4181.
bir dönem çoğu kişinin ağzında “ bizim sınıf hababam sınıfı gibiydi yeaa. çok güzel ortamımız vardı” geyiği yağıyordu.

şimdilerde de “bizim arkadaş grubumuzun sohbeti çok iyi. sohbetin videolarını çekip youtube falan atacağız” geyiği başladı. ulan şu hayatta kimse ayranım ekşi demiyor. işte bunlar hep yalan söyleyeni öpmedikleri için.
devamını gör...
4182.
kayboluyor yıllar, kâr kalıyor yaşadıklarımız. birkaç zamandır umut belirdi, umudun rengi gök mavisi. gördüklerimden eminim, yaftaladığım sadece kendimdi. birkaç bira eşliğinde yapılan dost sohbetleri, şimdi nerede? kim kaldı geride, gün sonunda yapayalnız. gün sonunda en gamlı ben.
bir bilsen ki hayat çok ihtimale gebe. bir bilsen ki gönül, takık kırıldığı yerde.
aslan payını kaptılar, iki yüzlü münafıklar.
helâk garantili yol sapakları, çapak dolu göz kapakları. nitekim yıprandık, ne demeli bilmem...
devamını gör...
4183.
bu gece yeni evimin tavanını izleyerek uyumaya çalıştığım ilk gecem. veda ettim evime, en çok da anılarıma. canımı yakan, göz yaşlarımı akıtan, her köşesinde onun izi olan evimden de ayrıldım artık. ona dair bütün izler siliniyor hayatımdan. kalbimden zihnimden bütün yaşananları, acıları silmek de bu kadar kolay olsa keşke. yepyeni bi başlangıç işte. 2023 e o evde girmiştim, onunla girmiştim. hep öyle geçecek yıllarımız sanmıştım. o kadar b*ktan bi yıl geçirdim ki on yaş aldım. nasıl girersen öyle geçer safsatasına içten içe tutunurdum hep ama polyonacılık da bi yere kadarmış işte. hayatımdan bi yılı silmek istesem bu yıl olurdu. beni her şeyle tek başıma savaşmak zorunda bırakan seni hiçbir zaman affetmeyeceğim..
devamını gör...
4184.
bir yol varsa söyle, gideyim en iyimser yere.
çocuk akıllıyım hâlâ, vuruldukça yerden yere ve kapıldıkça köşeler, yangınım büyümekte.
verdiği söze kim ne kadar sadık, göreceğiz.
göreceğiz yarınlar nelere gebe...
devamını gör...
4185.
eskiden bir online edebiyat dergisine yaziordum bes kurus almadan.baya bi hikaye yazdim.yırttım attım çoğunu.edebiyat dünyasinin köşe baslarinin dinazorlar tarafindan tutulduğunu fisildadilar sonra kulagima.ve artik hicbirsey eskisi gibi olmadi.
devamını gör...
4186.
en son buraya yazdığımda akademik kaygılarda boğuluyordum.
hayal kırıklığım vardı ve gerçekten çok üzgündüm.

şuan sağlığım için çabalıyorum.
son iki aydır hastanelerdeydim daha doğrusu acil üroloji arasında mekik dokuyordum ve yaşlı amcalarla sıra bekliyordum.*

bundan 4 sene önce böbrek taşından küçük bir operasyon olmuştum ve hayatımın belli dönemlerinde de ağrım sancım oldu.
ve sanırım bir süre de hayatımın gündeminde olacak.

en son doktora gittiğimde kontrol için gitmiştim çünkü bir taşımızı düşürememişim böbreğin çıkışında duruyormuş ilaç kullanıyordum düşmesi için ve durumunu öğrenmemiz gerekiyordu.
gittiğimde taşın hiç hareket etmediğini hatta iltihap yaptığını öğrendik ve acil ameliyat olmam gün aldık.

bir hafta sonunda yatışı yaptık ve ertesi gün de operasyon oldum.

şunu demeden geçemeyeceğim, dua ettim;
lütfen allah'ım hemen olsun bitsin ve bu tantanadan kurtulayım istedim ve yanıma yaşlı teyze gelmesini istemedim. aynı zamanda da anesteziyi toptan vermelerini ve hiç bir şey görmemek de istediğim olduğu şeylerdi.

sadece yanımda yaşlı teyze yoktu bir o kabul oldu herhalde.*

ameliyata girdiğimde belden aşağıya uyuşturdular, yine de sakinleştiricinin etkisi ile kafam güzeldi diyebilirim.
birisi bana sevgilimin olup olmadığını sorduğunu da hayal meyal hatırlıyorum hâlbuki o zaman gayet kafamın yerinde olduğunu zannediyordum. komik şeyler oldu tabi beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı büyük ihtimalle.

amaliyat sonunda da doktorum taşı kırmadılarını idrar yoluma stent taktıklarını böbreği rahatlatıklarını söyledi.
ama sonuç olarak ben aynı acıyı ve stresi 3 hafta sonra bir daha yaşamam gerektiğini öğrendim.

ve o sonda dedikleri alet...
allah kimseye yaşatmasın.
o kadar canımı acıtıyordu ki ve aynı zamanda sinirimi çok bozuyordu.
anestezi geçtikten sonra acımdan değil o sonda yüzünden ağladım ağladım durdum.

ve ağlamamı durduramadılar. garip bir şekilde en son ne zaman o kadar ağladığımı hatırlamıyorum.
üniversite sınavı açıklandığı zaman olabilir.

ve o acıyı bir daha yaşamam gerekecek.
tamam allah çaresiz dert vermesin ve bunun bir çözümü var ve buna şükür ediyorum.
ama dön öbür tarafa psikolojik olarak da yorulucağım ve yoruluyorum.
devamını gör...
4187.
hala hıçkırık tuttuğunda yeni yıkanmış bir yeşil elmanın üzerindeki o tek damlacığı gözümün önüne getirip odaklanma metotuna başvuruyorum. ya da ne zaman omlet yapmak için yumurta çırpsam kavanoza kırıp çalkalamanın daha iyi bir fikir olacağını düşünüp iç çekiyorum. daha kötüsü hayatım boyunca hiçbir zaman “somut data” kovalamaktan vazgeçemeyeceğimin farkındayım. hafızam kötüdür benim halbuki değil mi? aynen.
devamını gör...
4188.
hatan var m bir düşün? yok sanırsın. peki günahın? muhtemelen çok. ya silinmiş bir aşkın? şiirlere, şarkılara sığınırsın. çiçekler? onlar yardımcı oyuncu. figüranlar belli ama konu? klasik, koyu bir ayrılık. biraz açalım. kalp masajı ister mi? daha fazlası. yaşam destek ünitesi. komada mı? canlandırma çabası. devam. birden bastıran soğuklar ve şiddetli bir gönül kazası. duvarlar? ah o lanet duvarlar! rüzgar yüzündeki hüznü silmeye çalışıyor. onunsa saçlarında bir başka tenin dans zamanı. her daim üzüldüğünü söyleyen kim? aşkı tekeline alanlar. yanılgıların yazgısı. seviyorsun. seviyordun. seviyor? du. durdun. iki eksi bir. kendine döndü birdenbire. döneceksin. ayna kırıldı. su ateşle hasbihal halinde. dirilme beklentisi? nafile. çiçekler soldu. hangimiz hakikaten ağlamaklı? cevabı içinde. gel, bir konu var, ben sen değil, başka bir konu var. son? bitsin öyleyse. dalgalar alıp götürür. sığınacak liman? şarkılar; şükür ki onlar var. dinleyerek dinlenelim. kalple beraber yürek bedene dar. hala yaşıyorsunuz, niyeyse?..

devamını gör...
4189.
karalayıp da defteri daha fazla doldurmayayım.
devamını gör...
4190.
kendi kendime yazıp duruyorum. muhatabına da gitmiyor yazdıklarım. bazen gitsin istiyorum bazen de diyorum ki saçmalama gitse ne fark eder. bazı şeylerin geri dönüşü yok, var da yok. hayallerindeki halini seviyorsun. orda masum çünkü, tanıdığını hissettiğin gibi. sonra gerçeğiyle yüzleşiyorsun. başka biriyle devam eden bi hayat, başka bi tene dokunan bi adam, başka bi kadına sevgi sözcükleri söyleyen bi adam.. kısır döngü gibi. hep aynı düşünceler hep aynı duygular.. nerde son bulacak bu artık? takatim kalmadı..
devamını gör...
4191.
çok yorgunum.
anlattıklarım ayrı, anlatmadıklarım ayrı, duyduklarım ayrı, duymadıklarım ayrı bir yerini çalkalıyor zihnimin.

ya hani bir şey arıyorum da böyle,
huzur olsun böyle,
anlayış böyle.
abi azcık nefes alalım ya.
bir nefes alalım ya !?
devamını gör...
4192.
gerçeklerle çelişen hayallerim vardı,
mutlu sayılırdım onlarla. yokluk krizleri ve dört duvar arasındaki iç çekişlerim.
kimliksiz duygular içindeyim, zor duygular, zor uykular. erteledikçe büyüyen korkular.
varsın başaramadı desinler, varsın olduramadı. gök mavisi tonları, içimi ısıtırken.
devamını gör...
4193.
merhaba sevgili başlık… buraya katıldığımdan beri gözümün aradığı tek şey “kişisel başlık” idi. istediğimiz gibi saçmaladığımız, içimizi açıp, içimizi topladığımız ya da toplayamadığımız -bazı şeyler dağınık güzel- bir başlık. sadece bize ait olan. mesela; buradan çok önce bulunduğum mecrada böyle bir yer vardı. kişisel bir başlık, sadece sana ait olan, senin yazabildiğin… son zamanlardan salt öğretici bilgiden ziyade içimi döküp çıkıyordum. bazen o başlığımı çok özlüyorum; lakin gemileri yakınca dönemiyorum sevgili sözlük. tabii burada bahsetmek istediğim elbette bu değil. biraz olsun özlemek eyleminin temelini atmak.

neydi özlemek? en başta bir eylemdi. “öz”den mi gelirdi yoksa hiçbir özü olmayan bir şey miydi, bilmiyorum. uzun zamandır o kadar çok düşünüyorum ki düşünmekten yorulunca saçmalıyorum. insan “öz”ünü, “öz”ünden geleni değiştiremiyor ne yapsın işte.

ikinci paragrafın ikinci cümlesini yazdığıma inanamıyorum. sahi ne zamandır bu kadar basit cümleler kuruyorum? karmaşık olan cümlelerim miydi yoksa düşüncelerim mi, bilemiyorum. sanırım düşüncelerim, aklım, zihnim; artık adına ne derseniz. aklım bana oyun oynuyor, sürekli beni uyarıyor ve hep en kötüye adapte ediyor. en kötüye adapte olmayı nasıl öğrendim, bilmiyorum. bu konuda aydınladığım zaman üniversite zamanlarıydı. vize ya da finaller başladığında beklenti içinde olmuyor, sınava gir çık ve o dersi unut modunda oluyordum. ne yaptık? beklentiyi düşük tuttuk, sonrasında o dersten yüksek not aldık ve böylelikle kendimi yanıltmış olan iç seslerimden biri, içimden dışımı yararcasına mutlu olup etrafa sevindi. haklı olma dürtüsünü size nasıl tarif ederim, bilmiyorum. yalın ayak sokağa kaçan küçük bir çocuk diyelim. bu ben miydim, bilmiyorum. gerçek ben’i hiç bilemedim.

umudumu kaybettiğimi hissediyorum. yukarıda anlattığım durum bunu gösteriyor. kaybettiğimiz bir şeyi bulmak mümkün mü? aramak lazım. aramak ve bulmanın birbiri içinde oluşu yine aklıma geliyor. aklıma “sus” diyorum. sus, sus, sus. her şeye müdahale etmeyi seven iç seslerim var. tamamlamayı seviyor.

geçenlerde,bir ay önce, aldığım bir mesaj sonucunda aklıma bi eylem daha takılmıştı. “tamamlanmak”… sonra peşine bi cümle daha eklendi. evren boşlukları sevmiyor. demek bu şekilde oluyor. bir yap boz gibi. aslında sadece yap. boz burayı çok bozuyor. eksik olan yanlarımız çok fazla ve bunları bir şekilde doldurmak gerekiyor. bu noktada tamamlanmayı bekleyen ben, kendimi yapıp yapıp bozuyorum. oturmuyor. köhne bir kasabanın çıkmaz sokağındaki eğreti duran kaldırım taşıyım. düzene uymaz, asi. zararım kendime.

sahi, bu zamana kadar hayatına girip de zarar verdiğim kimse oldu mu acaba diye düşünüyorum. bundan çok korkarım. düşünsene ayakları totosuna vururcasına kaçıyor. hayatınızda fazlalık olduysam ya da eksiklik yarattıysam affola. iç sesim yine burnunu soktu saçmalamalarıma. en çok kendinden özür dileyip kendin olduğun için kendine teşekkür etmelisin. kendin olmanın pek bir şey etmediği şu çağda maskelerin olmadığı için şükretmelisin. hiç olmazsa sevdiğin insanlara karşı. iç sesim yine meydan okudu. ohhh iyi oldu. kendimi kendime getirmem lazım. bazen, ara sıra.

bu denli saçmalamayalı uzun zaman oldu. yazacaklarım başkaydı, tuşlara dokunduğumda yazdıklarım çok başka. yazmasam deli olacaktım. hoş deli olup yazınca daha bir başka oluyor.

kağıda yazıp bir şeylere yazık etmektense her şeyi burada bırakmak en iyisi. yeni yıla da yaklaşırken bir şeyler demek lazım geldi. ben en çok teşekkür etmeyi severim sevgili sözlük ve şimdiden hayatıma girene, çıkana, aradığıma, bulduğumu sandığıma, tamamlanmaya, tamamlanmış olana, beklentisizliğe, ümide, sevgiye, tutunmaya çalıştığım her şeye ve her şeye “her şey için teşekkürler” demek isterim.

sabah olunca hiçbir şey olmamış gibi yapalım, olur mu?
devamını gör...
4194.
düşünüyorum da bazı zamanlarda farkında olarak, çoğu zamansa fark etmeden saçmalamayı, parkenin altında saklanan karıncalarla konuşmayı, uçuşan tozların dansına eşlik etmeyi, yıldızlarla resimler çizmeyi, kağıt uçakların yere çakıldığı anları, duvarlara masallar anlatmayı, parmaklarımın ucunda dünyayı görmeyi, çizgili dünyalarda kaybolmayı, televizyonda futbol maçı açıkken karşısına geçip uyumayı, sevdiğim parçaları zibilyon kez dinlemeyi, ağladığım filmleri hatırlayıp bir kez daha ağlayabilmeyi, gülüp eğlendiğim anları unutmamak için kendi kendime hatırlatmayı, nefret ettiğim insanların sevenlerini sevebilme ihtimalimin imkansıza yakın olmasını, kaybolan oyuncaklarım için dua etmeyi, sevdiğim şeylerin yalnızca bana ait olmasını istememi, çocukken ilk kez öptüğüm kızı bir kez daha göreceğime inanmamı, dağınıklığın içindeki o şiirsel düzeni, ruyalarımı kontrol ettiğimde kolay kolay uyanmadığım zamanları, kontrolü ele aldığım ruyalarımdaki masalsı maceraları, midem bulanana kadar süt içmeyi, süte bebe bisküvisi katıp yemeyi, çoğu zaman hastalıklı bir hal alan doğa üstü koku alma yeteneğimi, mesaneme baskı yapan çişimi inatla tutmaya çalıştıktan sonra uzun uzun işemeyi, olur olmadık zamanlarda birkaç dakikalığına da olsa uyuklayabilmemi, aynadaki benle bir yabancıymışız gibi bakışmayı, karşımda konuşan insanların gözlerine değil de burunlarına ve dişlerine bakmayı, pastel renkleri, sulu boyalarla yapılan resimleri, sabun köpüğünden balonlar yapmayı, elektrik süpürgesinin sesini, gecenin sessizliğini, avuç içinde baş parmak ile bilek arasındaki tombik yeri, bir türlü gelmeyen o şeyi… ve bunlara benzer saçma salak birçok şeyi çok seviyorum.
devamını gör...
4195.
ıt's always worth a try.
devamını gör...
4196.
ilk defa çok üşüyorum. içim ayrı dışım ayrı titriyor.
gece kötü rüya gördüm, halâ etkisindeyim.
yine neler bekliyor beni, ürkerek bekliyorum.
ama lütfen kötü şeyler olmasın, kötülük benden uzakta dursun artık.
neden böyle bir kaderim var? neden böyleyim?

bilmiyorum sözlük bilmiyorum. ama tek bildiğim tir tir titriyorum ve içimde atamadığım ağır bir korku var.
umarım herşey iyi olur, yolunda olur.

lütfen sesim duyulsun tanrım.
devamını gör...
4197.
ruhumda bir boşluk var. ya da bedenimde. ve ruhum bu boşluktan faydalanıp istediği zaman bedenimi terk edebiliyor.
devamını gör...
4198.
selam canım kendim...
yine bu başlıkta buldun kendini? nasılsın? diye soracağım, iyiyim diyeceksin, iyi olmadığını biliyorum... çok yorgunsun, çok sıkıldın her şeyden, umudun kalmadı, ne yapacağını bilemez haldesin...
çok zor biliyor musun insanın zihnini susturamaması... olumsuz şeyler düşünme , başka şeyler düşün diyince aklına bu sefer yaşadığın olaylar geliyor. nereden tutsam elimde kalıyor yani anlayacağın...
sonra sabaha kadar vakit geçir dur işte bir şeylerle...ne zaman bitecek, her şey yoluna girecek mi? neden karşıma fırsatlar şimdi çıkıyor? bu zaman dilimi bu kadar yanlışken neden yani?
hep hayırlısı olsun diyoruz ya bu gerçekten hayırlısı mı?
hayırlı olan ne?
bizimle ilgili olan plan ne?
acaba beklediğime, beklediğimize değecek mi?
pişmanlıklar ve keşkeler mi olacak yine?
neyse, aklımda yine bir sürü deli sorular
hayır bir de takıntılı olmak, her sorunu çözmeye çalışmak, net olmak da zor.
kim neyi neden yaptı diye düşünmeyi ben bıraktım bu sefer arkadaşım başladı lsjdksks
boşver kanka diyorum bende anlamadım bacım nasıl oldu diyor lsjskakak
neyse, iyi'ki dostlarımız var...
seni seviyorum canım ben...
lütfen umudunu kaybetme, güçlü durmaya devam..
sana yakışan bu çünkü
neleri atlattın bunlar da geçecek elbette
devamını gör...
4199.
kendimle baş başa kalamadım. nereye gitsem hep iki kişiyiz. bir de bizi karanlıklardan seyreden gözler. korkulardan azad etmem lazım ikimizi. kambur gibi taşıdığım için sövmemem lazım. kendimle baş başa kalamadım, egzotik rüyalara dalmadan önce kavga ediyorum bu yüzden.
devamını gör...
4200.
mümkünse kır cenazesi istiyorum
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim