6561.
mahkeme suratlı, şirret bir kadın,
sözleri diken, bakışı yılanın.
kavgayı süs yapmış dilinin ucuna,
sevgi düşer, öfke kurar tahtını yanına.
devamını gör...
6562.
hadi biraz uzak duralım.
burada sesleniyorum size göre başardıklarınızla ilgilenmiyorum gerçekten içten bir şekilde tebrik ediyorum her ne haltsa ama artık salın beni!

herkes kendine nefes alacak bir yer bulsun düşünelim biraz...

bazen kendimi sabahattin ali gibi hissediyorum anlattıklarınızı dinlemiyorum iç sesimin dediklerini dinlemekten size sıra gelmiyor yani arada fark ettiğiniz o boş bakışlarım gerçekten boş.
devamını gör...
6563.
'bu dünyada güzel şeylerde oluyor..' sırf bu inançla yaşanılıyor. kötü şeyler yaşanırken bile bir gün iyi olacak düşüncesine tutunuyorsun ve belki de dimdik ayakta duruyorsun. bazen takatin kalmıyor dayanacak bir yer arıyorsun. tutunacağın dal sağlamsa seni ayakta tutmaya devam eder, peki ya o da kırıksa? işte o zaman düşmeye devam.. öyle zamanlar geliyor ki arka arkaya düşüyorsun. tek bir ayağa kalkma hamlesinin bile boş olduğunu düşündüğün zamanlar... düşe kalka geçirilen bir ömür..
düşmekte baki değil kalkmakta..

iyi şeylerin hatırına ayakta..
iyi şeylerin hatırına dönüyor dünya..
devamını gör...
6564.
gidebilir mi insan kendi içinden bir yere.
kaçabilir mi insan kendisinden.
rüyalarından. hayallerinden kaçtın, düşüncelerinden kaçtın, oyalandın.
rüyalarından kaçamadın.
en savunmasız anında çıkarttı önüne.
çok saçma bir rüyaydı gördüğüm. bir sınıftayız.
ama bu sınıf sanki ders için değil yani bir lise üniversite gibi değil başka bir şey için oluşturulmuş. ama ne için anlayamadım.
onca insanın içinde görünce onu, baktım baktım tanıdım.
derse giren adam isimleri soruyordu.
sıra ona gelince arapça bir şeyler demeye başladı sonra bir şarkı söyledi ismini de hatta.
o kadar güzeldi o kadar gerçek. kıskandım hatırlıyorum. ve ne oldu biliyor musunuz. ders bitti, yanına gidecektim ve konuşacaktim.
ders boyunca ona baktım baktım baktım. kim ne anlattı neden oradaydik bilmiyorum. hiç bir şey görmedi gözüm.
ders bitti yanına gidecektim ve uyandım. nasıl uyandım. nasıl kızdım nasıl neden dedim.
gece boyunca çişim gelmiş ama rüyadan uyanmamak için tutmuşum. o soğuk gecede içimdeki sidikle ısınmışım sanki. tuvalete gidince zorlanip biraz el yüz yıkama derken telefon zili çalıyor. bir alışamadık şu melodiye .
kahvaltıdan önce pencereden kafamı yarı çıkarıp bir sigara. böyle de çok zararlıymış. sanki yararlilardan ne fayda gördük diye düşündüm.
üç dişi bir erkek köpek birbirine sarılmış. üşümüş gece boyu. uyuyorlar öylece. karşıki dağlara sis çökmüş. abi sabah sabah ne sigarası içiyorsun yine . aman boşver.
abi yumurtayı kaynatim mı tavada mi. farketmez.
işte bunları yazmamak icin derler ki.
önce oturup insan tüm anılarını yazacak. bir yazar yazacak tüm anılarını iyi kötü. her şey bitince işte şimdi hayal gücünü yazacak.
böyle yazar olunabilir belki de evet.
tam da böyle. kim ne yapsın senin rüyanı anını.

insanın içinde bir bardak kırılmış cam parçaları içinde geziyor . sabahları bazen ayaklarım gitmiyor işe. ileri giderken geri gidiyorum gitmek istiyorum. geceleri uyumak istiyorum erkenden. müzik dinlemek istiyorum ne dinleyim karar veremiyorum. beğenmiyorum da . sanki tüm dünyada şarkılar tükenmiş yeni şarkılar lazım.
okuyorum okuyorum okuduklarımı kimseyle konuşamıyorum bile. kimse yok çünkü.
kimse merak etmiyor kimsenin umrunda değil bunlar . çok sıradan çok gerçeği gizemi çözülmüş bir dünya var sanki . herkes sırrı biliyor gerçeği biliyor . ben bilmiyorum tek.
binlerce yıl öncenin hiçbir merakı hayreti yok insanlarda.
kocaman bir ağacı gördüğümde hayret ediyorum. nasıl büyümüş neler yaşamış görmüş.
yavrularını tek tek ağzında taşıyan köpek nasıl annelik yapıyor . ara ara geliyor emzirip gidiyor.
bu nehir kaç bindir yıldır akıyor. bunca su nereden geliyor. binlerce yıl önce insanlar şu mağaralarda nasıl yaşamış ne yapmışlar.
bağlamam ve gitarım yapıldı geliyor. birazda onlarla oyalanırım. zaten kışın pek yapacak şey olmuyor. bu yıl üşümüyorum da . küçükken ayakta bot yok üstte doğru düzgün bir şey yok dışarı çıkıp akşama kadar karla oynardık. kayardık yukardan aşağı. akşama kadar kayardık. hiç mi üşümüyorduk.
yazın eve girmezdik hiç mi yanmıyorduk.

zamanı hep tanrı yaşamış insanoğlu ölmek için yaratılmış(bilge kağan kültigin anıtı)

yoruldum , yorgunluğumun hassas olmak gibi bir nedeni var. unutmamak gibi. fil hafızasına sahip insanlar için bu dram . mesele affetmek haklı olmak gurur yapmak üzülmek kırılmak gibi bir şey değil.
var olmak . varlığın kendisi . ama yok olmayı istememekte. yok olmak bu meseleyi çözmez çözemez.
yok olmak bilinmezlik .
bilmediği şeyden korkar insan.
bilinmezlik belirsizliktir.
bu yüzden bile insan mutsuz olduğu günlerde sonunu bildiği filmleri dizileri izler yeniden izler. yeni bir film sonu kötü çıkarsa onu üzecektir .

küçük bir şehirde diyor dostoyevski (ölüler evinden anılar) iki tip insan vardır . bir bunu kabullenmiş oranın insanı. hayattan fazla beklentisi olmayan para biriktiren insanlar.
iki görevini biran önce bitirip 2-3 yıl içinde oradan uzaklaşmayı kaçmayı hedefleyen insanlar. ( tayinle gelmişler gibi)
biz hep ikinci insanız . işte bu tespit çok doğru.
demek ki bazen kabullenmek gerek .
insan pek kabullenebilen bir varlık değil.
sinebilir bekleyebilir korkabilir acı çekebilir vazgeçebilir ama kabullenemez. tüm gücünü yeri gelir bunu başarmaya bile harcar.

kendini bir yere ait hissedememek.
neden böyle biliyor musun? çünkü insan bir yerde çok durdukça orada kötü anıları birikiyor. ve insan kötü anılarını daha çok hatırlıyor. daha keskin daha belirgin .
yeni şehirler demek yeni baştan yaşamak. hani diyor ya tanpınar” biz yeni bir elbise aldığımızda onu hemen giymek isteriz . eski kötü anılar ne varsa çekip gitsin yeni başlangıçlar olsun . böyle bir şeydi dediği .
hani yeni bir eve taşınırsın kendi evindir hatta. eski evdeki eşyaları atıp yeni eşyalar alır oturursun.
yeni bir şehir de böyle işte .
hep yenisi mi olacak olsun . dünyada sonuçta mezarın .
evden sonra her yer gurbet.

acılar birikir kir pas kangren olur. sanki tek sorun şehirler . insan çocuk değil insan derviş değil insan sürekli kendinden hep kendinden hep idare ederek insanları yaşayamaz. yaşamamalı da .

sen çok değiştin derler bir de.
sen yani biz değil sen değiştin.
yaşamak değişmektir yeniden doğmak her defasında yenilenmek al tarafta ne kadar şey varda üstüne sürekli boya atmaktır sıvamaktır cila atmaktır yama yapmaktır .
yoksa onca pas kir yıkıklık içinde insan ne olur. insan en çok içinden çürür. kurtlu bir ağaç gibi elma gibi.
dışardan baksan jelatinli ışıl ışıl insanların yaşadığı değil anlattığı hikayeler harap eder insanı.
dostoyevski diyor ya biz kendimizden daha fakir hasta vs insan gördüğümüzde aslında içten içe seviniriz böyle değilim diye. samimiyetsiz bir kibir şükürle karışık tuhaf bir acıma durumu yani. dinliyormuş anlıyormuş gibi yapmak.
herkesin bir hikayesi vardır anlattığı veya anlatmadığı anlatamadığı .
aytmatov diyor ya dünyadaki her duyguyu anlatacak kelime yoktur buna gerekte yoktur.
anlatmaya gerek yok anlaşılmaya gerek yok.
dünya bir pencere bakıp geçerken (yunus emre)
her gördüğüne bir anlam yüklemek anı yapmak.
hiçbir şey istemiyorum diyorum birkaç gün sonra istiyor oluyorum.
devamını gör...
6565.
bazı insanlar toplu taşımada cidden nasıl davranacaklarını bilmiyorlar.

ben kulaklık taktığım zamanlar acaba ses dışarı gider de insanları rahatsız eder mi diye ince ayrıntıları düşünürken bazı gereksizler ağız dolusu kahkaha atarak konuşabiliyorlar. zor cidden zor...
devamını gör...
6566.
devamını gör...
6567.
oyun oynamaktan çok sıkıldım.
devamını gör...
6568.
bence herkes günde bir defa, iyi ki varsın, sözünü duymalı. ben de sana söylüyorum; iyi ki varsın...
devamını gör...
6569.
art arda gelen telefonlar sebebiyle tam bir görüş gecesi oldu. film de pç oldu ama seviyorum valla canım arkadaşlarım.

iyi ki varsınız lan. tüküreyim ama vazgeçtim film milm yarın izlerim.
devamını gör...
6570.
akıllı olmak iyidir ama tek başına yetmez. ortalama üstü bir zekaya sahip olup disiplinli olmamak seni gerizekalı yapar.
devamını gör...
6571.
günümüzün en saçma tam zamanlı mesleği: ideal erkek / ideal kadın arayıcılığı.
sanki evrende gizli bir katalog var da, boyu 1.85, kaşı keman, kas oranı yüzde 12, gülüşü filtreli, duygusal zekası ise yapay ama bir o kadar da doğal diye sipariş vereceksin… sonra hop, kapıya teslim.

bu tayfa genelde benim standartlarım yüksek diye gezer, ama hayatına bakarsın: yatağın başucunda yarısı içilmiş kola, üç senedir kırık saç düzleştirici, telefon galerisinde de motivasyon etiketiyle saklanan eski sevgili fotoğrafları.
ama yok, o hala mükemmel insanı bekliyor.
sanki kendisi nasa tarafından üretilmiş prototip.

ideal kadın diyorsun… hem sabırlı olacak, hem sabah kalkıp filtre kahveyle günaydın aşkım diyecek, hem de trip atmayacak, bir de seksi olacak 5 lira fark ile boy uzatma ister misin?
yani pratikte melek olacak ama kira ödeyecek.

ideal erkek diyorsun… hem karizmatik, hem kaslı, hem sadık, hem mizah anlayışı olacak.
yani thor’un mizahi versiyonu, kira kontratıyla birlikte.

gerçek şu ki, ideal insan yok.
olsa da seni seçmez zaten.
çünkü o kadar ideal birinin, senin üç günde dönen ruh halinle uğraşacak boş zamanı yok.

ama neyse, sen yine de daha iyisi vardır diyerek tinder’ı üçüncü kez sil, sonra yine yükle.
belki bu sefer algoritma sana insan yollar.
ama büyük ihtimalle yine selam deyip kaybolan bir beyaz atlı eşek çıkar.
devamını gör...
6572.
uzun zaman sonra çat diye birini aradım bugün. o kadar uzun zamandır kimseye yük olmayım diye direniyorum ki biri yetmedi diğerine de yazdım arayabilir miyim diye.

oh ne iyi ettim. iyiki varsınız canım arkadaşlarım.
devamını gör...
6573.
gördüğümü görmezlikten gelemem bildiğimi de bilmezlikten
tam tersi
görmediğimi gördüm diyemem bilmediğimi de bildim
hissettiysem hissettim derim de hissettim mi acaba dersem hissettim diyemem
çok zorlaşıyor işte bu şekilde fakat dürüst hissediyorsun istemsizce
devamını gör...
6574.
sözlükte payalaştığım fotoğraflarım yüzünden bağımlı falan olduğumu düşünen arkadaşlara "hayır, sadece yorgun ve uykusuzum" demek istiyorum.
devamını gör...
6575.
dün akşam bi filme başlamıştım. art arda aramalar geldi ve devam edemedim. bu akşam bitiririm dedim.
önce dünkü arkadaş tekrar aradı.
sonra kardeşim aradı.
şimdi de lise arkadaşım aradı. çayın suyu bitti. film yarım hâlde beni bekliyor.

ben şimdi bunu neden yazdım ikidir.

ben sürekli "allahım kimsem yok. çok yalnızım. hiç arkadaşım yok. kimse beni sevmiyor." diye ağlarım. öyle de bu arada.
ama şimdi şimdi uyanıyorum biraz.
beni seven insanlar var. beni arıyorlar. benimle paylaşıyorlar. beni dinliyorlar.
anlatabildim mi? xd

baya iyi hissediyorum bi süredir bu sebepten. hatta demin telefon çalınca "aaayyyhhhhh şaka mı?" diye bağırdım çünkü iki gündür film bitmedi yahu.
ama gülümseyerek açtım. "efendim canım"
tüküreyim filme. lise arkadaşım aramış. beni aramış.
ondan önce izmir ondan önce bursa. hep ankara. arada kars.
allahım çok mutluyum.


(artık film izliyorum lütfen kimse aramasın. xd)
devamını gör...
6576.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
6577.
maaş yatınca bı kafa dağıtmaya club'a gideyim dedim. yatmadan bir gün önce g..mün fermuarı varmış gibi yırtıldı resmen.
yav bir yerden kapatıyorum başka yerden açılıyor şaka gibi a..k.. ya!!

lan bordroya bakıyorum 23k vergi mi kesilir arkadaş ? tek istediğim güzel bir gece gecirip gece de sevişip yatıp zıbarmak lan!

sinir krizleri geçiriyorum.
devamını gör...
6578.
çalıştığım yerde son günümü bitirdim bugün.

oğuz atay benim çalışma hayatımdan esinlenerek yazmış resmen kitabını. bir yerde ortalama bir buçuk iki seneden fazla çalışmadım şimdiye kadar.

işte biz o gün,

a ta na ca ğııız !
devamını gör...
6579.
donuyorum fakat battaniye altında donuyor olmak çok iyi hissettiriyor.
kavurucu, iğrenç yaz aylarından sonra bir de götüşümün donmasına laf edecek değilim.
gerekirse montla, paltoyla battaniye altına girip hasta olurum ama yine de o sıcak günleri özlemem..

bunun dışında bugün izlediğim filmlerden ötürü varoluşsal kaygılarla boğuşuyorum.
normalde de boğuşuyordum ama bir de üzerine bunlarla alakalı bir şeyler izleyince iyice mala döndüm.
bir de ülke bu haldeyken var olamayışsal kaygıları düşündüğüm için de daha da mal gibi hissediyorum.

dertlerimi ya da derdim olmamasına rağmen kafaya takacak olduğum her şeyi kategorize edip önem sırasına koymam lazım.
böyle hepsine birden üzülmek o kadar düzgün bir üzülme stili sağlayamıyor, duygularımı hissedemiyorum bile doğru düzgün.
aynı anda kırk farklı şeye üzülüyor oluyorum çünkü.
bazen de çok fazla etkilenmemek için bir taşla üç kuş vurarak hepsini birbirine bağlıyorum.

neyse battaniyeye geri dönelim.
şu an bordo battaniye altında ihtiyacım olan şey sımsıcak bir sahlep.
bol tarçınlı.
kocaman bir kupada..
bir de sıcak su torbası, benim peluş yeşil sıcak su torbam.
bir de herhangi bir yemeğe ihtiyacım olabilir, sabah yediğim üç parça bayatlamış tuzlu bisküvi ile duruyorum ama yemek yemek için battaniyeden kalkmam gerekeceği için o konuyu da es geçiyorum.

sahlep iyidir demiş miydim?
bence de iyidir.
bir de tarçın.

bir de kedi koyun kucağıma lütfen. yavru, şişko fark etmez.
devamını gör...
6580.
bazen sadece destek görmek, sarılmak istersin ama kimse yoktur çevrende.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlük yazarlarının söylemek istedikleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim