4401.
libidooooo....
devamını gör...
4402.
ne çok yıkım var değil mi? içimizin yıkımı binaların yıkımına da benzemiyor sanki.
hani bazı enkazlar kalkıyor ya bizim içimizdeki enkaz da kalkar mı sizce? yazılanlara göz attım biraz bazıları yıkılmış enkaz altında kalmış bazısı yıkılmaya çok müsait sallantıda çok az bir kısmı kontrol altında... hepimiz ne kadar da yıkılmaya meyilliyiz değil mi? hep bütün derdin sıkıntının kendimizde olduğunu düşünüyoruz.
ne çok kırılmış, ne çok üzülmüş,ne çok ağlamış, ne çok kızmış ve ne çok diye başlayıp kurabileceğimiz onca cümle.
evet, biz kırıldık. incittik. o beton duvar çöktü üstümüze.
biz peki? kimsenin yıkımı olmadık mı? bir kişiyi bile enkaz altında bırakmadık mı?
hep karşı tarafı suçluyoruz ya hiç karşı tarafın yerine kendimizi koyduk mu?
hatalarımız var elbette. kusursuz değiliz ki... insanız, beşeriz şaşarız.
birine kötülük yapmak çok kolaydır. önemli olan iyiyi oynamak. oynamak? kulağa pek hoş gelmiyor ama şöyle; herkesin içinde bir siyah ve bir beyaz vardı. hangisini göstermek istersek onu kullanırız. hayat, kazanılması kimine göre güç kimine göre basit bir oyun. ne zaman siyah ne zaman beyaz olacağını da oradaki rakiplerin belirler.
akıp giden bir hayatta kötü olmak kimin ne işine yarar inanın bilmiyorum. asla desteklemiyorum zaten. ben iyiliğin gücüne inananlardanım. bir gün iyilik ve sevgi dünyayı ele geçirecek.
devamını gör...
4403.
bir anda gözlerimi açıyorum ve kendimi envai çeşit bass gitarla dolu bir odada buluyorum. enstrümanların her biri birbirinden efsane modeller. hangisini elime alsam şahane şeyler dökülmeye başlıyor tellerinden. adeta ben onları değil de onlar beni çalıyor. parmaklarım kendiliğinden dans etmeye başlıyor. hele ki o duman renkli rickenbacker 4003 yok mu, gitar ağlıyor... parmaklarım yorulana kadar çaldıktan sonra o güzelliği omuzuma atıp dışarı çıkıyorum. apartman kapısından çıktıktan sonra kendimi koskoca bir stadyumun ortasında buluyorum. binlerce insan var. adımı söylüyor herkes. sahneye çağırıyorlar. tanıdığım, bildiğim, sevdiğim, müziklerine hayran olduğum eski yeni bir sürü grup sahnede. alkışlarla beni bekliyorlar. her biriyle bir şeyler çalmaya başlıyorken akşam ezanı okunuyor ve herkes susmaya başlıyor. kuryenin teki bir paket getiriyor bana. paketi açtığımda içinden reçelli ekmek çıkıyor. ardından çocuklar beliriyor sahnede. ellerinde futbol topu. 9 aylık gibi bir oyun oynamaya başlıyorlar. ekmeği yedikten sonra onlara katılıyorum ve saha içi boşalıyor. mühim bir organizasyonun mühim final maçı oynanıyor. bana gri mor renkli bir forma veriyorlar ve maça dahil oluyorum. elimde
rickenbacker ile topa vurarak maça dahil oluyorum. kazanıyoruz. gollerden birkaçını ben atıyorum. kupayı kaldırdıktan sonra dikilitaş’a gidiyorum. çocukluk halimi görüyorum. taşın kenarına oturmuş top oynayan çocukları izliyor/um. çok mutlu görünüyor. mutluluğunun sebebini sorduğumda bu anı bir daha göremeyecek olduğu için keyfini çıkarmaya çalıştığını söylüyor. ne diyeceğimi bilemiyorum. bass gitarı küçüklüğüme bırakıyorum. eski eve doğru giderken uykum geliyor. uyanıyorum.
devamını gör...
4404.
bundan bir zaman önce biriyle tanışmıştım sözlük. böyle günlerce gecelerce konuşmuştuk. sonra tabi her şeyi piç etmeyi kendine vazife edinmiş benliğim yine yaptı yapacağını ve olmadı, olamadı.

tekrar karşılaştık tüm bu olanlardan sonra. tesadüfi bi biçimde ve ben ilk günkü gibi tatlı bi telaşla laf atmaya muhabbet kurmaya çalıştım tekrar. aradan geçen sürede biraz daha büyümüş, olgunlaşmıştım. ilk seferinde yaptığım hataları yapacak biri değildim artık. onu da tekrar bulmuşken tam konuya girecektim ki "hatırlamadım ben seni, kimdin?" sorusu tepetaklak etti beni.

içim acıdı, kalbim ezildi resmen bu soru karşısında. çaktırmadım ama ağlamaklı oldum içten içe. "ben nerdeyim sen nerdesin be güzelim" diye sitem edecek oldum, etmedim. tamam diyip uzaklaştım sadece. bir süre önce yani her şeyi piç ettiğim o tarihlerde bir lafına bakardı radikal kararlar almam, kapısında köpek olmam. meğer beni hatırlamayacak biri içinmiş o zamanki düşüncelerim hislerim.

büyüdüm, olgunlaştım dedim ya, aslına bakarsan pek olgunlaşmamışım. hala daha güzel giden şeyleri piç etmek için aportta bekliyor içimde bir şeyler. iyilik, güzellik bana uğramazmış gibi geldiğinde de ne yapacağımı şaşırttırıyor. galiba benim duygusal olaylara hiç girmemem gerekiyor. uzun vadede plan yapmamam, günübirlikçi psikolojisiyle sadece o anı yaşayıp geçmem gerekiyor. göçebe gibi, pis bir çingene gibi kısaca.

o yüzden benim dengemle oynamayın hanımlar. sevişeceksek sevişelim, ne o aşk, sevgi, bağlılık, vefa, sadakat, vb şeyler. yakışıyor mu hiç koca koca insanlara?
devamını gör...
4405.
en iyi becerdiğim iki şey var, bundan eminim. biri susmak diğeriyse insanları kendimden uzaklaştırmak.
devamını gör...
4406.
hiç iyi değilim.
devamını gör...
4407.
ayırdığın zaman ve verdiğin emek buna değiyor mu? sanmam. kendini kandırırken kendini yakalamış da gırtlağını sıkacakken yine kendin olduğunu hatırlamış gibisin. tamam. belki. sonuç? yalan. ışığı soluk donuk bir yıldızsın sen.
devamını gör...
4408.
çok sıkıldım
ders çalışıyordum aşırı uykum geldi bıraktım bir takım uyku rutinlerini yapıp yattım bir saattir tavanı izliyorum. bir kaç parça kıyafet var aklımda hala alsam mı acaba diye düşünüyorum ayyy sıkıldım
devamını gör...
4409.
tam da efkârın orta yerinde ilişiyor hikayeye. ne zaman geldin? ben hep buradaydım, asıl sen ne vakittir her şeyden böyle uzaksın? su çok bulanık, çiçeği görüyor musun? yaprakları nasıl da soluk. onlar da sırasını bekliyor. senin adın ne? meçhul ben, peki ya sen? melül. anlıyorum öyleyse. uzaklarda mı bıraktın onu? nasıl? biliyorsun hep bir eksik var işte. bana defterin ilk sayfalarında neler yazdığını sorma. o halde ben müsaade istiyorum. bir daha karşılaşırsak daha uzun olur hasbihâlimiz. sonra, çok sonra. yapraklara renk katmak istiyorsan cevabı kendin söyle; cümlesi sende.
devamını gör...
4410.
charlie chaplin'in de dediği gibi: "hayat yakın planda bir trajedidir, geniş planda ise bir komedidir." uzaktan bakıldığında komik ve neşeli gelmesi normal bu yüzden. bu görüşe bir gaye su akyol şarkısı da destek çıkar. ve asıl beni ve benim hayatımı anlatır.

"bir jilet havuzunda olimpik yüzücüyüm
uzaktan lunapark yakından üzücüyüm
gün battı güneşsiz derdimi sakladım
..."

yara bende ise bıçak elimde olmalıydı ama değil. beni uçurumdan atlamayım diye tutan el, her dönüşümde neden iterdi beni tekrar düşüşlere?

hayat noksanlıklardan ibarettir ve noksanlık, birbirine ait olanın bir arada olamayışından başka bir şey değildir.
devamını gör...
4411.
mutsuz muyum yoksa rahat batıyor da kendime mutsuzluklar mı yaratıyorum. yoksa kendime mutsuzluklar yarattığıma kendi kendimi ikna edip mutluymuş gibi hissetmeye mi çalışıyorum. ben bunların ayırdına varamıyorum sanırım.
devamını gör...
4412.
ruhumu tam olarak oraya bile yansıtmadığım yerdir.
devamını gör...
4413.
“tedbîrini terk eyle takdîr hudâ’nındır
sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır“
devamını gör...
4414.
benim bu gece kamyon deviresim var. şöyle sağanak yağmurlu bir gecede virajı alamayıp şarampole yuvarlanasım var.
devamını gör...
4415.
bu aralar harbi bok gibiyim. durumumu açıklayacak tek kelime bu. gerçeklik algımı her geçen gün yitiriyorum. en yakınlarım bir anda yabancı birer insana dönüşüyorlar. kafamda sürekli “ben şu an ne yapıyorum, neredeyim, burada ne işim var, bu kim…” soruları yankılanıyor. hayat o kadar boş hissettiriyor ki hayatın içinde olduğumu bile bazen unutuyorum. gelecekle ilgili hiçbir planım yok daha yolun çok başındayken. garip bir umarsızlık üstümdeki. sevdiğim insanlara da yansımaya başladı bu. kılına zarar gelse ortalığı yıkacağım insanları kıran ben oluyorum. ani öfke patlamaları, söylememem gerekenleri yersizce söyleme eylemleri, ansızın gelen titremeler, ağlamak isteyip ağlayamamak, bazen kendini aç bırakıp bazen aşırı yemek yemek, uyuyamamak, uyuyunca uyanamamak vs vs.

az önce hayatımda en değer verdiğim insanı kırdım, gerdim, sinirlendirdim. amacım sadece içimdekileri paylaşmaktı ama bazı şeyleri düşünmeden söylemenin bedeli tokat gibi çarptı yüzüme. sürekli düşünmekten hiçbir şey yapmaya gücümün kalmamasından, bir şeyleri düzelteyim derken daha da dibe sürüklemekten/ sürüklenmekten tükendim. bu gidişle ne kadar hayatta kalırım bilmiyorum. kendi hayatıma son vermeyi düşünmüyorum ama bir yandan da kendi hayatıma son verebilme özgürlüğüm beni hayatta tutuyor. kendimden bile kaçıp uzaklara gitme isteğimi bastıramıyorum. aslında kafamdaki sesleri bir nebze susturacak şeyi biliyorum ama ona da dokunamıyorum.
devamını gör...
4416.
yazacak çok şey var da yine de kırmamak, üzmemek adına yazmıyım. insanlara güzelliği anlatmak, güzel insan olmaktan bahsetmek. bazıları için bu değerler çoktan zamanın acımasızlığına kapılmış gitmiş.
geriye ne mi kalmış?
görmek istemediğim, duymak istemediğim, bilmek istemediklerim.

peki ne olacak bu gidişatın akıbeti? bir yerde " durun yahu! hepinizin bir kalbi var, lütfen hatırlayınız" diyen biri çıkmayacak mı?
zannedersem çıkmayacak. yazık ki olmayacak.
acımasızlık almış başını gidiyor, istediği gibi at koşturuyor bizlerin ona sağladığı geniş arazide.

insanlar değişmiş patagonyalı, sen artık bir yabancısın, bir ötekisin, bir istenmeyensin.
kendime bir yer bulayım çabası da boşaymış artık.
çünkü modaya uyamamışım.
dünyada her şeyi yapaylaştırdılar bir kalpler kalmıştı. sanki en zoru o derken, en kolayı oldu.

maalesef oldu, yazık ki oldu, üzgünüm oldu...
devamını gör...
4417.


sağdan dördüncü sırada, üçgen üzerinde dans ediyor ve tam da bu hiç bitmeyecek derken duruyor. (beklenmedik darbe!)

kavanozdaki adam yorgun, kavanozdaki adam unutulmuş, kavanozdaki adam buhar olup uçacak. kararlı eller kesiğe aldırış etmezse son yakındır. (kat kat kırılma anları)

fulardaki kadın kırılgan, fulardaki kadın hassas, fulardaki kadın rüzgardan bile hafif. cümlelere dikkat edilmezse bulduğundan daha hızlı kaçacak. (zaman çabuk geçiyor)

eğer bu bir çizgi değilse, bu bir çemberse aynı yerde durmayı denesene? (o seni, sen onu, elbet biri, biri var elbet)

dağ evindeki eski koltuk, askıda kalan kopuk, sözler savruk, gözler karanlık, kağıt uçaklar yırtık. üzerine şiir yazılan kim bilir nereye gidecek... (hey sen, orada mısın!?)

aramak artık yenildi, tahtı devralan kaybolmak; delirmeden, dönüşmeden, dövüşmeden yalanı yak! bu bir yanılgı mı korkusu. hiç başlamamış, hiç başlanmayacakmış gibi. bir parça daha sustu; şimdilik. (sanki biraz eksik...)
devamını gör...
4418.
bugüne yüreğimin üstüne oturmuş bir hüzünle devam ediyorum. etrafımda beni seven düşünüp benim için bir şeyler yapan onca insan var ki. bugün onların kıymetini bir kere daha anladım. ama bir şey eksik işte. böyle kalbimin ortasında bir boşluk. geçti dediğim, unuttum dediğim her anı gözümün önünde sanki. bir gün de olsa her şeyi unutup onunla mutlu bir gün geçirmek isterdim. ona sarılmaya, kokusunu içime çekmeye, elimi tutmasına o kadar ihtiyacım var ki. insan böyle günlerde ne yaşamış olursa olsun hep güzel anılara tutunmak istiyor işte. ayrı bi duygusalım bugün öffffff niye böyle oldu ki
devamını gör...
4419.
bir şey olsun istiyorum. ne olduğu veyahut nasıl olacağının hiç farketmediği bir şey. ufak da olsa bir çıkar yol belki ya da kafamı meşgul edebilecek başka türlü bir şey.
bazen çok tutarsızlaşıyorum. ne istediğimi kendim bile tam bilemiyorum. şuanki hissettiğim şey de bu durumun en iyi örneklerinden. çözemediğim konuları ya görmezden geliyorum ya da kısa süreli ertelemek için başka şeylere odaklanmaya çalışıyorum. evet bu bir çözüm değil. bunun kesinlikle farkındayım. bırak nasıl çözeceğimi düşünmeyi, sorunun ne olduğunu bile görmeyi beceremiyorum. günün sonunda işler iyice karmaşık hale geliyor.
yine ufak ufak boğuluyorum. umarım hallederim.
devamını gör...
4420.
denedim ve kaybettim. tekrar deneyecek gücüm kalmadi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim