sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
2061.
hiç sevmediğim bir işe ve hiç sevmedigim iş ortamına katlanmak zorundayım.
alayının abv.
bu kadar küçük hesaplar yapan insanlar adına utanmayı geçtim artık benim burada ne işim var diye kendimden utanıyorum.
kredi çekip bankaya mahkûm olmayın arkadaşlar. bir dost tavsiyesi.
alayının abv.
bu kadar küçük hesaplar yapan insanlar adına utanmayı geçtim artık benim burada ne işim var diye kendimden utanıyorum.
kredi çekip bankaya mahkûm olmayın arkadaşlar. bir dost tavsiyesi.
devamını gör...
2062.
kendime gelene kadar gün bitiyor.
devamını gör...
2063.
ünlü bir filozof ( yıldız tilbe yani ) gibi söylemem gerekirse ; hepinizden nefret ediyorum ama tek başıma da çok canım sıkılıyor.
devamını gör...
2064.
bugün özelinde öğrendiğim öğün samast serbest kalma durumu ve hrant dink konusu hakkında söylemek istediklerim var. sanıyorum mekanizma güzel çalışınca daha doğrusu "her şey plana uygun ilerleyince kimse panik olmuyor" bu durum sistemli bir cinayet olsa da. hrant dink özellikle diaspora ile arası bozuk olan bir ermeniydi. bugün türkiye'de rejim karşıtı olmalarının yanında türkiye cumhuriyeti karşıtı birçok ermeni var. hrant dink gibi "ölümler olmasın" düşüncesinde olan ve "artık türkiye ile ilişkileri rahatlatın" diyen birisinin, bunca ermeni ayrılıkçı arasında seçilmiş olması, türkiye'de sırtınızı sağlam yere dayamazsanız ne olacağının göstergesi. faşizan bir saldırı ile önce hedef gösterilmesi, daha sonra da türkiye'de kolunu hrant için kullanmayan diaspora birleşince ortaya bu çıkıyor. bugün türkiye bölünmez bütünlüğü aleyhine konuşan insanlara hiçbir şey olmaması bunun en büyük göstergesi. boşa düşen "türk bayrağı için öldürdük" iddiası. ülkede türk bayrağı için öldürülecek en son kişi, askeriyede ayrımcılığa maruz kalan ve askerliğini yapan bir ermenidir. öldürmek istediğinizde sebep bulmak kolay. dik şekilde konuşması ve ötekileştirilme ihtimalini düşünmeden hrant'ın her iki taraftan da belli kesimleri hedef alabilmesi, bir anlamda ölüm fermanı olmuş. bugün kurucu değerler hakkında kolaylıkla saldırı yapanlara bir şey olmaması da aslında bunun en büyük sağlaması.
devamını gör...
2065.
bir işim de hiç sorun olmadan muazzam bir şekilde tıkır tıkır ilerlesin ya, bir işim kolay olsun, bir kere de mücadele etmeme gerek kalmasın, sadece bir kere hayal ettiğimi hatta hayal bile ettiğimden daha iyisini yaşayayım be. yüzümüz gülemedi. herşey kursağımda kalıyor.
devamını gör...
2066.
yaş ilerledikçe söylemek istediklerinin ne kadar azaldığını farkettim başlığı gördüğümde. muazzam bir kabullenişe geçip yaşadığın dinginlikle kurduğun cümlelerin ne kadar eksildiğini, kelime tasarrufunun bütün tasarruflardan daha önemli olduğunu, değiştirebileceğin şeyler için sessizce çabalamayı, değiştiremeyeceğin şeyler için sakin kabullenişi ve değiştirebileceğin şeylerle değiştiremeyeceğin şeyleri ayırt edebilme gücünün ne kadar önemli olduğunu keşfettim. hayat uzun bir yolculuk ve en iyi arkadaşın yine sensin. yolda neler yaşadığından ziyade yolu nasıl yürüdüğün önemli asla unutma berty!
devamını gör...
2067.
haydi durma git diyorsun
söyle bana nere gidem?
sevdiğimi biliyorsun
yapma böyle gözün sevem
kimsem yok ki biliyorsun
yapma böyle gözün sevem
tutunacak dalım mı var
sığınacak kapım mı var
hayatıma kastın mı var
yapma böyle gözün sevem
saçlarıma kar mı yağsın
çektiklerim kâr mı kalsın
kimsem yok ki yaram sarsın
yapma böyle gözün sevem
söyle bana nere gidem?
sevdiğimi biliyorsun
yapma böyle gözün sevem
kimsem yok ki biliyorsun
yapma böyle gözün sevem
tutunacak dalım mı var
sığınacak kapım mı var
hayatıma kastın mı var
yapma böyle gözün sevem
saçlarıma kar mı yağsın
çektiklerim kâr mı kalsın
kimsem yok ki yaram sarsın
yapma böyle gözün sevem
devamını gör...
2068.
son birkaç yılın en kurak yaz ayını geçirdim. sağlığım yerinde olmasına rağmen öyle ot gibi geçti gitti. banka borçları boğazımı sıkıyordu. ben de kemerleri sıktım öyle dayandım. ocak ayindan beri.
yani şu an ne isterdim biliyor musunuz ? sahilde şezlonga uzanmış soğuk biramı yudumluyor olmak isterdim.
lakin kış geldi sayılır. sabahleyin olan göt kesen soğukları ve yağmur.
iyi bir tatil lazım bana.
yani şu an ne isterdim biliyor musunuz ? sahilde şezlonga uzanmış soğuk biramı yudumluyor olmak isterdim.
lakin kış geldi sayılır. sabahleyin olan göt kesen soğukları ve yağmur.
iyi bir tatil lazım bana.
devamını gör...
2069.
dün akşam gözlerimin önünde o aboneliği geri alanı bulursam soracağım; "iki saniyelik mutluluğu neden bana çok gördün be hey vicdansız? ne vardı azıcık mutlu olsaydım. ben uyurken alsaydın aboneliği geri. gözlerimin önünden kayıp gittin be..."
devamını gör...
2070.
yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış yaşıyorum. hangisini düzeltebilirim, bilmiyorum.
devamını gör...
2071.
oğlum soğukmuş lan.
hava gerçekten soğukmuş. şaka maka kış gelmiş.
(üzgünüm, aşk aforizması kasamadım)*
hava gerçekten soğukmuş. şaka maka kış gelmiş.
(üzgünüm, aşk aforizması kasamadım)*
devamını gör...
2072.
son rakımı içer uyurum hocam.
her sabah güne pozitif başlamaya çabalıyorum şu son bilmem kaç aydır ama gece olunca..
gittiği yere kadar.
her sabah güne pozitif başlamaya çabalıyorum şu son bilmem kaç aydır ama gece olunca..
gittiği yere kadar.
devamını gör...
2073.
kardeş bu nasıl profil ya hayran kaldım kalemin çok sağlammış
sağ ol kardeşim
özür dilerim kardeşim
ne için kardeşim
-bir gizem hikayesi
milky milky they will shoot me
kahrolası israil ve zenciler
milky milky save me from me
kapıyı çalanlar kimdiler
kardeşim ne anlatıyorsun sen
üçlü priz ve biblolar
soru işareti kardeşim
özür dilerim kardeşim
ne için kardeşim
-bir gizem daha
sağ ol kardeşim
özür dilerim kardeşim
ne için kardeşim
-bir gizem hikayesi
milky milky they will shoot me
kahrolası israil ve zenciler
milky milky save me from me
kapıyı çalanlar kimdiler
kardeşim ne anlatıyorsun sen
üçlü priz ve biblolar
soru işareti kardeşim
özür dilerim kardeşim
ne için kardeşim
-bir gizem daha
devamını gör...
2074.
o melek yüzün kalbimi deldi geçti. hiç aklımdan çıkmadı. gözümü kapatsam önümdeki boş kağıda milim milim çizerim seni. bu nasıl çıkacak aklımdan bilmiyorum. belki bir ihtimal vardır ama kalbimden asla. ben sözümü tutacağım ve ömrümce saklayacağım en güzeli.
devamını gör...
2075.
neyse ki küfretmek yasak
devamını gör...
2076.
üstad benim yerime söylemiş "ben bu dünyanın devr-i davranını, izet-i nefsini..."
bugün solumdan kalktığım doğrudur. günaydın sözlük
bugün solumdan kalktığım doğrudur. günaydın sözlük
devamını gör...
2077.
ara ara manyak tarafım devreye girer* :)) boş bırakırım kendimi, öyle zihnime çok müdahale etmem, her şeyi olacağına bırakırım* falan filan.* :))) işte oradayım şimdi.
devamını gör...
2078.
kırk yıllık hatırı olan bir kuru kahve tanesini alıp denize fırlattım bu sabah. ihtiyacım olmadığından ya da sitem duyduğumdan değil, sadece bir dur demek için. tanenin eşini sakladım kabanımın cebinde. sular içinde kalmış kordon'un kilit taşlarında hayatın anlamını bulacak anahtarı aramadım ama yürüdüm dümdüz. rüzgar sağdan soldan saçlarımı karıştırırken zihnim açıldı da açıldı.
otoparkın oraya geldim ve inik lastiğime şöyle bir tekme attım. toz içindeki direksiyonumu çevirirken ağzımdaki sigaranın külü düşmemek için direniyordu duygularım gibi. hayır, bu sefer ağlamayacaktım. ne de olsa kahve tanesini atmıştım. durdu mu? ne durması gerekiyordu ki diye soruyorsunuz değil mi?
hani eşini bulduğunu sanırsın, sanmakla kalmaz inanırsın, inanmak yetmez ve kanıt ararsın, aradıkça da sırf aradığın için bulursun. aramadıklarını, suratına çarpan tüm olumsuzlukları süpürürsün ve sonra o buketten inancınla ve sahte toplamalarla kendi cenazeni hazırlarsın ya, işte buna dur dedim ve durdu.
bu kadar kolay olmasını beklemiyordum. yani daha doğrusu, ne hissedeceğimi bilmiyordum durunca ama bir şey olmadığını da görünce iyi bari dedim. dünyam yıkılmadı, şehir parlamadı, düşen yapraklar bir şey fısıldamadı. yolda giderken kediler kendilerini arabanın önüne atar mı diye bekledim, umursamadılar... algıladıklarımın merkezine oturttuğum düzenim de yıkılmadı. sanki olması gerektiği gibi ama dışımda gelişiyormuş gibi...
kabanım üzerimde iş hanına geldim. çirkin mermerlerin döşendiği koridorda tek ayağımın üzerinde asansörü bekledim ve binince de kapısını kapatmak için aceleyle o birbirine bakan iki oklu düğmeye bastım. oysa kapının açık kalması gerektiğini gösteren ve o anki duruma daha uygun olan birbirinden ayrılan oklu düğmeye basmam gerekirdi. kahve tanesinin teki gitmişti ne de olsa. diğeri bende ve artık bütünüyle başka yöne gidecekti. yine de o kapı kapanmalıydı aceleyle. hareketin doğasıydı.
dördüncü katta asansör açıldı. kafasının derisine iğneler batırıldığında anlam bulacağını sanan bir adam ateş bakışıyla karşıladı beni. korktuğumu belli ettim ve bu sefer adam kaçtı.
biri korkunca diğeri kaçar. korkan yerinde durur hep.
sanırım hayatın kurallarından biri bu dedim ve kabanımın cebinine elimi attım anahtarımı çıkarmak için, elime kahve tanem geldi. kendime olan hatırımın borcum musun sen dedim kahve tanesine.
kuru ağzıyla güldü bana.
siktir oradan lan dedim. benim kendime borcum yok.
tıkıştırdım anahtar deliğine lanet taneyi ve soktum anahtarı arkasından.
otoparkın oraya geldim ve inik lastiğime şöyle bir tekme attım. toz içindeki direksiyonumu çevirirken ağzımdaki sigaranın külü düşmemek için direniyordu duygularım gibi. hayır, bu sefer ağlamayacaktım. ne de olsa kahve tanesini atmıştım. durdu mu? ne durması gerekiyordu ki diye soruyorsunuz değil mi?
hani eşini bulduğunu sanırsın, sanmakla kalmaz inanırsın, inanmak yetmez ve kanıt ararsın, aradıkça da sırf aradığın için bulursun. aramadıklarını, suratına çarpan tüm olumsuzlukları süpürürsün ve sonra o buketten inancınla ve sahte toplamalarla kendi cenazeni hazırlarsın ya, işte buna dur dedim ve durdu.
bu kadar kolay olmasını beklemiyordum. yani daha doğrusu, ne hissedeceğimi bilmiyordum durunca ama bir şey olmadığını da görünce iyi bari dedim. dünyam yıkılmadı, şehir parlamadı, düşen yapraklar bir şey fısıldamadı. yolda giderken kediler kendilerini arabanın önüne atar mı diye bekledim, umursamadılar... algıladıklarımın merkezine oturttuğum düzenim de yıkılmadı. sanki olması gerektiği gibi ama dışımda gelişiyormuş gibi...
kabanım üzerimde iş hanına geldim. çirkin mermerlerin döşendiği koridorda tek ayağımın üzerinde asansörü bekledim ve binince de kapısını kapatmak için aceleyle o birbirine bakan iki oklu düğmeye bastım. oysa kapının açık kalması gerektiğini gösteren ve o anki duruma daha uygun olan birbirinden ayrılan oklu düğmeye basmam gerekirdi. kahve tanesinin teki gitmişti ne de olsa. diğeri bende ve artık bütünüyle başka yöne gidecekti. yine de o kapı kapanmalıydı aceleyle. hareketin doğasıydı.
dördüncü katta asansör açıldı. kafasının derisine iğneler batırıldığında anlam bulacağını sanan bir adam ateş bakışıyla karşıladı beni. korktuğumu belli ettim ve bu sefer adam kaçtı.
biri korkunca diğeri kaçar. korkan yerinde durur hep.
sanırım hayatın kurallarından biri bu dedim ve kabanımın cebinine elimi attım anahtarımı çıkarmak için, elime kahve tanem geldi. kendime olan hatırımın borcum musun sen dedim kahve tanesine.
kuru ağzıyla güldü bana.
siktir oradan lan dedim. benim kendime borcum yok.
tıkıştırdım anahtar deliğine lanet taneyi ve soktum anahtarı arkasından.
devamını gör...
2079.
akışta dershane başlığını görünce aklıma gelen bir şey. yazmak istedim.
ilkokul 5. sınıfa gidiyorum o zamanlar. okul müdür yardımcısı bir dersaneye anlaşmış, komisyon karşılığı öğrenci yolluyor. neredeyse tüm okul, onun anlaştığı dershaneye gidiyor. gitmeyen bir avuç kişi var, birisi benim. o zaman da abim lise sonda üniversite sınavına hazırlanıyor, bir dershaneye gidiyor. ablam aynı okulda, lise sınavına hazırlanıyor. o öğretmen demeye dilim varmayan kişiliksizin anlaştığı dershaneden eğitimi daha iyi olan, ücreti daha pahalı olan ama araya da tanıdık soktuğumuz, güzel bir indirimle çok daha uygun fiyata bir başka dershaneye gitti. benim önümde bir sınav yoktu, daha 5. sınıftayım. zaten abim ve ablam gidiyor, onların ücreti var, ilçedeyiz dershaneler merkezde. her gün otobüs parası da var. gitmeme gerek yoktu, zaten babam bunların masrafını zor karşılıyor. bir gün son ders bitmek üzere, dediler dershaneye gitmeyenler çıkışta müdür yardımcısının odasına gidecek. sınıftan 4 kişi, birisi benim. hepimizi odasına aldı. ailelerini arayıp ikna etmeye çalışıyor, yapıyor da. bu şekilde 2 kişiyi daha ikna etti odada iki kişi kaldık. diğer arkadaşımın durumu yok, babası işsiz. babam işsiz, gidemem dediğini net hatırlıyorum. sonra bunu tekme tokat dövdü, yolladı. tek kaldım. benim de ailemi aradı, telefona çıkan yok. bağırdı çağırdı, o dershaneye gideceksin dedi. gidemem, babamın durumu yok beni de yollamaya dedim. masadaki bir şeyi duvara fırlatıp senin kafanı kırarım, ablan pahalı dershanelere gidiyor nasıl durumun yok, sen neden gitmiyorsun dedi, bağırdı. ablamın da oraya gitmesinin tek sebebi daha uygun fiyatlı olmasıydı. rahmetli dedemin yeğeni okul müdürü olduğu için beni dövemedi. sadece bağırıp çağırdı. ben bu olaydan sonra okuldan soğudum, sonraki okul hayatım genellikle başarısız geçti. bu adam yüzünden kaç kişi liseye dahi devam etmedi, kaç kişinin geleceğini yaktı, şu an net hatırladığım 6 kişi var.
daha da üzücü olan, bu adam daha geçen yıl yaşadığım ilde yılın en iyi okul müdürü seçildi. öğretmen sıfatını 1 dk bile taşımaması gerekirken gidip ödül verdiler. hayat hiç adil değil.
ilkokul 5. sınıfa gidiyorum o zamanlar. okul müdür yardımcısı bir dersaneye anlaşmış, komisyon karşılığı öğrenci yolluyor. neredeyse tüm okul, onun anlaştığı dershaneye gidiyor. gitmeyen bir avuç kişi var, birisi benim. o zaman da abim lise sonda üniversite sınavına hazırlanıyor, bir dershaneye gidiyor. ablam aynı okulda, lise sınavına hazırlanıyor. o öğretmen demeye dilim varmayan kişiliksizin anlaştığı dershaneden eğitimi daha iyi olan, ücreti daha pahalı olan ama araya da tanıdık soktuğumuz, güzel bir indirimle çok daha uygun fiyata bir başka dershaneye gitti. benim önümde bir sınav yoktu, daha 5. sınıftayım. zaten abim ve ablam gidiyor, onların ücreti var, ilçedeyiz dershaneler merkezde. her gün otobüs parası da var. gitmeme gerek yoktu, zaten babam bunların masrafını zor karşılıyor. bir gün son ders bitmek üzere, dediler dershaneye gitmeyenler çıkışta müdür yardımcısının odasına gidecek. sınıftan 4 kişi, birisi benim. hepimizi odasına aldı. ailelerini arayıp ikna etmeye çalışıyor, yapıyor da. bu şekilde 2 kişiyi daha ikna etti odada iki kişi kaldık. diğer arkadaşımın durumu yok, babası işsiz. babam işsiz, gidemem dediğini net hatırlıyorum. sonra bunu tekme tokat dövdü, yolladı. tek kaldım. benim de ailemi aradı, telefona çıkan yok. bağırdı çağırdı, o dershaneye gideceksin dedi. gidemem, babamın durumu yok beni de yollamaya dedim. masadaki bir şeyi duvara fırlatıp senin kafanı kırarım, ablan pahalı dershanelere gidiyor nasıl durumun yok, sen neden gitmiyorsun dedi, bağırdı. ablamın da oraya gitmesinin tek sebebi daha uygun fiyatlı olmasıydı. rahmetli dedemin yeğeni okul müdürü olduğu için beni dövemedi. sadece bağırıp çağırdı. ben bu olaydan sonra okuldan soğudum, sonraki okul hayatım genellikle başarısız geçti. bu adam yüzünden kaç kişi liseye dahi devam etmedi, kaç kişinin geleceğini yaktı, şu an net hatırladığım 6 kişi var.
daha da üzücü olan, bu adam daha geçen yıl yaşadığım ilde yılın en iyi okul müdürü seçildi. öğretmen sıfatını 1 dk bile taşımaması gerekirken gidip ödül verdiler. hayat hiç adil değil.
devamını gör...
2080.
gelecek kaygısı dedikleri şey gerçekten varmış ya
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302