normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2701.
başlayalım bakalım uzun zaman oldu içini dökmeyeli.
sanırım bunun nedeni yalnızlık hani şu fikirde yani düşünce de yalnızlık dediğimiz asıl yalnızlık.
ey sözlük hayatımda binlerce insan var ama o kadar yalnız hissediyorum ki. az önce rehberi kurcaladım ve arayacak kimsem olmadığını yani beni anlayacak kimse olmadığını hissettim. içime buruk. bir acı saplandı garip bir histi. düşünsene binlerce insan var ama hiçbiri sana göre değil.
aslında ben artık yalnızlık sevdalısı oldum tabi buna rağmen bazen bir şeyleri paylaşmak istersin.
mesela sözlük her şeyim o kadar yolunda ki. başarılı bir şekilde yükseldim, girişimcilik hikayem büyüyor, fotoğrafçılık ve çizim yapıyorum blog yazıyorum birçok insana ulaşıyorum bu beni mutlu ediyor tabi. hep bir meşgale ve kalite var hayatımda. ama yine bazen buruk bir acı oluyor nedenini bilmediğim bir şekilde. yok ya iyiyim sözlük. evet iyiyim.
sanırım bunun nedeni yalnızlık hani şu fikirde yani düşünce de yalnızlık dediğimiz asıl yalnızlık.
ey sözlük hayatımda binlerce insan var ama o kadar yalnız hissediyorum ki. az önce rehberi kurcaladım ve arayacak kimsem olmadığını yani beni anlayacak kimse olmadığını hissettim. içime buruk. bir acı saplandı garip bir histi. düşünsene binlerce insan var ama hiçbiri sana göre değil.
aslında ben artık yalnızlık sevdalısı oldum tabi buna rağmen bazen bir şeyleri paylaşmak istersin.
mesela sözlük her şeyim o kadar yolunda ki. başarılı bir şekilde yükseldim, girişimcilik hikayem büyüyor, fotoğrafçılık ve çizim yapıyorum blog yazıyorum birçok insana ulaşıyorum bu beni mutlu ediyor tabi. hep bir meşgale ve kalite var hayatımda. ama yine bazen buruk bir acı oluyor nedenini bilmediğim bir şekilde. yok ya iyiyim sözlük. evet iyiyim.
devamını gör...
2702.
bugün bir çılgınlık yapıp tarot baktırmaya karar verdim, aman tanrım çok çılgınım ve bana neler diyeceğini çok merak ediyorum. *
devamını gör...
2703.
olmamam gereken bir yerde yazıyorum bunları. her ne kadar burada olmak canımı yaksa da geldim yine.
keşke bir başkası seni benim sevdiğim kadar sevseydi. ne kadar kolay olurdu senin için. "sende uzaklığı, sende ben imkansızlığı seviyorum" demişti şair. ama ümitsizliği değil. garip, ümit de yok bende artık.
istedin ki hayatının bir köşesinde olayım. istediğinde ortaya çıkarabildiğin. sen bunu başardın ama ben yapamadım. bir köşede olamayacak kadar önemliydin sen benim için.
sevmek, sevildiğini hissedince güzel ve ne yazık ki her zaman bir taraf daha az seviyor.
güneş gecenin gözbebeklerine indiğinde. yükledim tüm özlemlerimi rüzgarın serin ellerine. hissediyor musun damarımda akan kanım? hissediyor musun canım. hemen yanıbaşındayım.
keşke bir başkası seni benim sevdiğim kadar sevseydi. ne kadar kolay olurdu senin için. "sende uzaklığı, sende ben imkansızlığı seviyorum" demişti şair. ama ümitsizliği değil. garip, ümit de yok bende artık.
istedin ki hayatının bir köşesinde olayım. istediğinde ortaya çıkarabildiğin. sen bunu başardın ama ben yapamadım. bir köşede olamayacak kadar önemliydin sen benim için.
sevmek, sevildiğini hissedince güzel ve ne yazık ki her zaman bir taraf daha az seviyor.
güneş gecenin gözbebeklerine indiğinde. yükledim tüm özlemlerimi rüzgarın serin ellerine. hissediyor musun damarımda akan kanım? hissediyor musun canım. hemen yanıbaşındayım.
devamını gör...
2704.
buraya yazma zamanımız gelmiş sanırım. uzun zamandır sözlüğe uğrayıp bir şeyler karalama/yazma vaktim hiç olmadı. kendi hayatım oldukça karmaşıklaştı ve gelecek kaygısı artık daha çok benliğimde. bir yandan ailemin "benim kızım memur olacak" baskısı bir yandan iş ve gelecek kaygısı şu sıralar kafamı oldukça meşgul ediyor. zamanında kafamı meşgul ettiğim yegane ağrılar bugün üstünde bile durmadığım silik birer anıya döndü. ben başardım, ben ilk defa dünü dünde bıraktım sevgili sözlük. kendimi uzun bir yol kat etmiş gibi gururlu hissediyorum.
not: ilk defa aklımdan geçenleri süslü cümleler kurmadan izah etmeye çalışıyorum. konudan konuya geçtim biraz ama, affedin!
not: ilk defa aklımdan geçenleri süslü cümleler kurmadan izah etmeye çalışıyorum. konudan konuya geçtim biraz ama, affedin!
devamını gör...
2705.
birkaç saat önce tam karşıdaki dağın ardından çıktı ay. takdir edersiniz ki şimdi ancak ulaştı tepeye. tırmandıkça küçüldü, küçüldükçe sarıdan beyaza döndü. temiz bir gökyüzü vardı yine birkaç saat önce. ışıklar yeterince kirletmediğinden yıldızlar da hatrı sayılır bir parlaklıkla gözümün eriştiği her yerdeydiler. şimdi bulut kapladı her bir yanı. ay, bir görünüyor bir kayboluyor bu yüzden. ona yakın bulutlar nispeten daha az gri. birkaç saat önce ardından yükseldiği dağın üstü ise abartmayı sevenler için kara bulutlarla dolu. benim için koyu gri. niye yazıyorum bilmiyorum, saklamak istedim bu anı. rüzgar da öyle hoş ki.
devamını gör...
2706.
ve yine hoşgeldin küçük adam, hoş geldin çocukluğum
devamını gör...
2707.
bana bir şarkı söyle, yolumuz uzun:
her sözün aklımda, senden hatıra
içimde, bir şeyler can çekişiyor.
yenildim sonunda, bu son ayazda
devam edelim:
yüreğim, ardından düştü yollara..
kayboldum, zifiri karanlıklarda,
yoruldum sonunda, bitti umudum,
....
ben, her güzel fotoğrafımı, hep hastayken çekindim.
hangi fotoğrafıma baksam güzel bulduğum, hepsi hasta olduğum.
vaktim yoktu da sanki fotoğraf çekinmeye. yattığım, dinlediğim ilk anda bastım deklanşöre.
hastalıkları güzelleştirmek, zihni hafifletmek, acıyı dindirmek, acıyı renklendirmek elbet. ben her hasta yatışımda buldum zihnimi ayna gibi karşımda.. her hastalık, bir diğer kuyuyu açtı, bir diğer pencereyi...
ben, her makyajımı, hastayken yaptım.
hasta, düşkün, çaresiz görünmemek, üzmemek için onları. silmek için kendimi.. sağken var olan diriliğim gitmesin diye hep...
benim her güzel fotoğrafımın arkasında, hep bi yastık izi,
benim her güzel fotoğrafımın arkasında hep bir hastalık kokusu, hep bir fantazi müzik ağrısı... benlm her güzel fotoğrafımın ardında, hep bi hastalık kokusu, paracetamol iğnesi.
...
bana bir şarkı söyle, yolumuz yosun...
kayboldum, zifiri karanlıklarda.
yoruldum, sonunda bitti umudum.
...
her sözün aklımda, senden hatıra
içimde, bir şeyler can çekişiyor.
yenildim sonunda, bu son ayazda
devam edelim:
yüreğim, ardından düştü yollara..
kayboldum, zifiri karanlıklarda,
yoruldum sonunda, bitti umudum,
....
ben, her güzel fotoğrafımı, hep hastayken çekindim.
hangi fotoğrafıma baksam güzel bulduğum, hepsi hasta olduğum.
vaktim yoktu da sanki fotoğraf çekinmeye. yattığım, dinlediğim ilk anda bastım deklanşöre.
hastalıkları güzelleştirmek, zihni hafifletmek, acıyı dindirmek, acıyı renklendirmek elbet. ben her hasta yatışımda buldum zihnimi ayna gibi karşımda.. her hastalık, bir diğer kuyuyu açtı, bir diğer pencereyi...
ben, her makyajımı, hastayken yaptım.
hasta, düşkün, çaresiz görünmemek, üzmemek için onları. silmek için kendimi.. sağken var olan diriliğim gitmesin diye hep...
benim her güzel fotoğrafımın arkasında, hep bi yastık izi,
benim her güzel fotoğrafımın arkasında hep bir hastalık kokusu, hep bir fantazi müzik ağrısı... benlm her güzel fotoğrafımın ardında, hep bi hastalık kokusu, paracetamol iğnesi.
...
bana bir şarkı söyle, yolumuz yosun...
kayboldum, zifiri karanlıklarda.
yoruldum, sonunda bitti umudum.
...
devamını gör...
2708.
aşkım aşkım aşkım derdin ya hani kulaklarımdan silinmiyor.
sesin kulaklardan gitmeyen bir melodi, söylediklerin ağzıma takılan şarkı gibi.
nerden nasıl ne ara geldi aklıma der dururum hatırlayınca bunları.
geçen dedim ya tertemiz bir çocuk var okuldan onunla epeyce konuştuk, ağlaştık.
ben epeydir kimseye bahsetmemiştim böyle içten senden.
ablası da ben gibiymiş evlenmiş filan anlattı.
korktum biliyor musun?
senin evlenme ihtimalinden, şehrine bir kabir ziyareti için geldiğimde elini başkasının tutmasından.
tanırım seni sen evlenmesin
ben de.
bir de benim senden çok başkasını sevebilme ihtimalimden.
bir ihtimal daha var mıydı bizim için ölmekten başka?
sesin kulaklardan gitmeyen bir melodi, söylediklerin ağzıma takılan şarkı gibi.
nerden nasıl ne ara geldi aklıma der dururum hatırlayınca bunları.
geçen dedim ya tertemiz bir çocuk var okuldan onunla epeyce konuştuk, ağlaştık.
ben epeydir kimseye bahsetmemiştim böyle içten senden.
ablası da ben gibiymiş evlenmiş filan anlattı.
korktum biliyor musun?
senin evlenme ihtimalinden, şehrine bir kabir ziyareti için geldiğimde elini başkasının tutmasından.
tanırım seni sen evlenmesin
ben de.
bir de benim senden çok başkasını sevebilme ihtimalimden.
bir ihtimal daha var mıydı bizim için ölmekten başka?
devamını gör...
2709.
koyu mavi gökyüzü,pamuk gibi bulutlar
çok uzak ufuklarda
küçük küçük duman balonlari gibi
koyu mavi,koyu gri
sevgimizi versek,şimdi gelen habersiz akşamlara
güvensek yine,eski düşmanlarımıza
kabuklu ,pis bir yara gibi
kanasa ara ara
sadakatimiz
koyu mavi bulutlar var
gitmek istediğim ufuklarda
gri,sevgili akşamlar var
behrengi'nin "küçük siyah balığı" gibi
karışıp gitsek derin sulara
bilmediğimiz , güzel ve uzak diyarlarda
kaybolsak,ve bilmese kimseler bizi
ve sarmaşıklar var , uzaklarda
muson yağmurları ve ormanlar
yeşil var, her tondan
istemediğin kadar ,yeryüzü sahnesinde
ağlayanlar ve gülenler hep beraber
koca koca ,kahverengi ummanlarda
kederler, sevinçler ,zaferler var
bu uçsuz bucaksız sahneli
belli belirsiz tiyatroda.
t.
çok uzak ufuklarda
küçük küçük duman balonlari gibi
koyu mavi,koyu gri
sevgimizi versek,şimdi gelen habersiz akşamlara
güvensek yine,eski düşmanlarımıza
kabuklu ,pis bir yara gibi
kanasa ara ara
sadakatimiz
koyu mavi bulutlar var
gitmek istediğim ufuklarda
gri,sevgili akşamlar var
behrengi'nin "küçük siyah balığı" gibi
karışıp gitsek derin sulara
bilmediğimiz , güzel ve uzak diyarlarda
kaybolsak,ve bilmese kimseler bizi
ve sarmaşıklar var , uzaklarda
muson yağmurları ve ormanlar
yeşil var, her tondan
istemediğin kadar ,yeryüzü sahnesinde
ağlayanlar ve gülenler hep beraber
koca koca ,kahverengi ummanlarda
kederler, sevinçler ,zaferler var
bu uçsuz bucaksız sahneli
belli belirsiz tiyatroda.
t.
devamını gör...
2710.
kendimden çok özür dilerim, bir tek kendimden! bunu göremediğim için çok özür dilerim, bu duyguyu kendime yaşattırdığım için ama kendime söz de veriyorum ki bu durumu tekrarlatmayacağım! ne olursa olsun bir daha o şansı kimseye tanımayacağım!
çok özür dilerim…
çok özür dilerim…
devamını gör...
2711.
çevrenin kalabalık olması ve seviliyor olmak güzel de, bazen nefes alamamak zor.
bir kaç saat dışında kafa dinleyememek işte...
kendi iç sesini dinleyemediği için kim bilir kaç sanatçı var olmadan kayboldu, kaç insan bir şey yaratamadı, kaç insan mutsuzluktan başka birine evrildi kim bilir?
bir kaç saat dışında kafa dinleyememek işte...
kendi iç sesini dinleyemediği için kim bilir kaç sanatçı var olmadan kayboldu, kaç insan bir şey yaratamadı, kaç insan mutsuzluktan başka birine evrildi kim bilir?
devamını gör...
2712.
ya temmuzun ortasinda yaz mevsimindeyiz.
nasil hepiniz karamsae, çokuk yıkık olursunuz?
gidin eglenin eleminizi derdinizi bana birakin ben zaten her acinin tiryakisi olmusum.
nasil hepiniz karamsae, çokuk yıkık olursunuz?
gidin eglenin eleminizi derdinizi bana birakin ben zaten her acinin tiryakisi olmusum.
devamını gör...
2713.
dönüp dolaşıp buraya geldiğimde yine yüreğimde bir ağırlık oluyor.
gözlerim dolu, bir şeyler anlatmak istiyorum buraya.
herkesten yavaş yavaş elimi çekiyorum sanırım.
çünkü artık yapılan her hareket gözüme batıyor.
tahammül edemiyorum.
düzenim kökten değişiyor.
yapamama, bir ucundan başlayamamak çok sinirimi bozuyor.
bir şeyler anlatmak istiyorum, ona da dermanım yok artık.
çok zorlanıyorum, yaptığım her şey yanlış gelmeye başladı.
çoğu kişi yüzüme alaycı ifade ile bakıyor.
akrabalarımı sevmiyorum hemde hiçbirini.
en çok onlar yüzünden üzülüyorum çünkü.
zorlanıyorum çünkü kabullenmek istemiyorum.
annemin kucağına yatıp sadece ağlamak istiyorum.
gözlerim dolu, bir şeyler anlatmak istiyorum buraya.
herkesten yavaş yavaş elimi çekiyorum sanırım.
çünkü artık yapılan her hareket gözüme batıyor.
tahammül edemiyorum.
düzenim kökten değişiyor.
yapamama, bir ucundan başlayamamak çok sinirimi bozuyor.
bir şeyler anlatmak istiyorum, ona da dermanım yok artık.
çok zorlanıyorum, yaptığım her şey yanlış gelmeye başladı.
çoğu kişi yüzüme alaycı ifade ile bakıyor.
akrabalarımı sevmiyorum hemde hiçbirini.
en çok onlar yüzünden üzülüyorum çünkü.
zorlanıyorum çünkü kabullenmek istemiyorum.
annemin kucağına yatıp sadece ağlamak istiyorum.
devamını gör...
2714.
en son annemin kucağına yatıp ağladığımda 19 yaşımdaydım. bugün gibi hatırlıyorum o günü. contexti de anı da. bir yaz akşamüstüydü, eve henüz gelmiştim. korkunç bir acıyla kıvranıyordum. hayattaki en önemli şeyi aşk sanacak kadar çocuk ve dertsizdim. hiçbir şey demeden, sormadan, hiçbir büyük tepki vermeden izlemekte olduğu şeyi izlemeye devam ederek saçlarımı okşamıştı. tamamen rahatlayana kadar ağlamış, sonra hiçbir şey söylemeden kalkmış, odama gitmiş ve film izlemiştim. birkaç gün sonra, ilginç bir şekilde evdeki herkesten erken kalkıp kahvaltı hazırlamış, hepimizi uyandırmış, herkesi yolladıktan sonra da benimle konuşmaya çalışmıştı. çabasına yanıt vermemiş, hiçbir şey anlatmamıştım. ısrar etmemiş, üstelememişti. elbette ki...
babamla çok unutulmaz sahnelerim vardır hafızamda ama annemle kaygılı, kaçıngan bağlanma stilinden bir ilişkim olduğundan sayıca az görsellik canlandırabiliyorum zihnimde. çoğunluğu çocukluğumdan. etkilileri yetişkinliğimden. bu en barizi. bir diğeri düğünümde bana sarılıp hıçkırarak ağlayarak dans ettiği, benim anlamlandıramadığım sahne. bizim ailenin doğal ve haliyle de büyük olan tepkilerini veren ebeveyni babamdı. annem için bu dışavurum inanılmaz bir şeydi. sormamamı isteyeceğini düşündüğüm için sormadım hiç. kim bilir belki o da beni hep böle kodladı... hiç de benzemiyorum ben anneme halbuki ama! neyse.
garip bir kadın benim annem. hep öyleydi. şimdi de garip bir durumda. aksi mümkün olabilir miydi zaten...
kendi içinde anlayabiliyorum, anlamlandırabiliyorum durumunu ama ben onun evladıyım. buna mecbur olmamam gerekiyor. iki yıldan fazla süredir yaşadığım bu eve ilk defa o da bir parça duygu sömürüsü ile onu getirebilmiş olmam haksızlık değil mi gerçekten? öncekine de bir kez gelmişti hoş.
4 gün kaldı evimde, bir kez spesifik bir şey istedi benden. onun dışında yaptığım hiçbir şeyle tam, yüzde yüz tatmin hissettiremedim onu. tüm ömrüm boyunca olduğu gibi. yine yattım kucağına, yine ağladım, fark etmedi bu defa. fark etmesin, zaten mesele o değil ama aklımda yine bir adam vardı, kalbim yine sıkışıyordu da ben neden diye ağlıyordum ya, ona bir cevabı olsaydı keşke bu defa. yoktu. belki de hiç olmamıştır.
babamla çok unutulmaz sahnelerim vardır hafızamda ama annemle kaygılı, kaçıngan bağlanma stilinden bir ilişkim olduğundan sayıca az görsellik canlandırabiliyorum zihnimde. çoğunluğu çocukluğumdan. etkilileri yetişkinliğimden. bu en barizi. bir diğeri düğünümde bana sarılıp hıçkırarak ağlayarak dans ettiği, benim anlamlandıramadığım sahne. bizim ailenin doğal ve haliyle de büyük olan tepkilerini veren ebeveyni babamdı. annem için bu dışavurum inanılmaz bir şeydi. sormamamı isteyeceğini düşündüğüm için sormadım hiç. kim bilir belki o da beni hep böle kodladı... hiç de benzemiyorum ben anneme halbuki ama! neyse.
garip bir kadın benim annem. hep öyleydi. şimdi de garip bir durumda. aksi mümkün olabilir miydi zaten...
kendi içinde anlayabiliyorum, anlamlandırabiliyorum durumunu ama ben onun evladıyım. buna mecbur olmamam gerekiyor. iki yıldan fazla süredir yaşadığım bu eve ilk defa o da bir parça duygu sömürüsü ile onu getirebilmiş olmam haksızlık değil mi gerçekten? öncekine de bir kez gelmişti hoş.
4 gün kaldı evimde, bir kez spesifik bir şey istedi benden. onun dışında yaptığım hiçbir şeyle tam, yüzde yüz tatmin hissettiremedim onu. tüm ömrüm boyunca olduğu gibi. yine yattım kucağına, yine ağladım, fark etmedi bu defa. fark etmesin, zaten mesele o değil ama aklımda yine bir adam vardı, kalbim yine sıkışıyordu da ben neden diye ağlıyordum ya, ona bir cevabı olsaydı keşke bu defa. yoktu. belki de hiç olmamıştır.
devamını gör...
2715.
buda benim kalemimden sevgiler...
uzunca bir yol var önümde...
ne geleceği görebiliyorum,ne de geçmişi...
yapayanlız,sessiz ve ıssız...
öylece duruyorum görünmezliğin merkezinde...
ayaklarım ne ileri gidiyor ne de geri...
yerimde sayıyorum günlerce,aylarca,yıllarca...
ne can'a faydam var,ne de canan'a...
öylece bakıyorum karanlığa,belirsizliğe...
ne kendimi duyuyor kulaklarım,ne de çevremi...
içimdeki boşlukta savaşıyor kelimeler...
dudaklarımdan dökülmüyor çığlıklarım
öylece susuyorum kendime,benliğime...
uzunca bir yol var önümde...
ne geleceği görebiliyorum,ne de geçmişi...
yapayanlız,sessiz ve ıssız...
öylece duruyorum görünmezliğin merkezinde...
ayaklarım ne ileri gidiyor ne de geri...
yerimde sayıyorum günlerce,aylarca,yıllarca...
ne can'a faydam var,ne de canan'a...
öylece bakıyorum karanlığa,belirsizliğe...
ne kendimi duyuyor kulaklarım,ne de çevremi...
içimdeki boşlukta savaşıyor kelimeler...
dudaklarımdan dökülmüyor çığlıklarım
öylece susuyorum kendime,benliğime...
devamını gör...
2716.
açtım yine zibilyonca yazdığım başlığı, tam yazacağım iş çıktı.
oho ben bu yazıyı unutmuşum. diyorum ben bir şey yazıyordum ama neydi.
bu sözlüğe ilk geldiğimde ben hep dutluktum. yapraklarım yeşildi ama dut vermiyordum. bu bana bir şeyi hatırlattı ama...
neyse işte sonra bir gün sıkıldım dedim ben neden dut vermiyorum, niye yapraklarla yetiniyorum. hemen gidip ziraat fakültesinden bir profesörle görüşmek için randevu aldım. kendisi önce bana ilgiyle yaklaştı. fakat derdimi anlatınca kaşları çatıldı, "siz benimle dalga mı geçiyorsunuz" dedi.
ona, kendisiyle dalga geçmek istemediğimi, bitkilere bu denli faydalı olan kendisi gibi saygın bir insanın belki benim de meyvelerimi vermeme imkan sağlayabileceğini düşündüğümü söyledim. bana şaşkınlıkla baktı.
artık onunla dalga geçtiğimi düşünmüyordu. sadece büyük bir ihtimalle "bu deli" diyordu içinden.
ben böyle bir şey yazmayacaktım aslında. ben ne diyordum. hah sözlüğe ilk geldiğimde buralar hep doluydu. yazarlar vardı, ben dolu bir otobüse binen bir yolcuydum. sonra duraklar duraklar duraklar dolusu gittik ve o yazarlar indiler, kimini yolcular tekmeleyip attı otobüsten, kimini de soför üşenmeden yerinden kalkıp dışarı savurdu parmaklarını koluna geçirip.
ben öyle uzaktan izledim. yer kapmaya bile çalışmadım. oturmak istemedim. öyle sindiğim bir köşede sağa sola çarpmadan dikildim. otobüs ani fren yaptığında herkesle beraber senkronize halde öne arkaya savruldum. gık demedim.
nereden çıktı bu otobüs mevzusu.
ben bu sözlüğe geldiğimde, içim hep geceleri daralıyordu. şimdi daha iyiyim.
oho ben bu yazıyı unutmuşum. diyorum ben bir şey yazıyordum ama neydi.
bu sözlüğe ilk geldiğimde ben hep dutluktum. yapraklarım yeşildi ama dut vermiyordum. bu bana bir şeyi hatırlattı ama...
neyse işte sonra bir gün sıkıldım dedim ben neden dut vermiyorum, niye yapraklarla yetiniyorum. hemen gidip ziraat fakültesinden bir profesörle görüşmek için randevu aldım. kendisi önce bana ilgiyle yaklaştı. fakat derdimi anlatınca kaşları çatıldı, "siz benimle dalga mı geçiyorsunuz" dedi.
ona, kendisiyle dalga geçmek istemediğimi, bitkilere bu denli faydalı olan kendisi gibi saygın bir insanın belki benim de meyvelerimi vermeme imkan sağlayabileceğini düşündüğümü söyledim. bana şaşkınlıkla baktı.
artık onunla dalga geçtiğimi düşünmüyordu. sadece büyük bir ihtimalle "bu deli" diyordu içinden.
ben böyle bir şey yazmayacaktım aslında. ben ne diyordum. hah sözlüğe ilk geldiğimde buralar hep doluydu. yazarlar vardı, ben dolu bir otobüse binen bir yolcuydum. sonra duraklar duraklar duraklar dolusu gittik ve o yazarlar indiler, kimini yolcular tekmeleyip attı otobüsten, kimini de soför üşenmeden yerinden kalkıp dışarı savurdu parmaklarını koluna geçirip.
ben öyle uzaktan izledim. yer kapmaya bile çalışmadım. oturmak istemedim. öyle sindiğim bir köşede sağa sola çarpmadan dikildim. otobüs ani fren yaptığında herkesle beraber senkronize halde öne arkaya savruldum. gık demedim.
nereden çıktı bu otobüs mevzusu.
ben bu sözlüğe geldiğimde, içim hep geceleri daralıyordu. şimdi daha iyiyim.
devamını gör...
2717.
ilkeli yaşamak eziyetlidir ama ömrün sonunda yarattığı o eyvallahsız haykırış için değer.
devamını gör...
2718.
bugün benim için dünyanın en önemli günü. çünkü dünyayla tanışmamın yıl dönümü. sizler için küçük, benim için büyük bir adımdı.
evet bugün doğum günüm iyi ki doğmuşum. kendime çok büyük bir hediye hazırlıyorum. biraz geç olacak ama buna değecek. * şimdilik bir şarkı yeter bana.
bu şarkı da benden bana gelsin.
evet bugün doğum günüm iyi ki doğmuşum. kendime çok büyük bir hediye hazırlıyorum. biraz geç olacak ama buna değecek. * şimdilik bir şarkı yeter bana.
bu şarkı da benden bana gelsin.
devamını gör...
2719.
benden benliğini çek.
benden bana bulaşmış aşkını,
benden seninle kurduğum tüm düşleri
çek,çek olur mu ?
al çünkü özlüyorum...
kalbim atıyor evet atıyor fakat bu yaşadığım anlamına gelmez.
geceden bahsediyorum hep farkettiysen çünkü geceye aşığım... seni gecede buluyorum,ay.
tüm derinliğimden aldım seni... benden çek bunları çünkü acı çekiyorum.
gecem benim gecem evet. ben ,en çok o an benim çünkü.
senin olman ne mi demek? senin olman demek benim de olmam demek .
senden seni çekerim atarım da benden beni benim içimde sen varsın, kıyamam. sana olan aşkım...ona dokunamıyorum, onu atamıyorum hep benimle, atmak da istemem dahi, aklım erse gönlüm el vermez. ben yalnız, yalnızıyım...
böyle tüm herkes ama tüm herkes bir kalabalığına yani , konuşmaya başlıyorum herkesle birer birer göz temasım oluyor sonra gözlerim doluyor, yaslar süzülüp gidiyor. herkes görüyor, biliyor fakat hiçbir şey yapmıyorlar.
sonrabir ışık görüyorum, tüm kaptanlığın icinde bir el... uzanıyor evet , evet bana uzanıyor yavaşca... ben yani o an kalbim duruyor ve aklima daha önce kendime sordugum bir soru geliyor " aynı anda kalbin hiç durup attı mı? "
evet ,oldu sadece vereceğim cevap . o ele karşı oldu ona karşı...
tesadüfen karşılaştık yalnız tesadüfün en güzeliydi bu - bir tesadüf bu kadar güzel olmamalı-
o eli tutmak istiyorum, bana uzanan o eli evet o eli , tutuyorum... artık güçlüyüm...
böyle artık bunun bir el olmaması gerekiyor o yabancı değil artık, benim. benim parçam... sadece benim.
o el , o parmaklar her şeyi düzeltiyor o dokunmuyor kalbime...
teker teker düzeltiyor, onarıyor. bir kalbe sıkıştırıyor.
herşey çok güzel gidiyor,
ben varım çünkü, biz varız...
böyle nasıl anlatsam tüm kelebekler karnının için de kıpır kıpır yavaş ve usulca kalbine transfer oluyor.
ben bu transfere trilyonlar veririm.
lâkin bir şeyi çok doldursan taşar.
kimse benim kadar güzel sevmez , sevemez...
bu kalp tümül toprağın içinde bir gram altın bulmuş gümüşe değişmez.
çok narin ve çok hassas sever tıpkı bebek gibi... güzel sever ya kılçıksız.
ama yalnız ve çaresizliğimin içinde olan çarem ileyim hala
...
benden bana bulaşmış aşkını,
benden seninle kurduğum tüm düşleri
çek,çek olur mu ?
al çünkü özlüyorum...
kalbim atıyor evet atıyor fakat bu yaşadığım anlamına gelmez.
geceden bahsediyorum hep farkettiysen çünkü geceye aşığım... seni gecede buluyorum,ay.
tüm derinliğimden aldım seni... benden çek bunları çünkü acı çekiyorum.
gecem benim gecem evet. ben ,en çok o an benim çünkü.
senin olman ne mi demek? senin olman demek benim de olmam demek .
senden seni çekerim atarım da benden beni benim içimde sen varsın, kıyamam. sana olan aşkım...ona dokunamıyorum, onu atamıyorum hep benimle, atmak da istemem dahi, aklım erse gönlüm el vermez. ben yalnız, yalnızıyım...
böyle tüm herkes ama tüm herkes bir kalabalığına yani , konuşmaya başlıyorum herkesle birer birer göz temasım oluyor sonra gözlerim doluyor, yaslar süzülüp gidiyor. herkes görüyor, biliyor fakat hiçbir şey yapmıyorlar.
sonrabir ışık görüyorum, tüm kaptanlığın icinde bir el... uzanıyor evet , evet bana uzanıyor yavaşca... ben yani o an kalbim duruyor ve aklima daha önce kendime sordugum bir soru geliyor " aynı anda kalbin hiç durup attı mı? "
evet ,oldu sadece vereceğim cevap . o ele karşı oldu ona karşı...
tesadüfen karşılaştık yalnız tesadüfün en güzeliydi bu - bir tesadüf bu kadar güzel olmamalı-
o eli tutmak istiyorum, bana uzanan o eli evet o eli , tutuyorum... artık güçlüyüm...
böyle artık bunun bir el olmaması gerekiyor o yabancı değil artık, benim. benim parçam... sadece benim.
o el , o parmaklar her şeyi düzeltiyor o dokunmuyor kalbime...
teker teker düzeltiyor, onarıyor. bir kalbe sıkıştırıyor.
herşey çok güzel gidiyor,
ben varım çünkü, biz varız...
böyle nasıl anlatsam tüm kelebekler karnının için de kıpır kıpır yavaş ve usulca kalbine transfer oluyor.
ben bu transfere trilyonlar veririm.
lâkin bir şeyi çok doldursan taşar.
kimse benim kadar güzel sevmez , sevemez...
bu kalp tümül toprağın içinde bir gram altın bulmuş gümüşe değişmez.
çok narin ve çok hassas sever tıpkı bebek gibi... güzel sever ya kılçıksız.
ama yalnız ve çaresizliğimin içinde olan çarem ileyim hala
...
devamını gör...
2720.
henüz her şeyi yeni yeni öğreniyorum, hayatın anlamsızlıktan herhangi bir yolla sıyrılabileceğini, herhangi bir şekilde anlam bulunabileceğini, herhangi bir kişiyle tekrar anlamlanabileceğini, her şeyi yeni öğreniyorum. yalnız düşünme yetim de gelişti, bir an duruyorum bütün bunları yeniden süzgeçten geçiriyorum. döngüye girmeyecek miyiz?
ben sonunu düşünmeden girdiğim her yoldan, düşüncesizce çıkarılmadıysam, neden bu kadar üstelikli gibi aynı sokağın çıkmazındayım. kim diğerinden daha iyi de bir anda kendini insan statüsünün üstünde görüp karşısındakini değersizleştirebiliyor? tanrı, kendini tanrılaştıran insanlarla, kendi insanlığını gözden geçirip birinin hayatına dahil olan insanları karşılaştırırken de anlamlı bir şey düşünmüştür elbet. yalnızca siz kendini başkasının hayatına olumsuz hislerle dokunmadan düzeltmeye çalışan insanlardansanız doğruyu göstermeye çalışmayın kimseye, kendi psikolojik sağlığınıza zarar vermeden uzaklaşın. çünkü kendini tanrılaştırmış narsist insanların tek istedikleri şey dünyanın onlara hizmet etmesidir.
ben sonunu düşünmeden girdiğim her yoldan, düşüncesizce çıkarılmadıysam, neden bu kadar üstelikli gibi aynı sokağın çıkmazındayım. kim diğerinden daha iyi de bir anda kendini insan statüsünün üstünde görüp karşısındakini değersizleştirebiliyor? tanrı, kendini tanrılaştıran insanlarla, kendi insanlığını gözden geçirip birinin hayatına dahil olan insanları karşılaştırırken de anlamlı bir şey düşünmüştür elbet. yalnızca siz kendini başkasının hayatına olumsuz hislerle dokunmadan düzeltmeye çalışan insanlardansanız doğruyu göstermeye çalışmayın kimseye, kendi psikolojik sağlığınıza zarar vermeden uzaklaşın. çünkü kendini tanrılaştırmış narsist insanların tek istedikleri şey dünyanın onlara hizmet etmesidir.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2