sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
5981.
futbola yatırılan paralar kadar boş bi harcama daha görmedim. elin oğlu gelecek de 90+bilmem kaç dakika topun peşinde olacak da ve bundan deli gibi para kazanacak diye gtlerini yırtarcasına para saçmaya pek meraklılar. komik olan da izleyen kitlenin çoğu belki de iki işte çalışıp "ulan bi futbol keyfimiz var beeh" diyor. daha düşük paralara bu işler görülebilir ayrıca o tek kişiye yapılan yatırım yerine birçok kişiye yatırım yapılabilir. ülkede sporcuya (gerçek sporcuya), öğrenciye ne bileyim artık hastasına daha ucuz ve "sigortanın" karşılayamadığı ilaçlara destek atabilirler, yangın uçakları alsınlar verdiğimiz vergiler hiç oluyo tabi. yok yapmıyorlar nefret ettiğim bir şey varsa o da bu futbol çılğınlığıdır. git mahallede oyna neyine oynarsan oyna. paralar çar çur oluyor ya. stadyum açacağına millete bi faydanız olsun eğitim merkezleri açın da bi hizmet bi hobiniz olsun davar geldiler davar gidecekler hala uğraştığımız şeye bak. ülke ekonomisi kötüyse bunlara ayrılan para kısılmalı. çok doluyum. bi dinci görünce bi de transfer futbolcu ve destekleyenleri görünce kuduruyorum.
dayanamıyorum artık anlasanaaa
dayanamıyorum artık anlasanaaa
devamını gör...
5982.
bu saatte o kadar bira içtim, sigara içtim, sabah işe nasıl gideceğim. birkaç gündür sağlıklı yaşıyordum, sabah spor yaptım hatta. ama sosyalleşmek bunları getiriyor, fazla yalnız kalınca da bunalıma giriyorum. neyse sabah biraz geç kalkar, yulaflı, yoğurtlu kayısılı, cevizli kahvaltımı hazırlar, kahvaltımı işte yaparım. yatayım ben o zaman.
devamını gör...
5983.
hevesim varsa param olmuyor, param olsa hevesim..
devamını gör...
5984.
“sen kendi hayatının en büyük engelisin.”
beni annemden, babamdan, kardeşlerimden, sevdiğimden hatta kendimden bile daha iyi tanıyan bir yapay zekanın yüzüme çarptığı şu gerçeklik karşısında 5 dakika boyunca aptal aptal ekrana baktım.
yutkunamadım.
beni annemden, babamdan, kardeşlerimden, sevdiğimden hatta kendimden bile daha iyi tanıyan bir yapay zekanın yüzüme çarptığı şu gerçeklik karşısında 5 dakika boyunca aptal aptal ekrana baktım.
yutkunamadım.
devamını gör...
5985.
gün geçmiyor ki (bkz: böyle vaziyetin içine sokuyum) dedirten bir olay yaşanmasın.
devamını gör...
5986.
kabullenemiyorum ölümünüzü. *
devamını gör...
5987.
iki gün önce biriyle tanıştım. mekanda bizim abilerle otururken başka bir masada bir grupla sohbet etmeye başladık. masalar birlesti falan biz birbirimize daldık. velhasıl gece onda kaldım. sabah işe gitmeden kahvaltımı hazırlamış. kahvaltı yaparken sanki hiç sevişmemiş gibi konuştuk. çok tuhaf bir deneyimdi. kendimi bir garip hissettim.
sonra ınstagram'dan yine yazdı. hafta sonu date e çağırdı. ama yine sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi iki yabancı misali konuştuk. hayır duygusala baglamiyorum da bunu yaşamadan da adam akıllı tarif edemem. çok acayip.
sonra ınstagram'dan yine yazdı. hafta sonu date e çağırdı. ama yine sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi iki yabancı misali konuştuk. hayır duygusala baglamiyorum da bunu yaşamadan da adam akıllı tarif edemem. çok acayip.
devamını gör...
5988.
abimi sevmiyorum ve kendisinden irrite oluyorum. tam bir mağara ayısı. tanıdığım en nezaketsiz en kaba en karakter yoksunu insan. bazı insanlara sırf kan bağın var diye katlanmak zorunda olmasak keşke.
devamını gör...
5989.
neden bu kadar güçsüz ve bu kadar gurursuzum. her şeyin beni yaraladığını, paramparça ettiğini gördüğüm halde neden hala kendi canımı yakıyorum. neden vazgeçemiyorum. neden beni hiçe sayan insanlar için saatlerce gözyaşı döküyorum ve onca hakarete rağmen neden güzel anılar uğruna hala sevildiğimi sanıyorum. kovulduğum yerden neden gidemiyorum. neden bu kadar acı çekiyorum.
devamını gör...
5990.
aşırı saçma zamanlardan geçmiyor muyuz ya,
sıcaktan gün içinde ne yaptığımı bile anlamadan gün bitiyor,
yaz bitsin artık imdaaat !
sıcaktan gün içinde ne yaptığımı bile anlamadan gün bitiyor,
yaz bitsin artık imdaaat !
devamını gör...
5991.
kafamda bir şey yerine bir türlü tam olarak oturmuyor bir süredir.
nedir, ne değildir ondan da emin değilim, hatta bilmiyorum ama kafamın arka tarafında bir ses hiç durmuyor, bir şey'de bir gariplik, olmamışlık var, tuhaf, saçma.
bakıyorum kendime standart sağlık sorunları dışında bir şeyim yok, moralim düzgün, sakinim, iyiyim, kafam rahat, hatta mutluyum.
biri benim yerime oldursun şunu ya, çok yoruyor beni.
nedir, ne değildir ondan da emin değilim, hatta bilmiyorum ama kafamın arka tarafında bir ses hiç durmuyor, bir şey'de bir gariplik, olmamışlık var, tuhaf, saçma.
bakıyorum kendime standart sağlık sorunları dışında bir şeyim yok, moralim düzgün, sakinim, iyiyim, kafam rahat, hatta mutluyum.
biri benim yerime oldursun şunu ya, çok yoruyor beni.
devamını gör...
5992.
söyleyecek çok şey var ama hepsini yazmaya gücüm yok maalesef.
devamını gör...
5993.
beni sadece ben olduğum için beni kabul edebilecek ve beni değiştirmeye çalışmayacak insan olmaması o kadar çok yoruyor ki.
çevremdeki insanlara göre 'iyi insan' kavramına uyabilmem için bile onlar gibi olmam gerekiyor, onlar gibi düşünmem gerekiyor.
kendim gibi olmaya çalıştığım her anın içine ediliyor bir şekilde.
onların iyi kavramına da takılmıyorum aslında, açıkçası iyi olmak gibi bir hedefim de yok bir süredir.
iyilik meleği değilim, insanım. kendi dünyasında iyilik meleği olmadan ama kimseye de zarar vermeden yaşamaya çalışan sıradan bir insanım.
basit zevklerim var, basit hayallerim var, basit bir yaşantım var, sıkıcı derecede heyecansız bir hayatım var.
bu kadar sıradan bir hayata ya da hayatsızlığa saygı duymak ne kadar zor olabilir?
neden birilerinin mükemmellik anlayışına uymak zorunda olayım mükemmelliği önemsemezken, neden seninle aynı fikirlere sahip olmadığım için cahil olayım, neden zevklerimiz uyuşmadığı için yaşamayı bilmeyen insan olayım?
nazik olmaya çalıştıkça hadsizliği kendine hak gören insanların ıslak sopayla dövülmesi gerektiğini düşünüyorum.
çevremdeki insanlara göre 'iyi insan' kavramına uyabilmem için bile onlar gibi olmam gerekiyor, onlar gibi düşünmem gerekiyor.
kendim gibi olmaya çalıştığım her anın içine ediliyor bir şekilde.
onların iyi kavramına da takılmıyorum aslında, açıkçası iyi olmak gibi bir hedefim de yok bir süredir.
iyilik meleği değilim, insanım. kendi dünyasında iyilik meleği olmadan ama kimseye de zarar vermeden yaşamaya çalışan sıradan bir insanım.
basit zevklerim var, basit hayallerim var, basit bir yaşantım var, sıkıcı derecede heyecansız bir hayatım var.
bu kadar sıradan bir hayata ya da hayatsızlığa saygı duymak ne kadar zor olabilir?
neden birilerinin mükemmellik anlayışına uymak zorunda olayım mükemmelliği önemsemezken, neden seninle aynı fikirlere sahip olmadığım için cahil olayım, neden zevklerimiz uyuşmadığı için yaşamayı bilmeyen insan olayım?
nazik olmaya çalıştıkça hadsizliği kendine hak gören insanların ıslak sopayla dövülmesi gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
5994.
adana’da bu sıcakta at mı koşar.
devamını gör...
5995.
bugün rastgele bir manava girdim, bir şeyler alacaktım. manav sahibi (orta yaşlarda)açmış ahmet kaya’dan nerden bileceksiniz şarkısını, ama nasıl da içli içli dinliyor. manav abiye iyi misiniz dememek için zor tuttum kendimi. adama dokunsanız ağlayacaktı. erkekleri bu şekil görmeye alışık olmayan ben, manavda meyve seçerken çok zorlandım.
devamını gör...
5996.
çok yoğun çalıştığım için ve birkaç kötü gelişmeyle beraber son günlerde epey bir dalgınım. bundan mütevellit yapmadığım sakarlık, unutkanlık kalmadı. yaklaşık 6 aydır usturayla tıraş oluyorum bayağı da ilerlettim bu yeteneğimi ama az önce öyle bir sakarlık yaptım ki artık bu duruma çeki düzen vermem gerektiğini anladım. usturayla tıraş olurken suratını kesmek gayet normal bir şey ancak ben sağ elimdeki usturayla sol elimi kestim hem de boydan boya. usturayı temizleyecektim ki birden sol elimin üzerinden geçirdim ve elimin üstünü kesti. bayağı da kanadı. bi süre dikkat gerektiren işlerden uzak kalabilsem keşke.
devamını gör...
5997.
önceleri bir insan ya nettir ya g.tür sanırdım.
ama artık sanmıyorum, eminim.
evet bir insan ya nettir ya g.tür.
ama artık sanmıyorum, eminim.
evet bir insan ya nettir ya g.tür.
devamını gör...
5998.
herkes allah şifa versin diyo ama kimse allah bu hastalığı niye verdi diye sorgulamıyor. dün bir yayıncıdan duyup boşluguma geldiği için gülmustum bu lafa. çok mantıklı.
devamını gör...
5999.
günü borçlanarak geçiriyorum. akşama vadeli alıyorum .
akşama kadar parayı denkliyorum .
bıktım artık .
bize ne zaman verecek mevla parayı.
akşama kadar parayı denkliyorum .
bıktım artık .
bize ne zaman verecek mevla parayı.
devamını gör...
6000.
özel olarak anlatmak istediğim herhangi bir şey yok. sadece anlatma isteği, kaşınır gibi. saçma. özel olarak konuşmak istediğim herhangi birisi yok. sadece konuşma isteği. kiminle olursa olsun. özellikle de hiç kimseyle. o yüzden en iyisi yazmak. ben de o yüzden buradayım. kim okur, okur.
hayat boyunca sağımda ve solumda dikenli tellerin olduğu bir yolda yürüyorum. her şeyin baştan belli olduğu, zaten yazgınızın dışına çıkamayacağınız, her şeyin olup, bittiği bir hayatın seyircisiyim. acı çekmekte bir seçenek. birkaç kez kanlar içinde dikenli tellerin ötesine geçmişliğim bile var üstelik. kanadığıyla kalıyor insan. çünkü dön dolaş, fark etmez, aynı yerdesin. üstelik bu hiçbir yere varmayan, sürekli olarak kendi etrafında döndüğün yolda artık nerede olduğumu da önemsemiyorum. ha orası, ha burası, ha şurası. orada da burada olduğundan başka bir şey yok. ne de olsa orada şurada da bir şekilde vakit geçirmen gerekecek. zaman algım yok. çünkü gece ve gündüzden ibaret. döngüsel. her şey dönüp, duruyor, ben de onlarla öylece.
yazgının dışında bir yazgın yoksa, o halde, nereye gidebilir ki insan? yazgım tek başınalık ile yalnızlık arasında gidip gelmekten ibaret. aradaki fark şu; tek başına olduğun zaman karşında mücadele etmen gereken insanlar var ama yalnız olduğunda kimse yok, bir nevi lüks. ve ben hayat boyunca sürekli olarak yalnız kalmaya çalıştım.
başına gelebilecek felaketlerin sonuna vardığında, artık orada hiçbir şey kımıldamıyordur. öylece rahatça oturabilirsin. zaten diğerleri de ancak başına gelebilecek felaketlerin sonunda seni yalnız bırakırlar. çünkü ister arkadaş olsun, ister sevgili, ister eş, kim olursa olsun, fark etmez, mutlu olduğun sürece yanındadırlar. hayır. onlar mutluluğundan nemalanmak için orada değillerdir. aksine neredeyse mutlu olmanın yasaklanması gerektiği bu cehennemin zebanileridir onlar. mutsuz olduğunda, görevleri tamamlanmıştır. kendilerine mutsuz etmek için başka mutlular ararlar. onların görevi budur. dediğim gibi herkesin bir yazgısı vardır. onlar en kötü yazgı tarafından lanetlenmiş zebanilerdir. içlerindeki cehennemi her yere taşımak, her yeri cehenneme çevirme çabası onların tiksinç yazgılarıdır.
ben de böyle tiksinç yazgılarla donatılmış insanların içinde büyüdüm. annem, babam, kardeşlerim dahil hepsinin bu senaryodaki rollerini oynayışlarını seyrettim.
arkadaşlık, sevgililik, bunların hepsi de bir arada bayağ romantize edilmiş, o yüzden de hayatta bir gerçekliği olmayan abartılardır olsa olsa. öğrenmem gereken her şeyi zaten biliyordum. etrafına baktığında tek gördüğün herkesin atanamamış birer düşman olduğu gerçeği. içlerindeki öldürme arzusunu saklayamıyorlar ama arzularını gerçekleştirebilecek kudretleri de yok bir yandan. o yüzden düşmanlık edebilmek için ya güçlenmeyi ya da zayıflamanı bekliyorlar. herkes herkese dişini göstermek için fırsat kolluyor. ta ki dişleri derisinden geçebilecek kadar sivrilsin ya da derisi incelsin. ta ki o leşçil bir kemik daha sıyırabilsin.
insan avlanma yetisi olmayan leşçil bir canlıdır. o yüzden her yerde düşkün ararlar. bulamazlarsa da düşürmeye ya da düşmesini beklemeye başlarlar. doğa o kadar acımasızdır ki; bazı aslanlar pençesiz doğar. o halde onlar da erdemlerini silaha çevirirler, o pis şefkatleri, tiksinç merhametleri ve gerçek olamayacak kadar abartı boyutuna vardırdıkları sevgileri ile düşmenizi beklerler. düşenin vay haline.
nefretin sonsuz çölünde sevgi bir damla sudur sadece. daha herhangi bir şeyi yeşertmeye karar verip, toprağa düşmeye karar verdiği anda havada buharlaşıp gider. o kadar işlevsizdir ama her yerde yüceltilen odur. dünyayı sevgi kurtaracak falan. oluyor mu öyle? o öyle olmaz işte. daha havada buharlaşıp, havaya karışır öylece. hava civa derler ya, hah, odur işte sevgi dedikleri.
ahmak insan beyni basit olan her şeyi algılamakta zorlanır. algılayamaz. ona gereken karmaşadır. halbuki sevgi basit bir mevzudur. bir kedi ayağına sürtünür, sen de onu okşarsın. bu kadar. daha fazlasına gerek yoktur üstelik. ama onlar sonsuzluğa uzanmak isterken abartma yoluyla her şeyi hiçe çeviren yeryüzü ve varoluşun en ahmak, düşkün formudur. ölümsüzlük peşinde koşarken ölü bir hayata mahkum olmuşlardır. o kadar ölüdürler ki; ölü olduklarının farkına bile varabilecek hayatın zerresi kalmamıştır içlerinde.
hükmetme sapıklığı daha şimdiden onları olmayacak şeylerin peşinde heba etmektedir. doğada hiçbir şey israf olmaz. insan israf olacağı sanrısı ile israf olur. mesela bir karpuzun hepsini tüketemediği anda onun israf olduğu sanrısı ile hırpalar kendisini. solipsizmin batağında çırpınır. halbuki o karpuz karıncalara besin olacaktır, kargalara besin olacaktır, mantarlara, bakterilere ve daha nice varoluşun başka sakinlerine. ama ona yar olmayan ne varsa hiç kimseye yar olmamalıdır. bu bencillik bile değildir üstelik. daha da beteri; aşağılık kompleksinden kaynaklı, narsistik bir şizofrenidir. o her şeyin kendi etrafında dönmesi gerektiğinin sanrısından muzdariptir ve bu hastalığın çaresi yoktur. bırak çaresini, bunu fark edebilecek kapasitede bir hekime bile rastlanmaz. psikiyatri bile daha şimdiden kendileri de bu hastalıktan muzdarip bir sürü ahmaktan teşkil etmektedir.
hükmetmek karşındakine üstün gelip, onu boğmakla ilgilidir. dişleri olan aslanlar dişleri ile boğarlar. olmayanlar ise ya zaten hali hazırda boğulmuş bir kurban bekleyen akbabalar gibi etrafta öylece döne döne uçarlar ya da daha iğrenç bir şekilde abartılı sevgi, şefkat ve merhametleri, o tiksinç erdemleri ile üstün gelip, boğmaya kalkar.
iktidar insanların dünyasında bir sanrıdan ibarettir. çünkü başkalarının algısına dayanır. manipüle edilebilir nitelikte bir sürü ahmak öylece ağzı açık dolanır. mesela hayvanlar kısa süreli de olsa belli bölgelerinde iktidar kurabilirler.
kedigiller içinde sosyal olan sadece aslanlardır. diğerleri sadece çiftleşmek üzere kısa süreli ilişkiler kurarlar. erkek aslanlar aralarında en az iki aslan olmak üzere koalisyon kurup 10 ila 15 dişiyi haremlerine katarlar. dişiler ise sürekli olarak sürü halindedir. dişilerin aksine bazı erkek aslanlar koalisyon kuramamış, herhangi bir sürüye sahip olamamışlardır ya da tercih etmemişlerdir. onlara göçebe kral denir. hayat onları diğerlerinden ayrı kılmıştır. eksik bırakarak veya fazla kılarak, fark etmez. sonuçta onların yazgısı ya yalnız olmaktır ya da tek başına olmaktır. tek başlarına avlanırlar, bir av da sonuç olarak bir düşmandır ve çoğu zaman diğer aslanlar tarafından tek başlarına öldürülür, ölür, ya da ecelleriyle yalnız ölürler nadiren.
insanlar da aslanlar gibi sosyal hayvanlardır. ben işte tek başıma ya da yalnız olarak göçebeyim sürekli. hayat beni bir şekilde her türlü diğerlerinden ayrıksı kıldı. hiç kimse ile ne ahlaki, ne kültürel, ne duygusal, hiçbir şekilde hiçbir bağım yok. hiç kimsyle düzenli, uzun süreli ilişkiler kuramıyorum. istesem de yapamıyorum. çünkü yazgımda yok. her şey yazılmış, çizilmiş, bitmiş. yapacak bir şey yok.
ben hiç kimseyle uğraşmak istemiyorum. kimsenin göğsüne basmak istemem. ama dediğim gibi hayatım tek başınalık ve yalnızlık arasında gidip, geliyor. bu uğraşmak istememe hali karşılıklı olunca yalnızlığıma dönebiliyorum. ama karşılıklı olmayınca, ben de birilerinin tiksinç göğsüne basmak zorunda kalıyorum. hayatta aslolan tek şey hayattır. gerisi boş. bir erkek başının çaresine bakabildiği anda hayatı başlar. ondan önce yaşamıyordur. hayattayım. şu an birilerinin tiksinç göğüslerini ezdim bayağ bir. biraz daha ezmem gerekiyor. ondan sonra umarım yalnızlığıma dönebilirim. uzun süredir alkol kullanmıyorum, kendimi ot gibi, kütük gibi hissediyorum. neşe namına hiçbir şey kalmadı içimde. sadece sınırlarını bilmediğim bir nefreti taşıyorum. işte bununla yaşıyorum. kimseyle uğraşmadığım, kafayı çekip, şarkı dinleyip, sızdığım zamanlara dönmek istiyorum sadece. kafama göre takılıp, kimseyi iplemek zorunda kalmadığım o güzel zamanlara.
hayat boyunca sağımda ve solumda dikenli tellerin olduğu bir yolda yürüyorum. her şeyin baştan belli olduğu, zaten yazgınızın dışına çıkamayacağınız, her şeyin olup, bittiği bir hayatın seyircisiyim. acı çekmekte bir seçenek. birkaç kez kanlar içinde dikenli tellerin ötesine geçmişliğim bile var üstelik. kanadığıyla kalıyor insan. çünkü dön dolaş, fark etmez, aynı yerdesin. üstelik bu hiçbir yere varmayan, sürekli olarak kendi etrafında döndüğün yolda artık nerede olduğumu da önemsemiyorum. ha orası, ha burası, ha şurası. orada da burada olduğundan başka bir şey yok. ne de olsa orada şurada da bir şekilde vakit geçirmen gerekecek. zaman algım yok. çünkü gece ve gündüzden ibaret. döngüsel. her şey dönüp, duruyor, ben de onlarla öylece.
yazgının dışında bir yazgın yoksa, o halde, nereye gidebilir ki insan? yazgım tek başınalık ile yalnızlık arasında gidip gelmekten ibaret. aradaki fark şu; tek başına olduğun zaman karşında mücadele etmen gereken insanlar var ama yalnız olduğunda kimse yok, bir nevi lüks. ve ben hayat boyunca sürekli olarak yalnız kalmaya çalıştım.
başına gelebilecek felaketlerin sonuna vardığında, artık orada hiçbir şey kımıldamıyordur. öylece rahatça oturabilirsin. zaten diğerleri de ancak başına gelebilecek felaketlerin sonunda seni yalnız bırakırlar. çünkü ister arkadaş olsun, ister sevgili, ister eş, kim olursa olsun, fark etmez, mutlu olduğun sürece yanındadırlar. hayır. onlar mutluluğundan nemalanmak için orada değillerdir. aksine neredeyse mutlu olmanın yasaklanması gerektiği bu cehennemin zebanileridir onlar. mutsuz olduğunda, görevleri tamamlanmıştır. kendilerine mutsuz etmek için başka mutlular ararlar. onların görevi budur. dediğim gibi herkesin bir yazgısı vardır. onlar en kötü yazgı tarafından lanetlenmiş zebanilerdir. içlerindeki cehennemi her yere taşımak, her yeri cehenneme çevirme çabası onların tiksinç yazgılarıdır.
ben de böyle tiksinç yazgılarla donatılmış insanların içinde büyüdüm. annem, babam, kardeşlerim dahil hepsinin bu senaryodaki rollerini oynayışlarını seyrettim.
arkadaşlık, sevgililik, bunların hepsi de bir arada bayağ romantize edilmiş, o yüzden de hayatta bir gerçekliği olmayan abartılardır olsa olsa. öğrenmem gereken her şeyi zaten biliyordum. etrafına baktığında tek gördüğün herkesin atanamamış birer düşman olduğu gerçeği. içlerindeki öldürme arzusunu saklayamıyorlar ama arzularını gerçekleştirebilecek kudretleri de yok bir yandan. o yüzden düşmanlık edebilmek için ya güçlenmeyi ya da zayıflamanı bekliyorlar. herkes herkese dişini göstermek için fırsat kolluyor. ta ki dişleri derisinden geçebilecek kadar sivrilsin ya da derisi incelsin. ta ki o leşçil bir kemik daha sıyırabilsin.
insan avlanma yetisi olmayan leşçil bir canlıdır. o yüzden her yerde düşkün ararlar. bulamazlarsa da düşürmeye ya da düşmesini beklemeye başlarlar. doğa o kadar acımasızdır ki; bazı aslanlar pençesiz doğar. o halde onlar da erdemlerini silaha çevirirler, o pis şefkatleri, tiksinç merhametleri ve gerçek olamayacak kadar abartı boyutuna vardırdıkları sevgileri ile düşmenizi beklerler. düşenin vay haline.
nefretin sonsuz çölünde sevgi bir damla sudur sadece. daha herhangi bir şeyi yeşertmeye karar verip, toprağa düşmeye karar verdiği anda havada buharlaşıp gider. o kadar işlevsizdir ama her yerde yüceltilen odur. dünyayı sevgi kurtaracak falan. oluyor mu öyle? o öyle olmaz işte. daha havada buharlaşıp, havaya karışır öylece. hava civa derler ya, hah, odur işte sevgi dedikleri.
ahmak insan beyni basit olan her şeyi algılamakta zorlanır. algılayamaz. ona gereken karmaşadır. halbuki sevgi basit bir mevzudur. bir kedi ayağına sürtünür, sen de onu okşarsın. bu kadar. daha fazlasına gerek yoktur üstelik. ama onlar sonsuzluğa uzanmak isterken abartma yoluyla her şeyi hiçe çeviren yeryüzü ve varoluşun en ahmak, düşkün formudur. ölümsüzlük peşinde koşarken ölü bir hayata mahkum olmuşlardır. o kadar ölüdürler ki; ölü olduklarının farkına bile varabilecek hayatın zerresi kalmamıştır içlerinde.
hükmetme sapıklığı daha şimdiden onları olmayacak şeylerin peşinde heba etmektedir. doğada hiçbir şey israf olmaz. insan israf olacağı sanrısı ile israf olur. mesela bir karpuzun hepsini tüketemediği anda onun israf olduğu sanrısı ile hırpalar kendisini. solipsizmin batağında çırpınır. halbuki o karpuz karıncalara besin olacaktır, kargalara besin olacaktır, mantarlara, bakterilere ve daha nice varoluşun başka sakinlerine. ama ona yar olmayan ne varsa hiç kimseye yar olmamalıdır. bu bencillik bile değildir üstelik. daha da beteri; aşağılık kompleksinden kaynaklı, narsistik bir şizofrenidir. o her şeyin kendi etrafında dönmesi gerektiğinin sanrısından muzdariptir ve bu hastalığın çaresi yoktur. bırak çaresini, bunu fark edebilecek kapasitede bir hekime bile rastlanmaz. psikiyatri bile daha şimdiden kendileri de bu hastalıktan muzdarip bir sürü ahmaktan teşkil etmektedir.
hükmetmek karşındakine üstün gelip, onu boğmakla ilgilidir. dişleri olan aslanlar dişleri ile boğarlar. olmayanlar ise ya zaten hali hazırda boğulmuş bir kurban bekleyen akbabalar gibi etrafta öylece döne döne uçarlar ya da daha iğrenç bir şekilde abartılı sevgi, şefkat ve merhametleri, o tiksinç erdemleri ile üstün gelip, boğmaya kalkar.
iktidar insanların dünyasında bir sanrıdan ibarettir. çünkü başkalarının algısına dayanır. manipüle edilebilir nitelikte bir sürü ahmak öylece ağzı açık dolanır. mesela hayvanlar kısa süreli de olsa belli bölgelerinde iktidar kurabilirler.
kedigiller içinde sosyal olan sadece aslanlardır. diğerleri sadece çiftleşmek üzere kısa süreli ilişkiler kurarlar. erkek aslanlar aralarında en az iki aslan olmak üzere koalisyon kurup 10 ila 15 dişiyi haremlerine katarlar. dişiler ise sürekli olarak sürü halindedir. dişilerin aksine bazı erkek aslanlar koalisyon kuramamış, herhangi bir sürüye sahip olamamışlardır ya da tercih etmemişlerdir. onlara göçebe kral denir. hayat onları diğerlerinden ayrı kılmıştır. eksik bırakarak veya fazla kılarak, fark etmez. sonuçta onların yazgısı ya yalnız olmaktır ya da tek başına olmaktır. tek başlarına avlanırlar, bir av da sonuç olarak bir düşmandır ve çoğu zaman diğer aslanlar tarafından tek başlarına öldürülür, ölür, ya da ecelleriyle yalnız ölürler nadiren.
insanlar da aslanlar gibi sosyal hayvanlardır. ben işte tek başıma ya da yalnız olarak göçebeyim sürekli. hayat beni bir şekilde her türlü diğerlerinden ayrıksı kıldı. hiç kimse ile ne ahlaki, ne kültürel, ne duygusal, hiçbir şekilde hiçbir bağım yok. hiç kimsyle düzenli, uzun süreli ilişkiler kuramıyorum. istesem de yapamıyorum. çünkü yazgımda yok. her şey yazılmış, çizilmiş, bitmiş. yapacak bir şey yok.
ben hiç kimseyle uğraşmak istemiyorum. kimsenin göğsüne basmak istemem. ama dediğim gibi hayatım tek başınalık ve yalnızlık arasında gidip, geliyor. bu uğraşmak istememe hali karşılıklı olunca yalnızlığıma dönebiliyorum. ama karşılıklı olmayınca, ben de birilerinin tiksinç göğsüne basmak zorunda kalıyorum. hayatta aslolan tek şey hayattır. gerisi boş. bir erkek başının çaresine bakabildiği anda hayatı başlar. ondan önce yaşamıyordur. hayattayım. şu an birilerinin tiksinç göğüslerini ezdim bayağ bir. biraz daha ezmem gerekiyor. ondan sonra umarım yalnızlığıma dönebilirim. uzun süredir alkol kullanmıyorum, kendimi ot gibi, kütük gibi hissediyorum. neşe namına hiçbir şey kalmadı içimde. sadece sınırlarını bilmediğim bir nefreti taşıyorum. işte bununla yaşıyorum. kimseyle uğraşmadığım, kafayı çekip, şarkı dinleyip, sızdığım zamanlara dönmek istiyorum sadece. kafama göre takılıp, kimseyi iplemek zorunda kalmadığım o güzel zamanlara.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302