olduğumu hissetti biraz berat albayrak teyze. ve şükür kapanışı yaptık.
bazen kendimi fanusta yetişmiş gibi hissediyorum.
devamını gör...
5018.
dort farkli kisi yasimi 19 sandi bugun. cok saskinim sözlük. en son operator degisikligi icin gittigim yerdeki abla da besincisi oldu. kucuk duruyosun dedi. kabul gunum mu bugun benim. buyudugumu fark ettirdiler gozume soktular. hayin insanlar
devamını gör...
5019.
ronaldinho'nun ingiltereye attığı frikik gibi sokmak istiyorum güm güm güm.
devamını gör...
5020.
türkiye'de kadın olmak başlığı'nı sol framede görememe sebebimin ne olduğunu düşünüyorum.
benim sözlükte mi bir sıkıntı var yoksa herkes mi göremiyor en son bugün 14:21 de entry girilmişken görememem ilginç.
(uygulamada görünüyor evet. tarayıcıda diğer tüm başlıkların görünmesine rağmen bahsettiğim başlık görünmüyor nedenini merak ediyorum)
edit: şu an itibarıyla başlık sol framede. nedenini öğrenememiş olsam da artık görebiliyorum.
benim sözlükte mi bir sıkıntı var yoksa herkes mi göremiyor en son bugün 14:21 de entry girilmişken görememem ilginç.
(uygulamada görünüyor evet. tarayıcıda diğer tüm başlıkların görünmesine rağmen bahsettiğim başlık görünmüyor nedenini merak ediyorum)
edit: şu an itibarıyla başlık sol framede. nedenini öğrenememiş olsam da artık görebiliyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255