sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
3941.
galiba iyi değilimden fazlasını söyleyemiyorum
devamını gör...
3942.
bki oranım 20.
yemek yapmak yerine yerim.
hem her şeyi de yemem.
tek öğünle bile gün geçirebilirim.
seçilmem seçerim.
arz ederim. *
yemek yapmak yerine yerim.
hem her şeyi de yemem.
tek öğünle bile gün geçirebilirim.
seçilmem seçerim.
arz ederim. *
devamını gör...
3943.
"nasılsın?" sorusunu galiba öylesine, sormak için soruyoruz artık. hatta yanına da hemencecik bir "iyi misin?" iliştiriyoruz ki karşı taraf bir nevi "iyiyim" demek zorunluluğu hissetsin üzerinde.
kimse kimsenin gerçekten nasıl olduğunu merak falan etmiyor aslında. apaçık sıkıntılı olduğunu fark edenler de çoğunlukla götüm götüm uzaklaşıyor. kimse dert dinlemek, sıkıntı duymak istemiyor. ha bunun için kızıp darılmıyorum ben kimselere. çünkü herkes halihazırda kendi sıkıntısından öyle boğulmuş ki; haklı olarak ekstra bir başkasının dert yükünü ruhunda taşımak istemiyor.
ağlamayan çocuğa meme verilmez misali; bağıra çağıra benim sana ihtiyacı var, yardıma ihtiyacım var demen gerekiyor yanında olmaları için. o da tabii seni gerçekten dinlemeye gönüllü, içini açabileceğin birini bulursan.
benim de "seninle konuşmaya ihtiyacım var" demeyi çok istediğim insanlar var ama arada örülmüş, üzerinde devasa "mutluysan varım, mutsuzsan yarın" yazan duvarları da var.
umarım ben de birilerine böyle hissettirmiyorumdur.
kimse kimsenin gerçekten nasıl olduğunu merak falan etmiyor aslında. apaçık sıkıntılı olduğunu fark edenler de çoğunlukla götüm götüm uzaklaşıyor. kimse dert dinlemek, sıkıntı duymak istemiyor. ha bunun için kızıp darılmıyorum ben kimselere. çünkü herkes halihazırda kendi sıkıntısından öyle boğulmuş ki; haklı olarak ekstra bir başkasının dert yükünü ruhunda taşımak istemiyor.
ağlamayan çocuğa meme verilmez misali; bağıra çağıra benim sana ihtiyacı var, yardıma ihtiyacım var demen gerekiyor yanında olmaları için. o da tabii seni gerçekten dinlemeye gönüllü, içini açabileceğin birini bulursan.
benim de "seninle konuşmaya ihtiyacım var" demeyi çok istediğim insanlar var ama arada örülmüş, üzerinde devasa "mutluysan varım, mutsuzsan yarın" yazan duvarları da var.
umarım ben de birilerine böyle hissettirmiyorumdur.
devamını gör...
3944.
25 aralik
30
evet.
30
evet.
devamını gör...
3945.
neredeeeenn nereyeee
eskiden çevre ülkelerin vatandaşları buraya gelir, ucuz ucuz mallarla bavullarını doldurur, bavul ticareti yaparlardı, şimdi iş tersine döndü, bizim vatandaşlar yurt dışına gidip, bavullarını doldurup geliyorlar.
burada herşey o kadar pahallı ki, yurt dışından almak daha cazip oldu
herkez konuşur akape yabaaarrr.
eskiden çevre ülkelerin vatandaşları buraya gelir, ucuz ucuz mallarla bavullarını doldurur, bavul ticareti yaparlardı, şimdi iş tersine döndü, bizim vatandaşlar yurt dışına gidip, bavullarını doldurup geliyorlar.
burada herşey o kadar pahallı ki, yurt dışından almak daha cazip oldu
herkez konuşur akape yabaaarrr.
devamını gör...
3946.
sene 1985. o zamanlar portakal kabuğundaki sitrik asidin oralarda takılıyoruz. neyse fm bizim dayı o zamanlar yeni evli, 29 yaşlarında zıpkın gibi bir delikanlı. çorum'un kargı ilçesinde ormancılık işiyle meşgul. (orman satıyor esprisi yapma iç sesim. saçmalama tamam mı dostum.)
bir gün gece vakti çorum merkezde ki bir meyhaneden 85 model gıcır mı gıcır, yeşil mi yeşil, ormanla kamufle olmuş renault 12 gts* ile memurluk yaptığı kargı ilçesindeki evine dönmekte. ilçeye giderken ormanların içinden geçmekte ve uçsuz bucaksız ormanların tozunu atmaktadır. derken küt diye ön camına bir şey çarpar arabanın. hemen frene basar durup kenara çeker. pardon kenara çekip durur. geriye dönüp bir de bakar ki, kocaman bir kzıl geyik arka bacaklarından yaralanmış yerde kıvranır. geyik 100 küsür kiloluk kocaman bir şey. dayım gecenin köründe içki masası arkadaşlarından birini arar. işte "gelirken arabanın arkasına küçük bir römork tak gel" falan der. sarhoş dayımın yardımına sarhoş arkadaşı yetişir. konum falan yok o zamanlar. olacak o kadar sarhoş bölmündeki levent kırca gibi tarif eder yolu. işte yol var, yolda yapraklar var, kenara çekmişler gübre olmuş vesaire..
neyse fm bir şekilde sarhoş arkadaşı da dayımı bulur. ikisi birden kaldırmaya çalışırlar hayvanı römorka. zar zor onu da hallederler. sonra çorum merkeze veterinere götürürler. yufka yüreklidir dayım. doğayı, hayvanları seven bir adamdır aynı zamanda.
sonra geyik sağlığına kavuşur. dayım hayatına kaldığı yerden devam eder. ben sitrik asit dünyasından şu an yaşadığımız dünyaya gelir, emeklemeye, yürümeye ardından herkes gibi koşmaya başlarım. dayım ilk okul yıllarında bana bu hikayeyi bir ödev konusu neticesiyle anlatır. ben de onun anlattıklarını elimden geldiğince* yazarım. yıllar yılları, avcılar domuzları, maymunlar muzları kovalar. derken 2021 yılında dayım kalp krizinden vefat eder. ben o gün bu hikayeyi tekrar hatırlar, tebessüm eder ve duygulanırım.
işte daha bugün; elin iskandinavyalarında müzede bir renault 12 gts ve önünde kızaklı bir ren geyiği heykeli görüp bu anıyı hatırlar, sözlüğe yazmaya karar verir ve yazarım.
eveet arkadaşlar;
bana bu gecelik, bu kadar sözlük yeter.
ve size huzurlu ve samimi bir iyi geceler.
bir gün gece vakti çorum merkezde ki bir meyhaneden 85 model gıcır mı gıcır, yeşil mi yeşil, ormanla kamufle olmuş renault 12 gts* ile memurluk yaptığı kargı ilçesindeki evine dönmekte. ilçeye giderken ormanların içinden geçmekte ve uçsuz bucaksız ormanların tozunu atmaktadır. derken küt diye ön camına bir şey çarpar arabanın. hemen frene basar durup kenara çeker. pardon kenara çekip durur. geriye dönüp bir de bakar ki, kocaman bir kzıl geyik arka bacaklarından yaralanmış yerde kıvranır. geyik 100 küsür kiloluk kocaman bir şey. dayım gecenin köründe içki masası arkadaşlarından birini arar. işte "gelirken arabanın arkasına küçük bir römork tak gel" falan der. sarhoş dayımın yardımına sarhoş arkadaşı yetişir. konum falan yok o zamanlar. olacak o kadar sarhoş bölmündeki levent kırca gibi tarif eder yolu. işte yol var, yolda yapraklar var, kenara çekmişler gübre olmuş vesaire..
neyse fm bir şekilde sarhoş arkadaşı da dayımı bulur. ikisi birden kaldırmaya çalışırlar hayvanı römorka. zar zor onu da hallederler. sonra çorum merkeze veterinere götürürler. yufka yüreklidir dayım. doğayı, hayvanları seven bir adamdır aynı zamanda.
sonra geyik sağlığına kavuşur. dayım hayatına kaldığı yerden devam eder. ben sitrik asit dünyasından şu an yaşadığımız dünyaya gelir, emeklemeye, yürümeye ardından herkes gibi koşmaya başlarım. dayım ilk okul yıllarında bana bu hikayeyi bir ödev konusu neticesiyle anlatır. ben de onun anlattıklarını elimden geldiğince* yazarım. yıllar yılları, avcılar domuzları, maymunlar muzları kovalar. derken 2021 yılında dayım kalp krizinden vefat eder. ben o gün bu hikayeyi tekrar hatırlar, tebessüm eder ve duygulanırım.
işte daha bugün; elin iskandinavyalarında müzede bir renault 12 gts ve önünde kızaklı bir ren geyiği heykeli görüp bu anıyı hatırlar, sözlüğe yazmaya karar verir ve yazarım.
eveet arkadaşlar;
bana bu gecelik, bu kadar sözlük yeter.
ve size huzurlu ve samimi bir iyi geceler.
devamını gör...
3947.
kararsızım kalkıp işe mi gitsem ?
balkondan mı atlasam ?
balkondan mı atlasam ?
devamını gör...
3948.
hanımın soy kütüğünden dolayı avrupa birliği vatandaşı olabiliyormuşum.
ülkemi terketme gibi bir niyetim yok ama, bu da güzel bir kazanım bir köşede dursun bakalım belki bir gün lazım olur.
ülkemi terketme gibi bir niyetim yok ama, bu da güzel bir kazanım bir köşede dursun bakalım belki bir gün lazım olur.
devamını gör...
3949.
küçüle küçüle hayatın saat cebine girdim. üç köpek, biri yakın dört arkadaş, işim, bolca yaprak, dal, çiçek, meyve, uçsuz bucaksız bir gökyüzü, toprak, müzik, ıssız yollar, rüzgar, yağmur ve soğuk... hepsi bu.
hepsini seviyorum, hepsi beni seviyor, üzmüyor; ihanetleri yok, tripleri yok, bencillikleri yok, kötü sözleri yok, yalan/dolan yok.
hayat bana güzel...
hepsini seviyorum, hepsi beni seviyor, üzmüyor; ihanetleri yok, tripleri yok, bencillikleri yok, kötü sözleri yok, yalan/dolan yok.
hayat bana güzel...
devamını gör...
3950.
etrafımdaki herkes; kaybolan çocuğunu endişeyle her yerde ararken nihayet bulduğu vakit bu sefer de niye kayboldun diye döven anne gibi maşallah.
anladım anladım.
haklısınız hepiniz. tamam. *
anladım anladım.
haklısınız hepiniz. tamam. *
devamını gör...
3951.
neyse bu kadar sözlük yeter.
öpüyorum canımlar, güzel kalın.
öpüyorum canımlar, güzel kalın.
devamını gör...
3952.
sevgine muhtacım.
devamını gör...
3953.
bundan 14 sene önce bir rüya görmüştüm kendimi pek de parlak hissetmediğim bir dönemde. konya’ya çağırmışlardı beni. anlam verememiştim. sabiha gökçen’de panolar var bazılarında “bir sonraki yolculuğunuz konya olsun” yazıyordu ve görünce rüyamı hatırlayıp inşallah diyordum. kısmet bugüneymiş, şeb-i arus’a imiş.
devamını gör...
3954.
3955.
korsan
çs
sorsan
soyler
herkes
1
sey
noksan
yoksan
evet.
çs
sorsan
soyler
herkes
1
sey
noksan
yoksan
evet.
devamını gör...
3956.
sevdiğim yazarlar hesaplarını dondurmuş, ben de diyorum ki neden sözlük sessiz.
devamını gör...
3957.
bakıyordun, öyle ya bakmak biraz öylecene ve biraz da öylesine bir eylemdi. baktın, baktın, baktın. sonra birden görmeye başladın. görmenin geldiği anlamlara bir yenisinin eklendiği varoluş hali.
içinde bulanan denizlerin çalkantılı iklimlerinden devşirdin bu hislerini. aldın, biçtin, şekillendirdin. daha önce bilmediğin şekillerdi bunlar, isimlendiremedin ama bildin. bilmeye meftun yanlarına şenlik. bilmekle değişmeyenlerin adedince yas. biraz neşe az biraz hüzünle tekrar yoğurdun şeyleri. şekiller karıştı, örselendi ve sen yenilerine doğru keşfe çıktın. bilmediğini bildin, bileceklerinin çokluğunu bildin. sığdıramadıklarının yokluğuna şaştın, ne de çoklardı.
aynalarla dolu yolunda kaybolmuşluğunu aynadan bildin, halbuki aynanın hükmü senin gördüğün kadardı. gördüm sandın, aynadan bildin. göz sendendi. gördüğün de sendin.
tuttun, anlam vermeye çalıştın. içinde bükülüp duran bu sıkıntılar öylesine yokluyor değillerdi. öğrenemediğin bu dersi kaçıncıya tekrar ettiğini saymayı bırakalı birkaç vakit dilimi olmuştu. yazdıkça ağısı akar derdin, yazdığın sana ağı oldu. ne tuttun, ne bıraktın. ne gittin, ne kaldın. ne ilerledin, ne vazgeçtin. sen, çocuğum, sandın. sandığın döngülerce yaprak gibiydin, rüzgarı kendinden sandın. ol'manın yolu bundandır, böyle olunur sandın. olamadıklarınca horlandın. ümit devşiren yanların ceketlerini dahi almadan terk ettiler seni, birden bire, ansızın, kalakaldın.
kalakalanların da sahibine sığındın. öyle ya, başka türlüsü bilgin dahilinde değildi. çareyi de derdinden sordun. biliyordun, oradaydı. göremiyordun.
elbet bir gün, göstereceklerdi.
sabır dilenmezdi, ya sabur dedin.
ya sabur.
içinde bulanan denizlerin çalkantılı iklimlerinden devşirdin bu hislerini. aldın, biçtin, şekillendirdin. daha önce bilmediğin şekillerdi bunlar, isimlendiremedin ama bildin. bilmeye meftun yanlarına şenlik. bilmekle değişmeyenlerin adedince yas. biraz neşe az biraz hüzünle tekrar yoğurdun şeyleri. şekiller karıştı, örselendi ve sen yenilerine doğru keşfe çıktın. bilmediğini bildin, bileceklerinin çokluğunu bildin. sığdıramadıklarının yokluğuna şaştın, ne de çoklardı.
aynalarla dolu yolunda kaybolmuşluğunu aynadan bildin, halbuki aynanın hükmü senin gördüğün kadardı. gördüm sandın, aynadan bildin. göz sendendi. gördüğün de sendin.
tuttun, anlam vermeye çalıştın. içinde bükülüp duran bu sıkıntılar öylesine yokluyor değillerdi. öğrenemediğin bu dersi kaçıncıya tekrar ettiğini saymayı bırakalı birkaç vakit dilimi olmuştu. yazdıkça ağısı akar derdin, yazdığın sana ağı oldu. ne tuttun, ne bıraktın. ne gittin, ne kaldın. ne ilerledin, ne vazgeçtin. sen, çocuğum, sandın. sandığın döngülerce yaprak gibiydin, rüzgarı kendinden sandın. ol'manın yolu bundandır, böyle olunur sandın. olamadıklarınca horlandın. ümit devşiren yanların ceketlerini dahi almadan terk ettiler seni, birden bire, ansızın, kalakaldın.
kalakalanların da sahibine sığındın. öyle ya, başka türlüsü bilgin dahilinde değildi. çareyi de derdinden sordun. biliyordun, oradaydı. göremiyordun.
elbet bir gün, göstereceklerdi.
sabır dilenmezdi, ya sabur dedin.
ya sabur.
devamını gör...
3958.
ben daha çocukken amerika ırak’a girdiğinde evlatlarını kaybeden annelerin çok fazla ağlamaktan gözyaşlarının kuruduğunu söylemişti halam. hayret etmiştim, nasıl kuruyabilir ki diyip ağlar durur, gözyaşımla oynardım. sonra ağlayabildiğim için mutlu olurdum. kaybedilmemiş bir duyguydu bu benim için.
şimdi ağlayamıyorum. kuruyan şeyin kalp olabileceğini de gördüm, hayret edemiyorum. kaybettim.
ama neyi mi kazandım? aylarca sol adımı atıp sağ bacağımı oynatamadığım bel ağrısını. (doktor strese bağlı omurların iç içe geçtiğini söyledi)
yoğun kaygı yüzünden kalp çarpıntısı ve ağrısını.
şimdi de başedemediğim her şeyi derimden kazıyıp atmak istercesine tüm vücudumun kaşınıp duruşunu…
bu “ağlayamama” haline kolay gelmedim.
artık sol bacağımdan sonra sağım da adımını atacak ve o ahlaksızlıkla suçladığın kadın kolay gelmediği yolları tek nefeste gidecek.
merakın olmasın, rahatsız edilmeyeceksin.
hıçkıra hıçkıra ağlatacak cümlelerin karşısında donuk bir ifadeyle ekrana baktım sadece. ekrana bakarken beynimdeki ses senin bana vermiş olduğun sözleri tekrarlayıp durdu, ufaktan bir tebessüm kondurdum yüzüme.
sen beni güldürdün, hayatta seni güldürsün.
edit: ağlayabiliyormuşum.
şimdi ağlayamıyorum. kuruyan şeyin kalp olabileceğini de gördüm, hayret edemiyorum. kaybettim.
ama neyi mi kazandım? aylarca sol adımı atıp sağ bacağımı oynatamadığım bel ağrısını. (doktor strese bağlı omurların iç içe geçtiğini söyledi)
yoğun kaygı yüzünden kalp çarpıntısı ve ağrısını.
şimdi de başedemediğim her şeyi derimden kazıyıp atmak istercesine tüm vücudumun kaşınıp duruşunu…
bu “ağlayamama” haline kolay gelmedim.
artık sol bacağımdan sonra sağım da adımını atacak ve o ahlaksızlıkla suçladığın kadın kolay gelmediği yolları tek nefeste gidecek.
merakın olmasın, rahatsız edilmeyeceksin.
hıçkıra hıçkıra ağlatacak cümlelerin karşısında donuk bir ifadeyle ekrana baktım sadece. ekrana bakarken beynimdeki ses senin bana vermiş olduğun sözleri tekrarlayıp durdu, ufaktan bir tebessüm kondurdum yüzüme.
sen beni güldürdün, hayatta seni güldürsün.
edit: ağlayabiliyormuşum.
devamını gör...
3959.
aşırı yorgun hissediyordum. ruhen, zihnen, bazen de bedenen ama bir süredir daha iyiyim kesinlikle. hayatı kovalarken kendimi kaybetmek bir klişe ve çok gerçek. neyse ki hayatta kötü kadar olmasa da ona yakın nicelikte iyilik de var gibi. hatta bazı anlar var ki, insanı tamamen savunmasız yakalıyor; herhangi bir sevimli hayvanla yaşanan minik bir etkileşim, güzel bir yaz akşamında yudumlanan bira, bir dostun sesi... hayatın bazen ne kadar karmaşık göründüğünü düşünürken, bir yandan da basit anların huzurunu yakalamanın mümkün olduğunu hatırlıyorum. "çok büyük bir şey olmasına gerek yok" diyorum bazen. küçük bir işaret yetiyor bazen. “tamam, buradayım,” diyorum o anlarda. “belki her şey harika değil ama tamamen kötü de değil.” yine de, şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum: daha fazlasını istemek nankörlük mü, yoksa doğal bir dürtü mü? hayat dediğimiz bu şey, gerçekten sadece alışıp gitmek mi? yoksa bambaşka bir anlam bulma çabası mı? bu soruların cevapları bende yok. ama bu soruları sormak bile bazen kendimi biraz daha iyi hissettiriyor. çünkü demek ki hâlâ bir şeylerin peşindeyim. biliyorum, tam bir çözüm ya da bir mucize gelmeyecek. ama belki de çözüm, her şeye rağmen adım atmaya devam etmekte. yürüyemiyorsan sürün, derler ya. işte öyle. şimdilik sadece nefes alıyorum, o bile bazen yeterli oluyor.
devamını gör...
3960.
fiziksel olmasa da ruhsal olarak zamanda yolculuk yapabildiğimi uzun yıllar önce keşfetmiştim. ama bir farkla. bu yolculuğu sadece geçmişe dönük olarak yapabiliyorum. gerçi geleceğe yolculuk yapmayı da tercih etmezdim sanırım. belirsizlikler dışında, ileride neler olacağını merak ederek yaşamayı seviyorum.
he bir de bu geçmişe dönük ruhsal yolculuklar isteğe bağlı gerçekleşmiyor. bir ses, bir koku, bir benzerlik, geçmişe yönelik tüm detayları bir anda hatırlamamı sağlıyor. sadece travmadan ibaret de değil üstelik. güzel şeyler de hatırlatıyor. hafızamı çoğu zaman lanet olarak nitelendirsem de bu hafıza ile yaşamayı zaman zaman seviyorum sanırım.
bugünkü yolculuğum da çok kötü olarak nitelendirilemez o yüzden. çok fazla şey hatırlattı bana. çoğu güzel hatıralardı. hatıraları güzel yapan şeyler aslında hatıranın kendisi değil, o anda hissedilenlerdir. ben çok güzel şeyler hissetmiştim. birçoğu yeniden aklıma geldi bugün.
ama sana yaptığım şeyi de hiç unutmadım. gerçekleri sana açıklayamadığım için çok üzgünüm. kendime de itiraf edemiyordum çünkü o zamanlar. bir gün sana her şeyi anlatmak isterim. bu ukte içimde sürekli yaşıyor çünkü.
sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum aslında. ama hatırlattıklarını seviyorum. umarım hiç aklına gelmiyorumdur. umarım yanında güvendiğin birileri vardır. ve umarım mutlusundur.
ve evet, hala bunu dinliyorum arada.
he bir de bu geçmişe dönük ruhsal yolculuklar isteğe bağlı gerçekleşmiyor. bir ses, bir koku, bir benzerlik, geçmişe yönelik tüm detayları bir anda hatırlamamı sağlıyor. sadece travmadan ibaret de değil üstelik. güzel şeyler de hatırlatıyor. hafızamı çoğu zaman lanet olarak nitelendirsem de bu hafıza ile yaşamayı zaman zaman seviyorum sanırım.
bugünkü yolculuğum da çok kötü olarak nitelendirilemez o yüzden. çok fazla şey hatırlattı bana. çoğu güzel hatıralardı. hatıraları güzel yapan şeyler aslında hatıranın kendisi değil, o anda hissedilenlerdir. ben çok güzel şeyler hissetmiştim. birçoğu yeniden aklıma geldi bugün.
ama sana yaptığım şeyi de hiç unutmadım. gerçekleri sana açıklayamadığım için çok üzgünüm. kendime de itiraf edemiyordum çünkü o zamanlar. bir gün sana her şeyi anlatmak isterim. bu ukte içimde sürekli yaşıyor çünkü.
sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum aslında. ama hatırlattıklarını seviyorum. umarım hiç aklına gelmiyorumdur. umarım yanında güvendiğin birileri vardır. ve umarım mutlusundur.
ve evet, hala bunu dinliyorum arada.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247