sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
2121.
su olmaktan sıkıldıysan salatalık ol!!
devamını gör...
2122.
rüyalara inanmak istemiyorum ama gerçeğin ta kendisi o rüyalar galiba.
devamını gör...
2123.
kulağımda sezen aksu "küçüğüm" söylüyor küçük değilim artık 17 yaşındaydım bir gecede büyüdüğümde...
o gecenin ardından bir daha hiç gülemem derken yeniden çiceklendim sonra çiçeklerim bir bir solup döküldüler...
o geceden sonra bir daha bu kadar canım yanmaz diye düşündüm hep son 1 yıla gelene kadar ama geçirdiğim şu bir yıl bana gösterdi ki mezardakinin yokluğuna bir şekilde alıştırıyormuş hayat seni, buna mecbur kılıyormuş.
giden gitse bile o mezarı doldursa bile hâlâ senin olduğunu bilmekmiş yokluğunu katlanılır kılan...
bu yıl bana öğretti ki esas zor olan yaşayanı kendi içinde öldürmeye çalışmakmış seni sen yapan ne varsa o yaşayanla birlikte onları da mezara gömmeye çalışmakmış...
o gecenin ardından bir daha hiç gülemem derken yeniden çiceklendim sonra çiçeklerim bir bir solup döküldüler...
o geceden sonra bir daha bu kadar canım yanmaz diye düşündüm hep son 1 yıla gelene kadar ama geçirdiğim şu bir yıl bana gösterdi ki mezardakinin yokluğuna bir şekilde alıştırıyormuş hayat seni, buna mecbur kılıyormuş.
giden gitse bile o mezarı doldursa bile hâlâ senin olduğunu bilmekmiş yokluğunu katlanılır kılan...
bu yıl bana öğretti ki esas zor olan yaşayanı kendi içinde öldürmeye çalışmakmış seni sen yapan ne varsa o yaşayanla birlikte onları da mezara gömmeye çalışmakmış...
devamını gör...
2124.
"bana canımsın diyorsun ya. gerçekten de canımsansa canını verecek kadar seviyor musun beni? eğer canım, canını vermeyecek kadar sevmiyorsansa bana canım deme, cicim de!"
sigmund freud
bugün yine freud'un posta gazetesi köşesinden alıntılar vardı sözlükte. bir daha oranızdan buranızdan uydurduğunuz sözlerin altına freud yazmayın rica ediyorum. dayanamıyorum, tahammül edemiyorum. banlanmalı faytlaşacağız en sonunda. pls.
sigmund freud
bugün yine freud'un posta gazetesi köşesinden alıntılar vardı sözlükte. bir daha oranızdan buranızdan uydurduğunuz sözlerin altına freud yazmayın rica ediyorum. dayanamıyorum, tahammül edemiyorum. banlanmalı faytlaşacağız en sonunda. pls.
devamını gör...
2125.
tam tanımadığınız insana her denk gelişinizde rezil olduğunuzu düşünün.
ara ara rezillik+ sakarlık yaşarım ama hep birinde toplandı bir ara. ve artık denk gelince "kesin içinden bu kız ne kadar gerizekalı/tuhaf/saçma." diye düşünüyordur diyorum. kaçar gibi gidiyorum ve de görünmemeye çalışıyorum.
olmadığım biri gibi sanılmak çok kötü hissettirdi. tamam çok normal değilim ama öbür türlü de değilim.
ki kendimi açıklamaya çalışsam daha da batar. ki "ne alaka?" bile düşünülebilir ama bilemiyorum. o anlara denk geldiği için ayrı bir utanç içindeyim zaten.
benzer örneklerle anlatırsam; otoparkta kimse yok ve abiniz sizi alırken sevdiğiniz hareketli şarkıyı açmış. arabaya evdeki hâlle oynaya oynaya giderken arkanızdan gelen birisi var. ve siz anca onu arabaya binince fark ediyorsunuz. (yani çok geç.)
sevdiğiniz içecekle sinirli ve söylene söylene yürürken aniden açılan kapıyla içecek elinizden biraz uçarak yere çakılırken üstünüze de geliyor. ve olayın bitmiş hâlinde yine aynı kişiye denk geliyorsunuz. bitmiş hâli dediğim yerden kupanın parçalarını toplarken. (ilk yer sonra üstüm prensibi.) "iyi misiniz?" diyor "evet, yarısı vardı ve çoğu telveydi." dedikten sonra çökme tenezzülü gösterirken elimle durdurup "gerek yok, kendim yapıyorum bitmek üzere." deyince biraz sert söylemiştim. yardım için sorması gerekmez mi veya isteyen oldu mu?
abim gelince haber veriyor sonra çıkıyorum. onu beklediğim için çoğu zaman sona kalırdım. böyle olunca hoparlörün en kısık hâlinde konuşurdum. (kulaklığı çıkarmaya üşenirdim.)"10 dk'ya oradayım otoparkta ol." der ve onay vermeden kapatmaz. "emriniz (!) alınmıştır. ama çikolatalı/ kakaolu sütüm de alındı mı ondan haber ediniz?" deyince "unuttum." dedi. "neeee, abi ya peki stokta yok mu?" deyince " geçen aç ve modsuzken 3 tane içmedin mi allah'ın cezası ne stoğu?" diye kızınca bozulmuştum. "bu ne cüret içtiğim sütleri mi sayıyorsun ayıp ayıp, ayrıca ben senin arabayı çizip babamdan 4 kez sakladığını saydım mı hı?" deyince sinirden kahkaha attığına emin olduğum abim "bu saymamış hâlin mi, bir süt için hâllere bak." derken "yoo bir değil gayet üçmüş. saymışsın ya." diye gıcıklık yaparken "iyi akşamlar." sesiyle yerimde sıçrayıp korkudan telefonu çocuğun üzerine savurdum. korkuyla birlikte şoka da girdim. telefonu savurmak ne? ne yapacağımı şaşırdım resmen. telefonu yerden alıp "çok pardon çok pardon." deyip yüz yüze gelmeden çanta kapmış hırsız süratiyle avm otoparkına koştum.
iş yeri kapanıyor. 15-20 m ilerisi yol. önü boş oluyor ama kaldırım olduğu içinde işlek sayılır sanırım. çünkü o saatlerde kalabalık oluyor neyse. iş yeri enine uzun olunca ve kapatınca kimse olmuyor önünde. sessizlik içinde çok yakından ses duyunca ve telefona odaklanmışken ödüm koptu ve kötü sandığım için o an öyle refleksif hareket sergiledim. daha kaç kez rezil olabilirim? düşüncesi ile kaçtım. bir de yaptığımdan da utandım. neresine geldiğini de göremedim. çok ani oldu. sağa bakarken solumdan çıktı. bir de ben etrafa bakınırken o nasıl yoktu, ne ara var oldu, konuşmayı ne kadar duydu vs. sonra tek düşündüğüm "inşallah bir yardım amaçlı gelmemiştir. konuşma amacı başka olur umarım." dedim çünkü bir sıkıntıdan dolayı gelmişse ve böyle olmuşsa daha kötü hissedecektim.
sonra ne olduğunu öğrenemedim. sormadım, söylemedi, denk gelince kendimi gizleme veya tüyme özelliğime giriyordum. o kişiyi görmek kendimden utanmama ve ondan nefret etmeme neden oluyordu. varlığı rezil hâle getiriyordu çünkü; otoparkta niye o kadar sessiz yürüyor, akşam da ayak sesi duymadım, arada etrafı gözlerken de yoktu kimse. ne ara geldi? mesafe neden 2-3 adım uzaktı 6-7 yerine? neyse ki bunlarla sınırlı kaldım. artık her yerden çıkabilir diye ne dans ede ede gidiyorum ne de hoparlör de konuşuyorum, ne de gözlem olayını 2-3 dk da bir yapıyorum. kulaklığı takıp etrafı kolaçan eder oldum. gidip kızsa mıydım? özel alanım ihlal edilmiş gibi hissediyorum ki etti zaten. varlığını topuk sesinden belli etmesini istesem ayıp mı olurdu? yoksa yeni rezillik mi? kafam karışık...
(rezillik bankası adını verdim. para yerine rezilliklerimi biriktiriyor gibi.)
ara ara rezillik+ sakarlık yaşarım ama hep birinde toplandı bir ara. ve artık denk gelince "kesin içinden bu kız ne kadar gerizekalı/tuhaf/saçma." diye düşünüyordur diyorum. kaçar gibi gidiyorum ve de görünmemeye çalışıyorum.
olmadığım biri gibi sanılmak çok kötü hissettirdi. tamam çok normal değilim ama öbür türlü de değilim.
ki kendimi açıklamaya çalışsam daha da batar. ki "ne alaka?" bile düşünülebilir ama bilemiyorum. o anlara denk geldiği için ayrı bir utanç içindeyim zaten.
benzer örneklerle anlatırsam; otoparkta kimse yok ve abiniz sizi alırken sevdiğiniz hareketli şarkıyı açmış. arabaya evdeki hâlle oynaya oynaya giderken arkanızdan gelen birisi var. ve siz anca onu arabaya binince fark ediyorsunuz. (yani çok geç.)
sevdiğiniz içecekle sinirli ve söylene söylene yürürken aniden açılan kapıyla içecek elinizden biraz uçarak yere çakılırken üstünüze de geliyor. ve olayın bitmiş hâlinde yine aynı kişiye denk geliyorsunuz. bitmiş hâli dediğim yerden kupanın parçalarını toplarken. (ilk yer sonra üstüm prensibi.) "iyi misiniz?" diyor "evet, yarısı vardı ve çoğu telveydi." dedikten sonra çökme tenezzülü gösterirken elimle durdurup "gerek yok, kendim yapıyorum bitmek üzere." deyince biraz sert söylemiştim. yardım için sorması gerekmez mi veya isteyen oldu mu?
abim gelince haber veriyor sonra çıkıyorum. onu beklediğim için çoğu zaman sona kalırdım. böyle olunca hoparlörün en kısık hâlinde konuşurdum. (kulaklığı çıkarmaya üşenirdim.)"10 dk'ya oradayım otoparkta ol." der ve onay vermeden kapatmaz. "emriniz (!) alınmıştır. ama çikolatalı/ kakaolu sütüm de alındı mı ondan haber ediniz?" deyince "unuttum." dedi. "neeee, abi ya peki stokta yok mu?" deyince " geçen aç ve modsuzken 3 tane içmedin mi allah'ın cezası ne stoğu?" diye kızınca bozulmuştum. "bu ne cüret içtiğim sütleri mi sayıyorsun ayıp ayıp, ayrıca ben senin arabayı çizip babamdan 4 kez sakladığını saydım mı hı?" deyince sinirden kahkaha attığına emin olduğum abim "bu saymamış hâlin mi, bir süt için hâllere bak." derken "yoo bir değil gayet üçmüş. saymışsın ya." diye gıcıklık yaparken "iyi akşamlar." sesiyle yerimde sıçrayıp korkudan telefonu çocuğun üzerine savurdum. korkuyla birlikte şoka da girdim. telefonu savurmak ne? ne yapacağımı şaşırdım resmen. telefonu yerden alıp "çok pardon çok pardon." deyip yüz yüze gelmeden çanta kapmış hırsız süratiyle avm otoparkına koştum.
iş yeri kapanıyor. 15-20 m ilerisi yol. önü boş oluyor ama kaldırım olduğu içinde işlek sayılır sanırım. çünkü o saatlerde kalabalık oluyor neyse. iş yeri enine uzun olunca ve kapatınca kimse olmuyor önünde. sessizlik içinde çok yakından ses duyunca ve telefona odaklanmışken ödüm koptu ve kötü sandığım için o an öyle refleksif hareket sergiledim. daha kaç kez rezil olabilirim? düşüncesi ile kaçtım. bir de yaptığımdan da utandım. neresine geldiğini de göremedim. çok ani oldu. sağa bakarken solumdan çıktı. bir de ben etrafa bakınırken o nasıl yoktu, ne ara var oldu, konuşmayı ne kadar duydu vs. sonra tek düşündüğüm "inşallah bir yardım amaçlı gelmemiştir. konuşma amacı başka olur umarım." dedim çünkü bir sıkıntıdan dolayı gelmişse ve böyle olmuşsa daha kötü hissedecektim.
sonra ne olduğunu öğrenemedim. sormadım, söylemedi, denk gelince kendimi gizleme veya tüyme özelliğime giriyordum. o kişiyi görmek kendimden utanmama ve ondan nefret etmeme neden oluyordu. varlığı rezil hâle getiriyordu çünkü; otoparkta niye o kadar sessiz yürüyor, akşam da ayak sesi duymadım, arada etrafı gözlerken de yoktu kimse. ne ara geldi? mesafe neden 2-3 adım uzaktı 6-7 yerine? neyse ki bunlarla sınırlı kaldım. artık her yerden çıkabilir diye ne dans ede ede gidiyorum ne de hoparlör de konuşuyorum, ne de gözlem olayını 2-3 dk da bir yapıyorum. kulaklığı takıp etrafı kolaçan eder oldum. gidip kızsa mıydım? özel alanım ihlal edilmiş gibi hissediyorum ki etti zaten. varlığını topuk sesinden belli etmesini istesem ayıp mı olurdu? yoksa yeni rezillik mi? kafam karışık...
(rezillik bankası adını verdim. para yerine rezilliklerimi biriktiriyor gibi.)
devamını gör...
2126.
ahmet arif hasretinden prangalar eskitmiş beni böyle eskitense prangalı hasretim...
(bkz: mazlum çimen feryadı isyanım)
(bkz: mazlum çimen feryadı isyanım)
devamını gör...
2127.
yüzünü kara çıkaran sistemi savunmayacaksın.
devamını gör...
2128.
bazı insanlar iç seslerini susturmayı ya da düşünmek istemedikleri şeyi düşünmemeyi nasıl başarıyorlar. bazı insanlar iç sesleri haykırırken nasıl çığlık çığlığa susuyorlar. benimki beni delirtecek.
devamını gör...
2129.
erken uyumuşum, yorgunluktan ve can sıkıntısından. korkunç da bir rüya görmüşüm, bu saatte uyandırdı beni. saate baktım, dörde geliyordu. hemen bir duş aldım sıcak sıcak. bir de çay demledim.
devamını gör...
2130.
çok canım sıkılıyooo kuş vuralım istersen
devamını gör...
2131.
gece uyuyup sabah uyanmamak istiyorum. bunu hep iletiyorum yetkili merciiye ama henüz bir sonuç alamadım.
devamını gör...
2132.
gemisini yürüten kaptan.
kalabaliklarin icinde yapayalniziz.
kalabaliklarin icinde yapayalniziz.
devamını gör...
2133.
zaman istiyorum! zamanımı kendime ayırmak istiyorum!
devamını gör...
2134.
yollara düşmemle sözlüğe giriş yapmam arasında birkaç dakika olması, şüphesiz içimde yaptığım keşifleri biriyle paylaşma ihtiyacımdan doğuyor. "bilinmek arzusu"yla harmanlanmış bir "bilme yolculuğu."
bolu yolundan nefret etmem yirmili yaşlarımın başına tekabül eder, halbuki kolay kolay bir şeylerden nefret edebilen bir insan değilim. sevmek benim için bi hayat felsefesi, en olmadık şeylerden bile sevgi devşirebilen benin bir yoldan nefret etmem söz konusuysa bunun ne derece korkunç bir şey olduğunu tahmin edemezsiniz. her neyse, bugün üniversite arkadaşlarımla buluşmak için gidiyorum; yine sevilecek bir şey çıkardım al işte.
buraya kadar okuyup hala devam eden varsa, sizi de sevdim. ben olsam bırakmıştım "ne diyo bu değişik" diye. *
hani uçakta emniyet kemer ikaz ışıkları söndüğü halde kemerini çıkarmayan biri var ya, o benim. düzce güven seyahatin, öz bilecik, cesur bingöl, babamın arabasının arka koltuğu ve sürdüğüm bilumum arabalar dahil olmak üzere her yerde ve her koşulda emniyet kemerimi takarım. emniyet kemeri takmak benim için bi hayat felsefesi. şaka değil. şurda size bi şarkı bırakayım öyle okumaya devam edin.
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi, içimdeki canavarı anlamak varmış
"olacak olan olur" evet, muhakkak olur. şeyler, bizim irademizdan taşıp olmadık yerlerden hortlayıp canımıza okuyabilir. okuduğu da sıklıkla oluyordur. kim ister kanser olmayı, yahut bir trafik kazası sonucu felç kalmayı, yok yere hapse düşmeyi, ne bileyim bir kalbi öldürmek suçundan yargılanmayı, korku içinde yaşayıp kaygıların kıskacında yoğrulmayı, yaşayamamayı. olacak olanın olmaması yolunda harcadığın çaba senin etki alanın. iradenden taşanlar olacak, yaptıklarım ve yapmadıklarımdan sorumluyum. kanser olmak istemiyorsan sigara içmeyeceksin mesela, spor yapacaksın, güzel yiyeceksin, kalbini neye yoracağını iyi bileceksin. felç kalmak istemiyorsan o kemeri takacaksın. ha, hayatın boyunca belki hiç trafik kazası geçirmezsin; ölümün suyunu içerken boğulmaktan gelir. olabilir böyle şeyler. ihtimal dairesinde basılması gereken tuşlara, alınması gereken önlemlere, yapılması yahut yapılmaması gerekli olan şeylere vicdan muhasebesinden vesika çıkarmak gerek. e, yine de "olacak olan olur"
bana bugünlerde olacak olan oldu. bekliyorum. hayatın beklemekler silsilesi olduğunu idrak ettiğimde 20 yaşındaydım, hala daha beklerken yorulmam da insanlığımdan. ne yapalım, bu zorluğu bana verdi diye rabbe mi küseyim, ne yapabilirim? yapılacak hiçbir şeyin olmaması hali, çaresizliğin içinde hapsolup sebeplerin sustuğu noktaya geldin mi- teslim olmak zorundasın. yoksa çıldırırsın. çıldırmak böyle kolay.
ben de çıldırmayayım diye işte, yazıyorum. belki kimse okumayacak- canınız sağolsun ve canım. kontrol etmedim anlatım bozukluklarını, bozuksa da hoşgörüverin.
bolu yolundan nefret etmem yirmili yaşlarımın başına tekabül eder, halbuki kolay kolay bir şeylerden nefret edebilen bir insan değilim. sevmek benim için bi hayat felsefesi, en olmadık şeylerden bile sevgi devşirebilen benin bir yoldan nefret etmem söz konusuysa bunun ne derece korkunç bir şey olduğunu tahmin edemezsiniz. her neyse, bugün üniversite arkadaşlarımla buluşmak için gidiyorum; yine sevilecek bir şey çıkardım al işte.
buraya kadar okuyup hala devam eden varsa, sizi de sevdim. ben olsam bırakmıştım "ne diyo bu değişik" diye. *
hani uçakta emniyet kemer ikaz ışıkları söndüğü halde kemerini çıkarmayan biri var ya, o benim. düzce güven seyahatin, öz bilecik, cesur bingöl, babamın arabasının arka koltuğu ve sürdüğüm bilumum arabalar dahil olmak üzere her yerde ve her koşulda emniyet kemerimi takarım. emniyet kemeri takmak benim için bi hayat felsefesi. şaka değil. şurda size bi şarkı bırakayım öyle okumaya devam edin.
zeytin ağaçları gibi gizlemeden hiçbir şeyi, içimdeki canavarı anlamak varmış
"olacak olan olur" evet, muhakkak olur. şeyler, bizim irademizdan taşıp olmadık yerlerden hortlayıp canımıza okuyabilir. okuduğu da sıklıkla oluyordur. kim ister kanser olmayı, yahut bir trafik kazası sonucu felç kalmayı, yok yere hapse düşmeyi, ne bileyim bir kalbi öldürmek suçundan yargılanmayı, korku içinde yaşayıp kaygıların kıskacında yoğrulmayı, yaşayamamayı. olacak olanın olmaması yolunda harcadığın çaba senin etki alanın. iradenden taşanlar olacak, yaptıklarım ve yapmadıklarımdan sorumluyum. kanser olmak istemiyorsan sigara içmeyeceksin mesela, spor yapacaksın, güzel yiyeceksin, kalbini neye yoracağını iyi bileceksin. felç kalmak istemiyorsan o kemeri takacaksın. ha, hayatın boyunca belki hiç trafik kazası geçirmezsin; ölümün suyunu içerken boğulmaktan gelir. olabilir böyle şeyler. ihtimal dairesinde basılması gereken tuşlara, alınması gereken önlemlere, yapılması yahut yapılmaması gerekli olan şeylere vicdan muhasebesinden vesika çıkarmak gerek. e, yine de "olacak olan olur"
bana bugünlerde olacak olan oldu. bekliyorum. hayatın beklemekler silsilesi olduğunu idrak ettiğimde 20 yaşındaydım, hala daha beklerken yorulmam da insanlığımdan. ne yapalım, bu zorluğu bana verdi diye rabbe mi küseyim, ne yapabilirim? yapılacak hiçbir şeyin olmaması hali, çaresizliğin içinde hapsolup sebeplerin sustuğu noktaya geldin mi- teslim olmak zorundasın. yoksa çıldırırsın. çıldırmak böyle kolay.
ben de çıldırmayayım diye işte, yazıyorum. belki kimse okumayacak- canınız sağolsun ve canım. kontrol etmedim anlatım bozukluklarını, bozuksa da hoşgörüverin.
devamını gör...
2135.
dünyaya kiracı gibi yerleş.
ev sahibi gibi yerleşirsen, gitmen zor olur.
ev sahibi gibi yerleşirsen, gitmen zor olur.
devamını gör...
2136.
ne kadar sorarsam neden diye, anlamsızlık o kadar büyüyor.
devamını gör...
2137.
bir de şunu söyleyeyim;
ben yoruldum.
aa bir de şu var;
ben yoruldum.
yine söylüyorum;
ben yoruldum.
hahah. iyice gitti ayarlarım. şu olaylar bir bitsin güncelleyeceğim kendimi.
ben yoruldum.
aa bir de şu var;
ben yoruldum.
yine söylüyorum;
ben yoruldum.
hahah. iyice gitti ayarlarım. şu olaylar bir bitsin güncelleyeceğim kendimi.
devamını gör...
2138.
aslında birkaç tane var.
dün türk marketine gitmiştim çünkü canım spesifik bir tatlıyı çekmişti ve onu düşünmeden edemiyordum. içeriye girince arabesk müzik ile karşılandım... arabesk müzik bitince ankara'nın bağları çalmaya başladı. harika bence. *
sonra merkeze indim ve gezerken bir sokak sanatçısının (müzisyenin) müziğine denk geldim. melodiyi bitirince bilin bakalım, hangi şarkıya geçti? hayır, asla bilemezsiniz. bunun üzerine poker oynarım. eyşan (unutamıyorum), evet. inanmıyorsunuz ama evet.
ben istemsizce çekiyorum galiba. evren bana ne demek istiyor? *
bunları geçtim. ben bugün abitur yapacak olan öğrencime özel matematik dersi verdim... zor sorular göndermiş bir de, insafsız. insan alıştıra alıştıra yapar. * tam attığı bir soruyu çözemediğimi açıklarken o an anladım soruyu ve anlattım. güzel ve tatlı bir andı. tüm problemlerinizde umarım en sonunda çözümü bulmanız dileği ile. femina kaçar.
dün türk marketine gitmiştim çünkü canım spesifik bir tatlıyı çekmişti ve onu düşünmeden edemiyordum. içeriye girince arabesk müzik ile karşılandım... arabesk müzik bitince ankara'nın bağları çalmaya başladı. harika bence. *
sonra merkeze indim ve gezerken bir sokak sanatçısının (müzisyenin) müziğine denk geldim. melodiyi bitirince bilin bakalım, hangi şarkıya geçti? hayır, asla bilemezsiniz. bunun üzerine poker oynarım. eyşan (unutamıyorum), evet. inanmıyorsunuz ama evet.
ben istemsizce çekiyorum galiba. evren bana ne demek istiyor? *
bunları geçtim. ben bugün abitur yapacak olan öğrencime özel matematik dersi verdim... zor sorular göndermiş bir de, insafsız. insan alıştıra alıştıra yapar. * tam attığı bir soruyu çözemediğimi açıklarken o an anladım soruyu ve anlattım. güzel ve tatlı bir andı. tüm problemlerinizde umarım en sonunda çözümü bulmanız dileği ile. femina kaçar.
devamını gör...
2139.
bazı davranışlardan rahatsız oluyorum
gereksiz alınganlık mı yapıyorum diye düşünüyorum
ama niyeyse gerçekten rahatsız edici
istenmeyen birinin zorla bir yerlerde tutunmaya çalışması kadar kötü hiç bir şey yok
şuan gidecek hiç bir yerim yok
hiç bir yere ait olmadan nasıl dayanırım bilmiyorum
önceden bir yerim vardı.
ama şuan bunu hissetmekten o kadar uzağım ki
gereksiz alınganlık mı yapıyorum diye düşünüyorum
ama niyeyse gerçekten rahatsız edici
istenmeyen birinin zorla bir yerlerde tutunmaya çalışması kadar kötü hiç bir şey yok
şuan gidecek hiç bir yerim yok
hiç bir yere ait olmadan nasıl dayanırım bilmiyorum
önceden bir yerim vardı.
ama şuan bunu hissetmekten o kadar uzağım ki
devamını gör...
2140.
ben bazen çok yoruluyorum. ama benzin bitmediği için devam ediyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247