sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
başlık "peripetya" tarafından 03.01.2021 03:48 tarihinde açılmıştır.
5461.
eve saat 10da geldim. düşünüyorum mesela evli olsam karımın yüzünü göremeyeceğim gün boyu, evi otel gibi kullanacağım. evladım olsa anca uyuduğunu falan görebileceğim. yaptığım iş tam bekar insan işi, zaten insanın bahtını kapatıyor a**, sosyal hayatın istesen de olamıyor. neyse, şu zammı isteyeceğim, inşallah güzel bir zam alırım.
devamını gör...
5462.
seni çok seviyorum ne olursa olsun
bu hayatın karşıma dönüp dolaşıp sana çıkardığı yolları çok sevdim ben.
rezil olarak değil yüzündeki mahçubiyeti hatırlayacağım bu gün için sana çok teşekkür ederim. doğduğun için elbette fazlasıyla.
gözlerimin yeşili çok, en çok sana yakıştı mfd.
bu hayatın karşıma dönüp dolaşıp sana çıkardığı yolları çok sevdim ben.
rezil olarak değil yüzündeki mahçubiyeti hatırlayacağım bu gün için sana çok teşekkür ederim. doğduğun için elbette fazlasıyla.
gözlerimin yeşili çok, en çok sana yakıştı mfd.
devamını gör...
5463.
bugün sohbet ettiğim birinin nasıl da her harcamasını küçük büyük demeden not edip hesaplı kitaplı hareket ettiğini görünce ona çok imrendim. not defteri bile var böyle hesapları tutmak için. bizim toplumumuzda detaylı maddiyat hesaplamaları yapmak sanki pintilikmiş gibi görülür. "küçük şeylerin hesabını tutmak" ayıp gibi algılanır. veya cool bir hareket olarak görülmez. har vurup harman savurmak daha cool sanılır. "eli açık" imajı vermek için böyle görünmeye çalışır herkes. veya direkt zengin görünmek için. "para umrumda değil yeaa" demek isterler bu halleriyle. 100 tl para mı? 1000 tl para mı? 1 milyon tl para mı? deyip deyip dururlar. 100 tl'nin değerini bilmediği sürece cebinde 100 tl'si bile kalmayacağını bilmezler.
işte böyle bir dünyada bu bozuk algılar umrunda bile olmayan akıllı, mantıklı, hayatını planlamayı ve disipline etmeyi bilen birini görmek takdir hislerimi uyandırdı. neyse işte hemen ona aşık oldum tabii.
işte böyle bir dünyada bu bozuk algılar umrunda bile olmayan akıllı, mantıklı, hayatını planlamayı ve disipline etmeyi bilen birini görmek takdir hislerimi uyandırdı. neyse işte hemen ona aşık oldum tabii.
devamını gör...
5464.
5465.
sen hiç inanmadın, ben hep ısrar ettim. sen ne sormak istedin, ben de artık açıklamaktan tükendim. ben sadece seni çok sevdim ve çok da özledim....
devamını gör...
5466.
herkesin bayramı mübarek olsun.
devamını gör...
5467.
allahınız varsa bir tane daha "bayramınızı enişten dileklerimle kutlarım" şakası yapmayın ya.
olm komik falan değil bak, gülen de ayıp olmasın diye nezaketen gülüyormuş gibi yapıyordur. vallaha sıktınız ya.
olm komik falan değil bak, gülen de ayıp olmasın diye nezaketen gülüyormuş gibi yapıyordur. vallaha sıktınız ya.
devamını gör...
5468.
ya abi bir insan neden gezdiğini tozduğunu, yaptığı her şeyi vs paylaşır ki? mesela çoluğunu çocuğunu neden zırt pırt paylaşır bir insan? şu sosyal medyada çocuklarını sürekli paylaşan insanları hiç anlayamıyorum artı yaptıklarının çok yanlış olduğunu düşünüyorum. sorumluluk sahibi ebeveynlerseniz eğer şunu yapmayın, evladınız sizin sosyal imajınızı yansıtacak araçlar değil a**, evladınız onlar. adam akıllı yetiştirip büyütmeniz lazımken "hadi poz ver oğlum/kızım" diyip 150 tane fotoğraf atıyorsunuz instaya. işsiz misiniz olum siz? merak etmiyoruz sürekli evladınızın ne yaptığını en başından söyleyelim, artı kötü niyetli insanlara da davetiye çıkarıyorsunuz. bilincinde olun da ona göre kullanın şu sosyal medyayı, germeyin insanı da.
devamını gör...
5469.
bugün ağlama duvarı modundaydım yorgunluktan, kahvemi içtim geçti biraz... çünkü sebebim var...
umut var, güzel şeyler duymak ve yeniden canlanmak... hepsi de var bu aralar, şükür...
umut var, güzel şeyler duymak ve yeniden canlanmak... hepsi de var bu aralar, şükür...
devamını gör...
5470.
ben her bayram gerilirim
sanki gerilmek için bahane arar gibiyim
sanki gerilmek için bahane arar gibiyim
devamını gör...
5471.
bu mhp liler yakında apoya kocacığım da diyecekler, ahan da bu da burada dursun.
devamını gör...
5472.
kim sana bunu yap diyor?
kim köşeleri kap diyor?
kim büyük adam ol diyor?
bu fikir manyağın tekinin.
kim köşeleri kap diyor?
kim büyük adam ol diyor?
bu fikir manyağın tekinin.
devamını gör...
5473.
tanrı vergisi çok güzel bir gözlem yeteneğim var.
ve çok pis de bir huyum var. bazen zevk için insanların zaaflarına oynar en iyi ihtimal canlarını sıkarım bazense ağlarlar. sevmediğim insanlara tabi. sonrasını düşünmüyorum ki kimi zaman ilk yumrugu atmaları için teşvik de sayılabilir bu. maksat casus beli oluşsun.
ve şu sözlükte ayar olduğum bı kadın yazar var. ben egoist değilim modunda takılıp ego dilenmeye çalışıyor. normalde şuraya içimizi dökeriz, eğlenir gideriz. ama ben buna fena kuruldum ya. yazdıkları gttn uydurma değilse yüzüne vurulması gereken çok fena açıkların var sevgili bacım. biraz da psikolojik sorunların.
neyse ben biraz daha kurulayım şu köşede.
ve çok pis de bir huyum var. bazen zevk için insanların zaaflarına oynar en iyi ihtimal canlarını sıkarım bazense ağlarlar. sevmediğim insanlara tabi. sonrasını düşünmüyorum ki kimi zaman ilk yumrugu atmaları için teşvik de sayılabilir bu. maksat casus beli oluşsun.
ve şu sözlükte ayar olduğum bı kadın yazar var. ben egoist değilim modunda takılıp ego dilenmeye çalışıyor. normalde şuraya içimizi dökeriz, eğlenir gideriz. ama ben buna fena kuruldum ya. yazdıkları gttn uydurma değilse yüzüne vurulması gereken çok fena açıkların var sevgili bacım. biraz da psikolojik sorunların.
neyse ben biraz daha kurulayım şu köşede.
devamını gör...
5474.
arkadaşlar, ben müneccim değilim sadece bişilere çalışıyorum ama bunun bedeli fena bir baş ağrısı oluyor nolur bu konudan dolayı bana yazmayın zaten zamanı vakti geldi mi bişiler yeşilliyorum...
teşekkürler :')
teşekkürler :')
devamını gör...
5475.
gençler selam demek istedim..
hadi geçiyordum uğradım iyi bayramlar.
hadi geçiyordum uğradım iyi bayramlar.
devamını gör...
5476.
cennetmekan ali dosta!
yareli’nin hikayesidir!
bir rivayete göre adı eliyar’dı, eliyar… eliyar… eli… yar… eli… yareli… yareli diye hep söylene söylene mi yareli olmuştu bilinmez. bilinen tek şey bu adamın kılıç biçmemiş, temren delmemiş yeri yoktu. uykusunda yareli yareli diye sayıklar, savaş meydanlarında yareli yareli diye kükrer, ünlemesinden dağ taş yankılanırdı. o an yılanlar yuvalarında kıpraşır, kurtlar başlarını inlerine sokar, kartallar uçmayı bırakıp yere konardı.
deliydi yareli, kan revan içinde gülmekten çatlayacak kadar deli.
saftı biraz da, okumaz yazmaz bir çocuk kadar saf, her söylenene inanacak kadar temiz.
ve güçlüydü, akıl sır ermeyecek kadar güçlü.
bir genç kızın düğününe hazırlandığı gibi hazırlanırdı harbe, en temiz köyneğini giydi, yüzüne fesleğenler süründü, damağına bir kabuk tarçın yapıştırdı, sakalına biri ağ biri gök iki boncuk bile bağladı. kaçıncı savaşıydı unutmuştu, kaçıncı yarasıydı hatırlamıyordu ama yine ilk kez gibi heyecanlıydı.
mal mülkte gözü yoktu, her duasında şehitlik ister, iki gözü iki çeşme nasipsizliğine ağlardı, bir sevdiği vardı yarelinin, göğsünde kuruttuğu çiçekleri gönderirdi.
o gün, muhasaranın otuzdokuzuncu gününü kırkına bağlayan gece gök delinmiş gibi bir yağmur yağıyordu. dizlerine kadar çamurun içinde yareli ağır baltasını savura savura bir mevlevi dervişinin ahengiyle cezbe halinde döne döne macar süvarilerini biçe biçe ilerliyordu. omuzuna ve bacağına saplanmış, yeleğini kırdığı iki okla kükrüyordu yareli, sesi yıldırımları boğuyordu.
sabaha doğru yağmur kesildi, eğer doğranmış bir insan tarlası içinde dualarla küfürler birbirine karışmamış olsaydı bu estonibelgrad sabahında çiseli çiçeklerin arasında gezinirken kuşların cıvıltısı cennet gibi gelebilirdi. ama bugün o gün değildi, bugün hak dinde anlatılmış bir mahşer varsa orası şeksiz şüphesiz burasıydı!
o an şaşılacak bir şey oldu. günün ilk ışıklarıyla beraber kan kızılı şafakta amaçsız süzülen bir kuzgun pancevo köprüsünün korkuluklarına kondu ve işte o an köprü kulakları kanatan bir gürültüyle infilak etti. artık erat ikiye bölünmüştü. yarısı drina nehrinin şimalinde yarısı ise cenubunda kalmıştı. yareli şimali cenahtaydı.
ve bitip tükenmez bir düşman seli peydah oldu. yareli artık sırtını kale kapısına çevirmiş bu yeni gelen ordunun kaleye kavuşmaması için canla başla didiniyordu.
drina’nın cenubundakiler de dost düşman ayırt etmeksizin insan ölüsü dahil bulabildikleri her şeyi nehre atarak karşıya geçmeye çalışıyordu.
baltasını var gücüyle vurmak için kaldırdığı sırada bir mızrak göğsünü delip sırtından çıktı yarelinin.
yareli şaşırdı önce, dudakları titredi, başını eğip göğsüne baktı, inanmamış olacak ki eliyle de yokladı.
kandı bu, kızıl kan, kendi kanı üstelik, başparmağından işaret parmağına kadar elini yaladı, baltasını usulca bırakıp oturdu. çocuk gibi mutluydu. gülümsüyordu.
drinanın cenubundakiler yeni gelen düşmanı püskürtüp yareliyi sağ yanına yatırdılar, hepsi kaygılı gözlerle ağlamaklı yarelinin etrafına toplandı!
biri başının altına dizini yastık edip yüzündeki kanları sildi, bir başkası elini avuçlarının arasına alıp okşadı, bir düzine adam yarelinin ağzının içine bakıyordu şimdi.
ben… dedi! ağzından kan boşandı, kendi kanında boğulmasın diye hemen çenesini aşağı çevirip dudaklarını sildiler!
sonra uzun uzun doğan güneşe baktı yareli, sanki ilk kez görüyormuşçasına pür dikkat baktı, son kez gülümsedi, aleykümselam dedi fısıldar gibi. göğsündeki son nefesi de dudaklarından uçup gitti!
hemen yıkılan pancevo köprüsünün tahtalarından bir tabut yaptılar. bu bir düzine adam memleketinde toprağın bağrına basılana kadar son kez yarenlik etti yareliye!
son kez eşi dostu yüzünü görmek için çağrıldı. elinde küçük bir bohçayla omuzları çökmüş bir kadın da geldi. anası babası kardeşleri son kez yüzüne yüz sürdükten sonra bu meçhul kadın bohçasını açtı, kurumuş binbir çiçek savruldu. sonra kadın eğildi yareliyi kaşından öptü, zarif elini uzatıp dudaklarını okşadı.
o an bir düzine adam, yarelinin yoldaşları anladı, şarktan garba ayak basılabilecek her yerde can alıp can vermiş bu bir düzine adamın gözlerinden yaş süzülüyordu.
eliyarın uykusunda sayıkladığı, azrailin yüzüne haykırdığı en büyük hasreti yar eliydi. ona da dünya gözüyle kavuşmak nasip olmamıştı.
yareli’nin hikayesidir!
bir rivayete göre adı eliyar’dı, eliyar… eliyar… eli… yar… eli… yareli… yareli diye hep söylene söylene mi yareli olmuştu bilinmez. bilinen tek şey bu adamın kılıç biçmemiş, temren delmemiş yeri yoktu. uykusunda yareli yareli diye sayıklar, savaş meydanlarında yareli yareli diye kükrer, ünlemesinden dağ taş yankılanırdı. o an yılanlar yuvalarında kıpraşır, kurtlar başlarını inlerine sokar, kartallar uçmayı bırakıp yere konardı.
deliydi yareli, kan revan içinde gülmekten çatlayacak kadar deli.
saftı biraz da, okumaz yazmaz bir çocuk kadar saf, her söylenene inanacak kadar temiz.
ve güçlüydü, akıl sır ermeyecek kadar güçlü.
bir genç kızın düğününe hazırlandığı gibi hazırlanırdı harbe, en temiz köyneğini giydi, yüzüne fesleğenler süründü, damağına bir kabuk tarçın yapıştırdı, sakalına biri ağ biri gök iki boncuk bile bağladı. kaçıncı savaşıydı unutmuştu, kaçıncı yarasıydı hatırlamıyordu ama yine ilk kez gibi heyecanlıydı.
mal mülkte gözü yoktu, her duasında şehitlik ister, iki gözü iki çeşme nasipsizliğine ağlardı, bir sevdiği vardı yarelinin, göğsünde kuruttuğu çiçekleri gönderirdi.
o gün, muhasaranın otuzdokuzuncu gününü kırkına bağlayan gece gök delinmiş gibi bir yağmur yağıyordu. dizlerine kadar çamurun içinde yareli ağır baltasını savura savura bir mevlevi dervişinin ahengiyle cezbe halinde döne döne macar süvarilerini biçe biçe ilerliyordu. omuzuna ve bacağına saplanmış, yeleğini kırdığı iki okla kükrüyordu yareli, sesi yıldırımları boğuyordu.
sabaha doğru yağmur kesildi, eğer doğranmış bir insan tarlası içinde dualarla küfürler birbirine karışmamış olsaydı bu estonibelgrad sabahında çiseli çiçeklerin arasında gezinirken kuşların cıvıltısı cennet gibi gelebilirdi. ama bugün o gün değildi, bugün hak dinde anlatılmış bir mahşer varsa orası şeksiz şüphesiz burasıydı!
o an şaşılacak bir şey oldu. günün ilk ışıklarıyla beraber kan kızılı şafakta amaçsız süzülen bir kuzgun pancevo köprüsünün korkuluklarına kondu ve işte o an köprü kulakları kanatan bir gürültüyle infilak etti. artık erat ikiye bölünmüştü. yarısı drina nehrinin şimalinde yarısı ise cenubunda kalmıştı. yareli şimali cenahtaydı.
ve bitip tükenmez bir düşman seli peydah oldu. yareli artık sırtını kale kapısına çevirmiş bu yeni gelen ordunun kaleye kavuşmaması için canla başla didiniyordu.
drina’nın cenubundakiler de dost düşman ayırt etmeksizin insan ölüsü dahil bulabildikleri her şeyi nehre atarak karşıya geçmeye çalışıyordu.
baltasını var gücüyle vurmak için kaldırdığı sırada bir mızrak göğsünü delip sırtından çıktı yarelinin.
yareli şaşırdı önce, dudakları titredi, başını eğip göğsüne baktı, inanmamış olacak ki eliyle de yokladı.
kandı bu, kızıl kan, kendi kanı üstelik, başparmağından işaret parmağına kadar elini yaladı, baltasını usulca bırakıp oturdu. çocuk gibi mutluydu. gülümsüyordu.
drinanın cenubundakiler yeni gelen düşmanı püskürtüp yareliyi sağ yanına yatırdılar, hepsi kaygılı gözlerle ağlamaklı yarelinin etrafına toplandı!
biri başının altına dizini yastık edip yüzündeki kanları sildi, bir başkası elini avuçlarının arasına alıp okşadı, bir düzine adam yarelinin ağzının içine bakıyordu şimdi.
ben… dedi! ağzından kan boşandı, kendi kanında boğulmasın diye hemen çenesini aşağı çevirip dudaklarını sildiler!
sonra uzun uzun doğan güneşe baktı yareli, sanki ilk kez görüyormuşçasına pür dikkat baktı, son kez gülümsedi, aleykümselam dedi fısıldar gibi. göğsündeki son nefesi de dudaklarından uçup gitti!
hemen yıkılan pancevo köprüsünün tahtalarından bir tabut yaptılar. bu bir düzine adam memleketinde toprağın bağrına basılana kadar son kez yarenlik etti yareliye!
son kez eşi dostu yüzünü görmek için çağrıldı. elinde küçük bir bohçayla omuzları çökmüş bir kadın da geldi. anası babası kardeşleri son kez yüzüne yüz sürdükten sonra bu meçhul kadın bohçasını açtı, kurumuş binbir çiçek savruldu. sonra kadın eğildi yareliyi kaşından öptü, zarif elini uzatıp dudaklarını okşadı.
o an bir düzine adam, yarelinin yoldaşları anladı, şarktan garba ayak basılabilecek her yerde can alıp can vermiş bu bir düzine adamın gözlerinden yaş süzülüyordu.
eliyarın uykusunda sayıkladığı, azrailin yüzüne haykırdığı en büyük hasreti yar eliydi. ona da dünya gözüyle kavuşmak nasip olmamıştı.
devamını gör...
5477.
söylediğim şeyler de bir işe yaramıyor aslında.
eskisi gibi iyi gelmiyor, rahatlatmıyor, kafamı boşaltmıyor. üstüne bir de bu konularda bir şeyler söylemek daha da yorucu bir hâle geliyor.
yorulduğumla kalıyorum, açıklamaya çalışmakla uğraşmıyorum desem yalan olur. şu an bile açıklamaya çalışıyorum kendimi.
kendime bile açıklamazken nasıl açıklayabilirim bir başkasına, onu da bilmiyorum açıkçası.
söylemek istediğim çok fazla şey olsa da söyleyemiyorum işte.
güçsüzlük müdür, inançsızlık mıdır nedir bilmem.
eskisi gibi iyi gelmiyor, rahatlatmıyor, kafamı boşaltmıyor. üstüne bir de bu konularda bir şeyler söylemek daha da yorucu bir hâle geliyor.
yorulduğumla kalıyorum, açıklamaya çalışmakla uğraşmıyorum desem yalan olur. şu an bile açıklamaya çalışıyorum kendimi.
kendime bile açıklamazken nasıl açıklayabilirim bir başkasına, onu da bilmiyorum açıkçası.
söylemek istediğim çok fazla şey olsa da söyleyemiyorum işte.
güçsüzlük müdür, inançsızlık mıdır nedir bilmem.
devamını gör...
5478.
bok gibi bir dönemdeyim. hiçbir telefona cevap vermiyor, hiçbir şey yapmıyorum. ne yüzüm gülüyo, ne de ağlıyorum. işe gidiyorum, atölyede uyuyorum. sürekli sarhoşum. hiç kimseye tahammülüm yok. hiçbir duyguyu anlamıyor ve empati kurmuyorum. hiçbir şey umrumda değil. herhangi bir yerde olmak istemiyorum. bütün hayatımı rölantiye almış vaziyetteyim ve bu zerre pişman etmiyor, hissetmiyorum da. çok fazla kişiye karşı sorumluluğum var. neyse ki anlayan insanlar ama öyle olmasaydı da umrumda olmazdı. çok kişi ile ilişiği kestim. sadece tek bir projem vardı, onu ayakta tutmaya çalışıyorum. günümün tamamını aldığı için de başka hiçbir şey yapmıyorum zaten. atölyede paravan gibi bir yer yaptım kendime, işe gidip gelenler bile görmüyo beni. aldığım psikolojik destek sadece işimi yapabileceğim kadar işime yarıyo. hiçbir şey umrumda değil. sevgiler.
devamını gör...
5479.
sırtıma yüklemişim sanki dev gibi duran uludağ'ı
ruhumun yamaçlarında uçurumun çiçeğini soluyorum.
bardaktan boşalırcasına kasvet yağmuru yağıyor düşüncelerimin memleketine.
sis kaplıyor sırtıma yüklendiğim dev gibi duran uludağ'ı
gittiğim yolun uzunluğunu durunca mı anlarım yoksa yorulunca mı?
kancalar batırılmış zihnimin en acıtan yerlerine.
gençliğim ezilmiş çaresizlik sularında.
güvendiğim kaleler zapt edilmiş sanki.
işgal altında bastırılmış duygularım.
cevabını dahi unutmuşum hayatla ilgili soruların.
ruhumun yamaçlarında uçurumun çiçeğini soluyorum.
bardaktan boşalırcasına kasvet yağmuru yağıyor düşüncelerimin memleketine.
sis kaplıyor sırtıma yüklendiğim dev gibi duran uludağ'ı
gittiğim yolun uzunluğunu durunca mı anlarım yoksa yorulunca mı?
kancalar batırılmış zihnimin en acıtan yerlerine.
gençliğim ezilmiş çaresizlik sularında.
güvendiğim kaleler zapt edilmiş sanki.
işgal altında bastırılmış duygularım.
cevabını dahi unutmuşum hayatla ilgili soruların.
devamını gör...
5480.
hiçbir maskenin arkasına saklanmadan gülümsemek, ne kadar güzel şeymiş...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
285
286
287
288
289
290
291
292
293
294
295
296
297
298
299
300
301
302
303
304
305
306
307
308
309
310
311
312
313
314
315
316
317
318
319
320
321
322
323
324
325
326
327
328
329
330
331
332
333
334
335
336
337
338
339
340
341
342
343
344
345
