normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4121.
insan tercihlerini yaşar. keşkeler, ahlar da bizim seçimimiz, senin seçimin. benim en büyük keşkem de sensin. seni hiç tanımamış olmayı isterdim..
devamını gör...
4122.
çok yazmak istiyorum şu an. inanılmaz da iyi gelir farkındayım ama enerjim yok. kendimi anlatmak, dışavurmak, üstelik de bu yüksek kafayla şu an, çok anlamlı, işlevsel, dönüp dönüp tekrar okumacalı olur çok iyi biliyorum ama yok, kalkıp oturamam o ekranın başına asla.
görülmeye, anlanmaya dair motivasyonumu, kazanımımı yeğ gördüğüm kabulümü yitirmişim; bu güzel, bu, böylesi benim için güvenli. nays şerh.
görülmeye, anlanmaya dair motivasyonumu, kazanımımı yeğ gördüğüm kabulümü yitirmişim; bu güzel, bu, böylesi benim için güvenli. nays şerh.
devamını gör...
4123.
çok canım sıkılıyor sözlük
kuş vuralım istersen
kuş vuralım istersen
devamını gör...
4124.
6 kasım 2011. hayatımın dönüm noktası olan bir tarihi an geliyor unutuveriyorum. 7 si miydi 2010 muydu diye sorgularken buluyorum kendimi. insan kendisi için bu kadar mühim bu kadar acı olan bir günü unutur mu? önemsemediği için midir? yoksa unutmak istediği için mi?
devamını gör...
4125.
3 yıl önce bugün, bu saatlerde hayatımın en uzun bekleyişini gerçekleştirmiştim. 1 saatin yıllara bölündüğüne yemin edebilirim. hayatımın en yanlız yıllarıydı. bir hastane daha ne kadar boş olabilirse o kadar bomboştu, benden başka kimse yoktu. çoktan gittiğini öğrendiğim birini yine de bekliyordum. o kapıdan çıktığımda artık küçük kız çocuğu değildim, bilmem kaç birden atmıştım. orada kalmadım elbette ama bir parçam eksikti artık.
devamını gör...
4126.
bugün ben, ben olarak uyandım, yine.
hiç hoş değil.
bir türlü gelmek bilmeyen bir bahar var.
kalktım, kafamı yıkadım
aklım karışsın istedim, olmadı.
oysa tüm odayı doldurabileceğimi düşünmüştüm,
oluşan boşlukları, tamamlayamadım.
mutlu olmak benim de hakkımdı.
ve bu uzun lafın kısasıydı.
ne yazık, insan kendini yarı yolda bırakamazdı.
en yakın deniz, yarım saatlik bir mesafe taşıyordu.
kimseyle aynı geminin içinde değildim. bu güzel.
denizi, yüzmeyi iyi bildiğim için seviyordum.
beni yok saydılar.
hiç güleceğim yoktu,
ama onların vardı.
bir renk olabilsem şayet, kırmızı olurdum.
neden hiç bilmiyorum.
zaten mavi huyda değil bende.
kendime göre,
bir başkasıyım.
benim kanatlarım yok. düşünce kırılıyorum.
tekrar düşmek için kalkıyorum.
şükür. rabbim bir şekilde güç veriyor
ağız dolusu gülmek demiş biri,
binlercesi.
hiç bir fikrim yok.
gülmek deyince bak gene sen geldin aklıma. şaşırtmadı.
sabah kafamı yıkarken de gelmiştin aslında. bundan kurtulamayacağımı, seni ne kadar…aman neyse.
hazır başka konulara girmeden,
kalkayım ben.
hiç hoş değil.
bir türlü gelmek bilmeyen bir bahar var.
kalktım, kafamı yıkadım
aklım karışsın istedim, olmadı.
oysa tüm odayı doldurabileceğimi düşünmüştüm,
oluşan boşlukları, tamamlayamadım.
mutlu olmak benim de hakkımdı.
ve bu uzun lafın kısasıydı.
ne yazık, insan kendini yarı yolda bırakamazdı.
en yakın deniz, yarım saatlik bir mesafe taşıyordu.
kimseyle aynı geminin içinde değildim. bu güzel.
denizi, yüzmeyi iyi bildiğim için seviyordum.
beni yok saydılar.
hiç güleceğim yoktu,
ama onların vardı.
bir renk olabilsem şayet, kırmızı olurdum.
neden hiç bilmiyorum.
zaten mavi huyda değil bende.
kendime göre,
bir başkasıyım.
benim kanatlarım yok. düşünce kırılıyorum.
tekrar düşmek için kalkıyorum.
şükür. rabbim bir şekilde güç veriyor
ağız dolusu gülmek demiş biri,
binlercesi.
hiç bir fikrim yok.
gülmek deyince bak gene sen geldin aklıma. şaşırtmadı.
sabah kafamı yıkarken de gelmiştin aslında. bundan kurtulamayacağımı, seni ne kadar…aman neyse.
hazır başka konulara girmeden,
kalkayım ben.
devamını gör...
4127.
#2516866 şu pıtırcık halime bak. * hala tek farkla aynı düşünüyorum. iyilik yapıp iyiliği bulamıyorum.
devamını gör...
4128.
-karanlık liman konakları-
1. mektup 16 temmuz 202...
sevgili dostum lorraine, hikayemi anlatırken biraz dahi olsa 18.yüzyıl roman yazarlarının kullandığı bir klişeyle sana sık sık mektuplar yazacak, okuyucuya aktarmam gereken şu 'geçmişte neler oldu acaba' sorularını onların kafasından sana karaladığım mektuplarla bir bir bertaraf edeceğim.
hatırlıyosundur radyoda çalıştığım dönem sona erdiğinde derin bir boşluğa düşmüş, yazamaz hale gelmiş ve çaresice bu sürecin geçmesini beklediğim bir anımda tanışmıştık seninle. yaşadığım şehre geldiğin ilk gün saçlarımı görmek istediğin gibi uzunca salık bırakmıştım. vapur yanaştığında heyecanla seni beklerken yaşlı bir seyyar satıcı yanıma yanaşmış ve 'bugün şanslı gününüz efendim, ihtiyacınız nedir ? ya da durun siz söylemeden ben takdim etmek isterim. kılığınıza bakarsam açık yüreklilikle dile getiririm ki yazı işleriyle haşır neşir olduğunuzu görmekteyim' diyerek telaşlı anıma ortak olmuştu. satıcı haksız sayılmazdı bu arada. bir kot pantolon ve onu tamamlayan botlarım. üzerimde siyah bir sweet ve dirsekleri özenle yamalanmış yazar ceketim. doğrusu bu kombini kim görse aynı şeyleri düşünürdü heralde diye mırıldandım istemeden. 'işte' diye heyecanla söze girdi satıcı tekrar, 'sizin için harika bir kalem ve yeni hikayenizin taslakları için bir bloknot' diyerek de üzerine ekledi. yüzümde beliren tatlı bir endişeyle 'nerde kaldın yahu lorraine' diyerek etrafıma bakınır hale gelmiştim. satıcıya dönüp 'ne hikayesi, hangi hikaye ? lütfen bir şey satın almak istemiyorum teşekkürler. bir tanıdığım gelecek çekilirseniz sevinirim' diyerek hafif söylendim. satıcı daha bir güleryüzle 'şu an bile yazmakta olduğunuz hikaye tabii ki efendim! siz yazarların kafasında her an her bir görsel metne dökülmez mi zaten.. hem ben nasıl da çabucak sizin bir yazar olduğunuzu keşfettim bir düşünün bakalım. başka bir satıcı olsa gelir geçerdi öyle değil mi? ama özellikle siz beni seçmediniz mi ? bir otelin 665. numaralı odasında daktilonuzu tıkırdatıyorsunuz hâlâ. ee artık hanımefendiler gelmeden benim de mutlu sonumu yazıverin de alın şunları. bu günün siftahı da sizden oluversin beyim..' diyerek noktaladı son sözlerinde mağrur bir bakışla. doğrusu bu adam beni neşelendirmişti lorraine. onun da bir okuyucu olduğu besbelliydi. beni de tavlamıştı bu ayaküstü ucuz kurgusuyla doğrusu. 'peki' dedim gülümseyerek. ver bakalım şunları da böyle ucuz senaryolar yazmayasın bi daha. 'seyahatinizde yolunuz açık olsun beyim' diyerek ürünleri teslim edip ücretini de alınca kalabalıkta gözden kayboluverdi. daha yeni bir güne başlamışken böylesine sıra dışı bir satıcının beni bulması ne tesadüftü. kaldı ki bir hanımefendiyi beklediğimi nerden bilmişti. gerçi kuruntu yapıyorum yine tabii ki öyle diyecek. vapurda bir adam tatlı bir heyecanla başka kimi beklerdi ki ? benimkisi de soru muydu. işte lorraine o gün aklımda bu sorular bir kalem ve bloknot ile seni bekledim..
- neden duraksadın mahzen ? diyerek sordu müstakbel eşim arabanın içersinde. her zaman olduğu gibi arabaya atlamış ve bilmediğimiz yolları keşfetmek üzere gün batımına doğru uzaklaşmıştık o günde de. ilişkimizin en güzel günlerini yaşıyorduk ve bir ev satın almıştık. rastgele gördüğümüz bu yer de çıktığımız o uçsuz bucaksız, bilinmeyen yolların yaşamımızı süslediği bir seyahatte tanıştırmıştı bizi yeni evimizle. ilk görüşte tutulduğumuz bu ev güzel bir tatil kasabasının 'karanlık liman konakları' isminde bir bölgesindeydi. ev sahibiyle görüşmüş ve prensipte anlaşmıştım. evi kontrol etmeye gittiğimde kapıcı çöpleri çıkarırken taslak halindeki sayfaları görünce ona kendimin halledebileceğini söylemiştim. kapıcı zaten dünden hazır bu teklifi kabul etmişti.
- hiç dedim. 'hiç yavaşça bazı şeyleri hatırladığın bir anın oldu mu. bazı şeylerin sırayla rayına oturduğu' cevabımı duyunca gülümsedi. yavaşça arabanın camını indirip yaslandı ve o güzel bakışlarıyla tutkunu olduğu doğasını seyretti bir süre.. sonra dönüp bir şarkı açtı. sesini yükselttiği anda nakaratı şöyleydi.
what did they do to you? did they take or give to you?
ı'll hold you up and break you hard, my darling, until ı die.
melodisine tutulduğum bu şarkıyı güzelce tükettikten sonra evde bulduğum taslaklardan devam ettim..
- bu ev bizi yeniden hayata tutunduracak. burda doğanın ellerinde yeniden yeşerdiğimi hissediyorum..
bunlar benim sesim değil tam okumaya başlarken müstakbel eşimin sözleriydi..
2. mektup 17 temmuz 202..
sevgili dostum lorraine,
1.bölüm sonu. hikayedeki şarkı için tık tık
1. mektup 16 temmuz 202...
sevgili dostum lorraine, hikayemi anlatırken biraz dahi olsa 18.yüzyıl roman yazarlarının kullandığı bir klişeyle sana sık sık mektuplar yazacak, okuyucuya aktarmam gereken şu 'geçmişte neler oldu acaba' sorularını onların kafasından sana karaladığım mektuplarla bir bir bertaraf edeceğim.
hatırlıyosundur radyoda çalıştığım dönem sona erdiğinde derin bir boşluğa düşmüş, yazamaz hale gelmiş ve çaresice bu sürecin geçmesini beklediğim bir anımda tanışmıştık seninle. yaşadığım şehre geldiğin ilk gün saçlarımı görmek istediğin gibi uzunca salık bırakmıştım. vapur yanaştığında heyecanla seni beklerken yaşlı bir seyyar satıcı yanıma yanaşmış ve 'bugün şanslı gününüz efendim, ihtiyacınız nedir ? ya da durun siz söylemeden ben takdim etmek isterim. kılığınıza bakarsam açık yüreklilikle dile getiririm ki yazı işleriyle haşır neşir olduğunuzu görmekteyim' diyerek telaşlı anıma ortak olmuştu. satıcı haksız sayılmazdı bu arada. bir kot pantolon ve onu tamamlayan botlarım. üzerimde siyah bir sweet ve dirsekleri özenle yamalanmış yazar ceketim. doğrusu bu kombini kim görse aynı şeyleri düşünürdü heralde diye mırıldandım istemeden. 'işte' diye heyecanla söze girdi satıcı tekrar, 'sizin için harika bir kalem ve yeni hikayenizin taslakları için bir bloknot' diyerek de üzerine ekledi. yüzümde beliren tatlı bir endişeyle 'nerde kaldın yahu lorraine' diyerek etrafıma bakınır hale gelmiştim. satıcıya dönüp 'ne hikayesi, hangi hikaye ? lütfen bir şey satın almak istemiyorum teşekkürler. bir tanıdığım gelecek çekilirseniz sevinirim' diyerek hafif söylendim. satıcı daha bir güleryüzle 'şu an bile yazmakta olduğunuz hikaye tabii ki efendim! siz yazarların kafasında her an her bir görsel metne dökülmez mi zaten.. hem ben nasıl da çabucak sizin bir yazar olduğunuzu keşfettim bir düşünün bakalım. başka bir satıcı olsa gelir geçerdi öyle değil mi? ama özellikle siz beni seçmediniz mi ? bir otelin 665. numaralı odasında daktilonuzu tıkırdatıyorsunuz hâlâ. ee artık hanımefendiler gelmeden benim de mutlu sonumu yazıverin de alın şunları. bu günün siftahı da sizden oluversin beyim..' diyerek noktaladı son sözlerinde mağrur bir bakışla. doğrusu bu adam beni neşelendirmişti lorraine. onun da bir okuyucu olduğu besbelliydi. beni de tavlamıştı bu ayaküstü ucuz kurgusuyla doğrusu. 'peki' dedim gülümseyerek. ver bakalım şunları da böyle ucuz senaryolar yazmayasın bi daha. 'seyahatinizde yolunuz açık olsun beyim' diyerek ürünleri teslim edip ücretini de alınca kalabalıkta gözden kayboluverdi. daha yeni bir güne başlamışken böylesine sıra dışı bir satıcının beni bulması ne tesadüftü. kaldı ki bir hanımefendiyi beklediğimi nerden bilmişti. gerçi kuruntu yapıyorum yine tabii ki öyle diyecek. vapurda bir adam tatlı bir heyecanla başka kimi beklerdi ki ? benimkisi de soru muydu. işte lorraine o gün aklımda bu sorular bir kalem ve bloknot ile seni bekledim..
- neden duraksadın mahzen ? diyerek sordu müstakbel eşim arabanın içersinde. her zaman olduğu gibi arabaya atlamış ve bilmediğimiz yolları keşfetmek üzere gün batımına doğru uzaklaşmıştık o günde de. ilişkimizin en güzel günlerini yaşıyorduk ve bir ev satın almıştık. rastgele gördüğümüz bu yer de çıktığımız o uçsuz bucaksız, bilinmeyen yolların yaşamımızı süslediği bir seyahatte tanıştırmıştı bizi yeni evimizle. ilk görüşte tutulduğumuz bu ev güzel bir tatil kasabasının 'karanlık liman konakları' isminde bir bölgesindeydi. ev sahibiyle görüşmüş ve prensipte anlaşmıştım. evi kontrol etmeye gittiğimde kapıcı çöpleri çıkarırken taslak halindeki sayfaları görünce ona kendimin halledebileceğini söylemiştim. kapıcı zaten dünden hazır bu teklifi kabul etmişti.
- hiç dedim. 'hiç yavaşça bazı şeyleri hatırladığın bir anın oldu mu. bazı şeylerin sırayla rayına oturduğu' cevabımı duyunca gülümsedi. yavaşça arabanın camını indirip yaslandı ve o güzel bakışlarıyla tutkunu olduğu doğasını seyretti bir süre.. sonra dönüp bir şarkı açtı. sesini yükselttiği anda nakaratı şöyleydi.
what did they do to you? did they take or give to you?
ı'll hold you up and break you hard, my darling, until ı die.
melodisine tutulduğum bu şarkıyı güzelce tükettikten sonra evde bulduğum taslaklardan devam ettim..
- bu ev bizi yeniden hayata tutunduracak. burda doğanın ellerinde yeniden yeşerdiğimi hissediyorum..
bunlar benim sesim değil tam okumaya başlarken müstakbel eşimin sözleriydi..
2. mektup 17 temmuz 202..
sevgili dostum lorraine,
1.bölüm sonu. hikayedeki şarkı için tık tık
devamını gör...
4129.
çilesiz bir günüm olmadı gitti
bilmedim ömrümün suçu ne usta
allah'ın gücüne gider mi bilmem
verdiği bu candan ben bıktım usta
mutluluk kapımı çalmadı gitti
dalımda bir yaprak görmedim usta
murat yalan imiş umutsa hayal
böyle yaşamaktan bıktım ben usta
bıktım ben usta
böyle yaşamaktan bıktım ben usta
bu kötü yazıma kader diyorlar
dertler zincirine vuruldum usta
gittiğim bu yolun dönüşü yoktur
hakkını helal et elveda usta
elveda usta
hoşçakal usta...
bilmedim ömrümün suçu ne usta
allah'ın gücüne gider mi bilmem
verdiği bu candan ben bıktım usta
mutluluk kapımı çalmadı gitti
dalımda bir yaprak görmedim usta
murat yalan imiş umutsa hayal
böyle yaşamaktan bıktım ben usta
bıktım ben usta
böyle yaşamaktan bıktım ben usta
bu kötü yazıma kader diyorlar
dertler zincirine vuruldum usta
gittiğim bu yolun dönüşü yoktur
hakkını helal et elveda usta
elveda usta
hoşçakal usta...
devamını gör...
4130.
bazıları seni seviyorum diyemez de evde bunalmışsındır sıkıyordur ortam seni gel kahve içelim derler.
devamını gör...
4131.
bugün çok konuştum. eski ilişkilerden ve travmalardan bahsettik. şuan hava kararıyor ve tek başıma bir kış bahçesinin ortasında oturuyorum.
bu başlık altında yazdığım diğer yazıları okudum az önce. yazdıklarımı hissedeli bir asır olmuş gibi geliyordu bana ama daha 3 ay olmuş. diğerinide 5 ay önce yazmışım.
hayatımı yoluna koyamadım hala ne yapacağımı bilmiyorum. ağlama istekleri gelmeye başladı yine. özellikle son 1 haftadır, ağlıyorum ama eskisi gibi rahatlatmaz oldu beni. tam olarak anlayamıyorumda zaten.
bügün biri bana “birini sevdin ve o seni sevmedi. üstüne yetmezmiş gibi her şey bok gibi gitmiş. böyle hissetmen gayet normal ama geçecek merak etme “ dedi. aynı şeyleri o da yaşamış. geçeceğini biliyorum tabi ama ne bileyim işte.
bazen kendi kendimi üzdüğümü düşünüyorum. bu süreci kendim uzatıyorum gibi geliyor. bir tarafımda bu süreçler her zaman yavaş ve sancılıdır diyor. iyi tarafıysa her şeyi kabullendim artık. yas sürecinin sonuna gelmek demekmiş bu.
zamanında terapi görürken terapistim söylemişti.
işin garip kısmı kabullendiğim için üzülüyor olmam. bende kalan her şeyi silinecek bunu istemiyorum. içimdeki çok küçük bir ışık son gücümle asılmaya devam etmek istiyor. fakat bu artık mümkün değil.
sigarayı bırakalı 11 ay oldu.
hayatımla ilgili sorulan her soruya bilmiyorum demekten yoruldum. gerçekten bilmiyorum bu arada. bana bahşedilen bu hayatla ne yapıcam bilemiyorum. hiç bir istek ve arzum yok.
o kızı gerçekten çok sevdim
bu başlık altında yazdığım diğer yazıları okudum az önce. yazdıklarımı hissedeli bir asır olmuş gibi geliyordu bana ama daha 3 ay olmuş. diğerinide 5 ay önce yazmışım.
hayatımı yoluna koyamadım hala ne yapacağımı bilmiyorum. ağlama istekleri gelmeye başladı yine. özellikle son 1 haftadır, ağlıyorum ama eskisi gibi rahatlatmaz oldu beni. tam olarak anlayamıyorumda zaten.
bügün biri bana “birini sevdin ve o seni sevmedi. üstüne yetmezmiş gibi her şey bok gibi gitmiş. böyle hissetmen gayet normal ama geçecek merak etme “ dedi. aynı şeyleri o da yaşamış. geçeceğini biliyorum tabi ama ne bileyim işte.
bazen kendi kendimi üzdüğümü düşünüyorum. bu süreci kendim uzatıyorum gibi geliyor. bir tarafımda bu süreçler her zaman yavaş ve sancılıdır diyor. iyi tarafıysa her şeyi kabullendim artık. yas sürecinin sonuna gelmek demekmiş bu.
zamanında terapi görürken terapistim söylemişti.
işin garip kısmı kabullendiğim için üzülüyor olmam. bende kalan her şeyi silinecek bunu istemiyorum. içimdeki çok küçük bir ışık son gücümle asılmaya devam etmek istiyor. fakat bu artık mümkün değil.
sigarayı bırakalı 11 ay oldu.
hayatımla ilgili sorulan her soruya bilmiyorum demekten yoruldum. gerçekten bilmiyorum bu arada. bana bahşedilen bu hayatla ne yapıcam bilemiyorum. hiç bir istek ve arzum yok.
o kızı gerçekten çok sevdim
devamını gör...
4132.
tek hayali " o " olanlar, onun varlığı için yaşayanlar, o olmadan ömrü yok sayanlar.
ama dileği kabul olmayanlar, kavuşamayanlar...
tanrı'dan diledim bu kadar dilek
o yârin yüzünü bir daha görek
gel, aman aman, yanıma
kıyma bu yazık canıma
bir kara kaşın, bir kara gözün
değer dünya malına
bana kısmet değil dizinde yatmak
dizinde yatıp da yüzüne bakmak
ama dileği kabul olmayanlar, kavuşamayanlar...
tanrı'dan diledim bu kadar dilek
o yârin yüzünü bir daha görek
gel, aman aman, yanıma
kıyma bu yazık canıma
bir kara kaşın, bir kara gözün
değer dünya malına
bana kısmet değil dizinde yatmak
dizinde yatıp da yüzüne bakmak
devamını gör...
4133.
“dip sos getirsenize ve şu ağır aşkın üzerine çeşni niyetine biraz kendini bilmezlik katayım.” böyle bir cümleyi haykıran adamın çektiği acının zamansal düzlemde bir karşılığı olsa bile dışarıdan bakan pek tabi bunu algılamayacaktır. “empati” ise menfaatin yumuşatılmış ve nazik halidir. o yüzden itibar etmemek gerekir ne fazla empati kuranlara ne de kıyıya vurmuş kulağı kesik köpekbalıklarına. ama çok arzu ediyorsanız aşkına dip sos isteyen adamın öyküsünü bir kısa film olarak izleyebilirsiniz. harcadığınız zamanın göreceliğinin hesabını kimse vermeyecek size. adam ise kendi zamanının peşinden giden emekli bir dedektif, biraz yorgun, biraz öfkeli ve bıkkın.
devamını gör...
4134.
hayırlısıyla dört aya araplarla dolmuş, ekonomisi çökmüş, halkı cehaletle boğuşan caanım vatanımın görevini ifa etmeye gidiyorum. (üç ay da olabilir daha sevk belli olmadı)
giderayak büyük bir salaklık yapıp manita yapmanın eşiğindeyim sözlük. eksilerine ve artılarına baktığım zaman sonuç alamıyorum.
biri kolay kolay benim hayatıma giremez, aşırı derecede seçici bir insanımdır. en fazla bir defa sevişir yoluma bakarim da... da'sı üç sene sonra ilk defa bir kızla sevişme amacı dışında bulusacagim.
bir kitap istiyordum. askerde okurum diye söylemiştim. gitmiş onu almış. vermek adına(kitabı yani) da buluşmak istiyor.
bir yıldır falan hemen hemen her gün sadece mesajlar aracılığıyla görüşüyorduk.
çok tuhaf. hep böyle yanlış zamanlara denk gelir ya bu işler. niyetim uzman olarak kalmak. yani tek yönlü gidişim olacak. yas siniri engel olmazsa %100 kalacağım. kimseye ümit verip yarı yolda bırakmak da istemiyorum ama bir yandan onu da içten içe istiyorum.
sanırım benimkisi hem ayranım dökülmesin hem g*** s****sin hesabı. birinden vazgeçmem gerekecek.
s***ler hedeflerine yönelik yürümem daha doğru.
mavi bereyi takmak benim çocukluk hayalim.
giderayak büyük bir salaklık yapıp manita yapmanın eşiğindeyim sözlük. eksilerine ve artılarına baktığım zaman sonuç alamıyorum.
biri kolay kolay benim hayatıma giremez, aşırı derecede seçici bir insanımdır. en fazla bir defa sevişir yoluma bakarim da... da'sı üç sene sonra ilk defa bir kızla sevişme amacı dışında bulusacagim.
bir kitap istiyordum. askerde okurum diye söylemiştim. gitmiş onu almış. vermek adına(kitabı yani) da buluşmak istiyor.
bir yıldır falan hemen hemen her gün sadece mesajlar aracılığıyla görüşüyorduk.
çok tuhaf. hep böyle yanlış zamanlara denk gelir ya bu işler. niyetim uzman olarak kalmak. yani tek yönlü gidişim olacak. yas siniri engel olmazsa %100 kalacağım. kimseye ümit verip yarı yolda bırakmak da istemiyorum ama bir yandan onu da içten içe istiyorum.
sanırım benimkisi hem ayranım dökülmesin hem g*** s****sin hesabı. birinden vazgeçmem gerekecek.
s***ler hedeflerine yönelik yürümem daha doğru.
mavi bereyi takmak benim çocukluk hayalim.
devamını gör...
4135.
- gregor samsa bir sabah uyandığında kendisinin bir nihat doğan olduğunu gördü. gitti köşede ağladı.
- anne kirpi, anne kedinin yavrularını yalayıp temizlemesi gibi yavrularını yalayarak temizlemiyordur herhalde.
- yoğuşmalı kombi lafını "yiyişmeli" kombi diye anlayıp, "ne ayak in the kombi bizines" diyen tek kişi ben değilimdir umarım.
- aniden fışkıran bir dürtüyle "kele meryem meryem gız meryem/ hele meryem meryem kör meryem/ eller sürmeli de gözler kınalı meryem" diye bağırarak türkü söylemeye başladım dün gece.
üst kat komşumuz düşükgöt zeliha geldi kapıya: "bu muhteşem ses, olağanüstü yetenek ve nevi şahsınıza mahsus karizma ile gençliğinizde kız beslek lisesi zil ve şal bölümüne gitmiş olsaydınız, bugün sahnelerimizin jonjonlu bir ses sanatçısı olur, paranın annesini öper, burada değil lüks bir rezidansta otururdunuz. bizim de kafamızı *** olurdunuz" dedi ve gitti.
- nargile salonundaki ateşçiye, tam arkadaşın nargilesine ateş koyarken ateş düşürücü ilaç verdim... arkadaşa yeni pantolon alacaz artık.
- bağzı bardak altları günün birinde bardak üstü olmayı tadacaklardır.
- anne kirpi, anne kedinin yavrularını yalayıp temizlemesi gibi yavrularını yalayarak temizlemiyordur herhalde.
- yoğuşmalı kombi lafını "yiyişmeli" kombi diye anlayıp, "ne ayak in the kombi bizines" diyen tek kişi ben değilimdir umarım.
- aniden fışkıran bir dürtüyle "kele meryem meryem gız meryem/ hele meryem meryem kör meryem/ eller sürmeli de gözler kınalı meryem" diye bağırarak türkü söylemeye başladım dün gece.
üst kat komşumuz düşükgöt zeliha geldi kapıya: "bu muhteşem ses, olağanüstü yetenek ve nevi şahsınıza mahsus karizma ile gençliğinizde kız beslek lisesi zil ve şal bölümüne gitmiş olsaydınız, bugün sahnelerimizin jonjonlu bir ses sanatçısı olur, paranın annesini öper, burada değil lüks bir rezidansta otururdunuz. bizim de kafamızı *** olurdunuz" dedi ve gitti.
- nargile salonundaki ateşçiye, tam arkadaşın nargilesine ateş koyarken ateş düşürücü ilaç verdim... arkadaşa yeni pantolon alacaz artık.
- bağzı bardak altları günün birinde bardak üstü olmayı tadacaklardır.
devamını gör...
4136.
bir insan hayatının herhangi bir döneminde kullanıldığını düşünüyorsa ve gerizekalı gibi hissediyorsa %99 kullanılıyordur ve gerizekalıdır. nereden mi biliyorum? kendimden. canım sıkkın. yazacak mecra burası mı? ne fark eder? bir yerinden tutuyorum öbür ucundan kayıveriyor bir şeyler. sonra onu yakalayayım derken elimdekiler de gidiyor. demek ki neymiş? taşıyabileceğinden fazlasını yüklenmemen gerekiyormuş. belki de sorun bu. kaldıramayacağım bir durumun içerisine kendimi itip sonra da neden böyle oldu diye şikayet etmenin bir alemi yok. hemen öncelikler listesi yapılsın kafada ve bu fazla yükler derhal defedilsin. derhal, şimdi, şu an, hemen... ama öyle olmuyor değil mi? hissiyatlar ve istekler ve hatta arzu edilenler peşinden azimle giden sıçan, beton duvarı delmeyi çalışırken elbet yoruluyor. kendimi bir sıçana mı benzettim az önce? çok çirkin oldu. ben oysa bir kutup ayısıyım, hem sevimli ama vurdu mu öldüren cinsten.
belki de vurma zamanı gelmiştir. bir çeşit sonlanma için yapılması gereken tam da budur.
kendini önce sıçanla özdeşleştirip, hayır ben bir kutup ayısıyım derken gerçekleşen dalgalanmanın aslında durumun ne kadar sağlıksız olduğuna işaret ettiğini siz de görebilirsiniz. ben de görüyorum...
görüyorum ve arttırıyorum.
kağıtları açıyorum.
ağzımda sigara, önümde yarım ama oldukça sert bir cin tonik, biraz öfke, biraz kırgınlık, azim, kararlılık...
oysa ben kağıt oyunlarını sevmem.
aslına bakılırsa rekabetin yoğun olduğu hiçbir oyunu sevmem.
özellikle, sevgiyi savaşırcasına bir oyuna çeviren itleri hiç sevmem.
belki de vurma zamanı gelmiştir. bir çeşit sonlanma için yapılması gereken tam da budur.
kendini önce sıçanla özdeşleştirip, hayır ben bir kutup ayısıyım derken gerçekleşen dalgalanmanın aslında durumun ne kadar sağlıksız olduğuna işaret ettiğini siz de görebilirsiniz. ben de görüyorum...
görüyorum ve arttırıyorum.
kağıtları açıyorum.
ağzımda sigara, önümde yarım ama oldukça sert bir cin tonik, biraz öfke, biraz kırgınlık, azim, kararlılık...
oysa ben kağıt oyunlarını sevmem.
aslına bakılırsa rekabetin yoğun olduğu hiçbir oyunu sevmem.
özellikle, sevgiyi savaşırcasına bir oyuna çeviren itleri hiç sevmem.
devamını gör...
4137.
acaba zorlamamam mı lazım? kadere kim karşı çıkabilmiş ki? bende kader direksiyonunu çevirecek güç yok ki. bir yerde pes etmeyi bilmeliyim. olmuyorsa olmuyor. ne acı ki bundan sonra da olmayacak. peki olmayacağı beklemek var mı? neden bekleyeyim ki? kader her zamanki gibi bu dünyada fazladan bir yer kapladığımı daha kaç kere hatırlatacak? belki de hayat, tutunmam gereken değildir. hep yanlışın peşinde koşup yakalamaya çalışmakla yanlış yapmışımdır belki? belki ölüm kollarını açmıştır, belki tutunmam gereken odur.
bir yere ait olmadığını hissetmek kötüyse, bilmek işkencedir. maske takıp mutlu gözükmeye çalışmak, bir şeyler olacağına inanıp tutunmaya çalışmak. çok yoruldum ben ya. ben bunları hakkedecek ne yaptım diye düşünmeyeceğim artık. demek ki çizilmiş kaderim bu.
bunu bu saatte yazayım ki sonra '' bak yine dikkat çekmeye çalışan biri '' demesinler dostlar.
ben beni biliyorum, kaderimi biliyorum, ne yapmam gerektiğini biliyorum. şimdilik bu kadar.
bir yere ait olmadığını hissetmek kötüyse, bilmek işkencedir. maske takıp mutlu gözükmeye çalışmak, bir şeyler olacağına inanıp tutunmaya çalışmak. çok yoruldum ben ya. ben bunları hakkedecek ne yaptım diye düşünmeyeceğim artık. demek ki çizilmiş kaderim bu.
bunu bu saatte yazayım ki sonra '' bak yine dikkat çekmeye çalışan biri '' demesinler dostlar.
ben beni biliyorum, kaderimi biliyorum, ne yapmam gerektiğini biliyorum. şimdilik bu kadar.
devamını gör...
4138.
hayatta çok tuhaf anlar olur. özellikle daha önce fark etmediğiniz bir şeyi fark ettiğinizde.
bazen bazı insanlarla tanışırsınız. o insanlar iyi veya kötü olabilir hiç önemli değil. sadece bazen bazı insanlar hayatınıza girdiği an hayatınızdaki her şey alt üst olur ve hiçbir şeyiniz yolunda gitmez. hayatınıza bir uğursuzluk çöker ve siz daha ne kadar kötü olabilir ki derken hep daha kötüsü olur. sonra bir gün o kişi hayatımızdan çıkar ve bulutlar dağılır güneş doğar. yaşadığınız her andan zevk alırsınız ve hayat size güzelliklerini gösterir. huzurlu hissedersiniz.
sonra düşünürsünüz benim hayatım neden birden mükemmel oldu diye. ve sonradan fark edersiniz o insanın artık hayatınızda olmadığını ve bunun hayatınızı güzelleştirdiğini.
bazı insanlar bazı insanlara iyi gelmez. bu kişisel değildir. enerjiyle alakalı olduğunu düşünüyorum.
enerjinizi düşürmeyecek kişilerle tanışmanızı, düşürenlerle de bir an önce yolları ayırmanızı diliyorum. ^•^
bazen bazı insanlarla tanışırsınız. o insanlar iyi veya kötü olabilir hiç önemli değil. sadece bazen bazı insanlar hayatınıza girdiği an hayatınızdaki her şey alt üst olur ve hiçbir şeyiniz yolunda gitmez. hayatınıza bir uğursuzluk çöker ve siz daha ne kadar kötü olabilir ki derken hep daha kötüsü olur. sonra bir gün o kişi hayatımızdan çıkar ve bulutlar dağılır güneş doğar. yaşadığınız her andan zevk alırsınız ve hayat size güzelliklerini gösterir. huzurlu hissedersiniz.
sonra düşünürsünüz benim hayatım neden birden mükemmel oldu diye. ve sonradan fark edersiniz o insanın artık hayatınızda olmadığını ve bunun hayatınızı güzelleştirdiğini.
bazı insanlar bazı insanlara iyi gelmez. bu kişisel değildir. enerjiyle alakalı olduğunu düşünüyorum.
enerjinizi düşürmeyecek kişilerle tanışmanızı, düşürenlerle de bir an önce yolları ayırmanızı diliyorum. ^•^
devamını gör...
4139.
4140.
bir dönem her ay maaşımın bir kısmını sma hastası çocuklara gönderiyordum. fakat son birkaç aydır hatta bir yıldır falan borç-gider-aile taleplerinden dolayı bunu yapmıyordum.
geçen ay rahatladım şükür. üç aya ise hiçbir borcum kalmıyor.
fakat dün akşam turuncu markete girip votka alırken ne yapıyorum ben düşüncesi bastı. ona vereceğim parayı bagislayabilirdim ama nefsime yine hakim olamayıp aldım lan işte.
ve bir karar aldım. normalde kimseye para karşılığı portre cizmiyordum. hobi olduğu için de asla para almayı kabul etmedim. hala istediğim seviyede olmasam bile bu konuda gelen talep çok.
aldığım karar şu. ücretli çizim yapacağım evet. parayı da bu çocukların valilik onaylı iban hesaplarına göndermelerini isteyip dekontu görünce de çizmeye başlayacağım.
çok bir gelir beklentim yok. tek başıma birine çare olamayacağım kesin ama en azından hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
şu an düşünüyorum. bu fikir benim kafama niye bu kadar geç geldi diye.
geçen ay rahatladım şükür. üç aya ise hiçbir borcum kalmıyor.
fakat dün akşam turuncu markete girip votka alırken ne yapıyorum ben düşüncesi bastı. ona vereceğim parayı bagislayabilirdim ama nefsime yine hakim olamayıp aldım lan işte.
ve bir karar aldım. normalde kimseye para karşılığı portre cizmiyordum. hobi olduğu için de asla para almayı kabul etmedim. hala istediğim seviyede olmasam bile bu konuda gelen talep çok.
aldığım karar şu. ücretli çizim yapacağım evet. parayı da bu çocukların valilik onaylı iban hesaplarına göndermelerini isteyip dekontu görünce de çizmeye başlayacağım.
çok bir gelir beklentim yok. tek başıma birine çare olamayacağım kesin ama en azından hiçbir şey yapmamaktan iyidir.
şu an düşünüyorum. bu fikir benim kafama niye bu kadar geç geldi diye.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2