4401.
ekşi sözlükte kadın düşmanı tiplerden her hafta bir mesaj alıyorum. ya küfür edip engelliyorlar ya ben küfür edip engelliyorum. mıknatıs gibi oldum. ezikler ben sizin abilerinizi devirdim. siz sinekvızıltısınız.
devamını gör...
4402.
bir sorunu hic bir sekilde çözemiyorsan, o artik çözülmesi gerrken bir sorun degil kabul edilmesi gereken bir geçektir.
devamını gör...
4403.
kendimi gaza getirmemek içindir bunca çabam
yapabildiğimse ancak bu kadar
yapabildiğimse ancak bu kadar
devamını gör...
4404.
istanbul’da yaşamak iğrenç bir şey.
ya yemin ederim insanlar birbirlerini iterek, ezmekte bir beis görmeyerek yürümeye hatta birbirinin üstüne çıkmaya çalıştı. ulan kabe’de tavaf yapılırken böyle izdiham olmuyordur. bunu nasıl normalleştirebilirsiniz, ne yahu burası, koyun sürüsü mü güdüyorsunuz ?!
imdat diye çığlık atacaktım.
niye atmadım,
(bkz: edep sen ne güzel bir şeysin)
ya yemin ederim insanlar birbirlerini iterek, ezmekte bir beis görmeyerek yürümeye hatta birbirinin üstüne çıkmaya çalıştı. ulan kabe’de tavaf yapılırken böyle izdiham olmuyordur. bunu nasıl normalleştirebilirsiniz, ne yahu burası, koyun sürüsü mü güdüyorsunuz ?!
imdat diye çığlık atacaktım.
niye atmadım,
(bkz: edep sen ne güzel bir şeysin)
devamını gör...
4405.
dışına açınık bir insanımdır, içine kapanığın aksine.
devamını gör...
4406.
canım sözlük uzaktan kuzenim ile bugün konuştuk. depresyondayım dedi. uzun zamandır hayatında biri yok daha doğrusu ne zaman unutsa kendi hatırlatan biri vardı. o da bitti.
yalnız hissediyorum dedi. hayatımın son 20 yılı sevilmedim, eksikliğini hissediyorum, birinin beni sevmesini ve sevmeyi, özlenmeyi özlemeyi istiyorum dedi.
teselli etmeye çalıştım. olmadı.
yalnızlık ile acı çeken aşkı arayan ne çok insan var. hayat kimse için kolay değil ama bazıları için daha zor.
umarım o adam karşına çıkar ve mutluluğu tadar. dilek ve temenniler dışında yapabileceğim hiçbir şey yok.
yalnız hissediyorum dedi. hayatımın son 20 yılı sevilmedim, eksikliğini hissediyorum, birinin beni sevmesini ve sevmeyi, özlenmeyi özlemeyi istiyorum dedi.
teselli etmeye çalıştım. olmadı.
yalnızlık ile acı çeken aşkı arayan ne çok insan var. hayat kimse için kolay değil ama bazıları için daha zor.
umarım o adam karşına çıkar ve mutluluğu tadar. dilek ve temenniler dışında yapabileceğim hiçbir şey yok.
devamını gör...
4407.
koskoca kadın ders çalışmak için geldiği evden toka çalıp evine gidince de fotoğraf atıyor. deli olacağım yemin ederim.
devamını gör...
4409.
göz çukurlarımın kuraklaşmasını dilerdim.
devamını gör...
4410.
"yalnız" rozetinde neden "sonsuza kadar" var bu karamsarlığa takıldım. bir yalnız rozeti daha olsa, "şimdilik" yazsa üzerinde? arayış içinde olduğumuzu, kuduruk halde olduğumuzu, duvarlarımızın delik deşik olduğunu gösterir bu durum karşıya. aşkı arıyoruz çünkü duvarın öte yanında. matkapla delmişiz duvarı. metaforal şey ettim, yanlış anlaşılmasın. "sonsuza kadar" olunca, kemal sunal'ın üçkağıtçı filmindeki iki ayağı kesik sümüklü sülo gibi duruyor adam. yani neden bu kesinlik? niye bu kadar umutsuz bu yalnız kişi? sap kalmayı neden bu kadar kanıksamış? "kalkmıyor" derler insanın arkasından. burası türkiye, aşırı dedikodu olur. valla benim içim kıpır kıpır. belki birisi şöyle uzatacak bacaklarını, kahve içerken foto atacak. her an bu umutla entry giren bir yalnızım ben. "sonsuza kadar" ne yav godzilla gibi.
devamını gör...
4411.
mararla marla mererle merle mororlo morlo mörörlö mörlö
devamını gör...
4412.
sadece sevdigim icin ne kadar saygısızlığa katlandığımı fark ettim.
devamını gör...
4413.
az önce şerefsizliğine iş başvurusu yaptım, aynı yer aylardır iş ilanı açıyor, daha öncesinde uzun aralıklarla iki defa başvurmuştum, ikincisini sırf meraktan yapmıştım ve geri dönmeyerek şaşırtmamışlardı. şimdi de açıklamaya uzun uzun laf sokarak yazıp yine başvurdum. olay aslında tenezzül edip bir arayıp konuşmayla alakalı, şunu bile yapmaya üşenen insanlar ekmek yiyor. tr koşullarında insan kaynakları denen yer aslında "akraba ve tanıdık kaynakları" ismiyle değiştirilmeli, bir b*ka yaradıkları yok çünkü. anca akrabayı eşi dostu işe sokup kardeşler kundura kafasından çıkamayan şirketlerle dolu bu topraklar.
devamını gör...
4414.
tanıdık eczacısı olmayan da ne bileyim?* ilaçlarımı almaya eczaneye gittim, meğer doktor sisteme hastanın tanısını yazmayınca sgk ilacı karşılamıyormuş. abla, tekrardan doktora gidip tanıyı yazmasını istersen, karşılar dedi. ne kadar bu ilaç diye sordum. 250 lira dedi. ver dedim, ne yapalım tekrar doktora gidecek halim yok dedim. sağlık sistemi bitmiş zaten abla dedi. aynen öyle dedim, doktor ayşe'ye randevu alıyorsun, karşına doktor ahmet çıkıyor dedim.* eczacı, eczanedeki diğer çalışanlarıyla birlikte söylediğim cümleye güldü. eczacım ile geleneksel sağlık sistemi dedikodumuzu da yaptığımıza göre, gönül rahatlığıyla ilaçlarımla kombo yapıp kafayı vurup uyuyabilirim.*
devamını gör...
4415.
allah belanızı versin.
devamını gör...
4416.
yıkılmadım ayaktayım, dertlerimle başbaşayım...
ama epeyce sarsıldım.
ama epeyce sarsıldım.
devamını gör...
4417.
lütfen darkwave dinleyen ya da indie yabancı müzik dinleyen birisi bana yazsın, ortak spotify listesi oluşturalım ben de yeni müzikler keşfedeyim. lütfen ya nolur.
bunu söylemek istedim çünkü müzeyyen derin bir ihtiyaç bu.
bunu söylemek istedim çünkü müzeyyen derin bir ihtiyaç bu.
devamını gör...
4418.
bugün kendimde farklı şeyler deneyimledim, çokta kısa olamayacak şekilde bunlardan bahsedip kafamı boşaltmak istiyorum, günlüğümü diğer odadan almaya da üşeniyorum. bu yüzden katlanacaksınız.
yani isterseniz tabii.
şu anda da yeni bir şey deneyimledim. mesela bu açıklamaları yapmama gerek bile yoktu mesela ama yine de bazı saçmalıklarımdan bahsederken sanki buna hakkım yokmuş gibi hissediyorum, bu yüzden de açıklama yapma gereğinde bulunuyorum.
kendimdeki ilk keşfim sabah yaptığım kahveyi koymak için en sevdiğim bardağımı yıkarken gerçekleşti.
düzgün şarkılar eşliğinde bulaşık yıkadığım zaman köpüklerle birlikte akan kirlerle kanser eden düşüncelerimin de anlık olarak aklımdan uzaklaşabiliyor olduğunu fark ettim.
köpük köpük olan şeyleri severim , sanırsam en sevdiğim bardağımı da köpükler içerisinde görmek iyi geldi.
ya da belki hiçbir açıklaması yoktur ve olaylar öyle gelişmiştir.
bir diğer keşfim izlediğim filmden ötürüydü. aslında filmden fazlasıyla da bağımsız bir konu bu arada ama o konuyu bir tık fazla düşünerek kendime uyarladım, bir şekilde filmle bağdaştırdım.
o konuyu açık açık yazabilir miyim sanmıyorum ama kısacası her şeyin benim zannettiğimden daha da öte olduğunu fark ettim.
ben sadece görünen kısmına hakimmişim ama tüm olaylar görünmeyen kısımda gerçekleşiyormuş.
bu arada bu konuyu şu an bunları yazarken tekrar düşündüm de fazla düşündüğüm zamanlarda konuyu fazla abartıp yanlış yerlere çekiyorum sanırım. bakınız yeni bir keşif; konuyu gereğinden fazla düşündüğümde asıl odaklanmam gereken konudan çok diğer konulara odaklanıyorum. öyleymiş, az önce öğrendim. ama bu konuyu da fazla düşünmüş olduğum için emin de olamadım şimdi...
diğerler keşiflerimi unuttum açıkçası.
kendimi keşfettikçe daha da fark ediyorum ki çok şey biriyim ya.
yani aslında şey değilim ama yumuşatmak zorunda kalıyorum, elalemin içinde kendimi gömmek istemiyorum pek.
ney olduğumu bilemeyecek kadar şey biriyim işte.
ama yine de şu ufak keşif olarak adlandırdığım şeylere heyecanlanmak iyi geliyor.
an itibarıyla yeni bir keşif daha geldi, bir şeyler izlerken kahve içme isteğim daha baskın oluyor ama yazı yazarken kahve yerine çayı tercih ediyorum.
tıpkı şu an olduğu gibi.
bu kadardı.
yani isterseniz tabii.
şu anda da yeni bir şey deneyimledim. mesela bu açıklamaları yapmama gerek bile yoktu mesela ama yine de bazı saçmalıklarımdan bahsederken sanki buna hakkım yokmuş gibi hissediyorum, bu yüzden de açıklama yapma gereğinde bulunuyorum.
kendimdeki ilk keşfim sabah yaptığım kahveyi koymak için en sevdiğim bardağımı yıkarken gerçekleşti.
düzgün şarkılar eşliğinde bulaşık yıkadığım zaman köpüklerle birlikte akan kirlerle kanser eden düşüncelerimin de anlık olarak aklımdan uzaklaşabiliyor olduğunu fark ettim.
köpük köpük olan şeyleri severim , sanırsam en sevdiğim bardağımı da köpükler içerisinde görmek iyi geldi.
ya da belki hiçbir açıklaması yoktur ve olaylar öyle gelişmiştir.
bir diğer keşfim izlediğim filmden ötürüydü. aslında filmden fazlasıyla da bağımsız bir konu bu arada ama o konuyu bir tık fazla düşünerek kendime uyarladım, bir şekilde filmle bağdaştırdım.
o konuyu açık açık yazabilir miyim sanmıyorum ama kısacası her şeyin benim zannettiğimden daha da öte olduğunu fark ettim.
ben sadece görünen kısmına hakimmişim ama tüm olaylar görünmeyen kısımda gerçekleşiyormuş.
bu arada bu konuyu şu an bunları yazarken tekrar düşündüm de fazla düşündüğüm zamanlarda konuyu fazla abartıp yanlış yerlere çekiyorum sanırım. bakınız yeni bir keşif; konuyu gereğinden fazla düşündüğümde asıl odaklanmam gereken konudan çok diğer konulara odaklanıyorum. öyleymiş, az önce öğrendim. ama bu konuyu da fazla düşünmüş olduğum için emin de olamadım şimdi...
diğerler keşiflerimi unuttum açıkçası.
kendimi keşfettikçe daha da fark ediyorum ki çok şey biriyim ya.
yani aslında şey değilim ama yumuşatmak zorunda kalıyorum, elalemin içinde kendimi gömmek istemiyorum pek.
ney olduğumu bilemeyecek kadar şey biriyim işte.
ama yine de şu ufak keşif olarak adlandırdığım şeylere heyecanlanmak iyi geliyor.
an itibarıyla yeni bir keşif daha geldi, bir şeyler izlerken kahve içme isteğim daha baskın oluyor ama yazı yazarken kahve yerine çayı tercih ediyorum.
tıpkı şu an olduğu gibi.
bu kadardı.
devamını gör...
4419.
30 yaşına girmeme az kala ilginç bir kariyer değişikliği yaptım. yıllarca müşteri ilişkileri danışmanlığı, halkla ilişkiler, metin yazarlığı, tüketici davranış araştırmacılığı yaptıktan sonra hooop üretim sektörüne/fabrikaya girdim. sabah filtre kahvem elimde maslak plazalarda şıkıdı şıkıdı gezerken fabrikadaki iş başılarla vardiya başında karton bardakta çay içer oldum. iyi ki olmuşum lan. hiç pişman değilim keşke daha önce geçseydim. neydi o öyle saçma sapan beyaz yaka tripleri, ofis dedikoduları, onun müdürü şunun süpervizörü, bunun senioru, 3 dakikalık konunun konuşulduğu 2 saat süren toplantılar, sinir krizi geçiren müşteriler. ayh yazarken darlandım. paketleme elemanı olarak girdiğim iş yerinde iki ayda operatör oldum ki bir yıldan aşağı olunmuyor normalde. insan kaynakları durur mu "umay hanım sizi eğitim programına göndermeyi düşünüyor, uzun yıllar birlikte çalışmak istiyoruz." dedi. deneyelim bakalım. şimdi hiç bilmediğim teknik bir alanda eğitim almaya başlayacağım, daha şimdiden ustabaşının peşinde kuyruk gibiyim, olm çok zevkli ya elinden ürün çıkması, bir şeyleri takmak sökmek tamir etmek.
evet iş hayatında bunlar olurken eğitim hayatımı aksatmıyorum tabii ki. geçen dönem finalleri bir beş para etmez e*kek kişisine kafam takıkken kaçırdım, bir dönemim uzadı boşu boşuna. şu sosyolojiyi de bir an önce bitirip edebiyat okumaya başlamak istiyorum. çümkü neden olmasın?
özel hayat leş gibiydi son zamanlarda. adam sandıklarım helelehölölö çıktı. napalım oluyor öyle önümüze bakacağız. 13 gün sonra 30 olacağımı düşünerek bugünlerde hafif leyla geziyorum çünkü yemin ederim daha geçen hafta 22 yaşımdaydım. kayıp bir 8 senem var neredeyse bulun getirin.
evet biraz fazla konuştum sanırım. siz de okumadan geçin canım napim.
evet iş hayatında bunlar olurken eğitim hayatımı aksatmıyorum tabii ki. geçen dönem finalleri bir beş para etmez e*kek kişisine kafam takıkken kaçırdım, bir dönemim uzadı boşu boşuna. şu sosyolojiyi de bir an önce bitirip edebiyat okumaya başlamak istiyorum. çümkü neden olmasın?
özel hayat leş gibiydi son zamanlarda. adam sandıklarım helelehölölö çıktı. napalım oluyor öyle önümüze bakacağız. 13 gün sonra 30 olacağımı düşünerek bugünlerde hafif leyla geziyorum çünkü yemin ederim daha geçen hafta 22 yaşımdaydım. kayıp bir 8 senem var neredeyse bulun getirin.
evet biraz fazla konuştum sanırım. siz de okumadan geçin canım napim.
devamını gör...
4420.
gü neş doğ du der ken bir de bak tım ka ran lık lar çök müş şeh rin üs tü ne
bu ra lar da a yaz var
bu ra lar da a yaz var
devamını gör...