sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
3521.
umutsuz hissediyorum.
beni, sevdiğim insanları nasıl bir gelecek bekliyor bilmiyorum. düşünme, izleme, bakma bir yere kadar. yokmuş gibi davranınca yok olmuyor. keşke olsa.
az önce ibrahim haskoloğlu'nun çalınan kişisel verilerimizle ilgili olan videosunu izledim. bir de bu bilgilerle ufacık kız çocuklarını taciz eden sapıkların videolarını gördüm.
hepimizin her şeyi ellerinde. soyağacımız, ailedeki herkesin telefon numaraları, olan olmayan ne varsa tüm mal varlığımız*, anne kızlık soyadımızdan konumumuza, hatta kullandığımız ilaçlara kadar her, her şey! yani bunlara ulaşan kişiler çok rahatlıkla bizim adımıza kredi çekebilir, kredi kartımızı kullanabilir veya istediği her an kapımızda belirebilir.
hani sokakta zaten tedirgin oluyorduk da evimizde de diken üstündeyiz artık.
internette tanıştığın kimseye güvenme, gerçekte tanıştığın kimseye güvenme, kapının kilidine bile güvenme dönemi. hay lanet olsun be! gerçekten lanet olsun.
beni, sevdiğim insanları nasıl bir gelecek bekliyor bilmiyorum. düşünme, izleme, bakma bir yere kadar. yokmuş gibi davranınca yok olmuyor. keşke olsa.
az önce ibrahim haskoloğlu'nun çalınan kişisel verilerimizle ilgili olan videosunu izledim. bir de bu bilgilerle ufacık kız çocuklarını taciz eden sapıkların videolarını gördüm.
hepimizin her şeyi ellerinde. soyağacımız, ailedeki herkesin telefon numaraları, olan olmayan ne varsa tüm mal varlığımız*, anne kızlık soyadımızdan konumumuza, hatta kullandığımız ilaçlara kadar her, her şey! yani bunlara ulaşan kişiler çok rahatlıkla bizim adımıza kredi çekebilir, kredi kartımızı kullanabilir veya istediği her an kapımızda belirebilir.
hani sokakta zaten tedirgin oluyorduk da evimizde de diken üstündeyiz artık.
internette tanıştığın kimseye güvenme, gerçekte tanıştığın kimseye güvenme, kapının kilidine bile güvenme dönemi. hay lanet olsun be! gerçekten lanet olsun.
devamını gör...
3522.
-geçenlerde bir konsere gittim. konser girişinde çantamdaki aynayı alıp çöpe attılar. yaa dedim ama dedim yok, attılar. benim demir yumruklarımdan haberleri yok. asıl silah onlardı, ellerimi kesmeliydiniz. ben 2016 filipin şampiyonuyum. aynamı çok özledim.
-adamlar' ın konserine gitmiştim. utanmazsan unutmam şarkısını söyleyecekler diye çok heyecanlanmistim. evet aynami şehit verdiğim konser. neyse- heyecanla gittim sigara aldım ki bu şarkıda içeceğim ve bağırarak söyleyeceğim diye bir hedef koymuştum.
hayata dair hedeflerim genelde bu şekildedir.
söylemediler. hirslandim 3 tane arka arkaya sigara içtim. sonra elim tiryaki eli gibi koktu ve sesim ergen sesi gibi oldu.
-çantamda sigara vardı. evet şehit verdiğim aynamın hüznüyle istediğim şarkıyı dinleyeceğime inandığım konserden aldığım sigara. neyse- çantamda sigara olunca bana görev bilinci yüklendi ve bulduğum aralarda sigara içmem gerekli sandım.
görevlere bakış açım bu şekildedir.
dur yere bağımlı olmayayım acaba ne yapsam dedim ve 2 gün sonra aklıma sigarayı çantamdan çıkartmak geldi. evdeki masanın üzerinde çürük bir ayak resmi var ve onunla bakışıyoruz artık. evet, sigara kokan eppur olmadım.
*-bir de konser akşamı ömrümdeki en lezzetli kokoreçi yedim-
-adamlar' ın konserine gitmiştim. utanmazsan unutmam şarkısını söyleyecekler diye çok heyecanlanmistim. evet aynami şehit verdiğim konser. neyse- heyecanla gittim sigara aldım ki bu şarkıda içeceğim ve bağırarak söyleyeceğim diye bir hedef koymuştum.
hayata dair hedeflerim genelde bu şekildedir.
söylemediler. hirslandim 3 tane arka arkaya sigara içtim. sonra elim tiryaki eli gibi koktu ve sesim ergen sesi gibi oldu.
-çantamda sigara vardı. evet şehit verdiğim aynamın hüznüyle istediğim şarkıyı dinleyeceğime inandığım konserden aldığım sigara. neyse- çantamda sigara olunca bana görev bilinci yüklendi ve bulduğum aralarda sigara içmem gerekli sandım.
görevlere bakış açım bu şekildedir.
dur yere bağımlı olmayayım acaba ne yapsam dedim ve 2 gün sonra aklıma sigarayı çantamdan çıkartmak geldi. evdeki masanın üzerinde çürük bir ayak resmi var ve onunla bakışıyoruz artık. evet, sigara kokan eppur olmadım.
*-bir de konser akşamı ömrümdeki en lezzetli kokoreçi yedim-
devamını gör...
3523.
3524.
kişinin tanımadığı biri için ahkâm kesmesi kadar iğrenç bir eylem yok. onunla ne kadar zaman geçirmişsin, hayatı ve yaşamışlığı hakkında ne biliyorsun, ne paylaşmışsın ki böyle bir şeye cüret etmişsin. üzücü...
devamını gör...
3525.
çok boş yapıyon be abi...
devamını gör...
3526.
4 aydır alkol perhizi yapıyordum ve haklıymışım. soda gibi kaysın diye kırmızı bira aldım biraz tekrar bi 4 ay içmem sanırım. tansiyonum çıktı galiba. ağlamalık.
devamını gör...
3527.
insan olmaya çalışmak ne kadar garip bir şey. çoğu insanın hiç çabasız yaptığı şeyler için dağlar yükü çabalamak. uyumak, uyanmak, yemek yapmak, gülüşmek, konuşmak, okumak, bisiklet sürmek, temizlik yapmak… çok basit olan, basitliğinin onlarca katı çaba gerektiren bir sürü şey. hepsinin temelinde de tek şey var: var olmak- ya da var kalmak-.
şimdi bunları neden anlatıyorum. hayatımın bir noktasına kadar insan ilişkilerinde yeteri düzeyde iyi olduğumu düşünürdüm. insanlarla iyi anlaştığımı, değer verip değer gördüğümü, insanları var ederek var olduğumu sanırdım hep. bu süreçte düşünmeye ve bir şeyleri sorgulayacak zaman bırakmamaya da ayrıca özen gösteriyordum tabii.
sonra bir gün bu döngü kendi dinamiğinde ilerlerken durup dinlenme vaktim oldu. çok ufak bir an sorular sordum kendime. “çok yorgun hissediyorsun bu normal mi sence?” dedim. kesinlikle normal değildi. sonuçta istediği hayatı yaşayan bir insan yorulabilir mi? bu dinlenme vakitleri arttıkça sorular yerini kendi kendine konuşan bir iç sese bıraktı:
-empati kurma işini fazla abartıyorsun.
-şu lafı sen etmiş olsan sana demediği kalmazdı.
-90 dakikadır konuşuyorsunuz daha tek kelime edemedin.
-bu davranışın seni kıracağını bildiği halde yapmaktan çekinmedi. hala o niyetle yapmadığını mı düşünüyorsun?
-çok acınasısın yemin ederim, daha tahammül edemeyeceğim sana.
-kız sor işte aklına gelen soruyu karşıdaki insanın keyfinin kaçıp kaçmamasından sanane………. gibi bir sürü cümle.
“yaşamak” ile savaşım yetmezmiş gibi bir de bu sesler ile savaşmaya başlıyorum. seslerinin çok yüksek olduğu günler dediklerini duymazdan gelemiyorum. 90 dakika boyunca dinlediğim birine “ benim de bir sıkıntım var” demeye yelteniyorum hemen “ay boşver canım kaybolma o duygularda” denilip kestirilip atıyorum. içimdeki sesin ben demiştim edası ile kahve yudumladığından bahsetmeme gerek yok sanırım burada.
sonra bana gösterilen tepkileri aynı durumda olacak şekilde tepkiselleştirmeye başlıyorum. “ne kadar kötü bir insanmışsın.” “ gerçek yüzünü görmüş oldum” cümleleri karşılıyor beni. ağzıma sıçılıp “afiyet olsun canım” diye gönderildiğim o sohbetlerde sıçma sırası bana gelinde “dünyanın en kötü insanı” olarak ilan ediliyorum. çok üzüldüğüm bir durum oluyor, ağzımı açıp soramıyorum “neden böyle yaptın?” diye. her şey güllük gülistanlık iken sorun çıkarmak ile suçlanıyorum.
o kadar yoruluyorum ki tüm bunlar olurken, kolumu kaldıracak dermanım kalmıyor. sadece güldürebildiğim, dinleyebildiğim, iyi hissettirebildiğim, yüklerini hafifletebildiğim zamanlarda var oluyorum bu dünyada. gülmek, anlaşılmak, konuşmak istendiğim durumlarda ise profesyonelce görmezden geliniyorum.
bir kitap cümlesini sık sık hatırlıyorum şu günlerde.

yani anlayacağınız kendim olunca yaslanacak omuz bulamama korkusu ile kendim olamadan var oluyorum bir yerlerde.
şimdi bunları neden anlatıyorum. hayatımın bir noktasına kadar insan ilişkilerinde yeteri düzeyde iyi olduğumu düşünürdüm. insanlarla iyi anlaştığımı, değer verip değer gördüğümü, insanları var ederek var olduğumu sanırdım hep. bu süreçte düşünmeye ve bir şeyleri sorgulayacak zaman bırakmamaya da ayrıca özen gösteriyordum tabii.
sonra bir gün bu döngü kendi dinamiğinde ilerlerken durup dinlenme vaktim oldu. çok ufak bir an sorular sordum kendime. “çok yorgun hissediyorsun bu normal mi sence?” dedim. kesinlikle normal değildi. sonuçta istediği hayatı yaşayan bir insan yorulabilir mi? bu dinlenme vakitleri arttıkça sorular yerini kendi kendine konuşan bir iç sese bıraktı:
-empati kurma işini fazla abartıyorsun.
-şu lafı sen etmiş olsan sana demediği kalmazdı.
-90 dakikadır konuşuyorsunuz daha tek kelime edemedin.
-bu davranışın seni kıracağını bildiği halde yapmaktan çekinmedi. hala o niyetle yapmadığını mı düşünüyorsun?
-çok acınasısın yemin ederim, daha tahammül edemeyeceğim sana.
-kız sor işte aklına gelen soruyu karşıdaki insanın keyfinin kaçıp kaçmamasından sanane………. gibi bir sürü cümle.
“yaşamak” ile savaşım yetmezmiş gibi bir de bu sesler ile savaşmaya başlıyorum. seslerinin çok yüksek olduğu günler dediklerini duymazdan gelemiyorum. 90 dakika boyunca dinlediğim birine “ benim de bir sıkıntım var” demeye yelteniyorum hemen “ay boşver canım kaybolma o duygularda” denilip kestirilip atıyorum. içimdeki sesin ben demiştim edası ile kahve yudumladığından bahsetmeme gerek yok sanırım burada.
sonra bana gösterilen tepkileri aynı durumda olacak şekilde tepkiselleştirmeye başlıyorum. “ne kadar kötü bir insanmışsın.” “ gerçek yüzünü görmüş oldum” cümleleri karşılıyor beni. ağzıma sıçılıp “afiyet olsun canım” diye gönderildiğim o sohbetlerde sıçma sırası bana gelinde “dünyanın en kötü insanı” olarak ilan ediliyorum. çok üzüldüğüm bir durum oluyor, ağzımı açıp soramıyorum “neden böyle yaptın?” diye. her şey güllük gülistanlık iken sorun çıkarmak ile suçlanıyorum.
o kadar yoruluyorum ki tüm bunlar olurken, kolumu kaldıracak dermanım kalmıyor. sadece güldürebildiğim, dinleyebildiğim, iyi hissettirebildiğim, yüklerini hafifletebildiğim zamanlarda var oluyorum bu dünyada. gülmek, anlaşılmak, konuşmak istendiğim durumlarda ise profesyonelce görmezden geliniyorum.
bir kitap cümlesini sık sık hatırlıyorum şu günlerde.

yani anlayacağınız kendim olunca yaslanacak omuz bulamama korkusu ile kendim olamadan var oluyorum bir yerlerde.
devamını gör...
3528.
canımı iyiden iyiye sıktığım ve işin içinden çıkamadığım zamanlarda etrafımda olan biten tüm olaylara karşı o kadar hassaslaşıyorum ki dünya gerçekten çekilmez bir hal alıyor. herkesin gözü önünde o kadar iğrenç şeyler yaşanıyor ki uzun zamandır, açıkçası kötü hissetmeye devam etmekte hiç de zorlanmıyorum.
hayır ağlamıyorum,
toz kaçtı.
hayır ağlamıyorum,
toz kaçtı.
devamını gör...
3529.
seni bi ısırırım.
haaarrtt diye!
haaarrtt diye!
devamını gör...
3530.
evet dünkü iş güvenlikçi kadın bugün yine fotoğrafımı çekmiş. işim gereği kum torbalarıyla vs işimiz olduğundan üstümüz başımız bazen baya kirleniyor. genelde işim bittikten sonra hava tabancasıyla üstüme hava vurup temizleniyorum. bu kadın da gördüğü gibi yine çekmiş beni, arkadaşım fotoğrafımı çektiğini söyledikten sonra hemen yanına gidip konuştum. başkası olsa baya aksi bir şekilde konuşup tartışır ama ben işimin şuanki durumundan dolayı sakince konuştum çünkü ciddiye almıyorum. bilmediğinden dolayı fotoğraf çekip asıl sorumlu olan iş güvenlik uzmanına atıp danışıyormuş. en azından çekmeden önce bize danışabileceğini ve haber verseydi poz verebileceğimi söyledim, güldü. neyse, üçüncü kez olursa artık bilerek benim fotoğrafımı çektiğini düşünücem ve telimi instamı vs vericem.
devamını gör...
3531.
hep bir merak içinde insanoğlu ne garip !
insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da y**aktan gelir dedikleri çok doğru.
atalar ne demişler ise güzel demişler.
insanın başına ne gelirse ya meraktan ya da y**aktan gelir dedikleri çok doğru.
atalar ne demişler ise güzel demişler.
devamını gör...
3532.
geçmişte yaşananlar, bize tatlı ve acı hatıralarla dolu geçmişimizle her an bir bağ kurmamızda birer aracıdır. kimisi bu güzel hayallerde teselli bulur, kimisi huzurunu kaybeder, kimisi de dinlenir, ruhunu okşar, duygularına özgürlük verir.
bazı anlar o güzel anıları düşünerek teselli buluyorum, ama bazen huzurum tamamen kaçıyor. yine de, ruhuma biraz olsun sakinlik vermek için o anıları hatırlamak zorundayım. bazen de sadece duygularımı özgür bırakıp o geçmişin içinde kayboluyorum.
buradan bir kişiye şunu da deyim: efendilik arayan beyaz show'a gitsin. badminton topuyla döverim seni.
bazı anlar o güzel anıları düşünerek teselli buluyorum, ama bazen huzurum tamamen kaçıyor. yine de, ruhuma biraz olsun sakinlik vermek için o anıları hatırlamak zorundayım. bazen de sadece duygularımı özgür bırakıp o geçmişin içinde kayboluyorum.
buradan bir kişiye şunu da deyim: efendilik arayan beyaz show'a gitsin. badminton topuyla döverim seni.
devamını gör...
3533.
sosyal medyada bile güvende hissetmiyorum.
devamını gör...
3534.
sana bir hikaye anlatayım ister misin?
15 yaşındayken mahalledeki bir plakçıya giderdim.
orda çalışan biri vardı ve o benim ne sevdiğimi bilirdi.
ve bir gün bana bir albüm vermişti.
eve götürüp pikaba taktım ve anında nefret ettim.
yani gerçekten nefret ettim, sadece anlayamıyordum.
bu yüzden tekrar çaldım, tekrar çaldım, sonra tekrar çaldım.
sonunda fark ettim ki çalmadan duramaz olmuşum.
o notaları dinleyip duruyordum.
o gün şunu anladım, hayatım boyunca yapmak istediğim şey işte buydu.
anladın mı?
müzik yapmak.
15 yaşındayken mahalledeki bir plakçıya giderdim.
orda çalışan biri vardı ve o benim ne sevdiğimi bilirdi.
ve bir gün bana bir albüm vermişti.
eve götürüp pikaba taktım ve anında nefret ettim.
yani gerçekten nefret ettim, sadece anlayamıyordum.
bu yüzden tekrar çaldım, tekrar çaldım, sonra tekrar çaldım.
sonunda fark ettim ki çalmadan duramaz olmuşum.
o notaları dinleyip duruyordum.
o gün şunu anladım, hayatım boyunca yapmak istediğim şey işte buydu.
anladın mı?
müzik yapmak.
devamını gör...
3535.
evet artık sonunda gözlük kullanmaya başladım. taa lise zamanlarından beri gözüm bozukmuş aslında ama ben ehliyet alırken fark ettim bunu. o zaman gözlük almamıştım ama zamanla yormaya başladı beni. bugün doktora kontrole gittiğimde sol gözümün bir tık ilerlediğini söyledi ve gözlük yazdı.
işin komik kısmı çocukken abimle çok dalga geçerdim "gözlüklü şirin" diye. onunla çok kavga ederdik ve sürekli onun gözlüğüne vururdum, bir kere kırmıştım ve babamdan çok güzel dayak yemiştim. allahtan sağlamdı gözlükleri, kolay kolay birşey olmazdı. insan yaşattığını yaşamadan ölmüyor gerçekten. benim gözlüklerime kim vuracak artık allah bilir.
neyse gözlüğü takınca +10 intelligence veriyor, şöyle anime bakışı atabilirim artık.
işin komik kısmı çocukken abimle çok dalga geçerdim "gözlüklü şirin" diye. onunla çok kavga ederdik ve sürekli onun gözlüğüne vururdum, bir kere kırmıştım ve babamdan çok güzel dayak yemiştim. allahtan sağlamdı gözlükleri, kolay kolay birşey olmazdı. insan yaşattığını yaşamadan ölmüyor gerçekten. benim gözlüklerime kim vuracak artık allah bilir.
neyse gözlüğü takınca +10 intelligence veriyor, şöyle anime bakışı atabilirim artık.

devamını gör...
3536.
1.20-2.00
devamını gör...
3537.
hüzünlü değilim mizacım böyle
devamını gör...
3538.
nezaketsiz ve egolu biri değilim, mesaj alımın çaylaklara kapalı.
devamını gör...
3539.
tekrar merhaba yeni ev bakma çalışmaları.*
devamını gör...
3540.
selam
-anne olmak çok zor muhtemelen. ya baba olmak lazım ya da çocuk olmak lazım.
-dejavu yaşamak değişik bir şey. mesela bir üstteki cümleyi yazarken dejavu yaşadım. 'nasıl yani?' dedim sonra 'başka bir hayatım olsaydı yine mi sözlük kullanacaktım? -veya- benjamin bu kadar mı ileri görüşlüydü?
-çok telaşlı bir yaşam var. sebebi de çok fazla eşyamızın olmasından kaynaklanıyor. bu şey her bir şeyi bir telaşa sürüklüyor.
-bir insanın gözlerinin bozuk olmamasını anlayamıyorum. buna inanmıyorum da zaten. bir kez doktora gidin de kapışalım.
-her gün ne yesem diye düşünmek çok can sıkıcı bir unsur. azizim bu gerçekten bir eziyet. yemeksiz gün geçiremem maalesef kan şekerim düşüyor.
sevgilerimle, eppur.
-anne olmak çok zor muhtemelen. ya baba olmak lazım ya da çocuk olmak lazım.
-dejavu yaşamak değişik bir şey. mesela bir üstteki cümleyi yazarken dejavu yaşadım. 'nasıl yani?' dedim sonra 'başka bir hayatım olsaydı yine mi sözlük kullanacaktım? -veya- benjamin bu kadar mı ileri görüşlüydü?
-çok telaşlı bir yaşam var. sebebi de çok fazla eşyamızın olmasından kaynaklanıyor. bu şey her bir şeyi bir telaşa sürüklüyor.
-bir insanın gözlerinin bozuk olmamasını anlayamıyorum. buna inanmıyorum da zaten. bir kez doktora gidin de kapışalım.
-her gün ne yesem diye düşünmek çok can sıkıcı bir unsur. azizim bu gerçekten bir eziyet. yemeksiz gün geçiremem maalesef kan şekerim düşüyor.
sevgilerimle, eppur.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247