sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
2921.
2922.
oncelikle jan hanima gecmis olsun patiler canimizdir :)
efkarli bir seyler yazacaktim ...vazgectim:)
efkarli bir seyler yazacaktim ...vazgectim:)
devamını gör...
2923.
2924.
#3028683 baban hasan tahsin mi o ne kurşun öyle.
devamını gör...
2925.
sevdiceğim kilo verdikçe daha yakuşuklu oluyor. vallaha elimden kaçairacagim herifimi.
not: tam 52 kilo verdi
not: tam 52 kilo verdi
devamını gör...
2926.
derin sularda yüzüyorum. ölümcül sular... ama bu gerekli, hayata dönmem için bu gerekli. kalbim nihayet atmaya başladı. nefes alışım bile değişti. bu çok farklı bir his. konuşulur bunlar, konuşacağız.
devamını gör...
2927.
tam benimsemeye başlıyorum, değişiyor. yabancılaşıyorum.
tam alışmaya başlayacağım,
eskiye dönüyor.
ama artık eskiyi de tanımıyorum.
tam alışmaya başlayacağım,
eskiye dönüyor.
ama artık eskiyi de tanımıyorum.
devamını gör...
2928.
ınstagram'da gezerken 'erkekler soruyor kadınlar yanıtlıyor' diye bir şeye denk geldim. yorumların çoğu aynı şeyi anlatıyordu ama biri içime işledi. "sorum yok. sadece böylesine kötü bir dönemde lütfen dikkat edin olur mu? anneme ablama her gün söylerim. "her zaman emin olduğun sokaktan git, gerekirse geç git ama güvenli git"
okuyunca bi' içim ezildi. babamdan, erkek arkadaşımdan, kuzenimden duyduğum bir şeyi hiç tanımadığım birinin de oraya yazmış olması...
dünyada hâlâ güzel ruhlar var. ruhu güzel olanla karşılaştırsın tanrı.
okuyunca bi' içim ezildi. babamdan, erkek arkadaşımdan, kuzenimden duyduğum bir şeyi hiç tanımadığım birinin de oraya yazmış olması...
dünyada hâlâ güzel ruhlar var. ruhu güzel olanla karşılaştırsın tanrı.
devamını gör...
2929.
eve dönmenin evi terketmekten daha zor olduğunu öğreneceksin bu hayat sana öğretecek
devamını gör...
2930.
çok mu beğendin yazdığımı, tespitim doğru değil mi?
durum tam şu idi; sen ufukta göründüğünde ben henüz gözden kaybolmamıştım. hiç unutmam mevsim kış, günlerden 23 ocak'tı. öğleden sonra sularıydı göz yaşına boğulduğumda.
durum tam şu idi; sen ufukta göründüğünde ben henüz gözden kaybolmamıştım. hiç unutmam mevsim kış, günlerden 23 ocak'tı. öğleden sonra sularıydı göz yaşına boğulduğumda.
devamını gör...
2931.
hani dağılırdi kara bulutlar
gece çöken hüzün gündüz kalkardı
güneşi severdi hani canlılık
ve kalbin atımı bizi canlı kılardi
gece çöken hüzün gündüz kalkardı
güneşi severdi hani canlılık
ve kalbin atımı bizi canlı kılardi
devamını gör...
2932.
bugün, damarıma basıldığında ne kadar da hırçın ve de saldırgan, yavrularına dokunulacak hissi barındırıp saldıran tavuk misali olabileceğimi gördüm. bu yönümü ilk defa bugün keşfettim. ben gayet mülayim bir insan olduğumu düşünüyordum, değilmişim. allah vere de bu yönümü bir daha kullanmak zorunda kalmayayım.
devamını gör...
2933.
arkadaşlar, masaj salonu olan var mı?
not: klimalı.
şu sıcaktan beni ancak o kurtarabilir.
not: klimalı.
şu sıcaktan beni ancak o kurtarabilir.
devamını gör...
2934.
dün istanbul'daydım sevgili dostlar. galata'ya çıktım, beşiktaş'ı gezdim, vapura falan bindim. istanbul nefretim katlandı ancak harika bir gün geçirdim. havayı kararttım, eve dönme vaktimi getirdim. saat 23.00'te esenler'den biletim vardı. otobüs arıza yaptığı için 22.30 seferiyle birleştirilmiş, çift katlı otobüs tahsis etmişler. 2024 yılındayız anasını ne katlı otobüsü dediysem de kar etmedi. sayısız kereler otobüsle yolculuk yapmıştım ama ilk kez katlı otobüs deneyimleyecektim. üst kata çıkıp koltuğuma kuruldum. 70 küsur insanla yolculuğa başladık. aşırı yorgundum, sızıvermişim. burgaz'ı, babaeski'yi hayal meyal gördüm ve bir uyandım otobüste kimse kalmamış. hay gelmişini geçmişini diyerek google maps'i açtım. bir de ne göreyim. havsa'yı geçmişiz uzunköprü'ye dönmüşüz. saat 3 gibi uzunköprü'de saldılar beni. otogarda demlenen agalarla bekledim. bankodaki görevliye rica ettim. sağ olsun para mara almadan 4.15 otobüsüne bindirdi beni. eve girdiğimde 5.30'a geliyordu. uyumak için çok geçti, uyumamaksa bir nevi intihardı. uyumamayı tercih ettim. iki büyük fincan kahve içtim, buz gibi suyla duş aldım. yol mahmurluğuna, uykusuzluğuna alışkın bünyem oralı bile olmadı. işe gittim, bir saat sonra izin alıp çıktım. malamat oldum dostlarım. sefil oldum.
previously on
#2874833
previously on
#2874833
devamını gör...
2935.
mahallemizde bir çocuk var.askerden yeni geldi. gelir gelmez babasını kaybetti. işi gücü yoktu. ailesine bakmak buna kalınca biraz borçlanarak bir motor aldı. motokuryeliğe başladı. motoru ekmek parası olduğu için ona gözü gibi bakıyordu. biraz önce duydum ki motorunu çalmışlar...
niye insanlar böyle? çalışmadan emek sarf etmeden kazanmak için yapılan hırsızlık birilerinin hayatını nasıl etkiliyor bunu düşünmekten aciz insanlar var.tabi bunlara insan denirse...
çaresizlik içinde boğuluyorum. gençlerin geleceği alınıyor ellerinden ve kimse bunun için birşey yapmıyor...
niye insanlar böyle? çalışmadan emek sarf etmeden kazanmak için yapılan hırsızlık birilerinin hayatını nasıl etkiliyor bunu düşünmekten aciz insanlar var.tabi bunlara insan denirse...
çaresizlik içinde boğuluyorum. gençlerin geleceği alınıyor ellerinden ve kimse bunun için birşey yapmıyor...
devamını gör...
2936.
akşam altı vapuru o vakitler bostancı'dan kalkardı.
anımsadığım kadarıyla iskele binası iyi bir durumda değildi.
yarı ahşap, yarı beton bu bina, tuhaf bir huzuru da içinde barındırırdı.
halbuki bakınca zor ayakta durduğu,
içine ayak basan insanın artık hadsiz hesapsız olduğu belliydi.
ama sonuna gelmişti artık bir şeylerin.
iskeleye yürünen yolun iki tarafı açıktı o günlerde.
rüzgarlı havalarda deniz iskeleyi iki yandan döver,
yükselen sular oturulan yerlere doğru gelirdi.
ıslanmamak için insanlar telaş ile fırlarlardı oturdukları yerden.
biz hep hava karanlıkken gelirdik oraya.
iskelenin biraz uzağında ise alabora olmuş ve karaya vurmuş bir
küçük tanker dururdu. lodosta deniz onu yükseltirdi havaya,
sonra geri bırakırdı.
hep korkardım onu görünce, içinde olmayı düşünür, ürperirdim.
geceleri simsiyah olurdu etraf.
ve bekleyen insanlar.
kimi o günün alımlı genç kızı, kimisi torunu ile yolculuk eden bir dede,
kimisi benim gibi en güvendiği insanla beraber,
kimisi de yapayalnız ve hiç konuşmadan bekler dururdu orada.
derken vapur bir çok manevra ve siyah dumanlar çıkardıktan sonra
yanaşırdı ağır, ağır. sabırla, inatla.
inenler hızlıca ortadan kaybolduktan sonra biz binerdik,
ve iki saati aşkın yolculuğumuz başlardı nihayet.
önce istanbul'u süzer, onun yorgun ve yoğun çehresine bakardım uzun, uzun.
sonra kaybolurdu yaşlı şehir, arabalarla dolu gerdanı artık görünmez olurdu.
sanki sonsuzluğa doğru giderdi dalgaları yara yara vapur.
bir an evvel eve varmak isterdim yolculuğun güzelliğine rağmen.
rahatlık, rahatlık üstüneydi.
uzun ve dingin bir yolculuktan sonra ışıkları görünürdü son durağımızın.
öyle ki vapurda bir gece o iskelede kalır, dinlenirdi adeta, sabah yeniden dönmek için.
yanaşırken gözlerim seçmezdi, karanlıkta çınarcık'ı.
belirli sayıda sokak lambası, az sayıda araba farını görürdüm ancak.
bu sefer de iskele meydanından hızlı adımlarla yürürdü insanlar,
yazsa büyük kalabalıklar, kışsa iki elin parmağını geçmeyecek sayıda insan.
iskeleden çıkıp meydana gelince atatürk'ün heykeli görünürdü ilk,
etrafında bir süs havuzu, çalışmayan fıskiyeler,
herkes bir yerlere dağılırdı kısa sürede. ve kasaba kendi sakinliğiyle
baş başa kalırdı. yani bizim olurdu yeniden.
eve gidince oluşan o tatlı yorgunluk paha biçilmezdi.
97 yılının yağmurlu bir günüydü hatırlıyorum,
o zamanlar bayilerde dergiler satılırdı ve dergi almıştım yine.
onu okumuştum yolculuk boyunca,
ve yine her şey çok güzeldi, tıpkı o yıllardaki hemen her şey gibi.
belki de hayat orada kaldı, orada yaşamaya devam ediyor.
bazen o günleri gören benle şu andaki ben aynı insan mıyım,
başka bir ülkede, başka bir asırda mıyım anlayamıyorum.
bir düş müydü gördüklerim?
yoksa şimdi gördüklerim birer kabus mu?
bir türlü anlayamıyorum.
anımsadığım kadarıyla iskele binası iyi bir durumda değildi.
yarı ahşap, yarı beton bu bina, tuhaf bir huzuru da içinde barındırırdı.
halbuki bakınca zor ayakta durduğu,
içine ayak basan insanın artık hadsiz hesapsız olduğu belliydi.
ama sonuna gelmişti artık bir şeylerin.
iskeleye yürünen yolun iki tarafı açıktı o günlerde.
rüzgarlı havalarda deniz iskeleyi iki yandan döver,
yükselen sular oturulan yerlere doğru gelirdi.
ıslanmamak için insanlar telaş ile fırlarlardı oturdukları yerden.
biz hep hava karanlıkken gelirdik oraya.
iskelenin biraz uzağında ise alabora olmuş ve karaya vurmuş bir
küçük tanker dururdu. lodosta deniz onu yükseltirdi havaya,
sonra geri bırakırdı.
hep korkardım onu görünce, içinde olmayı düşünür, ürperirdim.
geceleri simsiyah olurdu etraf.
ve bekleyen insanlar.
kimi o günün alımlı genç kızı, kimisi torunu ile yolculuk eden bir dede,
kimisi benim gibi en güvendiği insanla beraber,
kimisi de yapayalnız ve hiç konuşmadan bekler dururdu orada.
derken vapur bir çok manevra ve siyah dumanlar çıkardıktan sonra
yanaşırdı ağır, ağır. sabırla, inatla.
inenler hızlıca ortadan kaybolduktan sonra biz binerdik,
ve iki saati aşkın yolculuğumuz başlardı nihayet.
önce istanbul'u süzer, onun yorgun ve yoğun çehresine bakardım uzun, uzun.
sonra kaybolurdu yaşlı şehir, arabalarla dolu gerdanı artık görünmez olurdu.
sanki sonsuzluğa doğru giderdi dalgaları yara yara vapur.
bir an evvel eve varmak isterdim yolculuğun güzelliğine rağmen.
rahatlık, rahatlık üstüneydi.
uzun ve dingin bir yolculuktan sonra ışıkları görünürdü son durağımızın.
öyle ki vapurda bir gece o iskelede kalır, dinlenirdi adeta, sabah yeniden dönmek için.
yanaşırken gözlerim seçmezdi, karanlıkta çınarcık'ı.
belirli sayıda sokak lambası, az sayıda araba farını görürdüm ancak.
bu sefer de iskele meydanından hızlı adımlarla yürürdü insanlar,
yazsa büyük kalabalıklar, kışsa iki elin parmağını geçmeyecek sayıda insan.
iskeleden çıkıp meydana gelince atatürk'ün heykeli görünürdü ilk,
etrafında bir süs havuzu, çalışmayan fıskiyeler,
herkes bir yerlere dağılırdı kısa sürede. ve kasaba kendi sakinliğiyle
baş başa kalırdı. yani bizim olurdu yeniden.
eve gidince oluşan o tatlı yorgunluk paha biçilmezdi.
97 yılının yağmurlu bir günüydü hatırlıyorum,
o zamanlar bayilerde dergiler satılırdı ve dergi almıştım yine.
onu okumuştum yolculuk boyunca,
ve yine her şey çok güzeldi, tıpkı o yıllardaki hemen her şey gibi.
belki de hayat orada kaldı, orada yaşamaya devam ediyor.
bazen o günleri gören benle şu andaki ben aynı insan mıyım,
başka bir ülkede, başka bir asırda mıyım anlayamıyorum.
bir düş müydü gördüklerim?
yoksa şimdi gördüklerim birer kabus mu?
bir türlü anlayamıyorum.
devamını gör...
2937.
insanın yalnızken bu ilişki durumları için sabırlı olması gerekiyor, bir an önce biri olsun diye istiyorsun sonra malın birine denk geliyorsun mal gibi kalıyorsun ortada. ben yaşamadım böyle durumlar ama yaşayanları görüyoruz işte, hiçbir işte acele etmeyeceksin o yüzden.
devamını gör...
2938.
hevesimi pamuklu şekerin içine saklamıştım, çocuğun deney yaptığı esnada boğuldu heveslerim. zeytinli poğaça kadar tek, çay kadar sıcaktı hislerim. geleceğimi görmemi engelleyen buhar buluta dönüşmüş, göz gözü görmeyi bırak artık gönül gönlü bilmez olmuş durumda. durdurun treni tek yol değil çift yön alınmış bilet şapşallığı, istemiyorum dönmek zorunda bırakılıyorum makinist. dönme dolaptan gıcırdıyor suskunluktan duyuluyor sesi, artık mutlu olmayı seçiyor denizdeki yosun.
devamını gör...
2939.
nedense kafamın içi gıdıklanıyor. tuhaf bir his içindeyim, kelimelere ya da klavyeye dökemiyorum.
devamını gör...
2940.
hayatın adaletsiz olduğunu düşündüğüm çok an oldu. sanki evren, her seferinde bana karşı haksızlık yapıyor gibi hissettim. işte, okulda, arkadaşlıklarda ve aşkta hep bir engel, hep bir haksızlıkla karşılaştım. hakkım olanı elde etmek için mücadele ettim ama çoğu zaman adaletsizlikle yüz yüze geldim. bu haksızlıklar, zamanla içimde büyük bir hayal kırıklığı ve güvensizlik yarattı.
bu yaşıma kadar elimi attığım her şeyi kuruttuğumu düşünüyorum. ne zaman yeni bir projeye başlasam, ne zaman büyük umutlarla bir işe girsem, her şey elimde kaldı. çabalarım sonuçsuz kaldı, emeklerim boşa gitti. sanki neye dokunsam, neye başlasam, sonunda hep hüsranla karşılaşıyorum. bu durum, beni zamanla umutsuz ve karamsar bir insana dönüştürdü.
başarısızlıklarımın ve yalnızlığımın beni nasıl tükettiğini anlatmak zor. hedeflerime ulaşamadığımda, hayallerimi gerçekleştiremediğimde, kendimi yetersiz ve değersiz hissettim. bu başarısızlıklar, zamanla beni yalnızlığa sürükledi. etrafımdaki insanlar uzaklaştı, ya da ben onları uzaklaştırdım, bilemiyorum. sonuç olarak, yalnızlık ve başarısızlık, hayatımın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
hayatın ve kaderin bana hiç gülmediğini düşünüyorum. ne zaman güzel bir şeyler olacak gibi hissetsem, bir aksilik çıkıyor, bir şeyler ters gidiyor. sanki kader, benim mutluluğuma engel olmak için var. beklentilerim hep boşa çıktı, umutlarım hep kırıldı. kaderin bu acımasız oyunu, beni zamanla daha da karamsar bir hale getirdi.
hayatım boyunca hep başladığım yere geri döndüğümü hissediyorum. ne zaman ileriye doğru bir adım atsam, sonunda hep geriye dönmek zorunda kaldım. bu kısır döngü, beni hem fiziksel hem de ruhsal olarak yordu. sanki hiçbir ilerleme kaydedemiyorum, hep aynı noktada dönüp duruyorum. bu his, zamanla beni içten içe kemirip durdu.
tüm bu zorluklara, adaletsizliklere, başarısızlıklara ve yalnızlığa rağmen, içimde bir farkındalık gelişti. hayatın bana getirdiği bu zorlu sınavları kabul etmeyi öğrendim. belki de her şeyin istediğim gibi gitmemesi, bana hayatın farklı yönlerini, zayıflıklarımı ve güçlerimi gösteriyor. bu farkındalıkla, belki de yeniden başlamanın, küçük adımlarla ilerlemenin ve kendimi kabul etmenin önemli olduğunu anlıyorum. belki de yolculuğun kendisi, varış noktasından daha değerli.
bu yaşıma kadar elimi attığım her şeyi kuruttuğumu düşünüyorum. ne zaman yeni bir projeye başlasam, ne zaman büyük umutlarla bir işe girsem, her şey elimde kaldı. çabalarım sonuçsuz kaldı, emeklerim boşa gitti. sanki neye dokunsam, neye başlasam, sonunda hep hüsranla karşılaşıyorum. bu durum, beni zamanla umutsuz ve karamsar bir insana dönüştürdü.
başarısızlıklarımın ve yalnızlığımın beni nasıl tükettiğini anlatmak zor. hedeflerime ulaşamadığımda, hayallerimi gerçekleştiremediğimde, kendimi yetersiz ve değersiz hissettim. bu başarısızlıklar, zamanla beni yalnızlığa sürükledi. etrafımdaki insanlar uzaklaştı, ya da ben onları uzaklaştırdım, bilemiyorum. sonuç olarak, yalnızlık ve başarısızlık, hayatımın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
hayatın ve kaderin bana hiç gülmediğini düşünüyorum. ne zaman güzel bir şeyler olacak gibi hissetsem, bir aksilik çıkıyor, bir şeyler ters gidiyor. sanki kader, benim mutluluğuma engel olmak için var. beklentilerim hep boşa çıktı, umutlarım hep kırıldı. kaderin bu acımasız oyunu, beni zamanla daha da karamsar bir hale getirdi.
hayatım boyunca hep başladığım yere geri döndüğümü hissediyorum. ne zaman ileriye doğru bir adım atsam, sonunda hep geriye dönmek zorunda kaldım. bu kısır döngü, beni hem fiziksel hem de ruhsal olarak yordu. sanki hiçbir ilerleme kaydedemiyorum, hep aynı noktada dönüp duruyorum. bu his, zamanla beni içten içe kemirip durdu.
tüm bu zorluklara, adaletsizliklere, başarısızlıklara ve yalnızlığa rağmen, içimde bir farkındalık gelişti. hayatın bana getirdiği bu zorlu sınavları kabul etmeyi öğrendim. belki de her şeyin istediğim gibi gitmemesi, bana hayatın farklı yönlerini, zayıflıklarımı ve güçlerimi gösteriyor. bu farkındalıkla, belki de yeniden başlamanın, küçük adımlarla ilerlemenin ve kendimi kabul etmenin önemli olduğunu anlıyorum. belki de yolculuğun kendisi, varış noktasından daha değerli.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272