normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4761.
üstümde kırmızı kaşe montum, elimde büyük siyah çantam vardı, yürüyordum öylece yolda. nereden geldiğimi unutmak isterken buldum kendimi, varmak istediğim yer de yoktu henüz. öylece soğuğun peşinde yürüyordum. aklımda onlarca soru, kalbimde bir ağırlık… hepsinin pençesinde kaçtım düşüncelerime. hep kendimi suçladığım bu duygusallığı kucaklama kararı almıştım ilk kez, kabul ederek peşine düşmüştüm. hep bir eksiklikti çünkü bu benim için, içimdeki bu bağlanma arzusu hastalıklı gelirdi bana. şimdi onu bu denli kabullenmişken kaybetmeye başladığımı hissettim. aklımdaki yüzler silinirken birer birer, kalbimdeki isimlerin uçtuğunu görüyorum. yaşamak ne denli yıpratırmış meğer, hiç olmadığım kadar unutmak istiyorum.
devamını gör...
4762.
her mutsuz olduğumda kendimi burada buluyorum. burası uzun otobüs yolculuğumdaki soğuk, çok kötü tezek kokan ama yine de olmazsa olmaz afyon cumhuriyet dinlenme tesisi gibi.
devamını gör...
4763.
kalemdin sen benim. canımın ortasında öylece duruyordun. o koca koca duvarlarının hiç yıkılmayacağına, asla sarsılmayacağına öyle inandım ki, benimsedim seni, evim yaptım. çünkü temeli öyle sağlamdı ki; hiçbir güç senin duvarlarını çatlatamazdı. şimdiyse sadece temeli ve ben kaldım üzerime yıkılan duvarlarıyla.
canımı asıl acıtan ne yıkılan duvar oldu, ne de o temelde yalnız kalmam. canımı en derinden yakan, duvarlarını yıkan gücün ta kendisi olmandı.
beni sorularla, şüphelerle ve enkazınla bir başına bırakıp gittin. dert değil, çözülmeyecek düğümler de değil. ben kumdan bir kale inşa eder, o kalenin içinde de uyurum. yıkıldığında acıtmaz bu kez. fakat sen, kendi içindeki bu büyük enkazı onarabilecek misin? bağlı olduğun temele vurduğun darbe, seni rahat ettirecek mi sanıyorsun?
üzgünüm inan, en çok senin adına üzgünüm. çünkü bir gün ne büyük duvarları yıktığını farkettiğinde, temelin sana yetmeyecek.
canımı asıl acıtan ne yıkılan duvar oldu, ne de o temelde yalnız kalmam. canımı en derinden yakan, duvarlarını yıkan gücün ta kendisi olmandı.
beni sorularla, şüphelerle ve enkazınla bir başına bırakıp gittin. dert değil, çözülmeyecek düğümler de değil. ben kumdan bir kale inşa eder, o kalenin içinde de uyurum. yıkıldığında acıtmaz bu kez. fakat sen, kendi içindeki bu büyük enkazı onarabilecek misin? bağlı olduğun temele vurduğun darbe, seni rahat ettirecek mi sanıyorsun?
üzgünüm inan, en çok senin adına üzgünüm. çünkü bir gün ne büyük duvarları yıktığını farkettiğinde, temelin sana yetmeyecek.
devamını gör...
4764.
geçenlerde kırık bir mezar taşı gördüm nurten abla. nasıl paramparça olmuş diye düşünmek istedim yer bulamadım zihnimde, bıraktım bende. zihnimi koydum bir köşeye de sağ omzuma dönüp baktım usulca. inanamadım sırtını dönmüştü bana. sorgulamak istesem de yapmadım bunu, sorgulanacak bir tarafı kalmamıştı. insanın sol omzu çok şey hissettirirdi nihayetinde.
devamını gör...
4765.
alıştım mı karıştım mı belli değil. ne durduğum yerde huzurluyum ne de gidince rahata eriyorum. baştan sona karmaşa.
devamını gör...
4766.
neredeyim bilmiyorum. nereye aitim, yerim yurdum neresi benim? bilmiyorum.
kaybolmuş gibiyim. ne istiyorum, rüzgar nereye götürüyor beni? bilmiyorum.
duyuyorlar mı beni? her şeyden evlası, anlıyorlar mı beni? bilmiyorum.
oturup soluklanıyorum. son nefesimi mi alıyorum, can suyumu mu alıyorum? bilmiyorum.
ismimi, yaşımı, geçmişimi, anılarımı, ne olduğumu, neye evrildiğimi, annemi - babamı, sevdiğimi - sevildiğimi hiçbir şeyi bilmiyorum. tüm sıfatlarımı tenimden ayırıp bacaklarımdan sıyrılıp gidişini izliyorum. anadan üryan geçip gidiyorum aranızdan. bu bilmediğim yerde yeni bir ben-i giyinmek için yol alıyorum.
bu kaldırımlar beni nereye götürecek, bilmiyorum.
kaybolmuş gibiyim. ne istiyorum, rüzgar nereye götürüyor beni? bilmiyorum.
duyuyorlar mı beni? her şeyden evlası, anlıyorlar mı beni? bilmiyorum.
oturup soluklanıyorum. son nefesimi mi alıyorum, can suyumu mu alıyorum? bilmiyorum.
ismimi, yaşımı, geçmişimi, anılarımı, ne olduğumu, neye evrildiğimi, annemi - babamı, sevdiğimi - sevildiğimi hiçbir şeyi bilmiyorum. tüm sıfatlarımı tenimden ayırıp bacaklarımdan sıyrılıp gidişini izliyorum. anadan üryan geçip gidiyorum aranızdan. bu bilmediğim yerde yeni bir ben-i giyinmek için yol alıyorum.
bu kaldırımlar beni nereye götürecek, bilmiyorum.
devamını gör...
4767.
bugün gaza gelip sabahın altısında mesaiye başladım. giriş yaptığım g1 kapısından buz gibi ankara ayazında 310 nolu binama titreye tireye yürürken bilmezdim saatler sonra o kapıda bomba patlayacağını. gün boyu iş, güç, dert, tasa dediklerimin hepsi 15.26da gelen gürültüyle yok oldu gitti. sigara molasına çıkmak üzereydim. tam balkona yönelirken gürültüyle beraber havaya savrulan parçalar gördüm. bu zamana kadar sadece filmlerde gördüğüm cinsten. sonra uzun namlulularla tarama sesleri. herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken saatlerce can kaybı olmasın diye dua ettik. 15 yıldır görüşmediğim.ilkokul arkadaşımdan tut da hısım akrabaya arayan arayana. hepsinden allah razı olsun. annem. canım annem. ona nasıl söyleyecektim. tansiyon, ritim bozukluğu. kaldıramazdı. abimi aradım çaresiz. anneme alıştırarak söyle, biz güvendeyiz, iyiyiz.
allahım bir daha bu memlekete böyle günler yaşatmasın.
yaşatmasın diye de uykusuz kalmaya, sevdiklerini az görmeye devam.
allah var, keder yok.
allahım bir daha bu memlekete böyle günler yaşatmasın.
yaşatmasın diye de uykusuz kalmaya, sevdiklerini az görmeye devam.
allah var, keder yok.
devamını gör...
4768.
bir yabancıydım bu şehirde
geçmişi olmayan bir sığıntı!
avuç içlerim geçmişin izlerini taşıyor ve
gözlerimi şehrin güzelliklerinden kaçırıyordum!
gelip geçenler
ağaçlar ve gölgeler
kayalıklar ve sahildeki ıssız banklar
sessizlik yemini mi etmişlerdi?
geçmişi olmayan bir sığıntı!
avuç içlerim geçmişin izlerini taşıyor ve
gözlerimi şehrin güzelliklerinden kaçırıyordum!
gelip geçenler
ağaçlar ve gölgeler
kayalıklar ve sahildeki ıssız banklar
sessizlik yemini mi etmişlerdi?
devamını gör...
4769.
bir kaç haftadır o kadar yoğun geçiyordu ki.. o yoğunluktan o gürültüden kaçıp sakinliğe gelebildiğim için huzurluyum. tamam, tamamen huzurlu olmak mümkün değil tabiki ama o huzursuzluk varsa dahi huzur da kendine bir alan oluşturuyor bundan bahsediyorum. az önce dışarı çıktım kaldırdım kafamı gökyüzüne, başım döndü yıldızların güzelliğinden. etrafta rüzgarın çamlardaki uğultusu dışında tık yok. gün doğumu ve batımını kaçırmak gibi bir derdim olmayacak burada bir kaç günlüğüne, nerde olursam olayım ne iş yaparsam yapayım her yerden farkında olacağım ormanın, toprağın, gökyüzünün, ve sadece bizimkilerle haşır neşir olacağım. mesai saati yok ders saati, ders çalışma saati yok dinlenme saati yok giriş çıkış saati yok.. farkındalık var sadece ve durumu ruh haline göre uydurup bir şeyleri halletmek var, depremler sonucu bütün rafları yere inen zihnini toparlayacağın saatlerin var. söylentiye göre inanılmaz gencim ve daha yolun çok başında hatta hiç bir şey görmemiş haldeyim, söylentiye göre. bir yerlerde hepsine hak veriyorum veriyorum da, peki ya ne olacak? ömrüm boyunca bu sakinlik için zaman mı kollayacağım, gürültüden sakinliğe koşmaya mı çalışacağım.. hiç inanmadım buna ve hiç ümidimi de kesmedim her şeyin bu kadar boğucu bir rutinle ilerleyeceğine, hiç inanmadım hiç düşünmedim bu zamana kadar ama şimdi bana acaba dedirten ne? bütün çabalarımla koştuğum yollarda önüme dizilen taşları kendime ev yapmak için kaldırıp heybeme atmaktan vaz mı geçeceğim? gelecek olana yol temiz olsun elime yapışmaz ya diye düşünmek beni yoracak mı? katı bir şeye mi dönüşecek kalbim şu garip, merhametsiz insanlara hak verip? bilmiyorum başıma ağrı girdi yine gece gece, bazen düşünmekten nefret ediyorum. annemin sesi yankılanıyor kulağımda şimdi de, dediğini dikkate almam gerekiyor, nefret etmekten uzak durmam gerekiyor işte bu yüzden nefret etmekten de nefret ediyorum.. bir kaç saat önce sohbet halindeyken iki dişimin çok ağrıdığını söyledim anneme, randevu alalım baktıralım demedi de -her zamanki gibi- duygulardan yaşadıklarımdan ruh halimden girdi konuya. diş ağrımın sebebi mesela gündemdeki olayları toplumsal düzeyde yaşanan sorunları sürekli sorgulamam, sebep olanlara ve duyarsız insanlara öfke duymam, yapmak istediklerimle yapmam gerekenleri eşitlemeye çalışıp dengeyi kuramayınca buna da öfke duymammış. bu kadar sebebi sadee diş ağrımdan değil günlük yaşantımı, duygularımı en iyi onun bildiğinden de net bir şekilde anlatıyor tabi ama yine de hastalıklar ve mental sebepleri hakkında bilgilerini de asla yabana atamam, özüm o benim. söylediği hemen her şey doğrudur, binde birlik yanılma payıyla birlikte iyi ki o var hayatımda. evet fazla konuştum, duygularımın farkına vararak ve öfkemi yatıştıraraktan dişime tuz basıp uyuyacağım. uyuyamayanlara tavsiyemse, benden büyük olduğunuzu varsayaraktan abilerim ablalarım, yarın ölebilme ihtimalinize karşı, her şeyin bir anda tamamlanabileceği ihtimaline karşı zihninizdeki soruları biraz daha sessizliğe davet edip uyumaya çalışmanızdır, bir de son olarak olmuyorsa da olmuyordur yapacak bir şey yok maalesef. iyi geceler.
devamını gör...
4770.
o kadar sacma seyler yapiyorum ki her gun kendime daha da hayran oluyorum
devamını gör...
4771.
dün gece 2 dk dinden cikip girdim gibi oldu.
devamını gör...
4772.
(bkz: okuma kitabı)(bkz: karalama defteri) daha devam edeyim mi
devamını gör...
4773.
ya 2 haftadır mutlu mutlu takılıyordum. durduk yere yine mutsuzluk gelmeye başladı. manik atak mutlulukları mı nedir bu? gerçekten en büyük savaşım kendimle benim. mutsuz olmaya bi sebep de yok. kararında, az, öz fıstık gibi hayatın var be oğlum. niye mutsuz oluyorsun?
devamını gör...
4774.
ilkbahar'a özenen güzel bir sonbahar gününden selamlar! şükretme konusunu sanırım 6 aydır düşünüyorum. aslında bahsettiğim dilimizde sürekli olan "çok şükür iyiyim, şükür bugünlere" kavramından ziyade aslında senin bahsettiğin "şükretmeyi ne zaman bıraktım" konusu. tam sana "eskiden her şey; hayat, yaşadıklarımız daha kolaydı ve zorda kaldığımızda yetişecek ebeveynlerin şemsiyesi altındaydık. fark buradan dolayı kaynaklanıyor" gibi naçizane bir yorumda bulunacaktım. ama bulunamadım. :) nedense bir şey durdurdu beni. galiba yorumun biraz yüzeysel kaçtığını farkettim.
benim şükür konusu ile ilgili bugün itibari ile geldiğim nokta şurası elif hanım; her şey insanın üstüne üstüne gelirken gözlerimizi kalın bir perde ile örten bu olumsuzlukların hepsinden sıyrılıp bize nimet olarak verilmiş, zorlukların yanında hayatımızı daha çekilir kılan şeyleri görmek ve bunlara sahip olduğumuz için gerçekten minnet hissetmek. sanırım bu idrake varmak ve orada kalmak bize her saniye şükretme dürtüsünü kendiliğinden veriyor. :)
benim şükür konusu ile ilgili bugün itibari ile geldiğim nokta şurası elif hanım; her şey insanın üstüne üstüne gelirken gözlerimizi kalın bir perde ile örten bu olumsuzlukların hepsinden sıyrılıp bize nimet olarak verilmiş, zorlukların yanında hayatımızı daha çekilir kılan şeyleri görmek ve bunlara sahip olduğumuz için gerçekten minnet hissetmek. sanırım bu idrake varmak ve orada kalmak bize her saniye şükretme dürtüsünü kendiliğinden veriyor. :)
devamını gör...
4775.
sonunda o 3 zeytin ağacını gördüm, dediğin yerin 2 çekmece altındaydı yalnız. bana karaladığın mektupların iade kaşeleri dallarını örtmüştü ağaçların, biraz kenara çektim normale döndüler.
dün gece yine çok ışıklı şarkılara bürünmüş dolaşıyordun kalbimde / bi' dakka ya, kalbimi alıp gitmemiş miydin sen? her neyse... / sonra o şarkı çaldı, ben zeytin ağaçlarına baktım, çekmeceyi kapattım.
ses/in kesildi.
hangi şarkıydın sen sahi?
ah, doğru ya...
dün gece yine çok ışıklı şarkılara bürünmüş dolaşıyordun kalbimde / bi' dakka ya, kalbimi alıp gitmemiş miydin sen? her neyse... / sonra o şarkı çaldı, ben zeytin ağaçlarına baktım, çekmeceyi kapattım.
ses/in kesildi.
hangi şarkıydın sen sahi?
ah, doğru ya...
devamını gör...
4776.
şu günüme kadar sanki hiç var olmamış, hiç yaşamamış, hiç dünyada iz bırakmamış, hiç bir kalbe dokunmamış, hiç yaralamamış, ya da hiç yaralanmamış, hakkımda hiç bir şey bilinmemiş. gibi olsaydı nasıl olurdu acaba? ama hepimiz bu çöplükteyiz neticede. aslında tam olarak çöplük de sayılmaz. hatta bu dünyanın düz bir yer olduğu kanaatindeyim. sadece şuan bir-iki şey karalayasım var. ofiste otururken, içerinin sıcak havası birden-bire çok ağır bastı.
sıcaklıktan, sıcaktan nefret ederim. dün hastaydım ve ateşim vardı. yorgan altında donarken sıcağa aslında ihtiyaç duyacağım anların geldiğini gördüm. zaten bunu hep biliyordum, ama o an bu düşünce beni nefret, ya da sevgi beslediğim şeylerin bir gün tersine çıkma ihtimalini getirdi. sapmayacaksın. nötr olacaksın diye yorumladım kendime. nötrün ters anlamı nedir ki? pozitiv mi, negativ mi? aslında yüklü olan demek daha doğru olurdu. charged-uncharged(neutral). evet! kendini bir yükle dolmaktan soyutlayacaksın. o zaman erişebilirsin o hissten kurtulma özgürlüğüne.
ama yapacak bir şey yok, soğuk havayı, soğuğu seviyorum. sevgiden vaz geçmek kolay değil. bu yaklaşık 10-15 yıl okul ve üniversite boyunca bir çok insanın öğrendiği derstir. bazıları öğrenemez, bazıları çok erkenden öğrenir. ama en az 5-6 yılını alar bu dersin. 45 dakika derste oturamayan bir çocuk için çok uzun bir süre bu.
suicidal vs homicidal. guilty hero, pleasure. diğer terimler. bu nötr halini en fazla nereye kadar götüre bilirsin? aklıma fena düşünceler gelmiyor değil. mesela dün gece bir hayalime daha kavuştum. saat çok geç olduğu için yatıp-uyudum, ama ilk kez uzun aradan sonra saat 8-de yerimden kalkıp ofise geldim. nasıl demişti erdi kızgır; bu huzursuzluk meyvesini vermeli. evet verdi. sıra başka huzursuzluklarda.
fırsat kollamaktan anamız ağladı lan. yalanlar, değil insanlığa, kendilerine bile riyakar, ikiyüzlülük yapan insanları görüyorum her gün. görmezden gelerek kendime de onların kendilerine yaptığının aynısını yapıyorum. ama en azından ben yaptığımın farkındayım, bu onların da, benim de yararıma. o yüzden eğer vicdan denilen bir cisim, varlık, mevhum bende varsa, umarım çok rahattır. vicdanlı beni hayal edince zaten sadece bu yönden rahat duruyor. yıllarca gece uyuyamama sebebimi vicdanımla ilişkilendirirsem, sanırım kendi hayatıma son verirdim. ama bu pislikler yapmıyorsa, ben de yapmam galiba. en sonunda kim kazanacak ki?
sıcaklıktan, sıcaktan nefret ederim. dün hastaydım ve ateşim vardı. yorgan altında donarken sıcağa aslında ihtiyaç duyacağım anların geldiğini gördüm. zaten bunu hep biliyordum, ama o an bu düşünce beni nefret, ya da sevgi beslediğim şeylerin bir gün tersine çıkma ihtimalini getirdi. sapmayacaksın. nötr olacaksın diye yorumladım kendime. nötrün ters anlamı nedir ki? pozitiv mi, negativ mi? aslında yüklü olan demek daha doğru olurdu. charged-uncharged(neutral). evet! kendini bir yükle dolmaktan soyutlayacaksın. o zaman erişebilirsin o hissten kurtulma özgürlüğüne.
ama yapacak bir şey yok, soğuk havayı, soğuğu seviyorum. sevgiden vaz geçmek kolay değil. bu yaklaşık 10-15 yıl okul ve üniversite boyunca bir çok insanın öğrendiği derstir. bazıları öğrenemez, bazıları çok erkenden öğrenir. ama en az 5-6 yılını alar bu dersin. 45 dakika derste oturamayan bir çocuk için çok uzun bir süre bu.
suicidal vs homicidal. guilty hero, pleasure. diğer terimler. bu nötr halini en fazla nereye kadar götüre bilirsin? aklıma fena düşünceler gelmiyor değil. mesela dün gece bir hayalime daha kavuştum. saat çok geç olduğu için yatıp-uyudum, ama ilk kez uzun aradan sonra saat 8-de yerimden kalkıp ofise geldim. nasıl demişti erdi kızgır; bu huzursuzluk meyvesini vermeli. evet verdi. sıra başka huzursuzluklarda.
fırsat kollamaktan anamız ağladı lan. yalanlar, değil insanlığa, kendilerine bile riyakar, ikiyüzlülük yapan insanları görüyorum her gün. görmezden gelerek kendime de onların kendilerine yaptığının aynısını yapıyorum. ama en azından ben yaptığımın farkındayım, bu onların da, benim de yararıma. o yüzden eğer vicdan denilen bir cisim, varlık, mevhum bende varsa, umarım çok rahattır. vicdanlı beni hayal edince zaten sadece bu yönden rahat duruyor. yıllarca gece uyuyamama sebebimi vicdanımla ilişkilendirirsem, sanırım kendi hayatıma son verirdim. ama bu pislikler yapmıyorsa, ben de yapmam galiba. en sonunda kim kazanacak ki?
devamını gör...
4777.
bana akrep demesini seviyorum.
devamını gör...
4778.
fransa'da kruvasan varmis da banane.
devamını gör...
4779.
hayatimda iyiki var cunku onsuz buralar cok issiz ve karanlik. dokunusuyla her seye nese katiyor, gunes isigi gibi bir sey, arilarin surekli ona gelmesi tatliligindan olsa gerek.
devamını gör...
4780.
hayatta umursadığımız ne kadar çok şey var farkında mısınız?
bunların önem sırası aklınızda beliriyor mu bazen? biraz felsefik düşünelim, en çok önem arz eden şeyin aileniz olduğunu düşünün. bunu sevginizden dolayı mı yoksa toplumun genel bir çoğunluğunun söyleyeceği ilk şey olduğu için mi düşünüyorsunuz? demem o ki toplumun bize dayattığı düşünce skalası bizi şekillendirmenin yanı sıra bazen hüzne boğuyor olabilir mi? toplumun genel algısına göre aile: yuva, sıcaklık, huzur demek. baba ise evin direği konumunda. peki ya bu değer yargıları farklı biçimde olsaydı, görmek isteyeceğimiz ilgi, sevgi ve tutum aynı olur muydu?
bilemeyeceğim, insan tek başına dünyada küçücük bir noktayı kapsar. lakin hareketlerinde o nokta kendini büyük bir dünyaya dönüştürür ya da öyle zanneder. çok fazla umursadığımız ve uğruna kafa yorduğumuz şey bizim kapladığımız alanı değiştirmeyecek. statü olarak yükselebiliriz lakin koşuşturma ve telaşemiz hep bizimle kalacak ve çoğu zaman sadece bizi ilgilendirecek. bizimle hareket edecek ve bizimle son bulacak...
bunların önem sırası aklınızda beliriyor mu bazen? biraz felsefik düşünelim, en çok önem arz eden şeyin aileniz olduğunu düşünün. bunu sevginizden dolayı mı yoksa toplumun genel bir çoğunluğunun söyleyeceği ilk şey olduğu için mi düşünüyorsunuz? demem o ki toplumun bize dayattığı düşünce skalası bizi şekillendirmenin yanı sıra bazen hüzne boğuyor olabilir mi? toplumun genel algısına göre aile: yuva, sıcaklık, huzur demek. baba ise evin direği konumunda. peki ya bu değer yargıları farklı biçimde olsaydı, görmek isteyeceğimiz ilgi, sevgi ve tutum aynı olur muydu?
bilemeyeceğim, insan tek başına dünyada küçücük bir noktayı kapsar. lakin hareketlerinde o nokta kendini büyük bir dünyaya dönüştürür ya da öyle zanneder. çok fazla umursadığımız ve uğruna kafa yorduğumuz şey bizim kapladığımız alanı değiştirmeyecek. statü olarak yükselebiliriz lakin koşuşturma ve telaşemiz hep bizimle kalacak ve çoğu zaman sadece bizi ilgilendirecek. bizimle hareket edecek ve bizimle son bulacak...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2