5581.
dönüp yine kendinle kalıyorsun ya, aynalara bile gerek yok. o en çaresiz ve savunmasız olduğun anda, mekan artık tüm katılığıyla seni sarmaladığında ve konuşacak bir şey kalmadığında. kendini o çukurdan çıkaracak yine kendin olduğunda. kendine, şimdiki kendine, geçmişteki kendine ve olası tüm geleceklerdeki kendine güvenmekten başka bir çaren kalmadığında işte bir adım atıyorsun uçurumun kenarından geri, güvenli kendine çekilip manzaranın tadını çıkarmaya başlıyorsun çünkü önünde uçsuz bucaksız bir deniz, denizin dibinde binlerce canlı ve onları gözleyen bir gökyüzünün sakinliği var.
devamını gör...
5582.
az önce biri arabasından "aauuvv" diye bağırarak sokaktan geçti, ağızla içmeyince kurt adam bile olunabiliyor demek ki.

biraz sonrasında da silah sıkanlar oldu, dertleri neyse artık!
devamını gör...
5583.
hayatta hiçbir şeyim az olmamış senin kadar cidden.
devamını gör...
5584.
narin egonu ve o rezil arkadaşlarını da al, hayatımdan sonsuza kadar çık. canın cehennemin en dibine. umarım bir daha yüzünü görmem. şayet paralel evren ya da ölüm sonrası bir yaşam varsa umarım oradaki ben de seni hiç tanımaz.
devamını gör...
5585.
insan ömrü boyunca kendi gibi veya istediği gibi birini hep arar, arar ama ne çare. ömür biter toprak gelir, bu arayış hep eksik kalır, hep o ukde tarafından üşür insan.

hee, kim mi anlar? evet doğru bildiniz kimse anlamaz. sadece bakarlar, yargılarlar. onlar da kendi istedikleri gibi olmanızı ister.

o halde neden olmazların peşinde koşturup ömür tüketiyoruz ki?
devamını gör...
5586.
bazen de kendimi ifade etmek istemiyorum ya. açıklama yapmak, ne hissettiğimi uzun uzun anlatmak zorunda olmak yorucu geliyor. zaten sürekli kendine dönen, kendini değerlendiren, sorgulayan, parçalayan ve sonra o parçaları birleştirmeye çalışan biriyim. ama ben çok yakın olmadığım insanların dahi "hangi davranışı yaptığı ve bu davranışı neden yaptığı" konusunda çıkarımlar yapabiliyorum ve bunların yanlış çıktığına da pek rastlamadım. bu, uzun bir terapi yolcuğundan geçtiğim için genel olarak insan psikolojisi ile davranışlarına olan farkındalığın artmasıyla ilgili olabilir. herkesten aynı şekilde bir anlayış beklemiyorum ama beni azıcık tanıyan biri ne hissettiğimi ya da düşündüğümü az çok anlayabilir. sürekli bir şeyleri anlatmak, açıklamak, kendimi yeniden yeniden tanımlamak zorundaymışım gibi hissetmek istemiyorum, bazen anlatmak istemiyorum. insanların da anlamak için illa kelimelere ihtiyaç duymamaları gerektiğini düşünüyorum. anlamak bu kadar zor olmamalı. evet, kabul ediyorum bende biraz, hatta belki biraz fazla bir dengesizlik hali olabilir. ama bu benim bir parçam ve özellikle de hayatımda çok da yakın olmadığım insanlara karşı sürekli bir "dengeli" görünme zorunluluğu hissetmiyorum. kendime ait inişlerim çıkışlarım, suskunluklarım ve anlatmayı seçmediğim şeyler olabilir ve bence bu da anlaşılabilir olmalı.
işte en ironik nokta şu, kendimi nasıl da "anlatmak istemediğimi" anlatırken, upuzun bir tanım yazarak yine kendimi anlatmışım. bravo, bu kadar net bir kısır döngü olur.
devamını gör...
5587.
köy g*tüne gitsin!
bunu gerçekten hayat felsefesi edinebilen kişi nirvanaya erer mutluluktan.
ben yapamıyorum, orası ayrı.
devamını gör...
5588.
geçenlerde bir üniversitenin yüksek lisans mülakatı vardı. ben aday değildim ama adaylarla birlikte bekliyordum. biri vardı, görür görmez suretini hiç görmediğim bir yazar geldi aklıma. ulan dedim, yazarı gözümde canlandırsam saçıyla, boyuyla, duruşuyla tamamen bu hanım çıkardı ortaya. garipti.

şimdi çalışmaya devam ediyoruz dostlar. öpüyorum. esenlikler.
devamını gör...
5589.
en geç 15 gün sonra yepyeni bir hayat inşa edeceğim, temeli sağlam attım bu sefer, doğru şeyler yapmak istiyorum sadece. kendime ve ilişkime daha çok zaman ayıracağım. karış karış bildiğim bu şehrin sokaklarına tekrar çıkacağım, bu sefer avcumun karışları arasında başka parmaklar sarılı biçimde dolaşacağım. her sokakta bir anım olsun istiyorum. meksika, gül, dario moreno, dantel, gönül yazar, hacımemiş, urla sanat sokağı... hepsini tekrar tekrar dolaşmak istiyorum. ve bu süreçte sosyal medya, interaktif sözlük gibi yerlere detoks uygulayacağım. bakalım...
devamını gör...
5590.
fazla merhamet, kendine ihanettir...

her şeye rağmen vicdan yapabilen ruhum eğer gram üzülmeme durumuna geçtiyse, karşımdaki kişinin işi bitmiştir...

ben geberirken gelip ölümümü hızlandıracak şeyler yapıp her şeye rağmen ya şöyle böyle diyip merhamet etmişsem ve hiçbir şekilde değeri görülmemiş, sanki yapmam gereken şeylermiş gibi kıymet verilmezse...

isterse karşımda yanıp kül olsun, gözümü bile kırpmam... arkama bakmadan çeker giderim...
devamını gör...
5591.
ruhuma öyle derin ve büyük bir yara açtın ki geçmişten kalan tüm yara izleri içinde kayboldu.. ah'ımı unutma...
devamını gör...
5592.
senin yüreğin iyilik dolu olcay...
bu dünyada acı çekmeden yaşaman, imkansız...
devamını gör...
5593.
iyi tatiller canım . ctesi behlül kaçtı cidden. seviliyorsun....
devamını gör...
5594.
aganız bugün çocuklar için yardım gönüllüsü olan bir kız sayesinde hem sevaba girdi hem kızı düşürdü.
alsancak'a indim bugün malzeme almaya şans eseri karşıma çıktı. çevirmeye girdik. o kadar anlattıktan sonra önce hayır sağ olun deyip yoluma devam etsem de lan oğlum bir biraya 200 lira veriyorsun mekanda salak salak iş yapma deyip geri dönüp bir hayira imza attık. şans eseri hanımefendi de benim askerlik yaptığım şehirden çıktı. öyle muhabbet açıldı ve devamı geldi.

şimdi düşünüyorum neyime düştü diye. saç baş dağınık gelmişim, saçın önü zaten dökülüyor, acaba dedim ? farkı ses tonu ve diksiyonla kapattim tabi de bence adil değildi. yani o tatlış ve sıcak kanlı hatun düşmemeliydi bence. neyse.

hatunlar paraya ve tipe bakıyor diyen asosyal yaşam formları iyi okusun burayı. -140k'dan selamlar.
devamını gör...
5595.
ersin adında çocukluk arkadaşım vardı. doğduğum günden 2006 yılına kadar nerdeyse her günümüzü beraber geçirirdik. 2006 yılında istanbul'a taşındılar. sonra hiç görüşemedik. ne ben aradım, ne de o aradı. yazın köye gittiğim zamanlarda ona denk gelmezdim. o da aynı şekilde bana. kısacası 2006'dan beridir hiç görüşmedik.

biz bununla çocukken genelde misketlerle oynanan oyunları oynardık. genelde de misketine oynardık. her zaman da o kazanır ve alırdı misketimi. yalan yok ben oynamasını, misket atmayla ilgili el becerilerini hep ondan öğrendim. misket diyorum ama, bizim oralarda fildiş denir buna. neyse yaygın olan adı, misketten devam.

sonra bir gün bu, içi yeşil olan çok güzel bir misket getirdi. ahan da şu:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dedi: "kazanırsan bu senin. kaybedersen bir şey yok." dedim: "tamam." başladık oynamaya. kaybetsem de bir şey olmayacağı için rahat oynuyorum. ve bu rahatlıkla mıdır bilinmez ilk kez kazandım. verdi misketi, ben de attım cebime. eve geldim, elimi cebime attım yok. cebim delikmiş meğer. ersin'e anlattım. o da, oynadığımız yerde düşürmüşsündür. dedi. beraber eriklerin dibine gittik. her yer ot, her yer yeşil. misket de şeffaf ve yeşil. bir saat aramışızdır, bulamadık bir türlü. üzgün üzgün eve geldim tekrar. sonraları çok arasam da, bir daha bulamadım.

işte dün annemle konuşuyorum. bana bahçede bulduğu misketi gösterdi. bahçe diyorum ama orada eskiden iki tane kocaman erik ağacı vardı. -ilk misketimi kazanıp, kaybettiğim yerler.- 10 sene kadar önce kurudu gitti. yakından bakınca anladım aynı misket. ben bi tuhaf oldum abi. 2006'dan önceye bi gidip geldim şöyle. biraz da efkarlandım. yalan yok, gözlerim de doldu. misket aynı kalmış yıllarca. en ufak bi kırık, çizik dahi yok. evet misket bile yıllarca aynı kalmış. biz ise eskisinden çok farklı ve birbirimize yabancıyız.
devamını gör...
5596.
günaydın sevgili sözlük dostları, bir süredir buralarda takılmıyorum.
fakat bugün buraya bir şeyler yazmak istedim, birkaç dakika önce bu istek belirdi içimde, uzun zamandır içimi kemiren fakat az önce somut olarak tekrar içselleştirdiğim bir olay nedeni ile.
bazı eski dostlar, eğer hala buradalarsa, bilirler ki ben dalyan'da yaşıyorum (hayır kavgaya çağırsanız gelmem, açık adres paylaşmam) ve burası canım ülkemin en turistik yerlerinden birisi. öyle ki yaz sezonunda bu küçük kasaba neredeyse yarı yarıya yabancı nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
ben de doğal güzelliğinin tadını çıkartmak, sağlıklı bir hayat sürmek ve güne enerjik başlamak için fırtınalar kopmadığı sürece her sabah altı suları bisiklet sürmeye çıkarım. erken bir saat olması nedeniyle çok fazla insanla karşılaşmıyorum ama karşılaştığım insanların oranı da aynı nüfus gibi neredeyse yarı yarıya, türkler ve avrupalı * turistler.
velhasıl, canım vatandaşlarımın yüzü, ki çoğu köylüm olur, en ufak gülümsemeden yoksun, yaşama sevincinden çok uzakta sadece toprağın altına girmeye bir gün daha yakınlar ve gün sayıyorlar gibi. tanıdık tanımadık herkese selam vermeye çalışıyorum ama geri dönüş alabildiğim selamların sayısı o kadar az ki... hatta bazen selam verdiğim için sinirli bir tavır bile takınıyorlar.
diğer yandan diğer ülke vatandaşlarına bakıyorum, yaşları kaç olursa olsun gözlerinin içi gülüyor, ben kafamı kaldırır kaldırmaz selam veriyorlar hiç yoksa gülümsüyorlar ve hatta bir şey bulurlarsa onun üzerinden kısa bir sohbet bile başlatıyorlar.
her sabah beni ayakta tutacak hormonlarım tavan yapsın diye bisiklet sürmeye çıktığım zamanlarda bile bir memleket meselesi sarıyor etrafımı. tüm dünyanın 'misafirperver' dediği canım vatandaşımın boynu o kadar bükülmüş, öyle bir yaşam savaşı içinde ki samimi bir selama bile yüz çevirir olmuşlar. ve bu yüzden onlara 'neden' diye sitem bile edemiyorum.
ne çalmışlar bizden ne kadar zarar vermişler her duygumuza nasıl bir tahribat bırakmışlar, inanın her sabah bunu deneyimlemek o kadar zoruma gidiyor ki...
yetmiş yaşında bir ingilizin gözlerindeki yaşam sevincini yirmi yaşındaki hemşerimde görememek anlık bir huzursuzluk veriyor bana. ne yapabilirim, elimden ne gelir ya da nasıl kurtuluruz bundan inanın hiç bilmiyorum ve yine karabulutlar çöküyor üstüme.
neyse güzel bir sabah manzarası bırakıp öyle gideyim (bkz: günaydın sözlük)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5597.
alim öleli 7 ay oluyor. ben hala onu çok seviyorum ve özlüyorum. ancak bu 7 ay zarfında benimle tanışmak isteyenler oldu. kabul etmedim. kimse ile flört etmedim. zaten acım bana yetıyordu.

ancak ekşi sözlükte bir başlığa geyik enyryi girdim. bir çocuk mesaj attı. geyik yaptık uzun uzun. sabahında alim için başsağlığı diledi. sonra, güzel konuşuyoruz ama ben kalbinde başka biri olan bir kadını istemem, sana değer veriyorum umarım arkadaş oluruz dedi.

ancak birgün sonra delirdi. benden çok etkilendiğini söylemeye başladı. ben şoka uğradım. sayfamı dolaştı galiba. orada bir şeylerden etkilendi.

sonra seni bekleyeceğim demeye başladı. çocuk çok tatlı. tipi çok güzel, bakışları çok merhametli, mesleklerimiz yakın, ilgili, en kötü fotoğraflarımı bile beğeniyor.

ama ben enkaz gibiyim. hayat üzerimden geçti. tekrar birini nasıl severim bilmiyorum. konuşmak çok hoşuma gidiyordu. ancak bende ona karşı bir his yok.

en son bunu söyledim. o bekleme taraftarı. ben ali den sonra sözlükten biri ile olmam, netim bu konuda dedim. ancak o büyük konuşuyorsun dedi.

en son bir sey hissetmediğim söyledikten sonra ona umut vermemek için görüşmeyelim dedi. kabul etti.

neredeyse kadınların yüzde 90 nin isteyeceği biri. çok güzel bakıyor. çok derin. ama benden bir nane olmaz.

umarım cok mutlu olur. üzüldüm. keşke yapabilseydim.
devamını gör...
5598.
pazartesi günü son dört günün, ilk günü…
devamını gör...
5599.
günler sonra evime kalmak için girebildim sonunda. sabah ankara'dan yola çıktım, günlerdir hatta haftalardır evimde uyuyamıyordum iş yoğunluğu, kafa dağınıklığı sebebiyle falan. ankara'da güzel bir konser yaptım, iyiydi sorunsuzdu. eve gelince biraz çocuklarımla -kediler- oynadık, özlemişler sıpalar kızdılar biraz. bir saat dinlenip yine iş için çıktım. az evvel girebildim, çıtırdan bi kokteyl yaptım kendime. kafamı dinleyeyim dedim de muhabbet sarmadı, vazgeçtim. çocuklar oynuyo şimdi, arada gelip burda mıyım diye dokunup gidiyolar falan, ben de öyle boş boş karalıyorum. aldığım haplarla alkol etkileşime girse de biraz rahatlasam diye bakınıyorum öyle. monitörün yarısında yılın konserlerini düzenlerken diğer yarısında yarım kalan işleri tamamlamaya çalışıyorum. her yarım kalanı tamamlayamıyoruz tabii öyle de bir durum var. neyse bakalım, şu müzik bi bitsin de başlarız. zaten hep öyle başladım bugüne kadar. bazen kaset tam bitmek üzereyken geri sarardım çocukken de, bitmesin isterdim. biten şey hep pil olurdu ama müzikten ziyade. hiç beklemediğim yerde ve zamanda. kontrol bende şimdi, kasetler de pek kalmadı gerçi. arka planda tony williams bir şeyler söylüyor ama çok da dinleyemiyorum, yorgunum biraz. kokteylin yanına da bir şeyler hazırlamamışım zaten. alkol piyasası için gergin bir gelişme. neyse yarın yine iş güç var, tasarım yapıcam ama fizik kurallarına bağlı kalmak zorundayım. yer çekimine de öyle. newton sağ olsun.
devamını gör...
5600.
gece yemek yemediğim zaman kendimi eksik hissediyorum.

bu şaşırtıcı bilgiyi paylaşmak istedim.
hof.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim