sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
3661.
şu göğsümdeki ağrı ve nefesimin kalmayışı panik ataktan mı? yoksa kalp krizine göz kırpan belirtiler mi bilmiyorum. bir an önce geçsin istiyorum sadece.
yumruğum kadar olan organın yüklendiği şeyleri üstünden atması da olabilir tabi bu. kıyamam, çöplüğe dönen midemden sonra en cefakar organım olur kendisi. göğüs kafesinin onu koruduğunu düşünüyordu en azından, onu da kırıyorduk geçenlerde.
sağlık önemli efendim, sağlıksızken acı çekmenin, mutsuz olmanın bile tadı olmuyor. ağlayacağım, burnum tıkanırsa ölürüm diye ağlayamıyorum da. bir an önce iyi olayım da depresyon hırkamı giyip beddua ve ağlama seanslarıma başlayayım.
arada beddualarımın tutup tutmayacağını görmek için iskambil kağıtlarından fal da bakarım.
mükemmel bir kafayı yiyiş aktivesi.
yumruğum kadar olan organın yüklendiği şeyleri üstünden atması da olabilir tabi bu. kıyamam, çöplüğe dönen midemden sonra en cefakar organım olur kendisi. göğüs kafesinin onu koruduğunu düşünüyordu en azından, onu da kırıyorduk geçenlerde.
sağlık önemli efendim, sağlıksızken acı çekmenin, mutsuz olmanın bile tadı olmuyor. ağlayacağım, burnum tıkanırsa ölürüm diye ağlayamıyorum da. bir an önce iyi olayım da depresyon hırkamı giyip beddua ve ağlama seanslarıma başlayayım.
arada beddualarımın tutup tutmayacağını görmek için iskambil kağıtlarından fal da bakarım.
mükemmel bir kafayı yiyiş aktivesi.
devamını gör...
3662.
dün gece çok sevdiğim br yazar ile dm de şöyle bir konuşma oldu.
** ya gaça şu nicki 3 kelimeli yazarla derdin ne?
derdim yok o konuyu sosyal bir sıkıntı olarak görüyorum sözlükteki , konu kişisel değil. o kişiselleştiriyor. sözlükten özür dilememişti, dileyene kadar konuyu açık tuttum hepsi bu. diledi ve tanım girmeyi kestim.
** tamam ama o hasta ruhsal sıkıntısı var. değmez uzak dursana.
** peki şu nicki 3 harfli yazarla derdin ne.
yok bir derdim ama bana gelip sövüyor, sataşıyor, ortalık yerde hakaret ediyor, lanlı lunlu ölçüsüz konuşuyor. 1 tanım bıraktım nickaltına sadece.
** tamam ama o da ruhen çok hasta , eziyet sana ya. değmez uzak dursana.
haaaa anladım da ne yapabilirim ben bakırköy ruh hastalıkları baş hekimi miyim?
elimde reçete yazma yetkisi mi var?
belki ben de hastayım çatlağım kafadan yok mu benim bu hakkım.
ben de yapıp yapıp ama ben hastayım ya kafadan kontağım mazur görün diyecem.
işe yaramaz biliyorum. ama diyecem.
evet ben hastayım. ne dersem mazur görün takmayın kafaya yahu.
benimkiler yazarlık veya tanım işi değil, bir delinin hatıra defteri burası işte.
neden onlar ne derse hastalık mağduriyet, ben cevap verince bulaşan tip sınıfındayım.
hastayım ben hasta. mağdurum da mağdurum.
hangi yazar gözünüzde nasıl canlanıyor ? işte gotcha
** ya gaça şu nicki 3 kelimeli yazarla derdin ne?
derdim yok o konuyu sosyal bir sıkıntı olarak görüyorum sözlükteki , konu kişisel değil. o kişiselleştiriyor. sözlükten özür dilememişti, dileyene kadar konuyu açık tuttum hepsi bu. diledi ve tanım girmeyi kestim.
** tamam ama o hasta ruhsal sıkıntısı var. değmez uzak dursana.
** peki şu nicki 3 harfli yazarla derdin ne.
yok bir derdim ama bana gelip sövüyor, sataşıyor, ortalık yerde hakaret ediyor, lanlı lunlu ölçüsüz konuşuyor. 1 tanım bıraktım nickaltına sadece.
** tamam ama o da ruhen çok hasta , eziyet sana ya. değmez uzak dursana.
haaaa anladım da ne yapabilirim ben bakırköy ruh hastalıkları baş hekimi miyim?
elimde reçete yazma yetkisi mi var?
belki ben de hastayım çatlağım kafadan yok mu benim bu hakkım.
ben de yapıp yapıp ama ben hastayım ya kafadan kontağım mazur görün diyecem.
işe yaramaz biliyorum. ama diyecem.
evet ben hastayım. ne dersem mazur görün takmayın kafaya yahu.
benimkiler yazarlık veya tanım işi değil, bir delinin hatıra defteri burası işte.
neden onlar ne derse hastalık mağduriyet, ben cevap verince bulaşan tip sınıfındayım.
hastayım ben hasta. mağdurum da mağdurum.
hangi yazar gözünüzde nasıl canlanıyor ? işte gotcha

devamını gör...
3663.
3664.
deprem zamanı, deprem dışı konularda tanım girerek verdiğim rahatsızlıktan dolayı çok üzgün ve pişmanım. * depremi yaşayan, yakınını kaybeden bütün yazarlardan özür dilemek istiyorum. yemin ederim ki isteyerek yapmadım. inanın ki yaptıklarımdan dolayı çok üzgün ve pişmanım. zaten artık bu konularda daha hassas olduğumdan emin olabilirsiniz.
devamını gör...
3665.
ne tarafı kazarsam kazayım fidanlar ekmek isterken bir çukur açıyorum. düşüyorum, çıkıyorum yine bir çukur kazıyorum. boğuyor beni o çukurlar, her seferinde tam nefesim bitti derken yaralı kurtuluyorum. kurtulmak istemiyorum. bu kez istemiyorum. yine de kurtuluyorum. bırakmıyor beni nefesim. bırakmıyor yaşama isteğim. ilk kez bir çukurdan çıkıp diğerine atlarken birini de yanımda götürüyorum. böylesi daha mı kolay, hayır. çok daha zor aksine. kolaylaşacak mı, bilmiyorum. hiçbir zaman daha kolay olmayacak, bir bunu biliyorum.
evrene hep aynı soruyu soruyorum; “nasıl olur ki?”.
o da her seferinde; “bak böyle olur, bunu da öğreteyim sana.” diyor. öğrenmek istemiyorum oysa.
yaşamak istiyorum artık. kendi sınırılarımı kendim çizmek, kendi yağımda kavrulmak, kendi ateşimde pişmek istiyorum. artık güzel anılar biriktirmek istiyorum. hep zaman… hep yetişemiyorum o zamana. her seferinde daha da azalıyor gücüm, her seferinde nefesim daha çok batıyor ciğerime. ben artık nefesimle barışmak istiyorum.
evrene hep aynı soruyu soruyorum; “nasıl olur ki?”.
o da her seferinde; “bak böyle olur, bunu da öğreteyim sana.” diyor. öğrenmek istemiyorum oysa.
yaşamak istiyorum artık. kendi sınırılarımı kendim çizmek, kendi yağımda kavrulmak, kendi ateşimde pişmek istiyorum. artık güzel anılar biriktirmek istiyorum. hep zaman… hep yetişemiyorum o zamana. her seferinde daha da azalıyor gücüm, her seferinde nefesim daha çok batıyor ciğerime. ben artık nefesimle barışmak istiyorum.
devamını gör...
3666.
1 tur tanim kasma basligi bu. gel istediginu yaz cik. evet.
devamını gör...
3667.
sen şimdi bir şeyler yazdıysan eğer, kendin için ya da değil, kendinden kopup gelen, bu yazı o yazı mı? sebep? hayır diyorsun, o yazıyı bulamadık. yazdın ama okuyamadık. yazdın varsaydık. yazsaydın da okutmazdın. öyle bir hukukumuz olsaydı bu başlıkta işim neydi? biz, hepimiz, ben değildik. ortada yazı da yok. sen sandığım zaten çoktandır kayıp. bunu da saymayınız. zafiyet olsun, yine beklemeyiz. kendi kendimize yazıp oynuyoruz. avucunuzda kalanlara bakın, baştan sona tuhaflık. siliniyor gibisin şimdi sen.
devamını gör...
3668.
çocukluğumdan beri yakamdan düşmien hüzzamın sanki bana hiç tesiri yokmuş gibi poz kesmekten bazı zamanlar bîtap düşüyorum.
artık pek nadir yürüyorum. yürürken de, hiçbir nedeni yok olmasına rağmen, bir kaldırım bir refüj görünce, oracığa çöküp başımı ellerimin arasına alıp, gelen hüznüme teslim olmak, hıçkırarak ağlamak istiyorum.
çok değil, belki 25 adım sonra arkadaşlarımla, başka arkadaşlarımla, belki sevgilimle buluşacağım ve yarı tanrı rolüne bürüneceğim. bilen-eden-yapan.
bu, hayatımdaki en büyük çelişkilerden.
maskelere mahkûmluk kolay şey değil. her gece yorgun hissediyor, pes ediyor ve kaybediyorum. sonra bir bakıyorum ki, yine sabah olmuş, allah demiş, hadi kulum, bir gün daha...
-peki.
artık pek nadir yürüyorum. yürürken de, hiçbir nedeni yok olmasına rağmen, bir kaldırım bir refüj görünce, oracığa çöküp başımı ellerimin arasına alıp, gelen hüznüme teslim olmak, hıçkırarak ağlamak istiyorum.
çok değil, belki 25 adım sonra arkadaşlarımla, başka arkadaşlarımla, belki sevgilimle buluşacağım ve yarı tanrı rolüne bürüneceğim. bilen-eden-yapan.
bu, hayatımdaki en büyük çelişkilerden.
maskelere mahkûmluk kolay şey değil. her gece yorgun hissediyor, pes ediyor ve kaybediyorum. sonra bir bakıyorum ki, yine sabah olmuş, allah demiş, hadi kulum, bir gün daha...
-peki.
devamını gör...
3669.
varmış gibi, yokmuş gibi, bitmiş gibi..
hiçlikten var olmuş gibi..
sabah sabah varoluşsal sanrılar..
karşımda heidegger, camus, kant
bir yanımda nietzsche, diğer yanımda sartre...
diren karga gökyüzü senindir..*
hiçlikten var olmuş gibi..
sabah sabah varoluşsal sanrılar..
karşımda heidegger, camus, kant
bir yanımda nietzsche, diğer yanımda sartre...
diren karga gökyüzü senindir..*
devamını gör...
3670.
“her umudun dibine kadar indikten sonra aklın verdiği tek gerçek sonuç şudur. her şey bir hiçtir; ün, aşk, mutluluk, bunların biri bile var değildir. öyleyse biz herhangi bir konuda düşüncemizi belirtirken her şeyden önce kendimizi aldatmak zorundayız. bir şeyin var olduğuna inanmak bir düş kurup ona sonradan tapmak, ona küfretmek, onu yüceltmek ya da yerle bir etmek için.
demek ki hepimiz birer don kişot'uz. üstelik don kişot'tan daha da bağışlanamaz bir durumdayız. çünkü dev diye gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin gerçekte birer değirmen olduğunu biliyoruz, ama yine de onları birer dev gibi görmek için direniyoruz''*
demek ki hepimiz birer don kişot'uz. üstelik don kişot'tan daha da bağışlanamaz bir durumdayız. çünkü dev diye gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin gerçekte birer değirmen olduğunu biliyoruz, ama yine de onları birer dev gibi görmek için direniyoruz''*
devamını gör...
3671.
ne diyeyim bu istanbul trafiğinden, çalışmayan otobüslerinden, gereksiz yol çalışmalarından gına geldi. yoruldum beklemekten, kimseyi beklemedim otobüs beklediğim kadar.
devamını gör...
3672.
3673.
uyandım ve yoğun programlı bir cumartesiye psikolojimi hazırlarım diyordum...
hazırlayamadım.
şu an balkonda kahve keyfi yapıyorum, telefona sürekli mesaj geliyor*
neyse, kalkarız birazdan.
önce bir kaç kişisel görüşme, söz verdiklerim var.
sonra alış veriş ve kutsal cumartesi hazırlığı.
kampa kaçmadım ne zamandır.
havaların biraz daha soğumasını bekliyorum. (balıklar kıyıya gelsin)
balıklı kamp seviyorum çünkü.
"ne yesem?" sorusunun ağırlığından kurtulmanın tadı güzel.
deniz sana ne verirse artık, şansına güven.
uzattım.
hadi güzel bir hafta sonu olsun.
omuzları ısırın, mal mal kibar çocuk taklitleriniz bıktırdı.
biraz kendiniz olun*
hazırlayamadım.
şu an balkonda kahve keyfi yapıyorum, telefona sürekli mesaj geliyor*
neyse, kalkarız birazdan.
önce bir kaç kişisel görüşme, söz verdiklerim var.
sonra alış veriş ve kutsal cumartesi hazırlığı.
kampa kaçmadım ne zamandır.
havaların biraz daha soğumasını bekliyorum. (balıklar kıyıya gelsin)
balıklı kamp seviyorum çünkü.
"ne yesem?" sorusunun ağırlığından kurtulmanın tadı güzel.
deniz sana ne verirse artık, şansına güven.
uzattım.
hadi güzel bir hafta sonu olsun.
omuzları ısırın, mal mal kibar çocuk taklitleriniz bıktırdı.
biraz kendiniz olun*
devamını gör...
3674.
yansın, yıkılsın bu koskoca krallıklar.
devamını gör...
3675.
uzanıp kendi düşüncelerim içerisinde kaybolmayı yeğlemiyorum aslında. gözlerimi kapatıp orada öyle uzandığımı hayal ederken ve gerçekten de uzanırken kendimle iletişim halinde olmayı özlüyorum. yazmak istiyorum. böyle delicesine bildiklerimi aktarmak istiyorum ama ne bildiğimi derleyemiyorum bile. ve dönüp bir şey bilmediğimi iddia edecek derecede kendime haksızlık ediyorum. ne mi biliyorum?
ahengi biliyorum. kağıttan yapılmış dönen rüzgargülünü izleyen köpeğin tasmasını elinde tutan kadının birazdan üst kattaki annesinden gelen sepetin içinden tereyağını alıp kocasına yumurta kıracağını biliyorum.
dansı biliyorum. vücudun her hareketinde insanoğlunun duyularıyla hareket ederkenki dansını biliyorum.
müziği biliyorum. seyredip şaşkınlıkla içimdeki seslerin başka birinin sesini duyduğunda nasıl da sakinleştiğini ya da daha da coştuğunu biliyorum.
doğumun mucizevi ama mucizenin sıradanlığını biliyorum. nicelik denilenin ölçüldüğünde küçümsendiğini biliyorum.
erkek nedir biliyorum. savaşacak kadar kadın olduğumu da biliyorum.
çocuk gülümsemesi nedir biliyorum. zamanın henüz bir katile dönüşemediği ve katledemediği çocuk gülümsemesini biliyorum.
yağmur sonrası doğanın seslendiğini biliyorum. kulak kabartmayı zaman zaman unutsam da seslendiğini bırakın duymayı dalların hareketinde görüyorum.
ne mi biliyorum?
başını ellerinin içine almış bir adamın çektiği varoluşsal sancıyla aynı acıyı çeken aynı kadınların uzak odalarda birbirlerini beklerken geçen zamanın göreceliğinin olmadığını biliyorum ve bu bekleyişlerin en nihayetinde ölümle sonuçlandığını biliyorum.
insan vücudunun insana derdini anlatırken yine insanın nasıl da sağır olabileceğini biliyorum.
vücut bağırıyor yırtıyor kendini bana bunu yapma diye ama dinlememeyi öğrenmiş koca koca nesillerin şehirleri nasıl betonlaştırdığını biliyorum.
ve evet betonu çok iyi biliyorum. o kapatmaya çalıştığımız, renkli boylarla kimi zaman gizlediğimiz ve öyle aymazca bir tavırla bazen hayır diyerek yücelttiğimiz betonu biliyorum.
gökyüzünü delen ihtişamlı yapılarımıza bakıp ne kadar da ilerledik sanrısının içimizdeki çocukla olan çatışmasını biliyorum.
ne mi biliyorum?
parayı biliyorum. iyi bir düzenleyici olduğunu biliyorum. iyi bir düzenleyicinin iyi bir katile nasıl dönüşebileceğini biliyorum.
kimin öldüğünü biliyorum.
toprağa konulan ölü bedene tam olarak ne olduğunu bilen insanoğlunun bu gerçekle baş etmek ve kendini korumak için yarattığı onlarca hikayenin özünden koparak dilden dile yazıdan yazıya dolaşarak yine katil hikayelerine döndüğünü biliyorum.
çok katil var biliyorum.
çok katil varken bunca yaşamın halen devam ediyor olması karşısında sakinliğimi nasıl koruduğumu ise inanın bilmiyorum.
ahengi biliyorum. kağıttan yapılmış dönen rüzgargülünü izleyen köpeğin tasmasını elinde tutan kadının birazdan üst kattaki annesinden gelen sepetin içinden tereyağını alıp kocasına yumurta kıracağını biliyorum.
dansı biliyorum. vücudun her hareketinde insanoğlunun duyularıyla hareket ederkenki dansını biliyorum.
müziği biliyorum. seyredip şaşkınlıkla içimdeki seslerin başka birinin sesini duyduğunda nasıl da sakinleştiğini ya da daha da coştuğunu biliyorum.
doğumun mucizevi ama mucizenin sıradanlığını biliyorum. nicelik denilenin ölçüldüğünde küçümsendiğini biliyorum.
erkek nedir biliyorum. savaşacak kadar kadın olduğumu da biliyorum.
çocuk gülümsemesi nedir biliyorum. zamanın henüz bir katile dönüşemediği ve katledemediği çocuk gülümsemesini biliyorum.
yağmur sonrası doğanın seslendiğini biliyorum. kulak kabartmayı zaman zaman unutsam da seslendiğini bırakın duymayı dalların hareketinde görüyorum.
ne mi biliyorum?
başını ellerinin içine almış bir adamın çektiği varoluşsal sancıyla aynı acıyı çeken aynı kadınların uzak odalarda birbirlerini beklerken geçen zamanın göreceliğinin olmadığını biliyorum ve bu bekleyişlerin en nihayetinde ölümle sonuçlandığını biliyorum.
insan vücudunun insana derdini anlatırken yine insanın nasıl da sağır olabileceğini biliyorum.
vücut bağırıyor yırtıyor kendini bana bunu yapma diye ama dinlememeyi öğrenmiş koca koca nesillerin şehirleri nasıl betonlaştırdığını biliyorum.
ve evet betonu çok iyi biliyorum. o kapatmaya çalıştığımız, renkli boylarla kimi zaman gizlediğimiz ve öyle aymazca bir tavırla bazen hayır diyerek yücelttiğimiz betonu biliyorum.
gökyüzünü delen ihtişamlı yapılarımıza bakıp ne kadar da ilerledik sanrısının içimizdeki çocukla olan çatışmasını biliyorum.
ne mi biliyorum?
parayı biliyorum. iyi bir düzenleyici olduğunu biliyorum. iyi bir düzenleyicinin iyi bir katile nasıl dönüşebileceğini biliyorum.
kimin öldüğünü biliyorum.
toprağa konulan ölü bedene tam olarak ne olduğunu bilen insanoğlunun bu gerçekle baş etmek ve kendini korumak için yarattığı onlarca hikayenin özünden koparak dilden dile yazıdan yazıya dolaşarak yine katil hikayelerine döndüğünü biliyorum.
çok katil var biliyorum.
çok katil varken bunca yaşamın halen devam ediyor olması karşısında sakinliğimi nasıl koruduğumu ise inanın bilmiyorum.
devamını gör...
3676.
tuhaf günler... bir gizli güç öfkeyle savuruyor beni sanki.
deniz, deniz diye inlyordum ama bi hastane penceresinden körfezi göreceğim aklıma gelmemişti. kol kırığım madem yen içinde kalmadı, bu sütunlardan yazdım, o halde 3 gündür midemin kanadığını da yazabilirim dedim.
bu kadın niye sözlükte yazamıyor, işte bundan. neyse ki odam deniz görüyor.
deniz, deniz diye inlyordum ama bi hastane penceresinden körfezi göreceğim aklıma gelmemişti. kol kırığım madem yen içinde kalmadı, bu sütunlardan yazdım, o halde 3 gündür midemin kanadığını da yazabilirim dedim.
bu kadın niye sözlükte yazamıyor, işte bundan. neyse ki odam deniz görüyor.
devamını gör...
3677.
yılmaz abi helal olsun ayağınla sinek yakalamışsın
devamını gör...
3678.
“öfkeli bir karakter ve merhametli bir kalbe sahibim. ikisi de bana haddinden fazla zarar veriyor.”
devamını gör...
3679.
kemiklerim agridan sizliyor lan.
devamını gör...
3680.
geçen yıl 'yüzde doksan dokuz nokta dokuz bir simülasyonda yaşıyoruz' demişti elon musk.
bir senedir sürekli bu bakış açısını test edecek şekilde ölçme değerlendirme uzmanlığı yapıyorum. hem kişisel geçmişimi, hem eski ve yeni tanışlarımın hal ve gidişlerini ölçüp biçip 'sahi bu bir similasyon mu? yoksa ne? öyleyse nasıl işliyor?' diye anlamaya çalışıyorum.
belki bazılarınız geçen yıl bildirdiğim bu halimi bilir. artık siz dostlar için bir ara özet zamanı geldiğine karar verdim. bu günkü killer'ın#3245584, homoşappiensin#3246263 ve zugra#3246499'nın yazılarının bu ilhamı verdiğini de eklemeden geçmemeliyim.
bir yazılım gibi anakronik sistem alt yapısı olduğuna ikna oldum. kaza kader ilişkisinin tamamen ileri yönlü ve öngörülemez olduğuna emin gibiyim. seçimlerin her ne kadar tamamı ile özgürce yapılmasa bile anlık kararlarla ve kişisel sorumluluk yüklenerek yapıldığı kesin. sonuçlarının ne olacağına da similasyonda hemen o anda karar verilmiş oluyor. işte akışın tıkandığı yer burada...
benim geri dönen 'karar bedelim' nasıl gelip akışta hiç bir kasma, bozma oluşturmadan beni bulabiliyor? ve bu aynı evreni paylaştığım milyarlarca ben gibi için milyar kere milyar işlemde, birbiri ile örtüşük bir sarmalda, hiç bir bozunmaya yol açmadan bir akarsu yumuşaklığında nasıl oluşabiliyor?
tekillikte mümkün olan similasyon teorisi çoğullanamaz bir aşkınlık. ben izlemeye ölçme değerlendirmeye devam edeceğim. size de öneririm. nokta
bir senedir sürekli bu bakış açısını test edecek şekilde ölçme değerlendirme uzmanlığı yapıyorum. hem kişisel geçmişimi, hem eski ve yeni tanışlarımın hal ve gidişlerini ölçüp biçip 'sahi bu bir similasyon mu? yoksa ne? öyleyse nasıl işliyor?' diye anlamaya çalışıyorum.
belki bazılarınız geçen yıl bildirdiğim bu halimi bilir. artık siz dostlar için bir ara özet zamanı geldiğine karar verdim. bu günkü killer'ın#3245584, homoşappiensin#3246263 ve zugra#3246499'nın yazılarının bu ilhamı verdiğini de eklemeden geçmemeliyim.
bir yazılım gibi anakronik sistem alt yapısı olduğuna ikna oldum. kaza kader ilişkisinin tamamen ileri yönlü ve öngörülemez olduğuna emin gibiyim. seçimlerin her ne kadar tamamı ile özgürce yapılmasa bile anlık kararlarla ve kişisel sorumluluk yüklenerek yapıldığı kesin. sonuçlarının ne olacağına da similasyonda hemen o anda karar verilmiş oluyor. işte akışın tıkandığı yer burada...
benim geri dönen 'karar bedelim' nasıl gelip akışta hiç bir kasma, bozma oluşturmadan beni bulabiliyor? ve bu aynı evreni paylaştığım milyarlarca ben gibi için milyar kere milyar işlemde, birbiri ile örtüşük bir sarmalda, hiç bir bozunmaya yol açmadan bir akarsu yumuşaklığında nasıl oluşabiliyor?
tekillikte mümkün olan similasyon teorisi çoğullanamaz bir aşkınlık. ben izlemeye ölçme değerlendirmeye devam edeceğim. size de öneririm. nokta
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272