6861.
sözlüğe hiçbir şekilde fotoğraf yükleyemiyorum.
yeni geldiğim zamanlarda yapıyordum ama bir kaç gündür asla yapılmıyor. modlara yazıyorum cevap yok, bilen yok. yazacak yer bulamadığım için buraya yazdığım bir problemim var sözlük. ayrıca bunların yazıldığı bir başlık varsa söylemeyen top olsun.
devamını gör...
6862.
başımın ağrısını gidermek için ellerimle kafamı sıkıştırırken sanki tüm benliğimin parçalarını bir araya toplama arzusuyla davranıyorum.
zihnim sancıyor
devamını gör...
6863.
sığmazam,
sığmazam,
sığmazam.

ene'l hak...

devamını gör...
6864.
hep sevecek değilim ya!..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
6865.
ben artık sorgulamayı bıraktım ya. bi tek götüme meteor düşmediği kaldı onu bekliyorum bu gece de kısmetse.
abicim, şehir dışından geldim, yorgunluk falan derken uyuyayım dedim.
artık uyurken ne olduysa, inanılmaz bir acıyla yerde uyandım. düşmüşüm uyurken.
kardeşim, insan 50 santim yerden düşüp nasıl ayak bileğini çatlatabilir ya? deli olucam olum.
yeni geldim hastaneden, şubat ayında bir kaza sonucu kırdıgım ayak bileğimi çatlatmışım. lan daha yeni iyileşti, nasıl böyle bir şey olabilir ya?
devamını gör...
6866.
mandalina yemek istiyorum ama soymak istemiyorum, keşke biri hazırlayıp getirse.
devamını gör...
6867.
kışı sevenin aklı yok, valla yok. insan üşüyor yağmur çamur oluyor her yer. yürümek bile zor.
günler kısalıyor erkenden hava kararıyor. geceler uzuyor uzuyor. sırf mandalina yiyecez diye kış sevilmez. keşke hiç kış olmasaydı. hep yaz olsaydı. kışın faydaları diyen olursa sürekli yaz olan yerler yazdan ne zarar görmüş derim. bitki örtüsü bile daha çok.
insanın atlatamadığı şeyler oluyormuş. o kadar sinirli o kadar şaşkın o kadar üzgün o kadar nasıl olur o kadar neden o kadar sinirli o kadar nefret dolu o kadar ne varsa yaşıyorum ki.
kendisine acımayana ben acıyorum sanki.
içimde tarif edemediğim şeyler var.
hiçbir duygum yok sanki. benim duygum muygum yok lan diyor ya polat alemdar aslan akbey e .
o kadar kendi halinde yaşıyorum ki.
hani imkanım olsa bir ıssız adada yaşarım kendi kendime. ara sıra ailemi görsem yeter.
iş yerinde o kadar berbat oldu ki her yer.
sürekli daha kötü hale gelir mi insanlar. ortam bozuldu.
üzerime üzerime geliyor duvarlar.
dışarı çıkıyorum oyalanıyorum . eve geliyorum uyuyorum.
futbol izlesem sinirleniyorum haksızlıklar oluyor. yemek yapsam yakıyorum. gitarımı bağlamamı bozuyorum bir şeyler oluyor yani.
benim şahsen bir sorunumda yok. bir hastalığım bir derdim bir bana karışan.
işe gitmesem kimse farketmez. kimse aramaz bile .
işte zannederler.
insanların sohbetlerine dayanamıyorum artık. hele beni kolay eleştiriyorlar gibi geliyor. sanki sadece benim yaptıklarım anlatılıyor. sanki bana bunları kolay söylüyorlar gibi geliyor. hepsine ayrı ayrı ne anlatacaksın. ne diyeceksin. hep başkası adına karar veren hep başkası adına konuşan fikir yürüten hep başkasına akıl veren insanlara. başkalarıyla kendisini kıyaslayan başkalarıyla arasındaki farkı söyleyenler. aslında hep bunlar sorunludur öyle değildir. bekara karı boşamak kolay gibi.
dünyanın en zor hissi diyor . ait olmadığın bir yerde olma durumu. ne kadar doğru.
ben ne buraya ne büyük binalara insanlara ait değilim.
samimiyetsizlik yağcılık boş egolar boş istekler kötülükler çıkarlar bana göre değil.
belkide hayallerimin gerçekleşmemiş olması yarıda kalmış olması sonucu böyle oldu. yaş ilerledikçe insan keşke eğer diyor ya.
bazen bir şey hatırlıyorum üzerinden yirmi yıl geçmiş. daha dün gibi.
yaşlandıkça her konuda olgunlaştım diyorum ama şunu da yapıyorum. toksik insanları idare ederdim. yakın olmasam bile konuşurdum. şimdi bir kaç kişiyle hiç konuşmuyorum bile. o kadar rahat ki kafam. keşke diyorum daha önce yapsaydım bunu.
neden sabrettim. tamam herkesin bir kredisi olur. bir ortak ortam olur. ama buna değmezler. senden alıp götüren senin verdiğin ve elde ettiğin hiçbir şey olmayanlara değmez. gerekirse düşman bile olacaksın.

insanların çıkarları için her yaşta her konumda yapamayacağı şey yok. o kadar saçma alçalan insan görüyorum ki. onların yerine utanıyor insan, onlar utanmıyor. sonra bambaşka şeyler anlatıyorlar. sizin gördüğünüzün tam tersi. ve hep dediğim gibi çıkıyor. aynı ortamda çalışmayan çıkarları çatışmayan her insan diğeri için iyi. ya o çok iyi . nah iyi.
ben yoruldum sanki . kendi kendimi yordum.
kendime çok iyi bakmadım her konuda. potansiyelimi bile kullanmadım. bu kadar kötülüğe haksızlığa soruna ülkeye dünyaya karşı yoruldum. baş edemem dedim. pes etmedim asla boş bıraktım. her yanlış bir doğruyu götürüyorsa boş bırakınca sorular yok oldu. öyle dedim.
birer birer eksilirken masadan dostlar bana kalan sen ne kadar iyi olursan onlar o kadar iyi olur oldu.
iyiliği bir beklenti bir korkaklık bir kendini sevdirmek bir var olmak için seçmedim asla. böyle ne kadar asiliğim oldu . bunu kabul etmiyorum.
yapım böyle olduğu için hep böyle oldu.
elindeki çöpü yere atmayan çocuklar.
uzaktan bakınca kimsenin derdi yok gibi görünüyor . bana hep keşke senin gibi olsaydım diyorlar.
onlara göre ben dertsiz tasasız kafası rahat umursamaz hiçbir sorunu olmayan olmaması gereken birisiyim.
öyle aslında . ne anlatacaktım ki. insanlara bu kadar buralara sıkışmış kendimi hiç ait hissetmediğim yerlerde kaldım desem. hasta olduklarından ailelerinden borçlarından . parayı hobi olarak oyalanmak için kullandım durdum borçlar verdim yine yaranamadım. istemedim bile . ama yine eleştirilecek bir şeyler buldular. hiç bir şey söylemedim. onların dertlerinin üzerine ben ne diyecektim.
benim bağlamanın teli kopmuş çok mu önemli.
dalga mı geçiyorsun. insanı bir hobiye yönelten şey nedir peki. bunca hobiye yönelten.
bunca uğraş.
çoğu işine yaramayacak boşa masraf belkide.
başkalarının düşüncelerine çok önem verirsen gelişemezsin. başkalarına göre fakir çocuklar neden iyi okur. çünkü ezik oldukları için fakir oldukları için okuyarak zengin olmak kızlara kendini göstermek isterler.
çok kitap okuyan böyledir. genel kültürlü insanlar böyledir. bunları diyen insanlar tanıdım. masaya araba anahtarı bırakıp neleri olduğundan bahsedip bu eleştirileri yapan insanlar. söyledikleri tipte insanlar olsa bile bunun sonu yok ki. bazısı sevdiği için kitap okumuş kendini geliştirmek için bilgi dolmak istemiş olabilir. hatta bir çok şey vardır böyle.
insanları eleştirmek istersen çok kolay. en baba insanı bile 10 saniyede madara edecek güya bir şey bulursun.


güç zehirlenmesi yaşayan insanlar görüyorum. büyük bir yönetici gibi. ülke sahibi padişah diktatör gibi. çok komik durmuyor mu. basit bir şeyi dakikalarca konuşuyorlar.
kurumdan araç çıkacak o oraya gidecek öbürü öbür tarafa falan. herkes gideceği yeri bilirken bile.
hep bunlar aslında kendimize bunu yakıştıramamaktan.
böyle saçma egoların içinde bulunmak istememekten.
bunlar yorucu değil mi. yorucuymuş. üç gün sonra hastanelik oluyorlar. sonra yine aynısı. insanoğlu hiç akıllanmıyor.
işte bu yüzden bir tanrı ben buradayım. kaç kitap gönderdim akıllanmadınız dese. insan yine bildiğini okur.
insan bu . insanlar değişmez. sözle değişmez. onları korkuları zaafları güçsüzlükleri değiştirir.

eskiden ne çok gülerdik eğlenirdik. ne çok iş vardı. hatta fakirdik. o kadar çok iş vardı ki. hafta sonu bile çalışmak zorunda kalırdık. soğuk olurdu yağmur olurdu.
eve gelirdik yine çağırırlardı.
sonradan sonradan herkes yoruldu. insanlar dağıldı.
gidenler oldu gelenler oldu. sürekli birileri birilerine küstü.
eskiden ne çok gezerdik boş boş. saatlerce oturur yemekler yapardık. işte bunlar bir sürecin sonu.
insan iş yerinde bile 5 yıldan fazla kalmayacak. aynı şehirde durmayacak.
belkide ilk insanlar daha uzun süre yaşasa.
yani en önemli bilim insanları bile uzun daha uzun yaşasa sorunlar çıkacaktı ortaya . güç zehirlenmesi olacaktı. kesin bilgiler bunlar diyeceklerdi.
bilgi aktarımı merakı olmayacaktı. yeni çıkan bilgiyi bilim insanlarını eskiler kabul etmeyecekti.
ve eskiler de çok sıradanlaşacaktı. artık kendinden menkul bir şey olacaklardı.
aynı şeyleri söyleyen paylaşan insanlar bir süre sonra inandırıcılığını yitirir ya. aslında innadırıcılıkda değil sözün özünü etkisini . sıradan basit eskisinin devamı bir şey olur .
sürekli yardım kampanyası yapılması sürekli siyaset paylaşımı sürekli futbol paylaşımı gibi.
dünyanın en zor hissi; kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorunluluğudur.” fyodor dostoyevski.
buralara gelen insanlar hep şunu diyor. keşke bende burada yaşasam. ilk gördüğünde herkes bunu düşünür ister. bir kaç gün sonra vazgeçer. kaçmak için uğraşır.
insanlar büyük şehirlerde sadece mecbur oldukları için yaşamıyor ki. tarih boyunca böyle olmuş. çoğunun büyük şehirlerin bir çok şeyi hoşuna gider.
ayda yılda bir kaç kez tatile giderler . köylerine giderler ve o an yine büyük şehirlere dönmek isterler.
mecburiyet caddelerinin çok olduğu şehirler daha güvenli ucuz yürünür tanıdık olabilir. insanlara bu yetmemiş yetmez.
sanki yeni bir elbise alıp giymişsin yeni bir ayakkabı almışsın bir düğünde oynuyorsun ve herkes sana bakıyor gibi hissedersin. aslında öyle değildir. öyle olsa bile bu umursanacak bir şey değildir.
kolay ikna edilebilir olmak erişilebilir olmak sanki herkes seni onaylasın seni sevsin sana değer versin saygı duysun
gibi bir şey değil mi. işe gelip gitsen sadece işini yapsan yetmeyecek mi. yetmiyor insanlara. sen daha fazlasını yapsan bile onlara bu da yetmiyor. kendi yapmadıkları yapamadıkları şeyleri doktorların din adamlarının siyasetçilerin söylemesi gibi.
iki sandalye var zaman da var yer de var. hayır ikisine de ben oturacağım. hatta birisi dursun kenarda. bu salak saçma kötülükler o insana iyi geliyor demek ki. insan buna ihtiyaç duyuyorsa işte en aşağılık acınası insandır.
toplum bozulmadı toplum kötüleşmedi toplum hep böyleydi. şimdi görünür oldu bütün bunlar. biz küçüktük okula giderken nehrin kenarında ağaçlık bir alan vardı. orada yaşıtlarımız yani daha ortaokul lise 1 sınıfında yaşıtlarımız kediyi yakmış . bıçaklamış asmış ağaca gülüyorlardı. sonra onlar kadın satmaya başladılar.
o zamanlar sosyal medya olmadığı için haberleri olmadı insanların. sonra onların hepsi cezaevlerine girdi çıktı. birisi en son öldürüldü. böyle ne çok olay olmuştu mahalle aralarında. zamanla yayılıyordu bu tip haberler.
bana sorsan bir dinin en zayıf yeri o dine inanan insanların seçilmiş olduklarını düşünmeleridir derim.
müslüman doğmuş ya. cennete gidecek bir şekilde. bir aşıyı bulmuş insanlığa faydasız dokunmuş kişi cehenneme gidecektir. bunu da şöyle açıklıyorlar. işte o iman etti sonuçta . tecavüz etmiş olabililir katil hırsız olabilir ibadet etmemiş olabilir ama sonuçta müslümanım dedi.
veya tam tersi hristiyan olsa yahudi olsa ne farkeder tüm dinler böyle demiyor mu. bir önceki hayatlarında seçilmiş insanlar olduklarını düşünüyorlar.
bu onlara verilmiş bahşedilmiş bir şey yani.
işte bu insanı dinleri toplumu hiçbir yere ileriye götürmez.
ben bunu kabul etmiyorum inanmıyorum. tövbe kapıları bir yaratıcı ve insan arasındadır kabul ederim. ama buna ne toplumun ne devletin ne imamların papazların rahiplerin hahamların kiliselerin havraların camilerin inanmasını söylemesini anlayamam ve kabul edemem.
bir şey olmak için hep bir şeyler gerekli ya. sadece ana karnına düşünce insansın. sonra bir kimlik gerekli. bir isim gerekli bir diploma gerekli. para gerekli. ibadet gerekli . kan bağı gerekli miras için.
sana gerekli şeyler çoğaldıkça sen özgür olabilir misin.
insan özgürlüğe mahkumdur demiş sartre . böyle süslü bir söz bile değil bir gerçeklik insanın özgür olmadığı.
insan kendi kendisini zaten hapseder. bir toprağa eve dine ülkeye . bir aidiyet duygusu yaşamak ister.
kendi seçimi olmayan o şeyleri savunur durur.
insan gerçekten köle ruhludur. ilk kölelik bunu keşfeden birisi tarafından ortaya çıkarılmış.
ve kabul görmüş. kabullenmiş bu durumu . gelen giden dinlet bile buna engel olmamış.
hep bir üsttekine biat ede ede kendisini kaybetmiş.
aslında bahanelerimiz vardı. iş aş barınma güvenlik bir meslek gibi.
kanunları kuralları yasaları töreleri dinleri bunlara göre düzenlemişler.
seni kim kral seçti tanrı diyen olmuş.
işte kendim de dahil kim kral padişah vs olmak istemezdi. çünkü en uç hayaller bile böyle biter böyle başlayabilir. işte bu insanoğlunun egosu bencilliği . oraya ait olmak isteği. diyor ya dosto. yaşamak her şeye rağmen yaşamak. yaşamak için neleri feda etmez insan.
o mısra kitapta harika da olay bu değil. insan kendisi köle olmak istemez ama başkaları ona köle olsun köle gibi bir şey olsun. yok yok hayır öyle değil . biz siyasete neden girdik. halka hizmet için. muhtarından belediye başkanına bakanına kadar halka hizmet etmek isteyenler ordusu. yani kral olacak padişah olacak başbakan olacak ve fakirleri kurtaracak. yoksullara hizmet edecek.
bunu söylerken isterken samimi olanlarda vardır. buna gerçekten inananlar vardır. bence böyle değil işte.
çok dine girmek istemiyorum ama peygamberlik iddiası bile böyle . sizi kurtaracağım.
ben oralara ait bir bireyim. nereye.
insanlar birbirlerini çok kıskanıyor. çoğuda başkaları onu kıskanıyor zannediyor.
senin aldığın iki oyu nick altını mı.
komşunun arabasını mı. işini mi. maaşını mı. gezdiği yerleri mi.
her insanda kıskançlık vardır bu çok insani bir duygu. bunu reddeden insan yalancıdır.
ben kendi adıma en çok kimi kıskanıyorum .
iş arkadaşlarımı vs değil. küçük hayatları değil. boğazda yaşayan ama yalı olmasına gerek yok. bembeyaz evler ve eşyalar. yeşillik bir bahçe. ara sıra yurt dışına gidip gelen tenleri beyaz elbiseleri onlara yakışan arabaları yakışan aileler oluyor ya . zengin ama kültürlü yani. eğitimli ve uzaktan dersiz tasasız kendi halinde hayatları.
gerçekten elit mi denir o aileleri. bunu bir nefretle değil imrenerek . ama ailemi küçük görerek değil ortamımı . bizde böyle olsaydık olabilseydik olabilir miydik .
o hayatı yaşamak için değil illa.
bu masumane ve olması gereken bir istek bence.
onların tarlasını çocuğunun diplomasını yeni arabasını kim ne yapsın. demek ki bunu kıskananlar var .
bizim oralarda bazı olaylar sonucu halk bölünmüş. bazı dini etnik guruplar kendi mahallelerini oluşturmuş. ve o mahallenin içinde kocaman dubleks tripleks evler var. filmlerdeki evler gibi bahçesi olan evler. o kadar sırıtıyor ki. o mahalleye ait değil gibi. sadece orda öylece duruyor. ben sizdenim ama zenginim der gibi duruyor.
ev sahipleri bunu düşünmese bile bakan bunu düşünüyor. insanın aklına bu geliyor. ve bence aslında kimse o evi kıskanmıyor. kıskansa bile bunu düşünmüyor kabullenmiş ve kendisi olsa o mahallede yaşamaz.
mezarlıklar da böyle. bazı mezarlar büyük kocaman . bunu bir kötü durum olarak demiyorum.
öldün gittin ve geride kalanların sana bir şey yapacaktı.
mezar ne kadar büyük olursa o kadar önemli mi olacaktın.
işte bu bile bir yere ait olma isteği durumu.
daha ötesi yok mezarlıktasın.
kendimi en çok rahatsız hissettiğim yer askerlik oldu aslında. çok şey öğrendim dediğim yerde. farkına vardığım değiştiğim.
sabahları erkenden kalkarken birisi şey demişti neden ya. yeter artık nedir bu erkenden eziyet. bayağı isyanlar tabi kısaca böyle idi.
bende ona ; işte bende böyle düşündüm doğru ve aklıma ne geldi . biz okula giderken evimiz sobalı idi. annem her sabah erkenden kalkar sobayı yakardı. kahvaltıyı hazırlardı. biz kalkar ev sıcak gün açılmış . böyle kaç yıl.
işte bunu bu soğukta bu erken sabahlarda anladım farkına vardım. askerde bıraktım yemek seçmemeyi.
alışmıştım artık bir çok yemeğe. mecbur olduğum için değil ha. değerini anladığım için.
askere geç gittiğim için bir şey daha farkettim. aslında çok şey var ama bu yazının konusu da olan bir şey.
anadolu’dan gelen köylerden kasabalardan gelen gençler kötülük yapacaksa açıktan yapıyordu. ezmeye çalışacaksa seni hakaret edecekse fiziksel güç kullanmaya çalışacaksa bunu açıktan yapıyordu. büyük şehirli bir kesim gizliden. bir kibirle ve korkakça . üstelik küstah ve saygısızca. sonra birisi çıkıyordu. ve abi diyordu . abiye koğuş temizliği mi yazdınız ayıp ya diyordu.
işte o zamanlar aklıma gelen hep şu oluyordu. aslında bu gençlerin çoğuna iyi şartlar eğitim vs sağlansa hem kendileri hem bu toplum daha iyi olabilirmiş. değerleri var ama arada kalmışlar.
bir değersizlik hisleri var. bir küçük rütbe alınca imkan bulunca bunu kötülük olarak kullanabiliyorlar. sanki intikam alıyorlar ama hala din gibi aile değerleri gibi saygı gibi yaş olarak büyük gibi değerleri var.
keşke daha iyi şartlar sunulsaydı onlara.
insan kendisini bir asker olarak düşünemez ya. kahraman olarak düşünür. komutan olacak gibi hayalleri olur. lider olmak ister.
kaldı ki ben silah seven silaha meraklı birisi değildim.
askerlikte ruh hali çok değişiyor ya.
belli bir süre sonra anlıyorsun ki. neden insanlar gerçekten öl deyince ölüyor. birçok nedeni var elbet.
benim dikkatimi çeken o kadar çok komutan vardı. bazıları çok kötü her konuda bazıları çok iyiydi .
eğitimler boyunca değil. insan yaşadığı anlar o sıkışmış durumlar olaylar içinde bir şeye tutunuyor. bunu başaran komutanlar oluyor. işte bunu anlatamam nasıl anlatsam.
konuyu şuna getirmek istiyorum.
işte o komutan dese ki öl. git çatış gel. gidersin. buradan böyle deyince saçma gibi. bana birisi dese ya yapma derdim. hani mustafa kemal demiş birçok komutan demiş yapan olmuş . gerçek değil gibi geliyor.
oraya ait oluyorsun. orada ne oluyor sana.
ölmeye hazır birisi oluyorsun.
kendin kahraman mı oluyorsun.
olmak mı istiyorsun. bir vatana mı komutana mı nereye ait oluyorsun olmak istiyorsun.
üstelik sıradan bir er olarak ve neden ben o gitsin demeyi bile demeden düşünmeden.
insan bu dünyaya ait mi. bir karından çıkıp hemen havaya alışıyor. etrafa bakıyor duyuyor yiyor içiyor.
ne çabuk.
ben nereye bağlı bir köyüm kasabayım ilçeyim evim.
nereye ait olmak isterdim oldum.
ait olmak istediğim yer amaç mı hedef mi bahane mi uğraş mı hayal mi.
bunları yaşamadan bilemezdik. yaşadıklarımız yine tatmini edici olmadı. değilmiş dedik.
kışın gelen baharda giden karlar gibi.
göçmen kuşlar gibi.
yaprak döken ağaçlar gibi
akıp giden ırmaklar gibi.

birilerinin anılarına öykülerine fikirlerine düşüncelerine,
devamını gör...
6868.
çok yoruldum herkesten ve her şeyden... 25 yaşında 90'lık teyzeler gibi hissediyorum. çok çaba gösteriyorum inanın düşmemek için verdiğim çabanın haddi var hesabı yok. düşünmekten , çabalamaktan, bir şeyleri yoluna sokmaya çalışmaktan... hepsinden çok yoruldum. gelecek kaygısı , olanlar , olmayanlar , hayaller, hevesler, istekler... çöp gibi
hiçbir şeyin önemi yok gibi.
ruhuma iyi gelen şeyleri bile yapamıyorum... biri çıksa ve dese ki " bırakma sen başarabilirsin!" ben kendi kendime diyorum 5 dk sürüyor.
şu sıralar ders de çalışamıyorum adam akıllı. bütün motivasyonumu kaybettim.
offff(çaresizlik) biri dese ki yalnız değilsin...
bazen karanlığa hapsolmuş gibi hissediyorum yalan yok. ve bu beni inanılmaz ürkütüyor... o karanlığa hapsolursam aydınlığa çıkmak zor...
böyle hayal etmemiştim hiç. gerçi hayalini kurduğum hiçbir şey olmadı o ayrı...çok üzgünüm matmazel... senin için hiçbir şey kolay olmadı bundan sonra da kolay olacak gibi durmuyor. biliyorsun, farkındasın kendine gelmen gerektiğini biliyorsun...
sadece hızlıca toplaman lazım kendini
bazen uyumak ve bir daha uyanmamak istiyorum. mümkün olsa keşke.
bu psikoloji ile iyi geldin bu günlere. bak bırakma kendini.
senin senden başka kimsen yok. güçlü olmak zorundasın, olmama ihtimalini düşünme sakın. lütfen bak toparla kendini ...
her halinle, bütün huysuzluğun, mızmızlığın, fevriliğin, kararsızlığın , sinirine, öfkene, ani patlamalarına....
her şeyinle.
dobarlan bırakma kendini.
öpüyorum çok.
bir daha görmeyeyim seni böyle.
devamını gör...
6869.
kendimi yaşatamıyorum. ümit kesilmiş bir hastayım belki. yaşamak gücümü aşalı çok oldu. çaresiz ve yorgunum. tükenmiş, isteksiz, zayıf, bitkin, perişan.
devamını gör...
6870.
küçük enişte, sana jartiyer giydirir sözlük yazarlarının fotoğraflarına sallardım ben ama sen benimle karşılaşamazsın. yumbar abinden şamarı yedikten sonra kelime mi yaptın sen? biz de en az senin kadar sokağa duruşumuz için çıkıyoruz ^^en az senin kadar^^

taklit ettiğin adamı deli ettim üzerine dalga geçtik sana pas vermeyen ablan ile. 3 gün içinde ekşide beynine girip oynadım. ona da deim ki; beni küçük enişte ile karıştırmıyorsun aferim :d
devamını gör...
6871.
yarın yine eğitim var ve nöbetten çıkıp akşam 5.30 da eğitime gelmem bekleniyo. eve git gel yol bir buçuk saat. eve gidip uyuyup uyanıp gelsem yetişemem, burada uyusam odalar dolu. eğitim dedikleri de yıllardır kelimesi kelimesine değişmeyen şeyler, ezberledim.. bi yerde dursa kaldığı yerden devam edebilirim. neyse.. ilk uykusuzluğum değil ya. o değil de az önce düşündüm hasta yatakları yürüyen bant gibi bi sistemle yapılsa, hasta aşağı kaydıkça yukarı otomatik çekebilsek ne iyi olurdu. her şekle girip bu özelliğinin olmaması can sıkıcı, yoruldum valla.. uykum var.
devamını gör...
6872.
çok üzüldüm be valla. nihal gibi beni de harcadılar matmazel ki zaten beşir'i de hiç sevmem. neyse gideyim de yalımdaki ağaç kadar yaşlı ama şanslı hissedeyim...
devamını gör...
6873.
selam selam selam ve yine selam.

o kadar çok şey söylemek istiyorum bir o kadar da yani nasıl yazarım nasıl toparlarım bilmiyorum. analitik zekası yüksek bir insan olarak inşallah öyleyimdir yani, zor oluyor yazmak. elim beynimin hızına yetişemiyor her zaman. cümleler devrik, eksik kelimeler falan zor anlaşılıyor bence benim yazdığım. konuşurken de öyle de onu sevimliliğimden kurtarıyorum yaa..

evet arkadaşlar çok tatlıyım malumunuz…

neyse geç kalmış bir teşekkür.. çünkü canım böyle istedi. hayat ben ne istersem öyle.. malumunuz iki hafta önce doğum günümdü.. benim için biraz fazla anlamlıydı iyiki doğmuş olmamın ötesinde bir anlam. ve harika bir gün geçirdim.. tahmin ettiğimden çok daha güzel. bana gönderdiğiniz tüm iyi niyetleriniz, güzelliğiniz, gerçekliğiniz hissettim… çok teşekkür ederim…

biraz kafamın içindeki terazi bozulmuştu dengeye getirmem gerekiyordu… geldi mi bilmem… ama şimdi bu teşekkürü etmem gerektiğini biliyorum.. içimden ne geliyorsa o.. o gün bugünmüş…

bu zamana kadar anlayamayanların anlayabileceğine zaten ihtimal vermiyorum. kalbindeki karanlığı karşında her gördüğüne yansıtmayı sevenlerin özellikle… bu yüzden onlara kalp ferahlığı diliyorum ve canımın içleri size söylemek istiyorum ki çok kocaman en iyikilerden iyiki varsınız.. zaman ayırıp iki kelam da olsa gösterdiğiniz tüm samimiyetiniz ve iyi niyetleriniz, en önemlisi hissettirdiğiniz duygularım için çok teşekkür ederim..

onlar kendilerini biliyordaki herkes iyiki varsınız. bu sene sizinle güzelleşti.. benim için çok önemliydi.. çok mutlu oldum bunu bilmeniz gerekiyordu..

teşekkürler. teşekkürler. teşekkürler.

bu da hediye edilen bir kitaptan 75. sayfaymış.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

öptüm bye.
devamını gör...
6874.
rüzgar sert esiyor bugün ama rüzgar gep böyle mi esiyormuş?
içimde büyüyen bu duygular çoğu zaman kelimelere sığmakta zorlanıyor ama yine de anlatmaya çalışıyorum çünkü içimde taşıdığım ağırlığı biri bilsin istiyorum hayat boyunca bana verilen sözlerin başkalarına daha kolay verildiğini fark ettikçe içimde derin bir boşluk oluştu her söze inanan ben artık kimsenin sözünde kendimi bulamaz oldum insanlar için hiçbir zaman gerçekten önemli olmamışım gibi hissediyorum ne zaman değer gördüm sansam bir adım sonra o değerin aslında sadece bir yanılsama olduğunu anladım ve bu beni yıprattı
sürekli değersiz hissettirilmenin bıraktığı izler kolay silinmiyor zaman geçse bile dokunduğu yerde acı bırakan yaralar gibi duruyor hayat bazen o kadar acımasız ki nefes aldığını unutturan bir baskı oluşturuyor içimde rüzgar her estiğinde korkularim tekrar uyanıyor çünkü her esişte sanki biri beni itmek için fırsat kolluyormuş gibi geliyor ben de savunmasız kalıyorum her seferinde...
korkuyorum, çok korkuyorum hem de öyle bir korku ki açiklamakta zorlanıyorum içimde büyüyen bu titreme sanki hiç dinmeyecekmiş gibi. kalbimin duvarlarına çarpıp duruyor bazen güçlü olmaya çalışıyorum ama rüzgârın sesi bile içimde fırtına yaratıyor çünkü ben ne kadar dayanırsam dayanayım her defasında kırılmaktan yoruldum değer görmemekten yoruldum ve yalnız hissetmekten yoruldum.
yine de içimde bir yerde görülmek duyulmak anlaşılmak isteyen bir parça var ve belki burada yazdıklarım o parçanın sessizce attığı bir çığlık sadece noktalarla virgüllerle anlatabildiğim bir isyan içimde sakladığım ama artık taşan bir ağırlık gibi duruyor ve ben bunları yazarken biraz olsun hafiflemek istiyorum çünkü bu acıyı tek başıma taşımak her geçen gün daha zor geliyr
ama
her şeye rağmen, rüzgarın sert esişine rağmen, içimdeki çocuğa dokunmaması gerektiğini düşünüyorum her defasında. çünkü ben, ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da, hâlâ bir yerde çocuktum, hâlâ kırılgan ve savunmasızdım. rüzgarın sesi bir tehdit gibi gelip korkutmasın, o küçük halimi sarmasın, üzmesin, bozkırların soğuk yalnızlığına çekmsin içimdeki çocuğu, ne olur onu vurmasın...
zamanla her şeyin üstesinden gelebileceğimi düşündüm ama içimde kalan o yaşanmışlıklar, o derin yaralar, bir yanda hep orada duruyor. kendime güvenmeye çalışırken, her rüzgarda tekrar yıkılacağım gibi hissediyorum. ne kadar dik durmaya çalışsam da bir yerlerde kırılacak bir şey buluyor rüzgar, bir yerde bir dikiş yerinden gevşiyor, ben yine savunmasız kalıyorum. bir tarafta içimdeki çocuk bana hep güvenmeye devam et diyor, fakat içimdeki bozkır her geçen gün daha soğuk, daha yalnız ve karanlık.
içimdeki bu korku hep vardı, ama o küçücük halimle, o saf halimle her defasında bir şekilde sarmaya çalıştım, her acıyı kendi içimde çözmeye çalıştım ama bazen insanlar, bazen de hayat o kadar yıpratıcı oluyor ki, bir noktada susmak zorunda kalıyorsun. her ne kadar “güçlü” olmaya çalışsam da, bu maskenin ardında içimde kırıklar, kırılganlıklar, kaybolan umutlar var. çocukken, her şeyin düzeleceğine inanırdım, ama zaman geçtikçe bazen rüzgarların o kadar sert estiğini hissediyorum ki, o eski inançlarım birer gölge gibi kayboluyor.
ama yine de, içimde o kaybolmayan bir umut var, o küçük çocuk hâlâ, belki de yalnızca hayatta kalmaya çalışan o parça, hep bir şans daha veriyor. belki bu yazdıklarım da onun sadece bir çığlığıdır, belki sadece bir küçük adım daha atmak istemesidir. her şeye rağmen, belki bir gün rüzgarlar biraz daha sakinleşir, belki bir gün bozkırın ortasında, soğuklardan arınmış bir yer bulurum. ama şu an, bu anı yaşarken, bu kelimeleri bir şekilde sığdırarak, belki biraz da olsa rahatlamak istiyorum.
aman be neyse diyorum ufaktan defolup gidiyorum.
devamını gör...
6875.
nöbetten çıktım, eğitime de gitmedim bütün gün uyuduktan sonra akşam kuş şakiri veterinere götürdük. kedi zeus kafasını ısırdığı için antibiyotik başladk. tırnakları falan kesildi. bu arada zeus artık yok, aynı evde kuşla kedi mümkün olmadı. üzüldüm biraz ama yapacak bi şey yok. kendim de hastayım aslında ama kendimi doktora götürmeye fırsat bulamadım. 9.kattan 2. kata inecektim alt tarafı aslında ama neyse başka zaman.. şimdi bi şarap açtım, sözlükte de radyo yayına denk geldim, belki keyfim yerine gelir.
devamını gör...
6876.
2.5 saatlik sınavdan 45 dakikada çıkmak..... arabaya bindim ve kıkır kıkır gülüyordum. ulan benim neyime bu yaştan sonra.
devamını gör...
6877.
dramalarınızdan, kaoslarınızdan bir halt anlamıyorum. anlamak istemiyorum da zaten. sadece, arada can sıkıntısından birazcık bakıyorum yazılanlara fakat ana dilinizde dahi kendinizi ifade edemediğiniz için hiçbir şey anlaşılmıyor.

biraz kitap okuyun. ergenlikte okunan kitaplar iletişim becerisini geliştirmeye daha fazla yardımcı olur. geç kalmayın.
devamını gör...
6878.
çok garip öfke nöbetleri geçiriyorum ama böyle zihnimde. şuraya, sözlüğe yüzde beşini salsam kesin ceza yerim. bir gün kamikaze olmaya karar verirsem ki bu karar verme aşamasının hangi parametrelere dayandığını bilmiyorum, salacağım kobraları, ejderhaları. bunu normal sözlükte yapacağım. bir gün. belki.
devamını gör...
6879.
sarhoşken konuştukça fatura gelse keşke.
devamını gör...
6880.
bazı entryleri bir kere okuyorum yok, iki kere okuyorum yok. ifade aşırı mecazlı, araya ingilizce mastarlı ifadeler veya rapper ifadeleri girince idrak yeteneğim, yazılanı anlamaya yetmiyor sözlük.

kursu var mı? kursuna gideyim. kitabı var mı? okuyayım. ama şahsım shit ve shotlı cümleleri anlayıp pleasing yapmak istiyor, thx.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim