4121.
ruhumun sıkışmasından mıdır bilmem. tövbe vaiziyim, çığlık çığlığa kendimden uzak duruyorum. özlediğim şeylerin ismini bilmiyorum, sık sık aramaya giderim ama. hiçbir düşümde göremediğim şeyler istiyorum. çok da alaycı oldum. bir de unuttuğum şeytanımı buldum iyi mi! herkes mutlu ve herkes çelişiyor. sizlerle konuşmalıydım oysa sadece; dağlara açtığım pencerelerden. ruhumun merakı kendime saptığından beri bağırıyorum.
devamını gör...
4122.
bu kenti sevdim dedim, benim olsun demedim ki.

demişindir. vallaha da billaha da demişindir. bi yandan da, ustam yine de sen bilirsin ama, hani dallamanın biri afedersin sivas mivas yazmış biyerlere, yani öyle yaptın diye demiyorum tabii de, sivas’a da sanki şiir yazılmazmış gibi geliyor bana. alegorin yine sana kalsın tabi, hani bi yandan da haddimeymiş gibi eleştirmek kafa göz dalıyor gibiyim ama mazur gör, sanki yine de bana bi tık “benim olsun” demişsindir gibi geliyor. sanki gibi geliyor bana, “benim olsun” demeden sevmek çok uç ulvi bişiymiş gibi, sanki gibi, olmazmış gibi, -casına.

hasan abim, hüseyinim. çok istasyonda bulundum ben, çokçasında aç, uykusuz, parasız. çokça sefer de biletsiz. gel “gore” ki sivas’a hiç gitmedim, hiç de gidesim yok. sivas ne adına koyim. size ahmet abi diyebilir miyim? başka şiire bağlayacağım da, hani zaten ondandır ustamdan üstaddan abiye geçişim az önce. ayıktın mı bro? (çüş…)

dağılmış pazar yerlerine benziyordu istasyonlar, güzellerdi bence öyle. sonra hızlı tren mızlı tren derkaaan (ağzını yaya yaya böyle) tarak gibi yaptılar hepücüğünü modernite ayağına. alışmadık götte durmuyor modernite. göt hakaret değil, organ. hadi organ, (h?.)

ve dağılmış pazar yerlerini de andırmıyor da değil haaaani memleket. anası ninildi memleketin, yeee yeee (ve volkannn, ve kafam kadar gülşah, ve birtakım yavşaklıklar, dilimden gitmeyen.) gelmiyor içimden hüzünlenmek bile, gelse de hani öyle sürekli falan değil. bir cezzz müziği gibi gelip geçiyor hüzün, o kadar çabuk, o kadar kısa, abi resmen çük kadar. mendili sormicam, kanamışlığı yok çoğşükür de. ah güzel ahmet abim, gördün mü bak becereğğmiyom ben. anca dili eğip büküyom, dansöz gibi dilim; tanyeli, tam zamanı. yabıştır kafiyeyi, yabıştıramadı. yabışmadı ve de yakışmadı. ahmet abim affet, her yere yetişilir, hiçbir şeye geç kalınmaz ama, küççüğüm ben, ufalıp cebine giricem beni bağışla, ahmet abi sen de bağışla. zaten bi tek sen bağışla.

ve zaman dediğimiz nedir dimi ahmet abi, biz eskiden seninle istasyonları dolaşırdık bir bir, deli öpmüş gibi. o zamanlar malatya kokardı istasyonlar, nazilli kokardı, yahu bayaaa bildiğin bok kokardı desene be adam, bayramlık ağzımıza ağzımıza sidik kokardı. can bey yücelse severdi orları, ne kadar koksa o kadar iyiydi ona, bana diiil. benim kokasım yok pek, geçen tütsü yaktım bi tane mesela, boğazıma tütsü, karnım acıktı; anneme tütsüm. tüm şiir bana küstü. bir daddy’m bile yok, ağlıyor musun? hadi, hüzünse.

ve madem ki bir gün ölürüm, mukadder. ben sularda yatan bir camış gibi, nazım abi’ye de ayıp etmek istiyorum. çünkü neden etmeyeyim, hazır beşinden çalmışkene altıncı şairimiz de nazım olsun, zaten sever zat-ı ali’leri leninleri (vladimir, ilginç.)

habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres, baktım arkasından kollarım iki yanıma sarkık, dedim nedir bu şayirlerin trenle istasyonla ekspresle dertleri. yağmurlar içindeydi prag, sen yoktun. yemekli vagonda kefir denen bir çeşit ayran içtim, garson kız tanıdı beni. dedi; kefire ayran demeyeydin iyiydi be emmi. emmi dedi kız, neyleyim. bizim ilde urum olur uc olur dedim, sızılaşır bozkurtları aç olur dedim. ne anlatıyon ya dedi, gitti.

yedi.

~~
işbu yazı hiçbir ipim anlatmamaktadır. alt metni üst metni yok, kendisi dümdüz bi metin, alıştırmalık, atıştırmalık.
devamını gör...
4123.
olmayacağını bile bile denedim
veyahut
denemeye çalıştım
devamını gör...
4124.
her şey yoluna girecek mi bilmiyorum ama ben çok yoruldum. rabbim lütfedeceğin her hayra muhtacım. esirge beni.
devamını gör...
4125.
şöyle bir şey yaşandı bugün.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben yerde bir parça çiçek gördüm ve kitabımın arasında kuruturum diye aldım. biraz yürüdükten sonra bu hanımefendiyle kesişti yollarımız. önümde hızlı hızlı yürümeye başladı , elinde demet çiçekle. o an elimdeki tek dal ota baktım ve benim iradem dışında bir tebessüm oluştu yüzümde.
birimizin elinde tek dal bir ot , birimizin elinde koca bir demet.
cadde boyunca peş peşe yürüdük hanımefendiyle. hava kasvetli , yağmurlu olunca yol üzerinde bir parkta oturmak için yolumu değiştirdim. parkta oturalı 10 dakika ya olmuş ya olmamıştı hemen yan banka bir çift geldi. sadece göz ucuyla baktığımda elinde demetle önüm sıra yürüyen arkadaş olduğunu gördüm. hararetli bir tartışma başladı , ne söylediklerini anlayamıyordum ama gergin oldukları belliydi. normalde olsa kalkar uzak bir banka geçerdim ama merak ettim yalan yok. sonuçta onlar benim yakınıma oturdu ben onları dinlemek için buraya oturmadım , diye kendimi de kandırdıktan sonra biraz kulak kabarttım. yine ne dediklerini anlamadım , ta ki onların kavgası iyice hararetlenip sesleri iyice yükselene kadar. beyefendi oğlumuz nişanlanıp işleri ciddiye bindirmek istiyormuş , hanım kızımız ise ayrılmak. bey oğlumuz o çiçekleri kızın çalıştığı yere göndermiş , gönlünü almak istemiş. ama kız çiçekleri yerlere savurdu. beyefendiye hoş olmayan birçok şey söyledi. başka detayları da duydum ama gerek yok.
kız çekip gitti. oğlan bir süre öylece oturdu bankta. ondan yana bakmadım ama ağladığını anladım tabi. derken oğlan da gitti , yerdeki demeti alıp çöpe attıktan sonra. günün sonunda yalnız başıma ayrıldım parktan.
çiçek demeti çöp kutusundaydı , benim otum da elimde.
unutmak istemedim bugünü , o yüzden karaladım kağıda.
devamını gör...
4126.
insanlar birbirlerinin hayatına tek bir mesajla girip çıkamamalı.
insanın ilmek ilmek ördüğü , az çok düzene koyduğu , iyi ya da kötü yoluna soktuğu o hayata ; kafana esince bir mesaj atıp selamünaleyküm ben geldim diyemezsin. dangalak mısın sen ?
devamını gör...
4127.
gece 2 suları. rüyamda onu görüp uyanmışım. inanılmaz kasvetli bir ruh hali. masa lambami yakıp çalışma masamın üzerinde duran votkadan bir bardak doldurdum. hoş onu da üç hafta kadar önce içerim diye alıp aldıktan sonra isteğim kaçmış bir şekilde masada bekletiyordum. nasip geceyeymis.
evet duygusal bir şarkı açıp içmedim. sadece sigara yakıp öylece odanın karanlığına bakıp usulca içtim votkamı. sonra da hemen yattım. alkolün sihirli etkisi olacak ki rüya görmeden zıbarmış 4 saat sonra ise gitmek için alarmla uyanmisim. ama o ruh halinden gün boyu çıkamadım.
ofise yeni bir adam geldi. iki hafta falan oldu işte. -ortamı gören gidiyor zaten demirbaş kadrosu olan bizler dışında sürekli sirkule olan bir iş ortamı var.- adam ek iş olarak incir ticaretiyle uğraşıyormuş. tüccar tanıdığı olan bilir bu adamlar susmaz boş da konuşsa illa konuşacak. bir nevi esnaflık işte. yok ama adam harbiden boş muhabbet ve surekli incir muhabbeti yapıyor.
elbette ben de yaprak gibi bir ruh haliyle çalışırken yine incirden konu açıldı ve başladı anlatmaya. allah affetsin orada patlayıp hay s....m incirini a... koyim diye patlayıp nimete de sovmus bulundum.

memafih akşama kadar tam kendimi toparlamis eve döndüm ki annemin ınstagramdan onun çizim sayfasına baktığını fark ettim. ses etmeden bir bardak su alıp odama kacacaktim. godfather seslendi. " ikarus be siz hiç barışmayı düşünmediniz mi be" bu sorular ara ara soruluyor bana. sikilmadilar da.
kendi kızları gibi görürler onu. bir şey olsun arayıp sorarlar. yıllardır böyle.
diyemiyorsun işte bitti gitti. diyorsun da anlamıyorlar.
diyorum ya hep peşimde bir hayalet var ve sürekli çeşitli şekillerde kendini hatırlatıyor.
güne puanım -1/10. b** gibi bir gündü.
devamını gör...
4128.
yıllar sonra bugün, şimdi bulunduğum yerde çok daha fazla şey başarmış olarak tekrardan bulunacağım. rüzgar yüzüme yeniden esecek, içim ürperecek ama ağlamayacağım. o gün bu günü tekrar edeceğim. yıldızlar yine çok olacak, şehrin ışıklarıyla yarışırcasına çok.. ay yükselecek ben bu toprağa yeniden oturacağım gecenin bu saatinde, bu dağın başında sarı kurdeleler yeniden çalacak. üs üste az önce kurduğum cümleleri tekrar edeceğim, yıllar geçti yüzlerce kez daha düştüm ama binlerce kez ayaga kalktım, yine inat ettim gizliden ağladım ama ben yaptım, istediğim bir yere daha geldim. kimsenin yeni yaralar açmasına izin vermedim, eski yaralarımı kanattım kanattım kuruttum. hâlâ hayal kurmuyorum ama hedefler de hâlâ dipdiri.. tekrar edeceğim o gün bu cümleleri. tarihe geçtin 4 kasım 2023.. kitabımda tarihe geçtin.
devamını gör...
4129.
bazıları nedense kendini geliştirmeye, hatalarını görmeye tepki olarak yaşıyor.
hayatım boyunca hep bir arkadaş çevrem oldu çok şükür. en son istanbul'u terk etmeden önce de 8 kişilik arkadaş grubum kaldı orada ama irtibatımı hiç koparmadım. ara sıra sağolsunlar çağırırlar, giderim buluşuruz, güzel vakit geçiririz.

keza sözlükte 3 kişiyle yüzyüze buluşmam dışında da yüzlerce yazarla mesajlaştım. hiç biri bana hakaret etmedi, saygısızlık etmedi sağolsunlar.
3 yıldır sağolsunlar nickaltıma da teveccühlerini gösteriyorlar.

ama diyorum ya bazıları hayattaki her güzelliğe tepki olarak doğmuş ve öyle yaşıyor. ne diyim ki allah akıl fikir versin böylesine.

ne mutlu bir çift mercekle değil yüreğiyle de görebilene, sadece kulağıyla değil de kalbiyle de duyabilene.
devamını gör...
4130.
insan tercihlerini yaşar. keşkeler, ahlar da bizim seçimimiz, senin seçimin. benim en büyük keşkem de sensin. seni hiç tanımamış olmayı isterdim..
devamını gör...
4131.
çok yazmak istiyorum şu an. inanılmaz da iyi gelir farkındayım ama enerjim yok. kendimi anlatmak, dışavurmak, üstelik de bu yüksek kafayla şu an, çok anlamlı, işlevsel, dönüp dönüp tekrar okumacalı olur çok iyi biliyorum ama yok, kalkıp oturamam o ekranın başına asla.

görülmeye, anlanmaya dair motivasyonumu, kazanımımı yeğ gördüğüm kabulümü yitirmişim; bu güzel, bu, böylesi benim için güvenli. nays şerh.
devamını gör...
4132.
çok canım sıkılıyor sözlük
kuş vuralım istersen
devamını gör...
4133.
6 kasım 2011. hayatımın dönüm noktası olan bir tarihi an geliyor unutuveriyorum. 7 si miydi 2010 muydu diye sorgularken buluyorum kendimi. insan kendisi için bu kadar mühim bu kadar acı olan bir günü unutur mu? önemsemediği için midir? yoksa unutmak istediği için mi?
devamını gör...
4134.
3 yıl önce bugün, bu saatlerde hayatımın en uzun bekleyişini gerçekleştirmiştim. 1 saatin yıllara bölündüğüne yemin edebilirim. hayatımın en yanlız yıllarıydı. bir hastane daha ne kadar boş olabilirse o kadar bomboştu, benden başka kimse yoktu. çoktan gittiğini öğrendiğim birini yine de bekliyordum. o kapıdan çıktığımda artık küçük kız çocuğu değildim, bilmem kaç birden atmıştım. orada kalmadım elbette ama bir parçam eksikti artık.
devamını gör...
4135.
bugün ben, ben olarak uyandım, yine.
hiç hoş değil.
bir türlü gelmek bilmeyen bir bahar var.
kalktım, kafamı yıkadım
aklım karışsın istedim, olmadı.
oysa tüm odayı doldurabileceğimi düşünmüştüm,
oluşan boşlukları, tamamlayamadım.
mutlu olmak benim de hakkımdı.
ve bu uzun lafın kısasıydı.
ne yazık, insan kendini yarı yolda bırakamazdı.
en yakın deniz, yarım saatlik bir mesafe taşıyordu.
kimseyle aynı geminin içinde değildim. bu güzel.
denizi, yüzmeyi iyi bildiğim için seviyordum.
beni yok saydılar.
hiç güleceğim yoktu,
ama onların vardı.
bir renk olabilsem şayet, kırmızı olurdum.
neden hiç bilmiyorum.
zaten mavi huyda değil bende.
kendime göre,
bir başkasıyım.
benim kanatlarım yok. düşünce kırılıyorum.
tekrar düşmek için kalkıyorum.
şükür. rabbim bir şekilde güç veriyor
ağız dolusu gülmek demiş biri,
binlercesi.
hiç bir fikrim yok.
gülmek deyince bak gene sen geldin aklıma. şaşırtmadı.
sabah kafamı yıkarken de gelmiştin aslında. bundan kurtulamayacağımı, seni ne kadar…aman neyse.
hazır başka konulara girmeden,
kalkayım ben.
devamını gör...
4136.
#2516866 şu pıtırcık halime bak. * hala tek farkla aynı düşünüyorum. iyilik yapıp iyiliği bulamıyorum.
devamını gör...
4137.
-karanlık liman konakları-

1. mektup 16 temmuz 202...

sevgili dostum lorraine, hikayemi anlatırken biraz dahi olsa 18.yüzyıl roman yazarlarının kullandığı bir klişeyle sana sık sık mektuplar yazacak, okuyucuya aktarmam gereken şu 'geçmişte neler oldu acaba' sorularını onların kafasından sana karaladığım mektuplarla bir bir bertaraf edeceğim.

hatırlıyosundur radyoda çalıştığım dönem sona erdiğinde derin bir boşluğa düşmüş, yazamaz hale gelmiş ve çaresice bu sürecin geçmesini beklediğim bir anımda tanışmıştık seninle. yaşadığım şehre geldiğin ilk gün saçlarımı görmek istediğin gibi uzunca salık bırakmıştım. vapur yanaştığında heyecanla seni beklerken yaşlı bir seyyar satıcı yanıma yanaşmış ve 'bugün şanslı gününüz efendim, ihtiyacınız nedir ? ya da durun siz söylemeden ben takdim etmek isterim. kılığınıza bakarsam açık yüreklilikle dile getiririm ki yazı işleriyle haşır neşir olduğunuzu görmekteyim' diyerek telaşlı anıma ortak olmuştu. satıcı haksız sayılmazdı bu arada. bir kot pantolon ve onu tamamlayan botlarım. üzerimde siyah bir sweet ve dirsekleri özenle yamalanmış yazar ceketim. doğrusu bu kombini kim görse aynı şeyleri düşünürdü heralde diye mırıldandım istemeden. 'işte' diye heyecanla söze girdi satıcı tekrar, 'sizin için harika bir kalem ve yeni hikayenizin taslakları için bir bloknot' diyerek de üzerine ekledi. yüzümde beliren tatlı bir endişeyle 'nerde kaldın yahu lorraine' diyerek etrafıma bakınır hale gelmiştim. satıcıya dönüp 'ne hikayesi, hangi hikaye ? lütfen bir şey satın almak istemiyorum teşekkürler. bir tanıdığım gelecek çekilirseniz sevinirim' diyerek hafif söylendim. satıcı daha bir güleryüzle 'şu an bile yazmakta olduğunuz hikaye tabii ki efendim! siz yazarların kafasında her an her bir görsel metne dökülmez mi zaten.. hem ben nasıl da çabucak sizin bir yazar olduğunuzu keşfettim bir düşünün bakalım. başka bir satıcı olsa gelir geçerdi öyle değil mi? ama özellikle siz beni seçmediniz mi ? bir otelin 665. numaralı odasında daktilonuzu tıkırdatıyorsunuz hâlâ. ee artık hanımefendiler gelmeden benim de mutlu sonumu yazıverin de alın şunları. bu günün siftahı da sizden oluversin beyim..' diyerek noktaladı son sözlerinde mağrur bir bakışla. doğrusu bu adam beni neşelendirmişti lorraine. onun da bir okuyucu olduğu besbelliydi. beni de tavlamıştı bu ayaküstü ucuz kurgusuyla doğrusu. 'peki' dedim gülümseyerek. ver bakalım şunları da böyle ucuz senaryolar yazmayasın bi daha. 'seyahatinizde yolunuz açık olsun beyim' diyerek ürünleri teslim edip ücretini de alınca kalabalıkta gözden kayboluverdi. daha yeni bir güne başlamışken böylesine sıra dışı bir satıcının beni bulması ne tesadüftü. kaldı ki bir hanımefendiyi beklediğimi nerden bilmişti. gerçi kuruntu yapıyorum yine tabii ki öyle diyecek. vapurda bir adam tatlı bir heyecanla başka kimi beklerdi ki ? benimkisi de soru muydu. işte lorraine o gün aklımda bu sorular bir kalem ve bloknot ile seni bekledim..

- neden duraksadın mahzen ? diyerek sordu müstakbel eşim arabanın içersinde. her zaman olduğu gibi arabaya atlamış ve bilmediğimiz yolları keşfetmek üzere gün batımına doğru uzaklaşmıştık o günde de. ilişkimizin en güzel günlerini yaşıyorduk ve bir ev satın almıştık. rastgele gördüğümüz bu yer de çıktığımız o uçsuz bucaksız, bilinmeyen yolların yaşamımızı süslediği bir seyahatte tanıştırmıştı bizi yeni evimizle. ilk görüşte tutulduğumuz bu ev güzel bir tatil kasabasının 'karanlık liman konakları' isminde bir bölgesindeydi. ev sahibiyle görüşmüş ve prensipte anlaşmıştım. evi kontrol etmeye gittiğimde kapıcı çöpleri çıkarırken taslak halindeki sayfaları görünce ona kendimin halledebileceğini söylemiştim. kapıcı zaten dünden hazır bu teklifi kabul etmişti.

- hiç dedim. 'hiç yavaşça bazı şeyleri hatırladığın bir anın oldu mu. bazı şeylerin sırayla rayına oturduğu' cevabımı duyunca gülümsedi. yavaşça arabanın camını indirip yaslandı ve o güzel bakışlarıyla tutkunu olduğu doğasını seyretti bir süre.. sonra dönüp bir şarkı açtı. sesini yükselttiği anda nakaratı şöyleydi.

what did they do to you? did they take or give to you?
ı'll hold you up and break you hard, my darling, until ı die.

melodisine tutulduğum bu şarkıyı güzelce tükettikten sonra evde bulduğum taslaklardan devam ettim..

- bu ev bizi yeniden hayata tutunduracak. burda doğanın ellerinde yeniden yeşerdiğimi hissediyorum..

bunlar benim sesim değil tam okumaya başlarken müstakbel eşimin sözleriydi..

2. mektup 17 temmuz 202..

sevgili dostum lorraine,

1.bölüm sonu. hikayedeki şarkı için tık tık

devamını gör...
4138.
çilesiz bir günüm olmadı gitti
bilmedim ömrümün suçu ne usta
allah'ın gücüne gider mi bilmem
verdiği bu candan ben bıktım usta

mutluluk kapımı çalmadı gitti
dalımda bir yaprak görmedim usta
murat yalan imiş umutsa hayal
böyle yaşamaktan bıktım ben usta
bıktım ben usta
böyle yaşamaktan bıktım ben usta

bu kötü yazıma kader diyorlar
dertler zincirine vuruldum usta
gittiğim bu yolun dönüşü yoktur
hakkını helal et elveda usta
elveda usta
hoşçakal usta...
devamını gör...
4139.
bazıları seni seviyorum diyemez de evde bunalmışsındır sıkıyordur ortam seni gel kahve içelim derler.
devamını gör...
4140.
bugün çok konuştum. eski ilişkilerden ve travmalardan bahsettik. şuan hava kararıyor ve tek başıma bir kış bahçesinin ortasında oturuyorum.

bu başlık altında yazdığım diğer yazıları okudum az önce. yazdıklarımı hissedeli bir asır olmuş gibi geliyordu bana ama daha 3 ay olmuş. diğerinide 5 ay önce yazmışım.

hayatımı yoluna koyamadım hala ne yapacağımı bilmiyorum. ağlama istekleri gelmeye başladı yine. özellikle son 1 haftadır, ağlıyorum ama eskisi gibi rahatlatmaz oldu beni. tam olarak anlayamıyorumda zaten.

bügün biri bana “birini sevdin ve o seni sevmedi. üstüne yetmezmiş gibi her şey bok gibi gitmiş. böyle hissetmen gayet normal ama geçecek merak etme “ dedi. aynı şeyleri o da yaşamış. geçeceğini biliyorum tabi ama ne bileyim işte.

bazen kendi kendimi üzdüğümü düşünüyorum. bu süreci kendim uzatıyorum gibi geliyor. bir tarafımda bu süreçler her zaman yavaş ve sancılıdır diyor. iyi tarafıysa her şeyi kabullendim artık. yas sürecinin sonuna gelmek demekmiş bu.
zamanında terapi görürken terapistim söylemişti.

işin garip kısmı kabullendiğim için üzülüyor olmam. bende kalan her şeyi silinecek bunu istemiyorum. içimdeki çok küçük bir ışık son gücümle asılmaya devam etmek istiyor. fakat bu artık mümkün değil.

sigarayı bırakalı 11 ay oldu.

hayatımla ilgili sorulan her soruya bilmiyorum demekten yoruldum. gerçekten bilmiyorum bu arada. bana bahşedilen bu hayatla ne yapıcam bilemiyorum. hiç bir istek ve arzum yok.

o kızı gerçekten çok sevdim
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim