5481.
arkadaşlar, ben müneccim değilim sadece bişilere çalışıyorum ama bunun bedeli fena bir baş ağrısı oluyor nolur bu konudan dolayı bana yazmayın zaten zamanı vakti geldi mi bişiler yeşilliyorum...

teşekkürler :')
devamını gör...
5482.
gençler selam demek istedim..

hadi geçiyordum uğradım iyi bayramlar.
devamını gör...
5483.
cennetmekan ali dosta!

yareli’nin hikayesidir!

bir rivayete göre adı eliyar’dı, eliyar… eliyar… eli… yar… eli… yareli… yareli diye hep söylene söylene mi yareli olmuştu bilinmez. bilinen tek şey bu adamın kılıç biçmemiş, temren delmemiş yeri yoktu. uykusunda yareli yareli diye sayıklar, savaş meydanlarında yareli yareli diye kükrer, ünlemesinden dağ taş yankılanırdı. o an yılanlar yuvalarında kıpraşır, kurtlar başlarını inlerine sokar, kartallar uçmayı bırakıp yere konardı.

deliydi yareli, kan revan içinde gülmekten çatlayacak kadar deli.

saftı biraz da, okumaz yazmaz bir çocuk kadar saf, her söylenene inanacak kadar temiz.

ve güçlüydü, akıl sır ermeyecek kadar güçlü.

bir genç kızın düğününe hazırlandığı gibi hazırlanırdı harbe, en temiz köyneğini giydi, yüzüne fesleğenler süründü, damağına bir kabuk tarçın yapıştırdı, sakalına biri ağ biri gök iki boncuk bile bağladı. kaçıncı savaşıydı unutmuştu, kaçıncı yarasıydı hatırlamıyordu ama yine ilk kez gibi heyecanlıydı.

mal mülkte gözü yoktu, her duasında şehitlik ister, iki gözü iki çeşme nasipsizliğine ağlardı, bir sevdiği vardı yarelinin, göğsünde kuruttuğu çiçekleri gönderirdi.

o gün, muhasaranın otuzdokuzuncu gününü kırkına bağlayan gece gök delinmiş gibi bir yağmur yağıyordu. dizlerine kadar çamurun içinde yareli ağır baltasını savura savura bir mevlevi dervişinin ahengiyle cezbe halinde döne döne macar süvarilerini biçe biçe ilerliyordu. omuzuna ve bacağına saplanmış, yeleğini kırdığı iki okla kükrüyordu yareli, sesi yıldırımları boğuyordu.

sabaha doğru yağmur kesildi, eğer doğranmış bir insan tarlası içinde dualarla küfürler birbirine karışmamış olsaydı bu estonibelgrad sabahında çiseli çiçeklerin arasında gezinirken kuşların cıvıltısı cennet gibi gelebilirdi. ama bugün o gün değildi, bugün hak dinde anlatılmış bir mahşer varsa orası şeksiz şüphesiz burasıydı!

o an şaşılacak bir şey oldu. günün ilk ışıklarıyla beraber kan kızılı şafakta amaçsız süzülen bir kuzgun pancevo köprüsünün korkuluklarına kondu ve işte o an köprü kulakları kanatan bir gürültüyle infilak etti. artık erat ikiye bölünmüştü. yarısı drina nehrinin şimalinde yarısı ise cenubunda kalmıştı. yareli şimali cenahtaydı.

ve bitip tükenmez bir düşman seli peydah oldu. yareli artık sırtını kale kapısına çevirmiş bu yeni gelen ordunun kaleye kavuşmaması için canla başla didiniyordu.

drina’nın cenubundakiler de dost düşman ayırt etmeksizin insan ölüsü dahil bulabildikleri her şeyi nehre atarak karşıya geçmeye çalışıyordu.

baltasını var gücüyle vurmak için kaldırdığı sırada bir mızrak göğsünü delip sırtından çıktı yarelinin.

yareli şaşırdı önce, dudakları titredi, başını eğip göğsüne baktı, inanmamış olacak ki eliyle de yokladı.

kandı bu, kızıl kan, kendi kanı üstelik, başparmağından işaret parmağına kadar elini yaladı, baltasını usulca bırakıp oturdu. çocuk gibi mutluydu. gülümsüyordu.

drinanın cenubundakiler yeni gelen düşmanı püskürtüp yareliyi sağ yanına yatırdılar, hepsi kaygılı gözlerle ağlamaklı yarelinin etrafına toplandı!

biri başının altına dizini yastık edip yüzündeki kanları sildi, bir başkası elini avuçlarının arasına alıp okşadı, bir düzine adam yarelinin ağzının içine bakıyordu şimdi.

ben… dedi! ağzından kan boşandı, kendi kanında boğulmasın diye hemen çenesini aşağı çevirip dudaklarını sildiler!

sonra uzun uzun doğan güneşe baktı yareli, sanki ilk kez görüyormuşçasına pür dikkat baktı, son kez gülümsedi, aleykümselam dedi fısıldar gibi. göğsündeki son nefesi de dudaklarından uçup gitti!

hemen yıkılan pancevo köprüsünün tahtalarından bir tabut yaptılar. bu bir düzine adam memleketinde toprağın bağrına basılana kadar son kez yarenlik etti yareliye!

son kez eşi dostu yüzünü görmek için çağrıldı. elinde küçük bir bohçayla omuzları çökmüş bir kadın da geldi. anası babası kardeşleri son kez yüzüne yüz sürdükten sonra bu meçhul kadın bohçasını açtı, kurumuş binbir çiçek savruldu. sonra kadın eğildi yareliyi kaşından öptü, zarif elini uzatıp dudaklarını okşadı.

o an bir düzine adam, yarelinin yoldaşları anladı, şarktan garba ayak basılabilecek her yerde can alıp can vermiş bu bir düzine adamın gözlerinden yaş süzülüyordu.

eliyarın uykusunda sayıkladığı, azrailin yüzüne haykırdığı en büyük hasreti yar eliydi. ona da dünya gözüyle kavuşmak nasip olmamıştı.
devamını gör...
5484.
söylediğim şeyler de bir işe yaramıyor aslında.
eskisi gibi iyi gelmiyor, rahatlatmıyor, kafamı boşaltmıyor. üstüne bir de bu konularda bir şeyler söylemek daha da yorucu bir hâle geliyor.
yorulduğumla kalıyorum, açıklamaya çalışmakla uğraşmıyorum desem yalan olur. şu an bile açıklamaya çalışıyorum kendimi.
kendime bile açıklamazken nasıl açıklayabilirim bir başkasına, onu da bilmiyorum açıkçası.

söylemek istediğim çok fazla şey olsa da söyleyemiyorum işte.
güçsüzlük müdür, inançsızlık mıdır nedir bilmem.
devamını gör...
5485.
bok gibi bir dönemdeyim. hiçbir telefona cevap vermiyor, hiçbir şey yapmıyorum. ne yüzüm gülüyo, ne de ağlıyorum. işe gidiyorum, atölyede uyuyorum. sürekli sarhoşum. hiç kimseye tahammülüm yok. hiçbir duyguyu anlamıyor ve empati kurmuyorum. hiçbir şey umrumda değil. herhangi bir yerde olmak istemiyorum. bütün hayatımı rölantiye almış vaziyetteyim ve bu zerre pişman etmiyor, hissetmiyorum da. çok fazla kişiye karşı sorumluluğum var. neyse ki anlayan insanlar ama öyle olmasaydı da umrumda olmazdı. çok kişi ile ilişiği kestim. sadece tek bir projem vardı, onu ayakta tutmaya çalışıyorum. günümün tamamını aldığı için de başka hiçbir şey yapmıyorum zaten. atölyede paravan gibi bir yer yaptım kendime, işe gidip gelenler bile görmüyo beni. aldığım psikolojik destek sadece işimi yapabileceğim kadar işime yarıyo. hiçbir şey umrumda değil. sevgiler.
devamını gör...
5486.
sırtıma yüklemişim sanki dev gibi duran uludağ'ı
ruhumun yamaçlarında uçurumun çiçeğini soluyorum.
bardaktan boşalırcasına kasvet yağmuru yağıyor düşüncelerimin memleketine.
sis kaplıyor sırtıma yüklendiğim dev gibi duran uludağ'ı
gittiğim yolun uzunluğunu durunca mı anlarım yoksa yorulunca mı?
kancalar batırılmış zihnimin en acıtan yerlerine.
gençliğim ezilmiş çaresizlik sularında.
güvendiğim kaleler zapt edilmiş sanki.
işgal altında bastırılmış duygularım.
cevabını dahi unutmuşum hayatla ilgili soruların.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5487.
hiçbir maskenin arkasına saklanmadan gülümsemek, ne kadar güzel şeymiş...
devamını gör...
5488.
tüm planlarım kurban bayramına kadardı.

şimdi herkes gitti yakınlarımdan ya.
aşırı doz garibanlık hissi kalpten götürmez heralde.
olmaz bir şey bana.
evelallah.
*
devamını gör...
5489.
hayatın bana verdiği en güzel hediye sensin.
bazen sadece elini tutmak bile, tüm fırtınaları dindirmeye yetiyor.
gözlerinin içine her baktığımda, içimde tarifsiz bir huzur doğuyor.
sanki yıllardır eksik olan parçayı bulmuşum gibi…
sen gelince tamamlandım.

senin gülüşünde saklı bir bahar var,
konuşurken sesinde saklı bir sığınak.
kelimeler bazen yetersiz kalıyor sana olan sevgimi anlatmakta…
ama bil ki, kalbimde senin için çarpan her atış,
“iyi ki varsın” diye fısıldıyor sana.

aşkta kazandım çünkü seni buldum.
ve sen yanımdayken, kaybetmekten korkmuyorum.
çünkü gerçek sevgi; yanında olduğu sürece,
her şey kazanmaya değer.

seni çok seviyorum.
hem de öyle böyle değil…
içime sığmayan, tarif edilemeyen,
sadece "sen" olduğun için büyüyen bir sevgi bu.
ve bir ömür boyu, aynı kalpte birlikte atmak istiyorum seninle.
devamını gör...
5490.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5491.
akranlarım olan kadınlar, hala tabak çanak, pasta börek muhabbeti yapıyor bende mi bi şey noksan onlar da mı bilemedim!
tabak çanak muhabbeti, pasta börek muhabbeti yeni evli iken yapılmaz mı?
devamını gör...
5492.
biri var kendini dünyadaki tek hamile ilan etmiş. karnındakini kullanarak her istediğini yaptırmak istiyor ve durmadan benim dedikodumu yapıyor. tam ağzına edeceğim kuzenim yapma o hamile diyerek beni daha da sinirlendiriyor. hamile olması iğrenç bir insan olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. yeter gerçekten. bana her yaptığı salaklığa rağmen kalbini kırmamak için kendisinden kaçıp duruyorum ama ters bir anıma gelecek bir daha yüz yüze bakamayacak hale geleceğiz yakın çok yakın hissediyorum.
devamını gör...
5493.
bu ülkenin düzeleceğine, yeniden güzelleşeceğine, modern, medeni, insanca yaşanılan ve insanların kazalara, cinayetlere kurban gitmediği bir ülke olacağına dair umutlarım tükendi artık.

hergün gözlemliyorum. zaten gözlemlemek istemesen de bu ülke gözünüze sokarcasına her köşe başında bir trajedi çıkarıyor karşına. yok arkadaş, bu ülkeden adam olmaz noktasına geldim artık. her yer mafya, maganda dolu ve bu özendiriliyor. torpil desen örümcek ağı gibi her yeri sarmış. eğitim sıfır. 3-5 eğitimli insan da bu zır cahillerin arasında nefes almaya çalışıyor. bilimin, sanatın esamesi okunmuyor. milletin eline vermişler klişe yalanları döndür babam döndür. okuyan arkadaşlar kusura bakmasın dağınık dağınık yazıyorum işte aklıma geleni. ferdi zeyrek'in ölümü çok üzdü beni ve umutlarımı gerçekten aldı götürdü. insan canının bu kadar ucuz olması, memlekette işini düzgün yapan adam sayısının bir elin parmağını geçmemesi artık midemi bulandırıyor. bir gün önce havuzun kontrol edildiği söyleniyor. o zaman bu adam neden öldü? havuzu kontrol edip her şey yolunda diyen adam işinin ehli değilse ne arıyor orda? bu iş çocuk oyuncağı değil ya insan canı. bu kadar değersiz olması canımı çok sıkıyor. bu gerçekleri zaten biliyordum ama rahmetlinin instagram profiline girdim, tehtid aldığını söylediği bir konuşmasına denk geldim ve yaşadığımız ülkenin nasıl bir yer olduğu gerçekliğiyle bir kez daha karşılaştım. tiksindim artık bu sistemden. bu ülke bu şekilde bütün değerlerini kaybetmeye mahkum. bir insanın ülkesine hizmet etmek için bile torpil ve tehtid engellerini aşmak zorunda olduğu bir ortamda ne kalkınma olur ne de gelişme olsa olsa rezillik olur. çok şey söylemek geliyor içimden ama nafile. çocukluktan beri bize öğretilen değerlerin ve kültürümüzün içinin bu kadar boşaltılmış olması ve bu değerlere az çok sahip olan her insanın içinde olduğunu düşündüğüm boşluk hissiyle yaşamak ve bu ülke adına bir şeyler üretmek çok zor. ülkeme olan sevgimin büyüklüğü hayal kırıklıklarımın cam gibi keskin olmasına ve canımı yakmasına sebep oluyor. yüce allahtan dilerim ki ülkemiz içinde bulunduğu durumdan bir an önce kurtulsun ve artık vatanın tertemiz evlatları gün yüzü görsün.
devamını gör...
5494.
seke seke geldik, silke silke gidiyoruz…“ sözlerinin sahibi büyük şair can yücel, bir takım hayranları ve arkadaşlarıyla bir yerlerde içer, sohbet eder.
aynı grup, sabahın 5'i 6'sı gibi pek de kimsenin bulunmadığı kıbrıs şehitleri caddesinde yürürken, şair birden durur ve yere yatar. yanındakiler de hemen aynı şeyi yaparlar.
şair, gözlerini kırpmadan gökyüzüne bakmaktadır.
yanındakiler de sıra sıra yerde yatmakta, gökyüzüne bakmaktadırlar. hayranlardan birisi dayanamayıp sorar: can baba, ne görüyorsun, bize de söyle.
ondan ulvi ya da şairane bir söz bekleyen vatandaş, aldığı cevapla şok olur:
çok sarhoşum alnını bızdıklayayım.


demem o ki, çok sarhoşum alnını bızdıklayayım.
devamını gör...
5495.
bazı hesaplar sadece ahirete kalırmış. bu dünyaya sığmayan, bu dünyada görülemeyen hesaplar varmış.
ne yaparsan yap hesaplaşamamak. işte bu ağır, hem de çok ağır. çünkü beni çürüten beklemekmiş, bunu bugün tekrar anladım...
devamını gör...
5496.
sanırım uykusuz bir geceye daha hoşgeldim. her gece uykumun ortasında bir el bıçakla keser gibi kesiyor uykumu. sonra uyu uyuyabilirsen..
devamını gör...
5497.
iki gündür yokum. bi gireyim, sözlüğe bakayım da öyle yatayım dedim. ve bu başlığı gördüm ilk olarak.
ulan dedim neler neler yazarım ben şimdi buraya. kafamda 1 milyon zaten.
beş dakikadır ekrana bakıyorum. yok ben yazmakta istemiyorum.
severdim ben bunu ya hu. öyle yazar geçerdim iyi gelirdi felan. ne bileyim bu da pek hoşuma gitmiyor artık. birçok şeyden soğumaya başladım. keyif aldığım şeylerden keyif almamaya başladım. başka şeylere yönelmek, aramak ya da merak etmekte istemiyorum.
hani diyor ya muhterem şarkınım birinde. içimde ölen biri var diye...
zannediyorum tam oralarda bir yerlerdeyim. mutlu olun, mutlu kalın.
devamını gör...
5498.
insanların karar alma mekanizmasını çok merak ediyorum. bazı şahit olduğum şeyler için onlar hangi düşüncenin ürünü acaba.

abi azıcık kendime bir yer bulmuşum bekliyorum serin serin, bir baktım yanımda biri var… gerizekalı. hiç tanımadığın birinin dibine kadar nasıl bu kadar yakın durma kararı nasıl alınıyor mesela… yani insan rahatsız edebileceğini düşünmez mi?

ya bir kerede yürürken biri ile baya el ele kalmıştım çocuk pardon diye diye bir hal kaldı da ne arıyor elin elimi sallayacağım yerde neden bu kadar yakınsın?

dün de yürüyorum baya dümdüz yürüyorum yolum belli yine gerizekalı biri ile yüz yüze geldik gerizekalı görmüyor musun uzaktan sen geliyorsun bana doğru bir de bana söylendi herhalde. hulk olsa üzerime basıp geçecek.

sabah sabah yaaa…
devamını gör...
5499.
bana sır vermeyin artık yeter...

üzerimde bu insan çok güvenilirdir ona anlatın diye bir tabela mı var, bir ışık, bir işaret... küçüklüğümden beri böyle çok alakasız öyle senli benli olmadığım insanlar bile aslında herkese söylenmemesi gereken önemli bir meseleyi bana anlatıverirler. sonda 'lütfen bunu seninle paylaştım ama kimseye söyleme' derler. ben o kimse değil miyim? evet ketumumdur doğru ama benim bu sabah o kişinin ona ne kadar borcu olduğunu, neden dolayı o parayı aldığını, o adamın özelini öğrenme gibi niyetim yoktu. beni ilgilendirmeyen bu bilgiler bana neden veriliyor? ben niye kem küm akıl vermeye çalışıyorum. eskiden meraktan dinlerdim hoşuma giderdi ama şimdi filan adamın ne karıştırdığı inanın ki umurumda değil. acaba gideyim de ben isteyim diye mi anlattı orayı da çözemedim.

güvenilir kaynak..
ballı kaymak..
devamını gör...
5500.
zihni dinlendirmenin bir yolu bedenen çok çalışmak sanırım. hem ruhi hem de zihni örselenmeye de birebir. durmadan çalışıyorum bugünlerde, it gibi yoruluyorum. bir sigara içimlik molalarda bile hadsiz üşüşmeler fırsatı ganimete çevirmeye çalışıyor o zaman sigaramı yarımken söndürüyorum.
insan zihni çok tuhaf; cılk yaralarla dolu da olsa kabuk bağlamaya izin veriyor bir şartla; çözümü dirayetle ve kararlılıkla kendin bulacaksın. gönül bu kadar mahir değil, yaraları kolay kolay sarılmıyor. zaman diyorsun, biraz zaman, biraz sabır, çokça çalışmak...

günaydın demek isterken içimi dökmüş oldum. aslında kulağıma kulağıma çığlık atmak istiyorum... kendime tekme tokat girişmek istiyorum... köşelerde siftinen çarpık gülüşlü örümceklerden kurtulmak, dikenli yara bantlarından sıyrılmak, zift gibi yapış yapış birikmiş pislikleri gaz döküp yakmak istiyorum... öfkeliyim, iyi ki de öfkeliyim; öfke, acının/kırgınlığın ilacı bir yerde... o yer kendimde, bedenimde...

şimdi günaydın sözlük başlığına dönebilirim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim