3941.
okuduğum bölümden iyice pişman olmaya başladım kendimi hiç bu alana ait hissetmiyorum keşke geri dönebilsem ancak bunun için de geç.
devamını gör...
3942.
seni beklemek ne güzeldi, aramak yanımda, ellerini ellerimde, gözlerini gözlerimde. o bakışlarınla içime işlemeni. seni beklemek de güzeldi. çok zordu, çok zordu sana seni soramamak, sana beni anlatamamak. içimdeki tüm bu çağlayanlarıma katıp seni sürükleyememek. sürüklenmek istemedin artık, şaşırtıcı değil. kim ister ki nereye gittiğini bilmeden sürüklenmeyi, üstelik boğulup boğulmayacağı, ayağının bir taşa değip değmeyeceğini bilmeden. dibini bilmediği bir suya kim girer ki, sen girdin. hoş, belki pişman oldun, neden sonu başı belirsiz bu çağlayana kendimi attım ki dedin. ama ben durulabilseydim, ben çağlamasaydım, sen yüzebilecek miydin? yapamadım, sen de yüzemezdin ki, ellerin kolların bağlıydı, ben durulsam da sen sürükleniyordun her zaman. ne senin yüzmeye mecalin vardı ne de benim durulmaya niyetim... baştan kaybettik biz bu oyunu. çözemezdim ellerini kollarını, sen de tutamazdın bu çağlayanı.
devamını gör...
3943.
aslında yazma işlerine küsmüştüm yazmayacaktım ama belki bir nebze olsun rahatlatır diye yazmak istedim. silerim büyük ihtimallede zaten.

ayağımdaki çoraptan, kafamdaki düşünelere kadar hepsini kendi emeğimle elde ettim.elimden tutan yol gösteren kimse olmadı. deneye yanıla, bata çıka öğrendim bişeyler. çoğu insana göre kendini geliştirmiş ve iyi yetişmiş biriyim. hatta bana aydın diyenler bile olur. bunların kendi nezdimde hiçbir önemi yok. bana aptalda diyebilirsiniz farketmez.

yaklaşık 6 ay kadar önce şuan oluşturduğum karakterimin oluşmasındaki en önemli kişi beni terketti. üstelik depresyonumun tamda ortasında. bile isteye etimi lime ede ede terketti beni. canlı canlı öğüttü adeta. kendiside ağladı zırladı, asla yapmam dediği ne varsa yaptı ve inatla kaçtı. ona sadece onu sevdiğimi söylemiştim oysaki.

24 yaşındayım ve hiç sevgi ihtiyacı hissetmedim. şımarıklık vs olarak algılanabilir orasını bilemem tabi ama girdiğim her ortamda diğerlerinden ayrılan kişi oldum. şeytan tüyünün vücut bulmuş haliyimdir. her ne kadar insanları sevmesemde onlar beni hep sevdiler. insanları kendimden uzaklaştırmama rağmen onlar bana hep kilolarca sevgiyle geldiler.

lise ve ilkokuldaki saçmasapan aşklar sayılmazsa tek sevdiğim kişi oydu. sadece romantik anlamda değil tanıdığım tüm insanlar içinde ona olan sevgime denk kimse olmadı. artık günden güne azalsa bile halen daha zirvede o var. ilk konuşmaya başladığımız 6 sene öncesinden bugüne kadar hep sevdim onu. hayatıma çok güzel kadınlar girdi çıktı, beni sevenler evlenmek isteyenler hatta beni yatağa atmak için uğraş verenler dahi oldu ama herşeyimle hep ona aittim ben.

hayatımın en önemli yerinde olmasına rağmen o, beni hayatında hiç doğru düzgün bir yere koymadı. belki kendi dünyasında koymuştur ama bana bunu hiç hissettirmedi. bana değer verdiğini ve üzülmemi istemediğini söyledi defalarca ama ne önemi varki bunun.

terk edilmenin o ateşli yıkıcı kısmı bittiğinden beri bugün üzüldüğüm kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum. birbirimizi stalklamamak için karşılıklı herşeyi yaptık. ben bakmıyordum uzun süredir ama şeytan dürttü bi bakayım dedim. o kadar özlemişimki anlatamam. sesini, gülüşünü yürüyüşünü. onun bir yürüşü vardır mesela (kendini güzel ve mutlu hissettiği zamanlar yapar genelde) kollarını yavaşça açar, adımları keskin ve yavaştır. süzülür gibi yapıp 4-5 adım atar arkasını döner ve gülümser. bu onun ben mutluyum yürümesidir.

şöyle bi düşündümde bunu okusa herhalde hele hele laflara bak hele derdi. hoşuna gitse bile bunu pek belli etmez :)

en az 10 defa söylediğim ama her seferinde neden yapmayacağını anlattığı şekilde saçlarını kestirmiş. bakır renkli saçlarını sarıya boyatmıştı yine bakıra çevirmiş. yaz gelsede giysem dediği kıyafetlerini giymiş arkadaşlarıyla tatile çıkmış. en son haberleştiğimiz ve 7-8 senelik gözü gibi baktığı twitter adresini kapattıktan 2 hafta sonra üstelik. mutluydu ama biliyomusunuz, gözleri aynı gülüyordu yine. olgun ve hüzünlü bir gülüşü vardır onun. aynı öyle gülüyordu. sanki rahatlamış üzerinden beni atmış gibiydi. hayatını düzeltmişti belkide.

o kadar özledimki onu kafayı yemek üzereyim. ağladım ağlicam yine hayatım boyunca sadece ama sadece onun için ağladım ben. beni ağlatabilen tek kişi o oldu. ona olan ilgi ve sevgimin yarısını bile anlatamadım ona mesela. bana o şansı asla vermedi. seni seviyorum demem gitmesine yetti. arkadaş kalmak için yalvardı bana istemedim. nasıl arkadaş olarak bakacaktım ki zaten.

sevdiği başka biri var biliyorum. büyük ihtimalle sevdiği kişiyle asla beraber olamayacak aynı benim gibi. ağlamak istemiyorum sadece artık ondan kurtulmak istiyorum. normal şartlarda normale dönmem unutmam lazım ama olmadı bi türlü. depresyon, terapi süreci, onun yokluğu, ekonomik buhran içinde olmam en yakın arkadaşımın yokluğu filan hepsi üst üste geldi ondandır belki.

çok korkuyorum mesela ondan, en ufak bişey yapsa yemin ederim hiçbirşey olmamış gibi yeniden başlarım gözüm hiçbirşeyi görmez. enayilikse enayilik napayım seviyorum ben bu kızı.

en büyük duam hayatının aşkını, dünyalar kadar seveceği birini bulması. anca bu şekilde rahata kavuşurum bende. bana döner, bir hareket yapardı tekrar ağzıma sıçılır diye ödüm kopuyor. lütfen bana ümit verme veya geri dönme yalvarırım sana.
devamını gör...
3944.
sessizce yaşamayı öğretti bana yaşadığım ev. tattığım mutlulukları ya bir şeye laf ederlerse diye sessizce sürdürdüm. ağlamak istediğimde gözyaşlarım yanaklarımdan usul usul aktı, bazen de buna mı ağladın demesinler diye geldikleri yere geri gönderdim onları. hepsini sadece ben gördüm, kendi kendimi teselli ettim, tebrik ettim.

çok öfkelendirdiler, tahammülsüzleştim. evdeki o asla geçmeyen gerginlikten tiksindim. kahkahalardan da ağlamanın etkisiyle nefessiz kalmaktan da boğuldum. kinimi kustum, baktım sadece kulaklarla dinleniyor, sustum.

mutlu anlarda bile mutsuz olma sendromuna yakalandım. bilmiyorum, belki de buna kendimi zorladım. neden böyle olduğunu anlamadım veya anlamaya çabalamadım.

çocuk memmortigon'u daha iyi anladım, onun da dediği gibi keşke bir çizgi filmin içinde olsaydım, daha mutlu hayatlara, anlayışlı, güzel ailelere sahipler diye bu karara vardım.
devamını gör...
3945.
4 gündür zaman ve mekanın olmadığı bir yerdeyim.
evet bugün 5.gün
yaptığım hiçbir şey yoktu hasta olup iyileşmek dışında.
sadece iyileşmiş,terlemiş ve oldukça yorgun bir şekilde kalktım. güneş bana çok yapay geliyor son zamanlarda.
hani keyif alacak derecede değil.
böyle büyük büyük spotlat tutmuşlar gibi üstümüze
gözlerim çok kamaşıyor; güneşe maruz kalamaz oldum iyiden iyiye.
tenime değmesi hoşuma gitmiyor bu spot altında yanıyorum fakat millet kitap okuyor dışarıda..
çocuklar oyun oynamakta..
çok mu eve kapanmıştım ben?
yoksa dünyada bir şeyler daha mı değişmişti?
ben güneşi bu kadar ateşli deneyimlememiştim.
ay daha güzeldir ya bana.
o yakmaz en azından.
onun ışığı bana iyi geliyor.
sanırım dolunayla bir ilişkim var.
belki de benim hayvanım da kurttur.
aklıöa geliyor camdan bi bakıyorum aya
göremiyorum ama orada biliyorum.
gülümseyerek düşünüyorum : şimdi ulusam iyi ulurum ha
ne diyordum.. heh güneş evet.
o yakıcı bakışşlaarr korr gibi yanışlar
falan.. gibi..
ben gece insanıyım demiş miydim?
dememiştim.
gece hayvanı. keşke geceleri yaşasam gündüzleri uyusam.
buna çok tamamım ben aşırı kabulüm.
bizler ayın çocuklarıyız.
auu.
devamını gör...
3946.
olayları bir iyi bir kötü diye dizen kader, eninde sonunda hepimizi bipolar ediyor.
devamını gör...
3947.
sokayım epostasına
devamını gör...
3948.
otobüs yolculuklarını sevmem. ben bu araca binince ya büyük bir mutsuzluk yaşayacağım tarihe rast geliyor ya da bir şeyler bitiyor. bir yolculuğun bağladığı bir insan sen bir yolculuktayken başka bir yolculuğa başlamış olabiliyor. her şey çok can sıkıcı.
devamını gör...
3949.
bemim biricik arkadaşım aşık olduğu için yatıp kalkıp ona dua edicem şimdi bir süreliğine çokmeşgulümm
devamını gör...
3950.
merhaba sözlük, ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
haftaya bu gün bütün kafama taktığım şeylerden kurtulmuş olacağım.
haftaya çalış deseler istesem de çalışacağım bir sınav kalmayacak.
yoruldum gerçekten ama bunu derken bile yoruldum demeye hakkım var mı benim diye düşünüyorum. kedili, çalıştın çabaladın ama yeteri kadar emek verip fedekarlık yaptın mı diye sorsanız gerçekten emin değilim. içimdeki ses hep daha fazlasını istedi.

haftaya bugün buraya bakarak ağlamak istemiyorum.
iyi geçmesini ve huzurlu olmayı istiyorum.

bizimkiler her ne kadar bana pozitif yaklaşırsa yaklaşsın, içimde öyle savaş kopuyor ki anlatamam.
katlanamıyorum artık masa başına oturmaya.
ya diyorum olmazsa kedili? tamam dünyanın sonu değil tamam bu bir basamak ama ya olmazsa sözlük? ne yapacağımı nasıl hareket edeceğimi ailemin yüzüne bakıp bir bok yapamamışım demek istemiyorum. günlerce ağlamak, keşke gecemi gündüzüme takıp daha çok çalışsaydım demek istemiyorum.
bu sınavda kafayı yiyecek kadar ders çalışmadım ama ne bileyim beynim susmuyor.

ağlamak geliyor içimden.
uyumak istiyorum, şartelleri indirmek ve uyanmamak istiyorum.
bu önümüzdeki bir haftaya girmek de istemiyorum.
yüzüme herkes umutla bakarken ben sonunda bitti hazırım diyemiyorum.

sakin kalamaya çalışıyorum.
umarım güzel bir sonuç yaparım ve giderim.
umarım bu yazıyı okuduğumda ağlamıyor olurum.
devamını gör...
3951.
aylar geçiyor, bir anı bir fotoğraf. ben nasıl dönüp dolaşıp aynı noktaya gelebiliyorum? nasıl aynı yerden, hiç eksilmeden ama artarak acıyor? öyle özlüyorum, nasılsın merak ediyorum. bende hiç geçmiyor. yaşanabilecekken yaşanmamış bir hayat, bir hayal varken nasıl geçer bilmiyorum. mümkünken yaşanmayanlar, edilmeyen bir veda, kapanmayan bir yara, unutulmayan biri ve anılar. ben bu kadarım.
devamını gör...
3952.
gideceğim
ve bu sefer dönmeyeceğim
her dönüş, pişmanlıktan ziyade bir şey olmadı ya hani,
işte bu sefer gidecek, dönemeyeceğim.
eskiden severdim istanbul'u, özlerdim
sevdiğimin ihtimali vardı bu şehirde
otobüsleri bile bu yüzden çok severdim
şimdi yalnızca gürültü içindeki, içimdeki
ben sessizlik adamıyım.
sokaklarında görmek istenen biri yoksa sevilecek yanı yok buraların.
çekilecek dert değil bu şehir.
hiçbir binanın, hiçbir taşın görülesi yok ben tarafından.
sevilesi şehirlere gideceğim, sokaklarına hayran olunası.
bu şehir beni hatırlamayacak.
ama ben onu hiç unutmayacağım.
dönmemek üzere unutmayacağım.
unutmaya yüz tutmayacağım bile bu şehri.
özler gibi olduğumda hatırlayacağım boğuşunu
gidişimin bir sebebi bile olmayacak elle tutulur
yeni yerlerde bir sabah uyanacağım neden orada olduğumu bilmeden. ve bu verecek bana mutluluğumu: salt gitmiş oluşum, sebepsiz oluşum.
o yüzden gideceğim
ve bu sefer dönmeyeceğim
her dönüş pişmanlıktı

dönene aşk olsun.
devamını gör...
3953.
yeni bir güne daha kendimizi sevmeyerek bedenimizi beğenmeyerek ve tüm değerimizi dış görünüşümüzle ölçerek başladık çok şükür.

barbie bebeğin tasarımcısı ve merkez bankası para politikaları kurulu başkanı, bana yaptıklarınızı unutmayacağım ulan!
devamını gör...
3954.
balkona çıkmış etrafı izliyordu. siyah, beyaz, ve gri renkli minik bir kuşu izledi uzun süre. minik kuş çatının üzerinde yürüdü, yürüdü ve yürüdü. sonra sağa döndü, yürümeye devam etti ve uzaklaştı. artık onu göremiyordu, etrafına baktı. gözüne bir şey çarptı ama doğru gördüğüne emin olamadı. çatının çıkıntısında ayağı takılmış ters duran ölü bir serçe... nasıl orda asılı kalmıştı ki? ya da nasıl ölmüştü? bunları düşünürken anneannesi geldi. meğer bugün gelen misafirin küçük kızı da fark etmiş bu şanssız serçeyi. çok ağlamış, ağlamış, üzülmüş. kurtarmaları için yalvarmış. bunu öğrenince hâlâ büyümemiş gibi hissetti. biraz tuhaf. küçük bir kız etrafa kavunlu şeker gibi bakıyordu. çok tatlı değil miydi? ne iyi şeyler istiyordu çevresinden. "onu kurtarın." demişti. hatta yalvarmıştı. etrafa kavunlu şeker gibi bakmak istedi o da. "onu kurtarmak için geç kaldık." demek istemedi. mantıklı düşünmek istemedi. babasının da dediği gibi o hayal dünyasında yaşıyordu, kuşu kurtarabileceğine inanmalıydı.
devamını gör...
3955.
katran karası bir gece
yıldızlar bile kararmış .
ay nereye kayboldu ?
sen gittin diye mı yoksa
karanlığın böylesi.
devamını gör...
3956.
içim sıkılıyoooooooooooooooooooo........!
böyle şey ya hani böyle gırtlağımdan kan gelene kadar, böyle avazım çıktığı kadar bi laaaaaaaaaaaannn! diye bağırabilsem rahatlayacağım ama.
poffff.
üzgün surat.
devamını gör...
3957.
ahlak denilen şey yok olmuş bu ülkede. kapının önünde baktığım 4 küçük kediye sabah mama bıraktım, 3-5 saat ya geçti ya geçmedi, mamayı çalmışlar. bayağı bayağı çalmışlar, mama kabını da kırmışlar.

haysiyetsiz, onursuz şerefsizler. çok sinirliyim sözlük.
devamını gör...
3958.
çok şey sayıklıyorum. ama yazarken ayıklıyorum.
devamını gör...
3959.
yeni bir ikinci iş buldum. doğrusu o beni buldu. facebook'a ilan vermiştim, akşamüstü telefonum çaldı ve hızlıca bir randevulaşma oldu. yarın görüşmeye gideceğim. herife çalıştığımı söyleyip söylemeyeceğimi bilmiyorum. sürekli gece çalışmak istememi olanaklı buldu. açıkçası kendini öyle ağırdan satan biri değilimdir. ben nasıl çalışmak istediğimi söyleyeceğim o da buna göre yanıt verecek. ama çılgınlar gibi istiyorum kabul edilmeyi. beş bin liralık kitap aldım, gözlüğü değiştirdim ve her hafta manava bin lira bırakıyorum.
devamını gör...
3960.
bugün sineğin teki pencereden odama daldı. gereksiz bir hareketti. çünkü elli metre ötede içinde bir sineğin beğenebileceği her şeyin bulunduğu bir çöp kutusu vardı.
içeri girdiğini görür görmez pencereyi kapattım odada hapis kaldı. veeee…
odamın her yanı, bu ara sayıları çok artan güvelere karşı naftalinlenmişti. naftalin kokusu trakelerinden duhul edince şaşırdı. hemen pencereye saldırdı. ama o da ne, dışarıda pırıl pırıl bir güneş ve mis gibi bir hava var ama petek gözlerinin göremediği bir şey oraya geçmesini engelliyor.
"dur, yelle foşurt aerosolu de sıkayım da validenin şeyini tam gör" deyip fısfısı aldım.
"aman abi pohun yiyim, yaptık bir hata, bağışla, evde çoluk çocuk ekmek bekler" dedi.
"büyük ihtimal akşama zaten zıbaracaksın, çoluğu çocuğu ne zaman yaptın" dedim.
bu ağladı bir vakit.
"dur" dedim "sana bir şans. pencereyi açacağım ama dışında sıçrayan örümcek olacak. ona yakalanma, özgürlüğüne kavuş."
o karasinek bir anda sarısinek oldu. aldırmadım. cama vurup aşağıda çiçeklikte kafasına göre böcek avlayan sıçrayan örümceği çağırdım. örümcekle eskiden beri işbirliği yaptığım için hemen anladı maksadımı. geldi. pencerenin önünde bacakları gerilmiş beklemeye başladı.
kendi kendimle örümcek yakalayacak/yakalamayacak iddiasına da girdikten sonra pencereyi açtım. sinek fırladı. örümcek zıpladı. bir ağ attı. ama sineği yakalayamadı. sinek kaçıp gitti.
örümcek "yakalayamadım hibinoyu" dedi. "iyi parçaydı oysa"
çektir et dedim. işin yoksa öteki balkona dolaş, orada bir güve ailesi ikamet ediyor.
peki abi deyip gitti.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim