4901.
adana'ya geldim hemen geri döneceğim hiç vaktim yok ama adana'ya gelip adana kebap yemeden gidilmez. yalnız böyle bir meze çeşidi olmaz yahu biz alışık değiliz. adama tek ben varım diyorum biz de böyle diyor..
alooo istanbul'daki kebapçılar görün bunu!!!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
4902.
en super yaslarim küçücük bi şehirde yok oluyor gibi. bi de o şehir için 16 saat gideceğim yarın. niye çünkü öbür günkü derse yetişmem gerek. istemiyorum. basbayağı istemiyorum. ankarada yağmurlu havayı romantize etmek istiyorum. izmirde kordonda annem ölse ne yaparım diye düşünmek istiyorum. bütün sene bunun için çalıştım. yarın yine gideceğim avcumun içi kadar yere. okulum çok zor. hani sen kimsin hacettepe misin cerrahpasa mi kimsin bu şovun kime. o kadar az geliyorum ki eve her geldiğimde erkek kardeşim bir karış uzamış oluyor. zaten deprem olduğu için de bayılarak geldiğim bir evim yok ailemi çok çok özlüyorum annem ve kardeşimi. umarım büyüyünce babam gibi biriyle evlenmem. kalp kırınca affedilmek icin çabalayan biri girer umarım hayatıma ama babam gibi nolur olmasın. yine çok ders çalışmak zorundayım. yine ve hep.
devamını gör...
4903.
etrafa mutlu neşeli taklidi yapmak. artık çok zor gelmeye başladı.
devamını gör...
4904.
dünyanın büyün kelleri! birleşin!
devamını gör...
4905.
acil para lazım çok acil
devamını gör...
4906.
yoruldum. bitti.
devamını gör...
4907.
uzun yılların ardından sana da elveda, sana da! yakışıklı ve dik duruşunu ve o zekanı özleyeceğiz. ayrıca sevdiklerimizin teker teker ölmesi/gitmesi ve öbür tarafta çoğalıyor olması da çok tatsız bir duygu.
devamını gör...
4908.
geberip gitmeyecek miyiz en sonunda. bu çaba, bu hırs niye? ne yapsam ne etsem bu fikri beynimden atamıyorum. en mutlu olmam gereken yerde bile bunu hatırladığımda her şey değerini yitiriyor. garip.
devamını gör...
4909.
benim yine 'az önceki' konulu olaylardan bi kıssadan hisse.

6 yaşındaki bi ufaklık bir şey söyledi, başka bir şeye odaklandığım için yanıt vermedim. hiç tekrarlamadı, beklemedi. döndü arkasını gitti.
yani beni duymuyorsan yokum.

6 yaşındaki çocugun yaptığını yapamadığımız oluyor. karşımızda duvar gibi duranlara o kadar uzun süre anlatmaya çalışıyoruz ki anlarlar umuduyla. çok sonradan öğreniyoruz bunu yapmamamız gerektiğini.
devamını gör...
4910.
nefretle yaşayanları, insanları aşağı görenleri, ben varım demek için kırıp dökenleri izliyorum, sadece izliyorum. sevgiyi, saygıyı bir kompleks haline getirenleri izliyorum, izlemekle yetiniyorum.
biz böyle değildik, böyle öğretmediler bize, bu nefret dünyasını biz yaratmadık, biz istemedik.
sebep olanları ve bu akıntının kaderleri olması gerektiğine inanları izliyorum, maalesef izlemek zorunda kalıyorum...
devamını gör...
4911.
27den sonra o kadar kolay kilo alırsınız ki vermek de bir o kadar zordur.
lütfen dikkat ediniz.
bu çağrı genşşlerimize. ahh o genjler.
yandık ulan. siz yanmayın.
devamını gör...
4912.
bu ülkedeki insanların %50'sine(!) merhamet, sevgi ve saygı duymuyorum. sürünmelerden sürünme beğenip kapımda bir bardak su dilenseler s..itiri çekerim.
devamını gör...
4913.
suan herkes birbirine laf sokuyomus gibi hissediyorum
devamını gör...
4914.
birçoğu keşke ile başlayan bir sürü cümle işte…
devamını gör...
4915.
pazartesi vizeler başlıyor ve ben hiçbir şey bilmiyorum. çalışmamak için acayip direniyorum. içimden gelmiyor, kafam almıyor. ders çalışmak için masa başına geçip birkaç film bitiriyorum, sevdiğim kanalların videolarını izliyorum, kitap okuyorum. anlayacağınız ders çalışmamak için her şeyi yapıyorum. son gün çalışırım artık, bir şey kalmadı. şimdiden başlarsam sınav gününe kadar unuturum zaten.
devamını gör...
4916.
şöyle bir yarım saat 1 saat telefonda boş yapasım var. telefon ve kahve eşliğinde.
devamını gör...
4917.

güzel bir parça dinlerken keyfime diyecek yok.
devamını gör...
4918.
agucuk da bugucuk
devamını gör...
4919.
son zamanda akrilikle uğraşıyorum ve bu bana çok huzur veriyor. bugün ( yani dün) tiyatroya gittim. evden 2,5 saat erken çıktığım için rahatlıkla yetişeceğimi düşünüyordum. ama bildiğiniz geç kaldım. hem de öyle 3-5 dk değil; tam 37 dakika. ( neyse ki, 150 dakikalık uzun bir oyundu. )

eskiden olsa 1 dakika bile geç kalsam, hatta geç kalacağımı dahi anlasam moralim bozulur hemen gitmekten vazgeçerdim. dahası, o geç kalmış olma eylemi bütün günümü mahvederdi. bugün içimdeki bu canavar beni ele geçirmeye çalışmasına rağmen kendime direndim.

hala bir otobüsü 55 dk beklediğime inanamıyorum. ( benim için çok zor bir şey. ) eve çok yakın olduğum için, çatık kaşlı huysuz bir çocuk "beni eve götür" deyip durdu. ama ben kendime dedim ki: "ne olursa olsun bugün o sahneye gideceğim. oyuna giremesem bile kahvemi alır bekleme salonunda kitabımı okurum. en azından moralim bozulmamış olur." bunları söylerken oyuna yarım saatten fazla vardı ve hala yetişebileceğime dair hala içimde bir umut vardı.

bu karardan sonra otobüs "iyi ki beklemişim" demeyeceğim bir saatte geldi. o otobüse binerken aslında oyuna yetişemeyeceğimi bal gibi de biliyordum. çünkü oyuna 16 dakika vardı. yine de kendime verdiğim sözü tutmak için bindim. bir de köprüde trafik sıkışınca iyiden iyiye geç kalacağımı anladım. düşündüğüm gibi de oldu zaten. oyuna 37 dakika geç kaldım.

binanın giriş kapısına geldiğimde şevkim çoktan kırılmıştı. ama en azından binaya adım basmış olmak için görevliye doğru yaklaştım. görevli oldukça sevimli ve utangaç bir yüz ifadesiyle, daha ben bir şey söylemeden "oyun için mi geldiniz?" diye soruverdi. "evet." "ama geç kaldım." dedim. o da bana eliyle sandalyeleri gösterip "ilk perdeyi televizyondan takip edebilirsiniz, 2. perde için ara verilince içeri girebilirsiniz." dedi.

daha önce böyle bir uygulama olmadığı için oldukça şaşırdım. durum memnun edici değildi. ama böyle bir şeyle karşılaştığım için oldukça mutlu oldum. sanki bir zafer kazanmış gibi hissettim ve "iyi ki geldim" dedim. sonra 2. partta içeri girdim. arkamdaki andaval her ne kadar sandalyeyi sarsıp dursa da, oyun fena değildi. ama o kadar uykum vardı ki, en son 17:07'de saate baktığımı hatırlıyorum. koltukta uyuya kalmışım. ( yerini yadırgayan huysuz bir yapım olmasından, ilk defa başıma böyle bir şey geldi. ) sonra sahnede bir oyuncunun diğerine yüksek sesle bağırmasıyla uyandım. :)) kafamı saate çevirdim 17:34. tam 27 dakika uyumuşum.

o kadar tatlı bir uykuydu ki... bıraksalar orada öyle uyuyabilirdim. hem bedenen hem de bugün işlerin hep ters gitmesinden ötürü psikolojik açıdan o kadar yorgundum ki, o 27 dakikalık uyku bana çok iyi geldi. sonra oradan çıkıp haliç'e geçtim. yabancı arkadaşım için istanbul'u fotoğrafladım. her zaman gittiğim kırtasiyeye gitmek istiyordum. hava çok güzel olduğu için yürümek istedim. cağaloğlu yokuşuna kadar yürüdüm. bu bana çok hzuur verdi. ama sonra saati iyice unutmuş olmalıyım ki, kırtasiyede hepi topu 20 dakika durabildim. almayı planladığı şeyleri alamadım. ama eli boş dönmemek için 1 tane ultramarine bir tane de beyaz akrilik boya aldım. ( kullanmayı sabırsızlıkla bekliyorum.)

sonra dönüş yolunda çok aç olduğumu fark ettim. çünkü kahvaltı dahil gün içinde hiçbir şey yememiştim. metrodan indikten sonra bir markette "donmuş" california roll gördüm. denemek için aldım. beklentim düşük olmasına rağmen beklediğimden de kötüydü. resmen şekerli bir sushi yedim. sanki sütlaç yaparken kalan pirinci israf olmasın diye sushi yapmak için değerlendirmeler gibiydi. puanım 3/10

( o da içindeki surimi ve avokado güzel olduğu için. ) tobikolar da iğrençti. gördüğüm en küçük ve kötü tadı olan tobiko. ( piyasadaki en yakın rakibi olan sushida ile fiyatı hemen hemen aynı. hatta sushida'nın çeşitli sitelerde indirime girdiğini de düşünürsek, bu ürünün piyasada tutunamayacağını düşünüyorum. ) sonuç olarak 3 tamesini yiyebildim. gerisini çöpe attım.

bu rezaletten sonra duş aldım ve uyumaya karar verdim. uzun zamandır başımı yastığa koyduğum gibi uyumuyordum. 'bebbbbbekk gibi! uyudum. " ama saat 10'da annem uyandırıp "yemek yşyeceksin" diye baskı uyguladığı için kalkmak zorunda kaldım. ne yaptıysam başımdan atamadım. halbuki ne kadar uykum vardı.

sonra klasik peripeteya senaryosu. uykum kaçtığı için uyuyamadım. bu saatte de buradayım işte.
devamını gör...
4920.
insan ilişkileri zamanla daha fazla zor gelmeye başlıyor.
arkadaşlık ilişkileri, aile ilişkileri, sevgililik ilişkileri falan hiçbirinde tam olarak başarılı olamadım , insan ilişkilerinde hep zorlandım ama gittikçe daha da fazla zorlanıyor benim için.
aynı dili konuşmuyoruz gibi, kendimi fazla soyutluyorum sanırım bu tarz şeylerden.

bir şeyler anlatamamanın falan daha ötesinde bir durum aslında , sanki her ne kadar yakın gözüksekte her zaman birbirimize yabancıymışız gibi. tanımaktansa tanıdığımı zannediyorum gibi.
kendim çalıp kendim oynuyormuşum gibi işte.

çocukluğumda öğrenmiş olmam gereken şu şeyi hâlâ öğrenememiş olmam da ayrı bir ironi.
sağlıklı insan iletişimi kurmak bu kadar zor olmamalı.

yine de insanlara bir konuda yakınlaşmam gerektiği yerde , kendime dair bir şeyler anlatmam gereken yerde depar atarak kaçasım geliyor.
evrenden yok olasım geliyor, uzaylılar tarafından kaçırılmak istiyorum o an.

kedilerle kurduğum iletişimdeki başarımı insan ilişkilerinde de bir nebze olsa gösterebilseydim her şey daha farklı olabilirdi.
miyav ulan miyav.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim