2701.
yine burdayım.
hiç istemiyorum sana yazmayı.
dün gece yine kazağını giyip uyudum.
sen hiç bilmedin.
bilmedin 2 ay sonra yeni bir hayat kuracağım belki de. paylaşamadım heyecanımı seninle.
tekila, şarap, bir sürü bira içtim. bilmedin alkolik nezaketimi.
zorladım çok zorlandım yaşarken sensiz anlamadım snaa.
beni en çok sen anladın, bilmedin.
başkasının balkonunda seni düşünerek sigara içtim bilmedin.
girdiğin sınavın sonuçlarına baktım adını aradım bilmedin.
senin ilmini okumaya karar verdim bilmedin.
iletişime geçme dedin.
bugün teyzem nasipse döner dolaşır bulur seni dedi bul beni.
yanına gelip evinin önünde bekleyesim geliyor.
bekir diyor ya herkesin inandığı bir şey var benimki de sensin aq.
benimki de senin, bilmedin.
gelmesin ecel seninle kavuşmadan.
gelmesin başkası kalbime sen gelene kadar.
bu kadarı hastalıklı bilmedin.
sevdanın her hali seninle güzel.
düşlerin hepsi sen varsın diye güzel.
bak yine bir sürü şey yazdım, bilmedin.
bir gün geleceksin biliyorum işte o gün başkası olmasın yanımda lütfen hemen gel.
şimdi yine kazağını giyeceğim çıplak tenime.
belki tenini hissederim diye.
bir sürü şey olacak yine sen bilmeyeceksin.
devamını gör...
2702.
bazen kendi kendime gelin guvey olup duruyorum. ortada kalmak deyimi bi canli olsaydi o ben olurdum. kalbi kirilmis bi insanin neler yapabilecegini ve neler yapamayacagini cok uzun sure once ogrendim. kirildigi yerde daha fazla durmamak en onemlisiydi. insanlari cok guzel sekilde degersiz hissetmekse bi intikam secenegi. tekrar ayni kisi olmamak hem olumlusu hem olumsuzu belki. soguk sicak, o yapmadiysa bende yapmiyim taktiklerinden(!) cok yoruldum artik. pes ediyorum. sınırlarımı ve oraya kimleri yaklastirmamam gerektigini aciya aciya beynime kazidim ve cok iyi ogrendim. bazi hisler kamburdu kurtuldum ama simdi suclu ben oldum.
devamını gör...
2703.
doktor- rüyalarinizda çoğunlukla neler görüyorsunuz?

hasta-mizrahi,cohen,eliezer,levi vd. gibi yahudi isimleri.yahudi kabile isimleri hatta daha bir sürü isim.

doktor-hmm. lütfen akliniza gelen kelimeleri,cümleleri,sizin icin ayirdiğim şu yarim sayfa kağıda yazabilir misiniz?

hasta-yazmam.konusurum daha iyi.stakhanovculuk,sosyal evrim,toplum kuramları,sosyologlar ne ise yarar,felsefe,russell ve saçmalıkları,platon ve rakibi aristo,performing act,dramatic arts,nip tuck,cep telefonlarinin sagladigi imkanlar,tuvalet kagitlarinin büyük nimet olmasi,bankalar ve esitlik, sürü sepet ic camasirlari ve renk renk savaş uçaklari,mirage 2000,dolmakalemler ve varligi/gerekliligi sorgulanan diger birtakim nesneler,pop art ve yayginligi,coğrafya sözel midir sayisal midir,psikiyatri toplum icin gerekli midir,prozac toplumunu okumali miyiz,babam prozac kullanirken bnim kullanmamam mümkün mü,kader kendini nerelerde gösterir,bn neden bunları söylüyorum doktor?artik bnim de size soru sorma vaktim gelmedi mi?

doktor-tabi.bunu hic düşünmemistim.alginiz dağınık,akliniz da oldukça karisik.ama korkmayin.size yardimci olacagiz.ancak seans tamamlandi.bir dahaki sefere ümit ediyorum daha verimli bir konusma yapacagiz.

hasta-bu kadar mi?bitti mi?
devamını gör...
2704.
bir hoca var okuldan tertemiz pırıl pırıl bir çocuk. hocam senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var biraz kalbin daraldığında hayal kursana dedi.
umma ki küsmeyesin dedim.
ummayı bıraktım ben senden sonra.
2 şey ummuşum ben standart umutlar haricinde.
biri sen, biri de malumundu zaten.
birine çok yakınım biliyor musun?
sana da yakın olmak isterdim.
sana dair umutlarım şimdi rüyalarımda.
en büyük korkum ise bir yabancının koynundan çıkıp seni hatırlayıp ciğerlerime sigarayı çekmek.
devamını gör...
2705.
başlayalım bakalım uzun zaman oldu içini dökmeyeli.

sanırım bunun nedeni yalnızlık hani şu fikirde yani düşünce de yalnızlık dediğimiz asıl yalnızlık.
ey sözlük hayatımda binlerce insan var ama o kadar yalnız hissediyorum ki. az önce rehberi kurcaladım ve arayacak kimsem olmadığını yani beni anlayacak kimse olmadığını hissettim. içime buruk. bir acı saplandı garip bir histi. düşünsene binlerce insan var ama hiçbiri sana göre değil.

aslında ben artık yalnızlık sevdalısı oldum tabi buna rağmen bazen bir şeyleri paylaşmak istersin.
mesela sözlük her şeyim o kadar yolunda ki. başarılı bir şekilde yükseldim, girişimcilik hikayem büyüyor, fotoğrafçılık ve çizim yapıyorum blog yazıyorum birçok insana ulaşıyorum bu beni mutlu ediyor tabi. hep bir meşgale ve kalite var hayatımda. ama yine bazen buruk bir acı oluyor nedenini bilmediğim bir şekilde. yok ya iyiyim sözlük. evet iyiyim.
devamını gör...
2706.
bugün bir çılgınlık yapıp tarot baktırmaya karar verdim, aman tanrım çok çılgınım ve bana neler diyeceğini çok merak ediyorum. *
devamını gör...
2707.
olmamam gereken bir yerde yazıyorum bunları. her ne kadar burada olmak canımı yaksa da geldim yine.

keşke bir başkası seni benim sevdiğim kadar sevseydi. ne kadar kolay olurdu senin için. "sende uzaklığı, sende ben imkansızlığı seviyorum" demişti şair. ama ümitsizliği değil. garip, ümit de yok bende artık.

istedin ki hayatının bir köşesinde olayım. istediğinde ortaya çıkarabildiğin. sen bunu başardın ama ben yapamadım. bir köşede olamayacak kadar önemliydin sen benim için.

sevmek, sevildiğini hissedince güzel ve ne yazık ki her zaman bir taraf daha az seviyor.

güneş gecenin gözbebeklerine indiğinde. yükledim tüm özlemlerimi rüzgarın serin ellerine. hissediyor musun damarımda akan kanım? hissediyor musun canım. hemen yanıbaşındayım.
devamını gör...
2708.
buraya yazma zamanımız gelmiş sanırım. uzun zamandır sözlüğe uğrayıp bir şeyler karalama/yazma vaktim hiç olmadı. kendi hayatım oldukça karmaşıklaştı ve gelecek kaygısı artık daha çok benliğimde. bir yandan ailemin "benim kızım memur olacak" baskısı bir yandan iş ve gelecek kaygısı şu sıralar kafamı oldukça meşgul ediyor. zamanında kafamı meşgul ettiğim yegane ağrılar bugün üstünde bile durmadığım silik birer anıya döndü. ben başardım, ben ilk defa dünü dünde bıraktım sevgili sözlük. kendimi uzun bir yol kat etmiş gibi gururlu hissediyorum.

not: ilk defa aklımdan geçenleri süslü cümleler kurmadan izah etmeye çalışıyorum. konudan konuya geçtim biraz ama, affedin!
devamını gör...
2709.
birkaç saat önce tam karşıdaki dağın ardından çıktı ay. takdir edersiniz ki şimdi ancak ulaştı tepeye. tırmandıkça küçüldü, küçüldükçe sarıdan beyaza döndü. temiz bir gökyüzü vardı yine birkaç saat önce. ışıklar yeterince kirletmediğinden yıldızlar da hatrı sayılır bir parlaklıkla gözümün eriştiği her yerdeydiler. şimdi bulut kapladı her bir yanı. ay, bir görünüyor bir kayboluyor bu yüzden. ona yakın bulutlar nispeten daha az gri. birkaç saat önce ardından yükseldiği dağın üstü ise abartmayı sevenler için kara bulutlarla dolu. benim için koyu gri. niye yazıyorum bilmiyorum, saklamak istedim bu anı. rüzgar da öyle hoş ki.
devamını gör...
2710.
ve yine hoşgeldin küçük adam, hoş geldin çocukluğum
devamını gör...
2711.
bana bir şarkı söyle, yolumuz uzun:

her sözün aklımda, senden hatıra
içimde, bir şeyler can çekişiyor.
yenildim sonunda, bu son ayazda


devam edelim:

yüreğim, ardından düştü yollara..
kayboldum, zifiri karanlıklarda,
yoruldum sonunda, bitti umudum,

....
ben, her güzel fotoğrafımı, hep hastayken çekindim.
hangi fotoğrafıma baksam güzel bulduğum, hepsi hasta olduğum.
vaktim yoktu da sanki fotoğraf çekinmeye. yattığım, dinlediğim ilk anda bastım deklanşöre.
hastalıkları güzelleştirmek, zihni hafifletmek, acıyı dindirmek, acıyı renklendirmek elbet. ben her hasta yatışımda buldum zihnimi ayna gibi karşımda.. her hastalık, bir diğer kuyuyu açtı, bir diğer pencereyi...
ben, her makyajımı, hastayken yaptım.
hasta, düşkün, çaresiz görünmemek, üzmemek için onları. silmek için kendimi.. sağken var olan diriliğim gitmesin diye hep...
benim her güzel fotoğrafımın arkasında, hep bi yastık izi,
benim her güzel fotoğrafımın arkasında hep bir hastalık kokusu, hep bir fantazi müzik ağrısı... benlm her güzel fotoğrafımın ardında, hep bi hastalık kokusu, paracetamol iğnesi.
...
bana bir şarkı söyle, yolumuz yosun...

kayboldum, zifiri karanlıklarda.
yoruldum, sonunda bitti umudum.

...
devamını gör...
2712.
aşkım aşkım aşkım derdin ya hani kulaklarımdan silinmiyor.
sesin kulaklardan gitmeyen bir melodi, söylediklerin ağzıma takılan şarkı gibi.
nerden nasıl ne ara geldi aklıma der dururum hatırlayınca bunları.

geçen dedim ya tertemiz bir çocuk var okuldan onunla epeyce konuştuk, ağlaştık.
ben epeydir kimseye bahsetmemiştim böyle içten senden.
ablası da ben gibiymiş evlenmiş filan anlattı.
korktum biliyor musun?
senin evlenme ihtimalinden, şehrine bir kabir ziyareti için geldiğimde elini başkasının tutmasından.
tanırım seni sen evlenmesin
ben de.
bir de benim senden çok başkasını sevebilme ihtimalimden.
bir ihtimal daha var mıydı bizim için ölmekten başka?
devamını gör...
2713.
koyu mavi gökyüzü,pamuk gibi bulutlar
çok uzak ufuklarda
küçük küçük duman balonlari gibi
koyu mavi,koyu gri
sevgimizi versek,şimdi gelen habersiz akşamlara
güvensek yine,eski düşmanlarımıza
kabuklu ,pis bir yara gibi
kanasa ara ara
sadakatimiz
koyu mavi bulutlar var
gitmek istediğim ufuklarda
gri,sevgili akşamlar var
behrengi'nin "küçük siyah balığı" gibi
karışıp gitsek derin sulara
bilmediğimiz , güzel ve uzak diyarlarda
kaybolsak,ve bilmese kimseler bizi
ve sarmaşıklar var , uzaklarda
muson yağmurları ve ormanlar
yeşil var, her tondan
istemediğin kadar ,yeryüzü sahnesinde
ağlayanlar ve gülenler hep beraber
koca koca ,kahverengi ummanlarda
kederler, sevinçler ,zaferler var
bu uçsuz bucaksız sahneli
belli belirsiz tiyatroda.

t.
devamını gör...
2714.
kendimden çok özür dilerim, bir tek kendimden! bunu göremediğim için çok özür dilerim, bu duyguyu kendime yaşattırdığım için ama kendime söz de veriyorum ki bu durumu tekrarlatmayacağım! ne olursa olsun bir daha o şansı kimseye tanımayacağım!

çok özür dilerim…
devamını gör...
2715.
çevrenin kalabalık olması ve seviliyor olmak güzel de, bazen nefes alamamak zor.
bir kaç saat dışında kafa dinleyememek işte...
kendi iç sesini dinleyemediği için kim bilir kaç sanatçı var olmadan kayboldu, kaç insan bir şey yaratamadı, kaç insan mutsuzluktan başka birine evrildi kim bilir?
devamını gör...
2716.
ya temmuzun ortasinda yaz mevsimindeyiz.
nasil hepiniz karamsae, çokuk yıkık olursunuz?

gidin eglenin eleminizi derdinizi bana birakin ben zaten her acinin tiryakisi olmusum.
devamını gör...
2717.
dönüp dolaşıp buraya geldiğimde yine yüreğimde bir ağırlık oluyor.
gözlerim dolu, bir şeyler anlatmak istiyorum buraya.

herkesten yavaş yavaş elimi çekiyorum sanırım.
çünkü artık yapılan her hareket gözüme batıyor.
tahammül edemiyorum.

düzenim kökten değişiyor.
yapamama, bir ucundan başlayamamak çok sinirimi bozuyor.

bir şeyler anlatmak istiyorum, ona da dermanım yok artık.

çok zorlanıyorum, yaptığım her şey yanlış gelmeye başladı.
çoğu kişi yüzüme alaycı ifade ile bakıyor.

akrabalarımı sevmiyorum hemde hiçbirini.
en çok onlar yüzünden üzülüyorum çünkü.

zorlanıyorum çünkü kabullenmek istemiyorum.
annemin kucağına yatıp sadece ağlamak istiyorum.
devamını gör...
2718.
en son annemin kucağına yatıp ağladığımda 19 yaşımdaydım. bugün gibi hatırlıyorum o günü. contexti de anı da. bir yaz akşamüstüydü, eve henüz gelmiştim. korkunç bir acıyla kıvranıyordum. hayattaki en önemli şeyi aşk sanacak kadar çocuk ve dertsizdim. hiçbir şey demeden, sormadan, hiçbir büyük tepki vermeden izlemekte olduğu şeyi izlemeye devam ederek saçlarımı okşamıştı. tamamen rahatlayana kadar ağlamış, sonra hiçbir şey söylemeden kalkmış, odama gitmiş ve film izlemiştim. birkaç gün sonra, ilginç bir şekilde evdeki herkesten erken kalkıp kahvaltı hazırlamış, hepimizi uyandırmış, herkesi yolladıktan sonra da benimle konuşmaya çalışmıştı. çabasına yanıt vermemiş, hiçbir şey anlatmamıştım. ısrar etmemiş, üstelememişti. elbette ki...

babamla çok unutulmaz sahnelerim vardır hafızamda ama annemle kaygılı, kaçıngan bağlanma stilinden bir ilişkim olduğundan sayıca az görsellik canlandırabiliyorum zihnimde. çoğunluğu çocukluğumdan. etkilileri yetişkinliğimden. bu en barizi. bir diğeri düğünümde bana sarılıp hıçkırarak ağlayarak dans ettiği, benim anlamlandıramadığım sahne. bizim ailenin doğal ve haliyle de büyük olan tepkilerini veren ebeveyni babamdı. annem için bu dışavurum inanılmaz bir şeydi. sormamamı isteyeceğini düşündüğüm için sormadım hiç. kim bilir belki o da beni hep böle kodladı... hiç de benzemiyorum ben anneme halbuki ama! neyse.
garip bir kadın benim annem. hep öyleydi. şimdi de garip bir durumda. aksi mümkün olabilir miydi zaten...

kendi içinde anlayabiliyorum, anlamlandırabiliyorum durumunu ama ben onun evladıyım. buna mecbur olmamam gerekiyor. iki yıldan fazla süredir yaşadığım bu eve ilk defa o da bir parça duygu sömürüsü ile onu getirebilmiş olmam haksızlık değil mi gerçekten? öncekine de bir kez gelmişti hoş.
4 gün kaldı evimde, bir kez spesifik bir şey istedi benden. onun dışında yaptığım hiçbir şeyle tam, yüzde yüz tatmin hissettiremedim onu. tüm ömrüm boyunca olduğu gibi. yine yattım kucağına, yine ağladım, fark etmedi bu defa. fark etmesin, zaten mesele o değil ama aklımda yine bir adam vardı, kalbim yine sıkışıyordu da ben neden diye ağlıyordum ya, ona bir cevabı olsaydı keşke bu defa. yoktu. belki de hiç olmamıştır.
devamını gör...
2719.
buda benim kalemimden sevgiler...
uzunca bir yol var önümde...
ne geleceği görebiliyorum,ne de geçmişi...
yapayanlız,sessiz ve ıssız...
öylece duruyorum görünmezliğin merkezinde...

ayaklarım ne ileri gidiyor ne de geri...
yerimde sayıyorum günlerce,aylarca,yıllarca...
ne can'a faydam var,ne de canan'a...
öylece bakıyorum karanlığa,belirsizliğe...

ne kendimi duyuyor kulaklarım,ne de çevremi...
içimdeki boşlukta savaşıyor kelimeler...
dudaklarımdan dökülmüyor çığlıklarım
öylece susuyorum kendime,benliğime...
devamını gör...
2720.
açtım yine zibilyonca yazdığım başlığı, tam yazacağım iş çıktı.
oho ben bu yazıyı unutmuşum. diyorum ben bir şey yazıyordum ama neydi.
bu sözlüğe ilk geldiğimde ben hep dutluktum. yapraklarım yeşildi ama dut vermiyordum. bu bana bir şeyi hatırlattı ama...
neyse işte sonra bir gün sıkıldım dedim ben neden dut vermiyorum, niye yapraklarla yetiniyorum. hemen gidip ziraat fakültesinden bir profesörle görüşmek için randevu aldım. kendisi önce bana ilgiyle yaklaştı. fakat derdimi anlatınca kaşları çatıldı, "siz benimle dalga mı geçiyorsunuz" dedi.
ona, kendisiyle dalga geçmek istemediğimi, bitkilere bu denli faydalı olan kendisi gibi saygın bir insanın belki benim de meyvelerimi vermeme imkan sağlayabileceğini düşündüğümü söyledim. bana şaşkınlıkla baktı.
artık onunla dalga geçtiğimi düşünmüyordu. sadece büyük bir ihtimalle "bu deli" diyordu içinden.

ben böyle bir şey yazmayacaktım aslında. ben ne diyordum. hah sözlüğe ilk geldiğimde buralar hep doluydu. yazarlar vardı, ben dolu bir otobüse binen bir yolcuydum. sonra duraklar duraklar duraklar dolusu gittik ve o yazarlar indiler, kimini yolcular tekmeleyip attı otobüsten, kimini de soför üşenmeden yerinden kalkıp dışarı savurdu parmaklarını koluna geçirip.

ben öyle uzaktan izledim. yer kapmaya bile çalışmadım. oturmak istemedim. öyle sindiğim bir köşede sağa sola çarpmadan dikildim. otobüs ani fren yaptığında herkesle beraber senkronize halde öne arkaya savruldum. gık demedim.
nereden çıktı bu otobüs mevzusu.
ben bu sözlüğe geldiğimde, içim hep geceleri daralıyordu. şimdi daha iyiyim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim